ŞEHİD VE İLGİLİ HÜKÜMLER.. 2
Dinî Kıstaslara Göre Kimler Şehîd Sayılır?. 3
Şehidin Hükmüne Gelince : 3
Şehidin Elbisesinde Necaset Bulunursa : 4
Şehidin Üzerindeki Elbise Kefen Olmaya Yetmediği
Takdirde Ne Yapılır?. 4
Cünüp Olarak Şehîd Edilen Müslüman : 4
Savaş Alanında Yaralandıktan Bir Müddet Sonra Ölenler
: 4
İslâm'da peygamberlik mertebesinden sonra insan için
ulaşılması matlub olan en yüksek mertebe, şüphesiz ki Şehidlik mertebesi-dir.
Resûlüllah (A.S.) Efendimizin ifadesiyle : Cennete giren hiçbir kimse bir daha
dünyaya dönmek istemez, ancak şehîdler değil, onlar tekrar dünyaya dönüp on
defa daha öldürülmeyi temenni ederler; gördükleri keramet onlara bu aşk ve
heyecanı verir.
Sevgili Peygamberimiz de bu makam ve mertebeyi her
vesileyle temenni etmiş, ümmetini bu çok hayırlı yola teşvikte bulunmuştur :
«Muhammed'in canını kudret elinde bulunduran Aziz ve
Celil Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra «tekrar
savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar savaşıp öldürülmeyi çok isterdim.»
Şehidlik makam ve mertebsci kulun bütün günahlarını
affettiriyor, ancak borç (yani kul hakkım) değü Bu da islâm'ın insan haklarını
nasıl koruduğunu, insan haklarının diğer bütün hakların üstünde bir anlam
taşıdığını gösterir.
«Borçtan başka şehidin bütün günahları bağışlanır.» Ebû
Katade R.A.) anlatıyor :
Bir gün Resülüllah (A.S.) Efendimiz Ashabın arasında
bulunuyordu. Ayağa kalktı ve Allah yolunda cihad ile Allah'a dosdoğru imânın en
üstün amel olduğunu söyledi. Bunun üzerine bir adam kalkip dedi ki1: «Ey
Allah'ın Peygamberi! Allah yolunda öldürülecek olursam günah ve hatalarım
bağışlanır mı?» Bunun üzerine Efendimiz (A.S.) ona şu cevabı verdi : «Evet,
eğer sabrettiğin halde Allah yolunda öldürülecek olursan hata ve günahların
bağışlanır. Tabii savaşırken yalnız Allah'ın hoşnudluğunu dilemen, düşmana karşı
çıkman, arka çevirmemen şartiyle...»
Az sonra Resûlülalh (A.S.) Efendimiz o adama dönerek :
— Ne dedin
sen?
Diye sorma ihtiyacını duydu. O da:
— Allah
yolunda öldürülecek olursam
günahlarım bağışlanır mı? diye
sormuştum. Resülüllah bu kez şu cevabı verdi :
— «Evet,
sabrettiğin, sevabını yalnız
Allah'tan beklediğin ve düşmana yüz çevirip savaştığın
arka çevirmediğin halde öldürülecek olursan, borç hâriç diğer günah ve
hataların bağışlanır... Çünkü Melek Cebrail bana böyle söyledi...»
Yine Sahih-i Müslim'de Allah
yolunda denizde şehid düşenlerin kul hakkından da kurtulacağı belirtilmiştir.
Bu, bir bakıma müslü-man milletlerin dünyanın dörtte üçünü kaplayan denizlere ve
ondaki nimet ve yararlara dikkatlerini çekmek içindir. Kıyamet günü Allah
(C.C.) hak sahibini razı etmek suretiyle deniz şehidini o günahtan
kurtaracaktır.
Şehidlik mertebesi, şefaat makamına da geniş kapı açar.
Allah Resulü buyurdu :
«Şehid, kendi hane halkından yetmiş kişi hakkında
şefiaat eder.»
