Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Büyük Şafii Fıkhı

SARF. 2

Sarfın   Mânâsı 2

Sarf Akdinin  Sahih   Olmasının  Şartlan. 2

Değiş-Tokuş   Edilen   Malı   Teslim   Almadan    Önce    Onda Tasarruf Etmek  3

Değiş-Tokuş   Edilen   Malı   Gördükten   veya   Ayıbına   Muttali Olduktan  Sonra  Pişman  Olmak. 3


SARF

 

Sarfın   Mânâsı

 

Sarf birçok mânâya gelir. Onlardan biri fazlalıktır, bundan ötürü de nafile namaza sarf denilmiştir, çünkü o farzın üzerine bir fazlalıktır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Müslümanların zimmeti birdir (bir müslümanin, kafire verdiği ahd ve eman  bütün  müslümanlarca  sahih  ve  muteberdir).   O  zimmeti müslümanların mertebece ednası bile üzerine alıp muhafazasına ve gereğine çalışır. Kim babasından başkasına nisbet idda eder yahut kendi  hamilerinden başkasına mensubiyet davasında  bulunursa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Kıyamet gününde Allah o kimseden hiçbir adi ve hiçbir sarf kabul buyurmaz.[1]

Görüldüğü gibi hadîste adi farz, sarf da nafile mânâsında kullanılmıştır. Sarfın diğer mânâları da reddetmek, defetmek, nakletmek, tahvil yapmaktır. Kur'an'da şöyle buyurulmuştur:

Bunun üzerine rabbi, YusuPun duasını kabul etti ve onların hilesini

ondan defetti (=fe sarafe).

(Yusuf/34)

.Sarf kelimesi ayette def mânâsında kullanılmıştır.

Anlamayan bir topluluk olmaları nedeniyle Allah kalplerini (iman­dan) çevirmiştir (=sarafe).

(Tevbe/127)

Bu ayette sarafe kelimesi, çevirmek anlamında kullanılmıştır.

(Ey Rasûlüm!) Zikret o zamanı ki cinlerden bir taifeyi Kur'an dinle­meleri için sana yöneltmiştik (=sarafnâ).

(Ahkaf/29)

Bu ayette ise sarf kelimesi, yöneltmek anlamında kullanılmıştır.

Sarfın ıstılahı mânâsı ise paranın para ile satılmasıdır. Buradaki para-'dan maksat altın ve gümüşten yapılan dinar ve dirhemler ve bunların eritilmiş veya eritilmemiş asıllarıdır. Günümüzde kullanılan paralar da altın ve gümüş hükmündedir. Çünkü bu paralar alışverişlerin vesikasıdır. O paraların karşılığında devlet hazinelerinde o kadar altın muhafaza edilmektedir. Günümüzdeki paralarla alışveriş yapmak da dinar ve dirhemle alışveriş yapmak gibidir. Bu paralan birbirleriyle değiş-tokuş etmek bey kelimesiyle de sar/kelimesiyle de ifade edilebilir.

Meşruiyeti   Bakımdan   Sarraflık

Sarf caiz ve meşru bir akiddir. Onun meşruiyetinin hükmü, mutlak alışverişin hükmü gibidir. Sarfın meşruiyetine dair birçok hadîs ve eser varid olmuştur. Onların bir kısmı ileride zikredilecektir. Müslümanlar da sarfın meşru olduğunda icma etmişlerdir.               

   .

Sarf Akdinin  Sahih   Olmasının  Şartlan

 

Sarfın tarifinden onun ribalı bir akid olduğu anlaşılmıştır. Çünkü her iki bedel de para olmaları açısından ribalı mallardandır. Bu, akdin sarf adı altında sebebidir. Bu nedenle de onun birtakım özel şartları vardır ki bunlar ribalı muamelelerin sahih olması için gerekli şartlardır. Bunları ay­rıntılı olarak izah etmiştik. Burada onları tekrar etmeye gerek yoktur. Ancak sarfla ilgili olan hususları kısaca izah edeceğiz:

1. Para, aynı cinsten olursa aralarında denklik olmalıdır.

Altınla altın veya gümüşle gümüş değiş-tokuş edildiğinde aralarında eşitlik olmalıdır. Ayarlarının değişik olması, birinin işlenmiş diğerinin iş­lenmemiş olması dikkate alınmaz. Ancak altınla gümüş değiş-tokuş edi­lirse, aralarındaki fazlalık caizdir. Cinsleri ayrı olduğunda tartılmadan da değiş-tokuş edilebilir. Meselâ değiş-tokuş yapanlardan biri diğerine 'Şu altını elindeki gümüşlere mukabil sattım' dese, diğeri de 'Kabul ettim' dese, akid sahih olur. Bunlar delilleriyle beraber liiba. bahsinde geçmişti. Günümüzde kullanılan paralar da dirhem ve dinarlar gibidir. Onlar da çeşitlerine göre eşit şekilde değiş-tokuş edilir.

2.  Akidde zaman şartı olmamalıdır.

Değiş-tokuş edilen malların birinin veya ikisinin akidden sonra veril­memesi gerekir. Meselâ kişi 'Bana 1 dinar karşılığında 10 dirhem ver. Ancak ben 1 dinarı bir saat sonra vereceğim' dese, diğer kişi de 'Kabul ettim' dese, akid sahih olmaz. Çünkü dinar ortada yoktur.

Ebu'l-Minhal şöyle anlatıyor: "Şerik, (ödenmesi) hac mevsiminde yahut hacca kadar tehirli olarak bir gümüş satmıştı. Müteakiben bana ge­lip haber verdi. Ben 'Bu iyi olmayan bir iştir' dedim. Kendisi de 'Ben onu (bu şekilde) çarşıda sattım da hiç kimse benim bu işimi reddetmedi' dedi. Bunun üzerine ben, Berâ b. Azib'e giderek bu meseleyi sordum. Bera şöyle dedi: Peygamber (s.a) Medine'ye geldiğinde biz bu şekilde satış yapmaktaydık. Peygamber 'Elden ele olursa bunda bir sakınca yok­tur. Veresiye olanına gelince, işte o ribadır' buyurdu. Sonra da sen Zeyd b. Erkam'a sor, çünkü o benden daha büyük ticaret sahibi idi' dedi. Aka­binde ben Zeyd'e gidip bu meseleyi sordum, Zeyd de aynısını söyledi".

Bu hadîsin diğer bir versiyonu da şöyledir: Berâ b. Azib'e sarraflığın hükmünü sordum. Bera 'Zeyd b. Erkam'a sor, çünkü o daha iyi bilir' de­di. Bunun üzerine ben, Zeyd b. Erkam'a da aynı şeyi sordum. Zeyd de 'Berâ'ya sor, çünkü o daha iyi bilir1 dedi. Sonra ikisi de 'Rasûlullah (s.a) gümüşü, vadeli borç olarak altına mukabil satmayı nehyetti' dediler.2

3.  Değiş-tokuş edilen mallar akid meclisinde teslim edilmelidir.

Akid yapan kişiler değiş-tokuş ettikleri malları birbirlerine akid mecli­sinden ayrılmadan önce teslim etmelidirler. Bu mallar ister aynı cinsten olsun, ister olmasın hüküm değişmez. Değiş-tokuş edilen mallar elden ele verilmelidir. Eğer biri yere bırakır, diğeri de yerden alırsa akid sahih olmaz. Çünkü burada esas olan elden ele ahp vermektir. Malların mec­listen ayrılmadan verilmesinden maksat, tarafların birbirinden ayrılmadan önce vermeleridir. Ancak akid yapan iki kişi beraberce aynı yöne doğru giderlerse, biri yönünü değiştirinceye kadar meclis devam eder. Malları elden ele vermenin şart olduğuna şu hadîs delâlet etmektedir:

Ortada olmayan bir malı hazır olan malla değişmeyin.[2]

Daha önce zikrettiğimiz bir hadîste geçen 'Elden ele' ibaresi de buna delâlet etmektedir.

Hz. Ömer'den mevkuf olarak rivayet edilen bir hadîste şu ibareler de bulunmaktadır: 'Kişi senden evine girip çıkıncaya kadar mühlet istese bile kabul etme, çünkü sizin ribaya girmenizden korkuyorum'.[3]

Mâlik b. Evs b. Hadesan şöyle anlatıyor: Bir keresinde bir sahabe meclisine geldim ve 'Aranızda para bozacak var mıdır?' diye sordum. (Ömer b. Hattab'ın yanında bulunan) Talha b. Ubeydullah 'Akınını bize göster, sonra bize gel, hizmetçimiz geldiği zaman gümüş paralarını sana veririz' dedi. Bunun üzerine Ömer b. Mattab şöyle dedi: 'Hayır vallahi, ya gümüş paralan ona şimdi vereceksin yahut da onun altınını iade edeceksin. Çünkü Rasûlullah şöyle buyurdu:

Gümüşü altınla değiştirmek ribadır, meğer ki (iki taraftan biri diğe­rine) Ha al! (O da öbürüne) Ha ver! diye(rek elden ele peşin verip almış olsunlar). Buğdayı buğdayla değiştirmek de ribadır. Meğer ki (iki taraf birbirine) Ha al! Ha ver/diye(rek peşin alıp versinler). Hur­mayı hurma ile satmak da ribadır. Meğer ki Ha al! Ha ver! denilsin.[4]

Bu hadîslerden anlaşılıyor ki günümüzde insanların birbirlerine teslim etmeden mallarını değiş-tokuş etmeleri -hatta bunu telefonla bile yapıyorlar- sahih değildir. Bu alışverişten elde edilen kazanç habistir.

 

Değiş-Tokuş   Edilen   Malı   Teslim   Almadan    Önce    Onda Tasarruf Etmek

 

Değiş-tokuş edilen mal teslim alınmadan önce onda tasarruf etmek sahih olmaz. Meselâ iki kişi 100 dirhemle altın bir bileziği değiş-tokuş et­seler, malları teslim almadan önce onu başka birşeyîe değiştirmeleri sahih olmaz. Böylece anlaşılmıştır ki satın aldığı bir malı teslim almadan

önce satmak caiz değildir. Günümüzde yapıldığı gibi telefonla yapılan akidler bâtıldır, bu akidlerden elde edilen kazanç habistir.

4. Akid kesin olmalıdır.

Bu tür akidlerde az veya çok muhayyerlik sözkonusu değildir. Eğer taraflardan biri veya her ikisi bir veya birkaç gün içinde akidden dönme şartı koşarsa  akid  bâtıl  olur.  Çünkü  sarf akdinin sahih olması  için, malların peşin  olarak elden ele teslim edilmesi şarttır.  Muhayyerlik (hiyar'uş-şart), mülkün sabit olmasına mani olur, dolayısıyla kabzetmeyi ortadan kaldırır.

 

Değiş-Tokuş   Edilen   Malı   Gördükten   veya   Ayıbına   Muttali Olduktan  Sonra  Pişman  Olmak

 

Sarf akdi, ancak muayyen şeylerle veya zimmetle olmak şartıyla yapılır. Muayyen şeylerle yapılan sarf akdinin misali, bir kimsenin bir başkasına 'Şu elimdeki dinarı, elindeki dirhemlere karşılık satıyorum' demesidir. Zimmette olmak şartıyla yapılan sarf akdine misal ise, bir kimsenin bir başkasına 'Sana şu özellikleri taşıyan altın gerdanlığı benim zimmetimde olmak üzere,   100 gram aitın   mukabilinde  o  da  senin zimmetinde olmak üzere satıyorum' demesidir. Ancak gerdanlığı teslim alan  kişi akidde belirtilen özellikleri taşımıyorsa, onu sahibine iade edebilir, sahibi onu almak zorundadır. Sarf akdi yapan kişiler mallan teslim aldıklarında -bu mallar ister muayyen, ister zimmete bağlı olsunlar-bir ayıb görürlerse, akdi feshetme yetkisine sahiptirler. Fakat isterlerse malı ayıbına rağmen kabul ederler. Bundan anlaşılıyor ki sarf akdinde malı gördükten veya ayıbına muttali olduktan sonra muhayyerlik vardır. Bu muhayyerlik sarf akdinin sahih olmasına mani değildir, çünkü mülk edinmeye de kabzetmeye de mani olmaz.

 



[1] Buhari/6870, Müslim/1370

 

[2]  Buharî/2070, Müslim/1589

[3] İmam Mâlik, Muvatta, U/652

[4] Buharî/2065, Müslim/1586, İmam Mâlik Muvatta, 11/636

 

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,846,837 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024