Hz. Peygamberin çocuklara merhameti
Gönderen Kadir Hatipoglu - Aralık 15 2022 04:00:00

                                          Vaaz Resimleri: w.jpg

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve müminlere olan düşkünlüğü, çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir.

Çocuklara karşı şefkatli ve merhametli olmak; çocuğun terbiyesi yönünden faydalı olduğu gibi, kalplerin yumuşaması için de faydalıdır. Geleceğin büyükleri olan çocuklara şefkatli ve merhametli olmayı öğretmenin en iyi yöntemi ise: evde, okulda, camide, sokakta, velhasılı kelam her yerde ve her zaman davranışlarımızla onlara bunu yaşatmaktır.

 Peygamberimiz (sav) hem kendi çocukları ve torunları hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş. Çocuklar ağladığında susturmaya çalışmış, onlarla oyunlar oynamış, bazen devesine bindirmiş, bazen omzuna almış, içlerinde mahzun ve yetimleri sevindirmiş, onların başını okşamış, rastladıklarında onlara selam vermiş, hal ve hatırlarını sormuş, onlarla şakalaşmış,onlara isim takmış, hastalandıklarında ziyaretlerine gitmiş ve onlara en güzel numune ve şefkatli bir baba olmuştur. Kısaca doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, ilgilenmiştir.

Rasulullâh'ın çocuklarla münasebetlerinin temelinde, belki de onların geleceğin mimarı oluşlarının mühim bir rolü vardır

Hz. Peygamber çocuklarla haşir neşirdi. Kendisiyle onlar arasında hiçbir hiyerarşi ve engel koymazdı. Çocukların çekinip ürkmelerine neden olabilecek her tutumdan kaçınmış, onların teklifsizce yanaşıp konuşmalarını teşvik edecek davranışlara önem vermiştir. Onların arasında kendisini bir çiçek bahçesinde hissetmiş, hepsini ayrı ayrı öpmüş ve koklamıştır. O da çocukların sevgilisiydi. Sevenin sevilmesinden daha doğal ne olabilir ki?

Asr-ı Saadet döneminde çocuk olan sahabelerin anlata anlata bitiremediği bir konudur, Hz. Peygamberin çocuk sevgisi… Kimi Sevgili Peygamberimizin kendisini kucaklayıp doya doya öptüğünü, kimi başını okşadığını, onlarla ilgilendiğini, iltifatlar ettiğini, hatta onlarla oynadığını, şakalaştığını sitayişle anlatır. Kimi de kendisine hediyeler verdiğini, hastalığında ziyaret ettiğini, bineğine alıp gezdirdiğinden söz eder. Kimi de O’nun güler yüzünden, tatlı sözlerinden, zarafetinden, inceliğinden, müşfikliğinden uzun uzun bahseder… Nitekim cennetle müjdelenen sahabelerden biri olan ve adaletiyle nam salan Hz. Ömer(r.a.)’in, Rahmet Peygamberinin “merhamet derslerini” içeren şu örnek olay Hz. Peygamber’in çocukları merhamet ve muhabbetindeki arka planı pek veciz biçimde ortaya koyan çarpıcı bir örnektir:

       عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ -رضى اللَّه عنه- قَالَ قَدِمَ عَلَى النَّبِيِّ -صلى اللَّه عليه وسلم- سَبْىٌ، فَإِذَا امْرَأَةٌ مِنَ السَّبْىِ قَدْ تَحْلُبُ ثَدْيَهَا تَسْقِي، إِذَا وَجَدَتْ صَبِيًّا فِي السَّبْىِ أَخَذَتْهُ فَأَلْصَقَتْهُ بِبَطْنِهَا وَأَرْضَعَتْهُ، فَقَالَ لَنَا النَّبِيُّ -صلى اللَّه عليه وسلم- " أَتَرَوْنَ هَذِهِ طَارِحَةً وَلَدَهَا فِي النَّارِ ". قُلْنَا َ وَهْىَ تَقْدِرُ عَلَى أَنْ َ تَطْرَحَهُ. فَقَالَ " اللَّهُ أَرْحَمُ بِعِبَادِهِ مِنْ هَذِهِ بِوَلَدِهَا ".

