LAKİT (TERKEDİLMİŞ
ÇOCUK) 2
Lakit ile İlgili Hükümler 2
Lakit'in Alınmasının Meşruiyetine Dair Deliller 2
Terkedilmiş
Çocuğu Almanın Hükmü. 2
Terkedilmiş
Çocuğu Alırken Şahit Tutmak. 2
Terkedilmiş Çocuğu Alan Kişide
Bulunması Gereken Şartlar 2
Alınan
Çocuğun Nafakası 3
Terkedilmiş Çocuğun Malı Yoksa, Nafakası Beyt'ul-Mal'dan Karşılanır 3
Beyt'ul-Mal'da,
Terkedilmiş Çocuğa Verilecek
Nafaka Olmadığında Ne Yapılmalıdır? 3
Terkedilmiş
Çocuğa Gösterilmesi Gereken
İhtimam.. 3
Terkedilmiş
Çocuğun Bakım ve
Gözetimini Üstlenmek, Onun Evlat Edinilmesini
Caiz Kılmaz. 3
Evlat Edinmenin
Haram Olduğunun Delili 4
Cahiliyye Usûlüne
Dönmek. 4
Lakit çarşı, sokak
gibi yerlere bırakılan (terkedilen) çocuk demektir. Buna melkut ve menbuz da
denir.
Lakit'in (terkedilmiş
çocuğun), bulan kişi tarafından alınmasının caiz olduğuna dair Kur'an ve
Sünnet'te genel olarak birçok delil vardır. Kur'an-ı Kerİm'den şu ayetleri
misal olarak verebiliriz:
Hayır işleyin! Umulur
ki kurtuluşa erersiniz. (Hac/77)
İyilik etmek (=birr)
ve (fenalıktan) sakınmak (=takva) hususunda birbirinizle yardımlasın.
(Mâide/2)
Bir insanı dirilten
(yaşamasını sağlayan) sanki bütün insanları diriltmiş gibi olur. (Mâide/32)
Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur:
Kim bir mü'minin dünya
gamlarından bir gamını giderirse Allah da onun kıyamet günündeki gamlarından
bir gamını giderir. Kim, darlıkta olan bir kimseye karşı kolaylık gösterirse
Allah da ona dünya ve ahiret darlıklarında kolaylık ihsan eder. Kim bir
müslümanı(n ayıplarını) örterse, Allah da onun dünya ve ahirette ayıplarını
örter. Müslüman bir kul, din kardeşinin yardımında bulundukça Allah da onun
yardımında bulunur.
Bir yetimi büyüten
kişiyle ben, cennette şunun gibiyiz.
Rasûlullah böyle
derken şehadet parmağı
ile orta parmağını göstermiş ve böylelikle cennette o
kişiyle birlikte olacağını kasdetmiştir.
İnsanlara merhamet etmeyene
Allah merhamet etmez.
Terkedilen çocuğu
bulan kişinin onu alıp büyütmesi ve terbiye etmesi güzel birşeydir, O memleket
halkı üzerine, o çocuğu alıp büyütmek ve terbiye etmek farz-ı kifaye'dir.
Terkedilen çocuk, alınmaz da ölürse o köydeki veya o mıntıkadaki veya o
memleketteki tüm insanlar bundan mesul olurlar. Eğer bir kişi terkedilen çocuğu
alıp büyütür ve terbiye ederse, o memleketteki halkın tümü mesuliyetten
kurtulur. Bunun delili şu ayettir:
Bir nefse karşılık
veya yeryüzünde yapılan bir fesada karşılık değil de sebepsiz yere bir nefsi
öldüren, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir nefsi dirilten de sanki
bütün insanları diriltmiş gibi olur. (Mâide/32)
Öldürmek mutlaka bir
kişiye saldırıp vurmakla olmaz, bir kişinin yaşamasını sağlamak elinde olduğu
halde ona yardım etmemek, (meselâ aç bir insana yemek vermemek veya terkedilmiş
bir çocuğu olduğu yerde bırakarak onu ölüme terketmek) de öldürmek sayılır.
Terkedilmiş bir çocuk
bulan kişinin, çocuğu alırken -çocuğun hürriyet ve nesebinin korunması için-
şahit tutması vacibdir. Çocukla beraber bulunan para ve diğer şeyler için de
şahit tutulmalıdır. Böylece kişi itham olunmaz. Çocuğu bulup alan kişi emin ve
adaletli bir kimse de olsa, şahit tutması gerekir.
Yukarıda zikrettiğimiz
hükümler, terkedilmiş çocuğu almanın hükümleriydi. Terkedilmiş çocuğun
mesuliyetinin, o memlekette yaşayan herkesin üzerine olduğunu, onlardan birisi
o çocuğa sahip çıktığında, mesuliyetin o memleket halkı üzerinden kalktığını
belirtmiştik. Çocuğu alan kişide bulunması gereken şartlar şunlardır:
1. Terkedilmiş çocuk hükmen müslüman olduğunda,
o çocuğu alan kişinin müslüman olması şarttır.
Ancak terkedilmiş
çocuk kâfir bir ana-babadan olup da hükmen kâfir olursa, kâfir bir kişinin onu
almasında sakınca yoktur.
2. Terkedilen çocuğu alan kişinin adil bir kimse
olması gerekir.
Fasık bir kişinin,
terkedilmiş bir çocuğu almasına devlet engel olmalıdır.
3. Terkedilen çocuğu alan kişi reşid olmalıdır.
Terkedilmiş çocuğu,
reşid olmayan bir kişi aldığında çocuk ondan geri alınır. Çocuğu alan kişi
reşid olur da çocuğu aldıktan sonra bunarsa, çocuk onun yanında bırakılmaz.
Malında tasarruf yetkisi olmayan kişinin yanında da çocuk bırakılmaz.
4. Terkedilmiş çocuğu alan kişi mukim olmalıdır.
Çocuğu alan kişi
sefere çıkmak veya başka bir memlekete gitmek isterse, çocuğu ondan almak
vacib olur. Zira çocuğu köle olarak satmasından veya benzer birşey yapmasından
emin olunamaz. Tüm bu hükümler, hâkimin gözetim ve kararıyla uygulanır. Çünkü
hâkim, velisi olmayanın velisidir. Bu bakımdan bulunan bir çocuğun velayeti
hususundaki hüküm hâkime aittir.
'
Terkedilmiş bir
çocuğun ya malı vardır veya yoktur. Eğer malı varsa, bu mal onun mülkü olarak
kabul edilir. Gerekli şartlara sahip olarak çocuğu alan kişi, hâkimin izniyle o
maldan çocuk için sarfeder. Eğer hâkimden izin almadan o maldan sarfederse,
onu geri ödemekle mükellef tutulur. Nitekim bir yetimin velisinin yanında bir
emaneti olur da veli hâkimden müsaade almadan o emanetten çocuğa sarfederse, o
emanetin benzerini veya kıymetini ödemekle mükellef kılınır. Evet bu mal, ancak
hâkimin izniyle sarfedilebilir. Çünkü bu malın velayeti, baba ve dede hariç
hiç kimseye verilmemiştir. Bu nedenle terkedilmiş bir çocuğu alan kişiye böyle
bir hak haydi haydi verilmez. Hâkim, velisi olmayan kişinin mutlak velisi
olduğundan, çocuğun malında tasarruf etmek için hâkimden izin almak gerekir.
Eğer kişi çocuğun malından, hâkimden izin almadan çocuk için sarfederse,
velayet devreye girer.
Terkedilmiş çocuğun
malı yoksa, onun nafakasını beyt'ul-mal'dan karşılamak vacibdir. Bu nafaka
mesâlih-i amme payından verilir. Çünkü beyt'ul-mal bu gibi durumlar için
vardır. Bu hüküm, icma ile sabit olmuştur.
Rivayet edildiğine
göre Hz. Ömer, terkedilmiş çocuğun nafakası hususunda sahabîlerle istişare
etti. Sahabîlerin tümü, terkedilmiş çocuğun nafakasının beyful-maî'dan
verilmesi gerektiğini söylediler.
Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Kim bir mal bırakırsa o mal kendi mirasçılarına
aittir.
Kim de üzerinde bir
borç varken ölürse, o borcu ödemek bana aittir.
Biriniz ölür de bir
borç veya evlad-ı iyâl bırakırsa ben onun velisiyim.
.Bu hadîsler
terkedilmiş çocuğun malı olmadığında, onun nafakasının beyt'ul-mal'dan
karşılanması gerektiğine umumi olarak delâlet etmektedir.
Terkedilmiş Çocuk
Büyüdüğünde Beyt'ul-Mal'dan Karşılanan Nafakanın Bedeli
Geri Alınır mı?
Terkedilmiş çocuğa
beyt'ul-mal'dan verilen nafaka, çocuk büyüyüp zengin olduktan sonra geri
alınmaz. Zira bu pafaka ona borç olarak verilmerniştir. Terkedilmiş çocuğa
beyt'ul-mal'dan verilen nafaka, tıpkı kocanın karısına, babanın evladına
verdiği nafaka gibidir; yani bu nafaka, çocuğun hakkıdır.
Beyt'ul-mal'da,
terkedilmiş çocuklara verilecek nafaka olmadığında, idarecinin zenginlerden
borç alıp o çocukların nafakalarını karşılaması vacibdir. Bu borç daha sonra
beyt'ul-mal'dan ödenir.
Yukarıda zikredilen
hükümlerden, terkedilmiş çocuğun bakım ve gözetiminin, terbiyesinin ve ona
gösterilecek ihtimamın Allah katında çok büyük bir derecesi olduğu anlaşılmış
olmalıdır. Bu bakımdan terkedilen çocuk ihmal edilir de zayi olursa, devlet ve
toplum günahkâr olur. Çünkü devlet o çocuğun bakımından, gözetiminden ve
terbiyesinden sorumludur. Devlet o çocukların masraflarını karşılamak
zorundadır. Eğer devletin parası yoksa, zenginlerden borç alıp çocukların
masraflarını karşılanmalıdır. Daha sonra aldığı borcu, sahiplerine ödemelidir.
Terkedilmiş çocuğun
terbiyesine, bakım ve gözetimine verilen bu önem, onun evlat edinilmesini caiz
kılmaz. Terkedilmiş çocuğu evlat edinmek, evlat edinen kişiyle o çocuk arasında
bir neseb bağı meydana getirmez. Allah Teâlâ, terkedilmiş çocuğun bakım ve
gözetimini üstlenmekle onu evlat edinmeyi kesin olarak birbirinden ayırmıştır.
Terkedilmiş çocuğun bakım, gözetim ve terbiyesini üstlenmek vacibdir, bunun kaynağı da İslâmî kardeşlik ve insanî
merhamettir. Evlat edinmenin amacı ise yeni bir neseb oluşturmaktır ki bu haram
kılınmıştır. Çünkü neseb, nikâh ve doğumla sabit olur. Terkedilmiş çocukla,
onun bakım ve gözetimini üstlenen kişi arasında böyle birşey yoktur. Yabancı
bir çocuğu evlat edinmek, onu mirasçı yapmak anlamına gelir, bu da diğer
mirasçılara zulümdür. Zira
Allah Teâlâ, o
çocuğa böyle bir
hak vermemiştir. Yabancı bir çocuğu evlat edinmek, Allah'ın helâl
kıldığı birtakım şeyleri haram, haram kıldığı birtakım şeyleri de helâl kılmak
anlamına gelir. Çünkü evlat edinilen çocuk, tıpkı öz çocuk gibi kabul edilip
onunla aynı haklara sahip olmaktadır; öz çocuğa haram olanlar ona da haram, öz
çocuğa helâl olanlar ona da helâl kılınmış olmaktadır. Oysa evlat edinen
kişinin hanımı, kızı ve diğer mahremleriyle evlenmek-öz çocuğa olduğu gibi-
evlat edinilen çocuğa haram değildir. Evlat edinilen çocuğun onlara bakması,
onlarla halvet olması -Öz çocuğa olduğu gibi- helâl değildir. Bir çocuğu evlat
edinmekle bu hükümler tam tersine döndürülmüş olmaktadır. İşte bu nedenlerden
ötürü Allah Teâlâ evlat edinmeyi haram kılmıştır. Çünkü evlat edinmek, soy
(neseb) icat etmek ve gerçek nesebin haklarını ve hükümlerini, icat edilen
nesebe de vermek anlamına gelir. İslâm, kişiyi evlat edinmekten müstağni
kılacak bir yol göstermiştir, bu da terkedilmiş, fakir ve yetim çocukların
terbiyesini, bakım ve gözetimini üstlenmektir. Böylece müslümanlar
mesuliyetlerin en ağırını, en önemlisini ve en tehlikelisini yüklenmişlerdir.
Evlat edinmenin haram
olduğunun delili şu ayettir:
Allah bir adamın
içinde iki kalp kılmadı. Kendilerine zıhar yaptığınız hanımlarınızı da
analarınız kilmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız yapmamıştır. Bunlar
ancak sizin ağızlarınızda (söylediğiniz) sözleri-nizdir. Allah hakkı söyler ve
O doğru yola hidayet eder. Onları (evlatlıklarınızı) babalarının isimleriyle
çağırın. Bu Allah'ın nezdinde daha makbuldür.
Eğer babalarını bilmiyorsanız, zaten onlar din kardeşleriniz ve
yardımcılarmızdır. Eğer bir yanlışlık yaparsanız üzerinize bir vebal yoktur.
Fakat kalpleriniz kasıtla hareket ederse (vebal altına girersiniz). Allah
bağışlayan ve acıyandır. (Ahzab/4-5)
Gümünüzde bazı
kesimler İslâm'dan önceki cahiliyye usûlüne dönmüşlerdir. Çocuğu olmayan bazı
insanların, yetimhanelere giderek oradaki
çocuklardan evlat edindiklerini, onları
kendi neseblerine (üzerlerine)
kaydettirdiklerini müşahade ediyoruz. Oysa böyle yapmakla Allah'ın haram
kıldığını helâl, helâl kıldığını da haram yapmış olmaktadırlar. Çünkü onlar,
Kur'an ve Sünnet'in haram kıldığı, menettiği birşeyi yaparak Kur'an ve
Sünnet'in emrini çiğniyorlar. Hatta onların yaptığı cahiliyye ehlinin
yaptığından daha kötüdür. Zira onlar fBu bizim öz evladımız değil,
evlatlığımızda' diyorlardı, fakat bugünküler, onların öz, evlatları olduklarını
iddia ediyorlar. Böylece aileden olmayan bir kişiyi aileye dahil ediyorlar.
Evlat edinilen çocuğa haram olan şeyleri -meselâ o ailedeki kadınlarla halvet
olması, onlara bakması haramken- helâl kılmış oluyorlar. Ona helâl olan şeyleri
-meselâ o ailedeki kadınlarla evlenmesi helâl iken- haram kılmış oluyorlar.
Ayrıca evlat edinilen çocuk mirasçı yapılarak gerçek mirasçıların hakkı
ellerinden alınıp hakkı olmayan bir kişiye veriliyor. Evlat edinmenin
mahzurları bunlarla da bitmiyor, daha başka fitne ve fesada da sebep oluyor.
Evlat edinen ki.i.er
bilerek veya bilmeyerek «aht kıyamet gününde şiddetli azaba mustehak oluyorlar
iyilik yaptıklarını zannetmektedirler. mahsustur.