ZİNA'NIN CEZASI 2
Zina'nın
Çeşitleri 2
Zina
Çeşitlerinin Herbirinin Hükmü. 2
Evli Olan Zâninin Haddi 2
Hadd
Cezasını Uygulamanın Şartları 4
Zina Eden Köle ve Cariyenin Cezası 5
Zinaya Tabi
Olan Lutilik ve Benzerlerinin
Hükmü. 5
Hayvanlarla
Temasta Bulunmanın Hükmü. 5
Hadd
Cezası Kim Tarafından Tatbik
Edilir?. 6
Zayıf Kimseye Hadd Tatbik Etmek. 6
Recm Cezası
Nasıl Tatbik Edilir?. 6
Zina eden kişi, ya
şer'an zinayı caiz (mazur) kılıcı bir özür (şüphe) nedeniyle zina etmiştir veya
nefsine uyarak ve bilerek zina etmiştir. Yine aynı kişi ya evlenmiştir veya
bekârdır. Bu bakımdan zina 'nın dört çeşidi vardır^
1. Şer'an
mazur görülecek bir özür nedeniyle zina etmek.
Zinayı, şer'an mazur
kılan bir şüphe, bir özür nedeniyle zina etmeye şu şekilde örnek verilebilir.
Meselâ kişi, zina ettiği kadının kendi hanımı olduğunu zanneder, sonra onun
kendi karısı olmadığı açığa çıkar veya dul olduğunu söyleyen bir kadın ile
evlenir, sonra kadının evli olduğu ortaya çıkar veya mahremi olduğunu bilmediği
bir kadınla evlenir, sonra kadının süt kardeşi olduğu ortaya çıkar. İşte bu ve
benzeri durumlar, zinayı şer'an mazur kılan özürlerdir.- Bu durumda olan kişiye
zina haddi uygulanmaz ve bu kişi yaptığından ötürü günah işlemiş sayılmaz. Bu
kişinin evli olup olmaması durumu değiştirmez. Çünkü burada şer'an mazur görülücek özürler vardır. Ancak bunun
üzerine birtakım şer'î hüküm ve eserler terettüb eder ki yeri geldiğinde -Allah
izin verirse-bunlar izah edilecektir.
Fakat bazı şüphe ve
özürler vardır ki haddi gerektirmemekle birlikte günahkâr olmayı gerektirirler.
2. Nefsine
uyarak ve isteyerek zina etmek.
Nefsine uyarak ve
isteyerek zina eden kişi ise, ya evlilik geçirmiştir yahut bekârdır. Başından
evlilik geçen kimsenin, evli sayılması için şu şartlara sahip olması gerekir:
a. Mükellef olmalıdır; yani âkil ve baliğ
olmalıdır. Bu bakımdan çocuk, mümeyyiz olsa dahi ona evlilik sıfatı takılamaz.
Deliye de evlilik sıfatı verilmez. Fakat delilik, bazen gidip bazen geliyorsa
ve deliliğin gittiği zamanda zina etmişse, ancak o zaman teklifin çerçevesine
girmiş olur.
b. Hür olmalıdır. Zina eden köle -evli dahi
olsa- ona sopa cezasının yarısı uygulanır. İleride bundan bahsedilecektir.
c. Sahih bir nikahtan sonra cinsî münasebette
bulunmuş olmalıdır. Sahih bir nikahtan ve cinsî münasebetten sonra, hanımının
hayatta olup olmaması durumu etkilemez. Eğer kişi evlenmeden gayr-ı meşru bir
ilişkide bulunursa muhsan sayılmaz.
Kişide bu üç özellik
bulunduğu takdirde, kendisine muhsan kişilere uygulanan zina haddi tatbik
edilir ve bu özellikler erkekler için olduğu gibi kadınlar için de geçerlidir.
Muhsan olmayan
kimselere gelince, onlar bu özelliklerin kendilerinde kamilen bulunmadığı
kimselerdir. Yukarıda da zikredildiği üzere ya mükellef olmamışlardır veya
cinsel birleşmeye sahih bir nikâh akdi bulunmasına rağmen teşebbüs etmiş
değillerdir.
