SAHABELERİN FAZİLETLERİ
Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Mağarada iken başlarımızın üstünde (bizi aramağa gelen) müşriklerin
ayaklarına baktım: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlardan biri eğilip de iki ayağı
hizasından baksa bizi muhakkak ayak hizasının altında görecektir" dedim. Allah
Resulü (a.s.): Ey Ebu Bekr! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun?
buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4389
Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre:
Resulüllah (a.s.) minbere oturdu ve: "Bir kul ki yüce Allah onu, dünyanın
nimetlerinden vermek ile kendi nezdinde olanlar arasında muhayyer bıraktı. O da
Allah nezdindekini seçti" buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekr ağladı da ağladı:
Atalarımız ve analarımız sana feda olsun! dedi. Ravi der ki: İşte Allah Resulü,
o muhayyer kılınan kul imiş, Ebu Bekr onu hepimizden iyi biliyordu. Allah Resulü
şöyle buyurdu: "Muhakkak ki bana karşı, malı ve arkadaşlığı hususunda insanların
en cömerti Ebu Bekr'dir. Bir dost edinecek olsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i dost
edinirdim. Lâkin din kardeşliği (şahsi dostluktan efdaldir). Mescitte Ebu
Bekr'in kapısından başka hiçbir kapı bırakılmasın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4390
Amr b. As'ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) onu Zatu Selasil ordusuna kumandan olarak göndermiş. (Amr
diyor ki:) Bu seferden döndüğümüzde Allah Resulü'ne geldim ve: İnsanlar içinde
sana en sevgili olan kimdir? diye sordum. Allah Resulü: Aişe'dir buyurdu. Ben:
Erkeklerden kimdir? dedim. Allah Resulü: Aişe'nin babası, buyurdu. Sonra kimdir
dedim? Allah Resulü: Ömer buyurdu. Sonra bir takım kimselerin adlarını saydı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4396
Cubeyr b. Mut'im'den (r.a.) bildirildiğine göre:
Bir kadın Allah Resulü'nden (a.s.) bir şey istemişti. Allah Resulü de kadına,
tekrar gelmesini emretmişti. Bunun üzerine kadın: Ey Allah'ın Resulü! Ya gelir
de seni bulamazsam? dedi. Babam Cubeyr Kadın, bu sözü ile sanki ölümü
kastediyordu, dedi. Allah Resulü: Şayet beni bulamazsan Ebu Bekr'e gidersin,
buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4398
Hz. Aişe (r.ah.)
Resulü'nün (a.s.) hastalığında kendisine şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Baban
Ebu Bekr ile kardeşini bana çağır da bir yazı yazacağım. Çünkü ben bir
isteklinin temenni etmesinden ve birinin, "ben daha layığım" demesinden endişe
ediyorum. Halbuki Allah ve Müminler bunu kabul etmez. Yalnız Ebu Bekr böyle
yapmaz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4399
Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Vaktiyle bir adam,
üzerine yük yüklediği öküzünü götürürken, öküz ona dönerek: Ben bu iş için
yaratılmadım. Lâkin ben ancak çift sürmek için yaratıldım, dedi" buyurdu. Bunun
üzerine insanlar, öküz konuşur mu? diye şaşkınlık ve dehşetle: Sübhanallah!
dediler. Allah Resulü: "Ben buna inanıyorum, Ebu Bekr ile Ömer de" buyurdu. Ebu
Hureyre'nin dediğine göre Allah Resulü şöyle buyurdu: "Bir çoban, koyunlarının
içinde bulunurken sürüye bir kurt saldırdı ve koyunlardan birini alıp götürdü.
Çoban da onu takip etti ve nihayet koyunu kurtardı. Bunun üzerine kurt çobana
dönüp: Bu koyunlara yırtıcı günde, benden başka çobanları olmadığı günde kim
bakacak? dedi." Cemaat: Sübhanallah! dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Ben
buna iman ediyorum, benimle birlikte Ebu Bekr ve Ömer'de "buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4401
Ali'nin (r.a.) rivayetinde İbn Abbas şöyle anlatır:
Ömer b. Hattab (vefat ettiğinde) yatağının üzerine konuldu. İnsanlar etrafına
toplanıp dua, sena ve salat ediyorlardı. Ben de onların içinde bulunuyordum.
Beni arkamdan omuzumu tutan bir adamdan başka hiç bir şey heyecanlandırmadı.
Dönüp baktığımda onun Ali olduğunu gördüm. Ali, Ömer'e rahmet okudu ve şöyle
dedi: Ameli ile Allah'a kavuşmayı sevebileceğim hiç bir kimse bırakmadın.
Allah'a yemin ederim ki Allah'ın muhakkak seni iki dostunla (Resulüllah ve Ebu
Bekr) beraber bulunduracağını zannetmekteyim. Bu zannım şundandır: Ben Allah
Resulü'nü (a.s.): "Ben Ebu Bekr ve Ömer'le geldim, ben Ebu Bekr ve Ömer'le
girdim, ben Ebu Bekr ve Ömer'le çıktım" buyururken işitirdim. Ve Allah'ın seni
onlarla beraber bulunduracağını umuyor ve zannediyordum.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4402
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: Uyuduğum esnada insanların bana
arzolunduklarını gördüm; üstlerinde de gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi
memelere varıyor, kimi daha aşağıya iniyordu. Ömer b. Hattab da geçti;
üzerindeki gömleği yerde sürüyordu. Ey Allah'ın Resulü! Bunu neye yordun? diye
sordular. "Dine" cevabını verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4403
Abdullah b. Ömer (r.ahm.),
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Bir defa ben uyurken
bana, içinde süt bulunan bir tas getirildi. Ondan, tırnaklarımın ucuna kadar
kanıncaya dek içtim. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab'a verdim." Bunu neye
yordun Ey Allah'ın Resulü? dediler. "İlme" diye cevap verdiler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4404
Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyururken işittiğini bildirmiştir: "Bir defa ben
uyurken kendimi bir kuyu başında gördüm. Kuyunun üzerinde bir kova bulunuyordu.
Ben hemen o kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çıkardım. Sonra kovayı Ebu
Kuhafe'nin oğlu aldı, o da bir yahut iki kova su çekti. Allah ona mağfiret
eylesin! onun su çekişinde bedence bir zayıflık vardı. Sonra o kova, daha büyük
bir kova hâline dönüştü. Onu Hattab'ın oğlu aldı. Ben insanlardan Ömer b. Hattab
gibi su çeken bir yiğit görmedim. Nihayet insanlar develerini ağıllarına
kapadılar."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4405
Abdullah b. Ömer'den (r.ahm.) rivayet edildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bana rüyada şöyle gösterildi: Sanki
kendim bir kuyu başında bulunuyor ve deve kovası ile su çekiyordum. Derken Ebu
Bekr geldi, o da bir yahut iki kova su çekti. Allah Tebareke ve Teala ona
mağfiret buyursun! O nisbeten zayıf bir şekilde su çekti. Sonra Ömer geldi ve su
çekmeye başladı. Kova da daha büyük bir kova hâline dönüştü. Artık ben
insanlardan onun yaptığını yapabilecek bir yiğit görmedim. Nihayet bütün
insanlar suya kandılar ve develeri ağıllarına kapadılar."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4407
Cabir (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: " (Bir kere rüyamda)
ben Cennete girdim ve orada bir ev yahut bir köşk gördüm. Bu kimindir? diye
sordum. Melekler: Ömer b. Hattab'ın, dediler. Oraya girmek istedim, fakat senin
kıskançlığını hatırladım" buyurdu. Bunun üzerine Ömer ağladı ve: Ey Resulüllah!
Hiç senden de kıskanılır mı? dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4408
Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Ben bir kere uyurken kendimi Cennette
gördüm. O sırada bir kadın bir köşkün yanında abdest alıyordu. Bu köşk kimin?
diye sordum. Onlar: Ömer b. Hattab'ın dediler. Ömer'in kıskançlığını hatırladım
da hemen dönüp geldim." Ebu Hureyre dedi ki: Bunun üzerine Ömer ağladı. Bizler
de topluca bu mecliste Allah Resulü'yle birlikteydik. Sonra Ömer Babam sana
kurban olsun, ya Resulüllah! Senden mi kıskanacağım? dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4409
Sa'd b. Ebu Vakkas'ın (r.a.) anlattığına göre:
Bir kere Ömer Allah Resulü'nün huzuruna girmek için izin istemişti. Halbuki bu
sırada Allah Resulü'nün yanında Kureyş (kabilesin) den bir takım kadınlar vardı.
Bunlar Allah Resulü (a.s.) ile yüksek sesle konuşuyorlar ve ondan çok şeyler
istiyorlardı. Ömer izin isteyince bu kadınlar hemen kalktılar ve perdeye doğru
koşuştular. Allah Resulü Ömer'in gelmesine müsaade etti. Ömer huzura girdiğinde
Allah Resulü (kadınların bu hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Ömer Ey Allah'ın
Resulü! Allah seni bütün ömrünce güldürsün, dedi. Allah Resulü: Şu yanımda
bulunanlara şaştım. Senin sesini işitince perdeye koştular, buyurdu. Bunun
üzerine Ömer Ey Allah'ın Resulü! Onların çekinmelerine Sen daha layıksın dedi ve
Ömer kadınlara hitaben de: Ey nefislerinin düşmanları! Allah Resulü'nden
çekinmeyip de benden mi çekiniyorsunuz? dedi. Kadınlar: Evet senden çekiniyoruz.
Çünkü sen, Allah Resulü'nden daha sert ve katısın, dediler. Allah Resulü:
Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki (ya Ömer) şeytan seninle bir yolda
karşılaşsa o muhakkak senin yolundan başka bir yol tutar, buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4410
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır:
Ben üç şeyde Rabbime muvafakat ettim: Makamu İbrahim hakkında (Bakara, 125),
hicap hakkında (Ahzap, 53) ve Bedr esirleri hakkında (Enfâl, 68).
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4412
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Abdullah b. Ubey b. Selul öldüğü zaman onun oğlu Abdullah b. Abdillah (r.a.)
Allah Resulü'ne (a.s.) gelerek ondan, babasını kefenlemek için gömleğini
kendisine vermesini istedi. Peygamber de gömleğini ona verdi. Sonra cenaze
namazını kıldırmasını da rica etti. Allah Resulü, namazı kıldırmak için
davrandığında Ömer de kalktı ve Allah Resulü'nün elbisesini tutarak: Ey Allah'ın
Resulü! Allah sana onun namazını kılmayı yasakladığı halde sen yine ona cenaze
namazı mı kılacaksın? dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: Allah beni sadece
muhayyer bıraktı ve: Onlar için istiğfar et, ya da etme. Onlar için yetmiş defa
istiğfar etsen de...buyurdu. "Ben yetmişten fazla istiğfar edeceğim" dedi. Ömer:
Hiç şüphesiz o bir münafıktır dedi. Neticede Allah Resulü onun namazını kıldı.
Aziz ve Celil Allah da: Onlardan ölen bir kimseye ebediyen namaz kılma; kabrinin
başında da durmaayetini indirdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4413
Ebu Musa Eşarî'nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) Medine'nin bahçelerinden birinde bulunduğu esnada bir yere
dayanmış, yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dikmeğe uğraşırken aniden
bir adam kapının açılmasını istedi. Resulüllah: Kapıyı aç ve onu Cennetle
müjdele buyurdu. Gelen Ebu Bekr idi. Ona kapıyı açtım ve kendisini Cennetle
müjdeledim. Sonra başka bir kimse daha kapının açılmasını istedi. Allah Resulü
yine: Kapıyı aç ve geleni Cennetle müjdele buyurdu. Ben kapıya gittim, gelen
Ömer idi. Ömer'e kapıyı açtım ve kendisini Cennetle müjdeledim. Sonra bir
başkası daha kapının açılmasını istedi. Bu sefer Peygamber oturdu ve: Kapıyı aç
ve onu, meydana gelecek musibet şartıyla Cennetle müjdele buyurdu. Ben kapıyı
açmaya gittim. Bu gelen de Osman b. Affan idi. Kapıyı açtım da kendisini
Cennetle müjdeledim ve Peygamber'in söylediği sözü söyledim. Bunun üzerine
Osman: Allahım! sabır ihsan et dedi. Yahut da: Yardım istenecek ancak Allah'tır
(Yusuf, 18) dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4416
Sa'd b. Ebu Vakkas'ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) Ali'ye hitaben: "Senin bana yakınlığın, Harun'un Musa'ya
yakınlığı gibidir. Ancak benden sonra Peygamber yoktur" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4418
Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) bildirdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) Hayber günü: "Ben şüphesiz bu sancağı öyle birine vereceğim
ki Allah fethi onun eliyle müyesser kılacaktır. O Allah'ı ve Resulünü sever,
Allah ve Resulü de onu sever" buyurdu. Bunun üzerine insanlar geceyi sancağın
kime verileceğini konuşarak geçirdiler. Ertesi gün sabah olunca Allah Resulü'nün
huzuruna vardılar. Hepsi de sancağın kendisine verilmesini umuyordu. Allah
Resulü:" Ali b. Ebu Talib nerededir?" diye sordu. Sahabeler: Ey Allah'ın Resulü!
O gözlerinden rahatsızdır dediler. "Ona haber gönderin" buyurdu. Akabinde Ali
getirildi. Allah Resulü Ali'nin gözlerine tükrüğünü sürdü ve ona dua etti. Ali
hemen iyileşti; sanki hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Allah Resulü sancağı ona
teslim etti. Bunun üzerine Ali Ey Allah'ın Resulü! Onlarla bizim gibi (müslüman)
oluncaya kadar savaşırım! dedi. Allah Resulü de: Onların topraklarına gizlice
gir. Sonra onları İslâm'a davet et ve İslâm'da üzerlerine vacip olan Allah
haklarını onlara haber ver. Allah'a yemin ederim ki Allah'ın senin sayende bir
tek kişiye hidayet vermesi sana, senin bir çok kırmızı develerin olmasından daha
hayırlıdır, buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4423
Seleme b. Ekva'nın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Ali, Hayber'de bir ara gözünden hasta olduğu için Peygamber'den geride kalmıştı.
Ben Allah Resulü'nden geride mi kalacağım! dedi ve Ali hemen yola çıkarak
Peygamber'e yetişti. Nihayet sabahında Allah'ın Hayber'in fethini müyesser
kıldığı gecenin akşamı olunca, Allah Resulü (a.s.): "Muhakkak yarın sancağı öyle
bir kimseye vereceğim yahut, yarın sancağı öyle bir kimse eline alacak ki onu
Allah da, Resulü de sever. Yahut da: O, Allah'ı ve Resulünü sever. Allah fethi
ona nasip edecektir" buyurdu. Hiç ummadığımız halde bir de gördük ki bu zat Ali
imiş. Sahabeler. İşte Ali! dediler. Allah Resulü sancağı ona verdi ve neticede
Allah fethi ona müyesser kıldı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4424
Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) bir gün kızı Fatıma'nın evine geldi. Ali'yi evde bulamadı.
"Amcanın oğlu nerde?" diye sordu. Fatıma: Aramızda bir şey geçti, beni kızdırdı.
Bu yüzden gündüz uykusunu yanımda uyumadı; çıkıp gitti, dedi. Allah Resulü bir
adama. "Bak, o nerede?" buyurdu. O zat (gidip) geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! O
mescitte uyuyor dedi. Bunun üzerine Allah Resulü mescide Ali'nin yanına geldi.
Ali uzanmış, ridası bir yanından sıyrılmış, vücudu toprağa bulanmıştı! Allah
Resulü: "Ebu Turab! Kalk, Ebu Turab! Kalk" diye diye bedeninden toprağı silkmeğe
başladı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4426
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.) bir gece uyuyamadı da: "Keşke sahabelerimden uygun bir kimse
bu gece beni korusa" dedi. Biz de tam bu sırada bir kılıç sesi işittik. Bunun
üzerine Allah Resulü: Kim o? diye seslendi, Sa'd b. Ebu Vakkas, ya Resulüllah!
Seni korumaya geldim dedi. Aişe dedi ki: Bunun üzerine Allah Resulü uyudu, hatta
horlamasını işittim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4427
Ali'den (r.a.) nakledildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.), Sa'd b. Malik (yani Sa'd b. Ebu Vakkas) dışında hiç bir
kimse için babasıyla annesini bir arada zikretmemiştir. Çünkü Allah Resulü Uhud
günü ona: "Babam, anam sana feda olsun! at!" demeye başlamıştı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4429
Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) Uhud günü benim için babası ile anasını birlikte zikretti,
dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4430
Talha ve Sa'd'ın, Ebu Osman'dan rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü'nün savaş yaptığı günlerin bazısında (öyle anlar oldu ki) Allah
Resulü'nün beraberinde Talha ile Sa'd b. Ebu Vakkas'tan başka kimse kalmadı. Bu
söz onların hadislerinden alınmadır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4435
Cabir b. Abdullah (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) Hendek günü insanları bir işe çağırdı. Bu çağrıya Zubeyr
icabet etti. Sonra Allah Resulü insanları tekrar çağırdı. Bu sefer de Zubeyr
icabet etti. Sonra onları yine çağırdı, yine Zubeyr icabet etti. Bunun üzerine
Peygamber: "Her peygamberin bir Havarisi vardır. Benim Havarim de Zubeyr'dir
"buyurdu, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4436
Abdullah b. Zubeyr (r.a.) şöyle anlatır:
Hendek harbi günü ben ve Ebu Seleme'nin oğlu Ömer (küçük olduğumuz için)
Hassan'ın kalesinde kadınlarla beraber bulunduk. Orada bir Ömer eğiliyor, ben
dışarıya bakıyordum. Bazen da ben onun için belimi eğer, o bakardı. Atının
üzerinde silahlı olarak Kurayza oğulları tarafına geçtiği zaman babam Zubeyr'i
tanırdım. Ravi şöyle dedi: Keza bana Abdullah b. Urve, Abdullah b. Zubeyr'in
şöyle söylediğini bildirmiştir: Ben bunu babama söyledim de babam: Yavrucuğum,
sen beni gördün mü? dedi Ben: Evet, gördüm dedim. Babam: Allah'a yemin ederim
ki, Allah Resulü (a.s.) o gün benim için babası ile anasını bir arada
zikrederek:" (Zubeyr!) Babam anam sana feda olsun" buyurdu dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4437
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Urve b. Zübeyr şöyle dedi:
Aişe bana: "Vallahi, senin iki baban (deden Ebu Bekr ile baban Zubeyr),
yaralandıktan sonra bile yine Allah'ın ve Resulü'ne icabet edenlerdendirdedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4440
Enes b. Malik (r.a.)
Allah Resulü (a.s.): "Her ümmetin bir emini vardır. Ey ümmet! Bizim eminimiz de
Ebu Ubeyde b. Cerrah'dır "buyurdu demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4442
Huzeyfe'nin (r.a.) anlattığına göre:
Necran ehli Allah Resulü'ne geldiler ve: Ey Allah'ın Resulü! Bize emin bir kimse
gönder, dedirler. Allah Resulü (a.s.) de: "Size gerçekten ve gerçekten emin bir
kimse göndereceğim" buyurdu. Allah Resulü'nün bu sözü üzerine sahabeler o yüce
emniyete mazhar olmak heyecanı ile beklediler. Allah Resulü ise Ebu Ubeyde b.
Cerrah'ı gönderdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4444
Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) Hasan için şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allahım!
Ben bunu seviyorum, bunu sen de sev ve bunu seveni de sev!"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4445
Berâe b. Azib (r.a.)
Ben Ali'nin oğlu Hasan'ı, Peygamber'in omuzunda gördüm. Peygamber (a.s.):
"Allahım! Ben bunu seviyorum, sen de sev!" buyuruyordu, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4447
Abdullah b. Ömer (r.ahm.)
Biz Zeyd b. Harise'yi, Kur'an'daki Onları babalarının adlarıyla çağırın. Allah
indinde bu daha doğrudur.ayeti nazil oluncaya kadar Zeyd b. Muhammed diye
çağırırdık, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4451
İbn Ömer (r.ahm.) şöyle söylemiştir:
Allah Resulü (a.s.) bir ordu gönderdi; başlarına da Usame b. Zeyd'i kumandan
tayin etti. Bazı kimseler onun kumandanlığına itiraz ettiler. Bunun üzerine
Allah Resulü: "Siz şimdi Usame'nin kumandanlığına itiraz ediyorsunuz, siz bundan
önce onun babasının kumandanlığına da itiraz etmiştiniz. Allah'a yemin olsun ki,
Zeyd kumandanlığa layık idiyse ve o bana insanların en sevimlilerinden biri ise
hiç şüphesiz Usame de babasından sonra bana insanların en sevimlilerindendir"
buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4452
Abdullah b. Cafer'in rivayetinde Abdullah b. Ebu Müleyke şöyle anlatır:
Abdullah b. Cafer, İbn Zübeyr'e Hatırlar mısın, ben, sen ve İbn Abbas Allah
Resulü'nü karşılamıştık, dedi. İbn Zübeyr: Evet, hatırlarım, dedi. (Abdullah):
Allah Resulü (a.s.) bizi terkisine almıştı da seni bırakmıştı, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4454
Abdullah b. Cafer (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) bir seferden geldiği zaman Ehl-i Beytinin çocukları
tarafından karşılanırdı. Bir defasında yine bir seferden geldi. Allah Resulü'ne
herkesten önce beni götürdüler. O da beni hayvanının önüne bindirdi. Sonra
Fatıma'nın iki oğlundan biri getirildi. Allah Resulü onu da terkisine aldı.
Böylece bir hayvan üzerinde üç kişi olarak Medine'ye girdik.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4455
Hz. Ali (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Zamanındaki kadınların
en hayırlısı Imran kızı Meryem ve yine zamanındaki kadınların en hayırlısı
Huveylid kızı Hatice'dir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4458
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber'in (a.s.) yanına Cibrîl gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! İşte şu
Hatice'dir; sana doğru gelmektedir. Yanında bir kap var, içinde katık yahut
yiyecek veya içecek vardır. Hatice yanına geldiğinde ona Aziz ve Celil olan
Rabbinden ve benden selam söyle. Ve kendisine Cennette inciden yapılmış bir
sarayı da müjdele. Onun içinde ne gürültü olacak, ne de meşakkat" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4460
Abdullah b. Ebu Evfa'nın (r.a.) rivayetinde
İsmail şöyle dedi: Abdullah b. Ebu Evfa'ya Allah Resulü, Hatice'ye Cennette bir
ev müjdeledi mi? diye sordum. O da: Evet, ona Cennette inciden, içinde gürültü
ve meşakkat olmayan bir ev müjdeledi, diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4461
Hz. Aişe (r.ah.)
Allah Resulü (a.s.) Huveylid kızı Hatice'yi Cennette bir ev ile müjdelemiştir,
demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4462
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Bir kere Hatice'nin kız kardeşi Hâle bt. Huveylid Allah Resulü'nün huzuruna
girmek için izin istemişti. Allah Resulü Hatice'nin izin istemesini hatırladı ve
bundan memnuniyet duyarak: "Allahım! Bu Huveylid kızı Hâle'dir "deyiverdi. Bunun
üzerine ben kıskandım: Ağzının iki tarafı kıpkırmızı olmuş ve ölüp gitmiş
ihtiyar Kureyş kadınlarından bir kocakarıyı ne anıp durursun? Allah sana, ondan
daha hayırlısını vermiştir! dedim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4467
Hz. Aişe (r.ah.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Bana üç gece rüyamda
gösterildin. Melek senin suretini bana ipekli bir kumaş içinde getirdi: Bu senin
(mustakbel) hanımındır! dedi. Bir de yüzünü açınca baktım ki o senmişsin.
Cibrîl'in o sözü üzerine ben: Eğer bu Allah'tan ise Allah kendi takdirini yerine
getirir," diyordum.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4468
Hz. Aişe (r.ah.) dedi ki:
Allah Resulü (a.s.) bana: Ben senin benden razı olduğun zamanı ve bana dargın
bulunduğun zamanı pekâlâ biliyorum, dedi. Ben de: Bunu nereden biliyorsun? diye
sordum: Benden razı isen: Muhammed'in Rabbine yemin olsun ki hayır! diye yemin
ediyorsun. Dargın bulunduğun zaman ise: İbrahim'in Rabbine yemin olsun ki hayır!
diyorsun buyurdu. Ben: Evet vallahi, Ey Allah'ın Resulü böyledir. Fakat senin
ancak ismini bırakıyorum, dedim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4469
Hz. Aişe (r.ah.),
Allah Resulü'nün yanında birçok kızlarla beraber oynadığını, söylemiş ve şöyle
devam etmiştir: Arkadaşlarım benim yanıma gelirlerdi de Allah Resulü'nden (a.s.)
utandıkları için saklanırlardı. Allah Resulü de onları benim yanıma yollardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4470
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre:
İnsanlar Peygamber'e hediye takdim etmek için Aişe'nin nöbet gününü gözetirler,
bununla da Allah Resulü'nün memnunluğunu dilerlermiş.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4471
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber'in hanımları, Allah Resulü'nün kızı Fatıma'yı Allah Resulü'nün
yanına gönderdiler. Allah Resulü (a.s.) benim yanımda, örtümün içinde uzanmıştı.
Fatıma içeri girmek için izin istedi. Allah Resulü ona izin verdi. Girer girmez
Fatıma: Ey Allah'ın Resulü! beni senin yanına hanımların gönderdiler. Onlar
senden Ebu Kuhafe'nin kızı hakkında eşitlik istiyorlar dedi. Ben susuyordum.
Allah Resulü ona: "Ey kızcağızım! Benim sevdiğimi sen sevmez misin?" buyurdu.
Fatıma: Evet severim dedi. Allah Resulü: "Öyle ise Aişe'yi de sev!" buyurdu.
Fatıma Allah Resulü'nden bu sözleri işitince kalkıp Peygamber'in eşlerinin
yanına döndü ve onlara, hem kendi söylediğini, hem de Allah Resulü'nün söylediği
sözü haber verdi. Kadınlar Fatıma'ya: Bizim için bir şey yaptığını
zannetmiyoruz. Sen tekrar Allah Resulü'ne dön ve ona: Gerçekten hanımların, Ebu
Kuhafe'nin kızı hakkında senden adalet istiyorlar de, dediler. Fakat Fatıma
Vallahi bu konuda Allah Resulü'ne kesinlikle bir kelime söylemem, dedi. Aişe der
ki: Peygamber'in kadınları bu defa da Peygamber'in zevcesi Cahş kızı Zeyneb'i
gönderdiler. Zeynep, Allah Resulü'nün yanında, diğer kadınları arasında bana
rakip olan bir kadındı. Din hususunda Zeynep'ten daha hayırlı; onun kadar
Allah'tan korkan, onun kadar doğru sözlü, onun kadar akrabayı ziyaret edip
gözeten, onun kadar çok sadaka veren ve verdiği sadakada ve Allah'a yaklaşmaya
vesile olan her türlü hayır işlerinde nefsini onun kadar horlayan yoktu. Ancak
sert mizacından dolayı bir parlaması vardı ki ondan da çabuk dönerdi. Zeynep
Allah Resulü'nün huzuruna girmek için izin istedi. Allah Resulü de, Fatıma'nın
girdiği zaman ki halde, örtüsü içinde Aişe ile beraber bulunuyordu. Allah Resulü
ona izin verdi. Zeynep içeriye girince: Ey Allah'ın Resulü! Kadınların beni sana
gönderdiler. Onlar senden Ebu Kuhafe kızı hakkında âdil davranmanı istiyorlar,
dedi. Sonra benim hakkımda atıp tuttu ve aleyhime uzun uzun konuştu. Ben de
Allah Resulü'nü gözetiyor ve Zeyneb'e cevap vermem hususunda bana izin verecek
mi diye gözüne bakıp duruyordum. Zeynep konuşmasına devam etti. Nihayet anladım
ki, Allah Resulü, benim Zeyneb'e karşı kendimi savunmamı kerih görmeyecek. Ben
Zeynep hakkında konuşmaya başlayınca, ona yaptığım hücumda kendisine aman
vermedim. Bunun üzerine Allah Resulü gülümseyerek: "Bu, Ebu Bekr'in kızıdır"
buyurdular.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4472
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü bakınıyor ve Aişe'nin nöbet günü gecikti düşüncesiyle: "Bugün
neredeyim, yarın nerede olacağım?" diyordu. Benim günüm gelince, Allah O'nun
ruhunu benim ciğerimle boğazım arasında aldı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4473
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) bir sefere çıkmak istediğinde eşleri arasında kura çekerdi.
Bir seferde kura Aişe ile Hafsa'ya çıktı. İki kadın Allah Resulü'nün maiyetinde
beraberce yola çıktılar. Allah Resulü gece olunca Aişe ile birlikte yürür ve
onunla konuşurdu. Bir gün Hafsa, Aişe'ye Bu gece sen benim deveme binsen, ben de
senin devene binsem de sen görmediklerini görsen, ben de görmediklerimi görsem
olmaz mı? dedi. Aişe: Peki diye cevap verdi. Bunun üzerine Aişe Hafsa'nın
devesine, Hafsa da Aişe'nin devesine bindi. Allah Resulü Aişe'nin devesine
geldi. Üzerinde Hafsa bulunuyordu. Allah Resulü Hafsa'ya selam verdi. Sonra onun
beraberinde yola devam etti. Nihayet bir yerde indiler. Aişe Allah Resulü'nü
kaybettiği için kıskançlığa kapıldı. Durak yerinde indiklerinde Aişe ayağını
izhir otlarının arasına soktu ve: Ey Rabbim! Bana bir akrep ya da yılan musallat
et de beni soksun. Ben Allah Resulü'ne bir şey söyleyemiyorum! demeye başladı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4477
Enes b. Malik (r.a.)
Allah Resulü'nden (a.s.) şunları işittiğini söylemiştir: "Aişe'nin sair
kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere karşı üstünlüğü gibidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4478
Hz. Aişe (r.ah.)
Hz. Peygamber (a.s.) bana: "Cibrîl sana selam ediyor" dedi. Ben de: Ve
aleyhi's-selamu ve rahmetullah (Selam ve Allah'ın rahmeti onun üzerine de olsun)
dedim, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4479
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayet ettiğine göre:
Onbir kadın bir yerde oturmuşlar ve kocalarının durumlarından bir şey
saklamamaya dair aralarında söz verip anlaşmışlar. Birinci kadın: Benim kocam
sarp bir dağ başındaki arık bir deve etidir. Kolay değil ki çıkılsın, semiz
değil ki götürülsün! demiş. İkinci kadın: Kocamın hâlini ifşa edemem. Korkarım
ki onları bitiremem. Çünkü onu söyleyecek olsam irisini ufağını sayıp dökmek
zorunda kalacağım, demiş. Üçüncü kadın da: Benin zevcim, upuzundur. Konuşursam
beni boşar, susarsam beni terkeder, demiştir. Dördüncü kadın ise: Kocam Tihame
gecesi gibidir. Ne sıcaktır ne soğuk. Ondan ne korkulur ne de bıkılır, demiştir.
Beşinci kadın: Benim kocam evine geldiğinde sanki bir parstır. Evden çıkınca da
bir arslan kesilir. Güvendiği şeyi sormaz, dedi. Altıncı kadın: Kocam yerken
siler süpürür, içerken de kurutur. Yatarken yorganına bürünür, (evin bir
köşesinde tek başına uyur). Benim üzüntümü anlamak için elbiseme elini sokmaz,
demiş. Yedinci kadın da: Kocam erlik vazifesini yerine getirmekten aciz ve işini
bilmez ahmak bir kişidir. Her dert onu bulur. Baş yarığı mı dersin yahut kol
kırığı mı istersin; ya da her ikisini de senin için bir araya toplayıversin,
demiştir. Sekizinci kadın: Eşimin kokusu hoş kokulu bir bitki gibi, teni de
tavşandır, dedi. Dokuzuncu kadın: Kocamın evinin direği yüksek, kını uzundur.
Ocağının külü çok, evi de meclise yakındır, dedi. Onuncu kadın da: Zevcim
maliktir, hem ne malik! Hayalinizden geçen her hayra sahiptir. Onun çok oturan,
az dolaşan bir sürü develeri vardır. Develer ud sesi duyunca boğazlanacaklarını
anlarlar, demiştir. Onbirinci kadın ise: Kocam Ebu Zera'dır. Ama ne Ebu Zera
Mücevherden kulaklarımı şakırdattı. Pazularım yağla doldu. Beni sevindirdi,
benim de gönlüm ferah oldu. O beni dağ başında küçük bir koyun sürüsü sahibinde
buldu. Sonra beni atları kişneyen, develeri böğüren, harman döğen, daneler
savuran bir aileye kattı. Şimdi ben onun yanında konuşurum, horlanmam; uyuyor,
sabahlıyorum; içiyor, kanıyorum, demiştir. (Devam ederek:) Ebu Zera'nın anası da
var. Ebu Zera'nın anası ne kadındır, bilir misiniz? Onun ambarları gayet büyük,
evi de geniştir... Ebu Zera'nın oğlu da ne Ebu Zera'nın oğlu! Onun yatağı,
soyulmuş hurma lifi gibidir. Onu bir kuzunun budu doyurur. Ebu Zera'nın kızı! Ne
Ebu Zera'nın kızı! Ne terbiyeli kızdır, birlir misiniz? Babasına, anasına
itaatlıdır. O, elbisesini doldurur; akranlarını çatlatan cinsten... Ebu Zera'nın
cariyesi, Ebu Zera'nın ne cariyesi ama? Laflarımızı yaymaz. Yiyeceğimizi döküp
saçmaz. Evimizi de kuş yuvasına çevirmez, temiz tutar. Ümmü Zera anlatmaya devam
ederek şöyle der: Bir gün Ebu Zera evden çıktı. Her tarafa süt tulumları konmuş,
çalkanmakta idi. Yolda bir kadına rasgeldi. Kadının yanında pars gibi iki çocuğu
vardı. Böğürlerinin altındaki iki nar tanesiyle oynuyorlardı. Beni boşayıp onu
nikâhladı. Ondan sonra ben eşraftan bir adamla evlendim. O da şimşek gibi bir
ata biner, Hatt yapımı mızrağını alırdı. Akşam üstü birçok deve getirirdi. Her
hayvandan bana bir çift verirdi. Bu kocam da bana: Ey Ümmü Zera! İstediğin gibi
ye; akrabana da ver derdi. Bununla beraber ben onun bana verdiği her şeyi
toplasam, Ebu Zera'nın en küçük kabını bile dolduramaz. Aişe der ki: Allah
Resulü (a.s.) bana: "Ben senin için Ümmü Zera'ya nisbetle Ebu Zera gibiyim"
buyurdular.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4481
Misver b. Mahreme (r.a.)
