Milâdı 613 yıllarında Medine'de doğan ve milâdı 709
(h.90) yılında Basra'da vefât eden Hz. Enes b. Mâlik'in neseb silsilesi:
Enes b. Mâlik b. Nadr b. Bamdam b. Zeyd b. Haram b. Cündüb b. Amir b. Ganm
İbn Adiyy b. Neccâr, Ebû Hamzatü'l-Ensan el-Hazrecî'dir. Annesi ise, Ümmi
Süleym Sehle binti Milhan b. Halid b. Zeyd b. Haram b. Cündüb'dür. Annesi
Ümmi Süleym, ensardan olup isminin Sehle oluşu hakkında çok çeşitli
ihtilâflar vardır. Bazı eserlerde ismi Remile, Meyse ve Melike olarak
zikredildiği gibi, Zamîsâi (Zümeysâ) veya Remisâi (Rümeysâ) olarak da
geçmektedir.
Hz. Ümmi Süleym müslüman olunca, kocası onun İslâm'dan
dönmesi için çok baskı yaptı. Fakat bu baskılardan bir sonuç alamayınca
kızdı ve Ümmi Süleym'den ayrılarak Şam'a gitti. Orada kısa bir müddet ikamet
ettikten sonra vefat etti.
Babasının ölümü üzerine Enes'in annesine Ebû Talha tâlib
oldu. O zamanlar Ebû Talha henüz müşrik idi. Ümmi Süleym, onunla evlenmek
için İslâm'ı kabul etmesini şart koştu. Ebû Talha bu şartı kabul ederek Hz.
Ümmi Süleym ile evlendi. Resul-i Ekrem (s.a.s.)'in Medine'ye hicretlerinde,
Enes b. Mâlik henüz on yaşlarında bir çocuk idi. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in
Medine'ye gelişlerinde Medineli müslümanlar arasında meydana gelen heyecan
ve coşkuyu Hz. Enes şöyle anlatmaktadır:
"Medine'nin çocukları hem koşuyorlar ve hem de "Muhammed
geldi, Muhammed geldi!" diye bağırıyorlardı. Ben de onlarla birlikte koşmaya
ve bağırmaya başladım. Bu şekilde koşup bağırırken etrafıma baktım, bir şey
göremedim. Çocuklar ise yine bağırıyorlardı koşuşarak. Ben de koştum ve
bağırdım. Fakat etrafıma dikkat edince gelenleri göremedim. Nihayet
Resulullah ile Hz. Ebû Bekir geldiler. Biz kendilerini gördükten sonra,
adını şu anda hatırlayamayacağım adamın biri bizi şehre gönderdi. Bize
"Resulullah'ın geldiğini haber verin" diye tenbih etti. Şehre koştuk ve
müslümanlara haber verdik. Ensardan beşyüz kişi onları karşılamaya çıktılar.
Ensâr, onları karşılayarak, "Buyurunuz, burada emniyete kavuşacaksınız.
İtaat ile karşılanacaksınız" dediler.
Resul-i Ekrem kendisini karşılayanlarla birlikte şehre
girdi. O sırada şehrin bütün halkı Resul-i Ekrem'i karşılamak üzere
evlerinden ve dükkânlarından dışarı çıkmışlardı. Kadınlar da evlerinin
damlarına çıkarak Hz. Peygamber'in gelişini seyrediyorlardı. Resul-i Ekrem
ile birlikte gelen Hz. Ebû Bekir'i de görüyorlar ve fakat ikisinden
hangisinin Resulullah olduğunu etraflarına soruyorlardı. Ben hayatımda o
güne benzeyen bir gün görmemiştim.!
Hz. Peygamber, Medine'ye geldikten sonra bütün ensâr
kendisine hizmet etmek hususunda yarışıyorlardı. Hz. Enes b. Mâlik'in
annesinin, hizmet yarışında yapabilecek veya verebilecek hiçbir şeyi yoktu.
Bundan dolayı hemen Enes b. Mâlik'i çağırıp elinden tutarak Resul-i Ekrem'in
huzuruna çıktı: "Ya Resulullah, ben fakir bir kimseyim. Sizlere yardım
edecek bir şeyimiz yok. Bu oğlumdur, yardım etmek ve hizmetinizde bulunmak
üzere sizlere bırakıyorum. Onu kabul ediniz" dedi. Resûl-i Ekrem, bu içten
gelen arzuyu kırmadı. Enes b. Mâlik'i yanına aldı. Bütün zamanlarında onu
yanında bulundurdu.
Enes b. Mâlik, Resulullah'ın hizmetine girdikten sonra
O'nun bütün emirlerini büyük bir dikkat ve itina ile yerine getirmeye
çalıştı. Resul-i Ekrem ile aralarında sır olarak kalmasını arzu ettikleri
şeyleri büyük bir dikkatle muhâfaza eder ve onları annesine bile söylemezdi.
Nitekim kendisinden rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Enes şu olayı
anlatır:
"Çocuklarla birlikte oynuyordum. Resulullah (s.a.s.)
olduğumuz yere teşrif buyurdu. Bize selâm verdi. Sonra benim elimden tuttu.
Ve beni bir işe gönderdi. Kendisi de bir duvarın gölgesinde oturarak benim
geri dönmemi bekledi. Ben, O'nun emrini yerine getirmek için gittim,
emirlerini ifa ettim ve sonra dönüp gelerek neticeyi kendilerine bildirdim.
Sonra dâ evime döndüm. Annem Ümmi Süleym neden geciktiğimi sordu. Ben de,
'Rasûlullah, beni bir işe gönderdi' dedim Validem, 'Ne işi?' dedi. Ben de,
'sırdır' diyerek söylemedim. Annem benim bu tavrımı çok beğenmiş olacak ki
bana, 'Oğlum, Resul-i Ekrem'in sırlarını iyi sakla!' dedi!"
Hz. Enes b. Mâlik, her sabah, sabah namazında Resul-i
Ekrem'in yanında bulunarak O'nunla birlikte sabah namazını kıldıktan sonra
Resul-i Ekrem'e oruca niyet edip etmediğini sorardı. Eğer oruca niyet
ettiğini öğrenirse hemen iftar yemeğini hazırlardı.
Hz. Enes b. Mâlik, Resul-i Ekrem'e o kadar sokulurdu ki,
adeta ikisinin dizleri birbirine değerdi. Nitekim Hayber gazvesinde, Resul-i
Ekrem, Hz. Enes b. Mâlik ile birlikte giderken dizleri birbirlerine
dokunuyordu. Hz. Enes, Resul-i Ekrem'e çok yakın olduğu gibi ailesi de çok
yakındı. Nitekim Ümmi Süleym Hayber'den sonra Hz. Safiye ile evlenen
Resulullah'ın evlenme işlerinde O'na yardım etmiştir. Yine Resul-i Ekrem,
Hz. Zeyneb ile evlendiği zaman, Hz. Ümmü Süleym, O'na yemek yaparak hizmet
etmiştir. Bu arada Hz. Enes davet olunacak şahısları çağırmakla
görevlendirilmişti. Hz. Enes b. Mâlik, Bedir gazvesinde henüz oniki yaşında
olmasına rağmen savaş alanına gitmiş ve savaş esnasında mücâhidlere hizmet
etmiş bu arada Resulullah'ın hizmetini de aksatmamıştır. Hz. Enes'e yaşının
küçük olduğu hatırlatılarak Bedir'e iştirak edip etmediği sorulduğunda,
"Bedir'den kim geri kaldı ki ben geride kalayım?" cevabını vermiştir.
Uhud ve Hendek gazvelerinde Enes b. Mâlik yine Resulullah
ile beraberdi. Hudeybiye barışı sırasında henüz delikanlılık çağına gelmek
üzere idi. Umretü'l-Kaza'da ise Resul-i Ekrem'e refâkat ederek Mekke'ye
gitti. Daha sonra Hayber gazvesine ve Mekke fethine katıldı. Daha sonra
Huneyn gazvesinde de bulundu. Ayrıca Resul-i Ekrem ile birlikte Tâif
muhâsarasına katıldı. Veda Haccı'nda da bulunan Enes b. Mâlik, Resul-i
Ekrem'in irtihalinde Medine'de idi.
Enes b. Mâlik, Hz. Ebû Bekir devrinde Bahreyn
çevresindeki kabilelere âmil olarak zekâtları toplamaya memur tayin edildi.
Hz. Ebû Bekir'in vefâtında Bahreyn'de idi. Sonrâ Medine'ye geldi. Hz. Ömer,
Enes b. Mâlik'i savaş meydanlarına göndermeyerek yanında alıkoydu ve
istişâre meclisine dahil etti. Hz. Ömer, Enes b. Mâlik'in akıl ve ileri
görüşlülüğünden daima istifâde etmiştir.
Hz. Ömer devrinde Medine'de kalan Hz. Enes b. Mâlik,
zamanlarının çoğunu fıkıh öğretmekle geçirdi. Bu duruma õmrünün sonuna kadar
devam etti. Bu arada Hz. Ömer zamanında Basra'ya göçerek orada yerleşti.
Orada da müslümanlara aynı şekilde fıkıh öğretmeye devam etti. Bir defa da
İran bölgesindeki cihad birliklerine katıldı. Tuster şehrinin alındığı
savaşa katılan Enes b. Mâlik şehir teslim alındıktan sonra ganimet
mallarının Medine'ye getirilmesi işini üstlendi. Tekrar Basra'ya dönüp şehre
vardığında Hz. Ömer'in şehâdet haberini öğrendi. Enes b. Mâlik Hz. Osman
zamanında Basra'da kalarak fıkıh öğretimine devam etti. Hz. Osman'ın son
devirlerinde fitne ve fesad olaylarına katılmamak için her imkânını
kullandı. Medine'nin âsiler tarafından tehdit altında olduğunu öğrendiği
zaman. yanına Umran b. Husayn'ı alarak ashâbın çoğu gibi Halifenin yanına
hareket etti. Ertesi günü yolda iken Hz. Osman'ın şehâdet haberini aldı. Hz.
Osman'dan sonra hilâfet makamına Hz. Ali geçti. Fitnenin en büyük
merkezlerinden biri Basra şehriydi. Enes b. Mâlik, Basra'da ikamet etmesine
rağmen fitne ve fesad olaylarına hiç karışmadı. Kendisine müsbet veya menfi
açıdan yapılan fikir alışverişlerine de itibar etmeyerek hepsini reddetti.
Hz. Enes b. Mâlik, fitne ve fesad olaylarına karışmamakla birlikte zulme ve
haksızlığa karşı sessiz de kalmamış ve cephe almıştır. Nitekim Haccâc b.
Yûsuf'un valiliği sırasında yapmış olduğu zulmü gördüğünde, onu hemen
Abdülmelik'e şikâyet etmekte tereddüt göstermedi. Buna rağmen Haccâc-ı Zâlim,
Enes'in derslerine devam etmiş ve onu hoşnut etmeye gayret sarfederek dâima
hâl ve hatırını sormuştur.
Emeviler zamanında, ashâb-ı kirâmın sayıları gittikçe
azaldı. Kalanların ise değeri her gün daha da çok artmaya başladı Halk, bu
gibi zevâtı arıyor, buluyor ve onları dinliyordu. Hz. Enes b. Mâlik de ashâb-ı
kirâm içinde en uzun ömürlü olanlarından biriydi. Bu itibarla halkın
iltifâtına ve muhabbetine dâima mazhar olmuştur.
Hicretten sonra seksen seneyi geçen bir ömür süren Hz.
Enes b. Mâlik artık yaşlanmıştı. Hulefâ-i Râşidîn devrinde yaşadığı gibi
Emevilerin de pekçok hükümdarı devrinde yaşadı. Basra şehrinde hastalandığı
etrafa yayılınca, halk dalgalar halinde evine gelerek kendisini ziyaret etti
ve gece gündüz onu yalnız bırakmadı. Nihâyet milâdı 709 yılında Basra'da
Rahmeti Rahmana kavuştu. Vasiyyeti gereği Rasûl-i Ekrem'in saçlarından bir
kısmı kabrine kondu. Techiz ve tekfin işleri de yine vasiyyeti üzere
yapıldı.
Hz. Enes b. Malik, güzel huylu idi. Kendisi son derece
nazik, lâtif ve yumuşak huylu güzel yüzlü, hoş sohbet bir sahâbî idi.
Resulullah'a olan sevgisini her zaman ve her yerde açığa vuruyordu. Hz.
Peygamber'in hizmetinde bulunmak onun için son derece sevindirici, zevk
verici ve neşeli bir işti. Resulullah da onun halini her zaman takdir edip
fırsat buldukça onu hayır ile yâd eder ve hizmetini dua ile karşılardı.
Resul-i Ekrem'in vefâtından sonra Enes b. Mâlik, ders vermeye başladığı
zaman Resulullah devrini büyük bir zevk ve şevk içinde anlatır ve onun
sünnetinden ve yaşayışından söz ederken vecd içinde adeta kendinden geçerdi.