Şer'an mazur sayılacak
bir özür nedeniyle zina eden kişiye, zina haddi uygulanmayacağını, bazen
günahkar dahi olmayacağını, başından evlilik geçip geçmemesinin durumu
değiştirmeyeceğini söylemiştik. Fakat nefsine uyarak ve isteyerek zina yapan
kişi günahkâr olur ve kendisine hadd cezası uygulanır. Ancak bu hadd, başından
evlilik geçip geçmemesine göre değişir.
Zina eden kişinin başından
evlilik geçmişse, ona evli olduğu halde zina eden kişinin cezası uygulanır ki
bu da recmedilmek (taşlanarak Öldürülmektir. Recm, Hz. Peygamber'den kavlen ve
fiilen sabit olmuştur. Bu hükmün dayanağı, lafzı neshedildiği halde hükmü baki
olan bir ayettir.
Abdullah b. Abbas
şöyle rivayet ediyor: Ömer b. Hattab, Rasûlullah'm minberi üzerine çıkmış halde
iken şöyle dedi: "Hiç şüphe yok ki Allah, Muhammed'i hak peygamber olarak
gönderdi ve ona Kitab'ı indirdi. Ona indirilen bu Kitab'ın içinde recm ayeti de
vardı. Biz bu ayeti okuduk, ezberledik ve onu anlayıp belledik ve Rasûlullah
(s.a) recm etti, biz de ondan sonra recmettik. Böyle olduğu, halde insanlara
zaman uzayıp da onlardan birinin 'Biz Allah'ın Kitabi'nda recmi bulamıyoruz'
demesi ve böylece Allah'ın indirmiş olduğu bir farizayı terk sureti ile
dalâlete gitmelerinden korkarım. Hiç şüphesiz ki Allah'ın Kitabı'nda evli erkek
ve kadınlardan olup da zina eden, zinasına da beyyine bulunan, yahut gebelik ve
itiraf bulunmasıyla zinası sabit görünen kimse üzerine recm bir haktır".
Tilaveti neshedilen
ayet şudur:
Evli erkek ve kadını
zina ettikleri takdirde her ikisini de recmedin. Bu, Allah'tan gelen bir cezadm
Muhakkak ki Allah azîz ve hakîm'dir!
Ebu Hüreyre şöyle
anlatıyor: Rasûlullah (s.a) mescidde iken müslümanlardan bir kişi yanına geldi
ve ona nida edip şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Rasûlü!
Ben zina ettim.
Hz. Peygamber ondan
yüzünü çevirdi. Nihayet o zat bu itirafı kendi aleyhine dört kere tekrarladı.
Bu şekilde kendi aleyhine dört defa şehadet edince, Rasûlullah (s.a) onu
çağırıp şöyle sordu:
- Sende delilik var mı?
- Hayır!
- Sen evli misin?
- Evet!
- Bunu götürüp taşlayınız (recmediniz).
İmran b. Husayn şöyle
rivayet ediyor: Cüheyne kabilesinden bir kadın zinadan hamile olarak Allah'ın
Rasûlü'ne geldi ve 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben hadd vurulmayı icab ettiren bir
günah işledim, bu bakımdan bunun cezası olan haddi bana tatbik et' dedi. Bunun
üzerine Hz. Peygamber, kadının velîsini çağırıp ona 'Bu kadına iyi muamele et,
çocuğunu doğurduğu zaman onu bana getir' emrini verdi. Velîsi de bu emri
yerine getirdi. Nihayet Hz. Peygamber kadınla ilgili emrini verdi; kadının
elbiseleri vücuduna bağlandı. Sonra Hz. Peygamber emretti ve kadın recmedildi.
Sonra da Peygamber (s.a) kadının cenaze namazını bizzat kendisi kıldırdı. Hz.
Ömer şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Zina etmiş bir kadın
olduğu halde sen onun cenaze namazını nasıl kılarsın?
- Vallahi, o öyle bir tevbe etti ki Medine halkından yetmiş kişi arasında taksim
edilmiş olsaydı, muhakkak onlara fazla gelirdi yâ Ömer! Sen, kendi canını
Allah'a cömertçe feda eden bir kadının tevbesinden daha kıymetlisini bulabilir
misin?
• Evli Olmayan
Zâninin Haddi
Daha önce
belirttiğimiz anlamda evli olmayan kişi zina ederse, ona hadd tatbik edilir.