“Hz. Peygamber’in huzuruna Hevazin kabilesinden bazı esirler getirilir. Bunların içinde emzikli bir kadın da vardır. Lâkin bu emzikli kadın çocuğunu kaybetmiştir. Yüreği acılı anne bir yandan çocuğunu ararken bir yandan da önüne gelen çocukları kucağına alıp emzirir. Nihayetinde esirler arasında çocuğunu bulunca dünyalar onun olur ve kucağına sımsıkı sarmalar, bir yandan öperken bir yandan da onu emzirmeyi sürdürür. Kadını izlemekte olan Rahmet Peygamberi, kadının bu davranışlarını örnek göstererek, Cenab-ı Hakk’ın kullarına olan sevgi ve merhametini hatırlatır ve Sahabeye yönelerek: “Şu kadının çocuğunu ateşe atacağını düşünür müsünüz?” diye bir soru tevcih eder. Sahabe: “Hayır, gücü yettiği sürece atmaz” diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “İşte Allah, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden daha çok kullarına merhametlidir” buyurarak merhametin, müşfikliğin önemine vurgu yapar.[1]

Hz. Peygamber'in bütün canlılara yönelik şefkat ve merhameti engindi. Tüm canlılarla olan ilişkilerinde bunlar temel esastır. Ancak o, çocuklara bu konuda ayrı bir önem vererek

لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا ، وَيَعْرِفْ شَرفَ كَبِيرِنَا

" Küçüklerimize şefkat göstermeyen, büyüklerimizin (büyüklük) şerefini tanımayan bizden değildir. " [2]buyurur.

18 yaşına kadar Hz. Peygamber'in evinde büyüyen Hz. Enes,

عن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: دَخَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللّهِ . عَلى أبِى سَيْفٍ الْقَيْنِ، وَكَانَ ظِئْراًابْرَاهِيمَ بْنِ رَسُولِ اللّهِ . فَأخَذَ رَسُولُ اللّهِ . إبْنَهُ فَقَبَّلَهُ وَشَمَّهُ

"Çoluk çocuğuna karşı Hz. Peygamber'den daha şefkatlisini hiç görmedim. Oğlu İbrahim'in Medine'nin bir kenarında oturan bir sütannesi vardı. Kocası bir demirciydi. Beraberinde bizi de alarak oraya, çocuğu sık sık görmeye giderdi. Varınca çocuğu kucaklar, öper, koklar ve bir süre sonra dönerdi".

Torunları Hasan veya Hüseyin'i öperken Hz. Peygamber'i gören Akra ibn Habis bunu yadırgayarak

إنَّ لِى عَشْرَةً مِنَ الْوَلَدِ مَا قَبَّلْتُ مِنْهُمْ أحَداً

 "Benim on çocuğum var, hiçbirini de öpmedim" der.

 Hz. Peygamber ona dönerek şu cevabı verir:

مَنْ َ يَرْحَمُ  َيُرْحَمُ

 "Yaratılmışlara şefkat göstermeyene Allah da rahmet etmez".[3]

 Yine, - Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz? Diye sordular. Peygamberimiz:

نَعَمْ

Fakat biz, Allah’a yemin ederiz ki, onları öpmüyoruz, dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

أَوَ أَمْلِكُ إِنْ كَانَ اللَّه نَزعَ مِنْ قُلُوبِكُمْ الرَّحمَةَ

“Allah sizin kalplerinizden merhamet duygusunu çıkarıp almışsa, ben ne yapabilirim ki!” buyurdu.[4]Demiştir.

Bu şefkatten yararlanmada kız ve erkek çocukları arasında hiç fark yoktu. Peygamberimiz kızı Fatıma'yı çok sever, iltifat eder ve öperdi. Sahabelerinden Abdullah'ın kızı Cemre der ki:

 "Küçükken babam beni Resûlullah'a götürdü ve 'Şu kızım için Allah'a dua buyurun' dedi. Resûlullah beni kucağına aldı, elini başıma koydu ve bana dua etti". [5]

Hz. Peygamber, çocuklarına karşı müşfik ve onlara düşkün olan kadınları takdir ederek tüm anneleri böyle olmaya teşvik etmiştir.

