128- باب جواز الاستلقاء على القفا
ووضع إحدى الرجلين على الأخرى إذا لم يَخف انكشاف العورة وجولز القعود
متربعاً ومحتبياً
YATMA VE OTURMA ÂDÂBI
SIRT ÜSTÜ YATMAK, AVRET
MAHALLİNİN AÇILMA KORKUSU
OLMAYINCA AYAK AYAK ÜSTÜNE ATMAK,
BAĞDAŞ KURARAK VE BİR ŞEYE BÜRÜNEREK OTURMAK CÂİZDİR
Hadisler
821- عن
عبدِ الله بن يزيد رضي الله عنه أنه رأى رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم مُستَلِقياَ في المسَجْدِ وَاضعاً إحْدَى رِجْليْهِ عَلى الأُخْرىَ
متفق عليه .
821.
Abdullah İbni Yezîd
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, o, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’i mescidde bir ayağını diğer ayağı
üzerine atmış, sırt üstü yatarken görmüştür.
Buhârî, Salât 85 İsti’zân 44;
Müslim, Libâs 75. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 19; Nesâî, Mesâcid 28
Açıklamalar
Oturma ve yatma esnasında riâyet
etmemiz gereken birtakım edep ve ahlâk kuralları vardır. Bu kuralları
bize dinimiz öğretir. Peygamber Efendimiz’in ashâb-ı kirâmı bu konularda
da eğittiğini görürüz. Onların eğitilmesi ümmetin eğitilmesi anlamına
gelir. Mükemmel bir din, insan hayatının herhangi bir cephesini önemsiz
göremez. Bu sebeple de her alanla ilgili söyleyecek bir sözü, disiplin
altına aldığı bir davranış biçimi olması gerekir. Bu disiplin altına
alış, insanlara hiçbir alanda hareket imkânı bırakmama, onları sımsıkı
ve aşılmaz kalıplar içine yerleştirme gibi bir anlam ifade etmez. Bu
anlayışın tam aksine birçok alanda hareket serbestisi getirirken, uygun
olan ve olmayan davranış biçimlerini önümüze koyarak tereddütlerimizi
ortadan kaldırır; toplumda ortaya çıkabilecek aşırılıkları ve tahammül
edilmez derecedeki bireyselleşmeleri önlemeyi hedefler. Bunlar, inanan
insanlardan müteşekkil bir toplumun fertleri arasında eylem birliğini
sağlamada küçümsenmeyecek derecede önemli hususlardır.
Sahâbe, Resûl-i Ekrem’in her
davranışını hassasiyetle takip edip kendilerine örnek aldıkları için,
onun hayatının küçük ayrıntılardan ibaret sayılan yönleri bile en açık
bir şekilde bize intikal etmiş bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz’den
nakledilen sahih bir rivâyette: “Uzanıp yattığın vakit ayaklarını
birbirinin üzerine koyma” buyurulur (Müslim, Libas 73). Bu durumda
iki hadis arasında görünürde bir zıtlık olduğu göze çarpmaktadır. Oysa
muhaddisler hadisler arasında bir zıtlık olmadığını, avret mahallinin
tamamiyle veya bir kısmı açılacak şekilde, sırt üstü uzanarak bacak
bacak üstüne koymanın yasaklandığını belirtirler. Açıklamakta olduğumuz
ve bizzat Efendimiz’in davranış tarzını gösteren hadisin ise, açılıp
saçılmaya meydan vermeyecek tarzda câiz olan şekli gösterdiğini ifade
ederler. O günkü Arap toplumunun giysilerini göz önüne alırsak, onların
kıyafetleri baştan aşağı giyilen bir tek kaftan veya alt kısma ayrı üst
kısma ayrı olarak giyilen hamam havlusu tipinde iki ayrı parçadan oluşan
bir elbiseden ibarettir. Bu şekilde giyinen bir kimsenin kendine dikkat
etmemesi halinde avret mahallinin açılması söz konusudur. Kâdî İyâz,
Peygamberimiz’in bunu yapma sebebinin zaruret, ihtiyaç, yorgunluk veya
istirahat arzusundan kaynaklanmış olabileceğini söyler. Aksi takdirde
Resûl-i Ekrem Efendimiz kalabalık yerlerde, sahâbe arasında böyle
oturmamışlardır. O, ya bağdaş kurarak, ya da dizlerini dikerek
otururlardı. İmam Nevevî de Resûl-i Ekrem’in bu şekilde uzanıp
yatmasının bir eğitim ve öğretim meselesi olabileceğini söyler. Yani
Peygamberimiz, sırt üstü yatmak isterseniz bu şekilde yatınız, benim
yasaklamam mutlak anlamda bir yasaklama olmayıp, avret mahallinin
açılması ihtimaliyle ilgili bir yasaklamadır, demek istemişlerdir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Peygamberimiz’in yaptıkları da
ümmet için bir delildir.