Evli olmayan zâninin haddi ise yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Kur'an-ı Kerim'de
şöyle-buyurulmaktadır:
Zina eden kadın ve
zina eden erkeğin herbirine yüz değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe iman etmişseniz, Allah'ın dini(ne göre cezayı tatbik)
hususunda sizi o ikisine karşı acıma tutmasın. Onlara uygulanan cezaya
mü'minlerden bir grup da şahit olsun. (Nü r/2,)
Bu ceza Hz.
Peygamber'in -ileride nakledeceğimiz- hadîsleriyle de sabit olmuştur. Zina eden
bekar'ın bir yıl sürgün edilmesi de hadîslerle sabit olmuştur.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Benden alınız, benden
alınız. Muhakkak ki Allah zina eden kadınlar için bir yol tayin etmiştir:
Evlenmemiş olan, evlenmemiş olanla zina ederse bunların herbirine yüz değnek ve
bir yıl sürgün cezası vardır. Evli veya dul olan, evli veya dul olanla zina
ederse bunların herbirine de yüz değnek ile taşlama cezası vardır.
Ebu Hüreyre ile Zeyd
b. Halid el-Cühenî'den şöyle rivayet edilmektedir: 'Bedevilerden bir kişi
Rasûlullah'a (s.a) gelerek şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Allah aşkına senden benim
için ancak Allah'ın Kitabı ile hükmetmeni istiyorum.
Onun hasmı olan ve
aynı zamanda ondan daha anlayışlı olan diğer
şahıs da şöyle dedi:
- Evet, aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet ve konuşmak için de bana izin ver.
- Peki, konuş!
- Oğlum, hasmım olan şu zatın yanında hizmetçi
olarak bulunuyordu. Derken oğlum onun karısı ile zina etti. Bana da bu zinadan
ötürü oğluma recm cezası lazım geldiği söylendi. Ben oğlum için 100 koyun ve
bir cariye fidye verip oğlumu kurtardım. Müteakiben bu meseleyi ilim ehli olanlara
sordum. Onlar 'Oğlunun cezası 100 değnek ile 1 yıl
sürgündür. Öteki adamın zina eden karısına da recm lazım gelir' dediler.
- Nefsim elinde olan (Allah)a yemin ederim ki
ben sizin aranızda muhakkak Allah'ın Kitabı ile hükmedeceğim: Cariye ile
koyunlar tekrar sana iade olunacaktır.
Oğluna da 100 değnek
ile 1 yıl
insanlardan uzaklaştırma cezası verilecektir.
Bundan sonra da
Rasûlullah (s.a) şöyle emir buyurdu:
- Ey Uneys! Haydi bu
adamın karısının yanına git, eğer (zina ettiğini) itiraf ederse onu recm et.
Sürgün cezası verilen
kişileri Hz. Ömer Şam'a, Uz. Osman Mısır'a, Hz. Ali de Basra'ya gönderdi.
Ashabdan hiç kimse sürgün cezasına itiraz etmemiştir. Bu bakımdan sürgün cezası
hususunda ümmet icma etmiştir.
İbn Ömer şöyle rivayet
etmektedir: 'Rasûlullah (s.a) hadd vurdu ve sürgün etti, Ebubekir hadd vurdu ve
sürgün etti, Ömer de hadd vurdu ve sürgün etti'.
Sürgün, ancak kadı'nın
hükmüyle olur. Eğer kişi kendiliğinden -hâkimin hükmü olmadan- sürgüne giderse,
bu yeterli olmaz. Kişinin, namazın kasredümeyeceği bir mesafeye sürgün edilmesi
de yeterli olmaz. Bir yıl sürgün cezası, evli olmadığı halde zina eden erkek
ve kadınlar için vacibdir. Ancak kadın
sürgüne gönderilirken yanında bir mahreminin bulunması şarttır. Eğer kadının
yaniAda bir mahremi yoksa, onu sürgüne
göndermek caiz olmaz. Çünkü kadın, ancak yanında mahremi bulunduğunda
sefere çıkabilir.
Zina eden -başından
evlilik geçen ye geçmeyen- kişilere hadd cezasının uygulanması için şu
şartların bulunması gerekir:
1. Mükellef
olmalıdır.
Zina eden kişi ister
evli, ister bekar olsun âkil ve baliğ olmalıdır. Mükellef (baliğ) olmayan
çocuğa ve deliye hadd cezası tatbik edilmez. Zina eden sarhoşun durumuna
gelince, eğer kendi isteğiyle içki içip sarhoş olmuş ve zina etmişse -diğer
şartlar kendisinde bulunduğunda-ona zina haddi tatbik edilir. Fakat bilerek
değil de kazaen sarhoş olup zina etmişse, meselâ su sanarak bir içkiyi içip
sarhoş olmuşsa, hadd cezası uygulanmaz.
