212- باب فضل قيام الليل
GECE NAMAZ
KILMANIN FAZİLETİ
Âyetler
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ
رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا [79]
1.
“Gecenin bir bölümünde de uyanıp kalk ve sana mahsus olmak üzere,
nâfile namaz kıl; ola ki bu sâyede Rabbin seni övgüye değer bir makama
ulaştırır.”
İsrâ sûresi (17), 79
Âyet-i kerîmede
Peygamber Efendimiz’den, gecenin bir kısmında uykudan kalkması ve namaz
kılması istenmektedir. Arapça’da geceleyin uykudan uyanarak namaz
kılmaya teheccüt dendiği için bu namaza da teheccüt namazı adı
verilmiştir.
Peygamber Efendimiz
bütün gece uyumayıp namaz kılan sahâbîlerini ikaz etmiş, bunun vücudu
yorgun düşüreceğini dikkate alarak bütün gece ibadet etmeyi doğru
bulmamıştır. 152 numaralı hadiste geniş bir şekilde ele alındığı üzere,
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem genç sahâbîsi Abdullah
İbni Amr İbni Âs’ın kendini hırpalarcasına ibadet etmesini
yasaklamıştır.
Âyet-i kerîmeden
anlaşıldığına göre teheccüt namazı sadece Peygamber Efendimiz’in şahsına
mahsus bir ibadettir. Bu ibadetin Resûlullah için fazladan bir fazilet
yani mendup ve nâfile olduğunu söyleyen âlimler vardır. Onları böyle
düşünmeye sevkeden, Peygamber aleyhisselâm’ın geçmişte kalan ve
ileride işlenmesi mümkün görülen bütün günahlarının bağışlanmasıdır.
Ümmeti için durum elbette farklıdır. Gece namazı onların günahlarına
kefâret ve bağışlanmalarına sebep olur. Bazı âlimler ise teheccüt namazı
denilen gece namazının Peygamber Efendimiz için beş vakit namaz üzerine
ilâve edilmiş fazladan bir farz olduğunu söylemişler, bu özel farz ile
onun ümmetine olan üstünlüğünün bir kere daha pekiştirildiğini
belirtmişlerdir.
Âyette “Ola ki bu
sâyede Rabbin seni övgüye değer bir makama ulaştırır” diye
belirtilen makâm-ı mahmûd, hamd, minnet ve teşekkürlerini sunma
makamı demektir. Bu yüce makam Resûl-i Ekrem Efendimiz’e mahsustur.
Kıyamet gününde her ümmet, diğer bir ifadeyle bütün beşeriyet
Resûlullah’ın şefaatıyla mahşerdeki o korkunç bekleyişten bir an önce
kurtulmak isteyecekler, kurtulur kurtulmaz da ona bu lutuf ve
şefâatinden dolayı şükranlarını sunacaklardır. Makâm-ı mahmûd’un,
makâm-ı şefaat olduğu söylenebilir.
تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا
وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ [16]
2. “Vücutları
yatak yüzü görmez.”
Secde sûresi (32), 16
Vücutlarının yatak
yüzü görmediği belirtilen kimseler, geceleyin kalkıp Allah rızâsı için
ibadet eden, namaz kılan, dua eden kimselerdir. Bu âyet-i kerîmenin
tamamı şöyledir:
“Korkuyla ve
ümitle Rablerine yalvarıp ibadet ettikleri için vücutları yatak yüzü
görmez. Kendilerine verdiğimiz nimetlerden Allah yolunda harcarlar.”
Geceleri kalkıp
ibadet eden kimselerin mükâfatı yukarıdaki âyetin devamında (17 numaralı
âyette) şöyle belirtilmektedir:
“Yaptıklarına
karşılık olarak onlar için kendilerini mutlu edecek ne güzel nimetler
hazırlanıp saklandığını bilemezler.”
Âyet-i kerîmede bu
mükâfatın büyüklüğünü hiç kimsenin tahmin ve hayal edemeyeceği
belirtilmektedir. Onun ne muazzam ve erişilmez bir mükâfat olduğunu
sadece Cenâb-ı Hak bilir. 1884 numaralı hadiste geleceği üzere Peygamber
Efendimiz Allah Teâlâ’nın has kulları için hazırladığı bu mükâfatı
hiçbir gözün görmediğini, hiçbir kulağın duymadığını, bu büyük lutfun
hiçbir insanın hatır ve hayalinden geçmediğini söylemiştir.
İbadet ve tâatla
meşgul oldukları için vücutları yatak yüzü görmeyen bu bahtiyar
insanlardan, aşağıdaki âyette şöyle söz edilmektedir:
كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ [17]
3.
“Geceleri pek az uyurlar.”
Zâriyât sûresi (51),
17
Âyet-i kerîmenin baş
tarafından itibaren cenneti kazanmış müttakî insanların özellikleri
sayılmakta, bu özelliklerden birinin, dünyada iken geceleri teheccüt
namazı kılmak için pek az uyumaları, zamanlarını Allah’a ibadet ve dua
ile geçirmeleri olduğu belirtilmektedir. Bir sonraki âyette onların bu
ibadetlerinin seher vakitlerine kadar devam ettiğine işaretle “seher
vakitlerinde bağışlanma diledikleri” söylenmektedir.
Hayatın fâni, ömrün
kısa, dünyanın gelip geçici olduğu unutulmamalı, sağlığın ve gençliğin
pek çabuk tükenen birer sermâye olduğu gözardı edilmemelidir. Geceleri
kalkıp ibadet ve dua etmek nefsimize hoş gelmediğinden, tembelliğimize
kılıf bulmak için bin dereden su getirmekteyiz. Halbuki bize ömür
sermayesini lutfeden Allah Teâlâ, başka âyetlere bakmasak bile,
yukarıdaki üç âyette, iyi kullarının özelliklerinden birinin geceleri
ibadet etmek için yatağını terketmek olduğunu ifade buyurmaktadır.
Rabbim hepimize ibadet zevki nasip eylesin (âmin).
Hadisler
1162- وَعَن عائِشَةَ رَضِيَ
اللَّه عَنْها ، قَالَتْ :
كَانَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُومُ مِنَ اللَّيْلِ
حَتى تَتَفطَّر قَدَمَاه ، فَقُلْتُ لَهُ : لِمَ تَصْنَعُ هذا يا رسُول
اللَّهِ وَقد غُفِرَ لَكَ ما تَقَدَّم مِن ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ ؟
قَالَ :
« أَفَلا أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا » .
متفقٌ عليه .
1162.
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin kalkıp ayakları şişinceye
kadar namaz kılardı. Bunun üzerine ona:
- Yâ Resûlallah!
Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niye böyle
kendini yoruyorsun? dedim.
Bana cevâben:
- “Allah’a
şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu.
Buhârî, Tefsîrû sûre
(48), 2; Müslim, Münâfikîn 81. Diğer kaynaklar için bk. 1163 numaralı
hadis.
Açıklamalar
Peygamber
Efendimiz’in geceleri kendisini yorgun düşürecek şekilde ibadet etmesi,
ayakları çatlayıncaya veya baldırı şişinceye (Buhârî, Teheccüd 6) kadar
uzun süre kıyamda kalması Hz. Âişe annemizi pek üzüyordu. Onun günah
korkusuyla veya bağışlanma arzusuyla ibadet ettiğini düşünüyordu. Bu
sebeple Resûl-i Ekrem Efendimiz’e Fetih sûresinin ikinci âyetindeki
“Allah, senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlar” müjdesini
hatırlattı. “Allah senin geçmişte yaptığın, gelecekte yapabileceğin
bütün hatalarını bağışladığı halde kendini niçin bu kadar yoruyorsun?”
diye sordu. Allah’ın Resûlü de, bu büyük lutuf karşısında sessiz
kalamayacağını, Cenâb-ı Hakk’ın kendisine verdiği bu bağışlanma nimetine
elinden geldiğince, gücü yettiğince şükretmenin bir kulluk görevi
olduğunu söyledi. Bir önceki babda da açıklandığı üzere, iyiliğe ancak
iyi insanların teşekkür edeceğini hatırlattı.
Hayatının uzun bir
döneminde saatlerce ayakta kalarak ibadet etmekten derin zevk alan
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Âişe annemizin belirttiğine göre, kilosu
artınca oturarak namaz kılmaya başladı. Uzun süre oturduğu yerden okur,
secde edeceği zaman ayağa kalkar, bir müddet daha okuduktan sonra rükûa
ve secdeye varırdı [Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2].
99 numarayla Mücâhede
bahsinde geçmiş olan hadisimizin açıklamasında belirtildiği üzere
peygamberlerin hataları bizim hatalarımız gibi değildir. Yapılması daha
sevap olanı yapacak yerde onu bırakıp sadece sevap olanı yapmaları veya
küçük yanılgıları peygamberler için hata sayılmıştır. Yoksa Peygamberler
kasten günah işlemezler.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Peygamber
Efendimiz, Cenâb-ı Hakk’ın lutuflarına şükretmek üzere geceleyin çok
ibadet ederdi.
2. İyiliğe teşekkür,
insânî bir görevdir.
3. Nimetlerinden
dolayı Allah’a şükretmenin çeşitli yolları vardır. Bu şükür dille de
ifade edilebilir; Efendimiz’in yaptığı gibi geceleyin ibadet etmek
suretiyle de olabilir.
4. Peygamber
Efendimiz, bu uygulamasıyla, gece ibadetinin, kulluğu en iyi ifade etme
tarzı olduğunu göstermiştir.
وعَنِ المغيرةِ بنِ شعبةَ
نحوهُ ، متفقٌ عليه .
1163.
Mugîre İbni Şu`be’den bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir.
Buhârî,
Teheccüd 6, Rikâk 20; Müslim, Münâfikîn 79-80. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât
187; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 17; İbni Mâce, İkâmet 200
Açıklama
Mugîre İbni Şu`be’nin
rivayet ettiği belirtilen, fakat burada zikredilmeyen hadis ile Hz.
Âişe’nin rivayet ettiği 1162 numaralı hadis arasında, birkaç kelime
değişikliği dışında, mâna olarak hiçbir fark yoktur. Bu sebeple Nevevî
Mugîre İbni Şu`be’nin rivayetini burada tekrar zikretmeye gerek
görmemiştir.
1164- وَعَنْ عليٍّ رَضِيَ
اللَّه عنْهُ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم طَرقَهُ
وَفاطِمَةَ لَيْلاً ، فَقَالَ :
« أَلا
تُصلِّيَانِ ؟ »
متفقٌ عليه .
« طرقَةُ » : أَتَاهُ
ليْلا .
1164.
Alî radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Bir gece Resûl-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Ali ile Fâtıma’nın kapısını
çaldı ve onlara:
“Namaz kılmayacak
mısınız?”
buyurdu.
Buhârî,
Teheccüd 5,
Tefsîru sûre
(18), 1,
İ`tisâm 18,
Tevhîd 31; Müslim,
Müsâfirîn 206
Açıklamalar
Burada hadîs-i
şerîfin sadece baş tarafı rivayet edilmiştir. Son tarafı da pek
ibretlidir. Gece namazının ne kadar değerli ve faziletli olduğunu
herkesten iyi bilen Resûl-i Ekrem Efendimiz, sevgili kızının ve “Sen
benim dünyada da âhirette de kardeşimsin” buyurduğu sevgili damadının bu
feyizden istifade etmelerini istedi. Bu sebeple bir gece evlerine
giderek kapılarını çaldı ve “Namaz kılmayacak mısınız?” diye
onları uyandırdı. O anda Hz. Ali’nin hatırına Zümer sûresinin 42. âyeti
geldi. Uyuyup kalmalarının bu âyete uygun düştüğünü hatırlatmak için:
- Yâ Resûlallah!
