Nezaket, Zarafet ve İncelik
Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak 31 2019 04:00:00

                                     Vaaz Resimleri: w.jpg

Son yıllarda artan kamplaşma ve gerilim ortamı, şiddet ve çatışmayı da körüklemekte, sonuçta sabırsız ve tahammülsüz insanların pek çok tahribatını dehşetle görmekteyiz.

Edep, nezaket ve zarafetten nasibini almamış olan kaba ve dengesiz kişiler; çevresini, sevdiklerini hatta kendini maddi ve mâ'nevî hüsrana sürükleyecek çılgınlıklar yapmakta, cinnet halinde akıl almaz kötülükler işlemektedir.

Nefret, intikam, karalama, haklama, susturma, öteleme, dışlama ve aşağılama gibi ilkel duygular ve argo kültürü gelişmekte hatta bir yerlerden beslenmektedir. Ahlâkî erozyon ve kültürel aşınma şiddeti tetiklemekte, tehlike çanları çalmakta ve uçurumun kenarına gelinmiş bulunulmaktadır.

Siyasetçilerimizin sert ve kırıcı üslubu, sivil toplum önderlerinin dışlayıcı tutumu ile eğitimcilerimizin sorumsuz ve ciddiyetsiz halleri başta olmak üzere, neme lazım diyen her kes bu kritik ortamın sorumlusudur.

Halbuki fert ve toplum olarak hayatımızın her aşamasında ve her şart altında uymak zorunda olduğumuz âdab-ı muaşeret kuralları vardır. Bunları edep, nezaket ve zarafet olarak özetleyebiliriz. Eğer bu kurallara uyabilirsek adam gibi adam olma yolunda Kâmil mü'min olur, huzur ve mutluluğu yakalarız. Bu fazilet ve meziyetler sayesinde;

             EDEP BİR TAC'DIR NUR-U HÜDADAN-GİY OL TACI,EMİN OL HER BELADAN diyen şairin tavsiyesine uygun olarak başımız derde girmez.

Aksi taktirde kabalık, şiddet ve dehşetle hareket eden agresif kişiler ne kendisi rahat eder, ne de başkasına huzur verir. Onlar iki cihanda hüsrana uğrar, akıbetleri kötü olur. Böylelerine eski tabirle El'insaf ve Edep ya huu demelidir.

İslam’ın özünde, nezaket ve incelik vardır. İnsanın hamuru nezaket ve incelik mayasıyla yoğrulmuş.

Nezaket ve incelikten yoksun olduğu için, Allah’ın dergâhından kovulmuş İblis.

Nezaket ve incelik şiarları hususunda köklü ve sağlam bir geleneğe sahip bir ümmetiz.

İslam tarihinde nezaket ve incelik hususlarını ele alan onlarca-yüzlerce tabloyu bulmak işten bile değildir.

Muhterem Müslümanlar

. Sâdi, Bostan Gülistanında anlattığı bir hikâyede bir bal satıcısından bahseder. Bu zat sadece sırtındaki küfesinden değil, tatlı dilinden, güler yüzünden ve zarif tavırlarından herkese bal dağıtırmış. Herkes de onu sever, balından satın alırmış. Bir gün onu kıskanan bir komşusu da aynı işe soyunmuş.. Soyunmuş soyunmasına ama kimse ondan bir gram bal satın almamış Akşam evine döndüğünde, hanımı ona esaslı bir ders vermiş. Onun kabalığını ve asık suratlılığını başına kakıp şöyle demiş: “Küfende bal da olsa, suratın sirke satınca, dilin insanları sokunca kim seni ne yapsın.”

Peki, nedir nezaket ve incelik?

Sözlükte, nezaket: “Naziklik, zariflik, incelik; terbiye, edep” anlamlarına, İncelikse“His, fikir ve davranış bakımından ince olma, nezaket, zarafet, rikkat”[1] anlamlarına gelmektedir.

Öyleyse nezaket ve incelik, hikmetle hareket etmek, öyle ki sosyal hayatta insanlarla olan ilişkilerde kalp kırmaktan imtina etmek, ince söz ve hareketlerle adeta insanların kalbine buse kondurmaktır, diyebiliriz.

Söz ve davranışlardan müteşekkil güller sunmaktır muhataba, nezaket.

Mevzu her ne olursa olsun, muhatap her kim olursa olsun muhatabı incitecek söz ve davranışlardan kaçınmaktır, nezaket ve incelik.

Kur’an-ı Kerim’in Lokman-ı Hekimin dilinden aktardığı şu nezaket ve incelik damlalarına bir bakın.

وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلى اَنْ تُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلاَ تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِى الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ اَنَابَ اِلَىَّ ثُمَّ اِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

“Ey insanoğlu! Ana baba, seni, körü körüne Bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme; dünya işlerinde onlarla güzel geçin; Bana yönelen kimsenin yoluna uy...”[2]

وَلاَ تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلاَ تَمْشِ فِى اْلاَرْضِ مَرَحًا اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ

“İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme;…” ,[3]

وَاقْصِدْ فِى مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ اِنَّ اَنْكَرَ اْلاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ

 “Yürüyüşünde mutedil ol. Sesini de kıs…”[4]

Evet, Kur’an, anne baba evladının ahiretine, imanına karıştığında bu hususta onlara itaat edilmemesi gerektiğini belirtirken bununla beraber “ bu dünyada onlara yine de iyilikle arkadaş ol, sahip çık. …

وَصَاحِبْهُمَا فِى الدُّنْيَا مَعْرُوفًا

“İnsani ilişkilerde onlara hürmet et, her türlü maddi ve manevi yardımda bulun” sözleriyle de ahirete, imana bile karışan anne babaya karşı evladın göstereceği nezaket, incelik ve iyilik dersini de veriyor.

Ne incelik ne vefa ne yüce bir iyilik yolu ki insanı helak yoluna, hevanın, hevesin ve şeytanın yoluna çağıran bir anne babaya bile iyilik yapmayı, onlara karşı zarif ve nezaketli davranmayı ve onlara iyilikle muamele etmeyi emrediyor.

Diğer yandan sosyal hayatın taşlarını döşercesine, yürüyüşün, dönüşün, bakışın hatta konuşurken kullanılan ses tonunun nasıl olması gerektiğini belirtmiş. İlahi terbiye bu şekilde edebin, zarafetin, inceliğin, nezaketin taşlarını döşemiş.

Bu ilahi terbiyenin, bu ince ayarın, yüce zarafetin, nice nezaketin ilk muhatabı, en büyük muhatabı –sallallahu aleyhi vesellem- olmuş. Terbiye, nezaket ve incelik, öğretmeni Allah olan, -sallallahu aleyhi vesellem- büyük bir ahlak üzere gönderilmiş.

Terbiyede, nezaket ve zarafette öğretmeni Allah olanın, terbiyesi enginlerde, zarafet ve nezaketi dillerde olurmuş.

Öyle de olmuş. Gözlerin nuru Muhammed Mustafa –sallallahu aleyhi vesellem-den bize gelen söz ve davranışlarındaki nezaket ve incelik bunu fazlasıyla ispatlıyor.

-sallallahu aleyhi vesellem-‘in “Mümin, başkasıyla hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen kişidir. İnsanlarla güzel geçinmeyen ve kendisiyle güzel geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.”[5] hadisi de nezaket ve inceliğe dikkatleri çekmektedir.

لَقَدْ جَاءَ كُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ

“Andolsun, size kendinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. O size çok düşkündür. O, müminleri gerçekten esirgeyici ve bağışlayıcıdır.”[6] ayeti de –sallallahu aleyhi vesellem-‘in sahip olduğu nezaket ve inceliğe parmak basmaktadır.

Tabi, -sallallahu aleyhi vesellem- bir nezaket ve incelik timsaliydi. Nezaket, incelik ve hikmetle hareket etmek onun söz ve davranışlarının ayrılmaz bir parçasıydı. Her sözünde, hal ve hareketinde bir incelik vardı. O bir nezaket ve incelik adamıydı.

Onun nezaket ve inceliği kişiye, yere ve zamana göre değişmezdi. Bir an bile nezaket ve incelikten ödün vermez, bir an bile nezaket ve inceliği terk etmezdi.

Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek ayrımı yapmadan herkese incelik ve nezaket sofrasından ikram etmiş, insanlara gösterdiği ince ilgi ve alaka vesilesiyle muhataplarının kalplerinde muhabbetten kaleler inşa etmiş biridir –sallallahu alleyhi vesellem-. Ne dostları ne de düşmanları için nezaketten ve zarafetten ödün vermemiş.

Söz, hal ve hareketlerindeki bu incelikten ve nezaketten dolayı hem ümmetinin hem de düşmanlarının takdirini kazanmış.

Yeri gelmiş, yedi yaşındaki bir çocuktan samimi bir şekilde kendi süt sırasını soldaki yaşlıya vermesi için müsaade istemiş. Yeri gelmiş, kuşu öldüğünden mahzun olan küçük bir çocuğa taziye ziyaretinde bulunmuş. Yeri gelmiş, ezanla alay eden birisine bile şefkatle yaklaşıp başını sıvazlamış. Yine, kimseyle ağız dalaşına girmez. Hoşuna gitmeyen bir şey olursa görmezlikten gelirdi.

