İSLAM ANSİKLOPEDİSİ



ESBÂBU'N-NÜZÛL

Kur'an-ı Kerîm ayetlerinin iniş nedenleri.

Bazı ayetler, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e yöneltilen bir soru yada vukûbulan belli bir olay üzerine inerdi. Ayetlerin inişinde etken olan soru ya da olaya 'nüzûl sebebi' denir.

Ayetlerin nüzûl sebepleri, ancak bu olaylara şahit olmuş kimselerden yani sahâbeden nakledilen sahih rivâyetlerle tesbit edilir. İctihâd ile nüzûl sebebini tesbit etmek mümkün değildir. Hadis kitaplarının tefsirle ilgili bâblarının büyük çoğunluğunda nüzûl sebepleri kaydedilmektedir.

Nüzûl sebebini bilmenin tefsir ilminde büyük önemi vardır. Nüzûl sebebini bilmek, ayeti doğru anlamayı kolaylaştırır (İbn Teymiyye, Mukaddime fi't-Tefsir,DImaşk 1936, s.31). Âlimler, nüzûl sebepleriyle ilgili pekçok bağımsız eser meydana getirmişlerdir. Bu konuda ilk müstakil eser veren kişi, Buhâri'nin hocası Ali b. el-Medinî'dir. Bu alanda en çok şöhret yapmış olan eser ise, Vâhidî'nin "Esbâbu'n-Nuzûl" isimli eseridir (Suyûtî, el-İtkân JF Ulûmi'l-Kur'ân, Beyrut, 1978, 1, 380; Zerkeşi, el-Burhan fi ulûmi'l-Kur'ân, I, 22).

Nüzûl sebebini bilmenin yararlarından biri, teşri edilen hükmün hikmetini bilmeye yardımcı olmasıdır. Hiç şüphesiz Allah hiçbir şeyi boşuna emretmemiş ve yasaklamamıştır; her emir veya yasağının bir hikmeti vardır. Biz bu hikmetleri bazen aklımızlâ idrâk ediyor ya da başka ilimler yardımıyla öğreniyoruz. Bu konuda bize rehberlik eden ilimlerden biri de nüzûl sebebidir.

Meselâ, Ashâbdan bize gelen bilgilerde anlatıldığına göre, "Ey inananlar, sarhoşken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi bilesiniz" (en-Nisâ, 4/43) âyeti şu olay üzerine nazil olmuştur: Sahâbeden bir grup Abdurrahman b. Avf'ın dâvetlisi olarak evinde toplanmışlardı. Yemeklerini yeyip içkilerini içtikten sonra namaz vakti geldiğinde onlardan biri, sarhoş bir vaziyette onlara namaz kıldırmış; namazda Fatiha'dan sonra Kâfirûn suresini okumuş ve surenin lâfızlarını birbirine karıştırmıştır (Vâhidî, Esbâbu'n-Nüzûl, Mısır 1968, s.87); "Ey kâfirler, sizin taptığınıza tapacak değilim" âyetini, "Ey kâfirler, taptığınıza taparım" şeklinde okumuştur.

Bu olay üzerine yukarıda sözkonusu ettiğimiz ayet inip ayık olmadan namaza yaklaşılamayacağını bildirdi. Bildiğimiz gibi içkinin yasaklanması tedrici bir sûrette olmuştur. Bu ayet, yasaklamaya doğru ikinci aşamayı teşkil etmektedir.

Nüzûl sebebini bilmenin yararlarından biri de, ayetin manasındaki kapalılığın giderilmesine yardımcı olmasıdır.

Meselâ, "Doğu da, batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır" (el-Bakara, 2/1 1 5) âyetinden hareketle namazlarda Kâbe'ye yönelmenin şart olmadığı kanaatına varmak mümkündür. Ama nüzûl sebebini araştırdığımızda ayetin, yolculukta bir bineğe binmiş nâfile namaz kılan ya da kıblenin hangi tarafta olduğunu bilmeyip bir değerlendirme yaptıktan sonra bir tarafa yönelip namaz kılan, sonradan da yöneldiği tarafın kıble olmadığını gören kimse hakkında inmiş olduğunu öğrendiğimizde durum açığa kavuşmaktadır (Zerkanî, Menâhilu'l-İrfan fî Ulûmi'l kur'ân, Mısır (t.y), I, 102-103).

Yine, "İnananlara ve yararlı iş işleyenlere tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur" (el-Mâide, 5/93) âyetine bakarak içkinin mübah olduğunu söyleyenlerin çıkması mümkündür. Ama âyetin, içkinin yasaklanmasından önce içki içmiş ve ölmüş müslümanların durumlarının ne olacağına dâir tereddütleri yok etmek için indiğine nüzûl sebebiyle ilgili rivâyetlerden öğrendiğimizde; ayetin, sadece bu kimseler hakkında olduğuna hükmediyoruz (Zerkeşî, el-Burhan Fi Ulûmi'l-Kur'an, Kahire 1957, I, 28).

Bir ayetin belli bir olay ya da Peygamber (s.a.s.)'e yöneltilmiş bir soru üzerine inmiş olması, o ayeti o olay ya da soruya özgü kılmaz. Ayet o olay hakkında geçerli olduğu gibi benzeri diğer olaylar için de geçerlidir. Sebebin özel oluşuna değil ayet lâfızlarının kapsamına giren hususlara itibar edilir .

Rivâyetlerde Nüzûl sebebini bildiren ifade kapıları

Eğer Râvî: "Bu ayetin nüzûl sebebi...." şeklinde bir ifâde kullanıyorsa, bu, olayın nüzûl sesebi olduğunu ifade eden açık bir ifâdedir. Yine olayı ya da soruyu zikrederek "Hz. Peygamber (s.a.s.)'e şöyle soruldu da bu ayet nâzil oldu". Yahut "şöyle bir olay oldu da bu ayet nazil oldu" şeklinde bir ifade kullanıp" (nüzul) kelimesinin başına u harfini getirmişse, bu ifade kalıbı da nüzûl sebebi hakkında açık bir ifade kabul edilir.

"Bu ayet şu hususta veya şu kimse hakkında nazil oldu." şeklinde bir ifade kullanıyorsa, bu ifade şekli kapalıdır. Bununla nüzûl sebebini kastediyor da olabilir, zikrettiği hususun, âyetin hükmü kapsamına girdiğini kastediyor da olabilir.

Bir ayetin nüzûl sebebiyle ilgili birden fazla rivâyetin bulunması durumuna gelince; önce rivâyetlerin rivâyet derecesine bakılır, sıhhat bakımından üstün olana itibar edilir.

Rivâyetlerin hepsi sahih ise, ifade kalıplarından nüzûl sebebini sarîh olarak ifade eden tercih edilir.

Rivâyetler her iki açıdan aynı seviyede ise, hepsinin rivayet sebebi olduklarına hükmedilir.

M. Sait ŞİMŞEK