Muttaki, takva sahibi demektir. Takva ise kuvvetli bir himayeye girerek korunmak anlamındadır. Bunun gereği olarak korkmak, kaçınmak, sakınmak ve çekinmek manalarına da gelir. Gerçek koruma, ancak Allah’ın korunmasına girmekle olur. Kur’an-ı Kerim’de takvanın üç derecesi olduğu bildiriliyor:
TAKVA KELİMESİ, KÖK OLARAK, “bir şeyi koruma altına almak, eziyetten korumak, himaye etmek, zarar verecek şeyden onu sakınmak”, “bir şeyi başka bir şeyle, bir tehlikeye karşı korumaya almak” anlamlarına gelmektedir. TAKVANIN ESAS ANLAMI, iki şey arasına engel koymaktır. Meselâ, aynı kökten olmak üzere, “O şeyden kalkan ile ittika etti.” denir. Bunun anlamı, “o sözü edilen şey ile kendi arasına kalkanı engel yaptı” demektir. Peygamber (SAV) kelimeyi, şu hadisinde bu manada kullanır:
“Bir yarım hurma ile de olsa, (sadaka vererek) kendinizi cehennemden ittika ediniz, (yani koruyunuz).”
Bu, “kendinizi, yarım hurma da olsa sadaka vermeyi âdeta kalkan edinerek, o büyük tehlikeye, yani cehennemin ateşine karşı muhafaza ediniz.” demektir.
“Takvâ, insanı Allah’tan uzaklaştıracak şeylerden uzak durmaktır” “Takvâ, nefsin arzularını terk etmek ve yasaklardan uzak durmaktır” ve “Takva; Allah’tan korkarak günahlardan kaçınmakta, Allah’ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermek, Allah ’ın himayesine girmek, emrini tutup azabından korunmaktır
İslam dini, itikad, ibadet ve ahlak esaslarıyla birlikte bir ilahî kurallar ve değerler bütünüdür. Konumuz olan “takva” da bunlardan biridir. Kur’ân-ı Kerim’de Allah dostlarının nitelikleri anlatılırken iman ve takvâdan bahsedilmektedir. Takvâ kelimesi esas itibariyle, herhangi bir şeyi, ona zarar verecek şeylerden korumaktır.
“Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.”
Namaz dinin direği, ibadetlerin en üstünüdür. Yüce Allah'a karşı en önemli ibadet görevimiz günde beş defa kıldığımız namazlarımızdır. Erginlik çağına gelen, akıllı her müslümana günde beş vakit namaz kılmak farzdır.
Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir. (Ankebut, 29/45)
Namazın kelime anlamı: ‘’Dua, hayırla dua’’ olup, müslümanların yaptıkları, bazı hareketleri de kapsayan bir ibadet türü. Arapçası "salât" olup, çoğulu "salavât"tır.
Bugünkü Cuma sohbetimiz, mü’minin miracı, vazgeçilmezi, gözbebeği, dinin direği, mü’mini kâfirden ayıran en belirgin özellik olan namaz hakkında olacaktır.
İnsanlık tarih incelendiğinde görülüyor ki, insanlar mensub oldukları peygamberlerinden zaman bakımından uzaklaştıkça eski dinlerinden kalma bazı inanç ve âdetleri yeniden canlandırmışlardır. Tevhid inancından saparak eski batıl inançlarına dönmüşlerdir. İnsanlığı TEVHİD inancına davet için gönderilen peygamberler de sürekli karşılarında bu tür insanları bulmuşlardır. Peygamberlerin izinden gelen gerçek din âlimleri yanlış inanç ve hurafelerle mücadeleye devam etmişlerdir.