Ashabıyla otururken onların güldüğüne güler, onların hayret ettiğine hayret ederdi.

Dünya ve dünyalık için kızmazdı. Nefsi için kızmaz, şahsi meselesi için yardım istemezdi.

Her hususta olduğu gibi nezaket, zarafet ve incelikte de bizim örneğimiz –sallallahu aleyhi vesellem-‘dir.

Madem öyle; ister bir firmanın sahibi veya bir şirketin yöneticisi, ister işçi veya işveren, ister bir okulun müdürü veya bir sınıfın öğretmeni, ister bir vakfın, derneğin başkanı olun; ister bir ailenin reisi olun sizin barınız, kârınız nezaket, zarafet ve incelik olmalıdır.

Muhatabınız ister dostunuz, ister düşmanınız, ister tanıdık, ister yabancı biri olsun; sizin diliniz nezaket, zarafet ve incelik dili olmalıdır.

Frekanslarınız uyuşsun uyuşmasın, derdinize derman olsun olmasın, muhatabınızı hem karşılarken hem ağırlarken hem de uğurlarken nezaket ve incelikten ödün vermemelisiniz.

Bununla beraber nezaket samimiyetin kendisi olduğundan nezaketin yapmacık olmasından da kaçınılmalıdır. Yine muhatap dosttur, arkadaştır, kardeştir, bizdendir gibi samimiyetlere güvenilip nezaketin resmiyet olduğu vehmine kapılıp nezaket terk edilmemelidir. Nezaketi elden bırakmanın faydası, nezaketi kuşanmanın zararı yoktur. Nezaketi kuşanmanın zararı bir yana faydası çoktur.

Bundan dolayı en samimi olunan muhataba bile nezaket, zarafet ve incelikle muamele etmek elzemdir.

Sözü, özü, hayatı zarafet ve incelik olan, nezaket kokan zariflerden olmak temennisiyle.[7]

Muhterem Müslümanlar

Nezaket ve zarafet derken hemen akla gelen bazı kuralları hatırlatmak isterim. Bunlar altın kurallardır, hiç eskimez, değerini yitirmezler.

1- Konuşmalarda güzel ve zarif sözler kullanmalı, yanlış anlaşılabilecek incitici ve imalı sözlerden kaçınmalıdır.

2- Büyüklerine ve saygı gösterilmesi gereken kişilere “Sen” demeyip, “Siz”  diye hitap etmelidir.

3- Kişileri çekiştirmek, yalan söylemek, iftira etmek, alay etmek, taklit, soğuk şaka, kara mizah, küfürlü sözlerle “Anladın mı” “Bana bak” ve “Anlaşıldı mı” gibi tehditkar sözlerden kaçınmak gerekir.

4- Tüm insanların malına, canına, namusuna, haysiyet ve şerefine kıl kadar da olsa tecavüz haram ve edepsizliktir. Zira ilahi adalet tecelli eder, mazlumun hakkı zalimden bir gün elbette alınır.

5- Mağrur şekilde kasıntılı yürümek, muhatabı incitecek tarzda yüksek sesle bağırmak, cevap ve savunma hakkı vermemek, el-baş-kaş ve gözle kötü imalarda bulunmak edep ve nezakete uymaz.

6- Başkasının evine veya odasına girmek isteyen önce zili çalar, kapıyı tıklatır, selam verir, izin ister. Şayet müsaade edilirse içeri girebilir. Cevap verilmezse ya da izin yoksa hemen geri dönmelidir. Hane masuniyeti esastır. Bu konuda akrabalar, hatta anne-baba-evlat gibi yakınlar ile yabancılar müsavidir.

Hülasa: Ticaret adabı, Komşuluk adabı, Arkadaşlık adabı, Müsafirlik adabı ve giyim-kuşam adabı gibi hayatımızı kuşatan bütün nezaket ve zarafet kuralları aynı zamanda başarılı insan olmanın sırlarıdır. Hayatımız tümüyle edep ve nezaketten ibarettir.[8]


 

[1] Büyük Türkçe Sözlük, Kırkambar Programı, Versiyon 5

[2] Lokman Süresi, 31/15

[3]Lokman Süresi, 31/18

[4] Lokman Süresi, 31/19

[5]Ahmed b. Hanbel

[6] Tevbe, 9/128

[7] Mustafa Canan / İnzar Dergisi – Mart 2013

[8] Şevket Tandoğan/ Nezaket Ve Zarafet/24 Ekim 2013



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler