FERAİZ. 2
Feraiz
İlminin Tarifi 2
Mirasçı
Olmanın Meşruiyeti 2
Feraiz
İlminin Dindeki Yeri *. 2
Feraiz İlmini öğrenmek ve Öğretmekle İlgili Teşvikler 2
Sahabe ve Fakihlerin Feraiz İlmine Verdikleri Önem.. 2
Mirasın
Meşruiyetinin Hikmeti 3
Feraiz İlminin
Kaynağı 3
Feraiz İlminin Gayesi 3
Miras Hükümleriyle
Amel Etmek Farzdır 3
Tereke'ye
Bağlı Olan Haklar 4
Ölen Kişinin
Zimmetine Bağlı Olan
Borçlar 4
Mirası
Paylaşmanın Şartları 4
Mirasın
Hükümleri Mirasın üç hükmü vardır: 4
Mirasın
Sebepleri Sebebin Tarifi 5
Miras
Kelimesinin Tarifi 5
1. Neseb (Soy) 5
2. Nikâh. 5
3. Velâ. 5
4. İslâm.. 5
Erkeklerden
Mirasçı Olanlar 6
Kadınlardan
Mirasçı Olanlar 7
Tüm Erkek Mirasçıların
Birarada Bulunması 7
Tüm Kadın Mirasçıların
Birarada Bulunması 7
Erkek ve Kadın
Mirasçıların Tümünün Biraradâ
Bulunması 7
Bir Mülâhaza. 7
İrs'in
Çeşitleri 7
Farz'ın Lügat ve Istılahı Mânâsı 7
Mirasçı İçin
Allah'ın Kitabı'nda Takdir Edilen Paylar. 7
İctihad ile
Takdir Edilen Pay. 8
Ta'sib'in
(-Asebe'nin) Mânâsı 8
Pay Sahipleri Mirasta
Öne Alınır 8
Terekenin Yarısını Alan Kişiler ve Onlarda Bulunması
Gereken Şartlar 8
Terekenin
1/4'ini Alan Kişiler
ve Bunlarda Bulunması Gereken Şartlar 9
Terekenin
l/8ini Alan Kişiler ve
Bunun Şartlan. 9
Terekenin
2/3'sini Alacak Kişiler ve
Bunun Şartları 9
Terekenin
1/6'ini Alacak Olanlar ve Bunun Şartları 10
Ta'sib'le
(Asabe'de) Miras. 12
Asabe
Yoluyla Mirasın Meşruiyeti 12
Asabe'nin
Kısımları 12
Neseb'den
Gelen Asabeler 12
Neseb'den
Gelen Asabe'nin Kısımları 13
î. Bizzat
Asabe Olan. 13
Bizzat Asabe
Olan Kişinin Neseb Cihetleri 13
II. Başkası
Vasıtasıyla Asabe Olmak. 13
Başkası Vasıtasıyla Asabe Olmanın Delili 14
III.
Başkasıyla Beraber Âsabe Olmak. 14
Babanın
Mirastaki Durumları 14
Dedenin Mirastaki Durumları 15
Dedenin
Babadan Ayrıldığı Durumlar 15
İlim birşey gerçek
olarak hangi sıfatta ise onu o şekilde idrak etmektir. Ayrıca zihnin gerçeğe
mutabık olarak hükmetmesine de bazen ilim denir. Nitekim belli kaidelere,
açıklanmış fenlere de ilim denilmektedir.
Feraiz kelimesi,
fârize kelimesinin çoğuludur ve farzedilmiş anlamına gelir; yani Allah
tarafından takdir edilmiştir. Çünkü burada şer'an takdir edilmiş şeyler vardır.
Farz kelimesi lügatte takdir etmek anlamına gelir. Şu ayette bu mânâda
kullanılmıştır:
Onlara farzettiğimizin
(takdir ettiğimiz mehirin) yansı vardır. (Bakara/237)
Farz, şer'an varis
olanlar için şeriatta takdir edilen pay demektir. Feraiz ilmi şer'an mirasların
fıkhı ve her hak sahibine terekeden ne kadar -pay düşeceğini bildiren ilim
demektir. Bazıları feraiz ilmini şöyle tarif etmişlerdir: 'Fıkhî ve hesabî
kaidelerle mirasçının terekedeki hakkının ne kadar olduğunu gösLeren bir
ilimdir'. Feraiz ilmine, mirasların ilmi de denir. Çünkü terekeden varise
düşen paya miras denir. Bu isim şu sözden alınmıştır: 'Falan başkasına mirasçı
oldu'; yani 'onun terekesinden bir pay elde etti veya adam onu vefatından sonra
bir iş hususunda varis kıldı' demektir. Şu ayet-i kerîmede böyledir:
Göklerin ve yerin
mirası Allah'ındır.
(Âlu İmran/180)
Varis ölen bir kişinin
mülkünde ona halef olmaktır.
Mirasçı olmanın, miras
almanın İslâm'da meşru olduğunda hiçbir şüphe yoktur. Bu Kur'an, Sünnet ve İcma
ile sabittir. Mirasın meşruiyetini inkâr eden bir kimse kâfir olur.
Ana, baba ve
yakınların bıraktıkları terekede erkeklerin hissesi vardır. Ana, baba ve
yakınların bıraktıklarından kadınlara da pay vardır. O terekenin az veya
çoğundan, bu, farz kılınmış bir paydır. (Nisa/7)
Miras hususundaki
ayetler hem mâruf, hem de mirasın meşrûyetini takrir hususunda açıktır
Bu hususta Hz.
Peygamber'den birçok hadîs nakledilmiştir. Onlardan bazılarını zikredelim:
Miras paylarını
(Kur'an'da bildirildiği gibi) ehline veriniz. Bu paylardan geri kalan
herhangibir şey de hyha iarafından en yakın ofan erkeğe aittir.
Feraiz (ilmini)
öğrenin ve halka öğretin...
Mirasın meşru olduğu
hususunda, ümmet icma etmiştir, hiçbir müslüman buna muhalefet etmemiştir.
-
İslâm şeriatında miras
hükümleri önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü miras meselesi,
İslâm nizamının mal
hususundaki bir parçasıdır. Neredeyse bunlar Kur'an'da varid
olan hükümlerin hepsinden daha fazladır. Hatta bazıları şöyle demişlerdir:
'UsuVid-Din (=akaid ilmi) hariç, feraiz ilmi diğer ilimlerin hepsinden
üstündür'.
Hz. Peygamber,
müslümanlan miras ilmini öğrenmeye teşvik etmiş, onu ihmal edip ondan yüz
çevirmekten de sakındirmıştır. Bu hususta şöyle buyurmuştur:
Feraiz ilmini öğrenin
ve halka öğretin. Ben ölümlü bir kişiyim. Bu ilim gelecekte ortadan kalkacak,
fitneler başgösterecektir. Hatta feraiz hakkında iki kişi ihtilafa düşecek,
aralarında bu ihtilafı halledecek bir kişi bulamayacaklardır.
Feraizi öğrenin. Çünkü
feraiz ilmi dininizdendir, ilmin yarısıdır ve ümmetimden kaldırılacak ilk
ilimdir
Bazıları 'Feraiz ilmi,
ilmin yansıdır' demişlerdir; yani insanın biri hayat, diğeri de ölüm olmak
üzere iki hali vardır. Hayat hali namaz, zekât gibi hususlarla, ölüm hali ise
miras, vasiyet ve benzeri hususlarla ilgilidir.
Ashab-ı kiram feraiz
ilmine çok büyük önem vererek hem öğrenmiş, hem de öğretmişlerdir.
Hz. Ömer 'Feraiz
ilmini öğrenin, zira o dininizdendir' demiştir. Sahabîler arasında Ali b.Ebî
Talib, Abdullah b- Abbas, Abdullah b. Mes'ud, Zeyd b. Sabit gibi zatlar feraiz
ilmini iyi bilmekle tanınmışlardır.
Hz. Peygamber, Zeyd b.
Sabit'in feraiz ilmindeki bilgisine şahitlik etmiş ve onu bu ilimde herkesin
önüne geçirerek şöyle buyurmuştur:
İçinizde feraizi en
iyi bilen Zeyd b. Sabit'tir.
Hz. Ömer 'Kim feraiz
ilmini öğrenmek istiyorsa Zeyd b. Sabite başvursun1 demiştir.
Zeyd b. Sabit vefat
ettiğinde Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: 'Bugün Medine'nin âlimi vefat etti'.
Tâbiin-i kiram da bu
hususla ashabın izini takip ederek feraiz ilmine önem verip onu hem öğrenmiş,
hem de öğretmişlerdir. Tabiin arasında meşhur olan yedi fakih vardır: Said h.
Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Kasım b. Muhammed, Harice b. Zeyd, Ebubekir b. Haris
b. Hişam, Süleyman b. Yesar, Ubeydullah b. Abdullah b. Mcs'ud. Bunlar
Medine'nin yedi fakihi olarak bilinmektedir. Bunların arkasından da birçok
fakih yetişmiştir. Allah hepsinden razı olup geniş cennetlere yerleştirsin.
Bizi de onların yolundan gitmeye, hidayetlerinden faydalanmaya müyesser
eylesin.
Mirasın meşru
kılınmasının birçok hikrru-i' vardır ve bunlar apaçıktır. Onlardan bazılarını
şöyle zikredebiliriz:
A. Miras,
insan fıtratını mutmain eunek içjn meşru kılınmıştır.
Çünkü Allah Teâlâ
insanda çocuk sevgisi yaratmıştır. Bu nedenle insan, çocuğunu hayatının
zîneti, neslinin devamı olarak görür ve onun için bütün gücüyle çalışır
yorulur, her türlü meşakkate katlanır. Bu çalışma neticesinde hayat gelişir ve
birçok hayır meydana gelir. Eğer din, mirası haram kılsaydı, insanın çalışma
isteği yok olur, ruhu daralır, hayatı kararır, çalışmasının anlamsız olduğunu
ve çalışmasından sevdiklerinin değil belki sevmediklerinin faydalanacağını
düşünerek çalışmaktan vazgeçerdi. Oysa bu durum fıtrata aykırıdır. Miras haram
kıltnsaydı ve insanlar bu durumda olsalardı, dinin fıtrata aykırı davranarak
insanın saadetini yok ettiği söylenirdi.
Mal ve oğullar dünya
hayatının zînetidir.
(Kehf/46)
Nitekim Kur'an'ın
ifade ettiği gibi; kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve
gümüşlerden, salma ve güzel atlardan, hayvanlar ve ekinlerden meydana gelen arzulara
karşı aşırı sevgi beslemek insana gü/el gösterilmiştir.
B. Ailede sosyal dayanışmayı güçlendirmek için
meşru kılınmıştır.
Bunun en etkili
sebeplerinden biri de mirastır, yardımlaşmadır. Bundaki maslahatlar şayan-i
takdirdir.
C. Akrabalık bağlarını güçlendirmek için meş'û
kılınmıştır.
Miras sayesinde
akrabalık bağlan güçlenir, aralarındaki sevgi ve saygı artar.
Feraiz ilminin
kaynağı; Kur'an, Sünnet, İcma-ı ümmet ve ashabın ictihadlarıdir.
Feraiz ilminin gayesi,
her mirasçıya terekeden ne kadar pay düşeceğini belirtmektir.
Feraiz İlminin Konusu
Feraiz ilminin konusu terekedir. Terekenin
Tarifi
Vefat eden kişinin
geride bıraktığı menkul gayr-ı menkul
mallar, altın, gümüş ve diğer paralar, eşyalar ve benzeri şeylerin tümüne
tereke denir. Bunları hak sahiplerine paylaştırmak farzdır.
Miras hükümleri;
Kur'an, Sünnet ve İcma-ı ümmetle sabit olmuştur. Miras hükümleriyle amel etmek,
tıpkı namaz, zekât ve benzeri emirler gibi
farzdır. Bunlar Allah'ın kanunlarıdır. Allah bu
kanunlarla hem havassın, hem
de avamın maslahatını
gözetmiştir. İnsanlar kendi, başlarına düşündükleri şeylerde hayır
murad etseler de Allah'ın koyduğu hükümler onlar için daha hayırlıdır, daha
yararlıdır.
İşte bunlar Allah'ın
hududlandır. Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse, Allah o kimseyi
(ağaçlarının) altından nehirler akan cennetlere yerleştirir. O
cennetlerde ebedî kalıcıdırlar. Bu,
büyük kurtuluşun ta kendisidir.
Kim Allah'a ve Rasûlü'ne isyan eder, Allah'ın hududunu (koyduğu
yasaları) çiğnerse, Allah, ebedi kalmak üzere onu cehenneme sokar ve onun için
alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa/13-14)
Allah ve Kasûlü bir
işe ruıkiım verdikleri zaman mü'min erkekle mü'min kadın için kendi işlerinden
"dolayı Allah'ın, ve Rasûlü'nün hükmüne aykırı olanı seçme hakkı yoktur.
Kim Allah'a ve Rasûlü'ne isyan ederse şüphesiz o apaçık bir sapıklıkla yolunu
sapıtmıştır.
(Ahzab/36)
Tereke'ye bağlı olan
hakların bazıları diğerinden önce gelir. Bu haklan şöyle sıralayabiliriz:
1. Ölen kişinin borçlan
Alacaklı isterse
teçhiz ve tekfinden önce alacağını tahsil edebilir. .
2. Ölen kişinin teçhiz ve tekfin masraftan
Ölen kişinin teçhiz ve
tekfini, vasiyetini yerine getirmeden ve miras paylaşımından önce gelir. Zira
ölünün teçhiz ve tekfini farzdır. Ancak bu hususta cimrilik ve israftan
kaçınmak gerekir. Ölen kişinin hanımı veya çocuğu ondan birkaç dakika önce
ölürse onların teçhiz ve tekfin masrafları da terekeden karşılanır. Ölen kişi
fakir olur da malı teçhiz ve tekfin masraflarına yetmezse, hayatta iken nafakası
kimin üzerine ise teçhiz ve tekfin masrafları da onun üzerinedir. Fiu da
olmazsa, onun teçhiz ve tekfin
masrafı beyt'ul-mal'dan karşılanır,
eğer beytu'î-mal'dan da karışilanamazsa, onun teçhiz ve tekfin
masrafları zenginlerden alınarak karşılanır.
3. Ölen kişinin borçlan, teçhiz ve tekfinden
sonra ödenir ve fakat vasiyetin yerine getirilmesinden ve miras dağıtımından
önce gelir. Bu borçlar ister adak, kefaret gibi Allah hakkı olsun, ister para
ve benzeri gibi kul hakkı olsun hüküm değişmez. Ancak AJlah hakkı, kul
hakkından önce gelir.
4. Ölen kişinin vasiyetleri
Borçlar ödendikten
sonra kalan malın üçte biriyle vasiyetler yerine getirilir. Vasiyet,
Ümmet'in icmaına göre borçlardan
sonra, miras dağıtımından önce
yerine getirilir,
Kur'an-ı Kerim'de
'Ölünün yaptığı vasiyetten ve borcunun ödenmesinden sonra' buyurularak vasiyetin
borçtan önce zikredilmesi, vasiyetin borçtan önce yerine getirilmesi
gerektiğine delâlet etmez. Belki buna önem verilmesi gerektiğini gösterir.
Çünkü mirasçıların' vasiyet konusunda gevşek davranmaları mümkündür.
Hz. Ali şöyle
demiştir: 'Rasûlullah, borcun vasiyetten önce ödenmesine hükmetti, oysa siz
(Kur'an'da), vasiyeti borçtan önce okumaktasınız'.
5. Miras
Miras, terekeye bağlı
olan hakların sonuncusudur, mirasçılar arasında paylaştırılması gerekir.
Mirası paylaşmanın
dört şartı vardır:
1. Mirası bırakan kişinin öldüğü kesin olarak
bilinmeli veya hükmen ölü olduğuna karar verilmeli veya takdiren ölü olduğuna
hükmedilmeli-dir.
Bir kişinin takdiren
ölümüne hükmetmek şudur: Annesinden ölü doğmuş veya annesi hamile iken
öldürülmüş çocuk da ölü olarak çıkarılmış olursa, çocuğun cinayetten önce diri
olduğuna hükmedilir, bu da kadını öldürenin bir köle vermesini gerektirir.
Bir kişinin hükmen ölü
kabul edilmesi de şudur: Hâkimin, kaybolan bir kişinin öldüğüne hükmetmesi,
onun kesin olarak ölmesi gibidir.
2. Miras bırakan kişi öldükten sonra mirasçının
bir an için olsa da hayatta olduğunun kesin olarak bilinmesi gerekir.
3. Mirasçının, ölen kişiye akrabalık yoluyla mı,
nikâh yoluyla mı, velâ yoluyla mı bağlandığını bilmek gerekir.
4. Mirasa hak kazandıran durumların ayrıntılı
olarak bilinmesi gerekir. •
Bu, kadı'nm bilmesi
gereken bir husustur. Kadı 'Falan adam mirasçıdır' şeklindeki bir şahitliği
kabul etmemeli, mirasçı olduğu söylenen kişinin, ölüye yakınlık derecesini tam
olarak bilmelidir.
A. Miras bırakan kişi
Başkasının kendisinden
miras almaya hakkı olan ölü.
B. Varis
- '
Bu da mirasın sebeplerinden biriyle ölüye
bağlanan.
