İslamda Kardeşlik
Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz 22 2021 01:00:00

                                                                                                            Vaaz Resimleri: w.jpg

                      Muhterem Müslümanlar  

       İslamın Emirlerinden den biri de,

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

“Mü’minler ancak birbirlerinin kardeşidir” (Hucurat suresi ayet 10 ) hükmü gereğince, İslam kardeşliğidir. İslam kardeşliği, ana-baba kardeşliğinden üstündür.

Allah için Müslümanları sevmek ve Din için kardeşlik yapmak en büyük ibadetlerdendir. (1) Dostluk güzel huyun meyvesidir. Ayrılık ise, kötü huyun neticesidir. Güzel ahlak, anlaşıp, sulh olup birlik ve beraberliği, kötü ahlak ise, düşmanlığı ve çekememezliği ve sonunda da birbirine sırt çevirmeyi gerektirir. (2)

       Kardeşlikte en önemli unsur

, وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُوا عَلَى اْلاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللهَ اِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

 “Birbirinizle iyilik ve takva üzere yardımlaşın. Sakın ha, günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın” (Maide suresi ayet 2) hükmü gereğince, iyilik ve takva üzerine yardımlaşmak.

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُوا

 “Hepiniz Allah’ın ipine topluca sımsıkı sarılın ve tefrikaya düşmeyin” (Al-i Imran suresi ayet 103) hükmü gereğince Allah’ın kitabına sarılmak ve tefrika yolunu terk etmek.

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَاءُ بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ

 “Mü’min erkeklerle, mü’min kadınlar birbirlerinin dostudurlar” (Tevbe suresi ayet 71 ) hükmü gereğince, Allah için dostluk kurmak.

يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ  اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلاَ تَجَسَّسُوا وَلاَ يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا

 “Birbirinizin kusurunu araştırmayın” (Hucurat suresi ayet 12) hükmü gereğince kardeşinin gizli taraflarını araştırmamak.

يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا لاَ يَسْخَرْ قَومٌ مِنْ قَوْمٍ عَسَى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ

 “Bir topluluk, diğer bir topluluğu alaya almasın” (Hucurat suresi ayet 11) hükmü gereğince, onu memnun etmeyen davranışlardan uzak kalmak suretiyle, birbirine destek olmak. İşte kardeşlikteki en önemli unsur budur.

       Medine’de gerçekleşen ilk İnkılab:

 Resulullah (sav) Medine’ye gelip, mescidini kurduktan sonra, ashabı arasında ilk gerçekleştirdiği inkılab, İslam kardeşliğidir. Bu kardeşlik öyle sağlam bir temel üzere oturtulmuş idi ki, aralarında kardeşlik akdolunan Mekke’li muhacir Müslümanlar, Medine’li ensar Müslümanlara mal noktasında varis olabilmekte idiler. (3) Kur’an onların bu durumunu bir örnek ve model olarak seçip, gelecek insanlığa takdim etmek üzere:

وَالَّذِينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَاْلاِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلاَ يَجِدُونَ

- “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı, içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr suresi ayet 9)

       Kendi ihtiyacı olduğu halde başkalarını tercih etmeye “İSAR” denir. (4) Bunun en belirgin halini hiç şüphesiz Ashab-ı Kiramın üzerinde görmek mümkündür. Zira onlarda öyle bir kardeşlik anlayışı hakimdi ki, kendisi muhtaç olduğu halde, diğer kardeşine nimet verilmesini tercih ederdi. Cahiliyye devrinin müşrik insanları, İslam ile şereflenince ve peygamberin o üstün terbiyesine girince, işte böyle bir şekil aldığı görülmektedir.

       Bu duruma onların nasıl geldiklerini anlamak için şu tarihi olaya bakmak gerekmektedir: Cahiliyye dönemi Arapları, ateşli savaşlar, kin ve düşmanlıklar içindeydiler. Özellikle Evs ve Hazreç kabileleri bu durumdaydılar. (5) Bunlar arasındaki harp 120 sene devam etti. Ta ki İslam dini geldi, işte bu din sayesinde cenab-ı Hak o harbi söndürdü, aralarını uzlaştırdı. (6) Yıllarca bu insanların arasını bulmak parayla, deveyle mümkün olmamıştı. Ama parasız ve pulsuz İslam nimetiyle insanların gönülleri bir araya getirilivermiştir. (7) Kur’an-ı kerim bu olayı bizlere sunarken buyurur ki:

وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَآءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهِ اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلَى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمْ اَيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

-“Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de, o kalplerinizi birleştirdi ve siz O’nun nimetiyle kardeş oldunuz. Uçurumun kenarında idiniz de, o sizi kurtardı.” (Al-i Imran suresi ayet 103)

       Asırlık düşmanlık, İslam kardeşliği potasında eridi. Kalplerindeki kin lekeleri ve pislikleri silinip temizlendi. Ruhları düşmanlıktan arındı. Allah’ın nimeti sayesinde birbirini seven, birbirine şefkatle bakan, kendileri muhtaç olsalar bile, başkalarını kendilerine tercih eden,

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

 “Mü’minler ancak kardeştirler” (Hucurat suresi ayet 10) ilkesine bağlanan kardeşler oldular. (8)

       Kardeşliğin en güzeli ashab arasında yaşanmıştır: Ashab-ı kiram arasında meydana gelen kardeşlik anlayışı, asırlarca hiçbir milletin o zamana kadar meydana getiremediği en büyük bir destan olmuştur. İbn-i Ömer (ra) derki:

- “Resul-i Ekremin ashabından birine bir koyun kellesi takdim edildi. O zat, falanca benden daha açtır, kelleyi ona verin! dedi. Öteki zatta aynı şekilde söyledi. Böylece kelle, yedi kişiyi dolaştıktan sonra, aynı adama tekrar geri geldi. Çünkü en aç olanı o idi.” (9)

Ensar, mallarını ve çocuklarını Allah ve Resulü için terk eden Muhacirler için Resulullaha gelerek:

- “Ey Allah’ın Resulü! Hurmalıklarımızı  bizimle kardeşlerimiz arasında paylaştır” dediler. Resulullah (sav): “Hayır olmaz” buyurdu. Ashabın güzidelerinden ve Aşere-i Mübeşşereden olan, Abdurrahman  b. Avf (ra) Medine’ye geldiğinde, Efendimiz (sav) onunla Sa’d ibn-i Rebi’ el-Ensari arasında kardeşlik akdetti. Bunun üzerine Sa’d, Abdurrahmana:

- Kardeşim! Medineliler içinde en çok serveti olan benim. Bak ve malımın yarısını al!....... dedi. Abdurrahman b. Avf (ra): “Allah hanımını,  malını sana mübarek etsin. Sen bana pazar yerini göster kafi dedi.” (10)

       Kardeşliğin, en yüce mertebesi Ashab-ı Kiram arasında cereyan eden ve dünya tarihinde eşine ve emsaline rastlanmayan en güzel duygular, onlardan sadece miras olarak kalmıştır. Allah’a giden yolun aslında ilk durağı, kardeşlerde fani olmaktır. İmanın en sağlam halkası, kardeşini kendi nefsine tercih etmektir. Merhum Muhammed İkbal’in şu veciz sözü ne kadar kıymetlidir:

 “Mü’minin bana sertçe bakışı, kafirin tebessümle bakışından daha kıymetlidir!..”

       Bunu ileriye geçemeyen, yani kardeşini kendi nefsine tercih edemeyen kimsenin, bu yolda mesafe kat etmesi hemen hemen mümkün değildir. İbadetlerden lezzet almak noktasında, sadık dostların çok büyük bir rolü vardır. Çünkü, sadık dostlar daima Allah ve Resulünden bahsederek, onlarla irtibat halindedirler. Her kim, böylesi insanlarla dostluk kurarsa, onların meclisinde bulunmaları, sohbetlerini dinlemeleri, tavsiyelerine uymaları ibadettir.

Sadık dostta aranacak vasıf ise, bakışıyla Allah’ı hatırlatmalı, Allah’ın rahmetinden ümid kestirmemeli ve Allah’ın azabından emin kılmamalıdır. Vefa bunlardadır. Allah’a vuslat yolu bunlardadır. Cenab-ı Hakkın sevgi ve bağışı onlarla beraberdir.

       Ashab-ı kiram arasındaki kardeşlik anlayışı ve davranışı böyle idi. Onlar kardeşlerini nefislerine tercih ederler, hiç bir ayırım yapmazlar idi. Onların bu hali şüphesiz ki, hakiki iman sayesindedir. Bununla beraber, insanlık hali karşılıklı atışmaları olduğu zamanda, hak ve adalete riayet ederlerdi. Özellikle aralarında bir anlaşmazlık çıktığı zaman, içlerinden birisi kalkıp iman telkinatında bulunur ve hep birlikte kelime-i tevhid ile imanlarını yenileyerek kendilerine gelirlerdi. 

Ebu Zer (ra) şöyle demiştir:

- Bir kere ben Bilali, anasından dolayı ayıplamıştım da, Nebiyyi Mükerrem (sav) bana buyurdu ki:

- Ey Ebu Zer! Onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sen, içinde henüz cahiliyye ahlakı kalmış bir kimse imişsin! buyurdu. Bunun üzerine ben yanağımı yere koyup:

- Bilal, ayağıyla basmadıkça yanağımı yerden kaldırmayacağım” dedim. (11) İşte Ashab-ı Kiram (ra) hatadan dönmenin ne büyük bir fazilet olduğunu böylece insanlık alemine sunmuş oluyorlar. Bunun için şu söz ne kadar yerindedir:

          Kişi hatasını kabul etmeden irfan sahibi olamaz! demişlerdir.

 Bu olay üzerine Resulullah (sav) buyurdu ki: “Bunlar sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin, eliniz altına tevdi etti. Her kimin eli altında kardeşi bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve onlara gücü yetmeyecek zahmetli işler yüklemesin. Şayet yüklerse yardım etsin.” (12)

Hz. Ali (r.a) efendimiz de buyururlar ki:

 “Dost edinin! Onlar sizin için dünya ve ahiret sermayesidirler. Cehennem ehlinin:

فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعِينَ

وَلاَ صَدِيقٍ حَمِيمٍ

 “Bizim için şefaat edicilerden kimse olmadığı gibi, samimi dost da yoktur” (Şu’ara suresi ayet 100-101) diyeceklerini duymadınız mı! (13) buyurur.

       Sadık dost, dünyada hüzünlü ve kederli anlarda akarsu gibidir. Kıyamet gününde ise, şefaatçi ve yardımcıdır. Şöyle ki: Cennetlik bir Müslüman, cennette diyecek ki: « Benim dostum nerededir? » Halbuki dostu cehennemdedir. Bunun üzerine Allah teala: « Bunun dostunu çıkarın ve Cennete koyun » buyuracaktır. Geriye kalanlarda, « Bizim için ne şefaat eden var, ne de samimi bir yakınımız » diyecekler. (14)

      Kardeşlik ve arkadaşlık bu şekilde olursa, dünya ve ahirette fayda sağlar. Sadece dünyalık bir menfaat sebebi ile meydana gelen bir kardeşlik veya arkadaşlık, neticesiz kalır. Bu da, karşılık gördüğü nispette olur. Eğer karşılık görülmediği zaman, o kardeşlik o an sona erer. Sonra, dünyada temeli menfaate dayanan arkadaşlıklar, kıyamet gününde düşmanlık vesilesi olacaktır. Birbirlerine olan düşmanlıkları öyle olacak ki, Yüce Allah’ın huzurunda tartışarak, birbirlerini ebediyen görmeyi istemeyeceklerdir. Rabbimiz bu durumu bize şöyle bildirir:

حَتَّى اِذَا جَآءَ نَا قَالَ يَالَيْتَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ

 “O şeytan dostu kimse bize gelince arkadaşına:  « Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık bulunsaydı. Meğer ne kötü arkadaşmışsın sen » der.” (Zuhruf suresi ayet 38) 

       Çünkü, dünyada iken arkadaşlıkları menfaate yahut zevk ve eğlenceye yönelik olduğu için, birbirlerini günaha teşvikte yarışıyorlardı. Günahlarının hesaplarını bir bir verirken: « Ya Rabbi! Aslında ben bu günahı işleyecek durumum yoktu, ama, şu arkadaşımı görüyorsun ya, işte bu günahı onun hatırına işledim » diyecek. O da aynı şekilde : « Ben de şu günahı onun hatırına işledim » diyerek, Hakimlerin Hakimi olan Allah’ın huzurunda kavgalaşacaklar ve sonunda: « Ya Rabbi! Bizim aramızı öyle ayır ki, doğu ile batı arası kadar birbirimize uzak olalım » diyeceklerdir.

1-) Tenviru’l- Kulub s 630 müellif Muhammed Emin İrbili mütercim Halil Gönenç

2-) İhyau Ulumiddin c 2 s 391 müellif İmam Gazali mütercim Ahmed Serdaroğlu

3-) Tecrid-i Sarih Tercemesi c 6 s 343 mütercim Kamil Miras

4-) Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat s 464 İSAR maddesi

5-) Furkan Tefsiri c 1 s 311 müellif Prof. Dr. Mahmud Hicazi mütercim Mehmet Keskin

6-) Büyük Kur’an Tefsiri c 3 s 18 müellif Ali Arslan efendi 

7-) Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri c 2 s 111 müellif Mahmut Toptaş

8-) Furkan Tefsiri c 1 s 311 müellif  Prof. Dr. Mahmud Hicazi mütercim Mehmet Keskin

9-) İhyau Ulumiddin c 2 s 434 müellif İmam Gazali mütercim Ahmed Serdaroğlu 

10-) Sahihi Buhari Tecrid-i Sarih Tercemesi c 6 s 342 hadis 958 müellif İmam Buhari mütercim Kamil Miras

11-) Sahihi Buhari Tecrid-i Sarih tercemesi c 1 s 42 mütercim Kamil Miras

12-) Sahihi Buhari Tecrid-i Sarih tercemesi c 1 s 43 mütercim Kamil Miras

13-) İhyau Ulumiddin c 2 s 401 müellif İmam Gazali mütercim Ahmed Serdaroğlu 

14-) Tenviru’l-Kulub s 633 müellif Muhammed Emin İrbili mütercim Halil Gönenç

 



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler