Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Sosyal Paylaşım Siteleri Ne Kadar Masum

                                                                          Vaaz Resimleri: w.jpg

Müslüman Kardeşim!

İnternet keşfolunalı beri ikinci bir hayat boyutu oluştu dünyada: sanal (online) hayat. Bu sanal alemde insanlar, sohbet odaları vasıtasıyla tanışıyor, konuşuyor, tartışıyor.

Facebook ya da Myspace isimli sitelerde de kendi sayfalarını oluşturup tanıtımlarını yaparak, bir sosyal çevre (!) sahibi olabiliyorlar. Buraya kadar her şey normal gibi görünse de, durum hiç de öyle değil. Bu sitelerin kuruluş amaçlarının en başında; birilerinin daha çok para kazanma ve dünyayı bugünden daha güçlü bir şekilde yönetme isteği yatıyor. Hem de bizim sırtımızdan.

Cep telefonu, bilgisayar, internet ve sosyal medya günümüzün vazgeçilmez parçası haline geldi. Teknolojinin nimetlerinden en çok faydalanan grup şüphesiz gençler. Gençlerimiz bir araya geldiklerinde oturup muhabbet etmek yerine her biri odanın bir kenarına geçip telefonlarıyla sosyal medya üzerinden konuşuyor.

Sanal bir ortamda değerlerimize ters düşerek, gayr-ı meşru ilişkiler kuruyoruz. Belki bizim amacımız; yıllar öncesinden izini kaybettiğimiz ilkokul arkadaşımızı bulmak. Yani çok masumane bir niyetle, herkesin sözünü ettiği bir ortama adım atıyoruz.

Bu sitelerde yayınlanan fotoğraflarımıza binlerce, milyonlarca insanın gözü değiyor. Peki, her bilgisayar sahibinin girebildiği bu sitelerde kimlerin dans ettiğini biliyor muyuz? Bu fotoğraflara hangi gözle bakıldığını ve şahsi fotoğraflarımızın hangi amaçlarla kullanıla bileceğini biliyor muyuz? Hayır, bunu bilmemiz mümkün değil.

İnternet ortamında chat yoluyla tanışan, sonra ilişkisini yüz yüze devam ettiren insanlar oldu çevremizde. Öyle çirkin durumlara maruz kaldılar ki; burada açıkça izah etmek oldukça zor. Samimiyet artınca kameranın karşısında uygunsuz durumlara varan chat arkadaşlıkları duyuyoruz. Nefsin, insanı her daim yanlışa düşürme ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım. “Ben kendimi biliyorum” demek yerine, dinimizde meşru olmayan ilişkilerden, sanal da olsa uzak durmak en doğrusu.

Aile bireyleri televizyon, cep telefonu ve bilgisayar ekranına kilitlenmiş birbirinin yüzüne bakmaz olmuş. Artık insanlar bir araya geldiklerinde sohbet etmek yerine telefonlarındaki mesaj, video ve yorumları birbirlerine göstermeyi “paylaşım” olarak adlandırıyor. Gündelik hayatımızı derinden etkileyen sosyal medya bir tür bağımlılık halini alarak ciddi anlamda bir zaman kaybına da yol açıyor.

Müslüman gençlerin bu tarz hayata ve iletişim kanallarına karşı tutum ve davranışları ne olmalıdır?

Cümbür cemaat sosyal medyadayız. Genelde gençler, “Gerekli ama dozunu iyi ayarlamak lazım” fikrinde birleşiyorlar. Sosyal medyayı hiç kullanmayanlar olduğu gibi işi abartıp tüm hayatını kare kare paylaşanlar da az değil…

Aslında sorunun cevabı basit ve kolay anlaşılabilir cinsten. Ancak gelin görün ki; nefsin hileleri ve dünyevi hayatın göreceli çekiciliği durumu karmaşıklaştırıyor. Bir kere bu denli vakit alan ve belirli bir hayat tarzı öneren mecralara yaklaşıp yaklaşmamayı, din süzgecinden geçirmemiz gerekiyor en başta. Bunu yaptığımızda hemencecik karşımıza şu ilahi ve nebevi ikaz çıkıyor:

مِنْ حُسْنِ إسْلاَمِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَاَ يَعْنِيهِ