Bizim canımız Allah’ın kudret elindedir. O bizi uyandırmak isterse,
uyandırır, dedi. Hz. Ali’nin işaret ettiği âyette ölen ve uykuya dalan
kimselerin ruhlarının Allah Teâlâ’nın kudretinde bulunduğu, Cenâb-ı
Hakk’ın ölenlerin ruhlarını bırakmadığı, fakat uyuyanların ruhlarını
ecelleri gelene kadar serbest bıraktığı anlatılmaktaydı.
Hz. Ali’nin bu
hazırcevaplığına Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem pek
hayret etti. Kim bilir belki de o sırada namaz kılamayacak durumda
idiler. Bu sebeple Allah’ın Resûlü hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp
yürüdü. Giderken de mübarek elini dizine vurarak:
- “Zaten insan
tartışmaya pek düşkündür” [Kehf sûresi (18), 54] âyetini okudu.
Allah’ın Resûlü
Cenâb-ı Hak’tan “Ailene namazı emret!” [Tâhâ sûresi (20), 132] buyruğunu
almış bir insandı. Onlara farz namazı daha önce elbette emretmişti; ama
sadece kendisine farz olan ve insana büyük sevaplar kazandıran gece
namazından onların da faydalanmasını istedi. Bunun için gecenin bir
vaktinde kalkıp onların evine gitti. Bir daha ele geçmeyecek olan
sevaplardan mahrum kalmalarına gönlü razı olmadığı için istirahat
ettiklerini bile bile onları uyandırdı.
Hz. Ali’nin bu olayı,
kendi aleyhine gibi görünmesine rağmen, müslümanların ondan
faydalanacağını düşünerek anlatması, onun hem üstün bir tevâzua sahip
olduğunu hem de din kardeşlerinin menfaatini her şeyin üstünde tuttuğunu
göstermektedir.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Gece namazı pek
değerli bir ibadettir. İşte bu sebeple Resûlullah Efendimiz sevdiklerini
tatlı uykularından uyandırmış, bu feyizden onların da faydalanmalarını
istemiştir.
2. İnsan sevdiklerini
ibadete teşvik etmeli ve namaza kalkmalarına yardımcı olmalıdır.
3. Sevgili eşimizi,
oğlumuzu, kızımızı sabah namazına uyandırmaya kıyamadığımızı hatırlamalı
ve aile fertlerimize karşı Resûlullah Efendimiz’den daha şefkatli
olamayacağımızı bir daha düşünmeliyiz.
1165- وعَن سالمِ بنِ عبدِ
اللَّهِ بنِ عُمَرَ بنِ الخَطَّابِ رضِي اللَّه عَنْهُم ، عَن أَبِيِه :
أَنَّ رسولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ :
« نِعْمَ
الرَّجلُ عبدُ اللَّهِ لَو كانَ يُصَلِّي مِنَ اللَّيْلِ »
قالَ سالِمٌ :
فَكَانَ
عَبْدُ اللَّهِ بعْدَ ذلكَ لا يَنَامُ مِنَ اللَّيْلِ إِلاَّ قَلِيلاً .
متفقٌ عليه .
1165.
Ömer İbnü’l-Hattâb’ın torunu Sâlim’in, babası Abdullah İbni Ömer’den
rivayet ettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Abdullah ne iyi
adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!”
buyurdu.
Sâlim diyor ki:
O günden sonra
Abdullah geceleri pek az uyurdu.
Buhârî, Teheccüd 2, 21, Fezâilü’s-sahâbe, 19, Ta`bîr 25, 36; Müslim,
Fezâilü’s-sahâbe 139, 140
Açıklamalar
Peygamber
Efendimiz’in, kayınbiraderi Abdullah’a yaptığı yukarıdaki iltifatın hoş
bir sebebi vardır. Abdullah İbni Ömer diyor ki: Ashâb-ı kirâmdan biri
bir rüya gördüğü zaman, bunu gelip Resûl-i Ekrem’e anlatırdı. Ben de
buna imrenir ve içimden, keşke bir rüya görsem de Resûlullah’a arzetsem,
derdim. O sıralar henüz çok gençtim. Âdet olduğu üzere ben de mescidde
uyurdum. Nihayet bir gün isteğime kavuştum. Rüyamda iki melek beni
yakaladılar ve tuttukları gibi cehenneme götürdüler. Cehennem, kuyu
duvarı gibi taşla örülmüştü. İki de direği vardı. Orada Kureyş
kabilesinden tanıdıklarım bulunuyordu. Gördüklerimden korktum ve
“Cehennemden Allah’a sığınırım” demeye başladım. Bu sırada başka bir
melek geldi ve bana “Korkma!” dedi. Bu rüyamı ablam Hafsa’ya anlattım. O
da Resûlullah’a arzetti. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü, “Abdullah ne
iyi adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!” buyurdu. O günden sonra,
pek az bir kısmı dışında geceleri uyumayıp ibadet ettim.
Resûl-i Ekrem
Efendimiz çok sevdiği ümmetine Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmanın
yollarını her fırsatta gösterdiği gibi, aile fertlerine ve sevdiği
yakınlarına da en değerli ibadetleri tavsiye ederdi. Bir önceki hadiste
geçtiği üzere sevgili kızı Hz. Fâtıma ile çok sevdiği damadı ve
amcazâdesi Hz. Ali’ye de gece namazı kılmalarını tavsiye etmişti. Bu
hadiste Abdullah İbni Ömer’e gece namazını tavsiye etmek suretiyle, bu
ibadetin insanı cehennemden koruduğunu anlatmış oldu.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Bütün gece
uyumamalı, bir miktar nâfile namaz kılmalıdır. Zira gece namazı insanın
cehennem azâbından kurtulmasına vesile olur.
2. Uygun fırsatlar
ele geçince, insanları, özellikle çocukları ve gençleri iyi ve güzel
davranışlara yönlendirmelidir.
3. Gurura ve kibire
kapılmayacağı bilinen kimseleri methetmekte bir sakınca yoktur.
4. Abdullah İbni Ömer
Peygamber Efendimiz’in tavsiyelerine büyük değer veren ve onun hayatını
kendine örnek alan faziletli bir sahâbî idi.
1166- وَعن عبدِ اللَّهِ بنِ
عَمْرِو بنِ العاصِ رضَيَ اللَّه عَنْهُمَا قالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم:
« يَا عَبْدَ
اللَّهِ لا تكن مِثْلَ فُلانٍ : كانَ يَقُومُ اللَّيْلَ فَتَرَكَ قِيَامَ
اللَّيْلِ » متفقٌ
عليه .
1166.
Abdullah İbni
Amr İbni Âs
radıyallahu anhümâ’dan
rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Abdullah! Falan
kimse gibi olma! Çünkü o gece ibadetine devam ederken artık kalkmaz
oldu.”
Buhârî, Teheccüd 19; Müslim, Sıyâm 185. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl
59; İbni Mâce, İkâmet 174.
Açıklamalar
Bu hadîs-i şerîf 156
numarayla “İbadetleri ve Hayırlı İşleri Sürekli Yapmak” bahsinde, 693
numarayla da Yapmakta Olduğu İyiliği Devam Ettirme konusunda geçmiştir.
Hadisin ilgili olduğu asıl konu ise açıklamakta olduğumuz gece namazı
bahsidir.
Peygamber Efendimiz
ashâbına bir ibadeti, bir güzel hareketi tavsiye ettiği zaman “gücünüz
yettiği ölçüde” demeyi ihmal etmemiştir. Zira insan, nefsine ağır gelen
bir yükü fazla çekemez. Bir müddet sonra ondan usanır ve büsbütün
terkeder. Böyle bir duruma düşmemek için, yapılmaya başlanan bir güzel
hareketi, usanmaya vesile olacak dereceye götürmemelidir. Zaten Resûl-i
Ekrem Efendimiz bu dinin kolaylık dini olduğunu söylemiş, aşırı
ibadetten uzak durmayı, orta yolu tutmayı tavsiye etmiştir (bk. 147
numaralı hadis).
Bir ibadete özenerek
ve sevabını umarak yapmaya başlayan kimse, Allah Teâlâ ile bir nevi
sözleşme yapmış olur. Ben elimden geldiğince bu ibadeti yapmaya
çalışacağım diye O’na söz vermiş sayılır. Belli günlerde tutulmaya
başlanan oruç, geceleyin veya gündüzün bir vaktinde kılınan namaz, konu
komşuya veya fakir akrabaya yapılan iyilik ve yardımlar böyle birer
sözleşme sayılır.
Zamanımızın daha
müsait, gönlümüzün daha zengin olduğu zamanlarda yaptığımız ibadet ve
hayırları, dünyanın bizi daha çok oyaladığı, kalbimizin o güzelim
duyguları yitirip bir nevi kabuk bağladığı zamanlarda bırakmamalı, az
miktarda da olsa onları devam ettirmeye çalışmalıyız. Aksi halde sahip
olduğumuz değerleri farkına varmadan birer birer kaybeder, sonunda
büsbütün eli boş kalırız. Efendimiz’in buyurduğu gibi, mü’minin iki günü
birbirine denk olmamalıdır; o her gününü bir önceki güne nazaran daha
ileriye götürmeye çalışmalıdır.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Mü’min, yapmakta
olduğu hayır, iyilik ve ibadeti bırakmamalı, onu az da olsa devam
ettirmelidir.
2. Burada sözü edilen
ibadetler, nâfile ibadetlerdir. Farz ve vâcip olan ibadetleri bir
mü’minin bırakması zaten söz konusu olamaz.
3. Bir kimsenin kötü
davranışından sakındırmak için, onun adını vermekte bir sakınca yoktur.
4. Gece namazı gibi
nâfile ibadetleri az da olsa devamlı yapmalıdır.
1167- وعن ابن مَسْعُودٍ
رضيَ اللَّه عنْهُ ، قَالَ :
ذُكِرَ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم رَجُلٌ نَامَ
لَيْلَةً حَتى أَصبحَ ، قالَ :
« ذاكَ
رَجُلٌ بال الشَّيْطَانُ في أُذنَيْهِ أَو قال : في أُذنِه »
، متفقٌ عليه .
1167.
İbni Mes`ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında, bütün gece sabaha kadar
uyuyan bir adamdan söz edilince Peygamber aleyhisselâm şöyle
buyurdu:
“Öyleyse o adamın
kulaklarına -veya kulağına- şeytan işemiştir.”
Buhârî, Teheccüd 13,
Bed’ü’l-halk 11; Müslim, Müsâfirîn 205. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl
5
Bir sonraki hadisle
beraber açıklanacaktır.
1168- وعن أَبي هُريرَةَ ،
رَضِي اللَّه عَنْهُ ، أَنَّ رسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
قالَ :
« يَعْقِدُ الشَّيْطَانُ عَلى قافِيةِ رَأْسِ أَحَدِكُم ، إِذا هُوَ نَامَ
، ثَلاثَ عُقدٍ ، يَضرِب عَلى كلِّ عُقدَةٍ : عَلَيْكَ ليْلٌ طَويلٌ
فَارقُدْ ، فإِنْ اسْتَيْقظَ ، فَذَكَرَ اللَّه تَعَالَى انحلَّت عُقْدَةٌ
، فإِنْ توضَّأَ انحَلَّت عُقدَةٌ ، فَإِن صلَّى انحَلَّت عُقدُهُ كُلُّهَا
، فأَصبَحَ نشِيطاً طَيِّب النَّفسِ ، وَإِلاَّ أَصبح خَبِيثَ النَّفْسِ
كَسْلانَ » متفقٌ
عليه . قافِيَةُ
الرَّأْسِ : آخِرُهُ
.
1168.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz uyuduğu
zaman şeytan onun ense köküne üç düğüm atar. Her bir düğümü attığı yere,
“Gecen uzun olsun, yat, uyu!” diye eliyle vurur. Şayet o kimse
uyanarak Allah’ı anarsa, düğümlerden biri çözülür. Abdest alırsa, bir
düğüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler
çözülür ve böylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sabahlar. Allah’ı
anmaz, abdest alıp namaz kılmazsa uyuşuk ve tembel bir halde sabahlar.”
Buhârî, Teheccüd 12, Bed’ü’l-halk 11; Müslim, Müsâfirîn 207. Ayrıca bk.
Ebû Dâvûd, Tatavvu 18; İbni Mâce, İkâmet 174
Açıklamalar
Bu iki hadiste,
geceleyin Allah’ı zikretmek ve O’na ibadet etmek üzere kalkmayan, sabaha
kadar uyuyan kimseye şeytanın neler yapabileceği anlatılmaktadır.
Gece namazına veya
sabah namazına kalkmadan devamlı surette uyuyan kimse hakkında Resûl-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem kinâyeli bir ifadeyle
“Öyleyse o adamın kulaklarına -veya kulağına- şeytan işemiştir”
buyurmak suretiyle, şeytanın o kimseyi hükmü altına aldığını, tuzağına
düşürdüğünü, onun da bu halinden âdeta memnun olduğunu ve şeytanın
tuzağından kurtulmaya niyeti bulunmadığını, şeytanın da kendisine bu
kadar boyun eğen ve bir dediğini iki etmeyen bu şahsı iyice hafife alıp
kendisiyle alay ettiğini anlatmak istemiştir. Şüphesiz boş ve mânasız
işlerle uğraşan, faydasız sözlerle oyalanan kimselerin kulağı, ilâhî
sözleri ve ezan sesini duyamayacak kadar kirlenir. Ona meleğin sesinden
çok şeytanın sesi ve telkini hoş gelir. Bunun sonucu olarak vaktinde
uyanıp kalkamaz ve ibadetini en değerli zamanda yapamaz.
Şeytanın kulağa
işemesi meselesinin mecâzî bir anlatım değil gerçek olduğunu düşünen
âlimler de bulunmaktadır.
Uyuyan kimsenin
ense köküne şeytanın üç düğüm atarak
ona uyumayı tavsiye etmesi de, bir önceki hadiste olduğu gibi, büyük
ihtimalle mecâzî ve temsîlî bir anlatımdır. Bu ifadeyle şeytanın
insanoğlunu gece ibadet etmekten ve Allah’ı anmaktan alıkoymak istediği,
“Hele yat, uyu; daha uykunu alamadın; vakti gelince kalkarsın”
gibi telkinlerle oyaladığı, uykuyu câzip hale getirdiği, azim ve
iradesini felce uğrattığı ve böylece o kimsenin kalkıp ibadet etmesine
fırsat vermediği anlatılmaktadır.
Peygamber
Efendimiz’in şeytanın telkinine kanmayan kimsenin halini anlatırken
belirttiği üzere, geceleyin uyanıp Allah’ı anmak, dua ve zikretmek,
abdest alıp Kur’an okumak, namaz kılmak insanın üzerine çöken gafletten,
tembellikten ve uyuşukluktan kurtulmasına imkân hazırlar. Geceleyin
Allah’ı anan, sabah namazını vaktinde kılan bir müslüman, Cenâb-ı
Hakk’ın gönlüne vereceği huzur ve sükûn sebebiyle rahatlar; keder ve
sıkıntıların yüreğine oturmasına fırsat vermez; gözü ve gönlü pırıl
pırıl aydınlanmış olarak yeni bir günü kucaklar. Böylece şeytanın
tesirinde kalmamanın tadını çıkarır.
Şeytanın bu oyununa
düşmemenin yegâne yolu, geceleyin kalkıp ibadet etmek arzusuyla
yatmaktır. Teheccüt namazı kılmak niyetiyle yatan, fakat uykuya yenik
düşerek kalkamayan kimse, iyi niyeti sebebiyle şeytanın oyuncağı
durumuna düşmez. Hatta tam aksine, onun uykusu Cenâb-ı Hakk’ın bir
ikramı sayıldığı gibi amel defterine de teheccüt sevabı yazılır. O gün
kalkamasa bile, ertesi gün Allah’ın lutfuyla uyanıp kalkar.
Vaktinde kalkıp
namazını kılan, seher vaktinin feyzinden istifade eden kimsenin
korktuğundan kurtulup umduğuna kavuşacağını ve nice ilâhî lutuflara
sahip olacağını şâir ne güzel anlatmıştır:
Âlemin neş’eli
sabâhında
Göz açandan gider
bütün korku
Her seher feyz-i
Hak olur taksîm
Rızka mânidir ol
zaman uyku
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Uykudan uyandıktan
sonra Allah’a dua etmeli, O’nun güzel adını anıp zikretmeli, abdest alıp
namaz kılmalıdır.
2. Allah’ı anmak,
abdest almak, namaz kılmak insanın şeytana karşı dayanma gücünü artırır.
3. Gece ibadet
edenler yeni güne gönül huzuruyla, neşe ve sevinçle başlar. Bu güzellik
onun sîmasında bütün gün devam eder.
4. Şeytan bir insana
bu kadar yaklaşabilirse, sonunda onu büsbütün tesiri altına alarak
Allah’a karşı görevlerini de ihmal ettirebilir.
1169- وَعن عبدِ اللَّهِ بنِ
سَلاَمٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم قالَ :
« أَيُّهَا النَّاسُ أَفْشوا السَّلامَ ، وَأَطْعِمُوا الطَّعَامَ ،
وَصَلُّوا باللَّيْل وَالنَّاسُ نِيامٌ ، تَدخُلُوا الجَنَّةَ بِسَلامٍ »
.
رواهُ الترمذيُّ وقالَ :
حديثٌ حسنٌ صحيحٌ .
1169.
Abdullah İbni Selâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey insanlar!
Birbirinize selâm veriniz, yemek yediriniz, insanlar uyurken geceleyin
namaz kılınız. Böyle yaparsanız selâmetle cennete girersiniz.”
Tirmizî, Et`ime 45,
Kıyâmet 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 174, Et`ime 1
Açıklamalar
Bu hadisin 850
numarayla ilk geçtiği yerde râvisi Abdullah İbni Selâm hakkında da bilgi
verilmiş, onun önceleri bir yahudi âlimi olduğu, araştırması sonucunda
Peygamber Efendimiz’in Allah tarafından gönderildiği kanaatine vardığı
ve ondan sonra İslâmiyet’i kabul ettiği anlatılmıştı. Bu hadis onun
Resûl-i Ekrem Efendimiz’den ilk duyduğu hadistir. Hadisin uzun
rivayetlerinden birinde belirttiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in Medine’ye geldiği halk arasında heyecanla
konuşulurken, o da kalabalığın arasına karışarak Allah’ın Resûlü’nü
yakından görme fırsatını buldu ve onun mübarek yüzünü dikkatle
incelemeye başladı. Kendi kendine, böyle bir yüzün sahibi yalancı
olamaz, diye söylendi. İşte o sırada Resûl-i Ekrem Efendimiz
karşısındaki büyük kalabalığa, hepsini ilgilendiren yukarıdaki hadisi
söyledi.
Daha başka sahâbîler
tarafından da rivayet edilen bu hadis-i şerîfte Resûlullah Efendimiz,
ilk defa müslümanları birbirleriyle daha fazla kaynaştıracak olan selâm
âdetini tavsiye ederek “Birbirinize “selâm” veriniz” buyurmuştur.
Müslümanların
yeniden canlanmasına
ve İslâm
kardeşliğinin güçlenmesine
vesile olacak
selâmlaşma meselesi,
“Selâm” bahsinde
(846-895 numaralı
hadisler arasında) geniş bir şekilde ele alınmıştır.
Efendimiz Medineli
müslümanlara ikinci olarak yemek yedirmeyi tavsiye etmiştir. Evlerini
barklarını Mekke’de bırakarak Allah Resûlü’nün arkasına düşüp gelen
muhâcir müslümanlar o gün için yardıma ve himâyeye muhtaç idiler. O
günden bu yana aradan bu kadar sene geçtiği halde fakir ve yoksullara
sahip çıkma ve onların karınlarını doyurma ihtiyacı hiç eksilmemiştir.
Varlıklı insanların denenmesine vesile olan bu ihtiyaç kıyamete kadar da
eksilmeden devam edecektir. Bu konu, 729 numaralı hadisten itibaren
“Yemek Edepleri” bahsinde ele alınmıştır.
Hadisimizdeki üçüncü
mesele ise asıl konumuz olan gece namazıdır. Resûl-i Ekrem Efendimiz
“İnsanlar uyurken geceleyin namaz kılınız” buyurmakla, insanların
çoğunun bu değerli zamanın önemini anlamadığına ve onu uykuyla ve
gafletle geçirdiğine işaret etmekte, bizi bu konuda daha uyanık olmaya
çağırmaktadır.
Başka rivayetlerde bu
üç tavsiyeye ilâve olarak Allah’a ibadet etmenin, akraba ile ilgiyi
devam ettirmenin de hatırlatıldığı görülmektedir.
Bu tavsiyeleri
tutmanın mükâfatına da işaret eden Allah’ın Resûlü, “Böyle yaparsanız
selâmetle cennete girersiniz” buyurmaktadır. Sevgili Peygamberimiz,
müjdeler taşıyan bu sözüyle, sabredenlerin “cennette saygı ve selâm
ile karşılanacaklarını” [Furkan sûresi (25), 75] belirten âyet-i
kerîmeyi hatırlatmış olabilir. Cenâb-ı Hak bu nimeti hepimize nasip
eylesin (âmin).
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. İnsanlara selâm
vermek, fakirleri doyurmak, geceleri namaz kılmak bir müslümanın en
belirgin özelliği olmalıdır.
2. Allah’ın rızasını
kazanma ümidiyle geceleri rahatını fedâ ederek ibadetle meşgul olmak,
yiğit müslümanların harcıdır.
3. Bu tavsiyeyi
tutanların mükâfatı, cennet ve cemâlullah olacaktır.
1170- وَعنْ أَبي هُريرةَ
رَضِيَ اللَّه عَنْهُ قالَ : قالَ رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم :
«أَفْضَلُ
الصيَّامِ بعْدَ رَمَضَانَ شَهْرُ اللَّهِ المُحَرَّمُ ، وَأَفْضَلُ
الصَّلاةِ بعدَ الفَرِيضَةِ صَلاةُ اللَّيْل»
رواه مُسلِمٌ .
1170.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ramazandan sonra
en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan muharremde tutulan oruçtur. Farz
namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.”
Müslim, Sıyâm 202, 203. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 56; Tirmizî, Mevâkît
207; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 6
Açıklamalar
Ashâb-ı kirâmdan biri
Peygamber Efendimiz’e ramazan orucundan sonra en faziletli orucun
hangisi olduğunu sordu. Resûl-i Ekrem de bu soruya cevâben, muharrem
ayında tutulan orucun pek sevap olduğunu söyledi. Muharrem ayının
değerini anlatmak için de ondan “Allah’ın ayı” diye söz etti.
Şüphesiz bütün aylar Allah’ın ayıdır. Ama Resûlullah Efendimiz bu
ifadesiyle muharrem ayının değerine ve onun iyi değerlendirilmesi
gereğine işaret etmiş oldu. Peygamber aleyhisselâm’ın muharrem
orucunu ramazan orucuyla bir arada zikretmesine bakarak, arzu eden
kimselerin muharrem ayının tamamını veya tamamına yakınını oruçlu
geçirebileceklerine imâ ettiğini söylemek mümkündür. Bilindiği üzere
muharrem ayında çok değerli bir zaman dilimi olan âşûrâ günü
bulunmaktadır. Efendimiz’in bu ifadesiyle, âşûrâ orucuna işaret buyurmuş
olacağı da hatıra gelmektedir. Bu hadis “Muharrem Orucunun Fazileti”
bahsinde 1249 numarayla tekrar gelecek ve orada bu konu hakkında daha
fazla bilgi verilecektir.
Oruç hakkındaki
sorusuna Peygamber
aleyhisselâm’dan cevap alan bu ismini bilemediğimiz sahâbî, farz
namazdan sonra hangi namazın daha faziletli olduğunu öğrenmek istedi.
Resûlullah Efendimiz de, “Farz
namazlardan sonra
en faziletli
namaz gece
namazıdır” buyurdu.
İbadetlerin ve diğer
işlerin değeri, insana verdikleri zahmetle ölçülür.
Zor ve
sıkıntılı ibadetler
şüphesiz daha sevaptır. İnsanların çoğunun tatlı bir uykuya daldığı
sırada istirahatini ve uykusunu fedâ edip Allah’ı anmak üzere yatağını
terketmek kolay bir iş, az bir yiğitlik değildir.
Gece namazına değer
kazandıran bir diğer husus da, bu vakitte kılınan namazın riyâ ve
gösterişten tamamen uzak olması, ihlâsla ve gönül huzuruyla ibadet
etmeye elverişli bulunmasıdır. İşte gece namazını böylesine değerli
kılan, diğer vakitlerden farklı bu özellikleridir.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Muharrem ayında
tutulan oruç pek sevaptır. Değer itibariyle ramazan orucundan hemen
sonra gelen bu orucu mümkün olduğu kadar fazla tutmalıdır.
2. Gece namazı,
fazilet bakımından farz namazlardan hemen sonra gelir ve insanın çok
sevap kazanmasına vesile olur.
1171- وَعَنِ ابنِ عُمَرَ
رَضِيَ اللَّه عَنْهُمَا ، أَن النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
قَالَ :
«صَلاةُ
اللَّيْلِ مَثْنَى مَثْنَى، فَإِذا خِفْتَ الصُّبْح فَأَوْتِرْ بِواحِدَةِ
» متفقٌ عليه .
1171.
İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem söyle buyurdu:
“Gece namazları
ikişer ikişer kılınır. Sabah namazı vaktinin girmesinden
endişe ettiğin
zaman bir
rek’at daha kılarak
vitri tamamla.”
Buhârî, Teheccüd
10, Salât
84; Müslim,
Müsâfirîn 146, 147,
159. Ayrıca. bk.
Ebû Dâvûd, Tatavvu
24; Tirmizî,
Salât 206;
Nesâî, Kıyâmü’l-leyl
26, 35,
İbni Mâce,
İkâmet 171
1172 numaralı hadisle
birlikte açıklanacaktır.
1172- وَعَنْهُ قَالَ :كَانَ
النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُصلِّي منَ اللَّيْل مَثْنَى
مَثْنَى ، وَيُوترُ بِرَكعة .متفقٌ
عليه .
1172.
Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem gece namazlarını ikişer rek’at kılar ve
bir rek’at da vitir kılardı.
Buhârî, Vitir 2;
Müslim, Müsâfirîn 157. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 26; Tirmizî, Vitir
8
Açıklamalar
Yukarıdaki hadislerin
râvisi olan Abdullah İbni Ömer’in anlattığına göre, sahâbîlerden biri
Resûlullah Efendimiz’e gece namazının nasıl kılınacağını sordu.
Peygamber Efendimiz de gece namazlarının ikişer rek’at olarak, yani iki
rek’atte bir selâm vererek kılınacağını, şayet sabah vakti iyice
yaklaşmış, tanyeri ağarmak üzere ise, son iki rek’ate bir rek’at daha
ekleyerek vitir kılınacağını söyledi. Böylece vitrin en son vaktinin
sabah namazı girmeden önceki zaman olduğunu öğretti. Peygamber
aleyhisselâm’ın gece namazlarını kaç rek’at ve nasıl kıldığı 1174 ve
1175 numaralı hadislerde belirtilecektir.
Vitir namazının nasıl
kılınacağı ise, 1134 - 1140 numaralı hadisler arasındaki “Vitir Namazı”
bahsinde geniş bir şekilde anlatıldı. Peygamber aleyhisselâm ilk
zamanlar vitir namazını bazan gecenin ilk saatlerinde bazan da gece
yarısı kılmıştı; fakat sonraları hep gecenin sonunda, yani seher
vaktinde kılmış ve “Gece kıldığınız namazın son rek’atı vitir olsun”
ve “Sabah namazı vakti girmeden vitri kılınız” (bk. 1136 ve 1137
numaralı hadisler) buyurmak suretiyle vitir namazının gece namazlarının
sonunda kılınmasının uygun olacağını göstermişti. Bununla beraber bazı
meşguliyetleri ve yorgunlukları sebebiyle gecenin sonuna doğru kalkıp
teheccüt namazı, ardından da vitir namazı kılamayacak kimselere bir
kolaylık olmak üzere, onların gecenin ilk kısmında kılabileceklerini
söylemişti.
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Gece namazı
(teheccüt namazı) ikişer rek’at olarak kılınır.
2. Teheccüt namazı
kılmaya kalkacağından emin olan kimse vitir namazını daha önce
kılmamalı, teheccüt namazının sonunda bir rek’at daha kılarak, gece
ibadetini vitirle sona erdirmelidir.
3. Vitir namazının
tan yeri ağarmadan önce kılınması gerekir.
1173- وعنْ أَنَسٍ رضِي
اللَّه عَنْهُ ، قالَ :
كَانَ رسُولُ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُفطِرُ منَ الشَّهْرِ حتَّى نَظُنَّ
أَنْ لا يصوم مِنهُ ، ويصَومُ حتَّى نَظُن أَن لا يُفْطِرَ مِنْهُ شَيْئاً
، وَكانَ لا تَشَاءُ أَنْ تَراهُ مِنَ اللَّيْلِ مُصَلِّياً إِلا
رَأَيْتَهُ ، وَلا نَائماً إِلا رَأَيْتَهُ .
رواهُ البخاريُّ .
1173.
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in günlerce oruç tutmadığı olurdu;
öyleki artık o ay oruç tutmayacak zannederdik. Bazan da o kadar çok oruç
tutardı ki, artık o ay orucu hiç bırakmayacak zannederdik. Onu gece
namaz kılarken görmek istersen, mutlaka öyle görürdün. Uyurken görmek
istersen öyle görürdün.
Buhârî, Teheccüd 11, Savm 52, 53. Ayrıca bk. Müslim, Savm 178-180; Ebû
Dâvûd, Savm 59; Tirmizî, Savm 57; Nesâî, Sıyâm 34, 70; İbni Mâce, Sıyâm
30
Açıklamalar
Resûl-i Ekrem
Efendimiz’in namazı, orucu, yiyip içmesi, oturup kalkması, kısaca bütün
yaşayışı, olması gerektiği şekildeydi. Onun hayatında hiçbir aşırılığa
yer yoktu. Farz namazın dışında, mutlaka yapacağım diye kendini
zorladığı ibadetleri mevcut değildi. Bu sebeple ashâbını ibadet
konusunda mûtedil olmaya teşvik eder, 144-154 numa-
ralı hadislerin bulunduğu “Allah’ın Emirlerine Uymada Ölçülü Olmak”
bahsinde açıklandığı üzere, onları aşırı derecede ibadet etmekten
sakındırırdı. Zira Allah’ın Resûlü insanların huy ve mizaçlarını iyi
bilirdi. Çok ibadete özenenlerin bir müddet sonra buna
dayanamayacaklarını, o ibadeti büsbütün bırakacaklarını hesap ederdi.
İşte bunun için arkadaşlarına az, fakat devamlı ibadet etme
alışkanlığını kazandırmaya çalışırdı.
Peygamber
aleyhisselâm herkese yapacağı kadar ibadeti tavsiye etmekle beraber,
ashâb-ı kirâmın yaptığından daha fazla ibadet ederdi. Zira onun en büyük
zevki ibadet etmekti. Bununla beraber içinde bulunduğu zamanı, zemini,
neşeli veya neşesiz oluşunu dikkate alır, ibadet etmeye arzu duyduğu
zaman kalkıp ibadet ederdi. Bu bazan gecenin ilk kısmı, bazan gece
yarısı, ama çoğunlukla seher vakti dediğimiz gecenin son kısmı olurdu.
Teheccüt namazlarını her zaman aynı miktarda kılmaz, her rek’atte aynı
miktarda Kur’an okumazdı. İşte bu sebeple ashâb-ı kirâm onu günün veya
gecenin belli saatlerinde değil, değişik saatlerinde ibadet ve istirahat
ederken görürlerdi. Zaman olur haftalarca oruç tutardı. Ashâb-ı kirâm,
herhalde Resûlullah hiç ara vermeden devamlı oruç tutacak diye
düşünürdü. Zaman olur günlerce oruç tutmazdı. Bu defa da arkadaşları,
herhalde Resûlullah artık oruç tutmayacak derlerdi. Allah’ın Resûlü bu
tavrıyla ümmetine, nâfile ibadetler konusunda nasıl davranmaları
gerektiğini de öğretmiş olurdu.
Kısaca belirtmek
gerekirse, Resûlullah Efendimiz’in her davranışı ve her ibadeti ölçülü
ve dengeliydi.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Nâfile ibadetlerin
belirli zamanlarda ve belirli miktarlarda yapılması gerekmez. İnsan
canının istediği zaman istediği kadar nâfile ibadet etmelidir.
2. Üzerinde hakkı
bulunan kimselere haksızlık yapmamak şartıyla, özellikle geceleri nâfile
namaz kılmaya, gündüzleri nâfile oruç tutmaya çalışmalıdır.
1174- وعَنْ عائِشة رضي
اللَّه عنْهَا ، أَنَّ رَسولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كَان
يُصلِّي إِحْدَى عَشرَةَ رَكْعَةً تَعْني في اللَّيْلِ يَسْجُدُ
السَّجْدَةَ مِنْ ذلكَ قَدْر مَا يقْرَأُ أَحدُكُمْ خَمْسِين آية قَبْلَ
أَن يرْفَعَ رَأْسهُ ، ويَرْكَعُ رَكْعَتَيْنِ قَبْل صَلاةِ الفَجْرِ ،
ثُمَّ يضْطَجِعُ على شِقِّهِ الأَيمْنِ حَتَّى يأْتِيَهُ المُنَادِي
للصلاةِ ، رواه البخاري .
1174.
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin on bir rek’at namaz kılardı. O
namazın bazı rek’atlerinde, sizden birinizin elli âyet okuyacağı kadar
bir zaman başını kaldırmadan secdede dururdu. Sabah namazının farzından
önce iki rek’at namaz kılar, sonra müezzin gelip namaz kılınacağını
haber verene kadar sağ yanı üzerinde yatardı.
Buhârî, Vitir 1,
Teheccüd 3. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 41, Sehv 74; İbni Mâce, İkâmet 181
Açıklamalar
Peygamber
aleyhisselâm geceleri iki rek’atte bir selâm vererek bazan yedi,
bazan dokuz, bazan da on bir rek’at namaz kılardı. Kimi zaman uzun
âyetler ve sûreler okuyarak kıyâmda epeyce bir süre kalması veya aşağıda
bahsedileceği üzere secdelerde uzun müddet zikirle meşgul olması
sebebiyle namaz rek’atları değişirdi.
Teheccüt namazının
son rek’atını tek kılmasının hikmeti, vitir bahsinde de anlatıldığı
üzere, gece namazının son iki rek’atına bir rek’at daha ilâve ederek
vitir namazını gecenin bu ilerlemiş saatinde edâ etmesiydi.
1106 ve 1107 numaralı
hadislerde geçtiği üzere sabah namazının sünnetini kısa sûreler okuyarak
çabucak kılar, sonra sağ yanına yatarak dinlenirdi. Müezzinin sabah
namazının farzına başlanacağını haber vereceği âna kadar istirahat
etmesinin sebebi, gece ibadeti dolayısıyla yorgun düşen vücudunu
dinlendirmekti. Zira o bir müddet sonra sabah namazının farzını
kıldıracak, bu sırada uzun âyetler okuyarak kıyamda kalacaktı. Bu
sebeple vücudunun dinç olmaya ihtiyacı vardı.
Bu hadiste
dikkatimizi çeken husus, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in
gece namazının bazı rek’atlarında elli âyet okunacak kadar uzun bir süre
secdede kalmasıdır. Bir insanın bu zaman zarfında ayakta durması bile
müşkil iken Peygamber Efendimiz’in bu kadar uzun bir süre secdede
kalabilmesi, onun Allah’a ibadet etmekten derin zevk almasıyla, namazın
ona “gözünün nûru” kılınmasıyla (Ahmed İbni Hanbel, Müsned,
III, 128) açıklanabilir. Şu da bilinmektedir ki secde, kulun en
mütevâzi, en samimi, en ihlâslı olduğu, Allah’a en yakın bulunduğu bir
haldir. Bu sebeple secde sadece Allah’a yapılır. O’nun dışında hiçbir
varlığa secde edilmez.
Hatıra gelebilecek
bir soru da Efendimiz’in bu kadar uzun süre secdede ne yaptığıdır.
Hadîs-i şerîflerden
öğrendiğimize göre Allah’ın Resûlü secdede dua ve tesbih ile meşgul
olurdu. Hz. Âişe’nin belirttiğine göre Nasr sûresindeki “Fe-sebbih
bi-hamdi rabbike ve’stağfirh = Rabbine hamd ederek O’na tesbih
et!” âyeti nâzil olduktan sonra rükûda ve secdede en çok okuduğu
dualardan biri şu idi: “Sübhânekellâhümme rabbenâ ve bi-hamdik,
Allahümme’ğfir-lî = Ey bizim Rabbımız olan Allah! Seni kendi
kudretimle değil, senin yardımınla ve sana mahsus olan hamd ile tesbih
ederim. Allahım beni bağışla” (Buhârî, Ezân 123, 139).
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bütün günahları
bağışlandığı halde, o, Allah Teâlâ’ya bunca nimetinden dolayı şükretmek
istediğini söyler, O’nun yardımına her zaman muhtaç olduğunu, O’na
kulluğunu her zaman göstereceğini belirtir ve Rabbine işte böyle dua ve
istiğfâr ederdi.
Peygamber
aleyhisselâm’ın secdede iken yaptığı dualardan biri de şu idi:
“Allâhümme leke
secedtü ve bike âmentü ve leke eslemtü. Secede vechî lillezî halekahû ve
savverahû ve şakka sem’ahû ve basarahû, tebârekellâhu ahsenü’l-hâlikîn
=
Allahım! Sadece sana secde ettim. Yalnız sana iman ettim. Sana teslim
oldum. Benim yüzüm kendini yaratıp ona şekil veren, kulağını ve gözünü
var eden Rabbine secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah pek
yücedir” (Müslim, Müsâfirîn 201).
Hadisin benzeri 817
numara ile de geçmiştir.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Peygamber
Efendimiz geceleri, sonuncusu vitir olmak üzere on bir rek’at namaz
kılardı.
2. Bu namazın bazı
rek’atlarında, ashâbının elli âyet okuyacağı kadar uzun bir süre secdede
kalır ve bu sırada Rabbine dua ve istiğfâr ederdi.
3. Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem teheccüt namazı kıldıktan sonra bir
müddet sağına yatıp dinlenir ve böylece sabah namazını daha dinç olarak
kılardı.
1175- وَعنْهَا قَالَتْ :
ما كان رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَزِيدُ في رمضانَ
وَلا في غَيْرِهِ عَلى إِحْدى عشرةَ رَكْعَةً : يُصلِّي أَرْبعاً فَلا
تَسْأَلْ عَنْ حُسْنِهِنَّ وَطولهِنَّ ، ثُمَّ يُصَلِّي أَرْبعاً فَلا
تَسْأَلْ عَنْ حُسْنِهِنَّ وَطولهِنَّ ، ثُمَّ يُصَلِّي ثَلاثاً . فَقُلْتُ
: يا رسُولَ اللَّهِ أَتنَامُ قَبْلَ أَنْ تُوترَ ،؟ فقال:
« يا
عائشةُ إِنَّ عيْنَيَّ تَنامانِ وَلا يَنامُ قلبي »
متفقٌ عليه .
1175.
Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ne ramazanda ne başka zamanda gece on
bir rek’attan fazla namaz kılmazdı. Önce dört rek’at kılardı ki, onların
güzelliği ve uzunluğu anlatılacak gibi değildi! Sonra dört rek’at daha
kılardı. Onların da güzelliğini ve uzunluğunu hiç sorma! Sonra üç rek’at
daha kılardı. Ben:
- Yâ Resûlallah!
Vitri kılmadan mı uyuyorsun? diye sordum. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
- “Âişe! Benim
gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.”
Buhârî, Teheccüd 16, Terâvih 1, Menâkıb 24; Müslim, Müsâfirîn 125.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 26, Tirmizî, Mevâkît 208; Nesâî,
Kıyâmü’l-leyl 36
Açıklamalar
Resûlullah
Efendimiz’in geceleyin on üç rek’at namaz kıldığını rivayet eden
sahâbîler, buna sabah namazının iki rek’at sünnetini de ilâve
etmişlerdir. Geceleyin on bir rek’at kıldığını söyleyenler de
sabah namazının sünnetini dikkate almamışlardır.
Ashâb-ı kirâmdan Ebû
Seleme hazretleri, ramazan ayında Peygamber Efendimiz’in daha fazla
ibadet edeceğini düşünmüş, sonra da öyle olup olmadığını Hz. Âişe’ye
sormuştu. Bunun üzerine Âişe annemiz, Resûl-i Ekrem’in gece
ibadetlerinin hiçbir ayda değişmediğini belirtmiş, geceleri önce dört
rek’at namaz kılıp selâm verdiğini, sonra tekrar dört rek’at kılıp selâm
verdiğini, ardından da üç rek’at namaz kıldığını söylemişti.
Hz. Âişe’nin bu
rivayetini, Hanefî âlimler, gece namazının kaçar rek’at kılınacağı
konusunda delil kabul etmişlerdir. Onlara göre gece namazları dört
rek’atta bir selâm vererek kılınır. Son olarak da, tek selâm ile üç
rek’atlı vitir namazı kılınır. Hanefîler’in dışındaki diğer üç mezhep
ise, gece namazının iki rek’atta bir selâm verilerek kılınacağına dair
1171 ve 1172 numaralı hadisler ile benzeri hadisleri esas almışlar, bu
hadisteki dörder rek’at ifadesini de, iki rek’atta bir selâm vererek
kılınan dörder rek’at şeklinde anlamışlardır.
Hz. Âişe daha sonra
Resûlullah Efendimiz’in gecenin ilerlemiş saatinde ilâhî huzurda
bulunmaktan aldığı derin zevki ve duyduğu huşûu anlatmıştı. İnsanların
çoğunun uykuda bulunduğu seher vaktinde Cenâb-ı Hakk’a ibadet etmeyi pek
sevdiğini, namaz kılarken bazan ayakta bazan oturduğu yerde uzun âyetler
okuduğunu, rükûda ve secdede saatlerce dua ve istiğfâr ettiğini
söylemişti. 1178 numaralı hadiste Efendimiz’in kıraatinin, rükû ve
secdesinin uzunluğu hakkında daha geniş bilgi bulunmaktadır.
Hz. Peygamber
yukarıda anlatıldığı şekilde sekiz rek’at namaz kıldıktan sonra biraz
dinlenir, sonra vitir namazını kılardı. Onun vitir namazını kılmadan
önce biraz dinlendiğini gören Hz. Âişe, “Yâ Resûlallah! Vitir namazını
kılmadan mı uyuyorsun?” diye sordu. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü,
gözleri uyusa bile kalbinin uyumadığını söyledi. Gözlerin uyuduğu
halde kalbin uyumaması, bütün peygamberlere mahsus ilâhî bir lutuftur.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Peygamber
Efendimiz’in gece ibadetleri
hiçbir zaman
değişmezdi.
2. Saatlerce süren
gece namazlarını derin bir huzur ve huşû ile kılardı.
3. Peygamberlerin
gözleri uyusa bile kalpleri uyumaz.
1176=وعنْهَا أَنَّ
النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كانَ يَنَامُ أَوَّل اللَّيْل ،
ويقومُ آخِرهُ فَيُصلي . متفقٌ عليه.
1176.
Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem gecenin ilk kısmında yatıp uyur, son
kısmında kalkarak namaz kılardı.
Buhârî, Teheccüd 15, Müslim, Müsâfirîn 129. Ayrıca bk. Nesâî,
Kıyâmü’l-leyl 17, 30, İbni Mâce, İkâmet 182
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz
gecenin muhtelif saatlerinde, bazan gecenin ilk kısmında, bazan
ortasında, bazan da son kısmında namaz kılmıştır. Hayatının son
dönemlerinde ise, burada belirtildiği gibi, gündüzün yorgunluğunu atarak
dinlenmek için gecenin ilk kısmında uyumuş, seher vakti denilen gecenin
son kısmında kalkarak teheccüt namazı kılmıştır.
Hz. Âişe’ye,
Peygamber Efendimiz’in gece namazlarını ne zaman ve nasıl kıldığı
hususundaki bu soruyu, tâbiîn neslinin seçkin kıraat âlimi ve muhaddisi
Kûfeli Esved İbni Yezîd en-Nehaî sormuştu. Hz. Âişe de Resûl-i Ekrem’in
son dönemlerindeki gece ibadetini anlatmış, hatta hadisin devamında,
Peygamber aleyhisselâm’ın gece namazını tamamladıktan sonra bir
miktar yatıp uyuduğunu, eşiyle beraber olmuşsa, ilk ezanı duyunca hemen
kalkıp yıkandığını, gerekmiyorsa, sabah namazı vakti girince abdest alıp
sabah namazının iki rek’at sünnetini kıldıktan sonra mescide gittiğini
söylemişti.
Peygamber
Efendimiz’in ibadetleri de diğer hareketleri gibi dengeliydi. Aşırı
derecede ibadet edip yorgun düşmeyi ve bu suretle bazı önemli
görevlerini ihmal etmeyi doğru bulmazdı. Gereğinden fazla ibadet eden
kimsenin bir müddet sonra usanarak ibadeti büsbütün bırakabileceğini
söylerdi. İşte bu sebeple Allah’ın Resûlü, gecenin ilk kısmında yatıp
uyur, dinlendikten sonra kalkıp ibadet ederdi.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Bütün gece ibadet
etmek insanı yorgun düşüreceği ve önemli görevlerini ihmâle yol açacağı
için Peygamber Efendimiz önce yatıp dinlenir, sonra kalkıp namaz
kılardı.
2. Gece ibadeti için
en uygun zaman, gecenin son kısmıdır.
1177- وعَن ابنِ مَسْعُودٍ
رضِي اللَّه عَنْهُ ، قَالَ :
صلَّيْتُ مَعَ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم لَيُلَةً ، فَلَمْ
يَزلْ قائماً حتى هَمَمْتُ بِأَمْرٍ سُوءٍ .
قَيل :
ما هَممْت ؟ قال :
هَممْتُ أَنْ أَجْلِس وَأَدعهُ . متفقٌ عليه .
1177.
İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
- Bir gece Resûl-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber namaz kıldım. O
kadar uzun süre ayakta kaldı ki, fena bir şey yapmayı düşündüm.
Biri ona:
- Ne düşündün? diye
sorunca:
- Peygamber
aleyhisselâm’ı
yalnız bırakıp oturmayı
düşündüm dedi.
Buhârî, Teheccüd 9;
Müslim, Müsâfirîn 204. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 200
Bir sonraki hadisle
beraber açıklanacaktır.
1178- وعَنْ حُذيفَهَ رَضِيَ
اللَّه عنْهُ ، قَالَ :
صَلَّيْتُ مَعَ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، ذاتَ لَيْلَةٍ
فَافْتَتَح البقَرَةَ ، فقلتُ : يَرْكَعُ عِنْدَ المِئَةِ ، ثُمَّ مضى ،
فقلتُ : يُصَلَّي بها في ركْعَةٍ ، فمَضَى ، فَقُلْتُ : يَرْكَعُ بها ،
ثُمَّ افْتَتَح النِّسَاءَ فَقَرأَهَا ، ثُمَّ افْتَتَحَ آل عِمْرَانَ ،
فَقَرَأَها ، يَقْرَأُ مُتَرَسِّلاً إِذا مَرَّ بِآيَةِ فِيها تَسْبيحٌ
سَبَّحَ ، وَإِذا مَرَّ بِسُؤَالٍ سَأَلَ ، وإذا مَرَّ بتَعوَّذ تَعَوَّذَ
، ثُمَّ رَكَعَ ، فجعَل يَقُولُ :
سُبْحَانَ ربِّي العظيمِ ،
فَكَانَ رُكُوعُهُ نَحْواً مِنْ قِيَامِهِ ، ثُمَّ قال :
سمِع اللَّه لمَنْ حَمِدَه ، رَبَّنَا لك الحْمدُ ،
ثُمَّ
قامَ طَويلاً قَرِيباً مِمَّا ركع ، ثُمَّ سَجد فَقَالَ :
سُبْحانَ رَبِّيَ الأَعْلى
فَكَانَ سَجُودُهُ قَرِيباً مِنْ قِيَامِهِ .
رواه مسلم .
1178.
Huzeyfe
radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gece Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namazı kıldım. Bakara
sûresini okumaya başladı. Ben içimden, yüz âyet okuyunca herhalde rükû
eder dedim. O yüz âyetten sonra da okumaya devam etti. Ben yine içimden,
bu sûre ile namazı bitirecek dedim. O yine devam etti. Ben bu sûre ile
rükûa varır dedim, varmadı. Nisâ sûresine başladı; onu da okudu. Sonra
Âl-i İmrân sûresine başladı, onu da okudu. Ağır ağır okuyor, tesbih
âyeti gelince tesbih ediyor, dilek âyeti gelince dilekte bulunuyor,
Allah’a sığınmaya dair âyet gelince Allah’a sığınıyordu. Sonra rükûa
vardı. “Sübhâne rabbiye’l-azîm” (Ben yüce Rabbimi ulûhiyet
makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim) demeye başladı. Rükûu da
aşağı yukarı kıyâmı kadar uzun oldu. Sonra “Semiallâhü limen hamideh,
rabbenâ leke’l-hamd (Allah, kendisine hamd edeni duyar, hamd yalnız
sanadır ey Rabbimiz)” dedi ve kalktı. Hemen hemen rükûuna yakın uzunca
bir süre ayakta durdu. Sonra secdeye vardı ve “Sübhâne
rabbiye’l-a’lâ” (Ben ulu Rabbimi ulûhiyet makamına yakışmayan
sıfatlardan tenzih ederim) dedi. Secdesini de aşağı yukarı kıyâmı kadar
uzattı.
Müslim, Müsâfirîn 203
1179 numaralı hadisle
birlikte açıklanacaktır.
1179- وَعَنْ جابرٍ رضِي
اللَّه عنْهُ قَالَ : سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
: أَيُّ الصَّلاةِ أَفْضَلُ ؟ قال :
« طُولُ
القُنُوتِ » . رواه
مسلم . المرادُ
بِالقنُوتِ :
القِيَامُ .
1179.
Câbir
radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e:
- Hangi namaz daha
faziletlidir? diye sordular.
- “Kıyâmı uzun
olan” cevabını verdi.
Müslim, Müsâfirîn
165. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvû 23; Tirmizî, Salât 168; Nesâî, Zekât
49; İbni Mâce, İkâmet 200
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz
bir cemaate namaz kıldırdığı vakit, arkasında yaşlıların, hastaların, iş
güç sahiplerinin bulunacağını düşünerek namazı gereğinden fazla
uzatmazdı. Hatta gerilerden bir çocuk ağlaması duyduğunda, cemaatin
içinde o çocuğun annesi bulunabileceğini hesap ederek namazı çabucak
bitirirdi. Fakat geceleyin teheccüt namazı kılarken, başkalarının
durumunu dikkate alma mecburiyeti olmadığı için dilediği kadar uzun
kılardı. Zira Efendimiz, sonuncu hadiste görüldüğü üzere, kıyâmı uzun
olan namazların daha faziletli olduğunu söylerdi. Namazda uzun süre
ayakta kalmayı bu hadiste “kunût” kelimesiyle ifade buyurmuştur.
Burada kunûtun kıyâm
demek olduğu, Ebû Dâvûd’un yukarıda belirtilen rivayetinde açıkça
görülmektedir. Teheccüt namazı ashâb-ı kirâm için mutlaka kılınması
gereken bir namaz olmadığı için, uzun süre kıyâmda, rükû ve secdede
kalmaya dayanabilen sahâbîler Efendimiz’e cemaat olurlardı.
Yukarıdaki hadisler
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in uzun süre kıyâmda, rükû
ve secdede kalarak ibadet ettiğini ve böyle ibadetin daha faziletli
olduğunu göstermekle beraber, yine onun çok rükû ve secde etmeyi
öğütlediği, bazı sahâbîlerine “Allah’a çok secde etmeye bak”
buyurduğu (Müslim, Salât 225) bilinmektedir. Bu sonuncu rivayeti dikkate
alan bazı âlimler, çok sayıda namaz kılmanın, böylece çok rükû ve secde
etmenin daha faziletli olduğunu söylemişlerdir.
Hadislerdeki
farklılıkların sebeplerini bilmeyenler, bu farklılıklara bakarak,
birbirine zıt hadisler bulunduğunu zannedebilirler. Bunlar Efendimiz’in
ya değişik zamanlardaki uygulamaları veya muhataplarının durumuna göre
tavsiye ettiği değişik ibadet tarzlarıdır.
Resûlullah
Efendimiz’in her farklı uygulamasında ve tavsiyesinde ümmet için rahmet
vardır. Hâfız olup uzun sûreleri rahatlıkla okuyabilen müslümanlar,
Efendimiz’in kıyâmda uzun sûreler okuduğuna bakarak öyle hareket
edebilirler. Sadece kısa namaz sûrelerini bilen veya rükû ve secdede
uzun süre kalamayacak olan müslümanlar da, çok secde etmeyi tavsiye eden
hadislere uygun şekilde ibadet edebilirler.
1177. hadis 104
numarayla, 1179. hadis 103 numarayla “Mücâhede” bahsinde geçmiştir.
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Peygamber
Efendimiz gece namazlarında, diğer insanların dayanamayacağı kadar uzun
sûreler okurdu.
2. Dileyen ve
yapabilen kimseler uzun sûreler okuyarak, dileyen de kısa sûreler
okuyarak gece namazı kılabilir.
3 . Teheccüt namazı
gibi farz olmayan namazlar da cemaatle kılınabilir.
4. Şâfiî âlimler bu
hadisi dikkate alarak namaz içinde ve dışında tesbih âyetlerinde Allah’ı
tesbih etmek, Allah’a sığınmaya dair âyetlerde O’na sığınmak, dilek
âyetlerinde O’ndan dilekte bulunmak uygun olur demişlerdir.
1180- وَعَنْ عبدِ اللَّهِ
بنِ عَمْرو بنِ العَاصِ ، رَضيَ اللَّه عَنْهُمَا أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال:
« أَحَبُّ
الصَّلاةِ إلى اللَّهِ صَلاةُ دَاوُدَ ، وَأَحبُّ الصيامِ إلى اللَّهِ
صِيامُ دَاوُدَ ، كانَ يَنَامُ نِصْفَ اللَّيْل وَيَقُومُ ثُلُثَهُ
ويَنَامُ سُدُسَهُ وَيصومُ يَوماً وَيُفطِرُ يَوماً »
متفقٌ عليه .
1180.
Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan riva-
yet edildiğine göre
Resûlullah
sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle
buyurdu:
“Allah Teâlâ’nın
en çok beğendiği namaz Dâvûd aleyhisselâm’ın namazı, Allah
Teâlâ’nın en çok beğendiği oruç da yine Dâvûd aleyhisselâm’ın
orucudur. Dâvûd gecenin ilk yarısında uyur, üçte birinde namaz kılardı.
Gecenin altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün
tutmazdı.”
Buhârî, Teheccüd 7,
Enbiyâ 37, 38; Müslim, Sıyâm 189, 190. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 66;
Nesâî, Sıyâm 69, 76-78, 80; İbni Mâce, Sıyâm 31
Açıklamalar
Bu hadîs-i şerîf,
Abdullah İbni Amr’ın Resûlullah Efendimiz’le yaptığı uzun bir sohbetin
sadece bir bölümüdür. Allah’ın Resûlü, ibadete düşkün bu genç
sahâbîsine, 152 numarada geçtiği üzere, fazla ibadet etmemesi hususunda
tavsiyede bulunmuştu. Zira Abdullah İbni Amr, yaşadığı sürece gündüzleri
oruç tutmaya, geceleri de ibadet ve tâatla uyanık geçirmeye karar
vermiş, sonra da yeni evlendiği genç karısını ihmal pahasına da olsa bu
kararını uygulamaya koyulmuştu. Onun bu durumunu öğrenen Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem, “Senin gündüzleri oruçlu,
geceleri uyanık geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyorsun?”
diyerek bu âbid ve zâhid genci karşısına almış, vücuduna, karısına,
misafirlerine karşı görevleri olduğunu hatırlatmış, “Ben gencim, daha
fazlasını yapabilirim” demesine önem vermemişti.
Gece, altı eşit
parçaya bölündüğü takdirde, Dâvûd aleyhisselâm’ın ibadetle
geçirdiği üçte birlik kısım, gecenin dördüncü ve beşinci dili-
midir. Uyuduğu altıncı kısım ise, tan yeri ağarmadan önceki zamandır.
Dâvûd aleyhisselâm’ın ibadetle geçirdiği saatler, duaların kabul
olunduğu bereketli zaman dilimidir. Allah Teâlâ’nın “Bana kim dua
ederse duasını kabul edeyim. Benden kim dilekte bulunursa dileğini
yerine getireyim. Benden kim af dilerse, onu bağışlayayım” (Buhârî,
Teheccüd 14; Müslim, Müsâfirîn 168-170) buyurduğu feyizli vakittir.
İbadetlerde
devamlılık esastır. Aşırı ibadetler, bazı kimseleri önce usanmaya, sonra
da o ibadeti büsbütün bırakmaya sevkedebilir. Halbuki Allah Teâlâ’nın
lutuf ve ihsânı sonsuzdur; kul ibadet etmekten usanmazsa, O da hayır ve
sevap vermekten usanmaz.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Peygamber
Efendimiz oruç, namaz ve ibadetler ile çalışmak ve elinin emeğiyle
geçinmek gibi hususlarda da Dâvûd aleyhisselâm’ı örnek
göstermiştir.
2. Dâvûd
aleyhisselâm’ın orucu da namazı da ölçülü idi. Çok oruç tutmak
isteyen kimse, her gün değil, Hz. Dâvûd gibi gün aşırı oruç tutmalı; çok
namaz kılmak isteyen de bütün gece ibadet etmek yerine, önce yatıp
dinlenmeli, sonra kalkıp gecenin üçte birini ibadetle geçirmelidir.
3. Bütün geceyi
ibadetle geçirmek doğru olmadığı gibi uykuyla geçirmek de doğru
değildir. Belli bir süreyi ibadete ayırmalı, sabah namazını kesinlikle
ihmâl etmemelidir.
1181- وَعَنْ جَابِرٍ رَضِيَ
اللَّه عنْهُ قَالَ : سمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم يقُولُ :
« إِنَّ في
اللَّيْلِ لَسَاعةً ، لا يُوافقُهَا رَجـُلٌ مُسلِمٌ يسأَلُ اللَّه تعالى
خيراً من أمرِ الدُّنيا وَالآخِرِةَ إِلاَّ أَعْطاهُ إِيَّاهُ ، وَذلكَ
كلَّ لَيْلَةٍ » رواه
مسلم .
1181.
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Geceleyin öyle
bir zaman vardır ki, müslüman bir kimse o zamana rastlayıp Allah’tan
dünya ve âhirete dair hayırlı bir şey dilerse, Allah ona dilediğini
verir. Bu her gece böyledir”
buyururken dinledim.
Müslim, Müsâfirîn
166, 167
Açıklamalar
Allah Teâlâ
kullarının, gündüz olduğu gibi geceleyin de kendisini anmalarını, el
açıp dünya ve âhiretleri için dua ve niyazda bulunmalarını istemektedir.
“Rabbim, beni iki cihanda bahtiyar et! Allahım, bana âfiyet ver! Mevlâm,
beni tuttuğum işte başarılı kıl!” diye yalvarmalarını arzu etmektedir.
Şüphesiz geceler de
Allah’ındır, gündüzler de. O uygun gördüğü zamana dilediği feyiz ve
bereketi verir. Kendilerini en güzel şekilde yarattığı, en güzel
nimetleri kendilerine ihsân ettiği, cennetini ve cemâlini kendileri için
hazırladığı kullarının uzun bir geceyi derin gaflet içinde geçirmelerini
uygun görmemiştir. Allah’ın her şeyin sahibi olduğunu bilmelerini ve
ihtiyaçlarını O’na arzetmelerini istemiştir.
Cenâb-ı Hakk’ın öyle
kulları vardır ki, kuşların yuvalarını özlediği gibi akşamı gözlerler.
Gece karanlığı çökünce, Cenâb-ı Mevlâ’nın huzurunda olmanın şuuruyla
namaza dururlar; secdeye varıp yüzlerini yere sürmekten derin bir zevk
duyarlar. Sayısız lutuf ve keremlerinden dolayı Rabbü’l-âlemîn’e şükür
ve hamdlerini sunarlar. O’nun kelâmıyla dillerini ve gönüllerini
aydınlatırlar. Zikir ve tesbih ile O’nu yâdederler. Onların bu
hallerinden hoşnut olan Cenâb-ı Zülcelâl de feyiz, bereket ve rahmetiyle
kendilerine büyük ihsanlarda bulunur.
Bu feyizli zaman
diliminin bütün gecelerde bulunması da ayrı bir lutuf ve keremdir. Her
gece bu değerli zamana tesâdüf etme imkânı vardır. Kula yakışan, bu
fırsatı yakalamaya çalışmaktır.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Duaların kabul
olunduğu vakti yakalama ümidiyle gecenin muhtelif saatlerinde el açıp
Allah’a yönelmeli, yalvarıp yakarmalıdır.
2. Bu hadis gecelerin
gündüzlerden daha değerli olduğunu göstermektedir. Zira duaların kabul
edildiği saat sadece cuma gününde bulunduğu halde, bu değerli vakit
bütün gecelerde mevcuttur.
3. Peygamber
Efendimiz’in, hayatının son dönemlerinde hep gecenin son üçte birinde
ibadet etmesine bakarak, duaların kabul edildiği bu mübarek vaktin seher
vaktinde olduğu düşünülebilir.
1182- وَعَنْ أَبي هُريرَةَ
رَضِي اللَّه عَنْهُ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
قَالَ :
إِذا قَامَ
أَحَدُكُمِ مِنَ اللَّيْلِ فَليَفتَتحِ الصَّلاةَ بِركعَتَيْن خَفيفتيْنِ »
رواهُ مسلِم .
1182.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz geceleyin
kalktığında, önce gayet hafif iki rek’at namaz kılsın.”
Müslim, Müsâfirîn 198
Bir sonraki hadisle
beraber açıklanacaktır.
1183- وَعَنْ عَائِشَةَ ،
رَضِيَ اللَّه عَنْها ، قالت :
كانَ رَسُولُ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم إِذا قام مِن اللَّيْلِ افتَتَحَ
صَلاتَهُ بِرَكْعَتَيْن خَفيفَتَيْنِ ،
رواه مسلم .
1183.
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin kalktığında, namazına fazla
uzatmadan kıldığı iki rek’atla başlardı.
Müslim, Müsâfirîn 197
Açıklamalar
Hz. Peygamber’in
geceleyin teheccüt için kalktığında kıldığı bu son derece kısa iki
rek’at namaz, bazılarının abdest şükrü dediği namaz olabilir. Fakat bu
iki rek’at namazın, uzun gece namazına bir nevi hazırlık olması da
mümkündür. Peygamber Efendimiz’in bu iki rek’at namazı gayet kısa
kılmakla bize önemli bir şeyi öğrettiği, uzun ve yorucu işlere hafif bir
girişle başlamanın daha uygun olacağını hatırlattığı akla gelmektedir.
Başlangıç mahiyetindeki bu hafif iki rek’at, gecesini ibadetle ihyâ
etmeye hazırlanan mü’minin gözündeki mahmurluğu giderecek ve ona yeni
bir şevk, taze bir heyecan verecektir.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1. Gece ibadetine
başlamadan önce, kısaca iki rek’at namaz kılmalıdır.
2. Fazla uzatmadan
kılınacak bu namaz, insanın uyku mahmurluğunu atmasını sağlayacak, uzun
süre devam edecek bir ibadete şevkle başlamasına imkân verecektir.
1184- وعَنْها ، رضِي اللَّه
عنْهَا ، قالَتْ :
كان رسولُ
اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم إِذا فاتتْهُ الصَّلاةُ من اللَّيل
مِنْ وجعٍ أَوْ غيرِهِ ، صَلَّى مِنَ النَّهارِ ثِنَتي عشَرة ركْعَة .
رواه مسلِم .
1184.
Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem rahatsızlık gibi bir sebeple gece namazı
kılamadığında, ertesi gün on iki rek’at namaz kılardı.
Müslim, Müsâfirîn 140
Bir sonraki hadisle
beraber açıklanacaktır.
1185-وعنْ عُمَرَ بنِ
الخَطَّابِ رَضِي اللَّه عنْهُ ،قَال:قَالَ رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم:«مَنْ
نَام عن حِزْبِهِ ، أو عَنْ شْيءٍ مِنهُ ، فَقَرأهُ فِيما بينَ صَلاِةَ
الفَجْرِ وصَلاةِ الظُّهْرِ ، كُتِب لهُ كأَنَّما قَرَأَهُ منَ اللَّيْلِ»رواه
مسلم .
1185.
Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse
geceleri okuduğu zikir ve duasını okumadan veya tamamlayamadan uyur da,
sonra onu sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, gece okumuş gibi
sevap kazanır.”
Müslim, Müsâfirîn 142. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 19; Tirmizî, Cum’a
56; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 65; İbni Mâce, İkâmet 177
Açıklamalar
Sağlık gibi hastalık
da tabii bir hâdisedir. Rahatsızlanan kimsenin bazı görevlerini
aksatması da tabiidir. Peygamber Efendimiz, yukarıdaki hadislerde
gördüğümüz üzere, rahatsızlandığı vakit, elinde olmadan gece ibadetini
aksatmış, fakat ertesi gün bunları telâfi etmiştir. Gece uyanıp vird
dediğimiz belli dua ve zikirleri yapmayı veya Kur’an okumayı alışkanlık
haline getiren insanların, bazan uykuya yenik düşüp uyanmamaları veya
biraz ibadet ettikten sonra uyuyup kalmaları da mümkün ve tabiidir.
Böyle durumlarda “ibadetim aksadı veya sürekliliğini yitirdi” diye
telâşa kapılmamalıdır. Bu aksamalar elde olmayan sebeplerle meydana
geldiği için hiçbir kayba yol açmaz. Öte yandan, “ibadetim nasıl olsa
aksadı, daha sonra yaparım” diye onu ileri bir tarihe atmamalıdır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, rahatsızlık veya uyku sebebiyle gece
yapılamayan ibadetleri en uygun telâfi vaktinin ertesi günün sabah
namazı ile öğle namazı arası olduğunu söylemekte ve gece okuyamadığı
zikirlerini bu suretle telâfi eden kimseye, virdini gece okumuş gibi
sevap verileceğini belirtmektedir.
Rabbine samimiyetle
ibadet eden bir kulun, elinde olmadan meydana gelen bazı gecikmeler
sebebiyle hiçbir şey kaybetmeyeceğini belirten ve böylece Cenâb-ı
Mevlâ’nın kuluna rahmet ve merhametini gösteren, üstelik insanın gönlünü
ümitle kanatlandıran bir hadîs-i şerîf vardır. Efendimiz buyuruyor ki:
“Gece namaz kılmayı alışkanlık haline getirip de uykusuna yenik düşen
hiçbir kimse yoktur ki, Allah Teâlâ ona namazını kılmış gibi sevap
yazmasın. Üstelik onun uykusu kendisine sadaka olur” (Ebû
Dâvûd, Tatavvu 20; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 61). Demek ki kul, sevabını
Allah’tan bekleyerek ihlâs ve samimiyetle yaptığı ibadetlerin
mükâfatını, arada aksamalar bile olsa, mutlaka görecektir.
Bu hadisler 155 ve
157 numarayla “İbadetleri ve Hayırlı İşleri Sürekli Yapmak”
bahsinde geçmiştir.
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Gece ibadet etmek,
belli dua ve zikirleri okumak insana büyük sevap kazandırır.
2. Geceleyin kılınan
nâfile namazlar veya okunan Kur’an ve zikirler, bir rahatsızlık veya
uykuya yenik düşmek gibi sebeplerle zamanında yapılamazsa, onları ertesi
sabah ile öğle vakti arasında telâfi etmelidir.
3. Elde olmayan
sebeplerle bazı ibadetlerin zamanında îfâ edilmemesi insanın kazanacağı
sevabı azaltmaz.
1186- وعَنْ أَبي هُريرة
رَضِيَ اللَّه عنْهُ ، قال : قالَ رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم :
« رحِمَ اللَّه
رَجُلا قَامَ مِنَ اللَّيْلِ ، فصلىَّ وأيْقَظَ امرأَتهُ ، فإنْ أَبَتْ
نَضحَ في وجْهِهَا الماءَ ، رَحِمَ اللَّهُ امَرَأَةً قَامت مِن اللَّيْلِ
فَصلَّتْ ، وأَيْقَظَتْ زَوْجَهَا فإِن أَبي نَضَحَتْ في وجْهِهِ الماءَ »
رواهُ أبو داود. بإِسنادِ صحيحٍ .
1186.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Geceleyin kalkıp
namaz kılan, karısını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek
uyandıran kimseye Allah merhamet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp
namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek
uykusunu kaçıran kadına da Allah merhamet etsin.”
Ebû Dâvûd, Tatavvu
18, Vitir 13. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 5; İbni Mâce, İkâmet 175
Bir sonraki hadisle
beraber açıklanacaktır.
1187- وَعنْهُ وَعنْ أَبي
سَعيدٍ رَضِي اللَّه عنهمَا ، قَالا : قالَ رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم :
« إذا أَيقَظَ الرَّجُلُ أَهْلَهُ مِنَ اللَّيْل فَصَلَّيا أَوْ صَلَّى
ركْعَتَينِ جَمِيعاً ، كُتِبَ في الذَّاكرِينَ وَالذَّكِراتِ »
رواه أبو داود بإِسناد صحيحٍ .
1187.
Yine Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhümâ’dan
rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Bir kimse
geceleyin karısını uyandırır da beraberce veya her biri kendi başına iki
rek’at namaz kılarlarsa, Allah’ı çok anan erkekler ve Allah’ı çok
anan kadınlar arasına yazılırlar.
Ebû Dâvûd, Tatavvu
18, Vitir 13. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 175
Açıklamalar
Karı koca birbirinin
hayat arkadaşıdır. Bu arkadaşlık sadece güzel günlerin saâdetini
birlikte paylaşmaktan veya sıkıntılı günlere birlikte katlanmaktan
ibaret olmamalıdır. Bu arkadaşlık, bunlarla birlikte, Allah’a giden
yolda ve Allah’a kulluk görevini birlikte ve yardımlaşarak yerine
getirme konusunda da devam etmelidir. Mademki hayat dünya hayatından
ibaret değildir, birbirini seven insanlar ebedî saâdeti yakalama
hususunda da birbirine yardımcı olmalıdır. Onları gece ibadetine ve
özellikle sabah namazına kaldırmamak için şeytanlar birbiriyle nasıl
işbirliği yapıyorsa, karı koca da şeytanları bu oyunlarında mağlûp etmek
için el birliği etmelidir. Hangimiz uyanırsak diğerini mutlaka namaza
kaldırsın, şeytanın eline bırakmasın diye şeytana karşı ittifak
kurmalıdır. Böyle bir ittifakı oluşturan iki tarafa da Peygamber
Efendimiz, “Allah merhamet etsin” diye dua etmektedir.
Biz eşimize veya
çocuklarımıza olan sevgimiz sebebiyle onları tatlı uykularından
uyandırıp namaza kaldırmaya kıyamayız. Bu zaafımızı ve kusurumuzu da
şefkat ve merhamet kelimeleriyle kapatmaya çalışırız. Peygamber
Efendimiz’in bize bizden daha merhametli olduğunda şüphe yoktur. Onun
eşimizi ve çocuklarımızı gece ibadetine kaldırmamızı tavsiye etmesi,
bizim bu zaafımızın şefkat ve merhametle ilgili olmadığını
göstermektedir. Şayet onları gerçekten seviyorsak, ebedî hayattaki
bahtiyarlıklarını düşünerek mutlaka namaza kaldırmamız gerektiği
anlaşılmaktadır. Hayat arkadaşını namaza kaldıran erkeğin “zâkirîn”
(Allah’ı çok anan erkekler) sınıfına, kocasını namaza kaldıran
kadının da “zâkirât” (Allah’ı çok anan kadınlar) grubuna
yazılacakları ifadesinde Ahzâb sûresinin 35. âyetindeki müjdeye işaret
vardır. Bu âyette Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “...Allah’ı çok
anan erkekler ve çok anan kadınlar var ya, Allah bunlar için bir
mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
İkinci hadîs-i şerîf,
teheccüt namazı dediğimiz gece ibadetini karı kocanın ayrı ayrı
kılabilecekleri gibi, cemaat halinde birlikte de kılabileceklerini
göstermektedir. Geceleyin birbirine destek olarak nâfile ibadet için
kalkan veya en azından sabah namazı için birbirini uyandıran ve birlikte
namaz kılan aileler ne güzel ve ne bahtiyar insanlardır. Allah bu
saadeti hepimize nasip etsin (âmin).
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. Gece ibadetine
veya en azından sabah namazına kalkabilmek için karı koca birbirine
yardımcı olmalı, gerekirse birbirini uyandırabilmek için yüzlerine su
serpmeli, diğer aile fertlerini de namazlarını kılmaları için
uyandırmalıdır.
2. Namaza kalkabilmek
için birbirlerini uyandıran eşlere Peygamber Efendimiz “Allah
merhamet etsin” diye dua etmiş, onların “Allah’ı çok anan
erkekler, Allah’ı çok anan kadınlar” zümresine yazılacaklarını
müjdelemiştir.
3. Allah’a karşı
görevlerini yapma hususunda kadın erkek arasında hiçbir fark yoktur.
1188- وعــن عائِشة رضِيَ
اللَّه عَنْها ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ :
« إِذا
نَعَس أَحَدُكُمْ في الصَّلاةِ ، فَلْيَرْقُدْ حتى يَذهَب عَنْهُ النَّومُ
، فَإِنَّ أَحدكُمْ إذا صَلى وهو ناعِسٌ ، لَعَلَّهُ يَذهَبُ يَستَغفِرُ
فَيَسُبَّ نَفسهُ »
متفقٌ عليهِ .
1188.
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz namaz
kılarken uyuklayacak olursa, uykusu dağılana kadar yatsın. Çünkü
uyuklayarak namaz kılarsa, Allah’tan bağışlanma dileyim derken belki de
kendine beddua eder.”
Buhârî, Vudû 53;
Müslim, Müsâfirîn 222. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 18; Tirmizî,
Mevâkît 146; Nesâî, Tahâret 116; İbni Mâce, İkâmet 184
Bir sonraki hadisle
beraber açıklanacaktır.
1189- وَعَنْ أَبي هُرَيرَةَ
رَضِي اللَّه عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم :
« إِذا قَامَ
أَحدُكُمْ مِنَ اللَّيْلِ فَاستعجمَ القُرآنُ على لِسَانِهِ ، فَلَم يَدْرِ
ما يقُولُ ، فَلْيضْطَجِعْ »
رواه مُسلِمٌ .
1189.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz geceleyin
namaz kılmak üzere kalkıp da Kur’an’dan ne okuduğunu bilmeyecek derecede
dili dolaşırsa, yatıp uyusun.”
Müslim,
Müsâfirîn 223. Ayrıca
bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 18; İbni Mâce, İkâmet 184
Açıklamalar
Geceleyin herkes
derin uykudayken tatlı uykusunu bırakıp Allah’a ibadet etmek, nefsine
söz dinletebilen yiğitlerin harcıdır. Zira uyku bir ihtiyaç olduğu kadar
insanın en fazla haz duyduğu zaaflarından biridir. Bu lezzeti bırakıp
Rabbinin rızasını kazanmak için O’nun huzuruna durma başarısını, ancak
Allah’ın rızâsının her şeyin üstünde olduğunu bilen şuurlu insanlar
gösterebilir.
Öte yandan namaz,
Allah’ın huzuruna çıkma, O’na kulluğunu arzetme ve O’nunla bir nevi
konuşma halidir. Böylesine önemli bir işe girişen kimsenin zihni uyanık,
gönlü duygulu olmalı, Rabbinin huzurunda olduğunun farkına varmalıdır.
Bazı günler çeşitli meşgaleler sebebiyle insanın hem bedenen hem de
zihnen yorulması nasıl tabii ise, bu yorgunluk sebebiyle uykuya yenik
düşmesi o kadar tabiidir. Güzel dinimiz baştan sona kolaylıktan ibaret
olduğu için insana yapabileceği şeyleri emretmiş ve onu gücünün
yetmeyeceği işlerden sorumlu tutmamıştır.
Bütün bunları dikkate
alan Peygamber Efendimiz, ibadet ederken ne söylediğini bilmeyecek, ne
okuduğunu farketmeyecek kadar uyuklayan kimsenin hemen yatıp uyumasını,
dinlendikten sonra ibadetine devam etmesini tavsiye buyurmaktadır. Aksi
halde insan, sevap işleyeceğim derken, yanlış okuması sebebiyle günaha
da girebilir. Dua edeceğim derken, kendi aleyhinde bir şeyler
söyleyebilir.
Hadislerden
Öğrendiklerimiz
1. İnsan gece veya
gündüz, uykulu iken ibadet etmemeli, yatıp dinlendikten sonra ibadetine
devam etmelidir.
2.
İbadetler zinde bir vücut,
duru bir
zihin, uyanık
bir gönülle
yapılmalıdır.
3. İslâmiyet kolaylık
dinidir. İnsan her konuda olduğu gibi ibadet konusunda da orta yolu
tutmalı, aşırılıktan uzak durmalıdır.
4. Uykulu iken insan
ne söylediğini bilemez; dua edeceğim derken kendine beddua edebilir.
|