نِسَاءُ قُرَيْشٍ خَيْرُ نِسَاءِ رَكِبْنَ ا“بِلَ، أحْنَاهُ على طِفْلٍ فِي صِغَرِهِ،

" "Kureyş kadınları, deveye binen kadınların(Arap kadınlarının) en hayırlılarıdır: Çünkü onlar çocuklarına son derece müşfik ve düşkündürler"[6] buyurmuştur.

Bir defasında iki çocuğundan birini sırtına almış, diğerini de elinden tutmuş huzuruna gelen ve Hz. Aişe'nin ikram ettiği üç hurmadan ikisini beraberindeki iki çocuğuna birer tane verip üçüncüsünü kendine ayırdığı halde, az sonra bunu da çocuklarına yarımşar veren bir kadına, bu şefkatinden dolayı Şöyle buyurmuştu

مَا عَجَبُكِ؟ لَقَدْ دَخَلَتْ بِهِ الْجَنَّةَ

"Buna hayret mi ettin? Kadın bu davranışı sebebiyle cennete girdi"[7]

Hz. Peygamber'in hoş kokulu reyhan çiçeğine benzetip

وإنّكمْ لمن رَيْحانِ اللّهِ تعالى

 "Ve siz Allah'ın reyhanındansınız."[8] dediği çocukları kucaklayıp öptüğüne dair örnekler pek çoktur. Özellikle

 "Dünyada iki reyhanım"[9] buyurduğu Hasan ve Hüseyin'i sık sık çağırıp koklar, bağrına basar ve onlara dua ederdi.

Ebû Katâde (radıyallâhu anh) rivayetine göre:

كَانَ رسولُ اللّهِ # يُصَلِّى بِالنَّاسِ وَهُوَ حَامِلٌ أُمَامَةَ بِنْتَ زَيْنَبَ بِنْتِ رَسُولِ اللّهِ # فإذَا سَجَدَ وَضَعَهَا، فإذَا قَامَ حَمَلَهَا

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), kızı Zeyneb'in kerîmesi olan torunu Ümâme'yi omuzunda taşıdığı halde halka namaz kıldırırdı. Secdeye varınca çocuğu (yana) bırakır, kıyâm için doğrulunca tekrar omuzuna alırdı.”[10]

Ondaki bu özellik sadece kendi çocuklarına karşı bir evlat sevgisinden çok, istisnasız bütün çocuklara yönelikti.

Zeyd'in oğlu Usame der ki:

"Allah'ın Elçisi beni bir dizine, (torunu) Hasan'ı diğer dizine oturtur, sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ey Rabbim, bunlara merhamet et, ben bunları çok seviyorum' derdi".[11]

 Haris oğlu Rebî'a'nın şu sözleri de bu gerçeği göstermektedir:

 "Babam beni, Abbas da oğlu Fadl'ı Resûlullah'a gönderdi. Huzuruna girdiğimiz zaman bizi sağlı sollu oturttu ve bizi öylesine sıkı kucakladı ki daha kuvvetlisini görmedik".[12]

O, çocuklarda din farkı gözetmemiş, gayri Müslimlerin çocukları da onun şefkat deryasından nasiplerini almışlardır.

أنَّ غَُماً مِنَ الْيَهُودِ كَانَ يَخْدُمُ النّبيَّ . فَمَرِضَ فَعَادَهُ النّبيُّ . فَقَعَدَ عِنْدَ رَأسِهِ فَقالَ لَهُ: أسْلِمْ. فَنَظَرَ إلى أبيه وهو عنده، فقَالَ أطِع أبا القاسِم فأسلم، فخرج النبيُّ . وَهُوَ يَقُولُ: الحَمْدُ للّهِ الَّذِي أنْقَذَهُ بِى مِنَ النَّارِ

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Yahudilerden bir çocuk Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'a hizmet ediyordu. Bir gün hastalandı. Resûlullah onun ziyaretine geldi. Başucunda oturdu ve: "Müslüman ol!" buyurdu. Çocuk yanında durmakta olan babasına baktı. Babası da: "Ebû'l-Kasım'a itaat et!" diye emretti. Çocuk derhal Müslüman oldu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)  oradan ayrıldığı vakit şöyle diyordu:

"Onu benim vesilemle ateşten kurtaran Allah'a hamdolsun[13]

Ve bir defasında

أنَّهَا أتَتْ بِابنٍ لهَا صَغِيرٍ لَمْ يَأكُلِ الطَّعَامَ إلى رسولِ اللّهِ . فَأجْلَسَهُ في حِجْرِهِ فَبَالَ عَلى ثَوْبِهِ

Ümmü Kays Bintu Mihsan (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Ben, henüz yemek yemeyen küçük bir oğlumla Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gitmiştim. Varınca, çocuğu kucağına oturttu. Derken çocuk elbisesine akıttı.[14]

"Çocuklarla o kadar içice olmuştu ki, bir defasında yarış yapan çocukları görmüştü de, onların neşesine katılmak için birlikte koşmuştu."

Peygamberimiz (sav) çocukların eğitilmeleri ve güzel ahlak ile terbiye edilmeleri üzerinde de durmuş ve bu konuda birçok tavsiyede bulunarak yol göstermiştir. Peygamberimizin (sav) bu konudaki sözlerinden bazıları şöyledir:

مَا نَحلَ والدٌ وَلَداً من نُحْلٍ أفضلَ من أدبٍ حَسَنٍ

"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz."[15]

"Çocuğun, babası üzerindeki haklarından biri ismini ve edebini güzel yapmasıdır."

أكْرِمُوا أوَْدَكُمْ، وَأحْسِنُوا أدَبَهُمْ.فِي الزوائد

"Çocuklarınıza gereken ikramı yapın ve terbiyelerini güzel yapın."[16]

Yine Çocuğu için çeşitli sıkıntılara katlanan kadınlar için şöyle buyuruyor.

أنَا وامرأةٌ سَعْفَاءُ الخدَّين كَهاتينِ يومَ القيامةِ، وأومأ يزيدُ بنُ زُرَيعٍ الراوى بالوُسطى والسبابةِ: امرأةٌ آمَتْ من زوجها ذاتُ منصبٍ وجمال حَبَسَتْ نفْسَهَا علَى يتامَاهَا حتَّى بانُوا أو ماتوا

"Ben ve yanakları kararmış (yetimlerini büyütmek gayesiyle süslenmeyi ve rahat yaşamayı terkeden, çektiği sıkıntılar sebebiyle cildi kararan dul kadın) kıyamet günü şu iki şey gibi yan yanayız. -Hadisi rivayet eden Yezid İbnu Zürey, baş ve orta parmaklarıyla işaret yaptı.- O kadın ki, mevkii, makamı bulunan kocasından dul kalmıştır, (maddî imkânlarından başka) neseb ve güzelliği yerindedir. Bütün bunlara rağmen (evlenmez) ve yetimler büyüyünceye veya ölünceye kadar kendini onlara hasreder."[17]

Damla deryadan numûnedir. Parıltı güneşe işarettir. Bu birkaç örnek, Allah Elçisi'nin şefkat güneşinden bir parıltı ve merhamet deryasından küçük bir sızıntıdır. Bu pınardan beslenen ve güneşten ışık alan çocuklar çiçek çiçek açmaz mı? Serpilip boy atmaz mı? Hem ailesine, hem tüm insanlığa gelecekte olgun ve şirin meyveler sunmaz mı?

Çocuklar, bizlere Rabbimizin birer emaneti...Aman...! O mukaddes emanetlere gözümüz gibi bakalım..

                                                                                                                             

Kadir HATİPOĞLU
 

 


 

[1] Buhari, Edeb, 18

[2] Ebû Dâvûd, Edeb 58;

[3] Müslim, Fedâil 65

[4] İbni Mâce, Edeb 3

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/510.

[6] Müslim, Fezailu's-Sahabe 10

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/473.

[8] Tirmizî, Birr: 11

[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/495-500.

[10] Buhârî, Salât: 106

[11] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/507-509.

[12] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/507-509.

[13] Buhârî, Cenâiz: 80,

[14] Buhârî, Vüdû: 59

[15] Tirmizî, Birr: 33,

[16] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/473.

[17] Ebu Dâvud, Edeb: 130,



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler