210- باب فضل يوم الجمعَة ووُجوبها والاغتِسال لها
والتطيّب والتبكير إليها
والدعاء يوم الجمعة والصلاة على النبيّ صلى الله عليه وسلم فيه
وبيان ساعة الإجابة واستحباب إكثار ذكر الله بعد الجمعة
CUMA GÜNÜNÜN
FAZİLETİ
CUMA GÜNÜNÜN FAZİLETİ
VE CUMA NAMAZININ FARZ OLUŞU, CUMA NAMAZI İÇİN BOY ABDESTİ ALMANIN,
GÜZEL KOKU
SÜRÜNÜP ERKENDEN CÂMİYE GİTMENİN, CUMA GÜNÜ DUA
ETMENİN, RESÛL-İ EKREM’E SALAVÂT GETİRMENİN, O GÜN
DUALARIN KABUL OLUNDUĞU ZAMANI BEKLEMENİN VE CUMA
NAMAZINDAN SONRA ALLAH TEÂLÂ’YI ÇOK ZİKRETMENİN SEVABI
Âyet
فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانتَشِرُوا فِيالْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن
فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيراًلَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
[10]
1. “Cuma namazı
kılınınca yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lutfundan isteyin. Allah’ı çok
zikredin ki kurtuluşa eresiniz.”
Cum’a sûresi (62), 10
Cuma namazından önce
ve sonra kılınacak sünnet namazlar hakkında 1129 numaralı hadiste bilgi
verilmiştir. Bu âyet-i kerîmenin bulunduğu Cuma sûresinin dokuzuncu
âyetinde cuma ezanı okununca, işi gücü bırakıp Allah’ı anmak üzere cuma
namazı kılınması gerektiği belirtilmekte, açıklamakta olduğumuz
yukarıdaki onuncu âyette de cuma namazını kıldıktan sonra herkesin
tamamen serbest olduğu, dilediği şekilde hareket edebileceği ifade
edilmektedir. Diğer bir söyleyişle, cuma namazını kılan kimsenin bu
görevini yerine getirmiş olduğu, şayet ticaretinin başına dönmek
istiyorsa dönebileceği, ilim öğrenmek istiyorsa tekrar kitaplarının
başına oturabileceği, ibadet etmek istiyorsa dilediği şekilde ibadet
edebileceği, hatta dinlenmek istiyorsa dinlenebileceği ortaya
konmaktadır. Âyet-i kerîmedeki “yeryüzüne dağılın” ifadesi kesin bir
emir değildir. Artık herkesin dilediğini yapmakta serbest olduğu yönünde
bir açıklamadır.
Âyet-i kerîmenin
devamındaki “Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz” buyruğu, cuma
namazı kılanlara bir hatırlatma ve uyarı mâhiyetindedir.
Yüce Rabbimiz
bu kısa
ve özlü
tavsiyesi ile
bize şöyle
demektedir:
Siz cuma namazını
kılmakla bir görevi yerine getirdiniz, artık dağılıp gidebilirsiniz; ama
kendinizi büsbütün dünyaya kaptırmayın. Kalbinizi devamlı surette canlı
ve uyanık tutabilmek için işinizin başında veya evinizde iken yahut bir
yere gelip giderken Allah’ın adını anıp zikrederek, zaman zaman Kur’an
okuyarak, nâfile namazlar kılarak, Allah’ın kullarına ve diğer
mahlûkatına iyi davranıp hizmet ederek, O’nun size esirgemeden verdiği
lutufları düşünerek Cenâb-ı Hakk’ı her fırsatta anıp zikredin. Böyle
davranırsanız Allah’ın rızâsını kazanabilir ve dolayısıyla kurtuluşa
erebilirsiniz.
Hadisler
1149- وعَنْ أَبي هُريرةَ
رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ، قالَ : قالَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم :
«خيْرُ يوْمِ طلعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ يَوْمُ الجُمُعَةِ : فِيهِ خُلِقَ
آدمُ ، وَفيه أُدْخِلَ الجَنَّةَ ، وفيه أُخْرِجَ مِنْهَا »
رواه مسلم .
1149.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Üzerine güneş
doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o gün
yaratıldı, o
gün cennete
konuldu ve
yine o
gün cennetten
çıkarıldı.”
Müslim, Cum`a 17, 18.
Ayrıca bk. Tirmizî, Cum`a 1, 2; Nesâî, Cum`a 4, 45
Açıklamalar
Hadîs-i şerîfte,
üzerine güneş doğan gün ifadesiyle, bütün günler kastedilmekte ve
cumadan daha hayırlı bir günün bulunmadığı anlatılmaktadır. Esasen
günler birbirinin aynı olduğu için aralarında bir fark bulunmamakla
beraber, günleri birbirinden farklı kılan şey, o günlerde meydana gelen
olaylardır. Cuma gününü değerli yapan da, ibadetler içinde en büyük
öneme sahip olan cuma namazının o gün kılınmasıdır. Zira cuma günü
müslümanlar, cuma namazı kılmak maksadıyla bir araya gelir, beraberce
ibadet edip Allah’a kulluklarını arzeder, dua ve niyazda bulunurlar.
Bunun sonucunda, içlerindeki iyi insanlar sayesinde bir kısmının duası
kabul edilir, bir kısmının günahı bağışlanır. İşte bundan dolayı,
ramazanı ayların sultanı saydığımız gibi, cumayı da günlerin sultanı
sayarız.
Cuma gününe üstün
değer kazandıran hususlardan biri de, 1158 ve 1159 numaralı hadislerde
görüleceği üzere, duaların kabul edildiği bir vaktin bu günde
bulunmasıdır.
Cuma gününden sonraki
en değerli gün, arefe günüdür. Arefe gününe üstün değer
kazandıran husus, cuma namazında mü’minlerin buluşmaları gibi, arefe
gününde de Arafat’ta bir araya gelip Allah’a dua ve niyazda
bulunmalarıdır. Bazı âlimler arefe gününü cuma gününden daha üstün
saymışlardır. Arefeyi yılın, cumayı da haftanın en hayırlı günü saymak
suretiyle böyle bir ayırım ortadan kalkmış olur. Şayet bir de cuma günü
arefeye denk gelirse, o gün kesinlikle en değerli gündür. Böyle bir güne
tesadüf eden haccın hacc-ı ekber sayılması da bu
sebepledir. İnsan
hacc-ı ekberi
ganimet bilmeli
ve o
günü ibadetlerle
değerlendirmelidir.
Cuma günü ile arefe
gününün en makbul günler sayılması bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. O
da kullarının topluca ibadet edip yalvarmalarından Cenâb-ı Hakk’ın
memnun ve hoşnut olduğu, bu sebeple bazı kullarını bağışlayıp bazısının
dualarını kabul ettiğidir.
Resûl-i Ekrem
Efendimiz, yukarıdaki hadîs-i şerîfte, cuma günü meydana gelen üç önemli
olayı haber vermektedir. Bunlar Hz. Âdem’in o gün yaratılması, o gün
cennete konulması ve o gün cennetten dünyaya indirilmesidir. Başka
hadislerde, bunlara ilâveten, Hz. Âdem’in tövbesinin o gün kabul
edildiği ve kıyametin o gün kopacağı belirtilmektedir (Tirmizî, Cum`a 1,
2; Nesâî, Cum`a 45).
Hz. Âdem’in cennetten
çıkmasını, oradan atılma ve kovulma gibi düşünenler olabilir. Hz.
Âdem’in cennetten çıkması, ilâhî kader gereğince dünyanın insanla,
özellikle peygamberler ve Allah’ın veli kullarıyla şereflenip
süslenmesine vesile olmuş, Hz. Âdem de bu suretle Allah’ın yeryüzündeki
halifesi olma şerefine ermiştir.
Hz. Âdem’in cennetten
çıkmasını makbul bir şey saymayanlar, onun cuma günü vefat etmesini de
aynı şekilde iyi bir hâdise saymayabilirler. Halbuki Hz. Âdem vefat
etmek suretiyle, dünya gurbetinden kurtulup asıl vatanı olan cennete
dönmüştür.
Kıyametin kopması da
böyle anlaşılmalı ve kıyamet, mü’minler için Allah’ın cemâline ve
sayısız nimetlerine kavuşma sürecinin başlaması sayılmalıdır.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Cuma günü en
hayırlı gündür.
2. Hz. Âdem o gün
yaratılmış, o gün cennete konulmuş, Allah’ın halifesi olsun diye o gün
yeryüzüne indirilmiştir.
3. İnsan cumanın
faziletini bilmeli, iyilikler ve ibadetler yaparak bu günü
değerlendirmelidir.
1150- وَعَنْهُ قَالَ : قال
رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
« مَنْ تَوَضَّأَ فأَحْسَنَ الوُضُوءَ ثُمَّ أَتى الجُمُعَةَ، فاسْتَمَعَ
وَأَنْصتَ ، غُفِرَ لَهُ ما بَيْنَه وَبَيْنَ الجُمُعَةِ وزِيَادة ثَلاثَةِ
أَيَّامٍ ، وَمَنْ مَسَّ الحَصَى ، فَقَدْ لَغَا »رواه
مسلم .
1150.
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse güzelce
abdest alarak cuma namazına gelir, hutbeyi ses çıkarmadan dinlerse, iki
cuma arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahları bağışlanır. Kim
hutbe okunurken çakıl taşlarıyla oynarsa, boş ve mânasız bir iş yapmış
olur.”
Müslim, Cum`a 27. Ayrıca bk. Müslim, Cum`a 26; Ebû Dâvûd, Salât 203;
Tirmizî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkâmet 62, 81
Bir sonraki hadisle
birlikte açıklanacaktır.
1151- وَعَنْهُ عَنِ
النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قالَ :
« الصَّلَواتُ الخَمْسُ والجُمُعةُ إلى الجُمعةِ ، وَرَمَضَانُ إلى
رمَضَانَ ، مُكَفِّرَاتٌ ما بيْنَهُنَّ إذا اجْتُنِبَتِ الكبَائِرُ »
رواه مسلم .
1151.
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Büyük günahlardan
kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan,
aralarında geçen günahlara keffaret olur.”
Müslim, Tahâret 16.
Ayrıca bk. Müslim, Tahâret 14, 15
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz
ilk hadîs-i şerîfte cuma namazının önemine işaret etmekte, bu namazı
usûlüne uygun olarak kılan kimsenin on günlük günahının bağışlanacağını
müjdelemektedir. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem cuma
ibadetinin biri bedenî, diğeri de ruhi olmak üzere iki şartından söz
etmekte, bedenî hazırlığın, sünnetlerine ve edeplerine uygun şekilde
güzelce abdest almak, hatta 1153. hadiste tavsiye edileceği üzere boy
abdesti almak olduğunu söylemekte, ruhi hazırlığın da cuma hutbesi
okunurken, hiçbir şeyle ilgilenmeden ve kimseyle konuşmadan hutbeyi
dinlemek olduğunu belirtmektedir. Zira hutbe okunurken konuşulan her
gereksiz söz, yapılan her mânasız iş bu önemli ibadetin sevabını
kaybetmeye yol açar.
Birinci hadiste
müslümanların hutbe okunurken çakıl taşlarıyla oynamaktan menedilmeleri
bize târihî bir gerçeği hatırlatmaktadır. Peygamber Efendimiz zamanında
mescidlerin zemini kum ve topraktı. Bu sebeple bazı sahâbîler, hutbe
okunurken, secde edecekleri yerlerdeki çakıl taşlarını alıp kenara
koymaya çalışırlardı. Bu basit meşgale insanın hem bedeni hem de ruhuyla
kendini ibadete vermesine engel olduğundan, Allah’ın Resûlü hutbe
dinlerken başka bir şeyle oyalanmamayı tavsiye etmektedir.
Her iki hadîs-i
şerîfte belirtilen ve bizim için hayâtî öneme sahip bir mesele de, farz
ibadetlerin küçük günahların affına vesile olmasıdır. Buna göre insanın
gönül huzuru ile bir vakitten öteki vakte kadar kıldığı beş vakit namaz,
cuma namazı ve samimiyetle tuttuğu ramazan orucu, aynı cinsten bir diğer
farzın yapılacağı zamana kadar işlenen küçük günahların bağışlanmasına
imkân vermektedir. İnsanoğluna sunulan böyle bir imkân, Cenâb-ı Hakk’ın
kulunu ne kadar sevdiğinin ve iki cihanda bahtiyar olması için ona büyük
fırsatlar verdiğinin en güzel delilidir.
Şu da unutulmamalıdır
ki, bu hadisler ile benzeri hadislerde bağışlanacağı belirtilen küçük
günahlar, insanın Allah’a karşı sorumlu olup da yapmadığı görevleridir;
diğer bir söyleyişle insan üzerindeki Allah hakkıdır. Küçük günahların
bağışlanması, büyük günahlardan sakınma şartına bağlıdır. Kul haklarının
affedilmesi ise, kendisine karşı haksızlık yapılan insanın hoşnut
edilmesiyle mümkün olabilir. Bununla beraber Allah Teâlâ’nın haksızlığa
uğrayan kulunu razı ve hoşnut edip haksızlık eden kulunu bağışlaması da
pekâlâ mümkündür. Büyük günahlara gelince, onların bağışlanması ya
samimi bir tövbe ile veya Cenâb-ı Mevlâ’nın lutuf ve keremiyle mümkün
olur.
Açıklamakta olduğumuz
1150. hadis, cuma namazının en üstün ibadet olduğunu açıkça ifade
etmektedir. Zira beş vakit namaz sadece öteki vakte, ramazan orucu
sadece öteki ramazana kadar işlenen küçük günahların bağışlanmasına
vesile olduğu halde, cuma namazı öteki cumaya kadar yapılan günahların
bağışlanmasına vesile olduktan başka, ayrıca üç günlük günahın daha
silinmesine imkân vermektedir. Ancak bu imkânı elde edebilmek için,
hadisin baş tarafındaki iki şartı, yani güzelce abdest alma ve hutbeyi
bir şeyle oyalanmadan ve konuşmadan sükûnetle dinleme gereğini
unutmamalıdır.
Bazı ibadetlerin
küçük günahların bağışlanmasına vesile olduğu âyet-i kerîmelerden de
anlaşılmaktadır: “İyilikler kötülükleri (günahları) giderir” [Hûd
sûresi (11), 114], “Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız,
kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere koyarız” [Nisâ sûresi
(4), 31] âyetleri bu ilâhî ihsânı ve bağışı göstermektedir.
İnsan bu güzel imkânı
değerlendirmeli, iyilikler ve ibadetler yaparak Cenâb-ı Hakk’ın bağışına
lâyık olmaya çalışmalıdır. Bu güzel ibadetler sayesinde insanın
bağışlanacak küçük günahı kalmasa bile, bu ibadetler onun derecesinin
artmasına, belki de Cenâb-ı Mevlâ’nın lutfuyla büyük günahlarının
hafiflemesine vesile olacaktır.
1151. hadisin
benzerleri 130 ve 1047 numaralarla geçmiştir.
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Cuma namazına
gitmeden önce güzelce abdest almalı, hatta mümkünse boy abdesti
almalıdır.
2. Cuma hutbesi
sükûnetle dinlenmeli, hutbe okunurken hiçbir şeyle meşgul olmamalıdır.
3. Beş vakit namaz,
cuma namazı ve ramazan orucu, büyük günahlardan sakınıldığı takdirde,
öteki vakte, öteki cumaya ve öteki ramazana kadar yapılacak küçük
günahların bağışlanmasına vesile olur.
4. Büyük günahların
bağışlanması için, o günahlardan samimi bir şekilde tövbe etmek gerekir;
tövbe edilememişse, o günahı Cenâb-ı Hakk’ın bağışlaması umulur.
1152- وَعَنْهُ وعَنِ ابنِ
عُمَرَ رَضِيَ اللَّه عَنْهُمْ ، أَنَّهما سَمِعَا رسولَ اللَّه صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقولُ عَلَى أَعْوَادِ مِنْبَرِهِ :
« لَيَنْتَهِيَنَّ أَقْوَامٌ عَنْ وَدْعِهِمُ الجمُعَاتِ ، أَوْ
لَيَخْتِمَنَّ اللَّه على قُلُوبِهمْ ، ثُمَّ ليَكُونُنَّ مِنَ الغَافِلينَ
» رواه مسلم .
1152.
Ebû Hüreyre ile İbni Ömer radıyallahu anhüm’den rivayet
edildiğine göre bu iki sahâbî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
minber üzerinde şöyle buyurduğunu duymuşlardır:
“Bazı kimseler
cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Allah Teâlâ onların
kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.”
Müslim, Cum`a 40.
Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 2; İbni Mâce, Mesâcid 17
Açıklamalar
Bu hadis cuma
namazının önemini bir kere daha belirtmekte ve onun vazgeçilmezliğini
âdeta perçinlemektedir. Bir önceki hadisin açıklamasında görüldüğü üzere
en önemli namaz cuma namazıdır. Bu sebeple cuma günü her müslümanın
diğer müslüman kardeşlerinin arasında bu namazı gönül uyanıklığı içinde
kılması gerekir.
Cuma namazının
değerini anlamayan, bu namazın kendilerine verilmiş bir lutuf olduğunu
kavramayan kimseler, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in belirttiğine göre,
kusurlarının farkına varıp cuma namazına başlama imkânına sahiptirler.
Cuma namazını ihmal ederek kendilerine yazık eden bu kimseler şayet
hatalarından geri dönmezlerse, onları feci bir âkıbet beklemektedir. O
da kalplerini Allah Teâlâ’nın büsbütün mühürlemesi, yani lutfunu ve
keremini onlardan büsbütün kesmesi, bunun sonucunda ilâhî hidâyeti bir
daha kabul edemeyecek mânevî bir çöküntüye düşmeleridir. Bir hadîs-i
şerîfte bu ihmal üç cuma ile sınırlandırılmıştır. Bu
durumu Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
belirtmektedir: “Cuma
namazlarını önemsemeyerek
üç hafta
cuma namazı
kılmayan kimsenin kalbini Allah Teâlâ mühürler” (Ebû Dâvûd,
Salât 204; Tirmizî,
Cum`a 4; Nesâî, Cum`a 2; İbni Mâce, İkâmet 93). Cuma namazını
önemsememek, hiçbir özrü, mâzereti olmadan bu namazı kılmamak demektir.
Cuma namazını küçümsediği veya inkâr ettiği için kılmayanlara gelince,
onlar zaten dinden çıkmış olacakları için konumuzun dışında
kalmaktadırlar.
Görüldüğü üzere
hiçbir mazereti bulunmadığı halde cuma namazına gitmeyen kimse, mânevî
bakımdan kötü bir noktadadır. Böyle birinin cuma namazına gitmemek
suretiyle işlediği günahı bağışlatmak için ancak tövbe etmesi gerekir.
Bununla beraber kusurundan dolayı Cenâb-ı Hak’tan af dilediğini
göstermek maksadıyla varsa bir dinar, yoksa yarım dinar tutarında sadaka
vermesini Peygamber Efendimiz tavsiye etmektedir.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Cuma namazı
müslüman erkeklerin mutlaka kılması gereken bir ibadettir.
2. Hiçbir mâzereti
olmadan cuma namazını kılmayan kimseler şayet bu tutumlarından
vazgeçmezlerse, Allah Teâlâ onların kalplerini mühürler, yani onlardan
lutfunu keser; böylece o kimseler artık Allah’ı düşünmezler.
1153- وَعَن ابنِ عُمَرَ
رَضِيَ اللَّه عَنْهُمَا ، أَنَّ رَسولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم ، قالَ : «إِذا
جاَءَ أَحَدُكُمُ الجُمُعَةَ ، فَليَغْتَسِلْ »
متفقٌ عليه .
1153.
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz cuma
namazına gideceği zaman boy abdesti alsın.”
Buhârî, Cum`a 2, 5,
12; Müslim, Cum`a 1, 2, 4; Tirmizî, Cum`a 3; Nesâî, Cum`a, 7, 25; İbni
Mâce, İkâmet, 80
1155 numaralı hadisle
birlikte açıklanacaktır.
1154- وعن أبي سعيدٍ
الخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ، أَنَّ رسولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم قالَ:
« غُسْلُ يَوْمِ الجُمُعَةِ وَاجِبٌ على كلِّ مُحْتَلِمٍ »
متفقٌ عليه .
المُراد
بالمُحْتَلِمِ :
البَالِغُ . وَالمُرَادُ
بِالوُجُوبِ :
وَجُوبُ اختِيَارٍ ، كقْولِ الرَّجُلِ لِصَاحِبِهِ حَقُّكَ وَاجِبِ عليَّ ،
واللَّه أعلم .
1154.
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her bâliğ olan
kimseye cuma günü boy abdesti almak gereklidir.”
Buhârî, Ezan 161,
Cum`a 2, 3, 12; Müslim, Cum`a 5, 7; Ebû Dâvûd, Tahâret 127; Nesâî, Cum`a
2, 6, 8, 11; İbni Mâce, İkâmet 80
1155 numaralı hadisle
birlikte açıklanacaktır.
1155- وَعَنْ سَمُرَةَ
رَضِيَ اللَّهُ عنْهُ قالَ : قالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم :
« مَنْ تَوَضَّأَ يَوْمَ الجمعة فَبِها ونعمت ، ومن اغتسلَ فالغُسْل أفضَل
» . رواه أبو داود ، والترمذي وقال : حديث حسن .
1155.
Semüre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim cuma günü
abdest alırsa ne iyi eder; hele boy abdesti alırsa, o daha iyidir.”
Ebû Dâvûd, Tahâret
128; Tirmizî, Cum`a 5. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 9
Açıklamalar
Yukarıdaki üç
hadiste, cuma namazına gitmeden önce boy abdesti almanın (gusletmenin)
önemi belirtilmektedir. Birinci hadiste Resûlullah Efendimiz cuma
namazına gidecek herkese boy abdesti almayı tavsiye etmektedir. İkinci
hadiste bu tavsiyeyi daha ileri götürmekte ve erginlik çağına giren
herkesin cuma namazına gitmeden önce boy abdesti almasının gerekli
(vâcip) olduğunu belirtmektedir. Üçüncü hadiste ümmetini bu konuda fazla
sıkıntıya sokmamak düşüncesiyle olmalı ki, abdest almanın yeterli
olduğunu, ama boy abdesti almanın çok daha iyi olacağını söylemektedir.
Peygamber Efendimiz
zamanındaki müslümanlar, kendi işini kendi gören kimselerdi. Cuma namazı
vaktine kadar işlerinde çalışır, cuma vakti yaklaşınca işlerini bırakıp
üzerlerindeki iş elbisesiyle namaza gelirlerdi. Bu sebeple vücutları
ağır kokardı. Peygamber Efendimiz bunun üzerine ashâbına “Cuma günü
yıkansanız” buyurdu (Buhârî, Cum`a 16, Büyû` 15; Müslim, Cum`a 6).
Daha sonra muhtelif hadislerinde bu mesele üzerinde durdu.
Hz. Ömer’in bu
konudaki tavrı, cuma namazı için boy abdesti almanın farz olmasa bile
önemli bir dinî gelenek olduğunu göstermektedir. Hilâfeti yıllarında
birgün Hz. Ömer cuma hutbesi okurken Hz. Osman mescidden içeri girdi.
Onun cuma namazına vaktinde gelmemesini doğru bulmayan Hz. Ömer,
konuşmasını keserek namaza niçin vaktinde gelmediğini sordu. Hz. Osman
da o gün bir meşgalesi bulunduğunu, evine döndüğü zaman ezan okunduğunu,
vakit geçirmeden çabucak abdest alıp geldiğini söyledi. Bunun üzerine
Hz. Ömer “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, biriniz cuma
namazına gideceği zaman boy abdesti alsın, buyurduğunu bildiğin halde
sadece abdestle yetindin öyle mi?” diye çıkıştı (Buhârî, Cum`a 2, 5;
Müslim, Cum`a 3, 4). Bu ihtarıyla Hz. Ömer hem cuma namazına geç
kalınmaması gerektiğini hatırlattı hem de namaza gelirken boy abdesti
almanın uygun olacağını anlattı. Şayet cuma namazı için boy abdesti
almak şart olsaydı Hz. Osman câmiye mutlaka guslederek gelirdi;
gusletmeden geldiğini öğrenen Hz. Ömer de onu mutlaka boy abdesti almak
üzere geri gönderirdi.
Cuma namazına
gitmeden önce gusletmek konusundaki hadislerin tamamı gözden geçirildiği
zaman, cuma namazı için boy abdesti almanın farz olmadığı anlaşılmakta,
boy abdesti alarak cumaya gitmenin ve böylece huzurlu bir havada namaz
kılmanın insana büyük sevap kazandıracağı ortaya çıkmaktadır. Cuma
namazına yakın bir saatte gusletmek, câmiye daha temiz bir şekilde
gitmeyi sağlasa bile, daha önce gusletmekte hiçbir sakınca yoktur.
Yine bu konudaki
hadislerden anlaşılan bir diğer husus da boy abdestinin cuma gününden
dolayı değil, cuma namazına gidileceğinden dolayı alınması gereğidir.
Zira güzelce yıkanmadan, vücudundaki kiri, yağı, pis kokuyu temizlemeden
camiye giden kimsenin oradaki müslümanları rahatsız edeceği şüphesizdir.
Boy abdesti alarak vücudunu temizleyen kimse, o günün müslümanlar için
bir bayram günü olduğunu dikkate almalı, kirli iş elbisesini çıkrmalı,
temiz elbisesini giyerek namaza gitmelidir. İş verenlerin bunu dikkate
alması, işçilerinin cuma namazına temiz bir şekilde gitmeleri için
gerekli imkân ve şartları hazırlamaları dinî bir görevdir. Şüphesiz
devletin de bu konu da gerekli imkânları hazırlaması lâzımdır. Cuma
namazı için boy abdesti alma tavsiyesinin, çeşitli sebeplerle cuma
namazına gidemeyen müslümanlar ile cuma namazına gitmeyen hanımları
kapsamadığı ise bellidir. 1154 numaralı hadisin diğer rivayetlerinde
cuma namazına gitmeden önce boy abdesti aldıktan başka dişleri
temizlemek ve güzel koku sürünmek de tavsiye edilmektedir. Ter kokusunu
önemli ölçüde gidermeye yarayan güzel koku sürünme meselesi bir sonraki
hadiste ele alınacaktır.
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Cuma namazı için
sadece abdest almak yeterli olmakla beraber boy abdesti almak sünnettir;
dolayısıyla daha sevaptır.
2. Cuma günü
müslümanların bayramıdır. Böyle değerli bir günde ter kokan vücuduyla
camiye giderek müslümanları rahatsız etmeye kimsenin hakkı yoktur.
3. Ağır işlerde
çalışan kimselerin cuma ibadetlerine tertemiz gidebilmeleri için, iş
verenler gerekli imkânları sağlamalıdır.
1156- وَعَنْ سَلمَانَ
رَضِيَ اللَّه عنه ، قال : قَالَ رَسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم :
« لا يَغْتَسِلُ رَجُلٌ يَوْمَ الجُمُعةِ ، ويَتَطَهرُ ما استَطَاعَ مِنْ
طُهْرٍ ، وَيدَّهِنُ مِنْ دُهْنِهِ ، أَو يَمَسُّ مِن طِيبِ بَيتِهِ ،
ثُمَّ يَخْرُجُ فلا يُفرِّق بَيْنَ اثَنيْنِ ، ثُمَّ يُصَلِّي مَا كُتِبَ
لَهُ ، ثُمَّ يُنْصِتُ إذا تكَلَّم الإِمَامُ ، إِلاَّ غُفِرَ لهُ ما
بَيْنَه وبيْنَ الجُمُعَةِ الأخرَى »
رواه البخاري .
1156.
Selmân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse cuma
günü boy abdesti alarak elinden geldiğince temizlenir, saçını sakalını
yağlayıp tarar veya evindeki güzel kokudan süründükten sonra câmiye
gider, fakat orada yan yana oturan iki kimsenin arasını açmaz, sonra
Allah Teâlâ’nın kendisine takdir ettiği kadar namaz kılar, daha sonra
sesini çıkarmadan imamı dinlerse, o cumadan öteki cumaya kadar olan
günahları bağışlanır.”
Buhârî, Cum`a 6, 19.
Açıklamalar
Resûl-i Ekrem
Efendimiz bu hadîs-i şerîfte cuma namazına gidecek bir müslümanın bu
müstesnâ ibadete evinde nasıl hazırlanması, câmiye varınca orada nasıl
davranması ve hutbeyi nasıl dinlemesi gerektiğini anlatmaktadır. Bu
hadis cumanın bir bayram günü olduğunu belirtmekte, câmide diğer
kardeşleriyle kaynaşıp bütünleşecek olan müslümanın, bu ilâhî dâvete
titizlikle hazırlanması gerektiğini öğretmektedir.
Buna göre bir
müslüman önce dış temizliği yapacak, tırnaklarını kesecek, uzayan ve
kirlenmiş olan saçını, sakalını, bıyığını düzeltip yıkayacak, dişlerini
misvakla temizleyecek veya fırçalayacak, bedeninde temizlemesi gereken
yerler varsa temizleyecek, güzelce boy abdesti alacak, sonra da temiz
elbiselerini giyecektir.
Hadîs-i şerîfteki
“yağlanma” ifadesi günümüzün insanına fazla birşey ifade etmeyebilir.
Ama Resûl-i Ekrem Efendimiz zamanında ve özellikle Arabistan
yarımadasında yaşayan kimselerin uzun saç ve sakalları hem sıcak iklimin
hem de toz toprağın tesiriyle, bakım yapmadıkları takdirde, kısa zamanda
kirlenip keçelenirdi. Kirlenen saç ve sakallarını ancak yağladıktan
sonra yumuşatarak tararlardı.
Cuma namazına giden
kimsenin hem bayram sevincini daha canlı bir şekilde hissedebilmek hem
de câmideki ter kokusu sebebiyle ağırlaşacak olan havayı bir ölçüde
hafifletmek maksadıyla güzel koku sürünmesi tavsiye edilmektedir.
Hadisimizde geçen “evindeki güzel kokudan sürünme” ifadesi, kendisine
mahsus kokusu bulunmayan kimseleri hedef almakta, onların hanımlara
mahsus olup erkekler için yadırganmayacak kokulardan bir miktar
sürünmeleri istenmektedir.
Yukarıdan beri
anlatıldığı şekilde hazırlıklarını tamamlayan bir kimse, başka
hadislerden de öğrendiğimiz gibi, cumaya gitmek üzere evinden erken bir
saatte çıkacak ve namaza yaya olarak sâkin bir şekilde yürüyerek
gidecek, yaya da gitse, binitli de gitse yolda kimseyi rahatsız
etmeyecektir. Camiye vardığı zaman boş bulduğu yere oturacak, yer
bulamamak gibi bir sebeple yanyana oturan ve aralarında boşluk
bulunmayan iki kimseyi, aralarına girmeye çalışarak rahatsız
etmeyecektir. Şayet ön saflarda boşluk varsa, geride oturanların
arasından geçip öne doğru ilerleyecek; ilerideki saflarda boşluk yoksa,
cemaatin omuzlarından atlayarak öne geçmeye çalışmayacaktır. Hutbeyi
rahatça dinleyebileceği bir yer varsa oraya, değilse uygun olan bir yere
geçip oturacak ve hutbeyi sükûnetle dinleyecektir. Hatta bazı âlimlerin
belirttiğine göre bu sırada selâm almak da dahil olmak üzere hiçbir
şeyle meşgul olmayacaktır.
Gerek câmiye giderken
yolda kimseyi rahatsız etmeme gerek câmiye varınca oturanları incitmeme
esası, güzel dinimizin insana verdiği değerin ve saygının pek güzel bir
ifadesidir. Ben cumaya gidiyorum diye kimsenin bir başkasını rahatsız
etmeye hakkı yoktur.
Câmiye giden
kimsenin, şayet vaaz edilmiyor veya Kur’an okunmuyorsa,
tahiyyetü’l-mescid veya nâfile namaz yahut kaza namazı gibi bir miktar
namaz kılması uygun olur.
Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem, usûlüne uygun şekilde hazırlanarak cuma
namazını kılan kimsenin, 1150 ve 1151 numaralı hadislerde de
belirtildiği üzere, öteki cumaya kadar yapacağı veya geçen cumadan bu
cumaya kadar yaptığı küçük günahların bağışlanacağı müjdesini
vermektedir. Hadîs-i şerîfteki bu müjdeyi şu âyet-i kerîme de
desteklemektedir: “Size yasaklanmış olan büyük günahlardan
kaçınırsanız, kusurlarınızı
örter ve
sizi şerefli
bir yere
koyarız” [Nisâ
sûresi (3), 31].
Hadis daha önce 829
numara ile geçmiştir.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Cuma namazına
gitmeden önce güzelce temizlenerek boy abdesti almalı, güzel koku
sürünmelidir.
2. Câmide kimseyi
rahatsız etmemeli, usûlünce oturan ve aralarında açıklık bırakmayan
kimselerin arasına oturmamalıdır.
3. Câmiye erken
gitmeli ve en azından iki rek`at tahiyyetü’l-mescid veya başka bir namaz
kılmalıdır.
4. İmam hutbeye
çıktıktan sonra kimseyle konuşmamalı, hiçbir işle oyalanmamalıdır.
5. Resûl-i Ekrem
Efendimiz, tavsiye ettiği şekilde bir cuma namazı kılan kimsenin iki
cuma arasındaki küçük günahlarının bağışlanacağını müjdelemiştir.
1157- وعَنْ أَبي هُريرةَ
رضي اللَّه عَنْهُ ، أَنَّ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال :
«مَن اغْتَسَلَ يَـوْم الجُمُعَةِ غُسْلَ الجنَابَةِ ، ثُمَّ رَاحَ في
الساعة الأولى ، فكَأَنَّمَا قرَّبَ بَدنَةً ، ومنْ رَاحَ في السَّاعَةِ
الثَّانِيَة ، فَكأنَّما قَرَّبَ بَقَرَةً ، وَمَنْ رَاحَ في السَاعَةِ
الثَالِثةِ ، فَكأنَّما قَرَّبَ كَبْشاً أَقرَنَ، ومنْ رَاحَ في السَّاعَةِ
الرَّابِعةِ ، فَكأنَّما قَرَّبَ دَجَاجَةً ، ومنْ رَاحَ في السَّاعَةِ
الخامِسةِ فَكأنَّما قَرَّبَ بيْضَةً ، فَإِذا خَرَج الإِمامُ ، حَضَرَتِ
الملائِكَةُ يَسْتمِعُونَ الذِّكرَ»
متفقٌ عليه . قوله :
« غُسلَ الجَنَابة »
، أَي : غُسلاً كغُسْل الجنَابَةِ في الصِّفَةِ .
1157.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse cuma
günü cünüplükten temizleniyormuş gibi boy abdesti aldıktan sonra
erkenden cuma namazına giderse bir deve
kurban etmiş gibi sevap kazanır. İkinci saatte giderse bir inek,
üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi sevap kazanır.
Dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci saatte giderse bir yumurta
sadaka vermiş gibi sevap elde eder. İmam minbere çıkınca melekler
hutbeyi dinlemek üzere topluluğun arasına katılır.”
Buhârî, Cum`a 4;
Müslim, Cum`a 10. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 127; Tirmizî, Cum`a 6;
Nesâî, Cum`a 14
Açıklamalar
Hadisimizde asıl
anlatılmak istenen şey, cuma namazına erken gidilmesi gerektiğidir.
Yalnız Resûl-i Ekrem Efendimiz cuma günü boy abdesti almayı tavsiye
ettiği diğer hadislerde sadece gusülden söz etmiş, bu hadîs-i şerîfte
ise, cünüblükten temizleniyormuş gibi boy abdesti alma ifadesini
kullanmıştır. Onun burada, cuma günü câmiye giden erkeğin gönlünü her
türlü dış etkilerden koruyabilmesi için eşiyle beraber olduktan sonra
boy abdesti almasını uygun gördüğü ve onu pek üstün edebi ve nezâketi
sebebiyle ancak böyle ima ettiği söylenebilir. Böyle bir hazırlıktan
sonra erkenden, yani zeval vaktinden önceki bir saatte cuma namazına
giden kimsenin bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanacağını ifade
buyurmaktadır. Çünkü böyle bir kimse câmiye varınca ön saflara geçip
oturacak ve 1084-1098. hadisler arasında genişçe anlatıldığı üzere, ön
safta oturmanın sevabını elde edecek, cuma vaktine kadar ibadet ederek,
Kur’an okuyarak, tesbih ve zikirle meşgul olarak vaktini
değerlendirecektir.
Hadîs-i şerîfte cuma
namazına erken gitmeyi ifade etmek üzere kullanılan birinci saat, ikinci
saat, beşinci saat gibi sözlerle, altmış dakikalık zaman diliminden
ibaret olan saat değil, cuma namazı için câmide toplanılmaya başlanan
zamandan, imamın minbere çıktığı ana kadar olan süre kastedilmiştir. Bu
süre içinde erken davranıp câmiye gidenler, sırasıyla deve, inek,
boynuzlu koç kurban etmiş gibi sevap kazanacaklardır. Daha sonra
gidenler ise sırasıyla tavuk veya yumurta sadaka etmiş gibi sevap elde
edeceklerdir. Nesâî’nin bir rivayetinde tavuk ile yumurta arasında bir
de serçe verme şıkkı vardır. İmam minbere çıktıktan sonra ise, yukarıda
zikredilen bazı kaynaklardaki hadislerde daha açık ifadelerle
belirtildiğine göre, melekler câmiye erken gelenleri kaydettikleri
defterleri kapatıp hutbeyi dinlemek üzere topluluğun arasına
katılacaklarından, o andan sonra câmiye gidenlerin adı deftere
kaydedilmeyecek, dolayısıyla onlar câmiye erken gelme sevabından mahrum
kalacaklardır.
İmam minbere
çıktıktan sonra câmiye giren kimse, cumaya erken gitme sevabını kaçırmış
olsa bile, cuma namazını kılma sevabını kaçırmamış olur.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Cuma namazına
gitmeden önce boy abdesti almalıdır.
2. Cumaya mümkün
olduğu kadar erken gidip ön saflara oturmalıdır.
3. Cuma namazına
erken gidenler, sırasıyla deve, inek, boynuzlu koç kurban etmiş veya
tavuk yahut yumurta sadaka vermiş gibi sevap kazanırlar.
4. İmam minbere
çıktıktan sonra melekler defterleri kapatıp hutbeyi dinlemek üzere
câmiye girecekleri için o andan sonra gelenleri, cumaya erken gelenler
defterine yazmazlar.
5. Cuma namazı
meleklerin de hazır bulunduğu en değerli ibadetlerden biridir.
1158- وعَنْهُ أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ذكر يَوْمَ الجُمُعَةِ ، فَقَالَ :
« فِيها سَاعَةٌ لا يُوَافِقها عَبْدٌ مُسلِمٌ ، وَهُو قَائِمٌ يُصَلِّي
يسأَلُ اللَّه شَيْئاً ، إِلاَّ أَعْطَاهُ إِيَّاه »
وَأَشَارَ بِيدِهِ يُقَلِّلُهَا ، متفقٌ عليه.
1158.
Yine Ebû Hüreyre
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem cuma gününden söz ederek şöyle buyurdu:
“Cuma gününde bir
zaman vardır ki, şayet bir müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da
Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir.”
Resûl-i Ekrem o
zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi.
Buhârî, Cum`a 37,
Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cum`a 13-15. Ayrıca bk.
Tirmizî, Cum`a 2; Nesâî, Cum`a 45; İbni Mâce, İkâmet 99
Bir sonraki hadisle
beraber açıklanacaktır.
1159- وَعنْ أَبي بُردةَ بنِ
أَبي مُوسـَى الأَشعَرِيِّ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ، قَالَ : قَالَ عَبْدُ
اللَّهِ ابنُ عُمرَ رضَيَ اللَّه عنْهُمَا :
أَسَمِعْت أَبَاكَ يُحَدِّثُ عَن رَسُول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم في شَأْنِ ساعَةِ الجُمُعَةِ؟ قَالَ : قلتُ : نعمْ ، سَمِعتُهُ
يقُولُ : سمِعْتُ رسُولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ :
« هي ما بيْنَ أَنْ يَجلِسَ الإِمامُ إِلى أَنْ تُقضَى الصَّلاةُ »
رواه مسلم .
1159.
Ebû Bürde
İbni Ebû Mûsâ el-Eş`arî radıyallahu anh
şöyle dedi:
Birgün Abdullah İbni
Ömer radıyallahu anhümâ bana:
- Cuma günü duaların
kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ben de:
- Evet, duydum.
Babam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken
işittiğini söyledi:
“O vakit, imamın
minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre
içindedir.”
Müslim, Cum`a 16.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 202; Nesâî, Cum`a 45
Açıklamalar
Cuma gününe büyük
değer kazandıran özelliklerden biri, yukarıdaki iki hadiste görüldüğü
üzere, duaların geri çevrilmeyeceği mübarek bir vaktin bu günde
bulunmasıdır. Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan sayısız lutuflarından biri
de, onlara böyle müstesna fırsatlar vermesidir. Sanki O böyle eşsiz
zamanlar ve fırsatlar yaratmak suretiyle kullarına olan sevgisini
göstermekte ve onlardan âhireti kazanmak için gayrete gelmelerini
beklemektedir. Cuma günü duaların kabul edildiği bu değerli vaktin ne
zamana denk geldiği konusu ashâb-ı kirâmı da meşgul etmiştir. İkinci
hadisimizde görüldüğü üzere, Abdullah İbni Ömer de bu vakti öğrenmek
istemiş, büyük sahâbî Ebû Mûsâ el-Eş`arî’nin Kûfe kadısı olan fakih ve
muhaddis oğlu, tâbiîn neslinin ileri gelen âlimlerinden Ebû Bürde’ye,
“Acaba babandan bu konuda bir şey duydun mu?” diye sormuştur. Adının
Âmir veya Hâris olduğu da söylenen Ebû Bürde, “bu vaktin imamın minbere
oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içinde olduğuna”
dair babasından duyduğu hadisi rivayet etmiştir. İbni Mâce’deki rivayete
göre icâbet vakti denilen bu zaman dilimi, cuma namazı için kâmet
getirildiği andan namazın bittiği zamana kadar olan süredir (İkâmet 99).
Keşke duaların kabul
edildiği bu “icâbet vakti” hadiste geçtiği gibi net ve belirgin olsaydı
da, müslümanlar o zaman diliminde Cenâb-ı Hakk’a niyazlarını
arzedebilselerdi. Bu konudaki diğer hadisler araştırıldığı zaman
meselenin pek de net, kesin ve belirgin olmadığı görülmektedir. Bazı
sahâbîler ve diğer âlimler bu sürenin ikindi namazından güneşin battığı
âna kadar olduğunu söylemektedir. Ashâb-ı kirâmdan Abdullah İbni Selâm
ile Ebû Hüreyre bu konu üzerinde sohbet ederken Abdullah İbni Selâm bu
vakti bildiğini söyledi ve o vaktin cuma günü güneş batmadan önceki
zaman dilimi olduğunu belirtti. Ebû Hüreyre, hadisteki ifadeye onun
dikkatini çekerek bu duanın namaz içinde yapılması gerektiğini, güneş
batmadan önceki saatlerde ise namaz kılınmayacağını hatırlattı. O zaman
Abdullah İbni Selâm ona şu hadisi okudu:
“Bir kimse namaz
kılar, sonra da diğer namaza kadar oradan ayrılmadan oturduğu yerde
beklerse, bu süre içinde devamlı surette namaz kılmış sayılır”
(Tirmizî, Cum`a 2;
Nesâî, Cum`a 45;
İbni Mâce, İkâmet
99).
