İnsan yetiştirme konusu İslam'ın büyük önem verdiği bir konudur. Çünkü Yüce Allah, dünya düzenini insanın inisiyatifine vermiştir. Kul - ilah ilişkilerinin, insanlar arası ilişkilerin, insanların dünyadaki canlı - cansız bütün varlıklarla ilişkilerinin vs. düzene sokulması hep insanın gereği gibi yetiştirilmesine bağlıdır. İnsanın yetiştirilmesinin temelinde ise sorumluluk bilinci vardır. Sorumluluk bilinci insanın kendi kendini kontrol etmesini sağlar. Dünyevi ceza ve korkutma ise sadece gözetlenebilen fiillerini kontrol etmesini sağlayabilir. Sorumluluk bilincini kazandıran en önemli unsur ise Allah ve ahiret inancıdır. Çünkü Allah ve ahiret inancına sahip ve bu inancı kalbine tam olarak yerleştirmiş olan kimse hiçbir hareketinin dikkatten kaçmadığını, yaptığı her şeyden mutlaka hesaba çekileceğini bilir. Bu yüzden İslam'ın eğitim sisteminde Allah ve ahiret inancı insan yetiştirmenin temelini oluşturmaktadır.
Lokman (a.s.)'ın oğluna öğüt vermesi hemen hepimizin şöyle ya da böyle haberdar olduğu bir konudur. Lokman (a.s.)'ın oğluna öğütleri birer nasihat olarak sıkça zikredilir ama bir eğitim bilinci açısından pek tahlil edilmez.
Lokman (a.s.) en başta oğlunu şirkten sakındırmaktadır.
يَا بُنَىَّ لَاتُشْرِكْ بِاللّهِ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظيمٌ
“Ey oğulcağızım! Allah'a ortak koşma. Şüphesiz ortak koşmak (şirk) büyük bir zulümdür."
Çünkü şirk, imansızlığın temelini oluşturduğundan kötülüklerin anası, tevhid inancı ise iyiliklerin temelidir.
Lokman (a.s.)'ın oğluna şirkten uzak durmasını istemesiyle ilgili ifadeden sonra doğrudan Yüce Allah'ın bir öğüdü araya giriyor. Allahu Teala burada, kişinin anne babasına iyilik etmesini istiyor ve özellikle annenin hakkı üzerinde duruyor.
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فى عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ لى وَلِوَالِدَيْكَ اِلَىَّ الْمَصيرُ
“Ve biz insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik. Annesi onu nice acılara ve zayıflığa katlanarak karnında taşıdı. Onun sütten kesilmesi de, iki yıl sürer. Öyleyse ey insanoğlu! Bana, sonra ana babana şükret. Unutma ki, bütün yollar sonunda bana ulaşır
Burada tavsiyenin doğrudan Yüce Allah'a ait olmasının çeşitli hikmetleri var. Bizim anladığımız kadarıyla da hikmetlerden biri şu: Bir önceki ayette babanın tavsiyelerinden söz edildiğinden bir "benlik" iddiasının araya girmemesi için Yüce Allah, kendi zatına nispet ettiği bir öğüte yer veriyor. Bu, aynı zamanda anne babaya iyiliğin önemini de vurgulamaktadır. Fakat ne olursa olsun, anne babanın Allah'a ortak koşmayı, dinsizliği, dinden uzaklaşmayı emretmeleri durumunda onlara itaat edilmesi gerekmez.
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلى اَنْ تُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلاَ تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِى الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ اَنَابَ اِلَىَّ ثُمَّ اِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Anne babana saygılı ol, eğer onlar hakkında hiçbir delil ve bilgi bulunmayan bir şeyi, körü körüne bana ortak koşman için uğraşırlar ve ağırlıklarını koyarlarsa, onlara bu hususta itaat etme, dünyada onlara iyilik et ve bana yönelen kimsenin yoluna uy. …”
Yaratana isyan olan bir yerde, konumu ve itibarı ne olursa olsun yaratılana itaat olmaz.
