YOLCU NAMAZI 1
(İbâdetle İlgili) Hükümleri
Değiştiren Yolculuk. 1
Namazı Kısaltma. 1
Yolculuğa Niyetin Doğru Olmasının Şartları 2
(Namazı) Kısaltmanın Hükmü. 2
(Namazı) Kısaltma Süresi 2
Ne Zaman İkâmete Niyet Doğru
Olmaz. 2
Yolcunun Mukîme ve Mukîmin
Yolcuya Uyması 3
Kılınmayan Namazların Kazası 3
Vatan Çeşitleri 3
Geçmiş Konularla İlgili Sorular 4
(İbâdetle ilgili)
hükümlerin değişmesine sebep olan en az yol-uluk
müddeti, yılın en kısa günleriyle ve dinlenerek orta (karar dr) yürüyüşle en az
üç gün süren bir yolculuktur. Orta hızdaki bir ürüyüşle deve yürüyüşü, karadaki
yaya yürüyüşü ve dağda da ıuna muadil olan yürüyüş (kasdolunmakta)dır. Deniz (yolculu-jun)da
ise (orta karar bir seyir için) mutedil bir rüzgâr(da alman nesafe
esas)tır.
Yolculuğa niyetlenenler, günah ve isyan
mahiyetinde olan bir
iş için de olsa ikâmet
ettiği mahallin evlerinden ve bu evlerin devamı sayılan uzantılarından ayrılınca
dört rek'atlı farz namazıru
kısaltırlar. Eğer ikâmet edilen bu mahal ile uzantıları birbi-
a rinden ekim ve dikim sahalarıyla ayrılıyor veya bu
iki yer arasında üç yüz ilâ dört yüz adımlık bir mesafe bulunuyor ise, (namazı
kısaltmak için) ikâmet edilen bu mahallin uzantılarını geçme
şartı ortadan kalkar.
Uzantı, hayvanları
sürmek ve koşuşturmak, Ölüleri defnetmek gibi belde (halkı)nın
yararlanması için ayrılmış yerlerdir.
Yolculuğa niyetin
doğru olabilmesi için (vereceği) hüküm (ve kararlar)de müstakil(ve
hür) olmak, erginlik çağında bulunmak ve yolculuk müddetinin üç günden az
olmaması olmak üzere üç şartı vardır.
İkâmet edilen yerin
yerleşim mahallini (henüz) geçmeyenler; yahut henüz
erginlik çağına gelmeyen çocuklardan, yahut da, yolculuğa niyet etmeyen
kocalarının yanındaki kadınlardan, efendilerinin yanındaki kölelerden,
komutanlarının yanındaki askerlerden (yani âmiri yolculuğa niyet
etmeyenlerden), yahut üç günden az bir müddet için niyet etmiş bulunan
şahıslardan bu mahalli geçenler namazlarını kısaltmazlar, ikâmet ve yolculukta
emir altında bulunanların değil, eğer biliniyorsa, âmir olan asıl (şahıs)ların niyeti esas alınır. (Diğer görüşler içinde) en
doğrusu budur.
(Namazı) kısaltmak
bize göre azimettir.
(Yolcu olanların) di-rinci tahiyyâta
oturduktan sonra (namazlarını) dörde tamamlamaları kerahetle
caizdir. Aksi halde (yani ikinci tahiyyâta oturmadan
dörde tamamlamaları) doğru olmaz. Ancak üçüncü rek'ata
kalkınca, mukîm olmaya niyet edildiği takdirde (kılman dört rek'ath
namaz) caiz olur.
(Yolcu, ikâmet ettiği
kendi) beldesine yahut on beş gün kalmaya niyet ettiği beldeye, köye varıncaya
kadar namazını kısa kılmaya devam eder. Aynı şekilde, on beş günden daha az bir
müddet için kalmaya niyet ettiği veya (hiç) niyet etmeden yıllarca ikâmet ettiği
bir yerde de namazını kısa kılar.
Hangisinde kalacağını
tayin etmeden iki beldede ikâmet etmeye niyet etmek, göçebe
olmayanların çölde kalmaya, askerlerimizin dâr-ı harbde
ve
(Müslüman devlet reisine) başkaldıranj (âsi)lerin
muhasarası altında bulunan İslâm topraklarında ikâmete niyet etmeleri doğru
olmaz.
Vakit içinde yolcular
mukîm olanlara uyabilirler ve namlarını da dörde tamamlarlar. Vakit (çıktık)tan
sonra uymaları doğru olmaz. Aksine (mukîm olanların, gerek) vaktin içinde ve
(gerekse vakit çıktıktan) sonra (yolcu olanlara uymaları) caizdir. İmamın,
"Namazınızı tamamlayınız, çünkü ben yolcuyum" demesi menduptur. Bunu namaza başlamadan söylemesi (daha) uygun dur.
Mukîm olanlar, yolcu olan imamlarından ayrıldıktan sonr.
(dörde) tamamlamak üzere kılacakları rek'atlarda
herhangi birse; okumazlar. (İleri sürülen görüşler içinde) en doğrusu budur.
Yolculukta kılınamayan
namazlar iki, mukîm iken kılma-nay anlar ise dört rek'at olarak kaza edilir. Bu hususta (yolcunun /e mukîm
olan kimsenin) vaktin sonundaki (durumları) göz önünle bulundurulur.
Asıl vatanı, (ancak)
kendisi ayarında bir başka vatan, ikâmet vatanını da aynı şekilde kendisi gibi
bir başka ikâmet vatanı hükümsüz ve geçersiz kılar. (Öte yandan ikâmet vatanı),
yola çıkmak ve asıl vatanına dönmekle de geçersiz hâle gelir.
Asıl vatan; (insanın)
doğduğu, evlendiği yahut evlenmemekle beraber, ayrılmak niyetiyle değil de
geçimini temin ve hayatım sürdürmek maksadıyla kaldığı yerdir.
İkâmet vatanı, on beş
gün ve (geçici olarak) daha fazla müddetle kalmaya niyet edilen yerdir.
Konaklama vatanı ise
on beş günden az bir müddet için kalmaya niyet edilen yerdir ki, araştırmacılar
bunu (vatan olarak) kale almamışlardır.
Yolcularla ilgili olup
mukîm olanlara tatbik olunmayan ne gibi hükümle) forsanız söyleyiniz.
İbâdetlerle ilgili
değişikliğe sebep olacak asgarî yolculuk müddeti nedir? Karada, denizde ve
dağda vasat bir yürüyüşle ne kasdediliyor?
Namazlardan ne kısaltılıyor?
İsyan ve günah olan
bir iş için yola çıkmış olanlar da namazı kısa tutabilirle eleri (yolcu) olan
âsiler kimlerdir, bir örnek gösteriniz. Yolcu ne zaman namt
îaltmaya başlar?
Namazın kısaltılması
hususunda ikâmet edilen yerin uzantısında bulunan evleri ila giderken ileri geçmek ne zaman şarttır, ne zaman değildir? Uzantı
kelimesiyle, ısdedilen şey nedir?
(Namazı) kısaltmanın
doğru olabilmesi için ne gibi şartlar vardır? Yolcum tiklâli
ne demektir?
Ruhsat ve azimet ne
demektir, açıklayınız ve bunlara örnek veriniz. Seferî olc
imsenin (yolcunun), namazı kısa kılması bunlardan
hangisine girer? Yolcu öğ| amazını
dört rek'at kılsa ne gerekirlir?
Yolcunun namazı kısa
kılmasının caiz oluşunu ortadan kaldıran şeyler ne it
İki yerde İkamet
etmeye niyet etmek uygun olur mu? Çölde ikâmete niyet et-nek
kimler için doğru olur?
