Kur'an'ı Okumak ve Anlamak
Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran 13 2019 03:00:00

                                 Vaaz Resimleri: w.jpg

Bilindiği gibi Kur'an, yirmi üç yıllık peygamberlik süresince muhtelif vesîlelerle Peygamberimiz'e Hak katından Cebrâîl aracılığıyla indirilen ilâhi kelâmın adıdır. Hz. Peygamber zamanında vahiy kâtiplerince yazılan ve hâfız sahâbilerce ezberlenen ilâhî kelâm, Hz. Ebû Bekir devrinde mushaf hâline getirilerek muhâfaza altına alınmış, Hz. Osman zamanında çoğaltılarak İslâm memleketlerine gönderilmiş ve böylece lâfzıyla ve hattıyla koruma altına alınmıştır. Vâkıa Kur'an, ilâhî koruma altında bulunmaktadır.

اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ

"Doğrusu Kitâb'ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz." (el-Hicr, 15/9)

Kur'an kendisine ait bâzı özelliklere vurgu yapmaktadır:

1 - Kur'an mu'cizedir. Lâfzıyla ve rûhuyla insanların bir benzerini getiremeyecekleri bir mucize; az lâfzıyla çok mânâ anlatan mûciz bir beyandır. Nitekim Kur'ân bu konuda insanlara ve cinlere meydan okumaktadır;

قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلى اَنْ يَاْتُوا بِمِثْلِ هذَا الْقُرْانِ لَا يَاْتُونَ بِمِثْلِه وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهيرًا

"De ki: İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki yine de bir benzerini ortaya koyamazlar," (el-İsrâ, 17/88)

Târih boyunca Kur'ân'ın bu meydan okumasına cevap vermeye muktedir biri çıkmamıştır.

2 - Kur'an şifâdır: Kur'an mânevî hastalıklara, rûhi dertlere bir şifâdır. Hattâ onun lâfız ve mânâsının bereketiyle maddî hastalıklara uğramış insanlar rûhî dirilik kazanarak şifâ bulmaktadır. Kur'an iki âyetiyle kendisinin şifâ olma özelliğini şöyle ifade etmektedir:

يَا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِىالصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنينَ

a. "Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifâ, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir."(Yûnus, 10/57)

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْانِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنينَ وَلَا يَزيدُ الظَّالِمينَ اِلَّا خَسَارًا

b. "Kur'andan inananlara rahmet ve şifâ olan şeyler indiriyoruz." (el-İsrâ, 17/82)

3 - Kur'ân hidâyettir. Kur'an Allah tarafından geldiğinde şüphe olmayan müminlere ve takvâ ehline bir hidâyet rehberidir. Nitekim Kur'an'ın ikinci sûresinde:

الم () ذلِكَ الْكِتَابُ لَارَيْبَ فيهِ هُدًى لِلْمُتَّقينَ () اَلَّذينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقيمُونَ الصَّلوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

"Bu, doğruluğunda şüphe olmayan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren; hidâyet kaynağı bir kitaptır." (el-Bakara, 2/2-3)

Bir başka âyette Kur'ân;

يَا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِىالصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنينَ

"Rabbinizden gelen bir hidâyet rehberi" olarak takdim edilmektedir. (Yûnus, 10/57)

Bir âyet-i kerîme

اِنَّ هذَا الْقُرْانَ يَهْدى لِلَّتى هِىَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنينَ الَّذينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْرًا كَبيرًا

"Doğrusu bu Kur'an, en doğru yola iletir (hidayet) ve salih ameller işleyen mü’minleri büyük bir mükafatla müjdeler" (el-İsrâ 17/9) ifâdeleriyle bir başka âyet ise:

هذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقينَ

"Bu Kur'an, insanlara bir açıklama, sakınanlara hidâyet ve bir öğüttür." (Âl-i İmrân, 3/138) lâfızlarıyla Kur'an'ın hidâyet edici özelliğini belirtmektedir.

Kur'an'ın temel gayesi insanları dalâletten hidâyete, zulmetten nûra çıkarmak olduğundan bu konuyu vurgulayan pek çok âyet vardır.