Malayani’yi (boş, faydasız olan) terk etmek, kişinin dininin güzelliğindendir.”[1]

Bir başka hadiste ise insanın, koruluk etrafında dolaşan bir çoban gibi sınırı geçme tehlikesi olduğuna dikkat çekiliyor ve şüpheli şeyleri terk etmemiz öğütleniyor. Çünkü şüpheli şeylerin insanı harama sürükleme ihtimali çok yüksek. Resulullah Şöyle buyuruyor

الْحَلالُ بَيِّنٌ ، وَالْحَرَامُ بَيِّنٌ ، وَبَيْنَهُمَا مُشَبَّهَاتٌ لا يَعْلَمُهَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ ، فَمَنِ اتَّقَى الْمُشَبَّهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ

"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu  ikisi arasında (haram veya helal olduğu)  şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur.”

İnternetin kişiler üzerindeki olumsuz etkilerini uzmanlar şöyle sıralıyor; pornografi, sanal kumartaciz, sömürüpsikolojik ve sosyolojik zararlar. İnternet öyle bir aygıt ki bir yandan insanların ihtiyaçlarını karşılarken, bir yandan da bağımlılığın gelişmesine neden olmaktadır.

Sorun aslında şudur: Kişilerin internet karşısında kendisini sınırlayıp sınırlayamaması. İnternet başında sabahlayan, sınır tanımaksızın sanal iletişim kuranlar, kişisel ve sosyal ilişkilerinde sıkıntılar yaşamaya,  iş ve aile hayatlarını zedelemeye başlıyorlar. Kimi uzmanlara göre de ruhsal bir bozukluğun pençesine düşmüşlerdir. Uzmanlar internet bağımlılığını, gerçek anlamda bağımlılık oluşturup oluşturmadığını belirlemek adına ilaç bağımlılığı için saptanmış olan klinik ölçüleri uygulamaktadırlar.

Özellikle arkadaşlarla iletişime geçmek için kullandığımız internet zamanla amacından sapmakta ve bizleri kendine bağımlı hale getirmektedir. Sosyal olalım derken çevremizdekilerle olsun ailemizle olsun iletişimimiz kopma noktasına kadar gelebiliyor. Hatta kendimize bile vakit ayıramaz hale gelebiliyoruz. Bütün bunları göz önüne aldığımızda kötü sonuç çıkabilir ama unutmayalım ki doğru kullandığımızda herkesle sağlıklı bir iletişim sağlayabiliriz.

Değerli Kardeşlerim Sosyal Paylaşım Arkadaşlığı Bizi Nereye Götürüyor?

Facebook’a üye olmak, Twitter’a kaydolmak caiz midir? Sen simit yerken arkadaşın beş yıldızlı bir otelde yemek yiyor. Bu kul hakkına girer mi? Tanımadığınız kişilere arkadaşlık isteği göndermenin hükmü nedir? Instagram’da paylaştığın fotoğraf karşı taraftaki birinde nefsi bir duygu uyandırır mı? Bunun fetvası nedir? Bu şekilde yüzlerce soru çıkartılabilir.

Sohbet mahremlerin (birbirleriyle evlenmeleri caiz olmayan karşı cinsten kişilerin) ve namahremlerin (birbirleriyle evlenmeleri caiz olan karşı cinsten kişilerin) durumuna göre hükümler ihtiva etmektedir. Kişinin sanal ortamlarda anne, baba, hala, teyze, amca, dayı gibi mahremleriyle görüşüp sohbet etmesinde dinimize göre bir problem bulunmamaktadır. Ancak dinen birbirlerine yabancı hükmünde olan iki karşı cinsin, sanal da olsa karşılıklı görüşüp konuşmalarında, hem dinen hem de toplumsal bazı sakıncaların olduğunu söylemek mümkündür.

Dinimiz haramı yasakladığı gibi kişiyi harama götüren veya götürmesi muhtemel olan şeyleri de yasak kapsamına almıştır. Birbirine yabancı iki cinsin sanal ortamda havadan sudan sohbet ederek vakit geçirmesinde de bu hükmü ve hikmeti görmek mümkündür. Bazı kişiler sanal ortamlarda yapılan sohbetin sadece yazıdan ibaret olduğu ve kendilerinin dine aykırı şeyler konuşmadıklarını ifade etmektedirler. Evet, bir kişinin iş yeri yazışmaları, evrak takibi gibi yazışmaları makuldür. Ancak bizim kastettiğimiz bunun dışındaki özel sohbetlerdir.

