ـ1ـ عن ابن جُريج قال: ]أخْبَرَنِى عَطَاءٌ إذْ مَنَعَ ابنُ هِشَامٍ النِّسَاءَ
الطَّوَافَ مَعَ الرِّجَالِ، قَالَ: كَيْفَ يَمْنَعُهُنَّ وَقَدْ طَافَ نِسَاءُ
النَّبىِّ # مَعَ الرِّجَالِ؟ قَالَ: قُلْتُ: أبَعْدَ الحِجَابِ وَقَبْلَهُ؟
قَالَ: لَقَدْ أدْرَكْتُهُ بَعْدَ الحِجَابِ. قَالَ قُلْتُ: كَيْفَ يُخَالِطْنَ
الرِّجَالَ. قَالَ: لَمْ يَكُنْ يُخَالِطْنَ الرِّجَالَ. كَانَتْ عَائِشَةُ
رَضِىَ اللّهُ َعَنْها تَطوفُ حَجْرَةً مِن الرِّجَالِ َ تُخَالِطَهُمْ.
فقَالَتِ امْرَأةٌ: انْطَلِقِى نَسْتَلِمُ يَا أمُّ المُؤمِنينَ. قَالَتْ:
انْطَلِقِِى عَنْكِ وَأبَتْ. وَكُنَّ يَخْرُجْنَ مُتَنَكِّرَاتٍ بِاللَّيْلِ[.
أخرجه البخارى.»حَجْرَةً« بفتح الحاء والراء المهملين وسكون الجيم بينهما: أى
ناحية منفردة .
1. (1385)-
İbnu Cüreyc anlatıyor: "Atâ, bana İbnu Hişâm'ın kadınları erkeklerle karışık
olarak tavaftan yasakladığı zaman dedi ki: "O bunu nasıl yasaklar,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevceleri bile erkeklerle birlikte
haccettiler!" Ben Atâ'ya sordum:
"Onların beraber haccları örtünme emrinden
önce miydi, sonra mıydı?"
"(Evet, kasem olsun) buna, ben örtünme
emrinden sonra şâhid oldum!" diye cevap verdi. Ben tekrar sordum:
"Pekâlâ erkeklere nasıl karışırlardı?" Şu
cevabı verdi:
"Erkeklere karışmazlardı, Hz. Aişe
(radıyallahu anhâ) erkeklerden ayrı olarak tavaf ederdi, onlara karışmazdı."
Hatta bir kadın kendisine: "Ey mü'minlerin annesi, yürü (Hacerü'l-Esved'e
elimizi değerek) istilâm edelim!" demişti de Hz. Aişe ona:
"Sen dilediğin şekilde git" deyip kendisi
gitmekten imtina etmişti. Onlar geceleyin kim oldukları bilinmez halde
çıkarlar, (erkeklerle beraber tavaf yaparlardı.)
[Beytullah'a girmek istedikleri zaman da,
erkeklerin tamamen çıkarılmış olmalarına kadar durup beklerler, sonra
girerlerdi.]
(Atâ devamla): "Ben (Mekke kadısı) Ubeyd İbnu
Umeyr'le birlikte, Müzdelife'deki Sebir dağında mücâvir (yani ikamet eder)
olan Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin yanına giderdim" dedi. Ben hemen
sordum:
"Pekâlâ Hz. Aişe'nin örtüsü ne idi?"
"Keçeden yapılmış küçük bir Türk çadırının
içindeydi. Çadırın bir perdesi vardı. Aişe (radıyallahu anhâ) ile bizim
aramızda bu perdeden başka bir şey yoktu. Ben Hz. Aişe'nin üzerinde gül
renginde bir zıbın gördüm." [Buhârî, Hacc 64.]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivayet İbnu Cüreyc ile Atâ arasında
cereyan etmiştir. Anlaşıldığı üzere, hacc emiri olan Hişâm bir ara
kadınlarla erkeklerin karışık olarak Beytullah'ı tavaf etmelerini
yasaklayınca, böyle bir yasağın câiz olup olmayacağı üzerine Atâ ile İbnu
Cüreyc, ilmî bir mübahesede bulunmuşlardır.
2- Rivayette adı geçen İbnu Hişam hakkında
şârih Askalânî şu bilgiyi dermeyan eder: "Bu zâtın adı İbrahim'dir. Kardeşi
de Muhammed İbnu Hişâm İbni İsmâil'dir. Bunlar Emevî Halifesi Hişam İbnu
Abdilmelik'in dayıları idiler. Hişâm bunlardan Muhammed'i Mekke emîrliğine,
kardeşi İbrahim'i de Medine emîrliğine getirdi. Hişâm, halifeliği sırasında
hacc emîrliğini de İbrahim'e havâle etmişti. Binaenaleyh rivayette zikri
geçen İbnu Hişam'dan murad "İbrahim" olabilir. Sonra bunları, Yusuf İbnu
Ömer es-Sakafî (Haccâc-ı Zâlim) ölmelerine kadar işkenceye tâbi tuttu. Bu
hâl, Velîd İbnu Yezid İbni Abdi'l-Melik'in hakimiyetinin ilk senesine, bunun
emriyle 125 hicrî yılında öldürülmelerine kadar devam etti."
3- Bu rivayet tavaf sırasında kadın-erkek
ayırımını ilk defa ele alanın İbnu Hişâm olduğunu ifade eder ise de, bu işi
daha önce Hz. Ömer'in ele aldığını ifâde eden rivayetler de var. Hatta,
kadınlara karışarak hacceden bir erkeği görünce elindeki değnekle vurmuştur.
Atâ, İbnu Hişâm'ın tatbikatını kınamaktadır. Ancak Hz. Aişe'den naklettiği
müşâhede Hz.Ömer'in tatbikatını andırmakta, benzerlik arzetmektedir.
İbnu Uyeyne'nin bir rivayetinde tavafta
kadın-erkek ayrımını ilk ele alan Hâlid İbnu Abdillah eKuşeyrî'dir. Bu zât
da Abdülmelik İbnu Mervân zamanında hacc emîrliği yapmıştır. Bir müddet
yasak koyup sonradan kaldırmış olabilir. Bunun emîrliği İbnu Hişâm'dan çok
daha evvellere gider.
Günümüzde maddî imkânların ve ulaşım
vâsıtalarının artmasıyla milyonu taşan hacı kâfilesinin, tavaf esnasında
nefesleri keser derecede meydana getirdiği izdiham ve sıkışıklık, her
hacıya, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı tavaf yapmalarını ve hatta şeytan
taşlamalarını sağlayacak bir formül bulunamaz mı? sorusunu sordurmaktadır.
Daha Ashab devrinde duyulan bu ihtiyaç, gittikçe bir zaruret hâlini
almaktadır. Meselenin üzerine ciddiyetle gidildiği takdirde bir çözüm
bulunabileceği ümidindeyiz.
4- Sebir dağı, Müzdelife'de büyük bir dağın
adıdır. Müzdelife'den Mina'ya giderken sol kol üzerindedir. Mekke civarında
yedi ayrı dağın ismi Sebir'dir.
5- Mücâvir, mükim demektir. Ancak, burada bir
nevi i'tikaf demektir, iki çeşittir: Gece ve gündüz mücâvereti; sadece
gündüz mücavereti. İbnu Battâl hadiste Harem bölgesinin her tarafında
mücâveretin câiz olduğu hükmünü çıkarmıştır.6- Hadis, kadınların tavafta
kendilerini belli etmeyecek bir kıyafete bürünmelerinin, geceleyin tavafı
tercih etmelerinin, erkeklerden ayrı ve onların arkasından tavaf
yapmalarının efdal olacağını göstermektedir.