2. Avret mahallinin açılması
korkusu yoksa, sırtüstü yatarak ayak ayak üstüne atmak câizdir.
3. Mescidde bir yere dayanarak ve
uzanıp yatarak istirahat etmek câizdir.
822-
وعن جابر بن سمرة رضي الله عنه قال :
« كان النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم إذَا صَلَّى الْفَجرَ تَرَبَّعَ
في مَجْلِسِهِ حتَّى تَطْلُعَ الشَّمسُ حَسْنَاء »
حدِيث صحيح ، رواه أبو داود وغيره بأسانيد صحيحة.
822.
Câbir İbni Semure radıyallahu
anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem, sabah namazını kıldıktan sonra güneş iyice doğuncaya
kadar, yerinde bağdaş kurarak otururlardı.
Ebû Dâvûd, Edeb 26. Benzer
rivâyetler için bk. Müslim, Mesâcid 286; Tirmizî, Salât 412
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz, sabah
namazını kıldıktan sonra güneş iyice doğuncaya kadar mescidde
otururlardı. Bu müddet içinde Allah’ı zikir, dua, niyâz ve tefekkürle
meşgul olurlardı. Fakat meşguliyetleri sadece bu mânevî vazifelere ve
uhrevî sevaba yönelik faaliyetlerle sınırlı kalmaz, ashâbın işleriyle de
ilgilendiği olurdu. Hatta aralarından rüya görenler Efendimiz’e
gördükleri rüyaları anlatırlar, o da her defasında hayra yönelik olmak
üzere yorumlardı. Bazı kere de kendi gördüğü rüyayı ashâba anlatırdı.
Peygamberimiz’in âdetlerinden biri de, kendisine bir şey anlatılmadığı
veya sorulmadığı zaman, rüya gören olup olmadığını, soru soracak bulunup
bulunmadığını sormasıydı. Böylece rahat bir ortam meydana getirirler ve
herkes ihtiyacı olan konuları anlatmada veya soru sormada kendini
serbest hissederdi. Fakat onlar nezâket kurallarını ve edebi korumaya da
olanca itinayı gösterirlerdi. Hatta sahâbe mescidde bazı kere Câhiliye
döneminde bilinçsizce ve akıl almaz tarzda yaptıkları şeyleri hatırlayıp
gülerler, Efendimiz de tebessüm buyururlardı (Müslim, Mesâcid 277).
Bağdaş kurarak oturması,
Peygamber Efendimiz’in en hoşlandığı ve çokça yaptığı oturuş
biçimlerinden biriydi. Çünkü bu oturuş hem insanı rahat ettiren hem de
avret mahallinin açılıp saçılmasını engellediği için, edep ve terbiye
kaidelerine uygun düşen bir oturuş tarzıdır. O sadece mescidde değil,
başka meclislerde de çoğu zaman böyle otururdu. Sahâbenin de
Peygamberimiz’in bu oturuş tarzına uyduklarını ve onun gibi oturmayı
tercih ettiklerini görmekteyiz ki, müslüman toplumlarda da en yaygın
olan oturuş tarzlarından biri budur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Sabah namazından sonra namaz
kılınan yerde ve mescidde bir süre oturmak müstehaptır.
2. Bağdaş kurarak oturmak,
Peygamber Efendimiz’in tercih ettiği oturma biçimlerindendir.
823-
وعنِ ابن عمر رضي الله عنهما قال :
رأيت رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بفناء الكَعْبِةَ مُحْتَبياً
بِيَدَيْهِ هكَذَا ، وَوَصَفَ بِيَدِيِه الاحْتِباء، و َهُوَ القُرفُصَاء
رواه البخاري.
823.
İbni Ömer radıyallahu anhümâ:
Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’i Kâbe’nin avlusunda elleriyle dizlerini tutarak şöyle
otururken gördüm, dedi ve uyluklarını karnına dayayıp kolları ile
dizlerini tutarak ve kaba etleri üzerine oturarak Resûlullah’ın oturuş
tarzını tarif etti.
Buhârî, İsti’zân 34
Açıklamalar
Arapçada “ihtibâ” diye
adlandırılan bu oturuş, dizlerini yukarıya dikip uyluklarını da karnına
dayayarak, elleri veya kollarıyla birbirine bitiştirilmiş olan dizlerini
tutarak oturma tarzıdır. Bu oturuş biçimi Peygamber Efendimiz’in çokça
yaptığı, hatta Kâdî İyâz’a göre bağdaş kurarak oturmaktan daha çok
tercih ettiği tarzdır. Tesettürün tam sağlanması ve avret yerinin açılma
ihtimali gibi bir durumun olmaması, bu oturuş şeklinin tercih sebebi
olmalıdır. Ebû Saîd el-Hudrî de, “Resûl-i Ekrem Efendimiz oturduğu
zaman dizlerini dikip uyluklarını karnına yaslar kollarıyla da dizlerini
tutarak otururlardı” der (Ebû Dâvud, Edeb 22). Sahâbe-i kirâm da
çoğu kere böyle otururlardı. Toplumumuzda da bu oturuş biçiminin yaygın
oluşu, her halde bu sünnetin uygulanışından kaynaklanmaktadır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Peygamber Efendimiz
uyluklarını karnına yaslayıp, dizlerini dikerek kollarıyla da dizlerini
tutmak suretiyle oturmayı pek severdi.
2. Ashâb-ı kirâm da onun gibi
oturmaktan hoşlanırdı.
824-
وعن قَيْلَةَ بِنْت مَخْرمَةَ رضي الله عنها قالت :
رأيتُ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وهو قَاعِدٌ القُرَفُصَاءَ فلما
رأيتُ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم المُتَخَشِّعَ في الِجْلسةِ
أُرْعِدتُ مِنَ الفَرَقِ .
رواه أبو داود ، والترمذي.
824. Kayle Binti Mahreme radıyallahu anhâ şöyle der:
Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’i dizlerini karnına dayamış, ellerini koltuklarının altına
koyup, kaba etleri üzerine oturmuş vaziyette gördüm. Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’i böyle huşû ve huzû içinde mütevazi bir
vaziyette oturur görünce, korkudan irkildim.
Ebû Dâvud, Edeb 22
Kayle Binti Mahreme
Bu hanım sahâbî Temîm
kabîlesinin Anberoğulları koluna mensuptur. Annesi Safiyye Binti Sayfî,
Câhiliye devri şâir ve hatiplerinden Eksem İbni Sayfî’nin kız
kardeşidir. Kayle, Bekr İbni Vâil oğulları heyetinin elçisi Hureys İbni
Hassân ile birlikte Resûl-i Ekrem Efendimiz’e gelmişti. Bu sayede
kabilesinden İslâm’a ilk girenlerden biri olma şerefini elde etti.
Anlayış ve seziş kabiliyeti yüksek hanımlardan biri idi. Bu gelişinde
Peygamberimiz’in huzurunda şahit olduğu olayları ve gördüklerini
anlattığı uzunca bir rivayeti vardır. İbni Abdülber, onun bu hadisinin
güzel bir fesahat örneği olduğunu ve ilim ehlinin bu hadisin garîb
kelimelerini şerhettiklerini söyler. Buhârî, el-Edebü’l-Müfred
adlı eserinde, Ebû Dâvud ve Tirmizî Sünen’lerinde bu rivâyetin
bir kısmına yer verirler. Taberânî ise onun tamamını kitabına
almıştır. İbni Hacer el-Askalânî de, sahâbîlerin hayatına dair
el-İsâbe adlı eserinin Kayle Binti Mahreme’ye ayırdığı kısmında bu uzun
rivâyeti nakleder.
Kayle’nin hayatının sonraki
dönemleri ve ölüm tarihiyle ilgili bilgilere sahip değiliz.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Kayle Binti Mahreme hayat
hikâyesini anlatırken de işaret ettiğimiz gibi, bir heyetle birlikte,
müslüman olmak üzere Medine’ye ilk geldiğinde Peygamber Efendimiz’i
böyle otururken görmüştü. O, bu esnada gördüğü olayları etraflıca
anlatmış bulunmaktadır. Hatta o uzun rivayetten öğrendiğimize göre,
Peygamber Efendimiz’in meclisinde bulunanlardan biri, Kayle’nin korkudan
sarsıldığını görüp durumu farketmiş ve Peygamberimiz’e:
– Yâ Resûlallah! Şu fakir
kadıncağız korkup sarsıldı, deyince, Peygamber Efendimiz arka tarafında
durmakta olan Kayle’ye, kendisini görmeksizin eliyle işaret ederek:
– Ey fakir kadıncağız! Sakin
ol ve gönlünü rahat tut,
buyurmuşlar. Kayle diyor ki:
– Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem böyle söyleyince, Allah kalbimdeki korkuyu ve irkilme
hissini giderdi.
Kayle’nin burada anlattığı oturuş
biçimi ile bir önceki İbni Ömer hadisinde tarif edilen oturuş biçimi
arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Yegane fark, anlatım
tarzından ve ayrıntılara gösterilen dikkatten ibarettir. Bir başka
dikkat çeken husus da, Peygamberimiz’in oturuşundaki huşû ve huzûun,
mütevâziliğin görenlerde saygı ve irkilme hissi uyandırmasıdır.
Kayle’nin Riyâzü’s-sâlihîn’de
geçen tek hadisi bu rivayettir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Peygamber Efendimiz,
oturuşunda da mütevazi idiler. Onun oturuşu bir huşû ve hudû halini
yansıtırdı.
2. Peygamber Efendimiz, kendisini
görenler üzerinde bir saygı, sevgi ve kalpten gelen bir irkilme hissi
uyandırırlardı.
825-
وعنِ الشَّريد بن سُوَيْدٍ رضي الله عنه قال :
مر بي رسولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَأنا جَالس هكذا ، وَقَدْ
وَضَعتُ يَديِ اليُسْرَى خَلْفَ ظَهْرِي وَاتَّكأْتُ عَلَى إليْة يَدِي
فقال : أتقْعُدُ
قِعْدةَ المَغضُوبِ عَلَيهْمْ ،
رواه أبو داود بإسناد صحيح ٍ.
825. Şerîd İbni Süveyd radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün sol elimi arkaya atmış ve
elimin ayasına dayanmış otururken, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem bana uğradı ve:
“Allah’ın gazabına uğramış
olanlar gibi mi oturuyorsun?”
buyurdu.
Ebû Dâvûd, Edeb 24
Şerîd İbni Süveyd
Esas adı Mâlik olup aslen
Hadramut’ludur. Sakîf’li olduğunu söyleyenler de vardır. Bir rivâyete
göre kendi kavminden arkadaşlarını öldürmesi sebebiyle Mugîre İbni
Şu’be’nin elinden kurtulup Mekke’ye kaçtı. Sonra Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e gelerek müslüman oldu ve Rıdvân bey’atında Efendimize
bîat etti. Peygamberimiz kendisine “kaçak” anlamına gelen Şerîd ismini
verdi. Bir toplu katliamdan kurtulduğu için bu ismi aldığı da söylenir.