Kişinin “Ben internette sadece yazışıyorum” diyerek kendini savunması, yaptığı şeyin dinen hiçbir sakıncası olmadığını göstermez. Kişi yazdıklarından da mükelleftir.

Aziz Kardeşlerim şöyle bir soru akla gelebilir İnternette de Halvet Var Mıdır?

Dinimiz bir hanımın yabancı bir erkeğe karşı çekici görünmesini yasaklar. Bu gerek konuşmayla, gerek giyimle, gerek tavırla, gerek yazıyla olsun fark etmez. Buna bir de ilgi çekici tavır ve davranışlar eklendiği zaman, yapıldığı yer, zaman ve metot fark etmeksizin hem kendisini hem de karşı cinsi etkiler. Biz bununla sanal ortamlarda, bir erkek ve kadının birbirleriyle yaptığı zorunlu olmayan yazışmaların sakıncasını kastediyoruz.

Evet, ekran karşısında insan tek başınadır. Onun yazdıklarını denetleyecek, ifadelerine ayar getirecek nefsinden başkası da değildir. Ancak nefsi dizginlemek gerçekten çok zordur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) bile bir duasında şöyle demiştir:

 

 “Allahım! Gözümü açıp kapayıncaya kadar bile beni nefsimle baş başa bırakma” (Hakim).

Hadislerde aralarında nikah bağı veya devamlı evlenme engeli olmayan kişilerin baş başa kalmaları yasaklanmıştır. Bir hadiste, Efendimiz (s.a.v)

أَ َيَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأةٍ إَّ مَعَ ذِي مَحْرَمٍ

Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü böyle bir durumda üçüncüleri şeytandır [2] buyurmuştur. Ekran başında yapılan sanal sohbetlerin de buna benzediğini ve gerçek halvete götürme yolunda bir vasıta olduğunu söyleyebiliriz.

İnternet üzerinden tanımadığı karşı cinsle sohbet edenlerin bazıları “Dini konular hakkında konuşuyoruz” yahut “Karşımdaki kişiye dini/tasavvufu/büyüklerimizi anlatıyorum” gibi komik bahaneler de üretebiliyor. Zira çalınan mal ile sadaka olmayacağı gibi, dinin yasakladığı alanlara girerek din tebliğ edilmez.

İnsanın hayatını şekillendiren temel etken İslâm ahlâkı olmadığı zaman haramlar zamanla kanıksanır ve normal olarak görülmeye başlanır. Televizyonun karşısında otura otura, gazetelere ve internete baka baka, filmleri seyrede seyrede haramlar gözümüzde ciddiyetini kaybetmeye başlar. Zamanla öyle olur ki, haram olduğunu bilmemize rağmen haram değilmiş gibi bakmaya, dinlemeye başlarız. Örneğin televizyon seyrederken gözümüzün önüne gelen haram görüntülerden yüzümüzü çevirmeyi bile düşünmeyiz. Hatta bir komiklik de varsa kahkahayla gülüp seyrederiz.

Efendim, ben gencim her taraf haram dolu, sağdaki harama bakmamak için gözümüzü sola çevirdiğimizde orada da haram var, çaresiziz!

Rabbimiz elbette içinde bulunduğumuz zorluğu bilmektedir. Fakat mazeretlerin arkasına saklanarak kendimizi bırakmış durumda mıyız? Yoksa mücadele etmeye, nefsimize hakim olmaya güçlü bir şekilde çabalıyor muyuz? Bunu düşünmemiz gerekir.  Kulluk dünyamız zayıfladıkça dış dünyanın üzerimizdeki baskısı ve bizi değerlerimizden uzaklaştırması kolaylaşır. Bunun farkında olmalıyız.

Zamanın, şartların, zorlukların bir önemi yok; onu bunu suçlamak da anlamsız. Çünkü mümin her şart ve durumda mümindir. Hep imanının gereğini yapar; gözünü, kulağını, dilini haramdan korur.