C. Tereke ,
Ölen kişinin bıraktığı tereke.
Sebebin lügat mânâsı,
kendisi vasıtasıyla başka birşeye yetişmektir. Istılahı mânâsı ise varlığından
varlık, yokluğundan ötürü de yokluk lâzım gelen şeydir.
Miras ve irs
kelimeleri aynı mânâyı ifade ederler. Miras kelimesinin lügat mânâsı 'baki
kalan mal' demektir. Masdar mânâsı 'birşeyin bir kavimden başka bir kavme
intikal etmesi' demektir. Bu, varise fiilinin mas-darıdır. İrs bazen mevrus
yani 'miras olarak elde edilen şey' mânasına da kullanılır. Turas mânâsında da
kullanılır. Bunun lügat mânâsı 'geri kalan' demektir.
Siz turası (^mirası)
helâl-haram ayırmadan yer-yutarsmız. (Fecr/19) Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur:
Bulunduğunuz meşairde
vakfelerinizi yapınız. Siz babanız İbrahim'in irs'i (=mİrası, âdeti, dininden
bir bakiye) üzerinde bulunuyorsunuz.
irs (miras) şer'î bir
haktır ve tecezzi etmeye (bölünmeye, parçalanmaya) kabiliyeti vardır. Bu
hakkın sahibi öldüğünde, onun hakkı başka .
hak sahiplerine geçer.
Mirasın sebepleri
dörttür.
Neseb vasıtasıyla
anne-baba mirasçı oldukları
gibi erkek ve kızkardeşler, ana-bababir kardeşlerin
çocukları, bababir olan kardeşlerin çocukları gibi anne ve baba vasıtasıyla
ölüye yakın olanlar da mirasçı olurlar.
Nikâh 'sahih olan
evlilik akdi' demektir. Bu evlilikte cinsî münasebet gerçekleşmese dahi eşler
birbirleriyle evli sayılırlar. Ric'î talakla boşanan ve iddet bekleyen eşler de
birbirine mirasçı olurlar. Fasid bir nikâhla evlenen eşler ise cinsî
münasebette bulunmuş olsalar da birbirlerine mirasçı olamazlar. Buna binaen
velisiz yapılan nikâh, şahiLs' yapılan nikâh ve muta nikâhı fasid
nikâhlardandır, mirasa sebep olmazlar.
Velâ lugatta yakınlık
anlamına gelir. Burada köle âzad etmekten. gelen velâ kasdedilmektedir. Zira
bir köleyi âzad eden kişi onun velisi
olur, yani köle ile
onun arasında velâ vardır. Bu, bir asabe'dir, sebebi de âzad edenin, âzad
ettiği kişi üzerindeki hakkıdır. Âzad eden kişi bu haktan, âzad ettiği kişiye
bağışladığı nimetten ötürü, âzad ettiği köleye -İster erkek, İster kadın olsun-
mirasçı olur. Ayrıca âzad eden kişinin asabeleri de âzad edilen köleye mirasçı
olabilirler.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Ve/â nedeniyle olan
yakınlık, neseb nedeniyle olan yakınlık gibidir. Fakat
âzad edilen köle, hiçbir durumda âzad edenin mirasçısı olamaz.
Bir müslüman ölür de
yukarıda zikredilen şartlan haiz bir mirasçısı da olmazsa, onun terekesi
beyt'ut-mal'a kalır. Bunun deiili şu hadîstir:
Kim bir yük (çocuk,
borç) bırakırsa, o bana aittir. Kim bir mal bırakırsa, o mirasçilannındır. Ben
mirasçısı olmayanın mirasçısıyım ve diyetini de ben veririm. .
Yani onun borçlarını
öder, diyetini veririm. I iz. Peygamber'in bu mirası şahsı için almadığı
malumdur. Hz. Peygamber, mirasçısı olmayanın mirasını alıp onu müslümanların
maslahatı için sarfederdi. Halife, mirasçısı
olmayanın terekesini beyt'ul-mal'a
koyabileceği gibi, uygun gördüğü bir kişiye de verebilir; ancak
beyt'ul-rnal mukaddemdir.
Şafii Mezhebinin
Müteahhir Uleması'nın Beyt'ul-Mal Hakkındaki Görüşleri
Şafii mezhebinin
müteahhir uleması, mirasçısı olmayan kişinin terekesinin beyt'ul-mal'a
devredilemeyeceği görüşündedir. Beyt'ul-mal'ın mirasçı olarak kabul
edilebilmesi için muntazam olması, yani beyt'ul-
mal'da bulunan
malların şer'î ölçülere uygun olarak sarfedilmesi gerekir. Oysa bugün
beyt'ul-mal muntazam değildir. Hatta onun Hz. İsa gelinceye kadar intizama
sokulacağından da ümitsizdirler. Bu nedenle ölen kişinin terekesinin uzak
akrabalara verilmesi ve beyt'ul-mal'a devredil-memesi gerektiğini
söylemişlerdir.
İmam Abdullah b.
Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Hüseyin er-Râhi -ki İbn Muvaffakuddin diye
şöhret bulmuştur- Rahabiyye isimli .
manzumesinde şöyle diyor: 'Mirasın sebebi üçtür: Nikâh, velâ ve neseb.
Bunların üçünden başka mirasın sebebi yoktur'.
Dikkat edilirse
Beyt'ul-MaJ o zaman bile mirasçı olarak sayılmamıştır. Mirasın Mânileri
Lugatta mâni iki şeyin
arasına giren duvar, perde gibi engele denir. Istılahı mânâsı İse 'varlığı
yokluğu gerektiren, fakat yokluğu ne varlık, ne de yokluk gerektirmeyen şey'
demektir. Bunun misali köleliktir. Bir kişide kölelik varsa, köleliğin
varlığından ötürü mifasçihğın olmaması gerekir. Fakat kölelik yoksa, mutlaka
miras verilmesi veya verilmemesi diye birşey sözkonusu olmaz.
Mirasın mânileri
üçtür.
A. Köleliğin her çeşidi
Bu, hükmî bir aczdir;
zira kişi küfrü sebebiyle bu duruma düşmektedir.1 Nitekim bu durum mirasçı
olmaya iki taraftan da engeldir; yani köle hiç kimseye mirasçı olamaz. Çünkü
mirasçı olması halinde aldığı miras efendisinin olacaktır. Oysa efendisi mirası
bırakan kişinin ya-bancisidır. Diğer taraftan başkası da köleye mirasçı olamaz,
çünkü kölenin malı olmaz. Onun malı efendisinindir. Ancak kısmen hür, kısmen
de köle olan kişi bu hükümden istisna edilmiştir, çünkü o hür olduğu zamandaki
çalışmasıyla mülk edinebilir ve bu tür köleye mirasçı olunduğu gibi, o da
mirasçı olabilir.
B. Katil
Birisini öldüren kişi
-ister kasden, ister kazaen öldürmüş olsun- öldürdüğü şahsa mirasçı olamaz.
Hatta onun ölümü için emir (hüküm) vermiş, ölümüne sebep olan bir konuda
şahitlik etmiş veya onun aleyhine şahitlik yapanı tesviye etmiş olsa da o
kişiye mirasçı olamaz. Çünkü
kati, nesebi
(akrabalığı, yakınlığı) keser, yok eder. Muvalat ise irs'in sebebidir, o
kesildi mi mirasçılık ortadan kalkar.
Kâfirler savaş
esnasında esir düştüklerinde köle edilirlerdi. (Yayıncm.n notu)
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Akrabasını öldüren
kişiye (mirastan) birşey yoktur.
Yakınını öldüren katil
vâris olamaz.
Fakat maktul
(öldürülen kişi) katile mirasçı olabilir. Meselâ çocuk babasını yaralasa, bu
yara da babasının ölümüne sebep olsa, fakat çocuk babasından önce ölse, babası
kendisini öldüren evladına mirasçı olabilir. Çünkü babayı mirastan menedecek
bir durum sözkonusü değildir.
C. İslâm ve
küfür olmak üzere ayrı dinlere mensup olmak
Bir kâfir bir
müslümana, bir müslüman da bir kâfire mirasçı olamaz. Çünkü aralarındaki velâ
kesilmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Müslüman kâfire, kâfir
de müslümana mirasçı olmaz.
İslâm'dan irüdî.t eden
kişi, hiçbir müslümandan miras alamaz, hiçbir müslüman da ondan miras alamaz.
Onun malı -ister mürted olduktan sonra kazanmış olsun- ganimet sayılır ve
beyt'ul-mal'a aktarılır. Kâfirler ise dinleri değişik de olsa birbirlerine
mirasçı olabilirler. Meselâ bir hristiyan bir yahudiye, bir yahudi bir
mecusiye, bir mecusi bir putpereste mirasçı olabilir. Zira küfür tek millettir.
Artık haktan sonra
sapıklıktan başka ne var? O halde nasıl döndürülüyorsunuz?
(Yunus/32)
Fakat fakihler, bu
hükümden zımmî kâfiri istisna etmişlerdir; yani zımmî kâfir harbî kâfirden,
harbî kâfir de zımmî kâfirden miras alamaz, isterse ikisi de yahudi veya
hristiyan olsun. Çünkü aralarındaki yakınlık kesilmiştir.
Erkeklerden nikâh,
ncseb ve velâ yoluyla
mirasçı olanlar on kısımdır:
1. Ölen kişinin oğlu
2. Ölen kişinin -ne kadar aşağı inerse insin-
oğlunun oğlu
3. Ölen kişirnn-babası
4. Ölen kişinin -ne kadar yukarı çıkarsa çıksın-
baba tarafından dedesi
5. Ölen kişinin -ana-bababir veya bababir veya
anabir- kardeşi
Her ne kadar paylan
değişik olsa da Allah Teâlâ kardeşleri mirasçı kılmıştır. -
6. Ölen
kişinin ana-bababir olan
kardeşinin ve bababir olan kardeşinin oğlu
Ölen kişinin anabir
kardeşinin oğlu ise zevi'l-erham (uzak akraba) olduğundan miras payı yoktur.
7. Ana-baba bir olan ve bababir olan amca Anne
tarafından olan amca ise uzak akraba sayılır.
8. Ana-bababir olan amcanın ve bababir olan
amcanın oğlu
Ana tarafından olan
amcadğlu uzak akraba sayıldığından mirastan pay alamaz.
9. Öien kişi kadınsa, onun kocası
10. Köleyi âzad eden efendi ve onun asabeleri
Maddelerdeki sınıflar aynhrsa onbeş sınıf olur.
Kadınlardan nikâh,
neseb ve velâ sebebiyle mirasçı olanlar yedi sınıftır. Maddelerdeki sınıflar
ayrılırsa on sınıf olur. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:
1. Ölenin kızı
2. Ölenin -ne kadar aşağı inerse insin- kızının
kızı
3. Ölenin annesi
4. Ölenin -baba veya anne tarafından- nineleri
6. Ölenin hanımı veya hanımlan .
7. Öleni âzad eden kadın.
Sözkonusu tüm erkek
mirasçılar birarada iseler onlardan ancak üç sınıf mirasçı olur. Çünkü bu üç
sınıf hiçbir zaman terekeden tamamen mahrum olacak şekilde hacbedilemezler. Bu
üç sınıf olduğunda, diğer mirasçılar icma-ı ümmetle sakıt olurlar, çünkü onlar
hacbolurlar. Bu üç sınıf ise baba, oğul ve kocadır.
Mirasçı olan
kadınların tümü birarada iseler, onlardan ancak beş sınıf mirasçı olabilir.
Bunlar ölenin kızı, oğlunun kızı, annesi, ana-bababir kızkardeşi ve hanımıdır.
ölen kişinin erkek ve
kadın mirasçılarının tamamı birarada iseler, onlardan yalnız beş sınıf mirasçı
olur, diğerleri miras alamazlar. Mirasçı olan beş sınıf işe ölenin oğlu, kızı,
babası, annesi ve ölen erkekse hanımı, ölen kadınsa kocasıdır.
.
Fakihler Şöyle
demişlerdir: Erkeklerden tek bir mirasçı olursa, mirasın tamamını alır, fakat
koca ye anabir olan kardeş bundan istisnadır (ölen kişiyi âzad eden kadın tek
başına mirasın tamamınralır),
İrs farz ve asabe
yoluyla olmak üzere iki çeşittir.
Farz lugatta kesmek,
takdir etmek anlamına gelir. Farz'ın ıstılahı mânâsı ise mirasçı için şer'an
takdir edilen paydır. Bu pay ancak reâ ile yani geride kalan mirası tekrar
vermek suretiyle artar, avl ile de eksilir.
Allah'ın Kitabı'nda
takdir edilen pay; terekenin yarısı (1/2), 1/4'i, 1/8'i, 2/3'si, 1/3'i ve 1/6'i
olmak üzere altı tanedir. Şöyle de denebilir: 'Terekenin yansı, 2/3'si, onların
yarısı, onların yarısının yarısı'. Şöyle de denilebilir: 'Terekenin 1/4'i,
1/3'i ve bunların herbirisinin iki misli ve her-birisinin yarısı'. Başka
şekilde de ifade edilebilir.
Âlimler, Kur'an'da
bildirilen bu altı paya bir pay daha eklemişlerdir. Geri kalan rhaiın 1/3'ine,
dede ölen kişinin kardeşleriyle, anasıyla, babasıyla, eşlerden birisiyle
beraber mirasçı olur. Bunun izahı -Allah'ın izniyle- ileride gelecektir.
Asebe'nin lügat mânası
'baba tarafından gelen akraba1 demektir. Bu akrabalara asabe denilmiştir, çünkü
bunlar ölen kişinin etrafını çevirenlerdir. Birşeyin etrafını çeviren herşey
için bu tabir kullanılır. Meselâ başın etrafım saran, çeviren sarığa asabe
denir. Bazıları 'Baba tarafından gelen akrabalara asabe denilmesinin sebebi,
onların birbirleriyle takviye edilmesidir' demişlerdir.
Asabe'nin ıstılahı
mânâsı ise tek olduğunda terekenin tümünü alan, tek olmadığında ise pay
sahiplerinden geri kalanların paylarını alan akrabadır. Ancak pay sahipleri
paylarını aldıktan sonra geriye birşey kalmazsa kendisi sakıt olur.
Mirasta asabeler ve
pay sahipleri olmak üzere iki sınıf vardır. Pay sahipleri diğerlerine takdim
edilir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Miras paylarını
(Kur.'an'da bildirilen) sahiplerine veriniz. Bu paylardan geri kalan
herhangibir şey de baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir.
Terekenin yarısını
alan kişiler ve onlarda bulunması gereken şartlar şunlardır: Kadın ölürse
kocası onun terekesinin yarısını alır. Ancak ölen karısının -ne kendisinden, ne
bir başkasından, hatta ne de zinadan-çocuğu olmaması şartıyla malının yansını
alabilir. Bu hükmün delili şu ayettir:
Eğer çocukları da
yoksa hanımlarınızın bıraktığı maiın yarışı (sizindir).
(Nisa/12.
1. Oğulun
oğlu -icma-ı ulema'ya göre- oğul gibidir.
Veled kelimesi, hem öz
oğulu, hem de torunu kapsar. Lafız burada hem hakikî hem de mecazî mânâda
kullanılmıştır.
2. Öİen
kişinin kızı
Ölenin kızının
terekenin yarısını alması için iki şart vardır:
a. Tek kız
olmalıdır.
b. Beraberinde onu asabe yapacak kardeşi
bulunmamalıdır.
Bu şartlara sahip olan
kız, terekenin yarısını alır. Bunun delili şu ayettir:
Eğer (kız çocuk) bir
tane ise ona (terekenin) yarısı düşer. (Nisa/11)
3. Ölenin oğlunun kızı
Bu da üç şartla
terekenin yarısını alır:
a. Tek
olmalıdır.
b. Beraberinde onu asabe yapacak kardeşi
bulunmamalıdır.
c. Onunla beraber ölen kişinin -erkek veya kız-
çocuğu olmamalıdır.
Ölen kişinin oğlunun
kızı bu şartlara sahip olduğunda icma ile terekenin yansını alır.
Şöyle denmiştir:
'Oğulun evladı ister erkek, ister kız olsun, mirasta babalarının yerine kaim
olurlar'.
4. Ölenin ana^bababir olan kızkardeşi Bu da dört
şartla terekenin yarısını alır:
a. Ölenin oğlu, kızı, oğlunun oğlu veya kızının
kızı gibi çocukları olmamalıdır.
b. Ölenin, babası ve dedesi gibi mirasçısı
olmamalıdır.
c. Tek
olmalıdır.
d. Beraberinde onu asabe yapacak kardeşi
olmamalıdır. Ölenin kızkardeşinin terekenin yarısını alacağının delili şu
ayettir:
Eğer bir erkek
çocuksuz olarak vefat ederse, yalnız (ana-bababir veya sadece bababir olan) bir
kızkardeşi varsa, ona, bıraktığı malın (terekenin) yarısı verilir. (Nisa/176)
5. Ölenin bababir olan kızkardeşi
Ölenin bababir olan
kızkardeşinin terekenin yarısını alabilmesi için şu beş şarta sahip olması
gerekir: Bu beş şartın dördü yukanda (ana-bababir olan kızkardeşin
şartlarında) geçmişti. Beşinci şart ise ölenin anabababir erkek veya
ana-bababir kizkardeşi olmamasıdır. Ölenin bababir kızkardeşinin bu şartlara
sahip olduğunda terekenin yarısını alacağının delili, yukarıda ana-bababir olan
kızkardeşin terekenin yansını alacağına dair zikrettiğimiz ayettir. Çünkü
ayette geçen kızkardeş, icma-ı ulema ile hem ana-bababir olan, hem de bababir
olan kızkardeşe delâlet eder.