Peygamberimiz’in terkisine aldığı sahâbîler arasında anılır. Önce Tâif
sonra Medine’de yerleştiği söylenir. Rivayet ettiği hadisler Hicaz ehli
arasında yayılmış olup sahih kitaplarda yer alır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz’le
aralarında geçen bir olayı çocuklarına şöyle anlatmıştır:
Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem benden kendisine Ümeyye İbni Ebi’s-Salt’ın şiirlerinden
okumamı istedi. Ben de yüz beyit okudum. Okuduğum her beyitten sonra:
“Biraz daha oku”, diyerek beğenisini dile getiriyordu. Nihayet yüz
beyiti okuyup bitirince, bu beyitlerin şairi hakkında:
“Şüphesiz o, müslüman
olmaya çok yaklaşmış”,
buyurdu.
Şerîd’den hadis rivayet
edenler arasında oğlu Amr ile Ebû Seleme İbni Abdurrahman ve Amr İbni
Nâfi‘ gibi tanınmış kişiler vardır.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz’in
beğenmediği ve hoş karşılamadığı oturuş biçimleri olduğuna çeşitli
vesilelerle işaret etmiştik. Resûl-i Ekrem, bu hadiste tarif edilen
oturuş biçimini de beğenmemiş, üstelik bu oturuş şeklini Allah’ın
gazabına, kızgınlığına muhatap olan ve bu yüzden rahmetinden kovulan
kimselerin oturuş tarzı olarak nitelendirmiştir. Fâtiha sûresi
tefsirinden öğrendiğimiz kadarıyla, Allah’ın kendilerine gazap ettiği
topluluk yahudilerdir. Fakat bunu daha da genelleştirip bütün kâfirleri
kapsadığını söyleyenler olmuştur. Tek elini arkaya uzatıp elinin ayasına
yaslanarak ve vücudunu da ona göre biçimlendirerek oturmak Efendimiz
tarafından makbul karşılanmamıştır. İki elini arkaya koyup ayalarına
yaslanmak suretiyle oturmak da aynı şekilde uygun görülmeyen oturuş
tarzlarından biridir. Çünkü bu oturuş mütekebbirlerin, insanlara karşı
büyüklük taslayan ve kendilerini herkesten üstün görenlerin oturuş
biçimi olarak nitelendirilir. Burada önemli olan bir başka nokta,
kendilerine nimet verilen ve İslâm gibi en büyük nimete sahip olan
müslümanların, nimetten mahrum bırakılmış ve Allah’ın kızgınlığını
haketmiş olan gayri müslimlere oturuşlarında bile benzememeleri
gerektiğidir. Şayet bir oturuş, bir yürüyüş, bir yatış ve benzeri
davranışlar gayri müslimlerin şiârı ise, yani bu davranışlar
görüldüğünde onlar hatıra geliyorsa, onların halini ve tavrını zihinde
canlandırıyorsa, bunlardan sakınmak müslümanların görevidir. O halde
müslüman fertler ve toplumlar, kendilerini, kendilerine has âdâb-ı
muâşeret kâidelerini iyice bilmek ve yerine getirmekle yükümlü
hissetmelidirler. İşte bu hadisi ve buna benzer çeşitli davranış
alanlarını kapsayan hadisleri, müslüman kimlik ve kişiliğinin teşekkülü
bakımından da düşünmemiz ve onları kendimize şiar edinmemiz
gerekmektedir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Peygamber Efendimiz’in
beğenmediği ve yasakladığı oturuş biçimleri vardır. Müslümanlar da
bunlardan sakınmalıdır.
2. İslâm’ın kendine has görgü
kuralları vardır. Herkes bunları bilmeli ve onlara uygun tarzda
davranmaya gayret etmelidir.
3.
Müslümanlar, oturuş, kalkış, yürüyüş ve benzer davranışlarında, söz ve
âdetlerinde yahudi, hıristiyan veya başka dinlerden olanlara benzemekten
sakınmalıdırlar |