Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Haya

                                              Vaaz Resimleri: w.jpg

Sözlükte, “utanma, çekinme, âr, namus, Allah korkusuyla günahtan kaçınma gibi anlamlara gelen[1] haya kelimesi, bir ahlak terimi olarak, nefsin  çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terk etmesi,[2] “kötü bir işin yapılmasından veya iyi bir işin terk edilmesinden dolayı kişinin yüzünü kızartan sıkıntı hali[3]  gibi farklı şekillerde tanımlanmaktadır.

Türkçe’de hayâ, insanı her türlü çirkinlikten uzak durmaya yönelten duygu ve bunu yansıtan tutumu ifade etmektedir. Arapça’da, “yerme”, “kınama” ve “onur kırıcı tutum ve davranış” anlamlarına gelen “âr” kelimesi de Türkçe’deki ağırlıklı olarak “hayâ” ile eş anlamlı olarak kullanılır.[4]

Kınalızâde Ali Efendi haya hakkında  şu tanım ve değerlendirmeyi yapmaktadır: “Hayâ; utanma, hicap, ar anlamlarına gelir. Edebe aykırı olan olaylar meydana gelince kalbin duyarlılık kazanması ve ıstırap duymasıdır. Bu halin belirtisi derhal hayâ sahibi kişinin üzerinde görülür. Çünkü, bu çirkin olaydan dolayı, hayâ faziletine bürünmüş kişinin benliği bundan etkilenir. Hayâ, kişiye fazilet yollarını, maddeten ve mânen ilerleme yollarını gösterir. Edep ve hayâdan mahrum olan insan, her türlü iğrenç işe girişir. Yaptığı çirkin işlerden üzüntü duymayan insanı, ahlâk ve fazilet yollarına sevk etmek zordur. Toplumun gelişmesi, utanma duygusunun canlı bir şekilde aralarında yaygınlaşmasıyla yakından ilgilidir.”[5]

İslâm ahlâk bilginleri, kelimenin çeşitli kullanımlarını da dikkate alarak hayayı çeşitli kategorilere ayırmışlardır. Mâverdî, hayâyı,

a) Allah’a karşı hayâ,

b) insanlara karşı hayâ

c) kişinin kendine karşı hayâsı olmak üzere üç kısma ayırmakta ve bunları şöyle açıklamaktadır:

Allah’a karşı hayâ, O’nun emir ve yasaklarına uymakla,  insanlara karşı hayâ, onlara eziyet etmemek ve yanlarında çirkin işler yapmaktan ve çirkin sözler söylemekten kaçınmakla olur. Kişinin kendine karşı hayâsı ise, edepli olması demektir.[6]

Mâverdî’nin haya konusundaki bu yaklaşımı genellikle “utanma duygusu” olarak algılanan haya kavramından oldukça farklı ve anlamlıdır.

Ahmet Rifat ise hayâyı, fıtrî hayâ ve dinî hayâ olmak üzere iki kısımda ele almaktadır. Kişinin,  edep yerlerini insanların önünde açmaktan kaçınması, fıtrî hayânın, halkın ve Hakk’ın huzurunda edepli davranmak da dînî hayânın bir ürünüdür.[7]

Kur’an’da üç ayette haya kelimesinin türevleri geçmektedir. Kasas sûresinde, Hz. Şuayb’ın kızlarından birinin Hz. Musa ile utanarak konuştuğu,[8] Ahzâb sûresinde de bazı Müslümanların Hz. Peygamberi uygun olmayan zamanlarda rahatsız ettikleri, fakat Peygamberimizin,  hayasından dolayı bu rahatsızlığı açığa vurmadığı, ancak Allah’ın gerçeği bildirmekten haya etmeyeceği belirtilmektedir.[9]

Başka bir ayette ise, müşriklerin Kur’an’da arı, karınca, sinek gibi küçük varlıkların örneklendirilmesinin fesâhatla bağdaşmayacağı yönündeki iddialarına karşı,

 إِنَّ اللَّهَ لاَ يَسْتَحْيِي أَن يَضْرِبَ مَثَلاً مَّا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا 

“Şüphesiz Allah  bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez…”[10]  ayetiyle cevap verilmektedir.

Bu ayetlere bakılırsa, Kur’an’da haya kavramının; iffet ve terbiye gereği utanma ve sıkılma gibi anlamlarının yanı sıra çekinme anlamında da kullanıldığı görülmektedir.

 Hadis kaynaklarında da haya konusu detaylı bir şekilde ele alınmış, hayanın imanla ilişkisi ve hayanın kişiye sağladığı hayır ve iyilikler yanında, Hz. Peygamberin hayasından söz edilmektedir.

Hayanın daha iyi anlaşılabilmesi için farklı yönleriyle konuyu incelemek daha faydalı olacaktır:

Haya ve İman

Hz. Peygamber (a.s.), haya ile iman arasında önemli bir ilişki bulunduğuna dikkat çekmekte ve hayayı imanın bir şubesi olarak nitelendirmektedir.

الإيمان بضع وسبعون أو بضع وستون شعبة فأفضلها قول لا إله إلا الله وأدناها إماطة الأذى عن الطريق والحياء شعبة من الإيمان

İman yetmiş/altmış küsur şubedir. En üst derecesi "lâ ilâhe illallah" demek, en alt derecesi de geçenlere zarar verecek şeyleri yoldan gidermektir. Hayâ da imandan bir şubedir[11] hadisi bu ilişkinin anlamlı bir ifadesidir. 

Kişinin Müslüman olabilmesi için, dinen inanılması zorunlu olan hususlara yürekten inanması (tasdîk); yaşadığı toplumda müslüman olduğunun bilinmesi için imanını diliyle de  ifade etmesi (ikrâr) gerekir.

Amel, imanın bir parçası değildir.Buna göre, hayası olmayan kişinin müslüman olmadığını iddia etmek doğur değildir. Bununla birlikte, bu kişinin "olgun bir mümin" olduğunu söylemek de zordur. Bu konuya açıklık getiren İbnü’l-Esîr şöyle söyler:

“Yaratılıştan gelen bir duygu olduğu halde hayâ bu hadiste, sonradan kazanılan imandan bir parça olarak belirtilmiştir. Çünkü hayâlı kişi, bu sayede günahlardan uzaklaşır. İşte bu açıdan hayâ, kişi ile günahları arasına giren ve onu günah işlemekten alıkoyan imanın fonksiyonunu yerine getirmiş olmaktadır. Hadiste, hayânın imandan bir parça olduğu ifade edilmiştir; çünkü iman, sonuçta Allah’ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak şeklinde dışa yansır. İşte, günahlardan kaçınmak haya sayesinde gerçekleşince, hayâ imanın bir cüz’ü gibi olmuş olur.”[12]

Fazla hayalı davranmaması konusunda kardeşine öğüt veren Ensar’dan bir adama Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

دعه  فإن الحياء من الإيمان

Bırak onu. Çünkü haya imandandır.”[13] 

Hayanın imanla  olan ilişkisine dikkat çeken bu hadislerin yanı sıra, haya İslam dininde en önde gelen ahlâkî vasıflardan biri olarak telakki edilmiş ve Hz. Peygamber,

  لكل دين خلق وخلق الإسلام الحياء

“Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm’ın ahlâkı da hayâdır”[14] buyurmuşlardır.

Haya ve Eylem

İnsan; sağ duyusu, inancı ve hayâ duygusu ile nefis ve şeytanın kötü telkinleri arasında mücadele halindedir. Allah inancı sağlam ve hayâ duygusunu yitirmeyen insan, iyilik ve güzelliklere yönelir, kötülük ve haramlardan uzak durur. Allah inancı zayıf, hayâ duygusu zedelenmiş, nefsine ve şeytana yenik düşmüş insan ise kötülük ve haramları kolayca işleyebilir. Bu tür insanlardan bazısı Allah’tan da insanlardan da çekinmez ve kötülükleri ve günah fiilleri açıkça işleyebilir.

 Hz. Peygamberin,

 إن مما أدرك الناس من كلام النبوة الأولى إذا لم تستح فاصنع ما شئت

“utanmadıktan sonra dilediğini yap sözü, insanların ilk peygamberden itibaren işittiği sözlerdendir”[15] buyruğu, haya duygusunu yitirmiş kişilerin kötülükleri kolayca  yapabileceğine işaret etmenin yanı sıra, edep ve hayanın ilâhî dinlerin ortak kabullerinden biri olduğunu göstermektedir.

