Bu rivâyetlerden, âlimler yukarıda
söylenenlerden başka bazı faydalı inceliklere ve hükümlere dikkat çekerler:
1- Sahâbinin sahabeden rivayeti var.
2- Efdâl olan varken, mefdûlün taleb edilmesi
ve onunla yetinme var.
3- Haber-i vahid'in hüccet olması var.
4- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'in sünneti
öğrenme hususundaki hırsı ve bu husustaki fazîleti var.
5- Sahâbe içerisinde faziletçe üstün
olanların, her seferinde faziletce üstün müşahedelere katılamadıkları
görülüyor. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Talha gibi büyüklerden
hiçbiri Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Kâbe ziyaretinde mevcut
değiller.
6- Münferid namazlarda mescidlerde sütunların
gerisinde değil, aralarında da namaz kılınabilir.
7- Mescidlerde kapı meşrudur, kapatılması
câizdir.
8- Önceden başkalarının geçme ihtimâli olma
hallerinde sütre emri vardır. Zîra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) iki
direk arasında durmuş, direklerden birinin gerisine geçerek sütre
yapmamıştır. "Bunu, duvar yakın olduğu için (3 zira' kadar) yapmış
olmalıdır" denmiştir.
9- Namaz kılanın sütre dikme mesâfesi üç
zira'dır, daha fazla olmamalıdır. Bâzı âlimler, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın Kâbe'de namaz kıldığı yerin kıble duvarından üç zîra mesafede
bulunduğunu haber veren rivâyeti bu meselede delil kılmıştır.
10- Ulemânın "Mescidü'l-Haram'ın
Ôtahiyyetu'lmescid'i tavaftır" sözü Kâbe'nin içi hakkında değil, dışı
hakkındadır. Zîra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) devesiyle gelip,
ıhtırıp doğrudan Kâbe'ye girmiş ve orada iki rek'at tahiyyetü'lmescid namazı
kılmıştır. Bu namaz, umumî tahiyyetü'lmescid olabileceği gibi, Kâbe'nin
müstakil bir mescid olmasından mütevellid de olabilir. (Yani Kâbe
çevresinden ayrı düşünülünce kâmil mânada el-Mescidü'l-Haram değildir,
müstakil bir mesciddir. Bir başka ifâde ile çevresini teşkil eden Metaf,
Makam, Rükn, Hıcr, Zemzem Kuyusu müştemilâtı ile bilikte el-Mescidü'l-Haram
olmaktadır.)
11- Beytullah'ın içinde namaz müstehabdır,
ancak girmesi ile kimseye eziyet vermemek şartıyla. İbnu Abbâs'ın: "Kâbe'ye
girmenin haccla hiçbir ilgisi yoktur" dediği rivâyet edilmiştir. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın Kâbe'ye Mekke'nin fethedildiği zaman girdiğini
söyleyenler açısından, bunun haccla hiçbir irtibatı olmayacağı açıktır,
zîra o zaman, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ihramsız idi.
12- Bu rivayetler, "Gündüz nâfilesi ikişer
rek'at kılınır" diyenlere delildir.
13- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın "Bu
(Beyt) kıbledir" sözünü Hattâbî şöyle açıklamıştır: "Bu sözle, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm): "Kıble meselesi, bu Beyt'e karşı dönmek hususunda kesinlik
kazanmıştır, binâenaleyh kıyamete kadar kıbleyi kimse değiştiremez,
neshedilemez, namazı hep buna karşı kılacaksınız" demek istemiştir.
Bu sözle "Mescidü'l-Haram'da imamın yerini
tayin etmiş olması da ihtimalden uzak değildir. İmam Kâbe'nin köşelerine ve
etrafına değil, doğrudan doğruya cephesine karşı duracaktır. Namaz bir
tarafında makbul ise de sünnet olan budur."
Nevevî, üçüncü bir ihtimale daha dikkat çeker:
Ona göre hadisin mânası, "Kıble, bütün Harem bölgesi yahut Mekke veya
Kâbe'nin etrafındaki mescid değil, bizzat Kâbe'nin kendisidir" demektir.