KADINLARIN ÖRTÜNMESİ
VEYABANCI KADINLARA BAKMANIN HÜKMÜ
قُلْ
لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ
اَزْكَى لَهُمْ اِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
30- Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan)
sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok temiz (bir
harekettir). Şüphesiz ki Allah, (kullarının ne) yapacaklarından hakkıyla
haberdardır.
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ
يَغْضُضْنَ
مِنْ
اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ
وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ اِلاَّ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ
بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ اِلاَّ
لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبَائِهِنَّ اَوْ اَبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ
اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنِى
اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنِى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ
اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ اُولِى اْلاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ
الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلاَ يَضْرِبْنَ
بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللهِ
جَمِيعًا اَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
31- Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar,
ırzlarını korusunlar. Zinetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen kısım müstesna
Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar. Zinet (mahal)lerini
kendi kocalarından, yahut kendi babalarından, yahut kocalarının babalarından,
yahut kendi oğullarından, yahut kocalarının oğullarından, yahut kendi
biraderlerinden, yahut kendi biraderlerinin oğullarından, yahut kardeşlerinin
oğullarından, yahut kendi kadınlarından, yahut kendi ellerindeki memluketerden,
yahut erkeklerden yana ihtiyacı olmayan hizmetçilerden, yahut henüz kadınların
gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allaha
tövbe edin ey müminler. Taki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.
Âyetlerin Lafzı Tahlili
(Yaguddû): Gad kökünden gelen bir fiildir. Gad. kirpiği kirpik üzerine koymaya
denir. Ayetteki manası ise, bakılması yasak olan birşeye bakmayarak yere
bakmaktır.
(fürûcehüm): Müfessirlere göre bundan maksat zinadan korunmak ve avret yerlerini
örtmektir.
(Ezkâtehüm): Kendiniz için daha temiz, dininiz için daha koruyucu olur.
(Habîrün bima yesnaûn): Habir, birşeyin dışyüzünü bildiği gibi iç yüzünü de
bütün derinliği ile bilen demektir. Yesnaûn ise, yaptıklarınız demektir. Buna
göre âyetin manası, «Allahu taala yaptıklarınızı içi ve dışıyla hakkıyla
bilendir.» olur.
(Ziynetehünne): Ziynet iki kısımdır. Biri yaratılıştan olan ziynet, diğeri de
kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet yüz ve vücut güzelliğidir.
Kazanılan ziynet ise, kadınların giydikleri ve kullandıkları süs eşyalarıdır.'
(İlki mâ zahare rtılnhâ): Örtülmesi, kapatılması mümkün olmayan yerler. Kadının
dıştan giydiği elbise ve örtündüğü örtü gibi.
(Bihumurihinne): Humur, humar kelimesinin çoğuludur. Humar, kadının
başörtüsüdür.
(Cüyubihinne): Cüyub, kadınların gerdan ve göğüs kısımları.
(Meleket eymanihünne): Meleket. malik olma demektir. Eyman ise. köle ve
cariyelerdir.
(Etİrbeti): İhtiyaç.
(Etttfli): Tıfl, küçük çocuk demektir.
(Lemyezherû): Muttali olmayanlar demektir.
Allahu taala, Resulullah (sav)'a şöyle buyurur: Sana uyan müminlere söyle,
gözlerini kapatsın ve kendilerine helal olmayan yabancı kadınlara bakmasınlar.
Ancak kendilerine mubah olan kadınlara bakabilirler. Kendilerini zinadan
korusunlar ve yabancıların görmemesi için avret mahallerini örtsünler. Harama
bakmamaları hem kalblerini temiz tutar, hem de onları fuhşa düşmekten korur.
Harama bakmak insanın kalbine şehvet tohumları eker. Şehvani bir arzuyu gayri
meşru bir şekilde tatmin etmek İnsanın uzun zaman acı çekmesine sebeb olur.
Şayet gözleri kasıtsız olarak haram birşeye değerse hemen başlarını çevirsinler,
bakmaya devam etmesinler. Zira Allahu taala insanların her halini murakabe eder.
Herşeylerine de muttalidir, hiçbir şey O'ndan gizli değildir. Allahu taala,
«(Allah) gözlerin hain bakışını, göğüslerin gizleyeceği herşeyi bilir.» (Mümin:
19) buyurmuştur.
Allahu taala bu emri tekid ederek şöyle buyurur: Mümin kadınlar da yabancı
erkeklere bakmasınlar, gözlerini çevirsinler. Namuslarını korusunlar. Ancak
Allahu taala kadınlara erkeklerden fazla olarak ziynetlerini açığa vurmayı da
yasaklamıştır. Ancak kendi mahremleri olan erkekler istisnadır. Kadınların
zinetlerini gizlemeleri kendileri için daha güzel, daha uygundur. Ancak bu
zinetler kasıtsız ve art niyetsiz olarak kendiliğinden açılırsa bir beis
yoktur. Allahu taala çok mağfiret ve rahmet edicidir.
Kadınlar cahiliyet devrinde de şimdi olduğu gibi, erkeklerin dikkat nazarlarını
celbetmek için, göğüs ve gerdanları, bilekleri, erkekleri tahrik edecek yerleri
açıkta kalacak elbiseler giyer, saçlarını omuzlarına döker, başörtülerini geriye
atarlardı. Bu kılıkla erkekler arasında gezerlerdi. İşte Allahu taala mümin
kadınlara onlar gibi yapmamalarını, önlerine bakarak yavaş yavaş yürümelerini
emretmektedir. Onların bu edeble yürümeleri, kötü kimselerin fenalıklarından
namus ve iffetlerini koruyacaktır.
Allahu taala," bu emir ve yasakları hem erkeklere, hem de kadınlara emretmiştir.
Bu emir ve yasaklara uyan erkek ve kadınlar Allah (cc)'a yönelerek yüksek
derecelere ulaşırlar ve Allah (cc) katında azabtan kurtulanlardan olurlar.
Âyetlerin Nüzul Sebebleri
1- İbni Mezdevî, Ali bin Ebi Talib (ra)'ten şöyle rivayet etmiştir: «Resulullah
(sav) zamanında Medine sokaklarında dolaşan bir kadınla bir erkek
karşılaştıklarında bakışmışlar Şeytan bu bakışlardan istifade ederek onların
bakışlarını birbirlerini beğenmeye çevirmiş. Adam bir yandar yürüyor, bir yandan
da kadına bakıyormuş. Başı hep kadından tarafa çevrili olduğu İçin önüne çıkan
bir duvara çarpmış ve burnu kanamış. Bunun üzerine, «Allah (cc)'a yemin ederim
ki gidip Resulullah (sav)'a durumu anlatıncaya kadar burnumun kanını
yıkamayacağım.» diye yemin etmiş. Resulullah (sav)'ın yanına gelerek hadiseyi
anlattı. Resulullah (sav), «Burnunun duvara çarparak kanaması günahının
cezasıdır.» buyurdu. Bunun üzerine, «Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama
bakmaktan) sakınsınlar...» âyeti nazil oldu.» [1]
2- İbni Kesir, Mukatil bin Hayyan'dan, o da Cabir bin Abdullah el-Ensarî'den
şöyle rivayet eder: «Esma binti Mirsed (ra)'in Beni Harise mevkiinde bir
hurmalığı vardı. Kadınlar oraya etek giymeden, göğüsleri, saçları ve
ayaklarındaki halhalları açık olarak giderlerdi. Esma (ra), «Bu görünüşünüz ne
kadar çirkin.» dedi. Bunun üzerine, «Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama
bakmaktan) sakınsınlar...» âyeti nazil oldu.» [2]
Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler
Birinci incelik: Allahu taalanın «Gözlerin sakınılması»nı «Irzların
korunmasından önce zikretmesinin hikmeti şudur: Kadına bakmak zinanın elçisi ve
kötülüklerin öncüsüdür. Hemasî'nin de dediği gibi, «Bakışlar kalbin elçisi
olduğu için gördüğün manzaralar seni üzer. Zira her gördüğünü yapamazsın, bazı
gördüklerine de dayanamazsın.» [3] Zira bakışla müptela olmak çok mümkündür.
Bundan korunmak da mümkün değildir. Göz, herşeyi kalbe ulaştıran en büyük
kapıdır. Bu sebeble insan göz yoluyla birçok günaha düşer. Çünkü bakış
tebessüme, tebessüm selama, selam konuşmaya, konuşma anlaşmaya, anlaşma da gayri
meşru bir şekilde bir araya gelmeye vesile olur.
İkinci incelik: Âyetteki «Gözlerini sakınsınlar» emri, herşey için
değil, yanız Allah (cc)'ın haram kıldıklarına aittir.
Üçüncü İncelik: Âyetteki «Ziynetlerini açmasınlar» tabiri, ziynetlerin
takıldığı yerin, dolayısıyla ziynetlerin örtülmesini ifade eder.
Zemahşerî: «Âyette ziynet yerinin zikredilmemesindeki hikmet, ziynet yerlerinin
korunması, örtülmesi icabettiğinin ifade edilmesidir. Çünkü Allahu taala
«Ziynetlerini açmasınlar» buyururken aslında ziynet yerlerinin açılmamasını
kasdetmiştir. Çünkü takılmayan ziynetlerin görülmesi haram değildir. Bu yüzden
ziynetlerin yasaklanmasına gerek yoktur. Demek ki asıl yasaklanan ziynetlerin
takıldığı yerlerdir.» [4]
Dördüncü İncelik: Bazı alimlere göre, gözle zevk alındığı gibi kulakla
da zevk alınır. Bunun için Allahu taala kadınlara yürürken, «Gizleyecekleri
ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur. Çünkü ayaklar
yere vurularak yüründüğünde, o zaman, kadınların ayak bileklerine taktıkları
halhalların sesi duyulurdu. Bu ses; erkeklere bir kadının geldiğini bildirir ve
şehvani arzularını tahrik ederdi. Bu sebeble âyet, bir evvelki âyette olduğu
gibi, ziynet takılan azaların —ayak bile olsa— açılmasının haram olduğuna
delalet eder. Hülasa, şehveti tahrik eden parfüm, esans, cazip yürüme şekli ve
konuşma yasaktır. Çünkü Allahu taala, «Eğer (Allahtan) korkuyorsanız (size
yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde maraz bulunanlar
tamaa düşer.» (Ahzab: 32) buyurmuştur. Kadının ziynetinin sesi yasaklanınca
elbetteki kendi sesi de yasak olacaktır.
Beşinci incelik: «Gözü sakınmanın birçok faydaları vardır:
1- Allah (cc)'ın emri tutulmuş olur.
2- Bir ok gibi kalbi yaralayan manzaralardan korunulmuş olunur.
3- Kalb kuvvetlenir.
4- Kalb kötü şeylerle meşgul olmaz, Allah (cc)'la meşgul olmaya çalışkanlık
peyda eder.
5- Kalbe nur kazandırır.
6- Kalbe feraset verir.
7- Şeytanın giriş yolları kapatılmış olur.
Ayetlerdeki Şer’i Hükümler
Birinci Hüküm ; Yabancı Kadınlara Bakmanın Hükmü Nedir?
İslâm şeriati yabancı kadınlara bakmayı kesin olarak yasaklamış, haram
kılmıştır, öyleyse insanın karısı ve mahremi olan kadınlardan başkasına bakması
haramdır.
Kasıt olmaksızın ani olarak bir kadını görmekte bir vebal yoktur. Zira bu görüş
insanın iradesi dışında vaki olmuştur. Allahu taala gücümüzün yetmediği şeyi
bize emretmediği gibi yolda yürürken gözlerimizi kapamamızı da emretmemiştir.
Bu sebebte kasıtsız bakış muaheze edilmez.
Nitekim Resulullah (sav), Hz. Ali'ye, «Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde
ikinci defa bakma. Çünkü ilk bakışın iraden dışındadır ve onda bir vebal yoktur.
İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır.» [5] buyurmuştur.
Cerir bin Abdullah'tan da şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav)'a ani
olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce gözlerimi
çevirmemi emretti.» [6]
Yabancı bir kadını ani olarak gören bir kimsenin ikinci defa bakması haramdır.
Zira ikinci bakış iradîdir, fitne ve fesada yol açar. Bu yüzden Resulullah (sav)
ikinci bakışı «göz zinası» olarak vasıflandırmıştır.
Buhari ve Müslim'in rivayetine göre Resulullah (sav), «Beni Ademe zina mutlaka
yazılmıştır. Bakmak gözün zinası, konuşmak dilin zinası, dinlemek kulağın
zinası, tokalaşmak elin zinası, yürümek ayağın zinasıdır. İnsan nefsi bunları
arzu eder. Namusu da ya bunu tekzib eder veya tasdik eder.» buyurmuştur.
Gözünü sakınan mümin sevap kazanır. Çünkü Resulullah (sav), «Bir müslüman bir
kadının güzelliğini gördükten sonra gözünü sakınırsa. Allahu taala ona zevk
alacağı bir ibadet nasib eder.» [7] buyurmuştur.
Ebu Said el-Hudri (ra)'den şöyle rivayet edilir: «Resulullah (sav), «Yollarda
beklemekten ve oturmaktan sakının.» buyurdu. Bunun üzerine, «Ya Resulullah,
yollarda ilerimizi konuşmak için duruyoruz.» dedik. «O zaman yolun hakkını
verin.» buyurdu. «Yolun hakkı nedir?» diye sorunca da Gözleri sakınmak, kimseye
eziyet vermemek, verilen selamı almak, marufu emretmek ve münkeri nehyetmektir.»
buyurdu.»[8]
İkinci Hüküm: Erkek Ve Kadında Avretin Sınırı Nedir?
«Irzlarını korusunlar.» âyeti avret yerlerinin örtülmesinin farz olduğuna
delalet eder. Zira bu âyet namusu korumayı emrettiği gibi başkalarının
gözlerinden avret mahallinin korunmasını da emretmektedir.
Fakihler avret yerlerinin açık olmasının haramlığında ittifak etmişlerdir. Ne
var ki avretin sınırları hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu husustaki bütün
görüşleri delilleri ile birlikte tafsilattı olarak izah etmeye çalışacağız:
Erkek ve kadının avret mahalleri, erkeğin erkeğe karşı, erkeğin kadına karşı,
kadının kadına karşı ve kadının erkeğe karşı avretleri başlığı altında
incelenmelidir.
1- Erkeğin erkeğe karşı avreti;
Erkeğin erkeğe karşı avreti, diz kapağından göbeğe kadar olan kısmıdır, öyleyse
bir erkeğin diğer bir erkeğin diz kapağı ile göbeği arasındaki bölümüne bakması
haramdır. Bu avret mahallinin dışındaki yerlere bakılması haram değildir. Çünkü
Resulullah (sav), «Bir erkek, diğer bir erkeğin avret mahalline, bir kadın da,
diğer bir kadının avret mahalline bakmasın.» buyurmuştur.
Fukahanın cumhuruna göre erkeğin avret mahalli yukarıda söylendiği üzere, diz
kapağı ile göbeği arasındaki kısmıdır. Bu birçok sahih hadisle de tesbit
edilmiştir.
İmam Malik (ra)'e göre ise erkeğin uyluğu avret değildir.
Cumhur, uyluğun da avret olduğunu aşağıdaki hadislerle isbat ederler:
Ashab-ı Suffeden olan Cerhed el-Eslemî'den şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah
(sav)'ta birlikte oturuyorduk. Benim uyluğum açık idi. Bana, «Uyluğunun avret
olduğunu bilmiyor musun?» buyurdu.» [9]
Rivayete göre Resulullah (sav), Hz. Ali'ye, «Uyluğunu açma.» buyurmuştur. [10]
Diğer bir rivayete göre de şöyle buyurmuştur: «Uyluğunu açma. Canlı veya ölünün
uyluğuna da bakma.» [11] Resulullah (sav), İnsanın soyunmasını ve avret
mahallerini açmasını, yanında kimse olmasa dahi yasaklamıştır. Zira,
«Çırılçıplak soyunmaktan kaçının. Zira öyle melekler vardır ki sizden ancak
tuvalette ve ailenizle temas halinde iken ayrılır.» [12] buyurmuştur.
2- Erkeğin kadına karşı avreti
İster mahremi olsun, ister namahrem, erkeğin kadına karşı avreti, erkeğe karşı
olduğu gibi diz kapağı ile göbeği arasıdır. Yalnız karı-koca arasında avret
mahalli yoktur. Zira Allahu taala, «(Öyle müminler) ki, onlar ırzlarını
koruyanlardır. Şuvar ki zevcelerine, yahut sağ ellerinin malik olduklarına
(kendi cariyelerine) karşı (olan durumları) müstesnadır.» (Müminun: 5-6)
buyurmuştur.
3- Kadının kadına karşı avreti:
Kadınların kadınlara karşı avreti de erkeklerde olduğu gibi diz kapakları ile
göbekleri arasıdır. Buna göre bir kadının diğer bir kadının diz kapağı ile
göbeği arasındaki kısma bakması haramdır. Avret mahalli haricindeki yerlere
bakması ise caizdir.
Zımmi ve kafir kadınlar için özel bir hüküm vardır. Allah (cc) izin verirse bu
hükmü ileride açıklayacağız.
4- Kadının erkeğe karşı avreti:
Sahih olan görüşe göre, kadının erkeğe karşı avreti bütün vücududur. Şafii ve
Hanbelilerin görüşü de budur. Hatta İmam Ahmed bin Hanbel (ra) bu hususta,
«Kadının bütün vücudu avret olduğu gibi tırnakları dahi avrettir.» [13]
demiştir.
İmam Malik (ra) ve İmam Ebu Hanife (ra)'ye göre ise kadının elleri ile yüzü
hariç bütün vücudu avret mahallidir.
Görüşlerin kendilerine has delilleri vardır. Bunları kısaca açıklayalım:
Maliki ve Hanefilerin delilleri:
Maliki ve Hanefilerin yüz ve ellerin avret olmadığına dair delilleri şunlardır
:
1- «Bunlardan görünen kısım müstesna.» âyeti. Yüz ve ellerin açık olması zaruri
olduğundan bu âyet buraların avret sayılmayacağına İşaret eder. Bu görüş bazı
sahabi ve tabiinden de rivayet edilmiştir. Nitekim Said bin Cübeyr (ra),
«Bunlardan görünen kısım müstesna» âyetinden maksat yüz "ve ellerdir.» demiştir.
Ata da âyetteki istisnanın yüz ve eller olduğunu söylemiştir. Dahhak'tan da buna
benzer bir rivayet yapılmıştır. [14]
2- Hz. Ayşe'den rivayet edilen, «Ebubekir (ra)'in kızı Esma (ra), cok ince bir
elbise ile Resulullah (sav)'ın yanına geldi. Onu görünce Resulullah (sav)
yüzünü çevirerek, «Ey Esma, kadın buluğa erdimi, (yüz ve ellerini işaret
ederek) şu ve şunun haricinde kadının vücudunun görünmesi haramdır.» buyurdu.»
[15] hadisi.
3- Namazda ve ihramda el ve yüzün acık bırakılması da bunların avret olmadığına
delalet eder. Eğer el ve yüz avret olsaydı namaz ve ihramda açık bırakılmaları
mubah olmazdı. Çünkü avret mahallinin örtülmesi farzdır. Bu sebeble avret
mahalli açık olarak namaz kılınması namazın sıhhatini bozar.
Şafii ve Hanbelîlerin delilleri:
Şafii ve Hanbelilerin el ve yüzün avret olduğuna dair delilleri de
şunlardır :
1- Kitaptan delilleri: «Ziynetlerini açmasınlar.» âyeti. Bu âyet-i kerime
ziynetlerin açılmasını haram kılmıştır. Ziynet ise iki kısımdır. Biri
yaratılıştan olan ziynet, diğeri ise kazanılan ziynettir. Yüz yaratılıştan olan
bir ziynettir. Hatta güzelliğin aslı, fitne ve fesadın kaynağıdır. Kazanılan
ziynet ise giyilen güzel elbise, takılan süs eşyaları, 'göze çekilen sürme ve
ele yakılan kına ve benzeridir. Âyeti kerime kayıtsız şartsız kadınlara
erkeklere karşı uzuvlarını ve ziynetlerini açmalarını yasaklayarak haram
kılmıştır.
Şafii ve Hanbelilere göre âyetin, «Bunlardan görünen kısım müstesna» ifadesinden
maksat, kasıtsız olarak kendi kendine acılan kısımdır. Mesela; rüzgarın kadının
örtüsünü açması gibi. Buna göre âyetin meali şöyle olmaktadır: «Kadınlar
ziynetlerini kesin olarak açmasınlar. Açtıkları takdirde muaheze edilirler.
Ancak ziynetlerinin kendiliğinden açılması veya rüzgâr gibi herhangi bir
sebeble kasıtsız olarak acılması halinde onlar muaheze edilmez.» öyleyse yüz ve
el de açılması haram olan ziynetlerdendir:
Kitaptan olan bir başka delilleri de «Bir de onun zevcelerinden lüzumlu birşey
istediğiniz vakit perde ardından isteyin.» (Ahzab; 53) âyetidir. Bu âyet
saraheten yüze bakmanın haram olduğuna delalet etmektedir. Gerçi bu âyet
Resulullah (sav)'ın zevceleri hakkında nazil olmuştur. Fakat, hükmü kıyas
yoluyla bütün kadınlara teşmil olunur. Çünkü âyetteki «perde ardından isteyin»
ilahi emri, kadın oldukları İçindir, öyleyse diğer kadınlardan da lüzumlu ve
meşru birşey istenileceği zaman ancak perde arkasından istenebilir.
Sünnetten olan delilleri:
Birçok sahih hadis, yüze ve ele bakmanın haram olduğuna delalet eder. Bunlardan
bazıları şunlardır:
1- Cerir bin Abdullah'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav)'a ani
olarak yabancı bir kadını görmek hususunu sordum. Bana, görünce gözlerimi
çevirmemi emretti.»
2- Hz. Ali'den rivayet edilen, «Ya Ali, yabancı bir kadını gördüğünde İkinci
defa bakma. Çünkü ilk bakışın iraden dışındadır ve onda bir vebal yoktur.
İkinci defa bakarsan bu, iradenle olduğu için haramdır.» hadisi.
3- İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilir: «Bir kurban bayramı günü
Resulullah (sav) FazI bin Abbas'ı atının arkasına bindirmişti. Fazl, beyaz
tenli, güzel saçlı, yakışıklı bir delikanlı idi. Has'om kabilesinden bir kadın
Resulullah (sav)'ın yanına gelerek birşeyler sormak İstedi. Fazl kadına, kadın
da Fazl'a bakıyordu. Resulullah (sav) Fazl'ın yüzünü diğer tarafa çevirdi.»
Nakledilen bu hadisler yabancı bir kadına bakmanın haram olduğunu İfade eder.
Şüphe yok ki, yüz de bakılması haram olan uzuvlardandır, öyleyse yüz de
avrettir.
Aklî delilleri: .
Fitneden kaçınmak için yüze bakmamak icabeder. Çünkü yüze bakmaktaki fitne,
dizden aşağıya bakmaktaki fitneden daha büyüktür. Kadının saçına ve ayaklarına
bakmak ittifakla haramdır. Yüz güzelliğin aslı, fitnenin kaynağıdır. Bu
bakımdan haram olması daha evladır.
Kaldı ki, Şafii ve Hanbelilerin âyeti tevil şekilleri ortaya çıkarıyor ki yüz
avrettir. Yüzün avret olmayacağına dair de hiçbir delil yoktur.
Maliki ve Hanefilerin delil aldıkları Esma ile ilgili hadise gelince, bu hadisin
senetleri kopuktur. Birçok ravisinde de zayıflık vardır. Bu hadis konusunda
muhaddisler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Hadis yalnız Ebu Davud'un
süneninde olduğu halde Ebu Davud, «Bu hadis mürseldir. Zira bu hadisi Hz.
Ayşe'den rivayet eden Halid bin Düreyk Hz. Ayşe'ye ulaşmamıştır. Hadisin
senetlerinden olan Said bin Beşir Ebu Abdurrahman el-Basrî, Şama yerleşen İbni
Nesr'in azadlısıdır. Ki onun hakkında birçok muhaddisin itirazı vardır.» [16]
demektedir.
Bu hadis hakkında tek ravisi olan Ebu Davud'un görüş ve düşünceleri böyle
olunca, yüz ve ellerin avret olmadığına dair delil olması ne derece uygun olur?
Bir an için hadisin sahih olduğunu farzetsek bile yine de delil olma durumu
şüphelidir. Çünkü hadisin hicap âyetlerinden önce varid olması kuvvetle
muhtemeldir. Eğer hicap âyetlerinden önce varid olmuşsa, âyetlerle neshedilmiş
demektir. Veya hadis ancak zaruret hallerinde el ve yüze bakmanın caiz olduğunu
ifade etmektedir. Mesela; bir dünür, bir şahit veya bir kadı yüze bakabilir.
İbni Cevzi bu hususta şöyle demektedir: «Bu âyet yabancı kadınlara özürsüz
olarak bakmanın haram olduğunu ifade eder. Fakat eğer zaruret varsa, mesela bir
erkek kadınla evlenmek İstiyorsa veya onun aleyhinde şehadette bulunacaksa
yalnız yüzüne bakabilir. Zaruret hallerinin dışında her ne suretle olursa olsun
yabancı kadına bakmak haramdır. Mademki yüz ve eller avrettir, namazın
şartlarından biri de setr-i avret olduğuna göre, bunların açılması ile neden
namaz bozulmuyor diye sorulabilir. Bunun cevabı şudur: Namazda yüz ve ellerin
örtülmesinde meşakkat vardır.
Bu yüzden yalnız namaza mahsus olarak yüz ve ellerin açılmasına müsade
edilmiştir.»
El ve yüzün avret olmadığını iddia eden alimler, yüz ve ellerde hiçbir ziynet
eşyasının olmamasını ve bunların açılmasının fitneye sebeb olmamasını şart
koşmaktadırlar. Bu sebeble zamanımızdaki kadınların yüz ve ellerinde
kullandıkları süs eşyaları ile erkekler arasında gezmelerinin haram olduğunda
hiçbir alimin şüphesi yoktur.
Yüz ve ellerin avret olmadığını iddia eden alimlerin sözleri, yüz ve ellerin
açık olmasının farz olduğu, sünnet olduğu veya bunların örtülmesinin bid'ad
olduğu manasına gelmez. Çünkü böyle bir İddiayı müslüman bir alim değil, sade
bir müslüman bile öne süremez. Bunların sözlerinin manası, zaruret hallerinde ve
fitneye sebeb olmadığı takdirde açılmalarında bir vebal olmadığıdır.
İçinde yaşadığımız çağda şeytanın yardımcıları alabildiğine çok, fuhuş ve
ahlaksızlık alabildiğine yaygındır. Bu yüzden bugün hiçbir alim, hatta akıllı
bir insan yüzün açılmasının caiz olduğunu söyleyemez. Çünkü bu veba hastalığına
benzeyen ahlaksızlığın ümmet İçinde ve bilhassa yabancı kadınları taklid eden
kadınlar arasında hızla yayıldığını gören her alim yüzün açılmasının haram
olduğuna hükmeder. Çünkü bu devirde fitne ve fesad muhakkaktır. Kötülüğe davet
eden vasıtalar son derece yaygındır. Ben bugünkü manada ilericilik taslayan
hiçbir toplum görmedim ki, Allahu taalanın. «Mümin erkeklere söyle: Gözlerini
sakınsınlar.» âyeti ile Resulullah (sav)'ın, «Gözünü çevir.» buyruğunu duyan,
dinleyen bulunsun. Hülasa böylesine bozuk bir zamanda korunmak farzdır.
Allahu taala isteyeni doğru yola iletsin.
Üçüncü Hüküm: Açılması Haram Olan Ziynet Nedir?
«...Ziynetlerini açmasınlar...» âyeti kadınların yabancı erkekler karşısında
fitneye sebebiyet vermemek için ziynetlerini açmalarının haram olduğuna delalet
eder.
Ziynet aslında, kadının giydiği elbise, takındığı süs eşyası ve kullandığı
makyaj malzemesidir. Zira ziynet iki çeşittir. Birisi yaratılıştan olan ziynet,
diğeri kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet, kadının teninin, boy ve
endamının ve yüzünün güzelliğine denir. Her ne kadar bazı alimler yaratılıştan
olan güzelliğin ziynet olmadığını iddia etmişlerse de kadının asıl ziynetinin
yaratılıştan olan güzelliği olduğu açıktır. Bu yüzden Allahu taala,
«Başörtülerini yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar.» buyurmuştur.
Allahu taala bu âyetle kadınların saç, göğüs gibi azalarının örtülmesini
emretmektedir, öyleyse bu âyet, «ziynet»ten kastın yaratılıştan olan güzellikler
olduğuna da delalet etmektedir.
Açıktır ki, elbise, küpe, gerdanlık gibi ziynetlere kadının vücudundan ayrı
olarak bakılması haram değildir. Haram olan, kadın vücuduna takıldıktan sonra
onlara bakmaktır. Kadına takılan ziynete bakmak haram olursa tabiatıyla ziynetin
takıldığı uzva bakmak da haramdır.
İbni Mes'ud (ra)'a göre kazanılan ziynet, «Kadının dıştan giydiği güzel ve cazip
elbiseler.» Mücahid'e göre, «Elbise, küpe, gerdanlık, sürme ve kına.»dır. [17]
Said bin Cübeyr (ra) ise el ve yüzün de sayılanlar gibi zahir ziynetlerden
olduğu görüşündedir. Fakihlerin bu husustaki görüşlerini yukarıda açıklamıştık.
İbni Atlyye bu hususta şunları söyler: «Benim anladığıma göre âyet, kadınlara
ziynet denilen herşeyi erkeklere açmaktan mutlaka kaçınmalarını emretmektedir.
Ancak zaruret hallerinde örtülmesi mahzurlu olan yüz ve el gibi azaların
açılmasında bir mahzur yoktur.» [18]
Dördüncü Hüküm: Kadınların Önünde Ziynetlerini Açabilecekleri Mahremleri
Kimlerdir?
Kur'an-ı kerim, kadınların Önlerinde ziynetlerini açabilecekleri Kocalarının
dışındaki mahrem erkekleri umumi hükümden İstisna ederek teker teker saymıştır.
Bundaki hikmet de kadınların âyette belirtilen kimselerle devamlı bir arada
bulunmaları zaruretidir. Bu erkekler kadınla akrabalık vesilesi ile bir arada
yaşamaktadırlar ve bir fitne uyanması da bahis mevzuu değildir.
Kadının mahremleri şunlardır:
1- Koca. Kocanın karısının bütün vücuduna bakması mubahtır. Ayette İstisna
edilen uzuv haricindeki bütün uzuvlarından da menfaatlenebillr.
Kurtubî şöyle der: «Kadının kocası ve cariyenin efendisi onun bütün vücuduna
bakabileceği gibi, bir istisna dışında bütün uzuvlarından da istifade edebilir.
Bunun İçin de Allahu taala kadının ününde ziynetlerini açabileceği erkeklerin
sayılmasına koca ile başlamıştır.» [19][117]
2- Saba ve dedeler. Kadının anne ve baba tarafından dedelerinin hükmü aynıdır.
3- Kocanın babası.
4- Kadının kendi oğullan, oğullukları ve torunları.
5- Kadının kardeşleri. Bunlar ister anne baba bir kardeşleri olsun, ister yalnız
anne veya babadan kardeşi olsun farketmez.
6- Kardeşlerinin oğullan.
Sayılanların tamamı kadının mahremidir. Bunların önünde ziynetlerini açmaları
mubahtır.
Allahu taala bu âyette amca ve dayılara ait hükmü beyan etmemiştir. Bütün
fakihlere göre amca ve dayıların hükümleri de mahremiyet bakımından yakınlık
dereceleri sayılan kimselerle aynıdır. Amca ve dayılar baba hükmünde olduğu
için âyette ayrıca sayılmamıştır. Zira çoğu kez amcaya da baba denilmektedir.
Nitekim Allahu taala, Yakup aleyhisselamm sorusuna karşılık oğullarının şöyle
dediklerini bildirmektedir; «Senin Tanrına ve babaların İbrahimin, İsmallin,
îshakın birtek Tanrı olan Allahına İbadet edeceğiz.» (Bakara: 133) Bilindiği
gibi İsmail aleyhisselam, Yakup aleyhisselamın babası değil, amcasıdır. Fakat
amca, baba hükmünde olduğu için âyette baba olarak zikredilmiştir.
Âyette sayılan neseb yoluyla akraba erkekler kadının mahremi olduğu gibi süt
yoluyla olan aynı akrabalar da kadının mahremleridirler. Zira Resulullah (sav),
«Evlenmesi neseben haram olan kadınlar, süt yoluyla da haramdır.» buyurmuştur.
Sayılan kimselerden başka kadınların cariyeleri, kadına ihtiyaç duymayan
hizmetçileri ve kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocukların
hükümlerini de ayrı ayrı açıklayacağız.
Beşinci Hüküm: Müslüman Bir Kadının Kafir Bir Kadına Karşı Avreti?
Fakihler bu hususta ihtilaf etmişlerdir.
Bazı alimlere göre âyetteki «kendi kadınları» ifadesinden maksat «müslüman
kadınlar»dtr. Selefin çoğunluğunun görüşü de budur. [20]
Kurtubî şöyle der: «Âyetteki, «kendi kadınları» ifadesinden maksat, «müslüman
kadınlaradır, öyleyse mümin bir kadının müşrik ve zımmî bir kafir kadın
karşısında vücudunun hiçbir yerini açması helal değildir. Ancak cariyelerinin
hükmü müstesnadır.
«Bazı alimlere göre hıristiyan bir kadının müslüman bir kadını öpmesi veya
müslüman bir kadının müşrik bir kadına karşı olan avret mahallinin dışındaki
yerlerini göstermesi mekruhtur. Zira Hz. Ömer, Suriye valisi Ebu Ubeyde bin
Cerrah (ra)'a yazdığı mektupta, «Bana gelen haberlere göre müslüman kadınlarla
zımmî kadınlar aynı hamamda birlikte yıkanıyorlarmış. Buna mani ol. Çünkü zımmi
bir kadının bir müslüman kadını çıplak olarak görmesi caiz değildir.» demiştir.
Bu mektubu alan Ebu Ubeyde (ra), halkı toplayarak, «Hangi kadın özürsüz olarak
sırf temizlenmek için zımmi kadınlarla hamama giderse, Allah (cc) müslümanların
yüzünü ağarttığı gün o kadının yüzünü karartır.» demiştir.» [21]
İbni Abbas (ra) da şöyle der: «Müslüman kadınların yahudi veya hıristiyan
kadınlara vücudlarını göstermeleri haramdır. Zira onlar müslüman kadınların
vasıflarını gidip kocalarına ve erkeklerine anlatırlar.» [22]
Bazı alimlere göre de âyetteki «kendi kadınlarından maksat, müslüman veya zımmî
bütün kadınlardır. Alusî de Fahreddin Razi'den naklen, «Kadınlar'dan maksat
müslüman veya kafir bütün kadınlardır demektedir. Alusî, Fahreddin Razİ'nin
seleften şöyle naklettiğini zikreder: «Kadınlar'dan maksat müslüman kadınlardır.
Buna göre Müslüman olmayan kadınlar karşısında müslüman kadının yabancı
erkekler karşısında olduğu gibi örtünmesi lazımdır.» görüşü, bu örtünmenin farz
değil sünnet olduğu şeklinde anlaşılır.» [23]
Mevdudî, bu mesele hakkında şunları yazmaktadır: «Allahu taala, «kadınlar»
yerine, «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Şayet mutlak ifade ile
«kadınlar» deseydi, müslüman kadınların, kadının kadına karşı avreti sayılan
yerler dışındaki yerlerini, İster mümin ister kafir, ister salihe ister fasıke
olsun bütün kadınlara göstermeleri helal olurdu. Halbuki Allahu taala âyette
«kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Bu şekilde müslüman hür kadınlara
ziynetlerini açmaları hususunda bir sınır çizilmiştir.
«İşte bu özel sınırın ne olduğu hususunda müfessirler ve fakihler arasında
ihtilaf vardır. Bazı alimlere göre, «kendi kadınları» tabiri yalnız müslüman
kadınları İfade eder. Bu, İbni Abbas (ra), Mücahid (ra) ve İbni Cerir (ra)'nin
görüşüdür. Bunlar görüşlerini Hz. Ömer'in Ebu Ubeyde (ra)'ye yazdığı mektuba
dayandırmaktadırlar.
«Diğer bir taifeye göre «kendi kadınlarından maksat bütün kadınlardır.
Fahreddin Razi'ye göre bu en sıhhatli görüştür.
Bir başka taifeye göre ise «kendi kadınlarından maksat, onlarla tanışan,
konuşan ve iş yapan kadınlardır. Bu kadınların müslüman olmaları ile olmamaları
arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Âyetteki «kendi kadınları» ifadesi
dışında kalan kadınlar tanınmayan, huyu ve adetleri bilinmeyen kadınlardır. Din
ihtilafı söz konusu değildir. Öyleyse müslüman bir kadının tanıdığı iffetli,
namuslu, güzel ahlaklı bir hıristiyan kadına karşı ziynetlerini açmasında bir
mahzur yoktur. Fakat haya perdesi yırtılmış, ahlakına ve terbiyesine
güvenilmeyen, yabancı erkeklere karşı laubali davranan kadınlara karşı ise
(İsterse müslüman olsunlar) müslüman bir kadının ziynetlerini örtmesi farzdır.
Çünkü böylesi kadınların zararı erkeklerden daha az değildir.» [24]
Mevdudî'nin zikrettiği üçüncü görüş daha mantıkî ve daha sağlamdır. Müslüman
kadınlar bu görüş doğrultusunda hareket ederlerse ahlaklarını daha İyi
korurlar, bugünkü batı taklitçisi kadınların şer ve iğvalarından kendilerini
kurtarırlar.
Altıncı hüküm: Hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir mi?
Âyetteki, «kendi ellerindeki memlukelerden» ifadesi köle ve cariyeleri içini
almaktadır. Buna göre hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir. Bazı
alimler böyle hükmetmişlerdir. Şafiilerin görüşü de bu yoldadır. Zira İbni
Hacer el-Heytemî Tuhfetü'l-Minhac isimli eserinde, «Bir köle mahremine baktığı
gibi hanımefendisinin ziynetlerini de görebilir.» demektedir.
İmam Ebu Hanife (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre-köle hanımefendisi karşısında
yabancı bir erkek gibidir. Onun hanımının ziynetlerine bakması helal değildir.
Bunlara göre âyetteki «Kendi ellerindeki memlukelerinden maksat bütün köleler
değil, yalnız cariyelerdir.
Bu görüşlerini Said bin Müseyyeb (ra)'ten bu âyetin tefsiri hususunda rivayet
edilen, «Nur Süresindeki âyete aklanmayınız, Zira o âyet yalnız kadınlar
içindir, erkekler için değit.» [25]sözüne dayandırırlar. Zira erkek köleler
mahrem değildir. Onlarda kadın arzusu da mevcuttur. Öyleyse hanımefendilerin
erkek köleleri karşısında ziynetlerini açmaları caiz değildir.
İmam Ebu Hanife (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre, âyette cariyelerin
zikredilmesinin sebebi, âyette yalnız mahrem olan hür erkekler zikredildiği
için, hür bir kadının cariyesi karşısında da ziynetlerini açmasının caiz
olmadığının sanılmasını önlemektir. Âyette «memlukeler» kelimesinin
zikredilmesi bu yanlış anlamayı ortadan kaldırmaktadır.
İbni Abbas (ra), kölenin hanımefendisinin saçlarını görmesinde bir beis yoktur
demiştir. İmam Malik (ra)'in görüşü de budur.
İmam Şafii (ra) yukarıdaki görüşünü Enes bin Malik (ra)'ten rivayet edilen şu
hadise dayandırmaktadır: «Resulullah (sav), Hz. Fatıma'ya hibe ettiği bir köleyi
ona götürdü. Hz. Fatıma'nın üzerinde kısa bir örtü vardı. Saçlarını örttüğü
zaman ayakları açık kalıyor, aşağıya indirdiği takdirde de saçları açıkta
kalıyordu. Bunu gören Resulullah (sav), «Bunda bir beis yoktur. Çünkü bu senin
hizmetçindir.» buyurdu.» [26]
Yedinci Hüküm: Ayetteki Kadın İhtiyacı Duymayan Erkekler Kimlerdir?
Âyeti kerime, kadına ihtiyacı olmayan erkekleri erkeklik hükmünden istisna
etmiştir. Kadınlığın ne demek olduğunu bilmeyen ve kadına karşı herhangi bir
arzusu olmayan akılsız denilecek kadar ahmak erkekler karşısında kadınların
ziynetlerini açmasında bir vebal yoktur. Çünkü bunlar kadınlara kötü bir gözle
bakmazlar. Biz burada âyetten sahih bir mana çıkarılması ve âyette kasdedilenin
ne olduğunun ortaya çıkması için bazı sahabi, tabiin ve müfessirlerin bu âyetin
tefsiri hususundaki görüşlerini nakledeceğiz.
İbni Abbas (ra)'a göre, âyetteki «erkeklerden yana ihtiyacı olmayan» erkeklerden
maksat, kadına hiç ihtiyaç duymayan erkeklerdir.
Katade (ra)'ye göre yalnız karnını doyurmak için eve gelen erkeklerdir.
Mücahid (ra)'e göre midesinden başka hiçbir şey düşünmeyen ve kadının ne demek
olduğunu bilmeyen erkeklerdir.
Bu hususta daha birçok görüş vardır. Bunların hepsi, âyetteki «Erkeklerden"
yana ihtiyacı olmayanlar»in ya erkeklik gücünü yitirmiş kimseler veya cinsiyet
konusunda hiçbir şey bilmeyen ahmaklar erkekler olduğunu ifade eder.
Buhari ve diğer muhaddisler Hz, Ayşe ve Hz. Ümmü Seleme'den şöyle rivayet
ederler: «Bir hünsa Resulullah (sav)'ın zevcelerinin yanına gider gelirdi. Onlar
da onu kadına karşı hiçbir ihtiyacı olmayan bir kimse sayarlardı. Resulullah
(sav) bir gün Ümmü Seleme (r.anhüma)'nin odasında hünsa ile kardeşi Abdullah
ibni Ebi Ümmiye (ra)'yi gördü. Hünsa, Abdullah'a, «Eğer Allah (cc), Taif'in
fethini nasib ederse sen Gaylan'ın kızını al. Çünkü o dört kadına bedeldir.»
dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav), «Ey Allah (cc)'ın düşmanı sen o kadına çok
bakmışsın.» diyerek Ümmü Seleme (r.anhüma)'ye döndü ve «Bu adam bundan sonra
odana girmeyecektir.» buyurdu.»
Mevdudî şöyle demektedir: «Doğrusu bu hükmü ibadet kasdıyla okuyan bir hanım,
bugünkü evlerde, lokantalarda, kahvelerde, otel ve işyerlerinde çalışan bütün
genç erkeklerin bu hükmün kapsamına girmediğini bilerek onlardan kaçınmalıdır.»
[27]
Sekizinci Hüküm: Kadınların Karşılarında Örtünmeyecekleri Çocukların Yaşı Ne
Olmalıdır?
Ulema, âyetteki «Henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklar»
ifadesinde ihtilaf etmişlerdir.
Bazı alimlere göre âyetteki çocuklar henüz buluğa ermeyen çocuklardır.
Diğer bazı alimlere göre ise, çocukluğundan dolayı kadının gizli yerleri ile
gizli olmayan yerlerini birbirinden ayırt etmeyen çocuklardır. Bu ikinci görüş
daha sahihtir. Zira âyetteki çocuklardan maksat, şüphesiz kadınların vücudu,
tavır ve hareketleri hususunda cinsî bir şuura ulaşmayan küçük çocuklardır. Bu
çocuklar yaş itibariyle on yaşından aşağı olmalıdır. Kadınların gizli yerlerine
muttali olan çocuk, henüz buluğ çağına ermese dahi, kadınların ona karşı
ziynetlerini örtmesi daha uygundur.
Dokuzuncu Hüküm; Kadının Sesi Avret Midir?
İslâm fitne ve fesada sebeb olacak herşeyi haram kılmıştır. Hatta kadınların
yürürken ayaklarını yere sert vurmalarını bile yasaklamıştır. Çünkü kadınların
ayak sesleri erkeklerinkinden farklıdır. Bu bakımdan erkeklerin kalbinde kadın
arzusunu tahrik eder. Nitekim Allahu taala «Gizleyecekleri ziynetleri bilinsin
diye ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur.
Hanefiler bu âyete dayanarak kadının sesinin de avret olduğuna hükmetmişlerdir.
Zira bu âyet, kadınların ayaklarına taktıkları halhalların sesini duyurmaları
yasaklanmaktadır. Kadının sesi, elbetteki halhalin sesinden daha caziptir. Bu
yüzden de yasaklanması zarurîdir.
Cessas tefsirinde şöyle demektedir: «Bu âyet kadının yüksek sesle konuşmasının
haram olduğuna delalet eder. Çünkü kadının sesi halhal sesinden daha çok fitne
uyandırır. Bunun içindir ki mezhebimiz kadının ezan okumasını yasaklamıştır. Bu
âyet kadının sesinin yasak olduğuna delalet ettiği gibi, erkeklik hissini
uyandırarak fitne ve şüphe doğuracağından kadının yüzüne bakmanın da haram
olduğuna delalet eder.» [28]
Hanefiler, kadının sesinin avret olduğuna hükmederken, «Cemaatle kılınan namazda
imamı ikaz etmek gerektiğinde erkekler tekbir getirirler, kadınlar ise sağ
ellerini sol elleri üzerine vururlar.» hadisini de delil almaktadırlar.
İmam Şafii (ra) ve diğer alimler ise kadının sesinin avret olmadığına
hükmetmişlerdir. Zira kadının alış-veriş yapması, şehadette bulunması caizdir.
Zira bu hallerde konuşması zaruridir.
Alusî bu hususta şöyle der: «Şafiilerin muteber kitaplarında zikrolunan ve benim
de katıldığım görüş, kadınların sesinin avret olmadığıdır. Ancak fitneye sebeb
olursa o zaman elbetteki haramdır.» [29]
Fitneden emin olmak şartıyla kadınların sesi avret değildir. Zira Resulullah
(sav)'ın zevceleri erkeklerle konuşur ve hadis rivayet ederlerdi. Şüphesiz
konuştuğu ve hadis rivayet ettiği erkekler arasında onların mahremi olmayan
erkekler de bulunmaktaydı. Bunların konuşmalarına hiçbir sahabi de itiraz
etmemiştir.
İbni Kesir, «Erkeğin arzusunu tahrik edecek herşey kadına haramdır. Bu yüzden
evlerinden çıktıkları zaman kadınların koku sürünmeleri ve bu kokuyu erkeklere
belli etmeleri yasaktır. Zira Resululiah (sav), «Harama bakan her göz zanidir.
Koku sürerek erkeklerin yanından geçen kadın da...» [30]buyurmuştur.»
demektedir.
Yine kadının kolundaki bilezikleri, ellerini sallayarak belli etmesi haramdır.
Erkeklere düşen kadınların dar ve cazip renkli elbiselerle sokağa çıkmalarına,
sokağa çıkarken koku sürmelerine ve erkekleri cezbedecek biçimde yürümelerine ve
konuşmalarına mani olmaktır. Çünkü Allahu taala, «Eğer (Allahtan) korkuyorsanız
(size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin. Sonra kalbinde bir maraz
bulunanlar tamaa düşerler.» ve «(Vakar İle) evlerinizde oturun. Evvelki
cahiliyet (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü
gibi yürümeyin.» (Ahzab: 32-33) buyurmaktadır.
Fesadın yayılması, ahlakın bozulması, erkeklerin hareketsiz ve gayretsiz
kalmalarındandır. Namusunu kıskanmayan kimse müslüman olamaz. Zira Resulullah
(sav), «Üç sınıf insan vardır ki ne cennete girebilir, nede cennetin kokusunu
duyabilir. Kendisini erkeklere benzeten kadınlar, devamlı içki içenler ve
deyyuslar.» dedi. Ashab-ı kiram, «Deyyus kimdir?» diye sorunca da, «Aile halkını
erkeklerden kıskanmayanlardır.» buyurdu.
Âyetlerden Alınacak Dersler
1- Kadına bakmak zinanın elçisi, fuhşun öncüsüdür. Müminlere yakışan yabancı
kadına bakmamaktır.
2- Gözü sakınmak namusu korur, insanlığı fuhuş ve rezaletten temizler.
3- Müslüman kadın ziynetlerini yalnız kocası ve diğer mahremlerine gösterebilir.
4- Müslüman kadın yabancı erkeklerin görmemeleri için başını, boyun ve göğsünü
örtmelidir.
5- Çocukların ve kadınların cinsiyetini bilmeyen, erkeklik gücü olmayan
erkeklerin kadınların yanına gelmelerine bir mani yoktur.
6- Erkeklerin bakışlarını üzerine celbedecek herşey müslüman kadına haramdır.
7- Mümin erkek ve kadınlar tövbe ederek Allah (cc)'a yönelmeli ve İslâm adabı
üzere yaşamalıdırlar.
8- İslâmın getirmiş olduğu terbiye sistemi hem ailenin namus ve şerefini, hem de
İslâm toplumunu korur.
Âyetlerdeki Teşri'i Hikmetler
Allahu taala müminlere gözlerini namahreme bakmaktan sakınmalarını ve
namuslarını korumalarını emretmiştir. Kadınlara da, nefislerinin ve cemiyetin
fuhuş kirinden temizlenmesi, fesat ve ahlaksızlık çukuruna düşmemesi için
nefislerini iğfal edici her türlü sebebten korumalarını emretmiştir.
İslâm, kadına, daha temiz olabilmesi için, erkekten farklı olarak, kocası ve
mahremi erkeklerin dışındaki kimselere karşı ziynetlerini açmamalarını
emrederek fasık ve facir kimselerin hain gözlerinden korunmaları için şer'i bir
örtünme şekli ile örtünmeyi farz kılmıştır.
Ziynetlerin açılması, fitneye sebeb olarak içtimaî ahlakın bozulmasına yol açan
en mühim amillerden biridir. Bundan dolayı İslâm kadınlara yabancı erkekler
karşısında ziynetlerini açmamalarını tekiden emretmiştir. Zira tesettür,
fitnenin pencerelerini, fuhşun kapılarını kapattığı gibi, zehirli bir ok gibi
her iki tarafı da yaralayan hain bakışlara perde olmaktadır. Harama bakmak
beşeri arzuların elçisi, fuhşun öncüsüdür. Bu hususta şair çok güzel
söylemiştir: «Bütün ahlaksızlığın kaynağı harama bakmaktır. Nitekim alevler de
küçük kıvılcımların birikmesinden meydana gelir. Başta görecek göz olduğu
sürece, şeriate uyulmadığı takdirde, o gözler güzel kadınlara bakar durur. İnsan
herne kadar bir kadına bakmakla sürur duyarsa da kalbine zarar verir. Hemen
arkasından büyük zararlar getiren sevinci ne yapayım. Çünkü kadına yöneltilen
bakış, sahibinin kalbini bir ok gibi deler.»
Seyyid Kutub Fizilat'de şöyle der: «İslâm, şehvani arzuların hiçbir şekilde
galeyana gelmeyeceği temiz bir toplum kurulmasını hedef edinmiştir. Çünkü
galeyana gelen bu duygular ancak söndürülmeyecek şehvani arzuların tatmini ile
sona erer. Hain bir bakış, heyecan veren bir hareket, çıplak bir vücut, açık ve
parlayan bir ziynetin yapacağı tek şey, insanlardaki hayvanı hisleri
uyandırmaktır, İşte İslâm, temiz bir toplumun kurulabilmesi için kadın ile
erkek arasında gayri meşru birleşmeye vesile olan bütün kapı ve yolları kapamayı
gaye edinmiştir.»
Yüzü Açmak Bid'attır
Günümüzde yeni bir iddia ortaya atılmaktadır. Bu, kadının ev içinde
kullandığı başörtüsü ile dışarıya çıkabileceği iddiasıdır. Bunlara göre yüzün
örtülmesi şer'i değildir. Çünkü yüz, avret değildir. Bu iddiayı ortaya atanlar,
kendilerini Resulullah (sav)'ın haber verdiği her yüz senede ortaya çıkacak
mücedditlerden saymaktadırlar. Bunlar bu iddiaları ile müctehid olduklarını,
geçmişteki İslâm müctehidleri ile yarışarak İctihadlarda bulunduklarını kabul
ettirerek modernist görüşlerinin benimsenmesini, kendilerine uyulmasını
istemektedirler. Bu görüşler bilhassa modernistler arasında yaygınlık
kazanmaktadır.
Şüphesiz bu görüşün yaygınlık kazanması onların iddialarının doğruluğunu
isbat etmez. Bu, insanların hayvani hislerine hitap etmelerinin bir sonucudur.
Hayvani hisler de herzaman şehvanî arzularla beraber yürür. Şehvet ise herkeste
vardır. Öyleyse bu görüşün revaç bulmasında hayret edilecek bir taraf yoktur.
Bu İddia sahipleri görüşlerinin kitap ve sünnete uygun olduğunu, böyle
bir Örtünmenin müslüman kadına emredilen şer'İ örtünmeyi yerine getirdiğini
sanıyorlar. Böylece kendilerinin. «Hakikat indirdiğimiz o açık açık âyetlerimizi
ve doğruyu —biz kitapta İnsanlara onu pek aşikar bir surette bildirdikten sonra—
gizleyenler (yok mu?) İşte onlar(ın hali:) onlara hem Allah lanet eder ve hem
lanet etmek şanından olanlar lanet eder.». (Bakara: 159) âyetinde ifadesini
bulan İlmi ketmenin günahından kurtulduklarım düşünüyorlar.
Ben onların hangi günahtan kurtulduklarını bilmiyorum. Çünkü onlar kadının
yüzünden hicabını atmasını ve şehvani arzuların kaynadığı, kötülük alevlerinin
her yanı sardığı bir toplumda gezmelerini istiyorlar. Bunlardan daha evvel,
aynı görüşü bazı sapık fikirli şairler savunmuştu. Nitekim bunlardan biri şöyle
demişti: «O güzel başörtüsü ile örtünen güzel kadına de ki, sen bu Örtüyü
örtmekle ibadet ehil takva kardeşinin dinini götürdün. Örtünün parıltısı ile
senin yüzünden doğan aydınlık bir araya gelince yüzünün yanıtlamasına hayret
ediyorum.»
Bu müceddit taslaklarının İddia ve davaları, şer'i örtüyü atmış, İslâmi
adaba muhalefet ederek sokaklarda cahiliye devri kadınları gibi açılıp saçılarak
gezen kadınlara vücudlarını örtmelerini, buna karşılık yüzlerini ' açmalarını
teklif etmiş olsalar bir dereceye kadar haklılık kazanabilir, hoş görülebilir.
Çünkü İslâm kanunları da tedrici olarak gelmiştir. Fakat bunlar davetlerini
bunlara değil, bilakis Allahın emrettiği şekilde her taraflarını kapattıkları
gibi yüzlerini de kapatan kadınlara yapıyorlar. Bu mümin kadınların da
yüzlerini açarak kadınlık vekarlarından soyunmalarını istiyorlar.
Bu husustaki tek dayanakları da yüzün avret olmadığı görüşüdür.
Burada ben, Resulullah (sav)'in savaşlarından birinde oğlu şehid olan bir
mümin kadının kıssasını hatırlatmak istiyorum: Kadın yüzü örtülü olduğu "'halde
cenazeler arasında şehid olan oğlunu arıyor. Ona, «Yüzündeki bu "örtü ile oğlunu
nasıl bulacaksın?» diyorlar. Bu söze karşı kadın, «Çocuğu-" mu kaybetmem, hayamı
kaybetmem kadar ağır değildir.» cevabını veriyor.
Müslüman kadından din namına yüzünü açmasını İsteyen bu İddia sahiplerine
ve benzerlerine hayret ediyorum. Bilhassa ahlaksız insanların çoğaldığı ve
ahlaksızlığın ortalıkta kol gezdiği günümüzde bunu nasıl İsteyebilirler?
Bu müceddit ve müctehid taslaklarına sesleniyorum: Siz, doğru yolu
şaşırdınız. İslâmı ve şeriatın hükümlerini doğru anlamıyorsunuz. Sizinle aklî ve
şer'î mantıkla konuşuyorum. Fakihlerden yüzün avret olmadığını söyleyenler,
fitneden emin olmak şartını öne sürüyorlar. Onlara göre de eğer fitneden
korkulursa yüzün açılması haramdır. Şimdi soruyorum size, siz günümüzde fitneden
emin misiniz?
islâm, kadına, fitne korkusu ile yabancı erkekler karşısında avretinden
herhangi bir yerini açmasını haram kılmıştır. İslâm kadının saçlarını ve
ayaklarını örtmesini emrederken yüzünün ve ellerinin açılmasına müsamaha etmesi
düşünülebilir mi?
Ey modernistler! Size diyorum! Erkekleri yüz mü yoksa ayaklar mı daha çok
iğfal eder? Aklınızı başınıza toplayın. Halka dini işlerde herhangi bir şüphe
sokmayın. O İslâm ki ayaklarındaki halhalların sesleri duyulmasın diye
kadınlara ayaklarını yere sert vurmayı yasaklamış, ziynetlerinden herhangi
birşeyin açılmasını haram kılmıştır. Nasıl olur da güzelliğin esası ve fitnenin
kaynağı olan yüzün açılmasına müsade eder? [31]
Mevzuyu Mevdudi'nin Nur Suresi Tefsiri isimli kitabındaki âyetin
«bunlardan görünen kısmı müstesna» bölümü hakkındaki açıklamalarıyla bitiriyorum
:
«Âyet-i kerimedeki bu cümle, kadınların ziynetlerini kasdi olarak
açmalarının caiz olmadığına delalet eder. Şu varki, kendi kasıtları olmadan
açılmaları hal) müstesnadır. Birde, dıştan giydikleri çarşaf ve benzeri
giysileri gizlemeleri mümkün değildir. İşte bu üstten giyilen çarşaf ve benzeri
giyeceklerin görünmelerinde bir beis yoktur. Âyetin bu şekildeki tefsiri
Abdullah İbni Mes'ud (ra) ve Hasan-ı Basrî (ra) gibi kimselerden de rivayet
edilmiştir.
«Başka bazı kimseler ise âyetten yüz ve elin açılabileceği hükmünü
çıkarırlar. Bunlara göre âyetteki «görünen kısımdan maksat, insanın adet üzere
açabileceği kısımdır. Buna göre, kadının yüzü ve elleri üzerlerindeki ziynetle
birlikte açmak caizdir. Yani, kadının gözünün sürmesi, yüzünün makyajı, kınası,
yüzüğü, bileziği açık olarak gezmesi caizdir.
«Bize göre âyetteki «görünen kısım müstesna» ifadesinden bu mana ,ve
sonucun çıkarılması caiz değildir. Çünkü âyetteki ifade, kendi kendine kasıtsız
olarak görünen kısım anlamındadır. Kendiliğinden görünmekle insanın kasdi olarak
açıp göstermesi arasında açık bir fark vardır. Zira âyet sarih olarak
ziynetlerin açılmasını haram kılmıştır. Ancak kasıtsız olarak açılması halini
istisna kabul etmiştir. Bu İstisnayı genişleterek kastden açma haddine
ulaştırmak Kur'ana ve Resulullah (sav)'ûn rivayet edilen sahih hadislere
muhalefet etmektir.
«Resulullah (sav) zamanında kadınların yabancı erkeklere karşı
yüzlerini açtıkları tesbit edilmemiştir. Çünkü hicab emri yüzü de içine
almaktadır. O zaman yüzün örtüsü, kadının elbisesinin bir parçasıdır. Yalnız
hacda ihramda iken yüz ve ellerin açılması mubahtır. Kadınların yüz ve elleri
açık olarak yabancı erkekler karşısına çıkmalarını mubah görenlere hayret
ediyorum. Onlar yüz ve eller avret değildir demektedirler. Halbuki hicabla setr-i
avret arasında büyük bir fark vardır. Avret, kocanın dışındaki mahrem erkekler
karşısında da açılması caiz olmayan şeye denir. Hicab ise setr-i avretin üzerine
giyilen örtüye denir.»
Kaynak: Muhammed Ali Sabuni
Ahkam Tefsiri (Nur Suresi Tefsirinden)
[1] Süyuti, Dürrül-Mensur, C. 5. S. 40.
[2] İbni Kesir, age. C. 3. S. 283. Süyuti. age. C. 5. S. 104.
[3] Mehasinü'd-Tevil, 12. Cüz
[4] Zemahşeri, Keşşaf. C. 3. S. 230.
[5] Tirmizl ve Ahmed.
[6] Müslim, Tirmizi ve Ahmed.
[7] İmam Ahmed. Müsned.
[8] Buharı ve Müslim.
[9] Ebu Davud ve Tirmizi.
[10] Ebu Davud ve İbni Mace
[11] Fahreddin Razİ, Tefsir.
[12] Tirmizi.
[13] İbni Cevzi. Tefsir. C. 6. S. 31.
[14] Taberi. Tefsir. C. 18. S. 118
[15] Ebu Davud, "Kurtubî, Tefsir. C. 12. S. 229.
[16] Ebu Davud, Sünen, C. e, S. 58.
[17] Kurtubi. age, C. 12. S. 228.
[18] Kurtubî, age. C. 12, S. 229.
[20] Fahreddin Razi, age, C. 23. S. 207. 174.
[21] Kurtubi, age, C. 12, S. 233.
[22] Kurtubi. age. C. 12, S. 233.
[23] Alusi, age, C. 19, S. 143.
[24] Mevdudi, Nur Suresi Tefsiri'nden özetle.
[25] Alusi, age..C. 18, S. 144. Kurtubİ, age, C 12. S. 234.
[26] Beyhaki ve Ebu Davud.
[27] Mevdudî, Nur Suresi Tefsiri. 178
[28] Cessas. age. C. 3. S. 393. 2ö
[29] Alusi, age. C. 18, S. 146
[30] Ebu Davud. Nesai ve İbni Kesir.
[31] Bu husustaki tafsilat. Ahzah Suresi hicab âyetleri bahsinde .
|