Anne ve babayla ilgili öğütlerden sonra yeniden Lokman (a.s.)'ın oğullarına tavsiyelerine geçiliyor.
Bu tavsiyeler sadece geçmiş günler için değil, şimdi ve gelecek günler için de geçerli olan tavsiyelerdir.
Muhterem Müminler
Muhatabından karşılık beklemeden iyilik yapmak tarihin hangi döneminde başladı?
وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ
“Biz seni, ancak âlemlere rahmet olmak üzere gönderdik.”diye buyrulan Efendimiz (sav); tüm insanlık en temel değerlerden ve haklardan bile yoksunken, anne babaya iyilikten, komşulara yardım etmeye, akrabaya bakmaktan, tebessüm etmeye, yetimlere sahip çıkmaktan selamlaşmaya kadar bütün insani değerleri tüm dünyaya öğreten değil midir?
Bugün insanlık diye bir değer varsa, onu dünyaya kazandıran Kur’an ve onun o eşsiz Peygamberinin Hadislerinden Örnekler:
Anne-babaya iyilik
Sohbetin başın da lokman (as) kıssasından bahsederken şu ayeti okumuştuk.
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فى عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ لى وَلِوَالِدَيْكَ اِلَىَّ الْمَصيرُ
“Ve biz insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik.”
Allah resulü (sav) e de bir adam gelerek:
مَنْ أحقُّ النّاسِ بِحُسنِ صحابتِى؟ قال أمُّكَ، قال ثم من؟ قال أمك، قال ثمّ من؟ قال أُمُّكَ قالَ ثُّمَّ مَنْ ؟ قالَ اَبُوكَ[. أخرجه الشيخان.وفي أخرى: قال أمّكَ ثمّ أمّكَ ثمّ أباكَ ثمّ أدناكَ أدنَاكَ
"Ey Allah'ın Resulü iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en ziyade kim hak sahibidir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "Annen!" diyecevap verdi.
Adam: "Sonra kim?" dedi,
Resûlullah (sav): "Annen!" diye cevap verdi.
Adam tekrar: "Sonra kim?" dedi. Resûlullah (sav) yine: "Annen!" diye cevap verdi.
Adam tekrar sordu: "Sonra kim?" Resûlullah (sav) bu dördüncüyü: "Baban!" diye cevapladı."
[Buhârî, Edeb: 2;]
رَغِمَ أنفُهُ رغمَ أنفُهُ رغمَ أنفُهُ، قيلَ مَنْ يَا رَسُولُ اللّهِ ؟ قال: مَنْ أدركَ والدِيهِ عندَ الكِبرِ أو أحَدَهُمَا ثمّ لم يدخلْ الجنّةَ
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) bir gün: "Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün,
burnu sürtülsün" dedi. "Kimin burnu sürtülsün ey Allah'ın Resulü?" diye sorulunca şu açıklamada bulundu: "Ebeveyninden her ikisinin veya sadece birinin yaşlılığına ulaştığı halde cennete giremeyenin." [Müslim, Birr: 9, (251)]
اسْتَأذَنَ رَجُلٌ رَسُولُ اللّهِ في الجِهَادِ فقال: أحىٌّ والدَاكَ؟ قال نعَمْ: قالَ فَفِيهِمَا فجاهد
İbn Amr (ra) anlatıyor: "Bir adam, cihada iştirak etmek için Hz. Peygamber (sav)'dan izin istedi.
Resûlullah (sav): "Annen baban sağlar mı?" diye sordu. Adam: "Evet" deyince: "Onlara (hizmet
de cihad sayılır), sen onlara hizmet ederek cihad yap" buyurdu. [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/485.]
Müslim'in bir diğer rivayetinde adam:
أُبَايعُكَ عَلى الهجرةِ والْجِهَادِ أبْتَغى ا‘جرَ منَ اللّهِ تعالَى. قال: فَهَلْ من وَالديْكَ أحَدٌ حىٌّ؟ قال نعمْ، بلْ كَِهُمَا حىٌّ. فقالَ: فتبتَغى ا‘جرَ مِنَ اللّهِ تعالى؟ قال نعم. قال فارجعْ إلى والديْكَ فأَحْسِنْ صحبتَهما
"...Sana, hicret ve cihad etmek ecrini de Allah'tan istemek
Şartı üzerine biat ediyorum" der. Resûlullah (sav): "Anne ve babandan sağ olan var mı?" diye
Sorar. Adam: "Evet, her ikisi de sağ" deyince: "Yani sen Allah'tan ecir istiyorsun?" der. Adamın
Evet’i üzerine: "Öyleyse vâlideyn'in yanına dön. Onlara iyi bak, (Allah'ın rızası ondadır)"
Emreder. [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/485.]
Müşrik de olsa ebeveyne gereken hürmeti göstermek mecburiyetindeniz.Nitekim bir hadiste
قَدِمَتْ عََلَىَّ أمِى وهى مشركةٌ فاستفتيتُ رسُولَ اللّهِ # فقلتُ: قدمتْ عَلَىَّ أمى وهىَ رَاغِبَةٌ؛ أفأَصِلُ أمِّى قال نَعمْ: صِلىِ أمَّكِ
Esma Bintu Ebî Bekr (radıyallahu anhâ) anlatıyor: Henüz müşrik olan annem yanıma geldi. (Nasıl davranmam gerekeceği hususunda) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den sorarak:
"Annem yanıma geldi, benimle (görüşüp konuşmak) arzu ediyor, anneme iyi davranayım mı?" dedim.
"Evet" dedi, ona gereken hürmeti göster." [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/488.]
Anne ve babanın ölümünden sonra bile Kişinin Yapacağı En Üstün İyiliklerden Biri ni Resûlullah (sav)şöyle dile getiriyor.
إنَّ من أبرِّ البرِّ أنْ يَصلَ الرجلُ أهلَ ودِّ أبيهِ بعدَ أن يولَى
"Kişinin yapacağı en üstüniyiliklerden biri, ölümünden sonra babasının dostlarına ziyarette bulunmasıdır." [Müslim, Birr: 11-13]
Şu anda unutulmaya yüz tutmuş olan güzel hasletlerimizden Hastayı Ziyaret Etmek konusunda da
قال رسُولُ اللّهِ: مَنْ عَادَ مَرِيضاً لَمْ يَزَلْ في خُرْفَةِ الجَنّةِ حَتّى يَرْجِعَ
"Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır.”( Müslim, Birr: 40)
قال رسولُ اللّهِ: إذَا دَخَلْتُمْ عَلى مَرِيضٍ فَنِفّسُوا لَهُ في أجَلِهِ فَإنَّ ذلِكَ يُطَيِّبُ نَفْسَهُ
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir hastanın yanına girince, ona sağlık ve uzun ömür temennisiyle onu rahatlatın. Zira böyle yapmak onun gönlünü hoş eder."
Ailede iyi geçim ve ve hoş muamele konularında ise
خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ ‘هْلَهِ. وَأنَا خَيْرُكُمْ ‘هْلِي
"Sizin en hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olandır. Ben aileme karşı hepinizden daha hayırlıyım. Kadınlara karşıda iyi muamele konusun da ise
خِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ
Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananlardır."buyurmakla kalmamış bi zatihi kendi hayatında bunu yaşayarak örnek olmuştur.
سَابَقَنِي النَّبِيّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَسَبَقْتُهُ.فِي
Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle koşu yarışı yaptı. Yarışı ben kazandım."( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/215.)
Muhterem Kardeşlerim
İnsan sosyal hayatın içinde dir. Mutlaka insan olarak hata ve kusuru olur. Allah resulü kişinin öldüğü zaman arkasından konuşmayı da men etmiştir.
وإذا مَاتَ صاحِبُكُمْ فدَعُوهُ
Arkadaşınız öldüğü zaman (kusurlarını zikretmeyi) terkedin [Tirmizî, Menâkıb: 85]
Taziyede bulunma konusunda
قَالَ رَسُولُ اللّهِ: مَنْ عَزَّى مُصَاباً فَلَهُ مِثلُ أجْرِهِ
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim (bir belaya) maruz olana taziyede bulunursa, ona öbürünün sevabının bir misli verilir." [Tirmizî, Cenaiz 71, (1073).]
Aziz Cemaatim
Yetim Çocuklara İyilik Yapmak konusuna
أنَا وكافلُ اليَتيمِ في الجنّةِ هكَذَا، وأشارَ بالسَّبَابَةِ والوُسطَى، وفرَّجَ بينَهُمَا
Sehl İbn Sa'd (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdu ki: "Ben ve yetime bakan kimse cennette
şöyleyiz" Orta parmağı ile başparmağını yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işaret etti."[Tirmizî, Birr: 14] Ve yine
مَنْ قَبَضَ يتِيماً من بَيْنِ المُسْلمِينَ إلى طعامِهِ وشرابِه أدْخَلَهُ اللّهُ تعالى الجنةَ ألْبتةَ إ أنْ يكُونَ قَدْ عَمِلَ ذنباً يُغْفَرُ
İbnu Abbâs anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
"Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dâhil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır." [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/518.]
خَيْرُ بَيْتٍ فِي الْمُسْلِمِينَ بَيْتٌ فِيهِ يَتِيمٌ يُحْسَنُ إلَيْهِ. وَشَرُّبَيْتٍ فِي الْمُسْلِمِينَ بَيْتٌ فِيهِ يَتِيمٌ يُسَاءُ
Müslümanlar içinde en hayırlı ev kendisine iyilik yapılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar içinde en kötü ev de kendisine kötülük yapılan bir yetimin bulunduğu evdir."[ İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/474.]
إنِّى أُحَرِّجُ حَقَّ الضَّعِيفَيْنِ: اَلْيَتِيمِ وَالْمَرْأةِ
"Allahım! Ben şu iki zayıfın hakkının çiğnenmesinden cidden sakındırırım: Yetim ve kadın."
Muhterem müminler
Eza Veren Şeyi Yoldan Atmağı sadaka sayan dinimiz bu konuda da şöyle buyuruyor Resûlullah.
بَيْنَمَا رجلٌ يمشى بطريقٍ وَجَدَ غُصْنَ شوكٍ على الطريقِ فأخَّرَهُ فشكرَ اللّهُ تعالى لهُ فَغَفَرَ له
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "Bir adam yolda yürürken, yol
üzerinde bir diken dalına rastladı. Onu alıp dışarı attı. Cenab-ı Hakk bu davranışından memnun
kalarak, ona mağfiret etti." [Müslim, Birr: 128]
قلتُ يَا نَبِىَّ اللّهِ عَلِّمْنِى شيئاً يَنْفَعُنِى. قال: اعْزِلِ ا‘ذَى عَنْ طَرِيقِ المُسْلِمِينَ
Yine Müslim'de Ebu Berze (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resûlü, bana faydalı olacak birşey öğret", dedim de şu tavsiyede bulundu:
"Müslümanların yolundan rahatsızlık veren şeyleri kaldır”
Kimsesizler İçin Çalışmak
السَّاعِى عَلى ا‘رْمَلَةِ وَالْمِسْكينِ كَالمجاهدِِ في سَبيلِ اللّهِ، أو كالَّذِى يَصُومُ النهارَ
Safvân İbnu Süleym (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
