ـ1ـ عن ابن مسعود رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رسولُ اللّه
يقُولُ إذَا أمْسى: أمْسَيْنَا وَأمْسَى المُلْكُ للّهِ وَالْحَمْدُ للّهِ.
َ إلَهَ إَّ اللّهُ وَحْدَهُ َ شَرِيكَ لَهُ لَهُ المُلْكُ وَلَهُ
الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلى كُلِّ شَئٍ قَدِيرٌ. رَبِّ أسْألُكَ خَيْرَ مَا في
هذِهِ اللَّيْلَةِ، وَخَيْرَ مَا بَعْدَهَا، وَأعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ
هذِهِ اللَّيْلَة. وَشَرِّ مَا بَعْدَهَا. رَبِّ أعُوذُ بِكَ مِنَ
الْكَسَلِ وَسُوءِ الْكِبَرِ. رَبِّ أعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابٍ في النَّارِ،
وَعَذَابٍ في الْقَبْرِ، وَإذَا أصْبَحَ قالَ ذلِكَ: أصْبَحْنَا وَأصْبَحَ
المُلْكُ للّهِ وَالْحَمْدُ للّهِ[. أخرجه مسلم وأبو داود والترمذى .
1. (1817)-
İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) akşam olunca şu duayı okurdu:
"Elhamdulillah geceye erdik. Mülk de,
Allah için geceye erdi. Allah'tan başka ilâh yoktur. Tektir, ortağı
yoktur. Mülk O'nundur, hamdler O'nadır, O, her şeye kâdirdir. Rabbim! Bu
gecede olacak hayrı, bundan sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum. Bu
gecede olacak şerden ve bundan sonra olacak şerlerden sana sığınıyorum.
Rabbim! Tembellikten, yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum.
Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum!"
İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) devamla,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sabah olunca şu duayı okuduğunu
söyledi:
"Elhamdulillah sabaha erdek. Mülk de Allah
için sabaha erdi". [Müslim, Zikr 75, (2723); Tirmizî, Daavât 13, (3387);
Ebû Dâvud, Edeb 110, (5071).]
ـ2ـ وعن أبى سم عن أنس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]سَمِعْتُ رسولَ اللّهِ
يَقُولُ: مَنْ قالَ إذَا أصْبَحَ وَإذَا أمْسَى: رَضِينَا بِاللّهِ رَبّاً،
وَبِا“سَْمِ دِيناً،
وبِمُحَمَّدٍ # رَسُوً، كَانَ حَقّاً عَلى اللّهِ أنْ يُرْضِيَهُ[. وزاد
رزين: ]يَوْمَ الْقِيَامَةِ[ .
2. (1818)-
Ebû Selâm, Hz. Enes (radıyallâhu anh)'ten naklediyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kim akşama ve sabaha erdiği
zaman: "Rabb olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, resûl olarak Muhammed (aleyhissalâtu
vesselâm)'e razı olduk" derse onu razı etmek de Allah üzerine bir hak
olmuştur". [Rezîn bu duaya: "Kıyamet günü" ifadesini ilave etmiştir. (Ebû
Dâvud, Edeb 110, (5072)] İbnu Mâce, Dua 14, (3870).]
ـ3ـ وعن عبداللّهِ بن غنام البياضى رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ
اللّهِ : مَنْ قالَ حِينَ يُصْبِحُ: اللَّهُمَّ مَا أصْبَحَ بِى مِنْ
نِعْمَةٍ أوْ بِأحَدٍ مِنْ خَلْقِكَ فَمِنْكَ وَحْدَكَ َ شَرِيكَ لَكَ،
لََكَ الْحَمْدُ، وَلَكَ الشُّكْرُ فَقَدْ أدَّى شُكْرَ يَوْمِهِ، وَمَنْ
قَالَ مِثْلَ ذلِكَ حِينَ يُمْسِى فَقَدْ أدَّى شُكْرَ لَيْلَتِهِ[.
أخرجهما أبو داود .
3. (1819)-
Abdullah İbnu Gannâm el-Beyâzî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim sabaha erdiği zaman:
"Allahım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha
ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür
sanadır" derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler
akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder". [Ebû
Dâvud, Edeb 110, (5073).]
AÇIKLAMA:
Hadis, akşama ve sabaha eren kişinin
üzerinde bir hamd ve şükür borcu olduğunu belirtiyor. Bu borcun ödenmesi
için Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın okunmasını tavsiye ettiği
dua bize gösteriyor ki, şükür ve hamd, mazhar olunan nimetlerin
Allah'tan geldiğini bilmekten, bunu lisanen ifade etmekten ibarettir.
Gerek hamd ve gerekse şükür, mâna yönüyle
birbirine yakındır. Nihaye'de açıklandığına göre hamd, şükre nazaran
daha umumîdir. Kişinin hem güzel sıfatları ve hem de yaptığı iyilik
sebebiyle ona hamd (övgü) ifade edilebilir. Ama şükür, sâdece yaptığı
iyilik için ifade edilir. güzel sıfatları için edilmez. Şu halde şükr,
-ki dilimizde bu mânada teşekkür kelimesini kullanırız- yapılan bir
iyiliğe, mazhar olunan bir nimete, sözle, fiille ve niyetle mukabele
etmektir. İyiliğe mazhar olan, mün'ime yani nimet veren, iyilik yapan
kimseye diliyle övgüsünü ifâde eder, nefsini de taatine amâde kılar,
nimetin asıl sahibinin o olduğuna itikad eder. İşte hakikî şükür böyle
ifade edilir.
|