İyilik En Az On Misliyle, Kötülük İse Misliyle Karşılık Bulur
Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat 23 2021 09:12:39

İyilik En Az On Misliyle, Kötülük İse Misliyle Karşılık Bulur

                                                                        Vaaz Resimleri: w.jpg

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَا وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلاَ يُجْزَى اِلاَّ مِثْلَهَا وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

"Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez." (En'âm, 6/160)

Bir kudsî hadiste Allah Teâla, meleklerine şöyle emreder:

يَقُولُ اللَّهُ إِذَا أَرَادَ عَبْدِي أَنْ يَعْمَلَ سَيِّئَةً فَلاَ تَكْتُبُوهَا عَلَيْهِ حَتَّى يَعْمَلَهَا، فَإِنْ عَمِلَهَا فَاكْتُبُوهَا بِمِثْلِهَا وَإِنْ تَرَكَهَا مِنْ أَجْلِي فَاكْتُبُوهَا لَهُ حَسَنَةً وَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَعْمَلَ حَسَنَةً فَلَمْ يَعْمَلْهَا فَاكْتُبُوهَا لَهُ حَسَنَةً، فَإِنْ عَمِلَهَا فَاكْتُبُوهَا لَهُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِمِائَةٍ

“Kulum kötü bir amel yapmak isteyince, onu yapmadıkça yazmayın; yapınca, onu aleyhine bir günah olarak yazın. Eğer benim rızamı düşünerek terk etti ise bunu onun lehine bir sevap yazın. Kulum iyi bir iş yapmak arzu edince, yapmasa bile onu lehine bir sevap yazın. Eğer onu yaparsa en az on misli olmak üzere yedi yüz misline kadar ona sevap yazın.” (Buhârî, “Tevhîd," 35; Müslim, “İmân," 203, 205)

Sevgili Peygamberimiz başka hadis-i şeriflerinde

الْحَسَنَةُ بِعَشْرَةِ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِمِائَةِ ضِعْفٍ وَالسَّيِّئَةُ بِمِثْلِهَا إِلاَّ أَنْ يَتَجَاوَزَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَنْهَا

“...İyilikleri on katından yedi yüz katına kadar katlanır işledikleri kötülükler ise tek olarak yazılır ancak Allah dilerse onları da siler ve vazgeçebilir.” (Nesâî, İman: 10)

إذا أحْسَنَ أحَدُكُمْ إسْمَه فكلُّ حسنةٍ يعملُها تُكْتَبُ لهُ بعشرِ أمْثالِها إلى سبعمائة ضعْفٍ، وكلُّ سيئةٍ يعملها تُكتَبُ بمثلها حتى يَلقى اللّهَ تعالى

"Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı herbir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da sâdece misliyle yazılır. Bu hâl, Allah'a kavuşuncaya kadar böyle devam eder." (Buhârî, İman, 31; Müslim, İman, 205). Yüce Rabbimiz, yapılan hayırların yedi yüz misli artırılacağını şu âyette ifade buyurmaktadır:

مَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ فِى سَبِيلِ اللهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِى كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍ وَاللهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَآءُ وَاللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

“Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lütfu geniştir.” (Bakara, 2/261)

Yukarıda okuduğumuz âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler Cenâb-ı Hakk’ın kullarına karşı rahmetinin ve mağfiretinin ne denli geniş olduğunu göstermektedir. İyi niyetle kulluğa yöneldiğimiz vakit Yüce Allah bizlere adaletiyle değil, mağfiretiyle muamelede bulunmaktadır. İşlenen bir suça karşı bir günahın takdir edilmesi ve yapılan her iyiliğin en az on olmak üzere yedi yüz misli ve daha fazla sevap ile karşılık görmesi şüphesiz ki, adalet değil, lütuftur. Yüce Rabbimiz, yaptığımız iyiliklerin karşılığını takdir ederken, şayet adaletiyle muamelede bulunacak olsaydı sevap hanemize hiçbir şey yazmayabilirdi. Çünkü hayır olarak yaptıklarımız, Allah’ın verdiği nimetlerin karşılığı olamazlar.

Yüce Mevlâmız, bizlere hayat, sıhhat ve maddî imkânlar gibi nice nimetler vermiş, bunlardan istifade etmekteyiz. Hayatiyetimizin sürmesi için kullandığımız hava, su, güneş, yiyecekler vs. hep O’nun mülküdür. O’nun mülkünden faydalanıp, O’nun mahlûkatında tasarrufta bulunmaktayız. Bunlara karşı minnet, şükür ve kulluk borcumuz vardır. Yaptığımız hayırlar hiçbir surette mazhar olduğumuz nimetlere bedel olamazlar. Öyle ise, mükellefi olduğumuz ibadetler ve işlediğimiz hayırlar aslında bizlere daha önce verilmiş nimetlere mukabil küçük bir şükür niteliğindedir. Eda ettiğimiz ibadetler ve işlediğimiz iyilikler, ahirette kavuşmayı umduğumuz nimetlerin yatırımı da değildir. Yüce Mevlâmız, engin lütfunun ve sınırsız merhametinin bir tezahürü olarak yaptığımız iyilik ve ibadetlere gelecekte ücret takdir buyurmuş ve cennet vaat etmiştir. Şu halde şunu kesin olarak bilmemiz gerekir ki; gelecekte bize bahşedilecek nimetler tamamen Allah’ın lütfu ve rahmetidir.

Rahmeti sonsuz Rabbimiz, adaletinin gereği olarak kötülük yapanlara yaptıklarının karşılığıyla mukabelede bulunabilecekken, kul hakkı ihlali veya şirk gibi günahların dışındakileri de dilediği kulları için affedebileceği müjdesini vermektedir.

اِنَّ اللهَ لاَ يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَآءُ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدِ افْتَرَى اِثْمًا عَظِيمًا

            “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nîsâ, 4/48) Yaptığımız hayır ve hasenatların nezd-i ilâhîde bir değer ifade etmesi ve her şeyden daha kıymetli olan rızayı ilâhîyi kazanabilmemiz için her türlü işimizde riya ve gösterişten uzak bir şekilde ihlasla hareket etmemiz gerekmektedir.

 

            Dr. Y. Seracettin BAYTAR



islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler