YOLDAN RAHATSIZ EDİCİ ŞEY
TEMİZLEMEYE DAİR
ـ1ـ عن أبى هريرة رضى
اللّه عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]بَيْنَمَا رجلٌ يمشى بطريقٍ وَجَدَ
غُصْنَ شوكٍ على الطريقِ فأخَّرَهُ فشكرَ اللّهُ تعالى لهُ فَغَفَرَ له[. أخرجه
الستة إ النسائى، وهذا لفظهم إ أبا داود فإنه قال: نَزعَ رجلٌ لم يَعملْ خيْراً
قَطُّ غُصْنَ شَوْكٍ عن الطريق: إمّا كان في شجَرةٍ فقَطَعَه، وإمّا كان
موضوعاً فأمَاطَه، وذكر نحوه .
1. (181)-
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdu ki:
"Bir adam yolda yürürken, yol üzerinde bir
diken dalına rastladı. Onu alıp dışarı attı. Cenab-ı Hakk bu davranışından
memnun kalarak, ona mağfiret etti".
Yukarıdaki metin, Ebu Dâvud hariç beş kitabın
beşinde aynen mevcuttur. Ebu Dâvud (az bir farklılıkla) şöyle kaydeder:
"Hiçbir hayır yapmamış olan bir adam, yoldan bir diken dalını kaldırdı. Bu
ya (yola uzanmış) bir ağaç dalıydı kesip attı ya da yola bırakılmış bir şeyi
kaldırıp attı..." gerisi yukarıdaki gibi.
ـ2ـ ولمسلم عن أبى ذرّ
رضى اللّه عنه قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]عُرِضَتْ علىَّ أعمالُ اُمّتِى:
حَسَنُهَا وسَيِّئُهَا، فَوَجَدْتُ في محاسنِ أعمالِها ا‘ذََى يُماطُ عن
الطريقِ، ووَجَدْتُ في مَسَاوِئِ أعمالِهَا النُّخامةَ تكونُ في المسجِدِ
تُدْفَنُ[.
2. (182)-
Müslim'de Ebu Zerr (radıyallahu anh) hazretlerinden kaydedildiğine göre,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurmuştur ki:
"Bana ümmetimin, hayır ve şer, bütün amelleri
arzedildi. İyi amelleri arasında, rahatsızlık veren bir şeyin yoldan
atılması da vardı. Kötü amelleri arasında yere gömülmeden mescide bırakılmış
tükrük de vardı."
ـ3ـ ولهُ عن أبى برزة
رضى اللّهُ عنه قال: ]قلتُ يَا نَبِىَّ اللّهِ عَلِّمْنِى شيئاً يَنْفَعُنِى.
قال: اعْزِلِ ا‘ذَى عَنْ طَرِيقِ المُسْلِمِينَ[ .
3. (183)-
Yine Müslim'de Ebu Berze (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resûlü, bana faydalı olacak
birşey öğret", dedim de şu tavsiyede bulundu:
"Müslümanların yolundan rahatsızlık veren
şeyleri kaldır"
AÇIKLAMA:
Yol hakkında kaydedilen üç hadisle ilgili
olarak Hz. Peygamber'in Sünetinde Terbiye adlı kitabımızdan aşağıdaki pasajı
iktibas ediyoruz:
"Sünnet, medeniyet ve terakkinin mühim
âmillerinden biri olan yolların inşası, bakımı, emniyeti hususunda da
Müslümanların dikkatini çekmiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
yeni inşaatlar sırasında yolun ihmâl edilmemesini ve bunun (en az) yedi
zira' olmasını istemiştir. Keza yol hususunda ihtilâf olunca da bunun yedi
zira' üzere halle bağlanmasını emretmiştir. Şârihler, tarla ve bağ arasında
az geçilen yolların komşular arasında anlaşmaya tâbi olarak daha geniş veya
daha dar olabileceğini, bu rakamın ihtilaf hâlinde vaz edileceğini, keza çok
geniş olan bir yolu da kimsenin istilaya hakkı olmadığını belirtirler.
İbnu Hacer'in de belirttiği gibi yedi zira'lık
genişlikten maksad, yüklü olarak (taşıtların) rahatça gidip gelmesini
sağlayacak, lüzûmu hâlinde zarûrî eşyaların kapı önüne bırakılmasına imkân
verecek genişliktir. Bu miktar âmmenin menfaatına tahsîs edilen miktâr
olması hasebiyle daha geniş olmadığı takdirde, daralmaya meydan vermemek
için oturmak, satış vs. için işgâl etmek yasaklanmıştır. Her devrin nakil
vâsıtalarına göre mezkur rakamın değiştirileceği şârihlerin ifâdesinden
anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. Ömer zamanında Basra ve Kûfe şehri kurulurken
ana caddeler 20, tâli sokaklar 9 zira' olarak planlanmış hadisten gelen
rakamın bağlayıcı olmadığı fiilen gösterilmiştir.
Müslümanlara yolda eziyet verenler
lânetlenerek, "yol kesenin cihad (bile olsa hiçbir amel)'i makbul olmayacağı
ve ölüsüne namaz kılınmayacağı belirtilerek" yol emniyetinin ehemmiyeti
belirtilmiştir.
Keza gelip geçenleri rahatsız edecek herhangi
birşeyin yoldan atılmasının sadaka sayılacağı bildirilerek yolların temiz
tutulmasına teşvik edilmiştir. Bu hususun ehemmiyeti bâzı rivayetlerde şöyle
bir misalle açıklanır: "Hiçbir hayır ameli olmayan bir adam, yoldan
geçenleri rahatsız eden bir ağaç dalını oradan kaldırıp attı. Allâh bu
amelinden memnun kalarak onu cennetine koydu."
Yol hususundaki teşvik edici hadisler,
müteâkip devirlerde, halifeleri yol işlerine ehemmiyet vermeye sevketmiştir.
Hz. Ömer'in Mekke-Medine arasına kuyular
kazdırıp konak, dinlen/0ğğğpğğeyğeme yerleri yaptırdığı, ehl-i zimme ile
anlaşmalarda "yol ve köprüleri tâmir etme" şartını koyduğu, Hz. Ali'nin
dükkanların sokaklara taşmasını yasakladığı, Emevîler devrinde, yollara,
yürünen mesâfeleri tesbit maksadıyla, bugünkü kilometre levhaları gibi her
üç bin zirâ' mesafeye "mil" denen bir mesâfe "bina"sının yapılarak üzerine
uzaklığı yazmaya varacak derecede, yol işlerine gittikçe artan bir ihtimam
ve alâkanın verildiği görülmektedir. Makrîzî, 166 yılında Halîfe Mehdî
tarafından Mekke, Medine, Yemen arasına deve ve katırların kullanıldığını
posta teşkilatı kurulduğunu (...) Şam yollarının çok bakımlı olup konak
yerlerinde yiyecek, içecek, yem nevinden her çeşit ihtiyâcın karşılandığını,
Kâhire'den kalkan bir kadının yanına azık vs. almaksızın Şam'a yaya veya
atlı gidebileceği kadar emniyet hâkim olduğunu, bu durmun 803 yılında Timur
işgâli vaki oluncaya kadar devam ettiğini belirtir.
Buhârî, Mezâlim: 28, Cemaat: 32; Müslim, Birr: 128, (1914), İmâret:
163, (1914); Muvatta, Salatu'l-Cemaat: 6, (1, 131); Tirmizî, Birr:
38 (1958); Ebu Dâvud, Edeb: 172, (5245); İbrahim Canan, Kutub-i
Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/537.