HAVALE. 2
Havale'nin
Tarifi 2
Havale'nin
Meşruiyeti 2
Havale'nin
Rükün ve Şartlan. 2
1. Havale
Eden. 2
2.
Havale Edilen. 2
3.
Muhal-i Aleyh. 2
4.
Muhal-i Bih. 2
5. Siga. 3
Havale'nin
Sahih Olmasının Şartlan. 3
Havale'nin
Hükmü. 3
Havale'nin
Sona Ermesi 4
Muhîl
ile Muhal'in Havale'de
İhtilaf Etmesi 4
Muhal
veya Muhal-i Aleyh'in
Havalesi 4
Postayla
Yapılan Havale. 4
Havale lugaita nakl
veya intikal anlamına gelir. Istılahta ise bir borcun bir zimmetten diğer bir zimmete
nakledilmesini gerektiren bir akiddir. Muğni'î-Muhtaç'da^ şöyle tarif
edilmektedir: 'Havale, malın bir zimmetten başka bir zimmete intikal
etmesidir'. Fakat birinci tarif daha fazla kullanılmaktadır.
Şu hadîsler, havalenin
meşruiyetine delâlet etmektedir:
Zengin kişinin,
borcunu ödemeyi uzatması bir zulümdür. Sizin biri-niz(in talep
etliği şeyin edası)
bir zengine havale
edildiğinde
(havaleyi kabul ile
ona) müracaat etsin.
Zengin birisinin
üzerine havale yapılırsa, o havaleyi kabul etsin.
Değişik asırlarda
yaşayan müslümanlann tümü havalenin meşru ve caiz olduğunda ittifak etmişler ve
bu hususta müslümanlar arasında ihtilaf olduğu hiç kimse tarafından
nakledilmemiştir. Âlimlerin çoğunluğu hadîsteki
emrin farz değil, nedb için
olduğunu söylemişlerdir. Bu
yüzden borçlu olan kişi alacaklıyı başkasına havale ederse, yani 'Benim falanda
alacağım vardır, git ondan al' derse, alacaklının o havaleyi kabul etmesi vacib
değil, müstehabdır. Ancak kendisine havale yapılan kişi, o borcu ödeyebilecek
durumda olmalıdır. Eğer havale edilen kişi o borcu Ödeyecek durumda değilse
veya malı şüpheliyse alacaklının havaleyi kabul etmemesi müstehabdır.
Havale'nin birtakım
rükûnlan ve o rükûnlara bağlı şartları vardı ki havale ancak bunlarla sahih
olur. Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:
Havale eden kişi,
borcunu alacaklı olduğu bir kişiye havale edendir. Havale eden kişinin akid
ehli; âkil ve baliğ olması şarttır. Delinin, mümeyyiz olmayan çocuğun havalesi
sahih olmaz. Çünkü bunlar aklı olmayanlar hükmündedir. Akıl ise şer'an
tasarrufun geçerli olmasının şartıdır.
Havale edilen kişi,
borçlu tarafından alacağını almak için başkasına havale edilendir. Buna aynı
zamanda muhtal; yani ihalenin taliplisi, isteklisi de denir. Havale edilen
kişinin de akid ehli; âkil-bâliğ olması şarttır. Âkil-bâliğ olmayan kişinin
havaleyi kabul etmesi sahih değildir. Bunların sözleri şer'an dikkate alınmaz.
MuhaM aleyh, borcun
kendisine havale edildiği kişidir ki bu havale borcun ödenmesini o kişiye vacib
kılar. Borcun havale edildiği kişinin de âkil-bâliğ olması şarttır. Bu bakımdan
deli ve çocuğun üzerine havale yapmak sahih olmaz. Çünkü borcu üzerine almak ve
onu ödemekte teberru mânâsı vardır. Âkil-bâliğ olmayan bir kişinin ise teberru
yapması sahih olmaz.
Muhal-i bih, havale
yapan kişinin başka birisinde olan alacağıdır. Havale'nin sahih olması için bu
alacağın da birtakım şartlara sahip olması gerekir:
a. Alacak mal değil, borç olmalıdır.
Ayn (mal) hususunda
havale yapmak sahih olmaz. Zira havale, üzerindeki borcu hükmî olarak başka
birinin üzerine nakletmektir. Ayn'lardaki (mallardaki) nâkil ise hakiki bir
nâkildir. Çünkü mallar, zimmette sabit olmaz. Dolayısıyla mallarda havale de
olmaz. Seccade veya çamaşır makinası gibi bir malı havale etmek; havale değil,
vekâlettir. Burada vekâlet hükümleri cereyan eder.
b. Borç, lazım olan borçlardan olmalıdır.
Borç, satılan malı
teslim ettikten ve hıyar (cayma) müddeti bittikten sonra ödenmesi gereken borç
gibi veya lazım olmayan dönüşen para gibi veya hıyar zamanındaki para gibi
olmalıdır. (En sahih görüşe göre hıyar zamanındaki para, lazım olmaya dönüşür.)
Eğer satıcı, bir kişiyi parayı olmak üzere müşteriye havale ederse, havale
sahih olur. Bazı âlimler, hıyar zamanında borcu almak üzere başkasına havale
yapılmasının sahih olmadığını, çünkü bunun lazım olmayan bir borç olduğunu
ve müşterinin her
an cayma ihtimali
bulunduğunu söylemişlerdir.
Tahakkuk etmese de borçtan ötürü havale sahih olur. Meselâ hanımıyla cinsî
münasebetten önceki mehir, icar müddeti bitmeden Önceki ücret, satılan malı
kabzetmeden önceki parada olduğu gibi.
Sığa, icab ve kabul
demektir. İcab kişinin 'Ben seni falana havale ettim' demesi, kabul ise havale
edilen kişinin 'Ben de kabul ettim' veya 'Razı oldum' demesidir. İcab ve
kabul'ün akid meclisinde olması şarttır.
Havale Akdinde
Hıyar'uş-Şart ve Hıyar'ul-Meclis
Havale akdi kesin
olmalıdır. Ayrıca havale,akdinde hıyar'uş-şart ve. hıyar'ul-meclis yoktur.
Çünkü akidlerde hıyar'uş-şart'ın bulunmasının amacı, tarafların zarardan
korunmasıdır. Havale akdinde ise zarar sözko-nusu değildir. Havale akdi yardım
ve şefkat akdidir. Hıyar'ul-Meclis ise malların alışverişinde olur, havale ise
en sahih görüşe göre bir borcu diğer bir borca havale etmektir.
I. Havale
yapan kişinin, üzerine havale ettiği kişide alacağı olmalıdır. Muhil'in (havale
eden kişinin) muhal-i aleyh (üzerine havale edilen kişi) üzerinde bir alacağı
olmalı ki havale eden kişi borçlu olduğu kişiyi ona havale edebilsin. Çünkü en
sahih görüşe göre havale, bir borcu diğer borca karşılık satmaktır. Bu satış
esasen caiz olmamakla beraber, zaruret nedeniyle burada caiz kılınmıştır. Bu
bakımdan muhil'in (havale eden kişinin) muhal-i aleyh (üzerine havale yapılan
kişi) üzerinde kendi borcuna karşılık bir alacağının olması lazımdır.
Üzerine Havale
Yapılan Kişinin Borcunda
Bulunması Gereken Şartlar
a. Lazım bir
borç veya lazım borca dönüşecek bir borç olmalıdır. Nitekim halk üzerinde
bulunan muhal-i bih'in durumu da böyledir.
b.
Kendisiyle havale yapılan borç, zamanın gelmesi bakımından, tehir bakımından,
cins, miktar ve özellikleri bakımından eşit olmalıdır. Bunlardan birinde iki
hakkın ihtilaf etmesi halinde havale sahih olmaz. Çünkü hayale dostluğa binaen
yapılan bedelli akiddir ve ihtiyaçları karşılamak ve yardımlaşmak için caiz
kılınmıştır. Borç durumunda olduğu gibi, havalede de ittifaka itibar ediür. İki
hakta ihtilaf edildiğinde, hak üzerine bir fazlalık talep edilmiş olur ki bu
caiz değildir. Aynı şekilde havale mukâssa gibi yapılır; zira onunla muhal-i
aieyh'in zimmetindeki malına mukabil muhîl'in zimmetindeki mal iskat
olmaktadır. Oysa iki hak arasında ihtilaf olması halinde mukâssa sahih oimaz.
II. Muhil,
muhal ve muhal-i aleyh'in rızası bulunmalıdır. Muhîl'in razı olması şarttır,
çünkü o zimmetinde olan borcu istediği yerde ve şekilde; ister kendi cebinden,
ister alacaklı olduğu kişiden alarak öder. Bu bakımdan havale'de muhîl'in
rızası şarttır. Ilavale'de muhal'in (hakkını başkasından almak üzere havale
edilen kişinin) rızası da şarttır. Çünkü o hak sahibidir, onun hakkı havale ile
esas borçlunun zimmetinden çıkarak, muhal-i aleyh'in zimmetine geçer. Bu
bakımdan muhal'in hakkının muhîl'in zimmetinden çıkıp muhaî-i aleyh'in
zimmetine geçmesi için muhal'in rızası şarttır. Çünkü borcu ödemekte insanların
hassasiyeti farklıdır. Bu nedenle 'muhal'in hakkı, onun rızası olmadan
başkasının zimmetine geçerse, muhal'in zarar görmesi sözkonusudur. Zira borcunu
güzel bir şekilde ödemeyen bir kişiye havale edilmiş olabilir.
Muhal-i aleyh'e
gelince, onun rızası şart değildir. Zira hak sahibi, havale eden kişidir. Bu
nedenle hak sahibi hakkını isterse bizzat gelip kendisi alır, isterse de onu
başkasına havale eder, onun vasıtasıyla alır. Bu, tıpkı alacağını tahsil etmek
üzere vekil tutmak gibidir. Bu bakımdan borçiu olan kişinin razı olup olmaması
dikkate alınmaz.
III. Havale'nin
sahih olması için havale edilen borcun muhîl ve muhal tarafından bilinmesi
gerektiği gibi, muhîl ve muhal'in muhal-i aleyh'i de bilmeleri gerekir. Havale
edilen borcun miktarı, cinsi, özellikleri bilinmelidir. Çünkü havaîe -daha önce
de söylediğimiz gibi-bir alışveriş sayılır. Alışverişte ise malın ve paranın
bilinmesi şarttır; mal veya para meçhul olursa alışveriş sahih olmaz.
Havale'nin, bir hakkın
havale eden kişinin zimmetinden, üzerine havale edilen kişinin zimmetine
intikal etmesi olduğunu söylemiştik. Rükûnlan ve şartları lamam olan havale'nin
üzerine, havale'nin hükümleri terettüb eder. Bunlarda muhal'in alacağının
muhîl'in üzerinden düşüp üzerine havale edilen kişiye geçmesi ve muhîl'in
alacağının da muhal-i aleyh üzerinden düşmesidir,
Havale'nin hükmünün,
borcun muhîl'in zimmetinden, muhîl'in zimmeti borçtan beri olacak şekilde
muhal-i aleyh'in zimmetine geçmesi olduğunu belirtmiştik. Böylece havale sona
erer; artık muhîl ile muhal arasında herhangibir alaka kalmaz. Bundan sonra
borç alışverişi muhal ile muhal-i aleyh arasında cereyan eder. Muhal,
herhangibir sebepten ötürü muhal-i aleyh'ten alacağını alamasa dahi tekrar
muhîl üzerine avdet edemez. Meselâ muhal-i aleyh Ölür veya borcunu inkâr
ederse, muhal, muhîl'den hak talep edemez. Çünkü hak, havale nedeniyle başka
birine intikal etmiştir. Başkasına intikal eden hak, ancak başka ve yeni bir
havale ile dönebilir. Hak havale ile muhîl'in (havale edenin) zimmetinden
sakıt olur; ne fakirlik, ne de başka bir sebeple geri dönmez. Bu tıpkı, hakkına
karşılık bir bedel alıp bedelin elinde telef olması gibidir. Hak sahibi
hakkına karşılık bir bedel aldığında, borç borçlunun zimmetinden sakıt olur;
artık hiçbir şekilde geriye dönülemez. Havale de tıpkı hakkını almak gibidir.
Alacağını kabzetmeye imkân kalmaması, tıpkı aldığı bedelin elinde telef olması
gibidir. Burada havale kabul edildikten sonra muhal'in muhal-i aleyh'in havale
anında fakir olup olmadığını bilip bilmemesi, zengin olmasını şart koşup
koşmaması, durumu değiştirmez; bu, alışverişte aldanmak gibidir. Müşteri
aldatmamayı şart koşsa bile herhangibir hak talep edemez. Çünkü bu, muhal-i
aleyh'in havale sırasındaki halini araştırmada kusur göstermesinin cezasıdır.