2. Zorlama
olmamalıdır.
Erkek veya kadın
zinaya zorlanırsa -meselâ zina etmediği takdirde ölümle tehdit edilirse- ona
zina haddi tatbik edilmez. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Ümmetimden hataen,
unutarak ve zorlanarak yaptıkları şeylerin günahı kaldırılmıştır. '
3. Şer'an
mazur sayılacak bir özür bulunmamalıdır. Eğer şer'an mazur sayılacak bir özür
bulunursa, zina haddi uygulanmaz. Buna şu şekilde bir örnek verebiliriz: Meselâ
kişi, yatağında bir kadın görüp kendi hanımı olduğunu zannetse ve onunla cinsî
ilişkide bulunsa, sonra onun kendi karısı olmadığı anlaşılsa, o kişiye zina
haddi tatbik edilmez .veya kişi, bir kadınla şahitsiz olarak nikahlansa ve
cinsî ilişkide bulunsa, ona zina haddi uygulanmaz. Çünkü âlimlerin bazıları
nikahta şahit bulunmasının şart olmadığını söylemişlerdir. Dolayısıyla şahitsiz
olarak nikahlanıp cinsî münasebette bulunan kişiye zina haddi tatbik edilmez.
Bu mazeret, günahı gerektiren şüpheye örnektir, fakat haddi gerektirmez. Bunun
günahı gerektirmesinin sebebi ise, dayanağı olmayan bir görüşe tâbi olmasından
kaynaklanmaktadır; zira nikâh, akdinde şahitlerin bulunmasının şart olduğuna
dair deliller vardır. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Nikâh ancak bir velî
ve iki şahitle gerçekleşir.
Şüphe nedeniyle
hadlerin tatbik edilmeyeceğinin, makul bir özür olduğunda cezaların
uygulanmaması gerektiğinin delili şu hadîstir:
Müslümanlardan,
cezaları gücünüz yettiği kadar kaldırmaya çalışın. Şayet bir çıkış yolu varsa
onu tahliye edin.
4. Zina
sabit olmalıdır.
.Zina ya ikrarla, ya
da delille sabit olur. İkrarla sabit olursa, zina eden kişi açık ve kesin
şekilde zina ettiğini itiraf etmelidir. Zina eden kişinin bir defa ikrar etmesi
yeterlidir, ikrarı tekrarlamak şart değildir. Eğer kişi ikrarından vazgeçerse,
ikrarı iptal olur; zina haddi tatbik edilmez.
Zina'nın ikrar ile
sabit olduğunun delili şudur: Hz. Peygamber, Maiz'i ve Gamidiyeli kadını,
ikrarları nedeniyle zina haddi cezasına çarptı rm ıştır.
İkrar'dan dönen kişiye
hadd cezasının uygulanmayacağının delili de Hz. Peygamber'in, Maiz'e ikrarından
dönmesi için tarizde bulunmasıdır.
İmam (devlet başkanı),
zina yaptığını itiraf eden kişiye 'Belki de sen kadına sadece dokunmuş veya
onunla sadece sevişmiş olabilirsin' diyebili
İbn Abbas şöyle
rivayet ediyor: Maiz, Hz. Peygamber'e gelip zina ettiğini itiraf edince, Hz.
Peygamber ona şöyle dedi:
- Belki de sen kadını sadece öptün veya onu
sadece elledin veya ona baktın.
- Hayır, ey Allah'ın Rasülü! Ben öyle yapmadım;
zina ettim.
Eğer ikrardan dönmekle
zina haddi düşmeseydi, Hz. Peygamber'in Maiz'e böyle söylemesinin ne anlamı
olabilirdi?
Zina hususundaki
beyyineye (delile) gelince, bu, dört erkek şahidin zina olayına şahit
olduklarını net bir şekilde söyleyerek, olay mahallini de belirtmeleridir. Dört
şahidin tümü de bu hususta ittifak etmelidir. Eğer şahitler olay mahallini
zikretmeseler veya olay mahalli hakkında ihtilaf etseler, delil yeterli olmaz.
