HİBE. 2
Hibe'nin Tarifi 2
Hibe'nin Meşruiyeti 2
Akrabalara
Yapılan Hibe. 3
Hibeye, Karşılık Vermek. 3
Hİbe'nin
Rükûnları ve Şartları 3
1- Hibe Eden ve Hibe Edilen Kişi 4
2. Siga. 4
Siga'nın Şartlan. 4
Hibe'nin lügat mânâsı,
'herhangibir istihkak olmaksızın verilen atiyye' demektir. Hibe'de, alan kişi için bir yarar sözkonusudur. İşte buna binaen bizzat malların kendisi hibe
edilebildiği gibi, bizzat ma! olmayan şeyler de hibe edilebilir. Malların
bizzat kendilerinin hibe edilebileceğine delâlet eden ayetler şunlardır:
(Allah) dilediğine kız çocukları, dilediğine
de erkek çocukları bahşeder. (Şûra/49)
İhtiyarlığıma rağmen
bana İsmail ve İshak'ı bağışlayan Allah'a ham-dolsun. Şüphesiz kî rabbim duayı
işitendir.
(İbrahim/39)
Mal olmayan şeylerin
hibe edilebileceğine delâlet eden ayetler de şunlardır:
(Ey rabbimizî)
Katından bize rahmet ihsan et! (Aîu İmran/8)
Kendini Peygamber'e
hibe eden ve peygamberin de kendisini almak istediği mü'min kadını (ona helâi
kıldık). (Ahzab/50)
Yani kendini mehirsiz
olarak Hz. Peygamber'e hibe eden bir kadın Hz. Peygamber'e helâldir.
Hibe kelimesinin
mânâsı, rüzgarın esmesini ifade eden hu bub'ur- rıh tabirinden gelmekledir.
Çünkü burada da ata vardır. Bazıları hibe kelimesinin hebbe maddesinden
geldiğini, bunun da uykudan uyanmak
anlamında olduğunu söylemişlerdir. Buna göre hibe yapan kişi sanki hibe'de
bulunmak için uykudan kaldırılmıştır.
Hibc'nin ıstılahı mânâsı
ise birşeyi karşılıksız olarak başkasının mülkiyetine geçirmektir. Hibe, icab
ve kabulden oluşan bir akiddir. Hibe, karşılıksız olması bakımından
alışverişten, yaşarken yapılması açısından da vasiyyetten ayrılır. Çünkü
hibe -ölümden sonra
olmak üzere-karşılıksız bir
temliktir. Hibe, üzerine vacib olan zekâtı başkasına.temlik etmekten ibaret
olan zekâttan da ayrı birşeydir. Çünkü hibe, malı teberru niyetiyle başkasına
rnülketmektir. Hibe bu anlamıyla hediye ve sadakayı da kapsamaktadır. Zira hediye
ile sadaka da karşılıksız olarak, hayat
halindeyken (yaşadığı esnada) başkasına mülketmektir. Ancak bunlar arasında
mânâ ve hüküm bakımından farklılıklar mevcuttur. Ayrıca hibe bu mânâya göre
umumidir; yani fakirin zengine, fakirin fakire, zenginin zengine -sevab
niyetiyle olsun veya olmasın- birşey vermesi hibedir. Sadaka ise malı, Allah'a
yaklaşmak ve sevab kazanmak maksadıyla
muhtaç olana mülketmektir. Hediye ise zahiren sevgi ve saygı nedeniyle birşeyi
başkasına temlik etmektir. Sadaka ile hediye arasındaki fark Hz.Peygamber'in şu
sözünde ortaya çıkmaktadır. Hz. Aişe'den şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber'e
bir sığır eti getirildi de 'Bu Berire'ye sadaka olarak verilen ettir' denildi.
Bunun üzerine Rasûlullah 'Bu, Berire'ye sadakadır, bize de hediyedir' buyurdu.
Yani hediyenin,
hibenin ve sadakanın veriliş amaçları farklı olabilir. Bundan ötürü de İsim ve
hükümleri değişik olmuştur. Buna binaen Hz. Peygamber hediye kabul eder ve
yerdi, fakat sadaka (malını) yemezdi.
Ebu Hüreyre'den şöyle
rivayet edilmiştir: "Peygamber (s.a), (ailesi dışından) bir yiyecek
getirildiğinde: '(Bu hediye midir, yoksa sadaka mıdır?' diye) onun
mahiyetinden sormak itiyadında idi. 'Hediyedir' denilirse, kendisi ondan yer,
'sadakadır' denilirse ondan yemezdi".
Ayrıca hibe'de icab ve
kabul şarLır, hediye ve sadakada ise icab ve kabul şart değildir. Hz. Peygamber
ve ashabı sadaka verirlerdi; fakat icab ve kabul olmazdı.
Sahabiler Hz.
Peygamber'e hediye vermek için Hz. Aişe'nin nöbet gününü beklerlerdi; fakat bu
hediyelerde icab ve kabul olduğu nakledilmem iştir.
Hibe, daha önce de
belirttiğimiz gibi umumi manâsıyla müstehab ve mendübdur. Kur'an, Sünnet ve
İcma buna delâlet etmektedir.
Kadınlara nikah
bedellerini (mehirlerini) müşkilat çıkarmaksızın - (isteyerek) verin! Eğer
onlar mehirlerinden bir kısmını kendiliklerinden size hibe ederlerse, onu
afiyetle ve güzelce yeyin. (Nisa/4)
Yani hanımlarınıza
verdiğiniz mehirin bir kısmını onlar size hibe ederlerse, o sizin için
helâldir; onu afiyetle yiyebilirsiniz. Bundan ötürü size bir ceza yoktur.
Yüzünüzü doğuya ve
batıya çevirmeniz birr değildir. Fakat (asıl) birr; Allah'a, ahiret gününe,
meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman edenin; akrabalara, yetimlere,
miskinlere, yolculara, dilenenlere ve kölelere Allah'ın hoşnutluğu(nu kazanmak)
için mal verenin, . namazı kılanın, zekâtı verenin, söz verdiklerinde sözlerini
yerine getirenlerin, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerin
birr1 id ir. (Bakara/177)
Görüldüğü gibi ayette
vermek (=hibe etmek), hem muhtaçları, hem de muhlaç olmayanları kapsamaktadır.
Muhtaçlara veriien mal sadaka (zekât), muhtaç olmayanlara verilen mal ise
hibedir.
Hibe'nin meşruiyetine
delâlet eden birçok hadîs varid olmuştur. Onlardan bîr kısmını nakledeceğiz.
Hz. Aişe şöyle rivayet
etmektedir: 'Rasûlullah'm Ensar'dan birtakım komşuları vardı. Bunların da
sağmal hayvanları vardı. Onlar bu hayvanların sütlerini sağıp Rasûlullah'a
gönderirlerdi. Rasûlullah da bu sütten bizlere içirirdi'.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Ey müslüman hanımlar!
Komşu bir kadın, bir koyun paçası bile olsa
komşusunun hediyesini sakın küçük görmesin.
Eğer ben bir zira veya
bir kura. yemeye davet edilseydim bile yine davete icabet ederdim.
Hadîste geçen zira'dan
maksat, hayvanın ayağı, küra'dan maksat ise hayvanın baİdırındaki ince
kemiktir.
Fukaha, her çeşit
hibenin müstehab olduğunda ittifak etmiştir, zira hibe yardımlaşmaktır. Allah
Teâlâ da yardımlaşma hususunda şöyle buyuruyor:
İyilik etmek ve
(fenalıktan) sakınmak hususunda birbirinizle yardımlasın. (Mâide/2)
Genel olarak hibe
mendub olduğuna göre, akrabalara yapılan hibe daha da sevab olur. Çünkü
akrabalara yapılan hibe, hem yardımlaşma, hem de sıla-yı rahim'dir. Allah Teâlâ
sıla-yı rahifn'i şöyle teşvik etmektedir:
Adıyla birbirinizden
dilekte bulunduğunuz Allah(ın azabın)dan ve akrabalık bağlarını koparmaktan
sakının. (Nisa/l)
Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur:
Her kim ki rızkının
boilaştırılması yahut ecelinin geri bırakılması kendisini sevindirirse,
sıla-yı rahim yapsın.
Kendisine herhangi
birşey hibe edilen kişinin, eğer imkânı varsa Hz. Peygamber'e uyarak-hibe eden
kişiye karşılık vermesi müstehabdır.
Hz. Aişe şöyle diyor:
'Hz. Peygamber hediye kabul ediyor ve ona karşılık veriyordu'.
Hibe'nin Meşruiyetinin Hikmeti
İslâm'ın hedefi sevgi
ve sıla-yı rahim temelleri üzerine bina edilen örnek bir toplum meydana
getirmektir. Bu bakımdan fertler arasındaki sevgi ve muhabbeti artırmak için
hibe'yi meşru kılmıştır, Zira hibe'de yardımlaşma, ikram, sevgi ve hürmet
vardır. İnsan da fıtraten kendisine ikram ve ihsan eden, sevgi ve hürmet
gösteren bir kimseyi sevmek üzerinde yaratılmıştır. Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Hediyeleşiniz, böylece
birbirinizi seversiniz.
Hz. Peygamber, hediye
ne kadar küçük olursa olsun reddedilmeme-sini tavsiye etmiştir. Çünkü hediyeyi
geri çevirmek, hediye vereni küçümsemek, ona eziyet etmek anlamına gelir ki bu
davranış onu fazlasıyla üzen Bu nedenle -yukarıda naklettiğimiz gibi- Hz.
Peygamber, ne kadar değersiz olursa olsun komşudan gelen hediyeyi
küçümsememeyi, onu kabul etmeyi emretmiştir.
Her kime müslüman
kardeşinden bir hediye gelirse onu kabul etsin. Çünkü o Allah'ın kendisine
gönderdiği bir nzıktır.
