Kütübü Sitte


İKİNCİ FASIL

 

ALIŞ-VERİŞTE VE İKÂLE'DE (GERİ VERME) KOLAYLIK

 

ـ1ـ عن جابر رضى اللّه عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]رَحِمَ اللّهُ رجًُ سَمْحاً إذا بَاعَ وَاِذَا اشْتَرَى وإذاَ اقْتَضَى[. أخرجه البخارى، والترمذى، واللفظ للبخارى .

 

1. (199)- Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Satışında, satın alışında, borcunu ödeyişinde cömert ve kolaylaştırıcı davranan kimseye Allah rahmetini  bol kılsın".[1]

 

AÇIKLAMA:

 

Alış veriş muamelesinin her safhasında kolaylık ve karşı tarafı memnun edici davranış teşvik edilmektedir. Müsamaha ve fedakârlık sâdece satıcıdan beklenmemeli. Alıcı da aynı anlayışı göstermelidir. Hele borcun ödenmesi... geciktirmeden, tam zamanında eksik bırakmadan, bugün git yarın gel demeden ödenmesi gerekmektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)  buna dikkat çekmektedir.[2]

 

ـ2ـ وعند الترمذى: ]غَفَرَ اللّهُ لرجلٍ كانَ قبلَكُمْ: سَهً إذَا باعَ، سَهًْ إذا اشْتَرَى، سَهًْ إذا اقْتَضَى[ .

 

2. (200)- Tirmizî'nin rivayeti şöyledir:

"Allah, sizden önce yaşamış olan bir kimseye rahmetiyle muamele etti. Çünkü bu adam satınca kolaylık gösterir, satın alınca kolaylık gösterir, alacağını isteyince (kabalık ve sertlik değil, anlayış ve) kolaylık gösterirdi."[3]

 

AÇIKLAMA:

 

Münavî: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Allah'ın mağfiretini kazanmada bu kimseyi kendimize örnek edinmeye teşvîk etmektedir, bu maksadla onu zikretmiştir" der.[4]

 

ـ3ـ وله في أخرى عن أبى هريرة رضى اللّه عنه يرفعه: ]إنَّ اللّهَ يُحِبُّ سَمْحَ البيعِ سَمْحَ الشِّرَاءِ سَمْحَ القَضَاءِ[ .

 

3. (201)- Tirmizî'nin Ebu Hüreyre'den kaydettiği bir rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur:

"Allah, satıştaki müsâmahayı, satın alıştaki müsâmahayı, ödemedeki müsâmahayı sever"[5]

 

AÇIKLAMA:

 

Hadiste müsamaha diye tercüme ettiğimiz kelimenin aslı semh'dir. Münâvî hadiste bunun, "karşılıklı kolaylık (müsâhale)" mânasında kullanıldığını belirtmiştir. Aynı mânada olmak üzere Nesâî'nin bir tahrici şöyledir:

"Allah müşteri iken  kolaylık gösteren, satıcı iken kolaylık gösteren, borcunu öderken kolaylık gösteren, alacağını ödetirken kolaylık gösteren kişiyi cennete koydu." [6]

 

ـ4ـ وعن حذيفة وأبى مسعود البدرى رضى اللّهُ عنهما. أنّهما سمعَا رَسُولُ اللّهِ # يقول: ]إنَّ رجً مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ أتاهُ الملَكُ ليَقْبِضَ رُوحَهُ فقالَ هَلْ عَمِلْتَ مِنْ خَيْرٍ؟ قالَ مَا أعْلَمُ. قيلَ لهُ انظرْ. قالَ ما أعلم شيئاً غيرَ أنِّى كنتُ أبايِعُ النّاسَ في الدنيا فأنظِرُ المُوسِرَ وأتَجَاوَزُ عن المعْسِرَ فأدخَلهُ اللّهُ الجنةَ[. أخرجه الشيخان .

 

4. (202)- Huzeyfe ve Ebu Mes'ud el-Bedrî (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söyediğini  işittiklerini anlatır:

"Sizden önce yaşamış olan birisine, ruhunu kabzetmek üzere melek gelmiş idi, sordu:

"- Bir hayır işledin mi?" Adam:

"- Bilmiyorum" diye cevapladı. Kendisine tekrar:

"- Hele bir düşün (belki hatırlarsın) dendi. Adam:

"- Bir şey hatırlamıyorum, ancak dünyada iken, insanlarla alışveriş yapardım. Bu muâmelelerimde zengine ödeme müddetini uzatır, fakire de (ödeme işlerinde müsâmaha ve bazı eksikliklerini bağışlamak sûretiyle) kolaylık gösterirdim" dedi.

Allah onu (bu kadarcık iyiliği sebebiyle affedip) cennetine koydu."[7]

 

ـ5ـ وعن عمرة بنت عبدالرحمن رضى اللّهُ عنها قالت: ]ابْتَاعَ رجلٌ ثمرَةَ حائِطٍ فعالَجَهُ وقَامَ فيهِ حتًَّى تَبَيَّنَ لَهُ النُّقْصَانُ فسألَ ربَّ الحائطِ أنْ يَضَعَ لهُ أو يُقيلَهُ فَحَلَفَ أنْ  َيَفْعَلَ فذَهَبَتْ أُمُّ المشترى إلى رَسُولِ اللّهِ # فَذَكَرَتْ لَهُ ذلكَ فقالَ: تألَّى أنْ َ يَفْعَلَ خَيْراً، فَسَمِعَ بذلكَ ربُّ الحائطِ فأتَى رَسُولُ اللّهِ # فقالَ: يَا رَسُولُ اللّهِ هُوَ لهُ[. أخرجه مالك .

 

5. (203)- Amra Bintu Abdirrahmân (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir adam bir meyve bahçesinin meyvelerini toptan satın aldı. Meyveyi toplayıp miktarını tayin edince, tahmîn edilenden noksan buldu. Bahçe sâhibini görerek eksik çıkan kısmı hesaptan düşmesini veya alımsatım akdinden dönmesini talebetti. Fakat adam teklif edilenleri kabul etmemeye yemin etti. Bunun üzerine müşterinin annesi, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e müracaat ederek durumu arzetti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "O adam, hayır yapmamaya yemin etmiştir" buyurdu. Bu sözü işiten bahçe sâhîbi Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü, talebini kabul ettim" dedi. Muvatta,  Büyû 15. (2, 621); Buhârî, Sulh 10; Müslim, Müsâkât 19, (1557).[8]

 

ـ6ـ وعن أبى هريرة رضى اللّه عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]مَنْ أقالَ مسلماً أقالهُ اللّهُ عَثْرَتَهُ[. أخرجه أبو داود .

 

6. (204)- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:

"Kim bir Müslümanın ikâlesini (yani alım-satım akdini feshetmesini) kabul ederse, Allah da onu düşmekten kurtarır"[9]

 

AÇIKLAMA:

 

İkâle, ıstılah olarak alım-satım akdinin bozulmasıdır. Akdi bozma talebi müşteriden gelse de, satandan gelse de  farketmez, ikale denir. Aslında  akit yapıldıktan sonra, -önceden bilinmeyen veya beyan edilmeyen bir kusurun ortaya çıkması gibi- meşru bir mazeret olmadıkca akdi bozmak caiz değildir. Bir taraf (alan veya satan) bozmak istediği takdirde diğer taraf dilerse kabul eder. Bu sebepten 203 numaralı hadiste görüldüğü üzere müşterinin akdi bozma (ikale) teklifi bahçe sahibi tarafından kabul edilmeyince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) meseleye müdâhale ederek, bahçe sâhibine: "Akdi boz, ikalesini kabul et!" dememiştir. Sadece kendisine sevap getirecek bir davranışı reddetmiş olduğunu ifade buyurmuştur.

Şu halde dinimizin tavsiyesi, böyle bir durumda, karşı  tarafın ikâleyi kabul etmesini tavsiye etmektir. Bunun sebebi açık: İkâle teklifinde bulunan taraf bu alışverişten bir huzursuzluğa bir pişmanlığa düşmüştür, bir zarar görmektedir. Öbür tarafın da bunu kabul edivermesi hem bir huzursuzluğu bertaraf edecek, hem de iki taraf arasına bir tadsızlık girmesini önleyeceği gibi muhabbetin artmasına da yardımcı olacaktır. Dinimiz her huzursuzluğu takbih ettiği gibi, muhabbet vesilelerini de takdir eder. Nitekim bu hadiste "akid bozma" teklifini kabul edenin davranışı övülmüş, mukabilinde Cenâb-ı Hakk'ın, onu düşmelerden, hatalardan koruyacağı, hatalarından hâsıl olan günahlarını affedeceği ifade edilmiştir.

Bir mü'mine ikâleyi kabul, kendisi için yeterli bir kârdır.[10]


 

[1] Buhârî, Büyû: 16; Tirmizî Büyû: 75, (1320); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/12.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/12.

[3] Tirmizî, Büyû: 75. (1320); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/12.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/12.

[5] Tirmizî, Büyû: 75 (1319); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/13.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/13.

[7] Buhârî, Büyû: 17-18, Enbiyâ: 50, İstikrâz: 5; Müslim, Müsâkât: 26-31, (1560); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/13-14.

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/14.

[9] Ebu Dâvûd, Büyû: 54, (3460); İbnu Mâce, Ticârât: 26, (2199); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/14-15..

[10] Ebu Dâvud, Büyû: 8, (3340); Nesâî, Büyû: 54, (7, 284); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/15.