Terekenin 1/4'ini
-gerekli şartlara sahip olduktan sonra- alan iki sınıf şunlardır:
1. Ölenin
kocası .
Kocanın, ölen
hanımının terekesinin 1/4'ini alabilmesi için, ölen hanımının, kendisinden veya
bir başkasından erkek veya kız çocuğu olmalı veya erkek çocuğunun evladı olmalıdır.
Bunun delili şu ayettir: .
Eğer (hanımlarınızın)
çocukları varsa, (bıraktığı terekenin) 1/4'i sizindir.
(Nisa/12)
'
Daha önce miras ve
hacb meselesinde, oğulun evladının oğul gibi olduğunu belirtmiştik,
2. Ölenin
karısı veya karılan
.
Ölenin karısı veya
kanlan, kocaları çocuksuz olarak öldüğünde terekenin 1/4'ini alırlar. Bunun
delili de şu ayettir:
.. Eğer çocuğunuz yoksa bıraktığınız malın
1/4'i eşinizindir.
(Nisa/12)
Ölen kişinin
terekesinin 1/8'ini sadece hanımı veya hanımları alabilir. Bunun şartı da ölen,
kişinin erkek veya kız çocuğunun olması veya çocuğunun evladı olmasıdır. Bunun
delili de şu ayettir:
Eğer çocuğunuz varsa
(bıraktığınız malın) sekizde biri eşinizindir. (Nisa/12)
Terekenin 2/3'sini
alacak olanlar dört sınıftır. Her sınıfın da birtakım şartları vardır:
1. Ölen
kişinin iki veya daha fazla kızı
Ölenin iki veya daha
fazla olan kızlarının terekenin 2/3'sini almalarının şartı, onları asabe
yapacak kimsenin, yani ölenin oğlunun olmamasıdır. Bu şarta sahip olan.
kızların terekenin 2/3'sini alacaklarının delili şu ayettir:
Eğer kız çocukları
ikiden fazlaysa terekenin 2/3'si onlarındır. (Nisa/İl)
Kızlar, iki de olsa,
ikiden fazla da olsa terekenin 2/3'sini alırlar. Hz. peygamber, Sa'd'ın iki
kızına babalarının terekesinin 2/3'sini vermiştir.
2. Ölenin oğlunun iki veya daha fazla kızı
Bunlar iki şartla malın 2/3'sini alırlar:
a. Onları asabe yapacak bir kardeşleri
olmamalıdır.
b. Ölenin erkek veya kız çocuğu olmamalıdır.
Ölenin oğlunun iki
veya daha fazla kızlarının terekenin 2/3'sini alacaklarının delili kıyastır;
yani ölenin kız torunları, ölenin kızlarına kıyas edilmiştir veya bunlar benat
kelimesinin kapsamına girerler. Çünkü bu lafız hem hakikî hem de mecazîmânâda
kullanılmaktadır.
3. Ölenin ana-baba bir olan iki veya daha fazla
kızkardeşi Bunlar üç şartla terekenin 2/3'sini alırlar:
a. Onları asabe yapacak bir kardeşleri olmamalıdır,
b.'Ölenin erkek veya kız çocuğu olmamalıdır.
c. Ölenin baba
veya dede gibi bir mirasçısı olmamalıdır.
Ölenin ana-bababir
olan iki veya daha fazla kızkardeşlerinin, terekenin 2/3'sini alacaklarının
delili şu ayettir:
Eğer kızkardeşleri iki
ise, onlara, bıraktığı malın 2/3'si düşer. <Nisa/176)
4. Ölenin bababir olan iki veya daha fazla
kızkardeşi
Bunlar da dört şartla
terekenin 2/3'sini alırlar: Üç şartı, yukarıda ana-bababir olan
kız&ardeşler hakkında geçmişti. Dördüncü şart işe ölenin ana-bababir olan
erkek, kardeşinin veya
ana-bababir olan bir kızkardeşinin olmamasıdır. Ölenin bababir olan iki veya daha fazla kızkardeşinin,
terekenin 2/3'sini alacağının delili icma'dır; zira icma'ya göre sözkonusu ayet
sadece ana-hababir ve bababir olan kızkardeşler hakkındadır, anabir olan
kızkardeşler hakkında değildir.
Cabir b. Abdullah
şöyle anlatıyor: "Ben hastalanmıştım, Rasûlullah ziyaretime geldiğinde
beni baygın vaziyette buldu. Sonra beraberinde Ebubekir olduğu halde yaya
olarak (tekrar) bana geldiler. Rasûlullah ab-dest aldı ve abdestinin suyundan
(bir miktar) benim baştma döktü. Hemen ayıldım. Sonra 'Ey Allah'ın Rasûlü!
Malım hakkında ne karar vereyim veya servetimi ne yapayım?' dedim. Bana hiç
cevap vermedi". Cabir'in dokuz tane kızkardeşi vardı. Nihayet miras ayeti
denilen şu ayet nazil oldu;
Senden (kelâle
hakkında) fetva isterler. Onlara de ki: 'Allah size kel-âle hakkında fetva
veriyor: Eğer bir erkek çocuksuz olarak vefat ederse, yalnız (ana-bababir veya
sadece bababir olan) bir kızkardeş varsa, ona, bıraktığı malın yarısı verilir.
Kızkardeşi çocuksuz ölürse, erkek kardeş onun mirasçısı olur (malın hepsini
alır). Eğer kızkardeşleri iki tane ise, onlara, bıraktığı malın 2/3'si düşer.
Eğer erkek ve kızkardeşler mirasçı kalmış ise, erkek, kadının iki hissesi
kadar alır. Allah sapıtmamanız için size hükümleri açıklıyor. Allah herşeyi
bilendir.
(Nisa/176)
Cabir b. Abdullah 'Bu
ayet benim hakkımda nazil oldu' demiştir.
Terekenin 1/3'ini
Alacak Olanlar ve Bunun Şartları
Terekenin 1/3'ini
alacak olanlar iki sınıftır:
1. Ölenin
annesi
ölenin annesi iki
şartla terekenin 1/3'ine sahip olur:
a. Ölen kişinin erkek veya kız çocuğu olmamalı,
erkek veya kız çocuğa torunlar da dahildir.
b. Ölenin ana-bababir veya bababir veya anabir
kardeşi olmamalıdır.
Ölenin annesinin,
zikredilen şartlara sahip olduğunda terekenin 1/3'ini alacağının delili şu ayettir:
Eğer (ölenin öz)
çocuğu yoksa ve ana-baba mirasçı olursa, annesine 1/3 vardır. (Nisa/11)
. 2. Ölenin
birden fazla olan anabir kardeşleri
Ölenin birden fazla
olan anabir kardeşleri -ister erkek, ister kız olsun- terekenin 1/3'ini eşit
şekilde paylaşırlar. Burada erkek ile kız arasında fark yoktur. Ölenin birden
fazla olan ana bir kardeşlerinin, terekenin 1/3'ini alabilmeleri için şu
şartların bulunması gerekir:
a. Ölenin oğlu, kızı, oğlunun oğlu, oğlunun kızı
gibi bir mirasçısı olmamalıdır.
b. Ölenin baba ve dede gibi mirasçı olacak
kimsesi olmamalıdır.
Ölenin birden fazla
olan anabir kardeşlerinin, terekenin 1/3'ini alacaklarının delili şu ayettir:
Eğer kardeşler birden
fazla iseler, hepsi vasiyet ve borç çıktıktan sonra zarara uğratılmış olmaksızın
terekenin 1/3'inde ortaktırlar.
(Nisa/12)
Ayette geçen '1/3'inde
ortaktırlar' ibaresinin zahirinden, 1/3'in aralarında eşit bir şekilde
paylaştırılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Ölenin kardeşleri
bulunduğu halde dede bazen terekenin 1/3'ini alır. Bunun tafsilatı dede ve
kardeşler bahsinde -Allah'ın izniyle- beyan edilecektir.
Terekenin 1/6'ini
alacak olanlar yedi sınıftır ve herbirinin şartlan vardır:
1. Ölenin babası
Ölenin babası, ölenin oğlu veya kızı veya oğlunun
oğlu veya oğlunun kızı gibi mirasçıları olduğunda terekenin 1/6'ini alır. Eğer
pay sahiplerinden birşey artarsa onun tamamını alır. Bu hususu -Allah'ın izniyle-
ileride açıklayacağız.
2. Ölenin annesi
Ölenin annesi iki
şartla terekenin 1/6'ini alır:
a. Ölenin varis olacak dalı (çocukları veya
torunları) olmalıdır. (Bunu daha önce de belirtmiştik.)
b. Ölenin kardeşleri olmalıdır.
Ölenin annesi ile
babasının -zikredilen şartlar olduğunda- terekenin 1/6'İni alacaklarının delili
şu ayettir:
(Ölenin) ana ve babasından herbirine, eğer
ölenin çocuğu varsa, terekenin 1/6'i vardır.
• (Nisa/11)
Annenin terekenin
1/6'ini alabilmesinin şartlarından biri de şu ayette zikredilmiştir:
Eğer (ölenin)
kardeşleri varsa, terekenin 1/6'i annesinindir. (Nisa/İl)
3. Ölenin
baba tarafından dedesi
Ölenin baba tarafından
dedesi, şu şartla terekenin l/6rine sahip olur:
a. Ölenin çocuğu olmalıdır.
b. Ölenin babası olmamalıdır.
Çünkü baba olursa,
dedeyi mirastan mahrum eder. Çünkü ölen kişiye baba dededen daha yakındır.
Dedenin terekenin 1/6'ini alacağının delili, icma ve 'Ölenin ana ve babasından
herbirine, eğer ölenin çocuğu varsa, terekenin 1/6'i vardır' (Nisa/l 1)
ayetidir. Çünkü bazen dedeye de 1/6 verilir. ,
4. Ölenin
ninesi veya nineleri
Nine, ister baba,
ister ana tarafından olsun, bir şartla terekenin 1/6'ini alır. O şart ise hine
ile beraber, ölenin annesinin bulunmamasıdır. Eğer birisi ölür de nineleri
(babasının annesi ve annesinin annesi)
hayatta olursa, terekenin 1/6'ini eşit şekilde paylaşırlar. Ancak baba
tarafından olan nine, oğlu (öienin babası) hayattayken mirastan pay alamaz.
Zira 'Ölüye bir vasıta ile bağlanan kişi, o vasıta ortada oldukça mirastan
mahrum kalır' kaidesi vardır.
Ölenin ninesinin veya
ninelerinin, şartlar bulunduğunda terekenin 1/6'İni alacaklarının delili şu
hadîstir: 'Hz. Peygamber, (ölenin) iki ninesine terekenin 1/6'ini verdi'.
Kabisa b. Züveyb şöyle
rivayet etmektedir: "Bir nine Ebubekir'e gelerek ondan mirasını istedi.
Ebubekir ona 'Allah'ın Kitabı'nda sana hiçbir hisse yok, Rasûlullah'ın
Sünneti'nde de sana hiçbir hisse yok; maamafih sen dön de ben (meseleyi) bazı
kişilerden soruşturayım' dedi. Ebubekir, (meseleyi) bazılarına sorunca Mugire
b. Şube, 'Rasûlullah'ın yanında bulundum; nineye 1/6 hisse verdi' dedi.
Ebubekir 'Seninle beraber (bunu duyan)
başkası var mı?' diye sordu.
Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme ayağa kalkarak Mugire b. Şübe'nin sözlerini
tekrarladı. Bunun üzerine Ebubekir nineye terekeden 1/6 hisse verdi.
Sonra başka bir nine,
Ömer b. Hattab'a gelerek ondan mirasını İstedi. Hz. Ömer ona şöyle dedi:
'Allah'ın Kitabı'nda sana hiçbir hisse yok. Fakat (senin alacağın) işte o
altıda birdir. Eğer ikiniz bir araya gelirseniz aranızda müşterektir ve
hanginiz tek başına bulunursa onundur".
Evet âlimler, bir
nineye 1/6 hisse verileceği, eğer nine iki tane olursa l/S hissenin ikisine
paylaştırılacağı hususunda icma etmişlerdir.
5. Ölenin oğlunun kızı veya kızları
Ölen kişinin oğlunun
kızı veya kızları, üç şart mevcut olduğunda terekenin İ/6'ini alırlar:
a. Ölen kişinin oğlunun kızı veya kızları,
ölenin kızıyla beraber olmalıdır (ölen kişinin kızı olmamalıdır).
b. Ölen kişinin erkek çocuğu olmamalıdır.
c. Ölen kişinin oğlunun kızını veya kızlarını
asabe yapacak biri, meselâ oğlunun oğlu olmamalıdır.
Bu ş/artlar
bulunduğunda oğulun kızı veya kızları terekenin 1/6'ini alırlar. Rivayet edildiğine göre Ebu Musa'ya Ölünün kızına, oğlunun kızına ve kızkardeşine ait miras
hisseleri sorulduğunda Ebu Musa şöyle demiştir: 'Terekenin yarısı ölünün
kızına, diğer yarısı da kızkardeşine aittir. Abdullah b. Mes'ud'a git (bu
meseleyi ona da sor), sanırım o da benim gibi hüküm verecektir!'
Mesele İbn Mes'ud'a
sorulup, Ebu Musa'nın cevabı ve onun tarafından gönderildiği haberi verilince,
Abdullah b. Mes'ud 'Eğer ben oğulun kızını mirastan mahrum edersem, elbette
dalâlete düşmüş olurum, hidayete erenlerden olmam!' (diye bir mukaddime ile
söze başlayıp şöyle devam etti): 'Bu meselede ben Peygamber'in hükmettiği
şekilde hükmederim (ki o da şudur): Ölünün kızı terekenin yansını alır, oğulun
kızı da iki 1/3'i tamamlamak için 1/3 alır. Geri kalan (1/3) de kızkardeşin
payı olur!'
Ravi Huzeyl şöyle
dedi: "Biz Ebu Musa'ya gelip İbn Mes'ud'un fetvasını kendisine haber
verince 'Aranızda bu hıbr (=büyuk âlim) bulunduğu sürece bana birşey
sormayınız' dedi". /
6. Ölen kişinin bababir olan bir veya daha fazla
kızkardeşleri
Ölenin bababir olan
bir veya daha fazla kızkardeşleri şu şartlar bulunduğunda terekenin 1/6'ini
alırlar:
a. Ölen kişinin oğlu, oğlunun oğlu, oğlunun kızı
gibi mirasçısı olmamalıdır.
b. Ölen kişinin babası, babasının babası gibi
mirasçısı olmamalıdır.
c. Ölen kişinin
ana-bababir olan erkek kardeşi olmamalıdır.
d. Ölen kişinin ana-bababir olan bir kızkardeşi
olmamalıdır.
e. Ölen kişinin bababir olan erkek bir kardı *si
olmamalıdır.
Bu şartlar
bulunduğunda ölen kişinin bababir olan bir veya daha fazla kızkardeşleri
terekenin 1/6'ini alırlar. Bu hükmün delili icma ve kıyastır. Ölen kişinin tek
kızıyla beraber, oğlunun kızlarının da miras almalarına kıyas edilmiştir.
7. Ölen
kişinin anabir erkek kardeşi veya kızkardeşi
Ölen kişinin anabir
erkek veya kızkardeşinin terekeden 1/6 hisse alabilmeleri için şu iki şartın
bulunması gerekir:
a. Ölen kişinin, anabir erkek veya kızkardeşini
hacbedecek bir yakını olmamalıdır.
b. Ölen kişinin anabir erkek veya kızkardeşi tek
olmalıdır.
Eğer birden fazla
-iki, üç, dört- olurlarsa, daha önce de belirttiğimiz gibi terekenin 1/3'ini
alırlar. Bunun delili şu ayettir:
Babası, annesi ve
evladı olmadığı halde vefat eden bir erkek veya kadının erkek veya kızkardeşi
varsa, vasiyeti ve borcu çıktıktan sonra onların herbirine terekenin 1/6'i
düşer. Eğer kardeşler birden fazla iseler; hepsi vasiyet ve borç çıktıktan
sonra zarara uğratılmış olmaksızın terekenin 1/3'inde ortaktırlar. (Nisa/12)
Mirasçılardan Terekenin
1/3'inin Sahipleri ve
Terekeden Artan Malın 1/3'ini
Alacak Olanlar
Terekeden artan malın
1/3'ini şu iki sınıf alır:
I. Ölenin baba tarafından dedesi
Dede, ölenin
ana-bababir olan veya bababir olan erkek veya kizkardeşleriyle beraber
olduğunda, terekeden artan malın 1/3'ini alır.
II. Ölenin annesi
Ölenin annesinin,
terekeden artan malın 1/3'ini alması, umeriyyeteyn ve ğareviyyeteyn isimli iki
meselede olur. Bu iki meseleye umeriyyeteyn denmesinin sebebi, Hz. Ömer'in
terekeden artan malın 1/3'ini ölenin annesine vermiş olmasıdır. Buna
ğareviyyeteyn denmiştir, çünkü bu meselese-Ager denilen yıldız gibi parlak ve meşhur
olmuştur. Umeriyyeteyn denen İki mesele
şudur:
a) Bir kadının
geride kocasını, annesini ve babasını
bırakarak ölmesi,
b) Bir erkeğin geride karısını, annesini ve babasını
bırakarak ölmesi.
Birinci mesele'de koca
terekenin yarısını, anne kalan yarının 1/3'ini alır. Geriye kalan ise babanın
olur. Meselâ terekenin tamamı 6 lira olsa, 3 lirasını koca, 1 lirasını anne, 2
lirasını da baba alır.
İkinci mesele'de ise
hanım terekenin 1/4'ini, anne geriye kalanın 1/3'ini, baba da geri kalanı alır.
Meselâ terekenin tamamı 12 lira olsa, 3 lirasını hanım alır, 3 lirasını da
anne alır, geriye kalan 6 lirayı da baba alır.
Anne, birinci meselede
1/6, ikinci meselede 1/4 almaktadır. Fakat fakihler 1/6, 1/4 yerine, Kur'an'in
ibaresine ters düzmemesi için "geriye kalanın 1/3'i" ifadesini
kullanmışlardır.
Eğer (ölenin öz)
çocuğu yoksa, ana ve babası mirasçı olursa, annesine 1/3 vardır. (Nisa/11)
Bu iki meselede
anneye, geri kalan malın 1/3'inin verilmesinin sebebi şudur: Anneye terekenin
1/3'i verilirse, ölen kişinin ilk nesebi olan babadan fazla almış olur; yani
baba bir pay alırken anne iki pay almış olur.
İkinci meselede ise
baba fazla alır; anne 4 pay alır ki bu terekenin, üçte biridir, baba ise 5 pay
alır, bu da terekenin geri kalanıdır.
Erkek ile kadın aynı
derecede eşit olurlarsa, şeriatta esas olan kadına erkeğin payının yarısı kadar
verilmesidir. Meselâ ölen kişinin hem oğlu, hem de kızı olursa erkek 2, kız ise
1 hisse alır. İşte bu kaideye binaen anneye, baki kalanın 1/3'i verilmiştir.
Nitekim Hz. Ömer böyle hükmetmiş, ashabın cumhuru da ona muvafakat etmiştir.
Daha önce asabe'nin,
kişinin erkek akrabaları olduğunu, onlara bu ismin verilmesinin kişiyi
çepeçevre sarmış olmalarından, ona kuvvet yerip destek olmalarından kaynaklandığını
söylemiştik. Yine asabe tek olduğunda terekenin tümünü, pay sahipleriyle
beraber olursa pay sahiplerinin paylarından geri kalanı alacağını söylemiştik.
Asabe çoğuldur, tekili
ise asib'diT. Fakat fakihler çoğul olan asabe kelimesini tekil yerine
kullanmışlardır. Çünkü asabe tek olduğunda, bir topluluk gibi terekenin
tamamını alır.
Asabe yoluyla mirasın
meşru olduğuna hem Kur'an, hem de Sünnet delâlet etmektedir.
Allah çocuklarınız
hakkında, erkeğejki kadının payı kadar pay vermenizi tavsiye eder (emreder).
(Nisa/11)
. Eğer erkek ve kadın kardeşler mirasçı kalmış
ise erkek kadının iki hissesi kadar alır. (Nisa/176)
Bu iki ayet ölen
kişinin oğlunun ve kardeşinin asabe yoluyla mirasçı olduğuna ve bunlardan birinin
bulunması halinde ölenin kızkardeşini de asabe yapacağına delâlet eder.
Asabe yoluyla mirasın
meşruiyetinin Sünnet'ten delili ise şu-hadîstir:
Mirası (Kur'an'da
bildirildiği gibi) sahiplerine dağıtın. Geriye kalanı da ölenin en yakın erkek
akrabasına verin.1
Asabe biri ncseb'den,
diğeri de sebeb'den olmak üzere iki kısımdır. Sebep nedeniyle asabe olmak,
köleyi âzad etmekle olur. Köleyi âzad eden kişi veya kişiler ortada olmadığı
zaman onların asabeleri köleye asabe olurlar. Fakat bunlarla köleyi âzad eden
kişinin arasındaki nesebe bir kadın girmemelidir. Ancak burada bu konuya
dalmayacağız; zira bu" hususun hemen hemen hiçbir örneği mevcut değildir.
Bu, geçmiş tarihlerde kalmış bir meseledir ve insanların çoğu bu mesele hakkında
bilgiye ' muhtaç değildir.
,
.
Neseb'den gelen
asabeler, erkek varisler bahsinde
saydığımız kişilerdir. Ancak onlardan ölen kadın ise kocası ve ölenin
anabir olan kızkardeşi istisna edilmiştir. Bunlar pay sahibidirler. Bu bakımdan
ölen kişinin babası, dedesi, oğlu, oğlunun oğlu, ana-bababir olan kardeşi,
ba-babir olan kardeşi, ana-bababir olan kardeşinin oğlu, bababir olan kardeşinin oğlu, ana-bababir
olan amcası, bababir olan amcası, ana-ba-
Daha önce
geçmişti. Bababir olan amcasının oğlu,
bababir olan amcasının oğlu o kişinin asa-besi'dir. Ölen kişinin mirasçısı
olmaz da asabelerinden biri olursa, terekenin tümünü alır. Eğer ölen kişinin
mirasçıları olur, bir de asabesi olursa, asabe terekeden artan malı alır.
Asebelerden bir kısmının ise -baba, dede gibi- miras paylan vardır.
Neseb'den gelen asabe üç kısımdır:
I. Bizzat
asabe olan
II. Başkası
vasıtasıyla asabe olan
III. Başkasıyla
beraber asabe olan Şimdi bunları teker teker inceleyelim.
Bizzat asabe olan,
ölünün nesebinden gelen, fakat ölü ile arasında herhangibir kadın
bulunmayan kişidir. Bunların
bahsi daha önce geçmişti.
A. Oğulluk ciheti
Bunlar Ölen kişinin
dallarıdır (evlatlarıdır). Ölen kişinin oğlu, oğlunun oğlu gibi ne kadar aşağı
inerse insin erkek soyu onun asabesidir.
B. Babalık ciheti
Bunlar da ölen kişinin
babası, dedesi, dedesinin dedesi gibi asıllarıdır.
C. Kardeşlik ciheti
Bunlar da ölünün
babasının dallarıdır. Fakat bunlarla ölen kişi arasındaki nesebe- bir kadın
girmez. Meselâ ana-bababir olan kardeş, bababir olan kardeş, ana-bababir olan
kardeşin oğlu, bababir olan kardeşin oğlu gibi.
D. Amcalık ciheti
Bunlar ölen kişinin
dedesinin dallandır. Yine onlarla ölen kişi arasında herhangibir kadın yoktur.
Meselâ ana-bababir olan amca, bababir olan amca, ana-bababir olan amcanın
oğlu, bababir olan amcanın oğlu gibi.
Bizzat Asabe
Olan Kişinin Mirasçı
Olması Şu Temeller Üzerine Bina
Edilir
a. Geride kalan cihetin herhangibir ferdi,
kendisinden önceki cihetin bir ferdi olursa mirasçı olamaz.
Çocuklar ve çocukların
çocukları varken baba ve dede, babaları varken erkek ve kızkardeşler, erkek kardeş
varken amcalar asabe yoluyla mirasçı olamazlar.
b. Akrabaların tümü baba ve dede, oğul ve oğulun
oğlu, kardeş ve kardeşin oğlu, amca ve amcanın oğlu gibi aynı cihetten olursa
asabe yoluyla mirasçı olamazlar.
Meselâ ölen kişinin
dedesi ve babası hayatta ise dede torunun mirasından asabe yoluyla pay alamaz.
Oğulun oğlu, oğulla beraber olursa asabe yoluyla birşey alamaz. Diğer asabeler
de bunlara kıyas edilir. Diğer bir ifadeyle ölen kişiye bir vasıta ile yetişen
kişi, o vasıta mevcut oldukça asabe yoluyla mirasçı olamaz.
c. Asabeler, akrabalık yönünden aynı olur da
akrabalığın kuvvet derecesinde değişik olurlarsa, miras hususunda en
kuvvetlisi diğerlerine takdim edilir.
Meselâ ana-bababir
olan kardeş, bababir olan kardeşten, ana-bababir olan amca, bababir olan
amcadan önce gelir.
Câberî, bu kaideyi
şöyle ifade etmiştir: 'Önce takdim edilen cihet yoluyla, sonra akrabalık
yoluyla, sonra akrabalığın kuvvet derecesiyle, sonra asabe yoluyla mirasçı
olur1.
d. Mirasçılar hem cihet, hem derece, hem de derecenin
kuvveti açısından eşit olurlarsa, hepsi asabe yoluyla mirasçı olur.
