Gerçek Mü’minlerin Bazı Özellikleri
Gönderen Kadir Hatipoglu - Aralık 30 2020 09:27:40

                                Vaaz Resimleri: w.jpg

Gerçek Mü’minlerin Bazı Özellikleri

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ اِذَا ذُكِرَ اللهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اَياتُهُ زَادَتْهُمْ اِيمَاناً وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

"Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. (Enfâl, 8/2)

اَلَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. (Enfâl, 8/3)

اُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ  وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

İşte onlar gerçekten müminlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır." (Enfâl, 8/4)

Okuduğumuz bu ayetlerde; gerçek müminlerin beş vasfı üzerinde durulmuştur. Müminler bu vasıfları kazanmaları hususunda teşvik edilmiş ve bu uğurda çaba gösterenlerin büyük mükâfatlar elde edecekleri beyan edilmiştir:

1.         İnanan insanların imanlarıyla duyguları arasında büyük bir etkileşim söz konusudur; mümin Allah’ı öyle bir sevgiyle sever ki O’nun ismi anıldığında heyecanlanıp adeta kalbi yerinden çıkacakmış gibi bir duyguya kapılır. Kendisine Allah’tan söz edildiğinde gönlünde heyecan ve coşku karışımı duygular oluşur. Müminlerin bu duyguları başka ayetlerde şöyle ifade edilmektedir:

تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلَى ذِكْرِ اللهِ

"... Rablerinden korkanların onun etkisiyle tüyleri ürperir, sonra da Allah’ı anmakla onların bedenleri ve kalpleri yumuşayıp rahatlar...” (Zümer,39/23)

اَلَّذِينَ اَمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللهِ اَلاَ بِذِكْرِ اللهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

"Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. ” (Ra’d, 13/28)

2.         Müminler, Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğunda veya kendileri bu ayetleri okuyup anladıklarında yeni bilgiler elde edip bunlara iman etmek suretiyle inançlarını kuvvetlendirirler. Ayrıca her bir âyet, ihtiva ettiği incelik, güzellik, hikmet ve bilgiler sebebiyle Kur’an’ın Allah’tan geldiğine delil teşkil ettiği için nitelik yönünden de müminlerin imanlarını güçlendirir. Bu husus başka bir ayette,

هُوَ الَّذِى اَنْزَلَ السَّكِينَةَ فِى قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوآ اِيمَانًا مَعَ اِيمَانِهِمْ وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَكَانَ اللهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

“O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fetih, 48/4) şeklinde ifade edilir.

3.         Müminler sadece Allah’a güvenirler. Bütün işlerimizde sadece Allah’a güvenmek, O’na dayanmak, O’nu vekil edinmek imanımızın zirveye ulaştığının nişanesidir. Bizlerin insanlar olarak mal, mülk, evlât, eş ve dost edinmemiz en tabii hakkımızdır. Ancak, bu varlıkların bizler için bir imtihan aracı olduğunu dolayısıyla onlara dayanıp güvenmenin bizlere hayal kırıklığı yaşatacağını dikkate alarak asıl güvenilecek olanın fâni varlıklar değil, her şeyi yaratan ve mülkün gerçek sahibi olan Rabbimiz olduğunu unutmamamız gerekir.

4.         İslam dini ferdin toplum içinde uyumlu, güvenilir ve hoşgörülü olmasını sağlamaya yönelik düzenlemeler getirdiği gibi onun yaratıcısı ile olan bağlantısını daha derinden hissetmesine, devam ettirmesine ve geliştirmesine hizmet edecek düzenlemeler de getirmiştir. Bu düzenlemelerin bir parçasını da ibadetler oluşturmaktadır. Namaz ibadeti ise bunların başında gelir. Namaz, Allah ile kurulan bağın gerçekleştiği en uygun ve en güzel bir vasıta olduğu için müminler olarak onu büyük bir özenle yerine getirmeye çalışırız. Namaz kılarak, Allah’ın büyüklüğünü düşünür, O’nun karşısında acizliğimizi ve zayıflığımızı anlarız. Bunu bu şekilde anlayan kimse, hep iyilik yapmaya gayret eder. Başka insanlara kötülük düşünmez. Böyle fertlerden meydana gelen toplumlarda huzur ve mutluluk olur.

5.         Müminler, Allah’ın verdiği rızıktan kendileri yararlandıkları gibi yakından uzağa doğru başkalarının da ondan yararlanmasına imkân verirler; nafaka, zekât ve sadaka verme, vakıf kurma, ödünç verme ve kullandırma, ikram etme gibi malî vazife, yardım ve iyilikleri ihmal etmezler. Âyette

وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

“kendilerine rızık olarak verdiğimizden” buyrularak nimetin, Allah’tan geldiği vurgusu yapılmakta ve müminlerin, O’nun adına fedakârlıkta bulunarak toplumu veya fakirleri ellerindeki mallardan yararlandırma bilincini kazanmaları öğütlenmektedir.

Yukarıda anlatılan vasıfları taşıyan kimseler gerçek ve kâmil manada müminlerdir. Allah katında, iman ve amelin nicelik ve nitelik yönünden, yeterli olandan kâmil olana, yani daha güzel ve mükemmel olana doğru farklı değerleri ve dereceleri vardır. Bu derecelere ulaşan kullara yüce Allah’ın lütfedeceği çeşitli nimetler de birbirinden üstündür ve benzersizdir. Allah yüksek derecelere ulaştırmış olduğu kullarının günahlarını da bağışlayacak ve kendilerini ebedî mutlulukla ödüllendirecektir (Kur’an Yolu, 2/523).

 

İdris BOZKURT



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler