CAİZ VE HARAM OLAN LEHV'İN KISIMLARI 2
Lehv'in
Mânâsı 2
Lehv'in Kısımları 2
1. Halk
Arasında Yaygın (Satranç, Üçtaş, Kağıt vs.) Oyunlar 2
2.
Hayvanlarla Oynamak. 2
3- Musaraa
(Güreş) 2
Lehv insanı akibetten
korkmaktan, tefekkürden, insanın uykusunu kaçıran hakikatlerden
uzaklaştıran-alıkoyan, insanı faydasız şeylerle meşgul eden herşeye verilen
isimdir. Bunlar ister oyun gibi hakikati sabit olsun, ister müsamere, hikâye,
şarkı, türkü gibi şeyler olsun farketmez.
Lehv ya arkasında
zarar ve kâr bırakmaksızın sona eren birşeydir ki bu durumda insanı önemli ve
ciddi meselelerde düşünmekten alıkoyar veya nefiste zararlı bir etki bırakır.
Meselâ nefsi tembelliğe alıştırır, hayatın vecibelerini yerine getirmekten
uzaklaştırıp boş şeylerle meşgul olmaya alıştırır veya nefiste yararlı bir etki
bırakır. Meselâ nefsi bazı hayırlı işlere alıştırır, birtakım zorluklan
göğüslemeyi kolaylaştırır. İşte bu zikrettiklerimize binaen lehv'in üç sınıfı
olduğu anlaşılmıştır.
I. Bu, zararı ve faydası olmayan lehv'dir. Böyle
bir lehv mekruhtur. Meselâ şaka meclislerinde, hikâye meclislerinde bulunup
faydasız hikâyeler dinlemek, mekruh olan lehv sınıfına gider.
II. Bu, nefiste ve toplumda kötü bir etki bırakan
lehv'dir. Bu tür lehv haramdır. Buna misal olarak birinci sınıftaki durumu
zikredebiliriz. Ancak burada insanlar şakalaşmaya, hikâyeler dinlemeye
kendilerini o kadar kaptırmışlardır ki farz ibadetlerden veya toplum için
gerekli olan işlerden uzaklaşmışlardır. Ayrıca lehv'in ikinci sınıfı için şunu
da örnek verebiliriz: Haram olan çalgı ve oyun aletleriyle meşgul olmak,
kadınlarla veya tüysüz oğlanlarla birlikte teganni meclislerinde oturmak da
haram olan lehv'in sınıfına dahildir.
III. Bu, nefis için, toplum için yararlı olan
lehv'dir. Bu tür lehv mubahtır. Fakat neticesine göre bu tür lehv bazen
müstehab olur. Buna örnek olarak daha önce zikrettiğimiz müsabaka ve
münadıla'yı (at ve deve yarışını, ok ve silahla yarışmayı) gösterebiliriz. Bunlar kişi ve toplum için faydalı
oyunlardır.
Bu oyunlar hakkındaki
hükümler şu kaideye göre tanzim edilir: Bu oyunlardan hangisi düşünmeye,
tedebbüre, neticelere bakmaya dayalı ise o dinen caizdir. Fakat caiz olmakla
beraber, oynayanın durumuna göre, meşgul olma süresine veya oyuna dalmasına
'göre mubah veya mekruh olması şözkonusudur. Bu oyunlardan biri olan satranç,
aklı, zekâyı kullanarak oynanır. Düşünmeyen bir kişi satranç oynayamaz. Ancak
bu oyunun akla ve fikre faydalı olması da sözkonusu değildir. Eğer satrançla
gereğinden fazla meşgul olunursa, o vakit mekruh olur. Fazla meşguliyetten
dolayı birtakım farzlar terkedilirse veya kaçınlırsa, satranç oynamak haram
olur.
Aklın, düşüncenin rol
oynamadığı tesadüfe bağlı olan üçtaş, kağıt ve benzeri oyunlar dinen haramdır.
Çünkü bu tür oyunlar, nefsi, umur ve ahvaldaki değişimlerde tesadüfün etkisi
üzerinde durmaya alıştırır. Akıl artık oluş ve hareketlerde ilk âmilin tesadüf
olduğunu tahayyül etmeye başlar. Bu oyunlar nefiste zararlı etkiler bırakan
oyunlardandır ve haramdır.
Meselâ horoz
döğüştürmek,. hayvanları toslaştırmak, develeri güreştirmek kesin olarak
haramdır. Çünkü bu tür oyunlar hayvanlara zarar verir, insanlar üzerinde kötü
etki bırakır.
Bunun da birtakım
çeşitleri vardır. İnsanlara zarar vermeyen, insanı güçlendiren, insana savaş
taktiklerini öğreten, insana kendini korumayı öğreten oyunların tümü mubahtır.
Bunlar bazen de müstehab olur; zira Hz. Peygamber, peygamber olmadan önce
Rükane ile güreşmiş ve onu yenmiştir.
İnsanın yaralanmasına,
kemiklerinin ezilmesine veya herhangibir azanın şeklinin bozulmasına sebep olan
oyunlar haramdır. Meselâ serbest güreş ve boks haram olan oyunlardandır. Ancak
musaraa, taraflara zarar vermeyecek şartlar dahilinde olursa, o zaman hükmü
değişir; mubah veya müstehab olur.
Bu oyunların
hiçbirinin, ortaya konulan mal veya para karşılığı oynanması caiz değildir.
Ortaya konulan malın oynayan kişiler tarafından veya başkaları tarafından
konulması hükmü değiştirmez. Bu oyunlardan biriyle elde edilen mal veya
kazanılan mükâfat, kumardan kazanılan mal gibidir. Kumarı ise Allah Teâîâ haram
kılmıştır. Ancak mubah olan musaraa'da, mükâfat olarak ortaya mal konması,
Şafii mezhebinin bir görüşüne göre caizdir. Bu görüşe binaen mubah olan
musaraa; at ve deve yarışma, ok ve silah atma yansına tâbi olmaktadır. Bunun
delili ise şu rivayettir: (Hz. Peygamber, Rükane ile güreşti. Rükane o zaman
müşrikti. Ortaya ödül olarak da birkaç koyun konulmuştu'.
Şafii mezhebinin sahih
olan görüşüne göre, mubah oyunlar sınıfından olan at ve deve yarışması, ok ve
silah atma yarışması dışındaki yarışmalar için ortaya ödül konması -musaraa da
olsa- caiz değildir.
Ebu Davud'un rivayet
ettiği hadîs için ise şöyle denmiştir: Herşeyden önce bu hadîs zayıftır,, çünkü
mürseldir. Bu hadîsin sahih olduğu farzedilse bile bu hâdise, Rükane müslüman
olmadan önce meydana gelmiştir. O zamanın ayrı bir durumu vardır; zira Rükane
müslüman olduğu zaman Hz. Peygamber, koyunlarını ona geri vermiştir.