4 - Kur'an nûrdur ve insanlığı nûra çıkarır. Nitekim:

قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبينٌ

"Doğrusu size Allah'tan bir nûr ve apaçık bir kitap gelmiştir: (el-Mâide, 5/15) âyetiyle Kur'an'ın nûr özelliğine;

الر كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ اِلى صِرَاطِ الْعَزيزِ الْحَميدِ

“Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır ki, bunu sana indirdik, nâsı Rablerinin izniyle karanlıklardan nûra, O azîz, Hamîdin yoluna çıkarasın.” (İbrâhim, 14/1)

هُوَ الَّذى يُنَزِّلُ عَلى عَبْدِه ايَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَاِنَّ اللّهَ بِكُمْ لَرَؤُفٌ رَحيمٌ

"Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık âyetler indiren O'dur." (el-Hadîd, 57/9) âyetiyle de karanlıklardan nûra çıkarma özelliğine işaret edilmektedir.

Kur'an insanlık târihinin en büyük inkılâbını gerçekleştirmiş Câhiliyye toplumundan insanlığın mefâhiri önderler çıkarmıştır. İnsanlığa insanlık değerini vermiş ve bugünün yükselen değerleri eşitlik ve hürriyet ilkelerinin ilk seslendiricisi olmuştur.

Kur'an, İslâmî hayatın temel kaynağı olarak inanan insanlara bir takım sorumluluk ve görevler yüklemektedir.

Onun bize yüklediği temel görevleri beş madde hâlinde hûlâsa etmek mümkündür:

I - Kur'an'ın Hak katından gelmiş ilâhî bir kelâm olduğuna inanmak:

Müslümanların Kur'an'a karşı en temel görevi budur. Diğerleri hep bunun üzerine müesses hususlardır. Bu inanç olmadan Kur'an'a bakışımızın Kur'an'ın istediği ölçüde olması mümkün değildir, Nitekim şu âyetler; Kur'an'ın ilâhi menşe'li özelliğine lâfzan da işâret etmektedir.

يَااَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَا اِلَيْكُمْ نُورًا مُبينًا

a - "Ey insanlar! Rabbinizden size apaçık bir delil geldi, size apaçık bir nûr, Kur'an indirdik" (en-Nisâ, 4/174)

يَا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِىالصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنينَ

b - "Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ... gelmiştir."(Yûnus, 10/57)

Kur'an Rabb’ın katından oluşunu bu lâfızlarla açıkladıktan sonra buna rağmen inanmayanlara meydan okuyarak insanları âciz bırakmaktadır. O'nun Hak katından olduğuna inanan, onun lâfzına ve mushafına da saygılı olur.

اِنَّهُ لَقُرْانٌ كَريمٌ () فى كِتَابٍ مَكْنُونٍ () لَا يَمَسُّهُ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَ () تَنْزيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمينَ

"Doğrusu bu Kitap sâdece arınmış olanların dokunabileceği saklı bir kitapta mevcud, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş Kur'an-ı Kerim'dir." (el-Vâkıa, 56/77-80)

II - Kur'an'ın lâfzını tanımak ve okumak:

Kur'an okunuşuyla insanları ibâdet ecrine ulaştıran bir kitaptır. Bu yüzden Kur'an bağlısının Kur'an'la tanışarak onu lâfzıyla okuyabilecek bir konuma gelmesi beklenir. Kulu Allah'a en yaklaştıran ibâdetlerden biri namazdır. Allah Rasûlü'nün gözümün nûru diye övdüğü (Nesâî, Nisâ, 1; Müsned, III, 128-199) namazın temel rükünlerinden biri kırâat yani Kur'an okumaktır. Mazerete mebnî diğer farzlar düşse bile sağırların dışında namazda Kur'an okuma görevi, hiç kimseden düşmez. Bu durum bu farzın önemini gösterir. Kur'an, kendisinin okunması konusunda kolay geleni seçmeye cevaz ile teşvik etmekle birlikte bundan uzak kalmaya asla izin vermemektedir. Nitekim:

فَاقْرَؤُا مَاتَيَسَّرَ مِنْهُ وَاَقيمُوا الصَّلوةَ

"Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun, namazı kılın."(el-Müzzemmil, 73/20) âyeti okumada kolaylık tarafını gösteriyor.

مَنْ اَعْرَضَ عَنْهُ فَاِنَّهُ يَحْمِلُ يَوْمَ الْقِيمَةِ وِزْرًا

"Katımızdan bir kitap indirdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyâmet günün bir günah yükü yüklenecektir; (Tâhâ, 20/100) âyeti ise Kur'an'dan yüz çevirmenin, uzaklaşmanın bedelini haber veriyor. Kur'an'dan yüz çevirmek önce maddi ve lâfzî olur. Onu okumamak; ülfet etmemekle olur. Ardından mânâsını anlamamak ve tavsiyelerine uymamakla devam eder.

Kur'an ile ülfetin yolu onu tanımaktan, geçer. İnsan önce tanır, sonra sever. Önce sevip sonra tanımak da mümkün ise de aslolan önce tanıyıp sonra sevmektir.