Şahitlere kazf (zina iftirası atma) cezası uygulanır. Bu husus ileride tekrar
gelecektir.
Zina'nın sabit
olmasında dört şahidin şart olduğunun delili şu ayetlerdir:
Kadınlarınızdan fuhuş
(zina) yapınlann aleyhinde aranızdan dört şahit tutun.
(Nisa/15)
Dört şahit getirmeli
değiller miydi? Madem şahitleri getiremediler, o
halde onlar Allah
nezdinde yalancıların ta kendileridir. (Nûr/13)
Köle veya cariye zina
ederse ve bu.da -ikrar veya delille- sabit olursa, hadd tatbik edilir. Köle ve
cariyeye uygulanacak hadd cezası, elli değnek ve altı ay sürgündür. Köle ve
cariyenin evli olup olmaması bu hükmü değiştirmez. Bunun delili şu ayet-i
kerimedir:
(Cariyeler)
evlendikten sonra fuhuş (zina) yaparlarsa, o takdirde hür kadınlar (bu işi
yaptıklarında) üzerlerine lazım olan azabın (cezanın) yarısı cariyelere lazım
gelir. (Nisa/25)
Bu hususta erkek köle
de cariyeye kıyas edilmiştir; zira her ikisinin de ortak noktası köleliktir.
Lutilik, arkadan cinsî
ilişkide bulunmaktır. Bu fiilin kendisine tatbik edildiği kişinin
erkek veya kadın olması durumu
değiştirmez. mezhebinin sahih görüşü şudur: Fail'e -ikrar ederse veya
delil ile sabit olursa- zina eden kişiye uygulanan ceza tatbik edilir. Kişi
lutilik yaptığını itiraf ederse, evli olup olmadığına bakılır. Eğer evli ise
recmedilir, evli değilse yüz değnek vurulup bir yıl sürgün edilir. Bu hükmün
dayanağı, şu ayetin umumi hükmüdür:
Sakın zinaya
yaklaşmayın. Çünkü o bir hayasızlıktır
ve çok kötü bir yoldur.
(İsra/32)
Ayrıca Allah Teâlâ,
Lut kavmi hakkında şöyle buyurmuştur:
Âlemlerden hiç
kimsenin sizden önce yapmadığı o kötülüğü mü işliyorsunuz?
(A'raf/80)
Bir hadîs-i şerifte,
lutilik yapan kişiye zinakâristni verilmiştir.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Erkekle erkek cinsî
ilişkide bulunursa, ikisi de zinakâr sayılır.
Meful'ün durumuna
gelince, mePul kişinin karısı değilse, meful'e yüz değnek vurulur. MePul'ün
başından evlilik geçmiş olsa bile bakire gibi
bir yıl sürgün edilir. Mefulün kadın
veya erkek olması hükmü değiştirmez; zira bu hal için iffet tasavvur edilemez.
Bazı âlimler 'Başından
evlilik geçen kadın, arkadan cinsî ilişkiye izin verirse recmedilir'
demişlerdir.
İmam Şafii'nin de bir
görüşünde 'Lutilik yapan kim olursa olsun öldürülür' dediği varid olmuştur.
İmam Şafii'nin bu görüşü şu hadîse dayanmaktadır:
Her kimi Lut kavminin
fiilini yapar bulursanız, faili de mePul'ü de (yaptıranı da) öldürün.
Bazı âlimler ise
lutilik yapan kişinin yakılacağını söylemişlerdir. Bu görüşün kaynağı da şu
rivayettir: 'Hz. Peygamber'in ashabı, lutilik yapan kişinin ateşte yakılması
hususunda ittifak etmişlerdir',
Hafız el-Münzirî şöyle
demiştir: 'Halifelerden dördü lutilik yapanları yakmıştır. Bu halifeler
şunlardır: Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Abdullah b. Zübeyr ve Hişam b. Abdulmelik'.
Kendi karısını arkadan
kullanan kişiye gelince, bu kişi haram ve büyük günah işlemiştir; zira bu fiili
lanetleyen birçok hadîs vardır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Hanımına arkasından
yaklaşan erkeğe Allah (rahmet nazarı ile) bakmaz.
Hay izli kadına
yaklaşan veya bir kadına arkadan yaklaşan veya bir kahine başvuran kişi,
Muhammed'e indirilene küfretmiş olur.
Hanımını arkadan
kullanan kişi mel'undur.