(Namazda) yolcunun
mukîme (yolcu olmayana), mukîmin de yolcuya uyması lakkında
neler söyleyeceksiniz? Yolculukta kılınamayan namazlar hazarda (yani mukîm
iken), hazarda kıhnamayan namazlar yolcu iken nasıl
kaza edilir? Bu hususta göz önünde bulundurulması gereken şey nedir?
Bizim askerlerimizin
(İslâm askerlerinin) dâr-ı harbde iken ikâmete niyet
etmeleri niçin doğru olmaz?
Vatan nedir, kaç kısma
ayrılır? İkâmet vatanı ile asıl vatandan kasdolunan
şey nedir? Konaklama vatanı ne demektir? Asıl vatanla ikâmet vatanını hangi şey
geçersiz kılar? Konaklama vatanı muteber midir?
Yolcuyla ilgili
olup mukîmi ilgilendirmeyen birtakım hükümler var ki şunlardır:
Daha önce de
bahsedildiği gibi yolcular, hayvan üzerinde namaz kılabildikleri halde mukîm olanlar
kılamazlar.
Yolcular mestler
üzerine üç gün üç gece, mukîm olanlar ise bir gün bir | gece meshederler.
Yolcular sağlıklı
olsalar bile ramazan orucunu, daha sonra kaza etmek şartıyla tutmayabilirler,
mukîm olanlar özürsüz olarak ramazanda oruç yiyemezler.
Mukîm olanların aksine
yolcuların, cuma namazını bayram namazlarını kılmaları ve kurban kesmeleri şart
değildir.
Öte yandan hür bir
kadının, yanında bir mahremi olmadan şer'an seferi .
sayılabilecek bir yolculuğa çıkması doğru değildir.
Ve nihayet dört rek'atlı (farz) namazlar (yolculuk sebebiyle) iki rek'at kılınır.
İster bu yolculuk hacca
gitmek gibi ibâdet maksadıyla yapılsın, ister gezi ve ticaret için yapılsın,
isterse yol kesmek gibi günah olan bir iş için yapılsın biz Hanefîlerce bu
yolculuklar arasında herhangi bir fark yoktur. Ama îmam Şafiî ve Mâlik (Radıyallahu anhüma): "Yolcu
olan âsî, tıpkı mukîm gibidir bunlar hakkında ibâdetlerin ahkâmında herhangi
bir değişiklik olmaz" demişlerdir. İmam Şafiî bir de demiştir ki:
"Meşru bir sebeple yola çıkanlar öğle ve ikindi namazlarını birleştirip
aynı vakitte, akşam ve yatsı namazlarım da birleştirerek ikisini aynı vakitte
kılabilirler." Bu namazlardan ikincisini, birincisinin vaktinde kılmaya cem'u takdim, birincisini ikincisinin vaktinde kılmaya ise
cem'u te'hîr denir ki, bize
göre bu uygulama sadece hacda geçerlidir.
Bilindiği gibi
biri ilmî, diğeri amelî olmak üzere iki türlü farz vardır. Burada! zikredilen
farz, meselâ öğle namazı gibi ilmî farzdır ki, bu ifâde ile vitir gibi| vacip
namazlar istisna ediliyor. "Dört rek'atlı
namaz" tabiriyle de akşs namazı gibi üç ve sabah
namazı gibi iki rek'ath namazlar istisna tutuluyor.|
Yolcular sadece öğle, ikindi ve yatsı namazlarını kısaltırlar, yani ikişei rek'at kılarlar.
Müstakil olmak, kendi başına karar verme durumunda
olmak, vereceği ka rarlarda
başkasına bağımlı olmamak demektir.