Unutmayalım, her ne şartta olursa olsun, hayatımızdan ve kulluğumuzdan sorumluyuz. Çevremizi kuşatan yanlışların suçunu birilerine yıkmak kolaydır. Fakat bu neyi değiştirir, neyi düzeltir ki? Biz interneti, televizyonu, gazeteleri suçladığımızda bir şey değişiyor mu? Elbette değişmiyor. Üzerimize gelen sel akmaya devam ediyor. O halde suçlamak çözüm olmuyor, aksine şikayetin zararı bize dönüyor. Bizleri umutsuzluğa düşürdüğünden direncimiz bile kırılabilmektedir.

Müslüman kendisini ahrette Cenab-ı Hak huzurunda utanacağı, mahcup olacağı hal ve davranışlardan, ortamlardan uzak tutmalıdır. İffetli yaşamalı, mahremiyet sınırlarını aşmamalı ve gençliğin verdiği heyecanla daha sonra utanacakları, pişman olacakları işleri yapmamalıdır.

Hz. Yusuf (a.s), vezirin hanımından gelen bir günah çağrısı karşısında

قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَىَّ مِمَّا يَدْعُونَنِى اِلَيْهِ وَاِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّى كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِنَّ وَاَكُنْ مِنَ الْجَاهِلِينَ

 “Ya Rabbi! Zindan, bu kadınların beni davet ettikleri o işten daha iyidir. [3] diyerek iffetine toz kondurmaktansa senelerce hapiste yatmayı göze almış ve kıyamete kadar gelecek olan ehl-i imana bir haya timsali olmuştur.

Pek çok gencin ağzında şu ifadeleri duymak mümkün: “Sorunum iradesiz olmak. Kendime hakim olamıyor, çoğu defa iffetimi koruyamıyorum. Günahlara dalıyorum. Kendime çok söz verdim; tövbe ettim pişmanlar oldum, ama başaramıyorum!

Aklımızdan ne geçirirsek geçirelim, bu iş Allah’ın rızasına uyar mı diye bir düşünelim. “” tuşuna basınca önümüze ayrı bir dünya geliyor, şehevi duygular geliyor. Bağlantı bizim elimizde ister iyi ister kötü…

Şahdamarımızdan bize daha yakın olan Allah (c.c) bizi daima görür ve ne yapmak istediklerimizi bilir. Melekler her zaman yanımızda. Yalnızken ben Allah’tan korkarım diyen bir genç nasıl bir makamda kendini bulur?

Değerli Kardeşlerim

Amsterdam’da bir öğrenci, ailesine beş haftalığına Güneydoğu Asya’ya gideceğini söyler. Ailesi onu tren istasyonundan yolcu eder. O ise gerisin geri Amsterdam’a döner. 5 hafta boyunca Tayland, Laos ve Kamboçya’daymış gibi ailesiyle yazışır. Kendi havuzunda okyanus fotoğrafı çeker. (Tabii, bunları yaparken photoshop programı kullanmaktadır.) Arkasına şemsiye ve örtü koyarak Tayland’da bir otel odasındaymış gibi ailesiyle Skype’ta konuşur. Mutfağında egzotik yemekler pişirip fotoğraflarını Facebook’ta paylaşır. Velhasıl herkesi Güneydoğu Asya’da olduğuna ikna eder.

Ailesinin ve çevresindekilerin gerçeği öğrendiklerinde verdikleri tepkileri ise videoya çeker. Çünkü bu onun tez projesidir ve o, insanların sosyal medyada gerçeği nasıl değiştirerek sunduklarını ve bu sanal gerçeklere de insanların ne kadar kolay inandıklarını göstermek istemiştir.

 Kardeşlerim Sanal alemde Her şey sahte ve her şey Maskeliyim, Maskelisin, Maskeli…

Sanal dünyada seçilen “nick name” (takma isim) ile yedek kişilikler kimi zaman kişi ile özdeşleşirken kimi zaman da gerçekliğin tam dışına çıkıyor. Hatta kişiliğin ötesinde, sanal ortamda cinsiyet, yaş, sosyal statü, medeni hal bile değişiyor.

Belki çok üzgünüz ama gülücükler saçan bir profil fotoğrafıyla “İyiyim, mutluyum” mesajını arkadaş kitlemize yayabiliyoruz. Zira yüzlerinde daima “mutlu insan” maskeleri oluyor. Girdikleri ortamın en gözdeleri, en esprilileri de olabiliyorlar.

Günlük hayatında insanlarla diyalog kurmaktan uzak, çekingen, içe kapanık bireyler internet ortamında bir süre sonra kendilerini farklı kimliklerle tanıtmaya başlıyorlar. Sanal sohbet odalarında arkadaş edinenler çoğunlukla oldukları gibi değil olmak istedikleri gibi bir karakter çiziyorlar.

Kurt ile koyun, güzel ile çirkin, kız ile erkek, bekar ile evli ve doğru ile yanlış internette bir birine karışıyor

Orası evimizin içindeki açık bir tehlike. Sınırı ortadan kaldırıyor, oysa her zaman sınırlar olmalı. Hayatımızın her alanında sınırsızlık, kuralsızlık her zaman sorundur.

Haberlerde duyuyoruz. Karı-koca, baba-kız birbirinden habersiz birbirleriyle chat yapıyor. Birbirleriyle randevulaşıyorlar… ve vahim olaylar…

İnternette dolaşan bir resimde bir koyun Chat yapıyor, karşısındakini de bilgisayar ekranında koyun görerek, ama karşıdaki bir kurt, anlaşıyorlar, şu ağacın altında buluşalım diye. İşte maske.

Muhterem kardeşlerim

 Bazıları ise bağımlı hale geldiği için sabah gözünü açar açmaz sosyal medya hesabına gelen yorumları kontrol ediyor hatta tuvalete bile telefonuyla gidiyor. Sonra da ‘Güzel olanı paylaş, beğeni al, onaylan, olumlu hisset ve bir sonraki için çalış’ denklemine göre hareket etmeye başlar.

Bazı insanlar, diğerleri tarafından kabul ve ilgi görmediğinde aşırı mutsuz olur. Bu kişilerin kendine saygısı, başkalarının yorumlarıyla şekillenir ve artar. İşte sosyal medyaya bağımlı olan birinde o mutsuzluk haline daha çok rastlanabilir. Bahsettiğimiz bu birey, görünerek ve sosyal kabul alarak beğenilme arzusunu gidermektedir. Öyle ki tanımadığı insanların olumlu yorumlarıyla beslenir.

Buradaki mekanizma ‘koşulsuzca’ kabul görmek ve takdir toplamakla ilgilidir. Gerçek hayatta en yakınım dediği insana o fotoğrafı gösterdiğinde alamadığı yorumu sanal ortamda elde ettiği zaman, sanal olana doğru meyli artar.

            Facebook ya da Twitter gibi ortamlarda sizi kaç kişinin izlediği önemli. Neredeyse bir yarış var diyebiliriz... Bir şeyi sunmanız için sunduğunuzu alan birilerinin olması lazım. Siz ne yaptığınızı anlatın, seyircin yoksa oyunun bir anlamı yok. Zamanla siz takipçileriniz için ve izlenecek şeyler oluşturuyorsunuz. Egonuz okşanıyor. "Ne kadar çok kişi takip ediyorsa o kadar iyiyim" duygusunu besliyor.

Değerli Kardeşlerim.

Özellikle sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ve cebe girecek boyutlara ulaşmasıyla birlikte bireylerin birbirlerini sürekli gözetlemesi arttı. Yüz yüze dedikodunun yerini elektronik ortamda dedikodu alıyor, internet kullanıcıları birer “röntgenci ve teşhirci” ye dönüşüyor.

Bütün mahrem duyguların yıkılıp her şeyin ulu orta bir şekilde açıkça teşhir edildiği internet ortamı insanların iradelerini esir alarak onları bir nevi hazların yalancı eğlencelerin oyuncağı yapmış durumda.

Toplumumuzun, inanç ve geleneklerinden uzak yaşamı gün geçtikçe yozlaşmaya ahlaki değerler sisteminden uzak yaşam biçimlerinin hâkim olmasına vücut’un teşhir edilmesine insanların şehevi duygularının harama sevk edilmesine moda-giyim kuşam denilmekte. Teşirin adı moda olmakta.

قُلْ لِلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ اَزْكَى لَهُمْ اِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Mümin erkeklere söyle, gözlerini (bakılması yasak olandan) çevirsinler ve iffetlerini korusunlar; temiz ve erdemli kalmaları bakımından en uygun davranış tarzı budur…

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ اِلاَّ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلاَ يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ اِلاَّ لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبَائِهِنَّ اَوْ اَبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنِى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنِى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ اُولِى اْلاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلاَ يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللهِ جَمِيعًا اَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz![4]

Özel fotoğrafın yayımlanması edep duygusunu zayıflatır. Sosyal medya gençlerde mahremiyet duygularını geliştirmiyor…

Üzerinde durulması gereken husus, mümin bir kadının özel resimlerinin topluma neşredilmesi konusu! Bazı fotoğraflar rahatsız edici ve ahlaki açıdan paylaşımı yanlış. Yine diğer insanların ona nasıl bakacakları. Bu da ilk olarak tesettür ve mahremiyet alanıyla ilgilidir. İkinci olarak edep ve haya duygusuyla alakalıdır.

Hâlbuki Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) الْحَيَاءُ مِنَ الاَيْمَانِ Hayâ imandandır.”[5] buyuruyor. İffet ve hayâ, en çok da gençlere yakışır. Enes (R.anh) demiştir ki: Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

Hayasızlık, taşkınlık ve azgınlık hangi şeyde bulunsa onu berbat edip, çirkinleştirir. Buna mukabil utanma duygusu olan haya ise bulunduğu şeyi süsleyip güzelleştirir.[6]

Görünme ve algılanma arzusu, bir isteği ve arzuyu görünür kılmanın önüne geçmiştir. Bireyin özel yaşam alanına giren hisleri, sırları, aile ilişkileri, hastalıkları, inançları, planları, mektupları, yalnızlığı, yatak odası vb. özelliklerinin eriştiği alenilik düzeyi o noktaya varmıştır ki, artık davranışı gizli tutma iradesinin perdelediği varsayılan kutsanmış öznelliğin de hiçbir muteber tarafı kalmamıştır. Yani teknoloji mahremiyetin sınırlarını zorlamaktadır.

Ne yazık ki bazı tesettürlü kızlar da bu hassasiyetini yitirmiş durumda. “Tesettürün içini boşaltıyorlar.”  En mahrem elbise olan gelinliklerini boy boy sayfasında paylaşanlar kiminle özelini paylaşacak.

15 yaşınızda söylediğiniz veya paylaştığımız bir şey bize 20’li yaşlarda utanç verici gelebilir. İnternete konulan bir şeyi tamamıyla silmekte mümkün değil. İleride pişmanlık duymamak için tuşlarımıza aman ha sakın…çok dikkat!!!”

Kimsenin canı istemesin belki alamıyorlardır diye gizlice yiyen bir nesilden, yediğimi herkes görsün diye fotoğrafını paylaşan bir nesil olduk…

Muhterem Kardeşlerim

Sosyal medya, modern insanın sabah ibadeti haline geldi” uykudan uyanır uyanmaz bilgisayar açılıyor.  Açılmazsa büyük bir eksiklik Huşu ve hudu sağlanamaz oluyor…

Face-bo!k'u en çok kullanan ülkeler sıralamasında Türkiye dördüncü durumda. 23 milyona yakın kişi Facebook kullanıcı. Bazı gençler günün 5 saati Face-bo!k başında geçirebiliyor.

Bu bize ne söylüyor? Vaktinin çoğunu sohbet odalarında ya da Facebook'ta geçiren insanlar var. Sosyal medyaya kayıtsız da kalınamıyor. Burada olmanın bir ölçüsü olmalı?

Sağlıklı olan, sanal ortamlarda mümkün olduğunca az bulunmak. Daha gerekli koşullarda kullanmak ve mümkün olduğunca gerçek hayatın içinde olmak

Kendimizi korumak için dikkatli olmamız gerekiyor. Aslında hep kafa yorulur ya çocukları internetten nasıl koruyalım diye. Bunun küçüğü büyüğü yok. Her yaşa açık tehlike mevcut. Gazetelerin üçüncü sayfalarında internetten tanıştı diye başlayan cinayet, tecavüz, şantaj haberlerini okuyoruz. Yeni suçlar türedi. Benim başıma gelmez diye bir şey yok. Sizin başınıza da gelir. Varlığımız sadece sanal ortamda ise varlığımızı sorgulamamız gerekiyor.

Kardeşlerim Enerjimizi meçhul ve sanal görüntülere sarf etmemeliyiz.

Yoğun internet ve sosyal medya kullanımına karşın, zamanlarını öldüren gençler verimli işler de üretemiyor. Fakat gençlerin 3’te 2’sinin bilgisayar kullanımının kendilerini daha fazla sosyalleştirdiğini belirtiyor. Kendisini böyle inandırıyor.

İnternette geçirilen zamandan gerçek hayata zaman kalmıyor. Gerçek hayatta arkadaş ilişkileri kurmak için sabır, fedakârlık, zaman ayırmak ve sevgiyi paylaşmak gerekiyor.

Beş gençten 3'ü her gün internette, günde 5 saat facebookta oyalanan gençler var ama... o saatlerde neler yapılabilir. Bilim adamı bile yetişir… İyi bir zanaatkâr olunur… Evliya bile olunur…

Gençlerin çoğu sabah uyanır uyanmaz internete giriyor. Özellikle sosyal medyayı aktif olarak kullanan gençlerin alışkanlıkları, yaşam tarzları ve mahremiyet algıları da değişiyor. İnternette geçirilen onca vakitteyse verimli işler üretilemiyor.

Bir an durup düşünüldüğünde aklıselim de, bu çeşit sanal sitelerin zararlarını, dini ve günlük hayatı aksatan, zedeleyen yönlerini fark ederiz aslında. Mesela; Komşumuzla ilişkilerimizi geliştirme ve sürdürme yerine, dünyanın neresinde ikamet ettiği bile belirsiz insanlarla iletişim kurmak neye hizmet eder.

Eşimiz ve ailemize ayırmamız gereken enerji ve vaktimizi sorumsuzca, meçhul ve sanal siluetlere sarf etmek neyle izah edilebilir. Aslında durumun anlaşılır bir tarafı var: Gerçek hayatta; din, ahlak ilkeleri ve dinini yaşamaya çalışan bir toplumla çevrili olan insanın, bu ortamdan kaçıp kurtulma ve başıboş davranma isteğinden kaynaklanıyor tüm bunlar.

Ben merkezli bir hayatı meşrulaştıran medya, gençlere bu amaç uğruna yapılan her şeyin mübah olacağı yolunda mesajlar veriyor ve gençler uçlardaki yaşam biçimlerine savruluyor. Bu yaklaşımın sonuçlarını da ebeveynlerini öldüren gençlerin cinayet haberleri olarak okuyoruz.

Bugün asıl savaş, her yerde, önce medyada veriliyor; zihinler teslim alınıyor; sonra meydanlara iniliyor, işgaller, bombardımanlar meşrulaştırılmış oluyor. O yüzden medya, nükleer silahlardan da tehlikelidir. Medyada hayırlı varlık gösteremediğimiz ve medyayı hayra dönüştürecek bir çaba içine giremediğimiz sürece, öz varlığımızı koruyamayacağımızı hatırlatmak isterim.

İnterneti biraz kapatalım, gerçek hayata açılalım… Hayırlı hizmetler bizi bekliyor…

Kardeşlerim

Artık internete bağımlı olmaktan kurtulmalı! Çünkü internette hiç de net değiliz… Sanal dünyada ne arıyoruz… diye kendimize sorabilmeliyiz.

Gençler! sosyal ve ahlakî gelişimimiz için toplumla iç içe olmamız gerekiyor. Tüm vaktini internet karşısında geçirip, sadece sanal arkadaşlıklar kuruyorsak toplum içinde kendimizi rahat ifade edemez ve yüz yüze diyaloglarda zorluk çekeriz.

Gençler kendinizi sanal değil “gerçek” sosyal ortamlara alıştırın. Enerjinizi doğru yerlerde harcamaya çalışın. Gerçek arkadaşlıklar kurabileceğiniz, gelişiminiz için faydalı olabilecek sportif faaliyetlerde bulunun. Bu sosyolojik, psikolojik, fizyolojik gelişimimiz için daha yararlı.

Kardeşlerim Ne acı ki Haber Kaynağımiz da Sosyal Medya Olmuş…

Amacı doğrultusunda yanlış bilgi vermeyi meşru görenlerin, ürettikleri bilgi ve fotoğrafları hızla dolaşıma soktuğunu görmekteyiz. Twitter’da açılan sahte hesaplar yoluyla bire en az bin katılarak yansıtılabiliyor ve toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirmeye çalışıyor.

