Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
İslam Ahlâkında Övülen Ve Yerilen Davranışlar

İSLAM AHLÂKINDA ÖVÜLEN DAVRANIŞLAR

1. İNFAK

Sözlükte ‘tükenmek, tamamlamak, son bulmak’ anlamına gelen ve ‘nefk’ kökünden türeyen infak ‘bitirmek, yok etmek, yoksul düşmek’ anlamlarına gelirse de, daha çok ‘para ve malı elden çıkarmak’ anlamında kullanılmıştır.

Dinî – ahlakî bir terim olarak genellikle ‘Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek maksadıyla, kişinin kendi servetinden harcama yapması, aynî ve nakdî yardımda bulunması’ demektir. Bu anlamda infak, hem farz olan zekâtı, hem de gönüllü yapılan her türlü hayrı içermektedir.[1] Rabbimiz Hadîd suresinde şöyle buyurmuştur: ‘Allah’a ve Rasulü’ne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan (Allah yolunda)  harcayın. İçinizden iman edip de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükâfat vardır.[2]

Bakara Sûresi'nin 3.ayetinde ise Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا

رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

‘Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.’ [3]

Bu ayetler bağlamında, infak hakkında şunları söyleyebiliriz:

  • İnfak gösterişten uzak, yalnız Allah rızası için yapılmalıdır.
  • İnfak, verilen kişinin onurunu zedelemeden, gönül incitmeden yapılmalıdır.
  • Yapılacak olan infak, iyi ve kaliteli mallardan seçilmelidir.
  • İnfakın tam olarak yerine ulaşması için, gerçek ihtiyaç sahipleri tespit edilmelidir.

2. ADALETLİ OLMAK

Sözlükte ‘davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak’ gibi manalara gelen adalet, Kuranı Kerim’de ve hadislerde genellikle ‘düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvaya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık’ gibi anlamlarda kullanılmıştır.[4] Adalet, her şeyi yerli yerine koymak, hak edenin hakkını ne eksik ne de fazla, eksiksiz vermek demektir. Bir toplumda düzenin sağlanması ancak adalet sayesinde mümkündür. Adalet,  yaşantı haline getirilmesi gereken ahlakî bir değerdir. İnsanın adaleti yaşantı haline getirmesi demek; hangi işi yapıyorsa o işi hakkıyla yapması demektir. Allah Teâlâ, şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı ve azgınlığı da yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” [5]

      Adalet, her türlü beşeri ilişkide gözetilmesi gereken temel ahlakî bir fazilet olduğu için, bu konuda titizlik göstermek fert ve toplumun huzuru için zorunludur. Toplumda işler yapılması gerektiği şekilde yapılmaz, hak edenin hakkı verilmez ise, o toplumda dirlik ve düzen bozulur, kaos ortamı oluşur, zulüm ve anarşi ortaya çıkar. Hak ve hukukun gözetilmediği, adaletin sağlanmadığı bir toplumun insanlarında, güven ve itimat kalmaz. Adaletin sağlanması ise, her bir insanın doğruluktan ayrılmaması, özellikle sorumluluk makamındaki kimselerin adaletten taviz vermemesi ile mümkündür.

Bu konu hakkında bize en güzel uygulamayı Peygamberimiz (sav) göstermiştir. Kadının biri hırsızlık suçundan Hz. Peygamber’in huzurunda dava edilir. Kadın çok itibarlı bir aileye mensuptur. Ona ceza verilmemesi için herkes seferber olmuştur. Hz. Peygamber nezdinde teşebbüse geçilmek istenir. Kimse cesaret edemez. Hz. Peygamber’e onun çok sevdiği Üsame b. Zeyd’i gönderirler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, dünya durdukça değeri hergün daha iyi anlaşılacak tavrını koyar ve buyurur : ‘Sizden önce geçmiş milletler işte bunun için helak olmuşlardır. İçlerinden ileri gelenler suç işlerse göz yumulur, onlara ceza verilmezdi. Kimsesiz, zayıf insanlar suç işlerse onlar cezalandırılırdı. Allaha yemin ederim ki, kızım Fatıma da hırsızlık etse, cezasını vermekte tereddüt etmezdim.’ [6]

