İSLAM ANSİKLOPEDİSİ



ECR-İ MÜSEMMA

Belirlenmiş ücret, bedel.

Ecr; bedel, ücret, ödül, sâlih amele verilen sevap; ecr-i müsemmâ ise; tef'il bâbında ismi mef'ul bir kelime olup konuşulan, belirlenen, tesbit edilen demektir. Terim olarak iş veya kira akdinde işe girerken veya akdi yaparken tarafların miktarını belirledikleri ücrete "ecr-i müsemmâ" denir. Akit sırasında miktarı belirlenmeyip iş yapıldıktan sonra veya kiralananda oturulduktan sonra emsal ücrete göre bilirkişi tarafından belirlenen ücrete ecr-i misil denir.

İş akdinin geçerli olması için prensip olarak verilecek ücretin de belirlenmesi gerekir. Ücret; işçi, memur, subay gibi bir işveren adına çalışan kimselerin emeğinin günlük, aylık ve benzeri sürelere âit bedelidir. Satım akdinde satış bedeli (semen) olmaya elverişli bulunan herşey iş akdinde ücret de olabilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kim bir işçiyi çalıştırırsa, ona vereceği ücreti bildirsin" (Nesâi, el-Eymân ve'n-Nüzur, 44, Zeyd b. Ali, Müsned, 654; Zeylâî, Nasbur' Râye, IV, 131).

Akit sırasında miktarı belirlenecek ücret nakit para, ölçü veya tartı yahut sayı ile alınıp satılan standart şeylerden olursa bunun cins, nev, miktar ve sıfatını belirtmek gerekir. Ücret veya maaşta anlaşmazlığa yol açacak ölçüde belirsizlik bulunursa akit fâsit olur. Bu durumda işçi çalışmış bulunursa ecr-i misle hak kazanır. İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre, alım-satımda satış bedeline uygulanan hükümler emeğin bedeli olan işçi ücretlerine de uygulanır (el-Mavsılî, el İhtiyâr, Mısır, t.y., 11, 51; el-Fetâva'l Hindiyye, IV, 412; İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 327 Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslâmî Yaklaşımlar, İstanbul 1988, s.152, 153).

Yukarıdaki hükümler kira akdine, kira ücretine de uygulanır. Kira bedeli günlük, aylık veya yıllık gibi belli sürelere belli miktar bedel olarak tesbit edilmiş olursa bu, ecr-i müsemmâ olur. Kira bedeli konuşulmadan kiracı oturmuş bulunursa mülk sahibi ecr-i misile hak kazanır. Ancak bazen hayvan, araç ve benzeri şeylerin kiralanmasındâ yararlanma şekil, miktar ve yerinin de belirlenmesi gerekir; aksi halde akit fâsit olur. Meselâ, on ton yükü bir kamyonla bir dağın zirvesine götürmekle, aynı uzaklıktaki düz bir yola götürmek farklı nakliye bedelini gerektirebilir. İşte bedelin, nakliye yerinin ve süresinin önceden konuşulmamış olması, tarafları anlaşmazlığa düşüreceğinden, nakliye sözleşmesini fâsit kılar. Yani tarafların ifa edilmeden önce akdi bozma hâkları doğar. Ancak bu arada nakliye gerçekleşmiş olursa, kıyasa göre, nakliyeci ecr-i misile, istihsâna göre ise ecr-i müsemmâya hak kazanır. Daha önceden hiç ücret konuşulmamışsa, yalnız ecri misil ödenir (İbnü'l Hümâm, Fethu'l Kadir, VII, 166 vd; el-Kasânı, Bedâiu's-Sanâyi', IV, 183, 207; Zeylaî, Tebyînu'l Hakâik, V, 113 vd.; İbn Abidin, Reddü'l-Muhtâr, V, 19, 55)

Hamdi DÖNDÜREN