İnternette dönen yalan yanlış paylaşımlar neticesinde tahrik olmamak son derece zor. Twitlerimizin ne tür sonuçlar doğuracağını düşünmeden ağzımıza geleni yazıyoruz. Kitle psikolojisinin verdiği rahatlık sayesinde bireysel sorumluluktan feragat etme duygusuna bir de yaptıklarımızın sanal olduğu yanılgısı ekleniyor. Ancak bu durum yaşanan kaosu değiştirmiyor. Zira sanal medyanın etkileri gerçek hayatta fitne ve kaos olarak karşımıza çıkıyor.

Kardeşlerim Gençlikte Yapılan Tövbe Ne Güzeldir? Tövbe ile işe başlanmalı!

İnsan, ergenlik çağından sonra nefsine ve şeytana uyarak günah işleyebilir. Günah işleyen bir varlık olması nedeniyle Yüce Allah günahtan kurtuluş yolu olarak “Tövbe Kapısını” insana açmıştır. Her insanın tövbeye ihtiyacı vardır. Önemli olan hiç günah işlememek değil günahta ısrar etmemektir.

Peygamberimizin (S.A.V)’in:

Günahkârların en hayırlısı tövbe edenlerdir.” hadisi buna işaret etmektedir. Müslüman’ın günahlarına tövbe etmesi dini bir görevdir. Bu görev ömür boyunca devam eder. Çünkü tövbe etmeyen insan kendisine zulmetmiş olur.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) bir gencin günahlarının farkına varmasının ve bu sebeple tövbe etmesinin Allah katında çok daha değerli olacağını, “Allah tövbe eden genci sever” ve “Tövbe güzeldir ancak gençlerde olursa daha da güzeldir.” hadisleriyle beyan etmiştir.

Belki de internet üzerinden insanlarla iletişim kurarken de hiç akıldan çıkarılmaması gereken Mevlana’nın asırlar öncesinden bugüne miras bıraktığı “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol” düsturu olmalı…

Büyüklerin “Gizli yaptığın bir fiili, aşikâre ve insanların bulunduğu bir ortamda yapmaktan çekiniyorsan o günahtır” sözlerini hatırlamamız yeterli olacaktır.

Kendinizi en yalnız hissettiğiniz zamanlarda Allah’ı düşünün ve O’nun sizi ne kadar sevdiğini hatırlayın.

Sosyalleşme İçin İnsan İnsana İletişim Gerekir

Çekingen, utangaç, sosyal fobik özellikte olan birçok insan chatleşme ile bu özelliklerini “sanal ortamda” giderebilmekte fakat “gerçek hayatta” sorun yine devam etmektedir. Oysa kişiliklerin gelişmesi ve sosyalleşme için insan insana temas-iletişim gerekir.

Sanal hayattan gerçek hayata dönüş yolları:

Sohbet etmek ve insanlarla iletişim kurmak için önce etrafınızdaki insanlarla konuşmayı deneyin. 

Aile fertlerinizle sohbet etmek için aile sofralarına daha sık oturun. İnterneti kapatıp anne babanızla, kardeşlerinizle, eşinizle ve çocuklarınızla sohbet ederek, hal hatır sorun.

Sanal arkadaşlara dokunulamayacağını, onların gözyaşınızı silemeyeceğini, mutlu olduğunuzda boynunuza sarılamayacağını unutmayın! 

Bazı şeylerin size özel olduğunu unutmayın! Sır, insanı büyütür derler…

Kendinizi en yalnız hissettiğiniz zamanlarda Allah’ı düşünün ve O’nun sizi ne kadar sevdiğini hatırlayın.

Genç Kardeşim! Müslüman’a boş işlerle uğraşıp uyumak yakışmaz. Önce kendi özümüzü diriltecek manevi eli tutmalıyız. Sahip olduğumuz bu gençlik nimetini Allah’a kullukta değerlendirmeliyiz.

Milleti yüceltecek olan gençlerin idealist ve ahlaki değerlere sahip olmalarıdır.


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/377.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/225.

[3] Yusuf, 12/33.

[4] Nur 30/31

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/582

[6] Tirmizi, Birr 47.

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Ocak 15 2020 04:00:00 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,843,290 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024