ـ1ـ عن عليّ وابن عباس
رَضِىَ اللّهُ عَنْهُم قا: ]مَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الهَدْىِ هُوَ شَاةٌ[. أخرجه
مالك .
1. (1533)-
Hz. Ali ve Hz. İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demişlerdir ki: "İhsarlıya
âyet-i kerimede
فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ
الْهَدْىِ "...kolayınıza gelen
kurbanı..." ifadesiyle emredilmiş bulunan kurbandan (Bakara 196) maksad bir
koyundur." [Muvatta, Hacc 158).]
AÇIKLAMA:
Hedy, hacc menasikine bağlı olarak kesilen
kurbanlarla, Kâbe'ye hediye edilen kurbanlara denir. Hedy büyük baş
havyandan da olabilir, küçük baş hayvandan da. Âyette ihsârlıya hedy
emredilmekte fakat bunun cinsi belirtilmemektedir. Hz. Ali, burada deve,
sığır gibi büyük baş hayvanın değil, koyun, keçi gibi -kurban olarak
sunulması câiz olan- küçük baş hayvanın kastedildiğini açıklamaktadır.
ـ2ـ وعن ابن عمر رَضِىَ
اللّهُ عَنْهُما ]أنَّهُ سُئِلَ عَمَّا اسْتَيْسَرَ مِنْ الهَدْىِ. فقَالَ:
بَدَنَةٌ أوْ بَقَرَةٌ أوْ سَبْعُ شِيَاهٍ، وَأنْ أُهْدِىَ شَاةً أحبُّ إلىَّ
مِنْ أنْ أصُومَ أوْ أُشْرِكَ في جَزُورٍ[. أخرجه مالك إلى قوله: بقرة. وأخرج
باقية رزين .2.
(1534)-
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'den rivayet edilmiştir ki:
فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ
الْهَدْىِ "(İhsârlıya kolayına gelen
bir hedy terettüp eder) âyetinden sorulmuş, o da şu cevabı vermiştir:
"Bundan maksad ya bir deve veya bir sığır veya yedi koyundur. Bir koyun
kesmem, bana oruç tutmamdan veya bir deveye ortak olmamdan daha hoş gelir."
[Muvatta, Hacc 160. (Muvatta'da hadisin, "sığır" kelimesine kadar olan kısmı
mezkurdur. Geri kalan kısmını Rezîn zikretmiştir).]
AÇIKLAMA:
Zürkânî, İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'in
âyette ihsârlıya emredilen kurbanı deve veya sığır anlamış olmasını
"istihbâb"a hamleder ve der ki: "İbnu Ömer şöyle demek istemiştir:
"İhsârlı, şâyet bir sığır veya deve keserse bu daha iyidir, bunu yapmak
müstehabdır." Binaenaleyh, Hz. Ali ve Hz. İbnu Abbâs'ın âyette kastedilen
kurbanın "bir koyun" olacağı hususundaki tefsirlerine aykırı değildir,
aralarında ihtilâf yoktur. Bu söylediğimize bizzat İbnu Ömer'in (müteakip
rivayette gelecek olan) sözü delâlet eder: "Sadece bir koyun bulabilsem,
bunu kurban etmem, bana oruç tutmamdan daha hoş gelir" buyurmuştur. Mâlum
olduğu üzere hedyin en üstünü devedir. Öyle ise deve kesmek nasıl âyette
beyan edilen "kolayınıza gelen" olur?"
ـ3ـ وعن صَدقة بن يسار
المكى ]أنَّ رَجًُ مِنْ أهْلِ الْيَمَنِ جَاءَ إلى ابن عمرَ رَضِىَ اللّهُ
عَنْهُما وَقَدْ ضَفَرَ رَأسَهُ. فقَالَ يَا أبَا عَبْدِالرَّحْمنِ: إنِّى
قَدِمْتُ بِعُمْرَةٍ مُفْرَدَةٍ. فقَالَ عَبْدُاللّهِ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ:
لَوْ كُنْتُ مَعَكَ وَسَألْتَنِى ‘مَرْتُكَ أنْ تُقْرِنَ. فقَالَ: قد كانَ
ذلِكَ. فقَالَ: خُذْ مَا تَطَايَرَ مِنْ شَعَرِ رَأسِكَ وَأهْدِ. فقَالَتِ
امْرَأةٌ مِنْ أهْلِ الْعِرَاقِ: وَمَا هَدْيُهُ يَا أبَا عبدِالرحمن؟ فقَالَ:
هَدْيُهُ. فقَالَتْ: مَا هَدْيُهُ؟ فقالَ ابنُ عُمَرَ: لَوْ لَمْ أجِدْ إَّ أنْ
أذْبَحَ شَاةً لَكَانَ أحَبَّ إليَّ منْ أن أصومَ[. أخرجه مالك .
3. (1535)-
Sadaka İbnu Yesâr el-Mekkî anlatıyor: "Saçları örtülü Yemenli bir kimse İbnu
Ömer (radıyallahu anhümâ)'e gelip:
"Ey Ebû Abdirrahmân, ben müstakil bir umre
yapmak üzere geldim" dedi. Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ):
"Ben seninle olsaydım da bana sormuş
bulunsaydın, sana hacc-ı kıran yapmanı emrederdim" dedi. Adam:
"Bu zaten öyleydi (ancak kaçırdım)" dedi. İbnu
Ömer (radıyallahu anhümâ):
"Başındaki saçlardan şu uçuşanları al (kes) ve
kurban kes!" dedi. (Orada bulunan) Iraklı bir kadın söze karıştı:
"Kurbanı da neymiş ey Ebu Abdirrahman?"
"Kurbanıdır!" Kadın tekrar sordu.
"Kurbanı nedir?" İbnu Ömer (radıyallahu
anhümâ) şu cevabı verdi:
"Sadece bir koyun bulabilsem, onu kurban etmem
bana oruç tutmamdan daha hoş gelir." [Muvatta, Hacc 162, (1, 386-387).]
AÇIKLAMA:
Yemenlinin: "Bu zaten öyleydi" diye tercüme
ettiğimiz
قَدْكَانَ ذلِكَ cevabını, Zürkânî:
"Benim size haber verdiğim, temettudan idi" diye anlar. Ebu Abdilmelik aynı
cevabı şöyle anlamıştır: "Senin söylediğini kaçırdım. Zîra artık ben, umre
için tavaf ve sa'y yaptım. Şimdi bana ne lâzım: Traş mı, kısaltma mı?"
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'in cevabından
şu anlaşılmıştır:
"Başındaki saçlardan uzun olanları kısalt ve
temettu için de kurban kes!"
İbnu Ömer, kadının "Kurbanı da neymiş?"
sorusuna, iki ayrı sefer mücmel şekilde "kurbanıdır" diye cevap verir,
açıklama yapmaz. Zîra, adamın en iyisini keseceğini ümid etmektedir. Çünkü
kurban kelimesine deve, sığır, koyun, keçi hepsi girer, en iyisini anlayarak
deve kesmesini temenni etmektedir. Ancak, kadının ısrarlı sorusu karşısında
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) açıklamak mecburiyetinde kalıyor. Ve tek
koyunu kurban etmenin, böylece kurbanın, oruca tercih edilmesinin nazarında
daha hoş olduğunu belirtiyor. Zürkânî: "İbnu Ömer'in bu sözü, daha önceki "âyetteki
hedy'den murat deve veya sığırdır" hükmüne iki açıdan muhalif düşmez:
1- Bu
fetvasından rücû etmiş olabilir.
2-
Sığır ve deve bulamayanlara diyerek kayıtlı olarak koyuna ruhsat vermiş
olabilir. Zîra kim sığır veya deve kesebilirse, kendisi için bu efdaldir"
der.