Ilavale'yi kabul ettikten sonra şart koşmasının bir anlamı yoktur. Fakat muhal
'Herhangibir sebepten ötürü hakkımı almakta zorluk çekersem, muhîl (havale
eden kişi) üzerine dönerim1 şeklinde bir şart koşarsa, havale bâtıl olur. Çünkü
bu şart, havale'nin hükmüne ters düşmektedir. Çünkü havale'nin hükmü gereği,
havaîe edilen hak birinci borçludan ikinci borçluya geçer. Oysa bu şart, hakkın
intikaline mani olmaktadır. .
Muhal, alacağını
muhal-i aleyh'ten aldıktan sonra muhîl ile ihtilafa düşerlerse, meselâ muhîl
'Senin bende alacağın yoktur. Sen o alacağı o adamdan almak hususunda
benim.vekilimdin. Onu bende oian alacağına karşılık kabul ettin' dese, muhal
de 'Hayır! Sen beni, sendeki alacağıma karşılık o adama havaîe ettin, ben de
gidip alacağını ondan aldım' dese, bu
ihtilafta muhîl'in sözü yeminle beraber kabul edilir. Çünkü muhal, onun
üzerinde bir alacağının olduğunu iddia ederse, muhîl de bunu inkâr ederse,
hangisinin haklı olduğu hususunda delil de yoksa, yeminle beraber inkâr edenin
sözüne itibar edilir. Eğer muhîl 'Ben seni alacağımı kabzetmen için seni vekil
tayin etmiştim' dese, muhal de 'Beni veki! tayin etmedin. Sende olan alacağımı
başkasına havale ettin' dese, muhîl 'Ben havale ile seni vekil kılmayı
kasdettim' dese, muhal 'Hayır, sen havale'yi kasdettin' dese, bu ihtilafta da
yeminle beraber muhîl'in sözüne itibar edilir. Çünkü o sözünü ve niyetini
herkesten daha iyi bilir. Ayrıca asıl olan hakkın kendi hali üzere kalmasıdır.
Muhîl'in iddiası ise bunun hilafınadır. Fakat muhîl 'Ben seni, falan adamda
alacağım olan 100 lirayı almak üzere ona havale ediyorum' dese, sonra da 'Ben
bu sözümle vekil kılmayı kasdettim' dese, onun bu iddiası kabul edilmez. Çünkü
lafız ancak havalenin hakikati itibariyle anlamlıdır. Dolayısıyla havale
ettiğini iddia eden kişinin sözü, yeminle birlikte kabul edilir.
Havale sahih olduğu
zaman muhal de borçlu olduğu bir kişiyi mu-hal-i aleyh üzerine havale edebilir.
Aynı şekilde muhal-i aleyh de kendisine havale edilen kişiyi, alacaklı olduğu
başka bir kişiye havale edebilir.
Bir kişi bir miktar malını
başka şehirde yaşayan kişiye gönderirse, bu emanettir ve kerahet bulunmaksızın
caizdir. Malı götüren kişi onu korumakta kusur göstermediği veya malına
karıştırmadığı takdirde mesul olmaz. Günümüzde postaneler aracılığıyla yapılan
havaleler bu kabildendir. Halkın postane 'aracılığıyla gönderdiği mallar veya
para birbirleriyle karışır.
Kişinin gönderdiği paranın aynısı alacaklının eline geçmez. (Meselâ kişi beş tane 100.000
liralık kağıt para gönderir, alacaklıya iki tane 250.000 liralık kağıt para
verilir). Bu yüzden postaneye yatırılan para kaybolursa, müessese bundan
sorumlu olur. Postane aracılığı ile gönderilen para borç olursa, gönderen'kişi
de paranın falan yerdeki falan kişiye verilmesini şart koşmamışsa, paranın bir
kısmını postaneden almasında kerahet yoktur. Fakat kişi, postaneye falan
yerdeki falan kişiye verilmek şartıyla parayı yatırırsa, bu, borçtaki zaman
şartı gibidir. Eğer borçlu olan kişinin parayı postaneye yatırmakta herhangibir
hedefi yoksa, herhangibir kimseye havale.etmiyorsa, borç sahih olur. Her ne
kadar şarta riayet etmek mendub ise de şart mülga kabul edilir. Borçlunun
parayı postaneye yatırmakta zararı varsa, meselâ yolda kesin bir tehlike
bulunuyorsa, buna rağmen parayı postaneye yatırıyorsa akid bâtıldır. Çünkü burada
borçlunun bir menfaati • engellemesi ve
oyalaması sözkonusudur.
.