İL : İSTANBUL
TARİH: 14.03.2014
بِسْــمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
مِنَ الْمُؤْمِنيِنَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً
وقال النبى صلى الله عليه وسلم: مَامِنْ عَبْدٍ يَمُوتُ لَهُ عِنْدَ اللهِ خَيْرٌ يَسُرُّهُ اَنْ يَرْجِعَ اِلَى الدُّنْيَا وَاَنَّ لَهُ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا اِلاَّ الشَّهِيدَ لِمَايَرَى مِنْ فَضْلِ الشَّهَادَةِ فَاِنَّهُ يَسُرُّهُ اَنْ يَرْجِعَ اِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ مَرَّةً اُخْرَى
ŞEHİTLİK VE ÇANAKKALE
Aziz Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz okuduğumuz ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.”[1]
Okuduğumuz Hadis-i Şerifte ise Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Ölüp de Allah katında hayırlı bir mertebeye erişen kullar içinde, şehitten başka hiç kimse -kendisine içindekilerle birlikte dünya verilecek olsa bile- yeniden dünyaya gelmek istemez. Şehit, şehitliğin ne kadar üstün bir mertebe olduğunu gördüğü için, dünyaya dönüp bir kez daha şehit olmayı arzular”[2]
Muhtevasında şehitlik veya gazilik olan ve sadece Yaratanımıza verdiğimiz mukaddes bir “sözdür” rabbimizin övdüğü…
Peygamberimizin arzuladığı mutlu son… [3]
Mükâfatı dünya hayatında onur ve özgürlük, ahirette cennet olan bir vaat…
Tarih boyunca şanımıza şan katan ve bizi onurlandıran asil mücadele…
Kendimizi tanımlarken şehit oğlu, şehit yakını, şehit babası, şehit torunu ifadeleriyle gururla dile getirdiğimiz duygumuz…
Kardeşlerim!
Bu ay içerisinde Kahraman ecdadımızın, Çanakkale kitabında bedenleriyle yazdıkları destanı, bir kez daha kendimize, neslimize ve tüm dünyaya okuyacağız. Nasıl birlik olduğumuzu ve bir olunca da nasıl dirildiğimizi yattıkları vatan toprağına yazdılar. Renkleri farklıydı, ırkları, memleketleri farklıydı fakat hepsinin ortak ismi Mehmetçik idi. Kiminin daha sakalı çıkmamıştı, kiminin ağarmıştı, kiminin ise siyah idi fakat hepsi cepheye koşacak yaşta ve heyecandaydı. İki unvanları vardı; Ya şehit ya da gazi… Mehmetçikler Muhammed (s.a.s)’in sevdasında buluşmuşlardı. Hep beraber Kevser havuzunun başında onları bekleyen peygamberlerine ulaşmak için gelmişlerdi.
Aynı heyecan ve aynı aşkla Allah’u Ekber diye yürüyor; La ilahe illallah deyip ezanların susmadığı vatan topraklarına tertemiz yatıyorlardı. Vatana namahrem eli değmesin diye vücutlarını cephede siper ediyorlardı. En öldürücü silahları sinelerinde söndürüyorlardı.
Kardeşlerim!
Şu kutsal mabetlerde güven içinde ibadet etmeyi o kahramanlara borçluyuz. Onlar bizim dualarımızın ve sevaplarımızın ortağıdırlar. Kur’an’ın ifadesiyle ölü denilmeyecek bir makamda Rablerinin katında rızıklandırılmaktadırlar.[4] Cephede aldıkları yaralarını bir rütbe gibi taşımaktadırlar. Onlar sözlerini yerine getirip gerçekleştirenler; bizler ise bu vaat için bekleyenlerdeniz. Onlar bu vatan üzerinde beraber ve kardeşçe yaşamayı miras bırakanlar; bizler ise buna sahip çıkacak ve ebediyete taşıyacak emanetçileriz.
İşte bugün Çanakkale bize bunları hatırlatmaktadır. Çanakkale 14 asır yoğrulan kardeşlik hamurunun, şehitlik ile müşahhaslaştığı yerdir. Çanakkale İslam nuru karşısında bütün renklerin görünmez olduğu yerdir. Tarihimizin bu önemli ve onurlu hatırasının yıldönümü vesilesiyle, başta Çanakkale olmak üzere, mukaddesatı uğruna canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Unutmayalım ki, ecdadın göğsünde muhkem bir kaleye dönüşen, bizi asırlarca bir ve beraber tutan iman gücü olduğu müddetçe, bize yönelen her türlü düşmanca planlar hezimete uğrayacaktır. Merhum Akif ne güzel dile getiriyor:
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz.
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz.
Bu cephede, bu mübarek vatanın sinesinde hep beraber mutlu bir geleceğe yürüyeceğiz inşallah. Bize bu ülkeyi canlarını feda ederek miras bırakan ecdadımızın emanetini, aynı iman ve onurla çocuklarımıza ve geleceğe taşıyacağız. Ruhları şad olsun.
[4] Ali İmran, 3/169
Hazırlayan: Emir Faysal ARVAS
Redaksiyon: İst. Müftülüğü Hutbe Komisyonu
|