Bu sonuncu hadis,
namazın içinde nasıl dua edileceğini haklı olarak merak eden
müslümanları da aydınlatmaktadır. Duaların kabul edildiği bu vakit
imamın minbere çıktığı andan namazın kılındığı zamana kadar ki süre
içinde bulunsa bile, müslümanlar câmide oturup hutbeyi dinlerken namaz
kılıyormuş gibi sevap kazanırlar. İmamın hutbede bulunduğu sırada
konuşmayı veya mânasız bir işle uğraşmayı yasaklayan hadislerin hikmeti
bir kere daha anlaşılmaktadır. Müslümanlar bu değerli zamanı mânen
uyanık ve şuurlu olarak geçirmelidir.Yine bir hadîs-i şerîften
öğrendiğimize göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem
duaların kabul edildiği saati önceleri bildiğini, fakat sonradan tıpkı
Kadir gecesinin kendisine unutturulduğu gibi bu saatin de
unutturulduğunu söylemiştir (İbn Huzeyme, Sahîh, III, 122:
Kitâbü’l-Cum`a, bâbü insâti’n-nebî vakte tilke’s-sâ`a). Ebû Mûsâ
el-Eş`arî’nin, yukarıdaki 1159 numaralı hadisi, bu unutturma
hâdisesinden önce duymuş olması da mümkündür. Cuma gününde dileklerin
kabul edildiği zamanla ilgili olarak, İbn Hacer’in tamamını zikrettiği (Fethu’l-bârî,
II, 483-489) kırk bir rivayet bulunmakla beraber, 1158 ve 1159 numarayla
geçen yukarıdaki iki hadis bu rivayetlerin en sağlamı kabul edilmiştir.
Resûl-i Ekrem
Efendimiz bu vaktin pek kısa bir zaman diliminden ibaret olduğunu
anlatmak üzere, baş parmağının içini orta ve küçük parmaklarının
ortasına koyarak mübarek eliyle işarette bulunmuştur. Bu da bizim cuma
gününü, özellikle yukarıdaki hadislerde belirtilen zaman dilimini, son
derece uyanık geçirmemizi gerekli kılmaktadır.
1159 numaralı
hadisteki “Allah’tan bir şey isterse” ifadesi, bu hadisin muhtelif
rivayetlerinde “Allah’tan bir hayır isterse” şeklinde geçmektedir. Demek
oluyor ki Cenâb-ı Hak’tan istenecek şey, fena bir dilek, bir haram
değil, hayırlı, dünya ve âhiret için faydalı bir istek olacaktır.
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Cuma günü, içinde
duaların kabul edildiği zamanın da bulunduğu çok mübarek bir gündür.
2. Cuma gününü,
duaların kabul edildiği zamanı yakalama ümidiyle ibadet ve dua ile
geçirmelidir.
3. Duaların kabul
edildiği saat, birçok sahâbî ve büyük imamların da belirttiği gibi,
muhtemelen imamın hutbeye çıktığı an ile cumanın farzının kılındığı
zaman arasında veya ikindi namazı ile güneşin battığı vakit arasındadır.
1160- وَعَنْ أَوسِ بنِ
أَوسٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ قَالَ : قَالَ رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم :
« إِنَّ مِنْ أَفضَلِ أَيَّامِكُمْ يَوْم الجُمُعَةِ ، فأَكثروا عليَّ مِنَ
الصَّلاةِ فِيهِ ، فَإِنَّ صَلاتَكُمْ مَعْروضَةٌ عليَّ »
رواه أبو داود بإِسناد صحيح .
1160.
Evs İbni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Günlerinizin en
faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokca salâtü selâm
getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur.”
Ebû Dâvûd, Salât 201,
Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkâmet 79, Cenâiz 65
Evs İbni Evs
Bu sahâbînin Sakîf
kabilesinden olduğu, sonraları Dımaşk’a yerleştiği, orada yaşayıp yine
orada vefat ettiği bilinmektedir. Evs yirmi dört hadis rivayet etmiş
olup bu hadisler Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbni Mâce’nin Sünen’leri
ile Ahmed İbni Hanbel’in Müsned’inde yer almaktadır. Hayatı hakkında
fazla bilgi bulunmamaktadır.
Allah ondan razı
olsun.
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz
cuma gününün faziletini belirttikten ve onun “günlerin en faziletlisi”
olduğunu söyledikten sonra kendisine özellikle cuma günleri daha fazla
salâtü selâm getirmemizi emir buyurmaktadır. Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem 1149 numaralı hadiste de cumanın faziletinden
bahsetmiş ve “Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o
gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve yine o gün cennetten çıkarıldı”
buyurmuştu.
Getirdiğimiz salâtü
selamlar, Efendimiz’e sunduğumuz birer hediyedir. Özel günlerde sunulan
hediyeler daha bir anlam kazanır. Cuma günleri, yukarıdaki hadîs-i
şerîflerde de gördüğümüz gibi, diğer zaman dilimlerine göre en özel, en
değerli zamanlardır. 1400-1410 numaralı hadisler arasındaki
“Resûlullah’a Salâtü Selâm Getirme” bahsinde bu konu üzerinde genişçe
durulacaktır. Hadisimizin oradaki rivayetinde, burada bulunmayan şu
ilâve yer almaktadır:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâb-ı kirâma:
“Salâtü
selâmlarınız bana sunulur”
buyurması üzerine onlar:
- Yâ Resûlallah!
Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız
sana nasıl sunulur? diye sordular.
Bunun üzerine
Peygamber aleyhisselâm:
- “Allah Teâlâ
peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı” buyurdu
(bk. 1402).
Peygamberlerin
vücutlarının çürümemesi şüphesiz bir mûcizedir. Resûl-i Ekrem
Efendimiz’in belirttiğine göre, ümmeti kendisine “Allâhümme salli alâ
Muhammed’in ve alâ âli Muhammed” diye salâtü selâm gönderdikçe Allah
Teâlâ ona rûhunu iade edecek ve böylece kendisine gönderilen salâtü
selâmı alacaktır.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Peygamber
Efendimiz’in mübarek ruhuna gönderilen salâtü selâmlar kendisine
sunulur. O da bu selâmları alır.
2. Cuma günü çok
faziletli bir gün olduğu için, Resûlullah Efendimiz’e bu mübarek günde
sunulan salâtü selâmlar, diğer vakitlerdeki salâtü selâmlardan daha
kıymetli, sevabı daha çoktur.
|