"Dul ve kimsesizler için çalışan, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri oruç tutup geceleri de ibadet eden kimse gibidir" [Buhârî, Nafakât: 1]
Birine yardım etmek sadakadır
كلُّ سَُمَى من النّاسِ عليه صدقةٌ، كلَّ يومٍ تطلعُ فيه الشمسُ. قال: تَعْدِلُ بين ا“ثْنَيْنِ صدقةٌ، وتُعينُ الرجلَ في دَابتِهِ فتَحْملهُ عليها أو ترفَعُ لهُ عليها متاعَهُ صدقة، قال: والكَلِمةُ الطيبةُ صَدَقةٌ، وبِكُلِّ خَطوةٍ تَمشيهَا إلى الصَّةِ صَدَقةٌ، وتميطُ ا‘ذَى عن الطَّريقِ صَدَقَةٌ
Ebu Hüreyre'den (r.a.) kaydettiklerine göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:
"Güneşin doğduğu her yeni günde kişiye, her bir mafsalı için bir sadaka vermesi gerekir. İki kişi arasında adâlet yapman bir sadakadır. Kişiye hayvanını yüklerken yardım etmen bir sadakadır. Güzel söz sadakadır, namaza gitmek üzere attığın her adım sadakadır. Yoldan rahatsız edici bir şeyi kaldırıp atman sadakadır."[ Buhârî, Cihâd: 72]
كلُّ مَعْرُوفٍ صَدَقَةٌ
Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Her bir ma'ruf sadakadır" [Buhârî, Edeb: 33]
وإنَّ منَ المعروفِ أن تلقَى أخاك بوجهٍ طَلِقٍ،
Hz. Câbir (radıyallahu anh)'den şu ziyade ile rivayet etti: "Kardeşini güler yüzle karşılaman, kendi kovandan kardeşinin kabına su vermen de birer "ma'ruf"dur".[Buhârî, Edeb: 33]
Komşu Hakkı konusu Resulullah’ın hassasiyetle üzerinde durduğu bir konudur.
قالَ رَسولُ اللّهِ: مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِى بِالْجَارِ حَتّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثْهُ
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselâm komşu
hakkında öyle ısrarla tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya varis kılacak zannettim."[ Müslim, Birr: 140]
قال رسُولُ اللّهِ: َ يَدْخُلُ الجَنّةَ مَنْ َ يَأمَنُ جَارُهُ بَوَائِقَهُ
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Komşusu, zararlarından emin olmayan kimse cennete giremez."[ Müslim, İman: 73]
Bir eve ,işyerine vb. yerlere diderken izin almak müsaade istemekte dinimizin emri Kuran ve sünnette üzerinde durulan konulardandır.
قُلْنَا يَا رَسُولَ للّهِ! هذَا السََّمُ. فَمَا ا“سْتِئْذَانُ؟ قَالَ: يَتَكَلَّمُ الرَّجُلُ تَسْبِيحَةً وَتَكْبِيرَةً وَتَحْمِيدَةً وَيَتَنَحْنَحُ وَيُؤْذِنُ أهْلَ الْبَيْتِ
Ebu Eyyûb el-Ensâri anlatıyor: "(Bir gün), Ey Allah'ın Resulü! Şu selâm malum. İsti'zan (=izin istemek=kapı çalmak) nedir?" diye sorduk. Şu açıklamayı yaptılar: "(Bir başkasının evine girmek isteyen) kimse (varlığını duyurmak için kapıda, sesli olarak) sübhanallah, Allahüekber, elhamdülillah! der, öksürüp boğazını temizler (ve içeri girmek istediğini haber verip) ev halkından böylece izin ister."