Hz. Enes b. Mâlik, her davranışını Resulullah'ın sünnetine uydurmaya
çalışırdı. Resulullah'ın bütün hal ve hareketini kendisine rehber yapmıştı.
O'nu aynen taklid eder:ti. Herhangi bir sahâbîye namaz hakkında soru
sorulduğu zaman onlar hemen Enes b. Mâlik'i örnek olarak gösterirdi.
Hz. Enes'in en önemli vasıflarından biri de haksever
olması idi. Halkı zulüm ve şiddet hareketleri ile yıldıran emirlere şiddetle
çatardı. Bu durumda kalan emirler, onu kırmamak için sözlerini küçük bir
çocuk gibi dinlerlerdi. Nitekim Hz. Hüseyin'in başı Ubeydullah b. Ziyad'a
getirildiğinde Ubeydullah Hz. Hüseyin'e karşı çirkin sözler söylemeye
başlayınca, orada bulunan Hz. Enes hemen müdâhale ederek, "Bu baş, Rasûl-i
Ekrem'in başına benziyor" diyerek onu susturmuştu.
Enes b. Mâlik, çoluk çocuğunun kalabalıklığı ile tanınır.
Bütün ensârdan daha fazla çocuk sahibi idi. Bu da Resulullah'ın bir duası
eseriydi. Hz. Enes'in annesi Ümmü Süleym, oğlunu Resulullah'a getirdiği
vakit, Ondan oğlu için dua etmesini istemişti. Resul-i Ekrem de Ümmü
Süleym'i kırmayarak ellerini kaldırıp: "Ya Rabbi, onun malını, evlâdını
çoğalt ve onu cennete sok" buyurarak dua etmişti. Bu dua' kabul olunmuş ve
Hz. Enes b. Malik'in hem malı çoğalmış ve hem de evlâtları çok olmuştu. Hz.
Enes b. Mâlik'in çocukları arasında Abdullah, Ubeydullah, Zeyd, Yahya, Halid,
Musa, Nasr, Ebû Bekir, Ömer,Alâ, Berra, Reme, Ümeyme ve Ümmü Haram'ı
sayabiliriz. Bu evlâtlarının hemen hepsi tarih'te meşhur olmuşlardır.
Hz. Enes b. Mâlik son derece yakışıklı ve nurânî yüzlü
bir kimse idi. Zaman zaman sakalını boyardı. Bütün hayatı boyunca son derece
sade ve basit bir hayat sürmüştür. Fakir-fukara gördüğü zaman hemen yanına
giderek tasaddukta bulunur, talebelerine harçlıklar vererek onlara yardımcı
olurdu. Kendisi son derece gayretli ve cesur idi. Hiçbir şeyden korkmaz ve
çekinmezdi. En çok korkulan vali ve hükümdarlar karşısında her sözünü açıkça
ve çekinmeden söyleyerek onların kötülüklerine engel olurdu. Cihada
katıldığı zaman, sanki bir ordu imiş gibi gayet fütursuzca düşman üzerine
saldırarak gözlerini yıldırır ve onları korkuturdu. Talebelerinin sayısı
oldukça fazladır. Bunlar arasında tanınmış pekçok tâbiîn vardır. Hasan-ı
Basrî, Süleyman Temri, Katâde, Muhammed b. Sîrin el-Ensârı, Saîd b. Cübeyr
bunlardandır. Rivâyet etmiş olduğu hadis-i şeriflerin sayısı oldukça fazla
olup bunların pek çoğu ittifak halinde hadis kitaplarında zikredilmiştir.
Hz. Enes (r.a.)'in rivâyet ettiği meşhur bazı hadis-i
şerifler:
"Zâlime yardım, onu zulmünden alıkoymaktır. "
"İnsan sevdikleri ile beraberdir"
"Ey nas, takvânıza dikkat ediniz. Şeytan sizi aldatmasın"
"İçinizden bir kimse, bir felâkete uğraması yüzünden,
ölümü temenni etmesin; ölümü dileyecek hale gelenler; 'Ya Rabbi, hayat
hakkımda hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat, hayat hakkımda hayırlı olmadığı
zaman ruhumu kabzet' desin"
"Resul'i Ekrem efendimize dokuz yıl hizmet ettim, onun
bana bir kez bile, "şu işi yapmasaydın-da böyle yapsaydın" dediğini yahut
onun benim bir işimi ayıpladığını görmedim. "
Şamil İA