Karısını arkadan
kullanan kişiye, kadı, uygun gördüğü tâzir cezasını verir. Fakat bu ceza,
şer'an tayin edilmiş olan cezaların en azını geçmemelidir. Bunun delili de şu
hadîstir:
Her kim hadd olmayan
bir konuda ceza vermede aşırıya kaçarsa, o kişi saldırganlardandır.
Herhangibir hayvanla
temasta bulunan kişiye tâzir cezası verilir. Şafii mezhebinin en kuvvetli
görüşüne göre hayvanla temasta bulunan kişiye hadd cezası uygulanmaz. Çünkü
selim bir zevke sahip kişiler böyle bir fiili işlemezler, hatta ondan nefret
ederler. Bu bakımdan hayvanla temasta bulunan kişiye, önleyici bir ceza vermeye
gerek yoktur. Ceza, ancak nefislerin tab'an arzu ettiği ve caiz olmayan
fiillere, meyletmekten insanları korumak için verilir. Fakat müslüman ve adil
olan hâkim ona tâzir cezası verir. Bu fiili işleyen kişiye, onu bu fiilden
alıkoyacağı düşünülen bir tâzir cezası-veril ir ki bu ceza; dövmek, sürgün
etmek, hapsetmek, kınamak olabilir; zira o kişi bir haram, bir günah, bir suç
işlemiştir, fakat Allah Teâlâ o fiil için bir ceza veya kefaret tayin
etmemiştir. Şârî tarafından herhangibir hadd tayin edilmeyen hususlarda tâzir
cezası hak olur.
İbn Abbas'ın şöyle
dediği rivayet edilmiştir: 'Hayvana temas eden kimseye hadd yoktur'.
Hadd cezasını, imam
(devlet başkanı) veya onun naibi tatbik eder, onlardan başkasının hadleri
tatbik etme yetkisi yoktur. Ancak köle ve cariyelere, efendileri hadd tatbik
edebilir. Bunun delili şu hadîstir:
Birinizin cariyesi
zina eder de zina ettiği (beyyine yahut gebelik, yahut ikrar ile) tebeyyün
ederse, efendisi o cariyeye layık olan kamçılama cezasını tatbik etsin, fakat
sözle levm ve azarlamada bulunup onu ayıplamasın. Sonra yine zina ederse
efendisi ona yine kamçılama cezası uygulasın, fakat ayıbını yüzüne vurup eza
etmesin. Sonra bu cariye üçüncü defa zina eder ve zinası tebeyyün ederse,
efendisi onu (ayıbını beyan ederek) kıldan yapılmış bir ip pahası ile de olsa
satsın,
Hz. Ali'nin şöyle
dediği rivayet edilmiştir: 'Ey insanlar! Evlenmiş olanlarından olsun,
evlenmemiş olanlarından olsun bütün köle ve cariyeleriniz üzerinde haddi
tatbik ediniz. Çünkü Rasûllah'ın zina etmiş bir cariyesi vardı da Rasûluliah
ona celde vurmayı bana emretmişti'.
Evli olan bir kişi
zina ederse, zayıf da olsa, hasta da olsa, şiddetli bir sıcak veya soğuk da
olsa, recm cezası tehir edilmez. Çünkü kişi, zayıf da olsa, güçlü de olsa
recmin neticesinde ölecektir. Bu nedenle cezasının tehir edilmesine gerek
yoktur.
Bekar olan bir kişi
zina ederse, eğer zayıf veya hasta ise, şiddetli bir sıcak veya soğuk varsa,
kuvveti en inceye veya iyileşinceye veya şiddetli sıcak veya soğuk geçinceye
kadar hadd cezası tehir edilebilir. Fakat imam (devlet başkanı) ona bu durumda
iken hadd tatbik etse o kişi de bundan ötürü ölse, imamın, tazminat ödemesi
gerekmez. Çünkü o kişi, hak ettiği bir haddin uygulanması neticesinde ölmüştür.