3. KARDEŞLİK

      Kardeş denildiğinde akla genellikle aynı anneden ve babadan dünyaya gelen kişiler gelmektedir. Bu soy-sop kardeşliğinin dışında bir de aynı dine veya dünya görüşüne mensup olmayı ifade eden akide kardeşliği söz konusudur. İslâm dininde kardeşlik, bütünüyle akide temeline dayanmaktadır. Allah (cc), Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin."[7] Ayeti kerimeden de açıkça anlaşılacağı üzere, ancak iman bağıyla bir araya gelenler kardeş olarak kabul edilmektedirler. Buna göre yeryüzünün neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşuyor olurlarsa olsunlar, hangi kavme mensup olurlarsa olsunlar veya hangi renge sahip olurlarsa olsunlar, bütün müminler kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin kardeşleridirler yani birbirlerinin sadık dostlarıdırlar.

Bu anlamda kardeşlik birlik ve beraberlik demektir. Fert olarak ayrı olmalarına rağmen bir topluluk içerisinde yaşayan müminler, birbirlerini bütünleyen, biri diğerine destek olmak suretiyle oluşan sağlam bir bina gibidir. Birinin derdi, sıkıntısı hepsini ilgilendirir. Hz Peygamber ( sav): ‘Hiçbiriniz kendisi için dilediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.’[8], sözü ile kardeşliğin ölçüsünü bildirmiştir. Hz. Peygamber yaşayışıyla da kardeşliğin ne denli önemli olduğunu göstermiştir. Peygamberimiz kardeşleri ile beraber hicret etmiş, onlarla beraber çalışmış, Bedir, Uhud ve Hendek’te onlarla beraber savaşmış, onlarla beraber sevinmiş ve üzülmüştür.

4. NAMUSLU OLMAK ( İFFETİ KORUMAK )

Sözlükte, haramdan uzak durmak, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak olan iffet,  islamî literatürde ise, yeme, içme ve cinsi arzu konusunda ölçülü olmak, aşırı istekleri bastırıp, nefsi, dinin ve aklın buyruğu altına sokmaktır.[9] İffet ruhun temizliği, günahtan ve kabahatlerden uzak duruşun ifadesidir. Ancak iffet denilince akla ilk gelen ırz ve namusun korunmasıdır. Bilindiği gibi insanın temel güdülerinden birisi de şehvettir. Şehvetin peşine düşüp arsızlık etmek, kötü bir davranıştır. Bu konuda Kuranı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: ‘Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.’[10]

Bir hadis-i şerifte bu konu ile alakalı olarak; ‘Allah, yoksul olmasına rağmen iffetini korumaya çalışan mümin kulunu sever.’[11] Namuslu olmanın bir gereği de hayâ sahibi olmaktır. Hayâ, utanma duygusudur. Bu duygu sahibini kötülüklerden ve günahlardan alıkoyar. Hayânın ortadan kalkması, toplumda ahlâkın bozulmasına sebep olur.

5. SABIR

Üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belalara karşı direnç gösterme olarak tarif edilen sabır konusunda, alimler iki hususa dikkat çeker; birisi insana ağır gelen elemlere katlanarak, sonucunda güzellik beklemek; diğeri de lezzet ve şehvet veren şeylerden uzak durarak bunların kötü sonuçlarından korunmaktır. Bilindiği gibi hayat sadece güzellikleri içermez; zorluklar ve sıkıntılar hayatın başlangıcı ve sonu arasında tanımamız gereken gerçeklerdir. Aslında zorluklar ve sıkıntılar insanın yetişmesi ve olgunlaşması için gereklidir. İnsanın hayatta karşılaştığı güçlüklere ve sıkıntılara göğüs germenin adı sabırdır. İnsan iman ettikten sonra, imanın gerektirdiği şekilde yaşayabilmesi için sabır şarttır.

Sabır, genel olarak zorluk ve sıkıntılara ilk anda gösterilen bir kabullenme ve dayanma halini temsil ettiği gibi; haramlardan uzak kalma ve dini emirlere sebatla uyma anlamına gelir. Dünyada hiçbir iş dertsiz, zahmetsiz meydana gelmez. İnsanın dünyadaki sıkıntılara karşı tek dayanağı sabırdır. Kuran-ı Kerim’de “Andolsun ki, sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” [12]

Sabır, dini tebliğde, azim ve sebat gösteren peygamberlerin niteliklerindendir. Bir kimsenin kendisine kötülük edenleri âdil bir şekilde cezalandırması haktır, ancak sabır göstermesi daha hayırlıdır. Sabretmek gerekir, bu da ancak Allah’ın ihsanı sayesinde olur.[13] İnanmış ve ahlaklı kişiye düşen; hayatın güzelliklerini de zorluklarını da birer imtihan vesilesi olarak Allahtan bilmek,  güzelliklere şükretmek ve zorluklara sabredip göğüs germektir.

6. SÖZÜNDE DURMAK

Mümin insanın vasıflarından birisi de, verdiği sözü yerine getirmektir. Bu durum kişinin doğru ve dürüstlüğüne delalet eder. Hayatın her anında, günlük işlerden tutun da, memuriyet, ticaret, aile kurumunun tesis edilişine kadar sürekli bir söz veriş vardır. Bu noktada bir insanın ahlakî bakımdan değerlendirilmesi, öncelikle verdiği sözlere, yaptığı fiillere sadık kalıp kalmaması ile belirlenir. Kuran-ı Kerimde: ‘Antlaşma yaptığınız zaman, Allaha karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allahı kendinize kefil olarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir.’ [14]

Verdiği söze riayet etmemek, Hz. Peygamber tarafından münafıklık alameti sayılmıştır.  ‘Münafığın alameti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, emanete ihanet eder.’[15] Bunları huy edinen kişi, her ne kadar namazıyla, orucuyla Müslümana benzese de, münafıklık alametlerini üzerinde taşır. Söylediğimiz söze sahip çıkmak, kendimize duyduğumuz saygımızı ifade eder.

7. DOĞRULUK

 Kur'an-ı Kerim’de ‘sıdk’ olarak zikredilen doğruluk kavramı, söz ve davranışların doğru ve gerçeğe uygun olmasıdır. Özün, sözün, amelin ahenk içinde olmasıdır.

فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْا اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ

Yüce Rabbimiz buyuruyor ki; ‘Öyleyse emr olunduğun gibi dosdoğru ol, beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar, hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görür. [16] Allah Rasulü ise şöyle buyurmuştur: Doğruluk hayra ulaştırır, hayırda cennete. Kişi doğru söyleye söyleye, Allah katında sıddık  ( dosdoğru ) diye kaydedilir. Yalancılık yoldan çıkarır. Yoldan çıkmakta cehenneme ulaştırır. Kişi yalancılığı kendine yol edinince Allah katında kezzab (çok yalancı ) diye kaydedilir.’ [17]

8. EMANETE RİAYET ETMEK

Emanet geri almak üzere bırakılan şeydir. Emanete riayet bütün emanetlere karşı sorumlulukların farkında olup gereken saygı, itibar ve özeni göstermektir. Emin insan ise, emaneti sahibine iade edene kadar, sahibinin beklentisine uygun olarak koruyup kollayandır. Kur'an-ı Kerim’de Rabbimiz:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَخُونُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُواْ أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُون

‘Ey iman edenler! Allah’a ve Peygambere hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki); emanetlerinize de hainlik etmeyin’[18] buyuruyor. 8.27*******Peygamberimiz Muhammed’ül Emin idi. Ona inanmayan müşrikler bile, O’nu, emanetlerini teslim edebilecekleri en güvenilir insan olarak bilirlerdi.

İSLAM AHLÂKINDA YERİLEN DAVRANIŞLAR

1. CİMRİLİK

      Malı mülkü gerektiği kadar ve zamanında harcamaya kıyamayıp elde tutmaktır. Cimrilik, fakirlik korkusu veya mala aşırı derecede sevgi beslemekten kaynaklanır. Herkesin rızkının kefili olan Allah’a karşı kötü zan beslemektir. Ayette: ‘Allahın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin yerin mirası Allahındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.’[19] Peygamberimiz (sav) de:  ‘Cimrilikten sakının, çünkü cimrilik sizden evvel gelip geçenleri helak etmiş, onları kan dökmeye, haramı helal görmeye yönlendirmiştir’ [20] buyurmuştur. İslâm ahlâkçıları da cimriliği, ahlâkî ve psikolojik bir hastalık kabul etmişler, diğer kötü huylar gibi ilim ve amel yoluyla tedavi edilebileceğini söylemişlerdir.