Eğer hibe'yi kabul
etmemek İçin şer'î bir sebep varsa, hibe edenin kalbinde kin ve benzeri
duyguların oluşmaması için bu sebep açıklanmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber'e
ihramlıyken yabanî bir merkep hediye edildiğinde böyle yapmıştır.
Sa'b b. Cessame
el-Leysî'den şöyle rivayet edilmiştir: "Rasûiullah'a, Ebvâ'da (yahut
Veddan'da) bulunduğu sırada bir yaban eşeği hediye etmiştim. Fakat Rasûlullah
bunu (kabul etmeyip) reddetmişti. Rasûlullah benim yüzümdeki teessür alâmetini
görünce (gönlümü hoş etmek için) şöyle buyurmuştur:
Biz hediyeni
reddetmiyoruz, ne çare-ki biz ihramlı bulunuyoruz.
Hibe'nin üç rüknü
vardır:
1. Hibe eden
ve hibe edilen kişi
2. Siga.
3. Hibe
edilen mal
Bu rükûnların
herbirinin de şartları vardır. Bunları şöyle açıklayabiliriz:
Hibe eden kişinin,
hibe ettiği malın sahibi olması ve malında tasarruf etme yetkisine sahip olması
şarttır. Bu bakımdan kendi malı olmayan bir-şeyi hibe etmek sahih olmaz.
Çocuğun veya delinin de hibesi sahih olmaz, çünkü bunlar teberru ehliyetine
sahip değillerdir. Bunların velîleri de onların malından hibe edemez. Çünkü
hibe. teberrudur; bunun mal sahibine maddi
bir yararı yoktur. Velî ise
velayeti altında bulunan kişilerin maddî faydaları için çalışmak zorundadır.
Sefihlik veya iflas nedeniyle hacr altında bulunan kişinin de hibesi sahih
olmaz.
Kendisine hibe yapılan
kişide bulunması gereken şartlar: Kendisine hibe yapılan kişi, hibe edilen malı
mülk edinme ehliyetine sahip olmalıdır. Bu bakımdan doğmamış bir kişiye hibe
sahih olmaz. Ancak çocuk ve deliye yapılan hibe sahih olur; fakat onların
velîsi, yapılan hibeyi onlar adına kabul eder.
Siga, icab ve kabul
demektir. Hibe eden kişinin 'Sana hibe ettim' veya 'Sana mülk ettim1 veya 'Sana
verdim' veya 'Şu elbiseyi senin için kıldım' demesi icab'tır. Bu lafızların
bazıları hibe hususunda sarihtir, çünkü bunlar hibe'den başka bir mânâya
gelmezler. Bazıları da derhal karşılıksız mülketmeye deiâlet ettikleri için, hibe'de kullanılan sarih lafızlar gibidir.
Bu lafızlar niyete muhtaç
değildir, yani bu
lafızları kullanan kişi hibe'ye niyet etmemiş olsa bile bu hibe sayılır.
Meselâ bu lafızlardan birini kullanan kişi 'Ben bu lafızla hibe'yi kasdetmedim'
dese bile, onun bu
sözü kabul edilmez.
Ancak hibe için sarih olmayan
birtakım lafızlarda niyet
lazımdır. Meselâ kişinin
'Sana şu elbiseyi giydirdim' veya 'Seni şu bineğe
bindirdim' demesi, niyete muhtaç olan kinayî lafızlardandır. Bu îafıziar hibe
niyetiyle söylenirse hibe olur, fakat kişi 'Ben bu lafızla hibe'yi kasdetmedim'
derse, onun sözüne itibar edilir. Bu durumda verdiği mal hibe değil, emanet
olarak kabul edilir. Çünkü bu söz emanet vermeye de delâlet eder. Fakat kişi
'Ben bu malı sana verdim' veya 'Bu mal senindir' derse, bu hibe olur. Çünkü bu
lafızlar sarih olarak hibe mânâsında kullanılır. Kabul'e geiince, kendisine
hibe yapılan kişinin 'Ben kabul, ettim' veya 'Razı oldum' veya 'Hibe oiarak onu
aldım' demesi kabul'dür.
a. tcab ile kabul peşpeşe olmalıdır.
Yani icab ile kabul
arasına örfen fasıla sayılan bir ara girmemelidir.
b. Siga'da şart bulunmamalıdır.
Meselâ hibe eden kişi
'Eğer Zeyd gelirse, ben şu elbiseyi sana hibe ettim' derse, hibe sahih olmaz.
Çünkü hibe mülk etmektir. Mülk etme ise, şart kabul etmez.
c. Hibe, bir vakte bağlanmamalıdır.
Meselâ hibe eden kişi
'Bu kitabı bir ay veya bir sene hibe ettim' derse, hibe sahih olmaz. Çünkü bu
şart, akdin gereklerine ters düşer. Akdin gereği, derhal ve mutlak olarak
temliktir.