Şehidlerle ilgili yüzün üstünde hadîs-i şerîf rivayet
edilmiştir. Birkaç tanesini teberrüken. buraya naklettik. Ancak Beyhakî'nin.
tes-bit edip rivayetine imkân bulunduğu şu hadîsi nakletmeden geçe-miyeceğiz :
Allah Resulü buyurdu :
«Şehidler derece bakımından üç sınıftır :
1. Canıyla malıyla Allah yolunda savaşa çıkıp ne savaşmayı, ne de öldürmeyi arzu
etmeyen, sadece müslümanların sayısını
çok göstermeyi isteyen kimse. O bu yolda öldürülür veya
ölürse, tkul hakkı hariç) bütün günahları bağışlanır, kabir
azabından kurtulup güvene erişir, kıyametin dehşetinden emniyyet içinde olur,
hurilerle evlendirilir, kendisine keramet elbisesi giydirilir ve basma vekar ve
ebedîyyet tacı konulur.
2. Karşılığını yalnız Allah'tan bekleyerek canıyla
malıyla Allah yolunda savaşa çıkan, fakat öldürmeyi arzu edip öldürülmek
istemiyen kimse. Bu ölür veya öldürüiürse, Allah'ın huzurunda dizi İbrahim
Peygamberin diziyle beraber olduğu halde mak'ad-i sıdk'-da melik-î muktedir
katında yerini alır.
3. Karşılığını yalnız Allah'tan bekleyerek hem öldürmeyi,
hem öldürülmeyi dileyip savaşa çıkan kimse. Bu ya ölür ya da öldürülür-se,
kıyamet günü kılıcını kınından çekip omuzu üzerine koymuş bir vaziyette gelir
ki, insanlar bu sırada diz üzeri çökmüş vaziyette bekleşirler. Sözü edilen
şehidler onlara seslenerek : «Açılıp bize yol vermez misiniz!? Çünkü biz
kanlarımızı bolca akıttık, mallarımızı bu uğurda harcadık, her şeyimizi Allah
için saröettik...» derler.»
Resülüllah (A.S.) Efendimiz devamla buyurdu ki :
«Canımı kudret elinde tutan Allah'a and olsun ki, eğer
şehidler 6 söyledikleri sözü İbrahim Peygambere veya herhangi bir peygambere
söyleyecek olsalar, onların vâcib olan hakkını dikkate alarak açılıp yol
verirler. Böylece şehidler Arş'm altındaki nurdan bir minbere kadar gelirler de
orada oturup insanlar arasında nasıl hükmedilecek ona bakmaya hazırlanırlar. Bu
şehidler ne ölüm şiddetini hisseder, ne de Berzah'ta üzülürler. Kıyametin seyha
(sûr sesi) ve dehşeti onları korkutmaz. Hesap ta onları ilgilendirmez. Mizan ve
Sırat ta bövle... Ne isterlerse kendilerine verilir, ne hakkında şefaat etseler,
şefaatli kabul olunur. Cennetten hoşlarına giden her şey
onlara verilir. Cennette istedikleri gibi gezip dolaşırlar.»
1. Allah için
din, vatan ve namus uğrunda savaşta öldürülen,
2. Devlete!
karşı gelen tarafından müsademede öldürülenler,
3. Yol
kesiciler tarafından öldürülenler,
4. Savaş alanında yarah bulunan veya kulak, göz veya
diğer tabii menfezlerinden kan akmış vaziyette raslanan ölüler,
5. Savaş
alanında yanmış veya bir hayvan tarafından çiğnenmiş bulunan ölüler,
6. Savaş
alanında uçurumdan atılmış,
üzerine kaya düşmüş, suya, atılıp boğulmuş rastlanan ölüler,
7. Savaş
günlerinde gayrimüslim
vatandaşlar veya bize iltica etmiş yabancılar tarafından öldürülenler, şehîd
kabul edilir.