Bu durumda asabelerin
tümü -ölen kişinin geride.kalan üç oğlu veya ölen kişinin geride kalan dört
erkek kardeşi gibi- terekeyi aralarında eşit bir şekilde paylaşırlar.
Mira.sıan payı olup da
kendisiyle beraber bir erkek kardeşi olan ;adın asabe olur ve pay sahipliğinden
asabeliğe geçer. Meselâ ölen İşinin kızı, erkek kardeşiyle beraber olursa veya
Ölen kişinin ana--ababir olan kızkardeşi, ana-bababir olan erkek kardeşiyle
beraber »lursa asabe olur. Anabir olan kızkardeşler bu kaideden
istisnadır, onlarla beraber olan erkek
kardeş bizzat asabe olmadığı için kızkardeşlerini de asabe yapamaz. Başkası
vasıtasıyla asabe olanların akrabalık
derecesi, akrabalık kuvveti
açısından eşit olmalıdır. Bu
bakımdan ana-bababir olan kızkardeş bababir olan kızkardeşiyle beraber olursa
asabe olmaz, yalnız mirasta pay sahibi olur. Çünkü o, bababir olan kardeşinden
akrabalık bakımından daha kuvvetlidir. Ölen kişinin kızı, oğlunun oğluyla
beraber olursa asabe olmaz, çünkü onun derecesi torundan daha kuvvetlidir.
Ancak derecenin eşit
olması kaidesinden şu durumda olan kişi istisna edilmiştir: Ölen kişinin
oğlunun kızları, oğlunun oğlunun' oğluyla (erkek torunun oğluyla) beraber
olursa, her ne kadar bu torunun akrabalık derecesi onlardan daha zayıfsa da
torunun oğlu onları asabe yapar. Ayrıca ölen kişinin iki tane kızı ve oğlunun
kızları varsa, iki kız terekenin 2/3'sini alır, oğulun kızlarına terekeden
birşey verilmez. Bu durumdayken
ölen kişinin oğlunun oğlunun oğlu olursa,
oğlunun kızlarını (yani halalarını) asabe yapar; onlarla beraber
terekeden geri kalanı paylaşırlar.
Başkası vasıtasıyla
asabe olmanın şartı, terekenin 2/3'sini ve yarısını alan erkek kardeşleriyle
beraber olmaktır. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:
A. Ölen kişinin oğluyla beraber kalan kızları
asabe olurlar.
B. Ölen kişinin kızlarıyla beraber, oğlunun oğlu
olması halinde halalarını asabe yapar.
C. Ölen
kişinin ana-bababir olan kızkardeşleriyle beraber ana-bababir olan erkek
kardeşi bulunduğunda, kızkardeşlerini asabe yapar.
D. Ölen kişinin bababir olan kızkardeşleri, ölen
kişinin bababir olan erkek kardeşiyle bulunursa asabe olurlar.
Başkası vasıtasıyla
asabe olunabileceğinin delili şu ayetlerdir:
Allah çocuklarınız
hakkında erkeğe iki kadının payı kadar pay vermenizi tavsiye eder (emreder).
, (Nisa/11)
Eğer erkek ve kadın
kardeşler mirasçı kalmışsa erkek kadının iki hissesi kadar alır. (Nisa/176)
Ölen kişinin oğlunun
kızları, ölenin kızlarına kıyas edilmiştir. Erkek ve kızkardeşler ibaresi, hem
ana-bababir, hem de bababir kardeşleri kapsamaktadır.
Başkasıyla asabe,
kişinin anabir kızkardeşleri veya kızıyla birlikte ba-babir kızkardeşleri veya
oğlunun kızıdır (kız torunudur).
Ölen kişinin geride
iki kızı ve onlarla beraber ana-bababif veya ba-babir olan kizkardeşi kalırsa,
iki kız terekenin 2/3'sini pay olarak alırlar, . ana-bababir veya bababir olan
kızkardeş ise geriye kalan malın 1/3'ini asabe yoluyla alır. Bunlar gibi ölen
kişinin ana-bababir olan kızkardeşleri veya bababir olan kızkardeşleri, oğlunun
kızıyla veya kendi kızlarıyla beraber kalırlarsa onlar da terekeyi aynı
şekilde paylaşırlar.
Başkasıyla beraber
asabe olmanın delili, ölen kişinin kızının, oğlunun kızının ve kızkardeşinin
miras payları sorulduğunda İbn Mes'ud'un verdiği cevaptır.- 'Bu meselede ben
Peygamber'in hükmettiği şekilde hükmederim (ki o da şudur): Ölünün kızı
terekenin yansını alır, oğlunun kızı da iki 1/3'i tamamlamak için 1/3 alır.
Geri kalan (1/3) de kızkardeşin payı olur'.
" . .
Babayı, miras
hususunda pay sahipleri ve asabeler arasında zikretmiştik. Babanın mirastaki
durumlarını şöyle özetleyebiliriz:
1. Babanın mirastaki birinci durumu, mirastan
pay sahibi olmasıdır.
Ölen kişinin oğlu,
oğlunun oğlu gibi erkek çocuğu olmadığında babası mirasta pay sahibi olur.
2. Babanın mirastaki ikinci durumu ise asabe yoluyla
mirastan istifade etmesidir.
Ölen kişinin oğlu,
kızı, oğlunun oğlu veya oğlunun kızı gibi evlatlan olduğunda babası asabe
yoluyla mirastan istifade eder.
Birinci durumun delili
şu ayettir:
Eğer (ölenin öz)
çocuğu yoksa ve ana-babası mirasçısı olursa, annesine 1/3 vardır, (geri kalan
da babanındır). (Nisa/11)
İkinci durumun delili
ise şu ayettir:
Ölen kişinin) ana ve
babasından herbirine, ölenin eğer çocuğu varsa, terekenin l/6(i vardır.
(Nisa/11)
Anneye 1/3 hisse
verildikten sonra, geriye kalan mal babaya aittir. Çünkü Kur'an-ı Kerim anneye
1/3 hisse verdikten sonra, babanın hissesi hususunda sükût etmiştir. Bundan
anlaşılır ki geriye kalan malı, baba asabe yoluyla elde eder.
3- Babanın
mirastaki üçüncü durumu ise, mirastan hem pay alması, hem de asabe yoluyla
istifade etmesidir.
Meselâ ölen kişinin
geride-kızı veya oğlunun kızıyla babası da kalırsa, baba mirastan 1/6 pay alır,
terekeden artanı da asabe yoluyla alır. Bunun delili şu hadîstir:
M i ras% paylarını
(Kur'an'da bildirilen) sahiplerine veriniz. Bu paylardan geri kalan birşey de
baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir.
Yukarıda zikrettiğimiz
meselede baba, ölen kişiye en yakın erkek olduğundan terekeden 1/6 hisse alır,
ölen kişinin kızı da payını aldıktan sonra geriye kalan mal asabe nedeniyle
babaya ait olur.
Dedeyi de hem pay
sahipleri, hem de asabeler arasında zikretmiştik. Dedenin de tıpkı baba gibi üç
durumu vardır. Dede de bazen mirastan sadece pay alır, bazen sadece asabe
nedeniyle mirastan istifade eder, bazen de mirastan hem payı olur, hem de asabe
nedeniyle istifade eder. Dede, bu hususlarda aynen baba gibidir. Ancak bazı
durumlarda babadan ayrılır,
Dede, miıoa
h\icu<;ıında babadan üç durumda ayrılır:
1. Ölen kişinin, dedesiyle beiabcr ana-bababir
veya bababir olan erkek veya kızkardeşi varsa dedenin durumu babadan ayrılır.
Baba aynı durumda olduğunda onları hacbeder (mirastan mahrum eder), dede ise
onlarla beraber -ileride geleceği gibi- mirasa ortak olur.
2. Dede, Hz. Ömer'e nisbet edilen ve
umeriyyeteyn diye bilinen iki meselede babadan ayrılır.
Bu meselelerde anneyle
beraber dede mirasçı olursa, anne malın 1/3'ini alır, fakat anneyle beraber
baba mirasçı olursa, anne malın tümünün değil, geriye kalanın 1/3'ini alır.
3. Baba
anneyi hacbeder, fakat dede anneyi hacbedemez.
Ölen kişinin babası ve
babaannesi kalırsa, babaanne oğlu (baba) tarafından hacbolunur, fakat dede onu
hacbedemez. Çünkü babaanne ölüye dede vasıtasıyla bağlı değildir. Nitekim
dedenin durumu da kendi annesini hacbetmek hususunda baba (=oğlu) gibidir.
Çünkü onun (dedenin) annesi de -babaannenin babaya bağlı olduğu gibi- kendisine
bağlıdır.
En doğrusunu Allah
bilir.