2. İFTİRA

Bir kimseye asılsız suç, günah veya kusur isnat etmek manasına gelen iftira, dinen kerih görülen davranışlardandır. İftira günah olmasının yanında, suçtur. İslamda iftira haram kılındığı gibi, asılsız olması muhtemel haberlere doğruymuş gibi ilgi göstermek ve bunları araştırmadan inanmak da yasaktır. Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. Âişe’ye yapılan iftira (ifk hadisesi) karşısında müslümanların tutumu değerlendirilirken bütün müminlerin, böyle bir habere hemen inanmayıp iftiraya uğrayan hakkında hüsnüzanda bulunmaları gerektiği vurgulanmakta, bu tür asılsız isnat ve iftiraların yayılmasından hoşlananların dünyada ve âhirette ağır bir şekilde cezalandırılmayı hak ettikleri bildirilmektedir. [21] Aklı başında, Allaha ve ahiret gününe inanan Müslümanlar, iftira etmek gibi başkalarını rahatsız eden, çevresine zarar verecek, insan onur ve şerefini zedeleyen davranışlardan uzak durmak zorundadırlar.

3. ADAM ÖLDÜRMEK

Bir canlının başka bir canlıyı öldürmesi olan  ‘katl’, insanların birbirine karşı işlediği en ağır suç ve günah olan haksız yere adam öldürme fiili, insanlık tarihi kadar eskidir. Hemen hemen bütün dinlerde, ahlâkî öğretilerde ve hukuk düzenlerinde ağır bir dille kınanıp yasaklanmış, bu yöndeki teşebbüsleri engelleyecek ve adaleti sağlayarak toplum vicdanını tatmin edecek şekilde birtakım maddî ve mânevî yaptırımlarla önlenmeye çalışılmıştır. İlk kan dökme olayı, Hz. Adem’in iki oğlundan Kabilin, haset ve kıskançlık sebebiyle, kardeşi Habili öldürmesiyle meydana gelmiştir. Nisa suresinde : ‘ Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır.’[22] İslami literatüre göre; insana hayatı veren ve alanın Allah olduğu, ruhun bedende emanet olup kişinin kendi hayatına dahi son verme hakkının bulunmadığı, Allah’ın verdiği canın yine O’nun tarafından alınacağı, değil bir canı öldürmek ona eziyet vermenin bile Allaha isyan olduğu kabul edilmiştir.

4. ZİNA

Aralarında meşru bir evlilik, nikâh bağı bulunmayan kimselerin cinsi münasebette bulunmasıdır. Kuranı Kerimde zina, şirk, adam öldürmek gibi büyük günahlar arasında zikredilmiştir. İsra suresinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

‘17.32***********Zinaya yaklaşmayın, çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur’ ayeti ile zinanın insanın temiz fıtratına ve aklıselime aykırı olduğuna işaret etmektedir. [23] Hangi açıdan bakarsak bakalım, zina hem din, hem dünya, hem ahiretimiz için felaket kaynağıdır. Bu kadar zararlı, yüz kızartıcı olan zinayı sadece ceza uygulamakla ortadan kaldırmak mümkün değildir. Zinaya insanları sürükleyen yolları kapamak, vasıtaları yok etmek gerekir. İşte bu sebeple İslam; yabancı kadınla yalnız kalmayı, karşı cinse şehvetle bakmayı, açık saçık gezmeyi yasaklamıştır.

5. İSRAF

İnsanın herhangi bir işte haddi aşması, aşırı gitmesi, sözünü, gücünü, zamanını, mülkünü, boş yere ve haram yerlere harcaması, saçıp savurması, ölçülü hareket etmemesidir.  Ülkemizde bir günde 6 milyon ekmek çöpe atılıyor. Bir yılda ise 2,1 milyar adet ekmek çöpe gidiyor. Ülkemizde bir yılda israf edilen ekmeğe ödenen para ile 500 km yol yapılabilir ya da 500 okul veya 80 hastane yapılabilir.[24] Oysaki Allah Teâlâ Araf suresinde “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez’’ buyurmaktadır.[25]

6. GIYBET

Bir kimsenin aleyhindeki incitici, küçültücü söz ve davranışları ifade eden gıybet terimi,
sözlükte “uzaklaşmak, gözden kaybolmak, gizli kalmak” gibi anlamlara gelir.  Hucurat suresinde gıybetin ‘ölmüş bir din kardeşinin etini yemeye’ benzetilmesiyle de bu davranışın iğrençliği vurgulanmak istenmiştir.[26] Bu benzetmeden, ölü etinin yenilmesi gibi gıybet etmenin de haram olduğu hükmü çıkarılmıştır.

 ‘Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay edenin vay haline !’ [27] ayeti de gıybet edenlerin akıbetini bildirir. Bir hadis-i şeriflerinde Allah Rasulü ( sav) ashabına şöyle sormuştur: ‘Gıybet nedir bilir misiniz?’ Ashabı:‘Allah ve Rasulü bilir’ dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) ‘Birinizin, kardeşini hoşlanmadığı şey ile anmasıdır.’ buyurdu. Bunun üzerine bir adam:‘Ey Allahın Rasulü! Anlattıklarım ya o kardeşimde bulunursa?’ deyince, ‘Anlattıkların o kardeşinde bulunursa, onun gıybetini yapmış olursun. Anlattıkların onda yoksa o zaman ona iftira etmiş olursun!'[28] buyurmuştur. 

7. YALAN                                                                          

Yalan kelimesinin Arapça karşılığı olan kezib (kizb) eski sözlüklerde “doğruluğun (sıdk) karşıtı, bir konuda gerçeğe aykırı haber veya bilgi vermek, söz vâkıaya uygun olmamak” diye tanımlanır. Kuran’da ise, ‘ilâhî vahyin inkârı, Allah tarafından gönderilen hakikatin reddedilmesi vb.’ mânâlarda kullanılır. Cenabı Hak ‘Yalanı, ancak Allahın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar yalancıların ta kendileridir[29] buyurarak, Allaha inanmayanların davranışları arasında ‘yalan’ın da yer aldığının altını çizer. Peygamberimiz (sav) de; ‘Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete götürür. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür’[30] buyurarak, yalanın küçümsenmeyecek kadar büyük olduğunu hatırlatmaktadır.

7. RİYA

Riya, iş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya bir ameli Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapmaktır. Riya, Kur’ân’da kâfir ve münafıkların vasfı olarak anlatılmaktadır: ‘Ey iman edenler! Allaha ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.[31] Birçok hadis-i şerifte, riyanın çirkinliği ve riya yapanların kazandıkları kötü sonuçlar açıklanmaktadır. Hz. Peygamber bir hadislerinde, “Ümmetim için gizli şirk ve şehvetten kaygı duyuyorum” demiş, “Sizden sonra da hâlâ şirk olacak mı?” sorusuna, “Evet, fakat güneşe, aya, taşa ve puta tapmak şeklinde olmayacak, insanlar ibadetlerini riya için yapacaklar  [32]diye cevap vermiştir.

 

                           Hazırlayan: Zinnure TUNCER

Adapazarı Camili Yunus Emre K.K.Öğreticisi



[1] İslam Ansiklopedisi, c. 22, s.289-290.

[2] Hadid, 57 / 7.

[3] Bakara,  2/3.

[4] İslam Ansiklopedisi, c.1, s.341-343.

[5] Nahl, 16 / 90.

[6] Buhârî, Hudud, 12.

[7] Hucurat, 49 / 10.

[8]  Buharî, İman, 7.

[9]  İslam Ansiklopedisi, c.22, s.506-507.

[10] Nur, 24 / 30-31.

[11] İbn Mace, Zühd, 5.

[12] Bakara, 2 / 155.

[13] İslam Ansiklopedisi, c.35, s.337-339.

[14] Nahl, 16 / 91.

[15] Müslim, İman 107

[16] Hud, 11 / 112.

[17] Buhari ‘ Edeb’ 69; Müslim, Birr, 103-105.

[18] Enfal, 8/27.

[19] Al-i İmran, 3 / 180.

[20] Müslim, Birr, 56.

[21] Nur, 24 / 12 – 19.

[22] Nisa, 4 / 93.

[23] İsra, 17 / 32.

[24] www.ekmekisrafetme.com’dan alıntıdır.

[25] Araf, 7 / 31.

[26] Hucurat, 49/12.

[27] Hümeze, 104 / 1.

[28] Müslim, Birr, 70.

[29] Nahl, 16 / 105.

[30] Buharî, Edeb, 69.

[31] Bakara, 2 / 264.

[32] Ahmed b. Hanbel, Müsned,  4 / 124.

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Nisan 03 2015 07:48:50 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,842,584 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024