Kur'an okumayı teşvik eden pek çok hadis-i şerif vardır. Konumuz açısından bir kısmının meâlini zikretmek istiyorum.

خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلّمَ الْقُرآنَ وَعَلَّمَهُ

a - "Sizin hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir" (Buhari, Fazâilü'l-Kur'an, 15; İbn Mâce, Mukaddime, 16; Ebû Davud, Vitr, 15; ) Bu öğretmenin içinde sâdece lâfzî öğretme değil, Kur'an'a müteallık her ilim vardır.

مَنْ قَرَأ القُرآنَ وَعَمِلَ بِهِ أُلْبِسَ وَالدُهُ تَاجاً يَوْمَ القِيامَةِ، ضَوْؤُهُ أحَسَنُ مِنْ ضَوْءِ الشَّمْسِ في بَيْتٍ مِنْ بُيوتِ الدُّنْيَا لَوْ كَانَتْ فِيهِ، فَمَا ظَنُّكُمْ بِالَّذِى عَمِلَ بِهِ

b - Sehl İbnu Muâz el-Cuhenî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamat günü babasına bir tâç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?" (Ebu Dâvud, Salât, 349, 1453 H.)

اقْرَؤُا الْقُرآنَ فإنَّهُ يَأتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ شَفِيعاً صْحَابِهِ

c - "Kur'an okuyunuz, çünkü Kur'an kıyâmet gününde ehl-i Kur'an'a şefâatçi olacaktır." (Müslim, Müsâfirîn, 252)

َ تَجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ مَقَابِرَ، إنَّ الشَّيْطَانَ يَفِرُّ مِنَ الْبَيْتِ الَّذِى تُقْرأُ فِيهِ سُورَةُ الْبَقَرَةِ

d - Resûlullah (a.s) buyurdu ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar." Müslim, Müsâfirin, 212, (780); Tirmizî, Sevabu'l-Kur'ân 2, (2780).

زَيِّنُوا الْقُرآنَ بِأصْوَاتِكُمْ

e - "Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz!" (Buharî, Tevhid, 252 Ebû Dâvud, Vitr, 20)

الْجَاهِرُ بِالٌقُرآنِ كَالْجَاهِرِ بالصَّدَقَةِ، وَالْمُسِرُّ بِالْقُرآنِ كَالْمُسِرِّ بِالصَّدَقَةِ

f - "Kur'ân'ı cehren (açıktan) okuyan, sadakayı açıktan veren gibidir. Kur'ân'ı gizlice okuyan, sadakayı gizlice veren gibidir." Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 20, 2920; Ebu Davud, Salât 315, 1333; Nesâî, Zekât 68.

Bu âyet ve hadisler çerçevesinde Kur'an'la tanışmak, onu lâfzıyla okumak, hem şahsen kendimize hem de çoluk çocuğumuza ait bir sorumluluktur. Bu itibarla çocuklarımızın gönüllerini ve hayatlarını Kur'an'la aydınlatmak durumundayız.

Kur'an'ın Kur'an olması için de dört temel şart vardır:

1) Arapça olması

2) Lâfız olması

3) Hz. Peygamber'e inmiş olması,

4) Tevâtür yoluyla bize kadar gelmiş bir kıraat türü olması.

Bu şartlar muvacehesinde Arapça'nın dışındaki dillere yapılan tercümeler Kur'an sayılamayacağından onlarla ibâdet sahih olmaz.

III - Kur'an'ın Mânâsını ve Mesajını Anlamağa Çalışmak:

Kur'an'la tanışan onu orijinal harfleriyle okumayı öğrenen bir müslümanın onun ilâhî nasihatlarını ve öğütlerini de anlayıp öğrenmesi gerekir. Çünkü Kur'an anlaşılsın; tebligatı bilinsin diye indirilmiştir. Hattâ Hz. Peygamber'in üsve-i hasene ve tebliğci olarak en büyük fonksiyonu Kur'an'ın daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Nitekim şu âyet bu konuya işâret etmektedir.

بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَاَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَانُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

"Kur'an'ı sana insanlara gönderileni açıklayasın diye indirdik. Belki düşünürler." (en-Nahl, 16/44)

Şu âyetler de özelde müslümanların; genelde topyekün insanlığın Kur'an'ı anlama görev ve sorumluluklarına işâret etmektedir.

اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ قُرْءنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

a - "Biz anlayasınız diye Arapça bir Kur'an indirdik." (Yûsuf, 12/2)

كَذلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمُ الْايَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ

b - "Böylece Allah düşünesiniz diye size âyetlerini açıklar. (elBakara, 2/219)

اُنْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْايَاتِ لَعَلَّهُمْ  يَفْقَهُونَ

c - "Anlasınlar diye âyetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak!" (el-En'âm, 6/65)

قَدْ فَصَّلْنَا الْايَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

d - "Anlayan topluluklar için âyetleri uzun uzadıya açıkladık."(el-En'am, 6/98)

كَذلِكَ نُفَصِّلُ الْايَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

e - "Düşünen millet için âyetleri böyle uzun uzadıya açıklıyoruz." (Yûnus, 10/24)

Kur'an'ı anlamak için tefsirini okumak, sünnetteki uygulamalarını görmek ve islâmî tatbîkattan haberdar olmak gerekir Mushaf’ı okumak, meâli mûtâlaa ve ardından tefsir ve sünnet bilgisi bu işin en kestirme yoludur.

Hz. Osman'ın şu sözü Kur'an ile olan ilgiyi teşvik etmektedir: "Seven sevgilisinin kelâmından doymaz". Kur'an sevgiliden gelen bir mektupsa onu okumak kadar anlamak, anlamak kadar istenileni yapmak da önemlidir. Bu yüzden Kur'an'ı anladıktan sonra üzerimize düşen, istenileni yapmak yâni onu yaşamaktır.

IV - Kur'an'ın emir ve tavsiyeleri istikametinde müslümanca yaşamak.

Kur'an'ın insanlar için kurmayı hedeflediği güzel dünyanın model insanı Hz. Peygamber (s.a.) dir:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فى رَسُولِ اللّهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّهَ وَالْيَوْمَ الْاخِرَ وَذَكَرَ اللّهَ كَثيرًا  (el-Ahzâb, 33/21)

Kur'an nizâmını onun uyguladığı üslûb ile rahmet ve şefkat unsurlarıyla yaşamak gerekir. Kur'an:

وَاِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظيمٍ

"Yüce bir ahlâk üzeresin" (el-Kalem, 68/4) ayetiyle onun ahlâkını övdüğü gibi, Hz. Âişe valîdemiz kendisine onun ahlâkını soranlara; "O'nun ahlâkı Kur'an'dı." (Müsned, VI, 188) sözüyle onun canlı Kur'an olduğunu anlatmak istemiştir.

Allah Teâla, onun uygulamalarının model olduğunu, dolayısıyla emir ve yasaklarına uyulması gerektiğini vurgulamaktadır:

وَمَا اتيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا

"Peygamber size ne verirse alın; sizi neden sakındırırsa geri durun." (el-Haşr, 59/7)

Kur'an bu model ile uygulanarak ahkâmı hayata geçirilecektir. Çünkü Mâide Sûresinde 44, 45 ve 47. âyetlerde: "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfir, zâlim ve fâsık" olarak nitelenmektedir.

Kur'an ne ölü kitaptır. Ne de ölüler kitabı. O dipdiri, mesajları ile bir hayat kitabıdır. Nitekim Akif:

 

Ya  açar bakarız nazm-ı celîlin yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur'an şunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için

 

ifâdeleriyle bu gerçeği anlatır.

Kur'an bir deryâdır. Herkes ondan elindeki kap kadar istifâde eder. Kur'an bir güneştir her toprak ondan kabiliyeti ölçüsünde yararlanır.

V - Kur'an'ın mesajını insanlık âlemine duyurmak.

İnanan insanların Kur'an'a karşı en önemli görevlerinden biri de insanlığı onun gerçekleriyle tanıştırmaktır. Kur'ân'ın korunması, aslında Allah'ın teminat altına aldığı bir husustur. Ancak onun mesajının insanlığa ulaştırılması insânî bir görevdir. Allah Teâlâ bu görevi öncelikle Peygamberimiz'in omuzlarına yüklemiştir.

وَمَا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِى اخْتَلَفُوا فيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

"Sana Kitabı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik."(en-Nahl, 16/64)

Peygamber'in açıklama, anlatma ve tebliğ görevi peygamberden sonra vâris-i nebî olma özelliğini hâiz ulemâ ve ehlullah topluluğuna âiddir. Nitekim:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاُولئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

"Sizden iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenâlıktan sakındıran bir topluluk bulunsun." (Âl-i İmrân, 3/104)

 

 

Not: H.KamilYılmaz’ın Altınoluk dergisi  Haziran 2000 sayısında yer alan ‘’Kur'an'ı Okumak ve Anlamak’’  adlı yazısından değişiklik yapılarak iktibas edilmiştir.

                                                                                               



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler