KISAS. 2
Kısas'ın
Mânâsı 2
Kısas'ın
Şartları 2
Bedene
Verilen Zarar Nedeniyle Yapılan Kısasın
Şartlan. 3
Bir Düşünce. 3
Kısas'm Keyfiyeti 3
Kısas'ın
Kim Tarafından İnfaz
Edileceği 3
Maktulün
Velîlerinin Birden Fazla
Olması 4
Kısas kelimesi,
'kassa-yekussu fiilinin masdandır
ve 'ayak izini takip etti' anlamına gelir. Burada kısas'tan kasdedilen
mânâ ise, bir kişinin başkasının
bedenine verdiği zararın
aynısını kendisine vermektir. Başkasının bedenine verilen zarar,
o kişiyi öldürme olabileceği gibi, o kişinin bedenine verilen zarar, öldürmeden
daha hafif zararlar da olabilir.
Öldürmedeki kısasta,
dört şartın bulunması gerekir:
1. Kendisine
kısas tatbik edilecek olan fişinin âkil ve baliğ olması gerekir.
Bu bakımdan bir çocuk
veya bir deli, kısası gerektiren bir suç işlese dahi kısas edilmez. Çünkü âkil
ve baliğ olmak, mükellefiyetin esası ve temelidir. Bunun delili şu hadîstir:
Kalem üç kişiden
kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, baliğ oluncaya kadar çocuktan, akıllanmcaya kadar deliden.
Ayrıca kısas, çok
şiddetli bir cezadır. Bu bakımdan deli ve çocuğa, diğer cezalarda da olduğu
gibi kısas uygulanması doğru olmaz. Çünkü onlar sağlıklı bir kasda sahip değildirler. Onlar yanlışlıkla (kazaen) adam
öldüren kişi gibidirler. Cinayet işleyen kişi cinayet anında çocuk veya deü olursa, cinayetten sonra çocuk baliğ olursa, deli de
akıllanırsa, onlara kısas cezası uygulanmaz. Fakat akıllı iken cinayet
işleyip sonra
delirirse -delilik
hali devam etse bile- o kişiye kısas cezası uygulanır. Kendi isteğiyle içki
içip sarhoş olan ve cinayet işleyen bir kişi kısas edilir.
2. Katil,
maktulün asl'ı (babası, annesi, dedesi, ninesi)
olmamalıdır.
Katil öldürdüğü
kişinin asl'ı olursa, bu asıl ne kadar yukarıya
çıkarsa çıksın, kısas cezası uygulanmaz. Bu bakımdan oğlunu öldüren babaya
kısas tatbik edilmez. Bunun delili şu hadîslerdir:
Suraka b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: 'Rasûlullah
(s.a) ile bulundum; baba (kanı) için oğluna kısas yapar, fakat oğul (kanı) için
babasına kısas yapmazdı'.
İbn Abbas da Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğuna rivayet etmektedir:
Hudud-u şer'iyye (muayyen suçlara
tatbik edilen cezalar), mescid-lerde
uygulanmaz ve baba, çocuğu(nu öldürmesi) sebebiyle öldürülmez.
Çocuğu(nu öldürmesi) sebebiyle babaya kısas cezası uygu 1 anmaz. .
Her ne kadar bu
hadîslerin senedleri zayıf ise de birbirini takviye
etmektedirler.
Amr b. Şuayb'ın babasından onun
da dedesinden rivayet ettiğine göre İmam Şafii şöyle demiştir: "Mülaki oiduğum ehl-i ilimden bir çoğunun
'Baba, evladı(m öldürmesi) sebebiyle öldürülmez' dediklerini işittim. Ben de bu
kanaatteyim".
Ayrıca babanın hürmeti
olduğunu da belirtmemiz gerekir; zira o, çocuğun meydana gelmesine sebep
olmuştur. Bu bakımdan çocuk, onun öldürülmesine sebep olmamalıdır.
3. Öldürülen
kişinin kanı masum olmalıdır.
Öldürülen kişinin
kanı, müslüman olmasından veya zımmî
olmasından veya ahidli olmasından ötürü masum
olursa, öldüren kişiye kısas cezası tatbik edilir. Öldürülen kişi harbî bir
kâfir veya mürted ise onun kanını heder etmek
helâldir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kim dinini
değiştirirse onu öldürünüz.
" Şu ayet-i kerime de buna delâlet etmektedir: .
Müşrikler nasıl
sizinle topluca savaşıyorlarsa, siz de onlarla topluca
savaşın.
CTevbe/36)
4. Katil ile
maktul arasında denklik olmalıdır.
Maktul katile, küfür,
kölelik nedeniyle denk olmazsa, katil kısas edilmez. Bu bakımdan bir müslüman, bir kâfirden ötürü -bu kâfir ister zımmî, ister ahidli, ister harbî
olsun- öldürülmez. Bir hür de bir köleden ötürü -bu köle ister mudebber, ister mükâteb, ister
kına, ister müba'az olsun- öldürülmez.
Bir müslümanın, bir kâfirden ötürü öldürülmeyeceğinin delili Hz. Ali'nin rivayet ettiği şu hadîstir: 'Rasûlullah (s.a), bir müslümanın
bir kâfirden ötürü öldürülmesini yasakladı'.
Ebu Davud'un diğer bir
rivayetinde ise şu şekildedir: 'Bir hür, bir köleden ötürü öldürülmez'.
Ey iman edenleri
Öldürmelerde üzerinize kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık
köle (kısas edilir). (Bakara/178)
Bu ayet bir
hürün, bir köleden ötürü
öldürülmeyeceğine delalet eder. Kısas için şart koşulan bu denklik, cinayet
esnasında bulunan denkliktir. Cinayetten sonra meydana gelen denklik nazar-ı
itibara alınmaz.
Nefis (can) hakkındaki
kısasın hükmünü ve şartlarını yukarıda zikrettik. El, ayak, burun ve benzeri
uzuvlar konusundaki kısasın şartları da nefisteki kısasın şanları gibidir,
aralarında herhangibir fark yoktur. Fakat o şartlara
şunlar da eklenmiştir:
1. Kısasen kesilecek
aza, zulmen kesilen aza ile özel bir isimde or-. tak olmalıdır; yani her iki azanın ismi de aynı
olmalıdır, sağ el yerine sağ
el, sol el yerine sol
el, küçük parmak yerine küçük parmak kesilmelidir. Sol el yerine sağ el, küçük
parmak yerine baş parmak kesilmez. Çünkü bu durumlarda kısasın mânâsindaki gayet ince olan 'karşılıklı eşitlik' ilkesi
gerçekleşmemektedir. Ancak kesilen eller veya parmaklar aynı olduğunda
aralarındaki büyüklük, uzunluk ve kuvvet farklılıkları dikkate alınmaz.
2. Kısasen kesilecek
uzuv ile zulmen kesilen uzuv arasında sağlamlık
açısından farklılık olmamalıdır; yani sağlam oian bir
uzuv, sakat olan bir uzuvdan ötürü -cani buna razı olsa dahi- kesilmez. Fakat
sakat olan bir eli, sağlam olan bir el karşılığında kesmek caizdir veya sakat
bir eli, kendisinden daha az sakat olan bir el karşılığında kesmek caizdir.
Çünkü bu, kısasın temelini teşkil eden
müsavat düşüncesine zarar vermez.
3. Kısasen kesilecek
olan uzuv, bağlı olduğu mafsaldan kesilmelidir veya kulak gibi sınırı bulunan
bir aza olmalıdır. Meselâ bir kişi, başka bir kişinin.bir yerini kesse, fakat
bu mafsaldan kesilmese veya sınırı olmayan bir aza kesilse, burada kısas
uygulanması caiz değildir. Çünkü kısasın temeli olan müsavat, burada sözkonusu değildir.
İmran b. Cariye babasından şöyle rivayet ediyor: "Rasûlullah (s.a) zamanında bir kişi, başka bir kişinin
koluna kılıçla vurup mafsalı olmayan bir yerden kesti. Rasûlullah,
onu diyet ödemekle mükellef kıldı. ' Yaralanan kişi 'Ben kısas istiyorum'
deyince, Rasûlullah 'Sen' diyet al! Allah diyette
senin için bereket ihsan etsin' diyerek kısasa izin vermedi".
Kısas, ister nefiste,
ister uzuvlarda olsun ancak kasden yapılmışsa sözkonusudur. Kasden öldürmeye,
benzer öldürmelerde veya kasden yaralamaya benzer
yaralamalarda, kazaen öldürmelerde veya kazaen yaramalarda kısas yoktur, sadece
diyet vardır. Eğer bir cemaat, bir kişinin elini ortaklaşa keserlerse -bir
cemaatin bir kişiyi ortaklaşa öldürdüklerinde bütün cemaatin öldürüldüğü gibi-
bütün cemaatin eli kesilir.
Kısas'm
Keyfiyeti
Kısas'ta asloîan, düşmanca
davranışa karşılık şekil ve içerik bakımından tam müsavatın tahakkuk
etmesidir. Bu nedenle bir azanm kısası, caninin aynı
azasının aynı yerden
kesilmesidir. Eğer bu
müsavat tahakkuk etmiyorsa kısas düşer, yani uygulanmaz. Ancak bir kişi,
başka bir kişinin kolunu pazusundan kırıp koparırsa,
onun kolu diisekten kesilir. Çünkü dirsek, pazuya en yakın mafsaldır. Geriye kalan yer içinde kadı'nın
takdir ettiği ve hükümet denilen ceza ödenir. Diğer uzuvlarda da aynı durum
geçerlidir. Cinayetin işlenme şeklindeki müsavata gelince, bu maktulün
velîsinin hakkıdır. Velî dilediğinde bu hakkını isteyebilir; yani katil,
maktulü kılıçla öldürmüşse kılıçla, kurşunla öldürmüşse kurşunla, yakarak
öldürmüşse kendisi de yakılarak, boğarak öldürmüşse kendisi de boğularak
öldürülür. Velînin bunu istemeye hakkı vardır, hâkim de velînin bu isteğine
icabet etmelidir. Ancak bu hak, öldürmede kullanılan aletin, kullanılmasının caiz
olmasıyla kayıtlıdır. Fakat katil maktulü sihirle veya kullanılması caiz
olmayan başka bir aletle öldürmüşse, kati! kılıçla kısas edilir.
Öldürme veya
yaralamada kadı kısasa hükmettiğinde, maktulün velîsi, kısası infaz etmeyi kadi'dan talep edebilir, hâkimin onun talebini kabul etmesi
gerekir. Böylece maktulün velîsinin yüreği soğur, öfkesi azahr.
Maktulün velîsinin kısası bizzat tatbik etmesi için şu şartların bulunması
gerekir;
1. İmam
(devlet başkanı) izin vermiş olmalıdır.
Maktulün velîsi,
imam'ın veya hâkimin iznini almadan kendiliğinden kısası uygularsa günahkâr
olur. Bu durumda hâkim onu hapseder veya tâzir
cezasına çarptırır. Fakat onu kısasen öldüremez. Bu
hüküm, imam veya kadı'nın bulunduğu memleket içindir. -Eğer cinayet imam veya
kadı'nın bulunmadığı bir yerde işlenmişse, maktulün velîsi, kısası bizzat
tatbik ettiğinde fitne çıkmayacağından eminse kısası tatbik edebilir.
2. Cinayet,
nefise (cana) karşı işlenmiş olmalıdır.
Cinayet, uzuvlara
(bedene) karşı işlenmişse, sahih olan, kısası hâkimin veya onun tayin ettiği
bir kişinin icra etmesidir. Çünkü maktulün velîsinin yaralamada ileri
gitmeyeceğinden emin olunamaz; zira velî, v yaralama durumunda kısas
yapılırken, nasıl hareket edileceğini bilmeyebilir. Öldürme hususunda ise bu
korkular sözkonusu değildir. Çünkü burada katil
öldürülecektir, ölümden daha şiddetli bir ceza da yoktur.
Maktulün velîleri
birden fazla olur da kısası bizzat infaz etmek talebinde bulunurlarsa, kısası
icra etmek için içlerinden birine vekalet vermeleri vacibdir.
Eğer bu hususta ihtilaf ederlerse, kura çekmeleri vacib
olur; kura kime çıkarsa kısası o icra eder. Ancak burada şu hususu da
belirtmemiz gerekir: Maktulün velîlerinden biri ortada yoksa, o gelinceye kadar
.kısas icra edilmez. Katil, hamile bir kadın ise çocuğunu doğurup çocuk sütten
kesilinceye kadar kısas icra edilmez. Maktulün varisleri içinde bir çocuk veya
bir deli varsa, çocuk baliğ oluncaya, deli akıllanıncaya kadar kısas tatbik
edilmez. Çocuk baliğ oluncaya, deli akıllanıncaya kadar katil hapsedilir.