Haya bu yönüyle, kişi ve toplum üzerinde bir süzgeç ve kontrol mekanizması mahiyetindedir. Bu bağlamda hayanın, “Toplumun Manevî Savunma Sistemi” olarak değerlendirilmesi anlamlıdır. Hz. Peygamberin,

 الحياء لا يأتي إلا بخير

Haya ancak hayır getirir[16],

 الحياء خير كله 

“Hayanın hepsi hayırdır[17] buyurması ise hayanın iyilik ve hayra sevk etmenin yanı sıra, başlı başına bir hayır olduğunu göstermektedir.

Allah’tan Hayâ Etmek

Haya ile iman, haya ile eylem arasında var olan ilişkiler, temelde insanın Allah’tan hayâ etmesi gerektiği noktasında birleşmektedir. Hayâ duygusunun esası, kısaca Allah’tan hayâ etmektir denebilir. Allah’tan hayâ etmek, O’nun emirlerine karşı gelmekten, yasaklarına uymamaktan kaçınmak şeklinde dışa yansır. Bu yansımanın temelinde, kulun; Allah’ın istemediği bir iş ve hal üzere bulunmaktan uzak durması vardır. Bu da kişinin kendini kontrol etmesi, davranışlarını değerlendirmeye tabi tutması ve

  وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ  

“..Nerede olsanız, o sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir” (Hadîd, 57/4) ayetini iyi özümsemesi ile mümkün olabilir. Erişilen bu şuur ve bilinç halini Hz. Peygamber (s.a.s.) “ihsan” diye nitelemektedir.[18] İbn Mesud’un rivayetine göre, Hz. Peygamber,

 استحيوا من الله حق الحياء

Allah Teâla’dan gerektiği gibi hayâ ediniz” buyurmuş, kendisine, “Ya Rasûlallah! Allah’tan gereği gibi ne şekilde hayâ edebiliriz?” sorusu yöneltilmişti. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü; başını ve başında yer alan organları, karnını ve karna bağlı organı koruyan, dünya hayatının süsüne kendini kaptırmayan, ölümü ve çürüyüp yok olmayı unutmayan kimsenin Allah Teâla’dan gereği gibi haya etmiş olacağını haber vermiştir.[19] Başın korunması, düşünce gücünün iyiye kullanılmasıdır. Baştaki organların korunması ise, dinen yasaklanan şeylere bakmamak, kötü sözlere kulak vermemek, haram yememek ve yalan söylememekle gerçekleşir. Karnın korunması ise haramla beslenmekten sakınmakla olur.

Hayâ duygusunun esasını oluşturması sebebi ile Allah’tan hayâ etmek konusu İslâm ahlâkı eserlerinde de geniş yer tutmaktadır. Şeyh Sâdî’nin “Yusuf ile Zeliha” adlı hikayesinde; Yusuf’u kandırmak için ona dil döken, bu arada, tapındığı put, niyetlendiği çirkin işi görmesin diye onun üzerini örten Zeliha’ya, Yusuf şöyle seslenir: “Vazgeç, benden kötülük bekleme. Sen bir taştan bile utanırken, ben nasıl olur da Allah’tan utanmam?”[20]

Ediplerden biri şöyle söylemiştir: “açıkta işlemekten çekindiği işi yalnızken yapan adam, kendi şahsını değersiz saymış demektir.”[21]

Hz. Peygamber ve Haya

Allah’ın insanlara gönderdiği vahyi tebliğ etme ve bu çerçevede Allah’a kulluk görevlerini yaparak öğretme görevi olan Hz. Peygamber,

 لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَة حَسَنَةٌ ٌ

“Şüphesiz Peygamber’de size güzel bir örnek vardır..” (Ahzâb, 33/21) âyeti çerçevesinde, insanlar arası ilişkilerde de uyulması gereken bir örnektir. Hz. Peygamber, görevleri arasında insan ilişkilerinin temiz ve ahlâkî bir temele oturtulmasının da bulunduğunu  şu hadisi ile ifade etmektedir:

 بعثت لأتمم حسن الأخلاق

“Ben  güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.”[22]

Üstün bir haya duygusu taşıdığı,[23] evinde edebiyle oturan genç bir kızdan daha hayâlı olduğu bildirilen[24] Peygamberimiz, aynı fazilete sahip olmasından dolayı Hz. Osman’a özel bir değer vermiş; kendisini ziyarete gelen  Hz. Ebu Bekir ve  Hz. Ömer’i rahat bir vaziyette karşıladığı halde Hz. Osman geldiğinde hemen toparlanmış; bunun sebebi sorulduğunda ise  ألا

استحي ممن يستحي منه الملائكة

Meleklerin bile haya ettiği kişiden haya etmeyeyim mi?”[25] diyerek cevap vermiştir.

Hayayı Doğru anlamak

Hayanın kavram ve kapsam olarak iyi anlaşılması  gerekir. Aksi takdirde bütünüyle hayır kabul edilen bir meziyetin bazı hakların zayi olmasına, toplum bilincinin zayıflamasına, sosyal hayattan kopmaya hatta psikolojik açıdan sıkıntıya düşmeye sebep olabilir.

Haya duygusu, gerçeği söylemekten, bir alacağını istemekten, dînî ve ahlâkî konularda insanları bilgilendirmekten (emr-i bi’l-ma’rûf nehy-i ani’l-münker), ilim öğrenmekten, meşrû olduğu sürece beğenilmeyen bir iş de olsa çalışmaktan kişiyi alıkoymamalıdır. Dinimizin teşvik ettiği haya duygusu ile, belirtilen hallerin bir bağlantısı yoktur. Bunlar, hayanın değil; pısırıklık, çekingenlik, tembellik ve ihmalin bir göstergesidir. Hayanın bunlara dînî gerekçe yapılması ise daha da üzücüdür.

Hz. Peygamberin müslüman hanımların sorduğu özel sorulara usulüne uygun şekilde cevap verdiği,[26] çoğu zaman da bu bilgileri Hz. Aişe aracılığı ile aktardığı bilinen bir husustur. Hz. Âişe’nin, dinî bilgileri öğrenme hususunda utangaçlık göstermeyen Ensar kadınları hakkında söylediği övgü dolu sözler de bu gerçeğin başka bir ifadesidir.[27]

 


 

[1]     Sami, Şemsettin, Kâmûsu Türkî, , I, 194.  Dersaâdet, 1317. Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, s. 411. Ankara, 1970.

[2]     Cürcânî, Şerif et-Ta’rîfât,  s. 94. Baskı yeri ve tarihi yok.

[3]     Kadı İyâz, eş-Şifâ, I, 118. Beyrut, tarihsiz, I, 118.

[4]     Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, , s. 411. Ankara, 1970.

[5]     Kınalızâde Ali Efendi, Ahlak / Ahlâk-i Alâî ,  s.103.  (Baskıya hazırlayan, Hüseyin Algül), Tercüman, 1001 Temel Eser, No. 30, tarihsiz.

[6]     Mâverdî, Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habîb el-Basrî,  Edebü’d-Dünya ve’d-Dîn, s. 392-393. .İkinci baskı, Daru İbn-i Kesîr, 1990, 

[7]     Ahmet Rifat, Tasvir-i Ahlak / Ahlak Sözlüğü, s. 121. (Baskıya hazırlayan: Hüseyin Algül), Tercüman, 1001 Temel Eser serisi, Kervan Kitapçılık, tarihsiz.

[8]     Kasas, 28/25.

[9]     Ahzâb, 33/53.

[10]    Bakara, 2/26.

[11]    Müslim, İman, 58, I, 63.

[12]    İbnü’l-Esîr, en-Nihaye fî Ğarîbi’-l Hadîs, Dâru’l-Fikr, Beyrut, Tarihsiz,  I, 470.

[13]    Buhari,  İman, 16, I, 11; Müslim,  İman, 12,   I, 63; Ahmed, II, 56.

[14]    Malik, Hüsnü’l- Huluk, 2, II, 905.

[15]    Buhari, Edeb, 78, VII, 100 ; Ebu Davud, Edeb, 6. V,148-149.

[16]    Buhari, Edeb, 77, VII, 100; Müslim, İman, 60. I, 64.

[17]    Müslim, İman, 61, I, 64; Ahmed, IV, 445.

[18]    Müslim,  İman, 1.  I, 39.

[19]    Tirmizi, Kıyâme, 24. IV,637.

[20]    Sâdî, Bostan, s. 319 (Tercüme, Hikmet İlaydın), Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1950,.

[21]    Mâverdî,.,  s. 242.

[22]   Ahmed, II, 381; Malik, 1. II, 904.

[23]    Buhari, Tefsir, 33/8, VI, 24.

[24]    Buhari, Edeb, 72, VII, 96; Müslim, Fedâil, 67. II, 1809.

[25]    Ahmed , I, 71.

[26]    Müslim,  Hayz, 13. I, 260.

[27]    Müslim,  Hayz, 13. I, 261.

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Ocak 25 2019 04:00:00 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.34 saniye 14,830,786 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024