Bekâr olduğu halde
zina eden kişi, zayıf veya hasta ise, hurma dallarından meydana gelmiş yüz ince
dal ile vurmak suretiyle hadd cezası tatbik edilir (edilebilir). Eğer dallar
50 tane ise onları bir araya getirip iki defa vurularak hadd cezası uygulanır
veya papuçlarla, elbiselerle vurulmak suretiyle hadd cezası tatbik edilir,
Said b. Sa'd b. Ubâde
şöyle rivayet ediyor: Evlerimiz arasında vücut yapısı noksan ve zayıf bir adam
vardı. (Bir defa) babamın cariyelerinden birisiyle kötü vaziyette aniden
yakalandı. Bunun üzerine (babam) Sa'd b. Ubâde onun durumunu Rasûlullah'a
arzetti. Rasûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
- Ona 100 sopa vurunuz.
- Ey Allah'ın Rasûlü! Adam bu dayağa
dayanamayacak derecede zayıftır, ona 100 sopa vurursak ölür.
- Öyleyse 100 tane ince hurma dalı alıp onları
biraraya getirin ve onunla bir defa vurun.
Başından evlilik
geçmiş olan bir kadın zina ederse, zinası da delille (dört şahit ile) sabit
olursa, onun için bir çukur eşmek müstehabdır.
Başından evlilik
geçmiş olan bir kadın zina eder, zina ettiği de kadının ikrarı ile sabit olursa
-ikrarından döndüğü takdirde kaçabilmesi için- çukur eşilmez.
Başından evlilik
geçmiş olan bir erkek zina eder, zina ettiği de delil veya ikrarla sabit
olursa, onun için bir çukur açılır, taşlanarak recmedilir.
Bedeninin her yerine
taş atmak caizdir, ancak yüzüne vurmamak daha iyidir. Çünkü bazı hadîsler, yüze
vurulmasını yasaklamaktadır. Taş atan kişiler -attıkları taşların isabet etmesi
için- recm cezasına çarptırılan kişiden
fazla uzakta olmamalıdırlar, çok
da yakın durmamalıdırlar. Çünkü çok yakından atılan taşlar, kişiyi daha fazla
elemdar eder. Recm cezası uygulanırken orada hazır bulunanların, -beyyine ile
(dört şahitle) sabit olmuşsa- recme katılmaları daha uygundur. Fakat zina ikrar
ile sabit olmuşsa, recm cezası uygulanırken orada hazır bulunanların taşlamaya
katılmamaları daha güzeldir. Recm cezası tatbik edilirken erkeğin avret
mahallini, kadının da bütün bedenini kapatmak vacibdir. Suçlular bir yere
bağlanmazlar. Recm, taşlaşmış toprakla da çamurdan taşlarla da normal taşlarla
da tatbik edilebilir. Ancak atılan taşlar, avucu dolduracak kadar büyük
olmalıdır. Küçük, taşlarla recm cezası uygulanmaz; zira bu durumda ceza çok
fazla uzar. Recm, derhal ölüme yol açacak derecede büyük taşlarla da tatbik
edilmez. Çünkü büyük bir kaya parçasını adamın üstüne bırakıp recm cezasını bu
şekilde tatbik etmek, cezanın amacını ortadan kaldırır; zira cezadan maksat,
tenkildir, yani onu normal taşlarla öldürmektir. Bir veya iki taş ile öldürmek
ise buna ters düşer, Zina haddi tatbik edilirken, zinaya şahitlik edenlerin ve recm hükmünü
veren imamın da hazır bulunması müstehabdır. Ayrıca mü si umanlardan bir
cemaatin de recme şahit olmaları müstehabdır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle
buyurmaktadır:
Mü'minlerden bir grup
da onlara yapılan azaba şahit olsun. (Nûr/2)
Eğer zina, ikrar ile
sabit olmuşsa, Sünnet olan; önce imamın sonra da halkın taş atmasıdır. Zina
dört şahitle (delille) sabit olmuşsa, önce şahitlerin sonra imamın, sonra da
halkın taş atması sünnettir. Kendisine zina haddi tatbik edilecek kimseye, hadd
uygulanmadan Önce tevbe teklif edilmelidir. Maverdi, recm cezası tatbik
edilmeden önce tevbe teklif edilmesinin Sünnet olduğunu söylemiştir. Böylece o
kişiye, ölüm anında tevbe nasib olması için fırsat verilmiş olur. Eğer namaz
vakti girmişse ona namazı kılması emredilir, namaz vakti değilse iki rekat
nafile namaz kılmasına müsade edilir. Eğer su içmek isterse, ona su verilir. Fakat yemek isterse, yemek verilmez.
Çünkü su, daha önceki bir susamayı gidermek içindir. Yemek ise ilerisi içindir.