Rivayet olur ki ,
''Osmanlı padişahlarının hacı olmadıkları bilinmektedir''. Ancak Haremeyn
için fedakarlığın ve hizmetin en güzelini göstermişlerdir. Haremeyn sevdası
içinde yanan padişahlarımızdan biri olan Sultan Abdülhamit Medine'den gelen
paşalarından birine peygamberin kabrinden amber kokan toprak getirmesini
söyler. Paşa buradaki vazifesini tamamladıktan sonra dönüş hazırlıklarını
yapar ve trene biner.
Tren kalkış düdüğünü
derin derin çalarken paşanın aklına padişahın emri gelir. Hemen oturduğu
yerden fırlar ve istasyonun dışına koşar. Ravza-i Mutahhara uzakta
kalmıştır. Hemen aceleyle istasyonun yanındaki camiinin bulunduğu alandan
bir avuç toprak alır. "Canım toprak işte , padişah nereden anlayacak "
diyerek İstanbul'a döner. Sultan Abdülhamit paşayı huzuruna alır. Raporunu
sunan paşa , beraberinde getirdiği toprağı padişaha uzatır.
Padişah sevinç ve
saygıyla toprağı avucuna alır. Burnuna götürür. Koklar. Bir daha koklar.
Biraz hüzünle paşaya dönerek ;
- Paşa , getirdiğin
toprak amber kokuyor ama bunun miski eksik der...
İşte misk-i amber sözünden yola çıkılarak bu hikayeyi
anımsatan camiinin adı Amberiye