8. Nefsini
veya malını ya da müslüman kardeşlerini veya gayrimüslim vatandaşları müdafaa
ederken herhangi bir âletle öldürülenler,
9. Denizde
gemiyle seyrederken düşman tarafından atılan bir bomba ile batıp boğulanlar veya
atılan bir bombanın çıkardığı yangında yanıp ölenler veya o gemiden başka bir
gemiye sıçrayan yangından ölenlerin hepsi şehiddir.
Belirtilen sebeplerden
biriyle hayatını kaybeden bir müslüman kardeşimiz yıkanmaz, sadece namazı
kılınarak üzerindeki elbisesi kefen sayıbp öylece defnedilir.
Belirtilen kıstaslara
göre dinimizde şehidler üç kısma ayrılır :
1. Kâmil
anlamda şehîd.
Buna hem dünya ,hem âhiret şehidi denir. Bir müslümanm
bu anlamda şehîd sayılabilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir.
a) Âkil
olmak,
b) Ergen
olmak,
c) Müslüman
bulunmak,
d) Büyük
hades (cünüplük) ten temizlenmiş olmak,
e) Ayhali ve
lohusahktan temizlenmiş bulunmak,
f) îsâbet
aldıktan sonra konuşmadan, bir şey yemeden, içmeden, uyumadan, tedavi görmeden, başka bir yere nakledilmeden,
üzerinden bir namaz vakti geçmeden ve katlinden dolayı kısas gerekirken ölmüş
olmak.
Öldürülmesinden dolayı
kısas değil de diyet (mal) almak gerekenler kâmil anlamda şehîd sayılmaz.
Örneğin, hatâ yollu öldürülen kimse bu cümledendir.
Ayrıca canını veya
malını veya müslüman kardeşlerini ya da gayrimüslim vatandaşları müdafaa ederken
öldürülen kimse de kâmil şehid grubuna girer. Ne var ki bu durumda kesKin bir
âletle Öldürülmesi şarttır.
Bu kısma giren
şehîdler, üzerlerinde necaset yoksa, yıkanmf ian kanlarıyla ve elbiseleriyle
birlikte defnedilirler. Üzerlerindek' elbiselerden kefen sayılmıyacak olanlar
alınır. Meselâ, silah, şapKa, külah, sarık, eldiven, kuşak, kemer, zırh,
kalkan, matara ve benzeri şeyler kefen kısmına girmeyen malzemelerdir. Ayrıca
saat, yüzük, para ve benzeri kıymetli eşyada alındıktan sonra defnedilir. Tabii
her şehidin namazı kılınır.
2. Yukarıda
belirtilen şartlardan biri gerçekleşmediği takdirde zulmen öldürülen, kişiler
şehid sayılsa da kâmil anlamda
değildir. Böylelerine sadece
«âhiret şehidi» denir. Kıyamet
günü şehîdlere va'dedilen ecir ve makamlara bunlar da nail olur.
îkinci kısma dahil olan
şehîdlerin birinci kısma girenlerden farkı, bunlar yıkanır, kefenlenir,
namazları kılınıp öylece defnedilir.
İlim tahsil ederken
ölen veya cuma gecesi vefat eden kimseler de -müslüman olmaları şartıyla- ikinci
kısım şehîdlerden sayılırlar.
3. Yalnız
dünya şehidi sayılanlar.
Bunlar, müslümanlar
saffında yer alıp düşmanla savaşırken veya devlete karşı çıkan anarşistlerle
vuruşurken veya yol
kesicilerle nüsademeye tutuşurken öldürülen münafıklar hakkında kullanılan sır
tabirdir. Bunlar da birinci kısma dahil olan şehîdler gibi muame-e görür; yani
yıkanmaz, sadece namazları kılınıp öylece defnedilir-Durumları Allah'a
kalmıştır.
Kâmil anlamda veya o
kısma giren ölçüde şehîd olanların elbisesinde necaset bulunduğu takdirde
yıkanır, o vaziyette defnedilmesi saygısızlık sayılır. Ancak savaşlarda veya
deprem ve benzeri felâketlerde fazla ölü bulunduğu takdirde, terki saygısızlık
sayılmaz.
Üzerindeki elbise
yetmediği takdirde ilâve yapılır. Bunun aksine üzerindeki elbise sünnet kefen
miktarını aştığı takdirde fazlası alınır.
Cünüp bir halde
belirtilen yerlerde öldürülen müslüman, İmam Ebû Hanîfeye göre, yıkanır. Bunun
gibi aklî dengesi yerinde olmayan çocuk da yıkanır.
Yaralanmayı müteakip
bir şey yiyip veya içtikten veya başka bir yere nakledildikten veya tedavi
gördükten sonra veya bulunduğu yerde üzerinden namaz vakti geçinceye kadar aklı
başında olup diri kaldıktan sonra ölürse, yıkanır, kefenlenir, öylece namazı
kılınıp defnedilir.
Bunun gibi savaş
meydanında yara aldıktan sonra ahm-satımda bulunur veya çokça konuşur öylece
ölürse, yine de yıkanıp namazı kılındıktan sonra defnedilir.
Bütün bu belirttiğimiz
hususlarda, savaş meydanındaki durum, savaş bitip iki taraf meydandan çekildiği
takdirdedir. Savaş devam ediyorsa, o takdirce
yaralanıp bir süre sonra ölenler bu arada konuşsalar veya bir şey yiyip içseler
bile yine kâmil şehid sayılarak yıkanmazlar.
Üzerinde kimse olmadığı
halde düşman tarafından kaçıp gelen at bir müslümam çiğneyip öldürür veya bir
müslüman düşmana atarken kurşun bir müslümana isabet edip öldürür veya
müslüman-lar düşman önünden kaçarken bir hendeğe yuvarlanarak ya da köprüden
aşağı düşerek ölürse, İmam Ebû Hanîfe ile İmam Muham med'e göre, yıkanıp öylece
defnedilir. İmam Ebû Yusuf'a göre, böyle de olsa, yıkanmaz. Ebû Yusuf'un bu
tesbit ve içtihadında kolaylık vardır. Sıkışık zamanlarda ona göre fetva vermek
uygun olur.
Bunun gibi, savaşta at,
üzerindeki müslümam atıp ölümüne sebep olursa, yine iki imâma göre yıkanır. Ebû
Yusuf'a göre yıkanmaz.
Düşman bayrağını görüp
ürken atlardan düşüp ölen müslüman-ların durumu da böyledir.
Düşman kale içine
sığınır da Müslüman askerler kaleyi kuşatıp içeri girmek için tırmanırken
ayakları kayarak düşüp .ölecek olur-" larsa, hüküm yukarıda belirtilen gibidir.
Yani iki imama göre yıkanır, İmam Ebû Yusuf'a göre yıkanmaz.
İslâm ordusu bozulup
geriye ric'at ederken süvariler heyecan ve korkudan piyadeleri çiğneyip
öldürürse, bu durumda da iki imama göre, ölenler yıkanır. Yine Ebû Yusuf'un
görüş ve içtihadında bu hususta da kolaylık var.
Düşmana hücum ederken
hayvanından düşüp ölen müslümanm durumu da bu hükme girer.
İki ordu karşıkarşıya
gelir, fakat savaşmadan bazı kişiler ölür de vücudunda keskin bir âlet yaraşma
raslanmazsa, yine aynı hükme göre amel edilir.
Savaş meydanında raslanan ölü
bir müslümanm vücudunda ölüme sebebiyet verecek hiçbir iz bulunmazsa, o takdirde
şehîd sayılmaz. Bununla beraber ona şehid sevabı vardır. Kıyamet günü
va-dedilen mükâfatlara inşaallah nail olacaktır.