أنَّ رَجًُ سَألَ رسولَ اللّهِ فقَالَ: أسْتَأذِنُ عَلى أُمِّي؟ فقَالَ نَعَمْ. فقَالَ الرَّجُلُ: إنِّي مَعَهَا في الْبَيْتِ. فقَالَ: اسْتَأذِنْ عَلَيْهَا. فقَالَ: إنِّي خَادِمُهَا؟ فقَالَ رسولُ اللّهِ: اسْتَأذِنْ عَلَيْهَا، أتُحِبُّ أنْ تَرَاهَا عُرْيَانَةً؟ قَالَ: َ. قالَ: فَاسْتَأذِنْ عَلَيْهَ
Atâ İbnu Yesâr (rahimehullah) anlatıyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'a sordu:
"Annemin yanına girerken izin isteyeyim mi?"
"Evet iste."
"Ama ben evde onunla beraber kalıyorum."
"Annenin yanına girerken izin iste!"
"Ama ben ona hizmet ediyorum."
"Anneden izin iste! Anneni çıplak görmen hoşuna gider mi?"
"Hayır!"
"Öyleyse ondan izin iste!"[ İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/165-166.]
İnsanlar birbirleriyle konuşarak anlaşır. Ve kuşurkende beden dilini kullanarak ona değer verip vermediğini gösterir ve nitekim Allah Resulde
كَانَ النَّبِيُّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا لَقِيَّ الرَّجُلَ فَكَلَّمَهُ لَمْ يَصْرُفْ وَجْهَهُ عَنْهُ حَتَّى يَكُونَ هُوَ الَّذِي يَنْصِرفُ. وَإِذَا صَافَحَهُ لَمْ يَنْزِعْ يَدَهُ - مِنْ يَدِهِ- حَتَّى يَكُونَ هُوَ الَّذِي يَنْزُعُهَا. وَلَمْ يُرَ مُتَقَدِّماً بِرُكْبَتَيْهِ جَلِيساً لَهُ قَطُّ
Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) bir adama rastladı mı onunla konuşur, muhatabı
Ayrılmadıkça da yüzünü ondan çevirmezdi. Muhatabıyla musafaha yapsa, elini muhatabın
Elinden çekmezdi. İlk çeken muhatabı olurdu. Aleyhissalatu vesselam'ın dizlerinin, yanında
Oturan arkadaşının dizlerinden ileri çıktığı da görülmemiştir."( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/480.)
Yine Toplum içinde iki kişinin seszize ve diğer insanların anmadığı bir dille konuşmak diğerlerini üzecağinden ve yanlış anlamalara sebebiyet vereceğinden yasaklanmıştır.
قال رسولُ اللّه: إذَا كَانُوا ثََثَةً فََ يَتَنَاجَى اثْنَانِ دُونَ الثَّالِثِ فإنَّ ذلِكَ يُحْزِنُهُ
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Üç kişi beraberken, ikisi aralarında hususî konuşmasınlar, bu öbürünü üzer."( Ebû Dâvud, Edeb: 29)
Toplumda güven duygusunu sarsan gıybet konusunda da
قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ حَمى مُؤْمناً مِنْ مُنَافِقٍ بَعَثَ اللّهُ لَهُ مَلكاً يَحْمِى لَحْمَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِن نَارِ جَهَنَّمَ، وَمَنْ رَمَى مُسْلِماً بِشئٍ يُرِيدُ شَأنَهُ بِهِ حبَسَهُ اللّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلى جِسْرٍ مَنْ جُسُورِ جَهَنَّمَ، حَتّى يَخْرُجَ مِمَّا قَالَ
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim bir mü'mini bir münafığa (gıybetçiye) karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de müslümana kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediğinin (günahından paklanıp) çıkıncaya kadar hapseder." [Ebû Dâvud, Edeb 41,)
İnsanlık vasıfları ebetteki sadece bunlar değildir. Biz sadece bu vaazımızda bir beyin jimnastiği yaparak insanlığın gelmiş olduğu bu medeni seviyenin borçlu olduğu şeyin İslam dini ve onun peygamberi Hz. Muhammed (sav) olduğunu hatırlatmaktı.Rabbin Onun Şefaatın dan bizi ayırmasın. |