Azimet, Arap
dilinde kesin istek ve irâdeye denir. Nitekim Allah Teâlâ:
"Ne var ki o,
(ahdi) unuttu. Onda
azim de bulmadık." (Tâ-Hâ,
H5) buyurmaktadır. Yani yaptığı işten dönmeyecek kesin bir niyete de
sahip değildi demektir. Şer'î yönden ise azimet; emredilen birşeyin
anzî herhangi bir değişikliğe uğramadığı ve meşru
olduğu ilk şeklinden ibarettir. Bunun mukabili ruhsattır. Ruhsat, kolaylık
demektir. Şer'î yönden ise ruhsat, anzî şeylerden
biriyle ilgili olarak meşru olan şeyden ibarettir. Bu iki tâbir, aşağıdaki
misalle (daha iyi) anlaşılacaktır: Ramazan orucunun farz oluşunu ele alalım;
meselâ bu, ilk meşru olduğunda herhangi arızî bir şeyle ilgili değildi. Daha
sonra yolculuk, hastalık ve bunlar gibi şer1 an muteber olan arızî sebeplerle (ramazan
orucunun) yenilmesine izin verildi. Dolayısıyla oruç, herhangi bir özrü
bulunmayan mukîm kimselere göre azimettir. Ama yolcuların veya özrü
bulunanların orucu yemelerine izin verilmesi bir ruhsattır. Ruhsatla ilgili
hükümlerden biri de mükellefin, ruhsatla yahut azimetle amel etmekte serbest
olmasıdır. Yolcunun orucu yemesine izin verilmesi bir ruhsattır. Binâenaleyh,
yolcunun orucu yemesi de tutması da caizdir. (Namazı) kısaltmak azîmettir
demek, yolcunun (meselâ) öğle namazını dört rek'at
kılması caiz olmaz demektir. Bunun hikmeti şudur: Bu iki rek'at,
yolculara ilk defa böyle farz olmuştur. (Meselâ) öğle namazı (yolculara) önce
dört rek'at farz olmuş ve sonra da arız olan bir
özürden dolayı (onlara) kolaylık gösterilmiş değildir.
Yolcunun bu namazı ancak ilk tahiyyâta
oturması şartıyla doğru olur.
Çünkü
(yolcuya göre) bu, son oturuştur. Bu farz oturuştan sonraki iki reltat, (yolcuya göre) nafile sayılır.
Bilindiği
gibi farzın üzerine nafile kılmak caizdir. Bunun mekruh oluşu, sadece vacip
olan selâmın asıl yerinden
tehir edilişinden
dolayıdır.
Çadırda kalan Araplar gibi.
askerlerimiz tabiriyle îslâm
askerleri, dâr-ı harb ile de kendileriyle harbettiğimiz kâfirlerin ülkesi kasdolunmaktadır.
Bizim askerlerimizin, düşmanlara ait bir şehri muhasara etseler bile orada
ikâmete niyet etmeleri uygun değildir. Çünkü sürekli kalıp kalmayacakları belli
değildir.
Asîler
tabiriyle kendi devlet reislerine başkaldıran Müslümanlar kasdolunmaktadır.
Yani mukîm iken
dört rek'atlı bir namazı kaçıran ve yolculukta kaza
etmek isteyen kimse bunu dört rek'at olarak kaza
eder. (Öte yandan) yolculukta, meselâ öğle namazını kılamayan bir kimse bu
namazı mukîm iken kaza etmek istediğinde iki rek'at
olarak kaza eder. Çünkü namaz hangi haldeyken kaçınlmışsa,
o hal dikkate alınır. İçinde bulunduğu vaktin son anında insan, yolcuysa yolcu,
mukîm ise mukîm olarak değerlendirilir.
Burada anlatılmak istenen şudur: Az veya çok bir
müddet İçin herhangi bir yerde geçici olarak yerleşilen ikâmet ve konaklama
vatanları, asıl vatanı vatan olmaktan çıkarmaz; bunlar ancak asıl vatana
dönmekle, yahut kendi ayarlarmdaki bir başka geçici
vatana yerleşmekle veya yolculukla vatan olmaktan çıkarlar. Öte yandan geçim
temini, evlenmek ve benzeri sebeplerle sürekli olarak yerleşilen yer, bir
önceki asıl vatanı vatan olmaktan çıkarır; çünkü bu ikinci vatan, özellik
olarak birincinin ayarındadir. (Mütercim)