Allah Resulü'nü (a.s.), minberde şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Hişam
b. Muğira oğulları kendi kızlarını Ebu Talib'in oğlu Ali'ye nikâhlamak için
benden izin istediler. Ben onlara izin vermiyorum. Sonra yine izin vermem, sonra
yine izin vermem. Ancak Ebu Talib'in oğlu benim kızımı boşayıp onların kızı ile
evlenmek isterse (olur). Çünkü kızım Fatıma ancak benden bir parçadır. Ona şüphe
veren şey beni de şüphelendirir, ona eziyet veren şey bana da eziyet verir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4482
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) kızı Fatıma'yı yanına çağırıp bir şeyler fısıldadı ve Fatıma
ağladı. Sonra Allah Resulü kızına bir şeyler daha fısıldayınca, bu defa Fatıma
güldü. Aişe, Fatıma'ya Allah Resulü sana neler fısıldadı ki ağladın, sonra
tekrar bir şeyler söyledi, güldün? diye sordum. Fatıma: O, bana fısıldayarak
öleceğini haber verdi. Ben de ağladım. Sonra yine gizlice, ailesinden ilk olarak
ardından benim takip edeceğimi söyledi. Bundan dolayı da güldüm, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4486
Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle söylemiştir:
Cibrîl'in (a.s.) Allah'ın Peygamber'ine geldiğini haber aldım. Bu sırada
Peygamber'in yanında Ümmü Seleme bulunuyordu. Cibrîl Peygamber'le konuşmaya
başladı. Sonra kalkıp gitti. Allah'ın Peygamber'i, Ümmü Seleme'ye Bu kimdir?
diye sordu. Yahut nasıl dediyse öyle dedi. Ümmü Seleme: Bu Dıhye'dir dedi. Ümmü
Seleme yine şöyle dedi: Allah'a yemin ederim ki Allah Peygamberinin Cibrîl ile
bizim haberimizi sahabelere haber vermek üzere irat ettiği hutbesini işitinceye
kadar ben Cibrîl'i kesinlikle Dıhye sanmıştım. (Ravi): Ümmü Seleme'ye böyle
veyahut buna benzer bir söz söyledi, dedi. Ben, Ebu Osman'a: Sen bunu kimden
duydun? diye sordum. Usame b. Zeyd'den dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4489
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.): "Sizin (ölümümden sonra) bana en çabuk kavuşacak olanınız,
eli uzun olanınızdır" buyurdu. Aişe dedi ki: Bu söz üzerine kadınlar, hangisinin
kolu daha uzundur diye ölçmeye başladılar. Yine Aişe dedi ki: İçimizde kolu en
uzun olanımız Zeynep idi. Çünkü o kendi el emeği ile çalışır, sadaka verirdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4490
Enes b. Malik (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) zevceleri dışında Ümmü Suleym'in yanından başka hiç bir
kadının yanına girmezdi. Peygamber Ümmü Suleym'in yanına girerdi. Bir gün
Peygamber'e bunun sebebi soruldu da Peygamber: "Ben Ümmü Suleym'e çok acıyorum,
çünkü onun kardeşi benim beraberimde şehit oldu!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4493
Cabir b. Abdullah (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.)
şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Bana Cennet gösterildi. Orada Ebu Talha'nın
karısını gördüm. Sonra da önümde bir ayak hışırdaması işittim, bir de baktım ki
Bilâl imiş."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4495
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle söylemiştir:
Allah Resulü (a.s.) bir sabah namazında Bilâl'e "Ey Bilâl! İslâm'da işlediğin ve
senin nazarında en karşılığını beklediğin amelini bana söyle. Çünkü ben bu gece
Cennette önümde senin ayakkabılarının sesini işittim," buyurdu. Bilâl Ben
İslâm'da gecenin veya gündüzün herhangi bir anında tertemiz paklanıp bu
temizlikle Allah'ın bana takdir ettiği kadar namaz kılmamın dışında daha fazla
menfaatini beklediğim bir amel yapmadım, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4497
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Ben kardeşim ile beraber Yemen'den geldiğim zaman bir müddet bekledik. Bu esnada
İbn Mesûd ile annesinin Allah Resulü'nün yanına çok girip çıkmaları ve onunla
çok irtibatta bulunmalarından dolayı biz bu ikisini Allah Resulü'nün ev
halkından zannederdik.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4499
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır:
Bana kimin kıraatı üzere okumamı emredersiniz? Yemin ederim ki ben Resulüllah'ın
(a.s.) huzurunda yetmiş kadar sure okumuşumdur. Gerçekten Allah Resulü'nün
sahabeleri, benim Allah'ın Kitabını en iyi bilenleri olduğumu bilirler. Eğer
benden daha iyi bilen birinin mevcudiyetini bileydim, muhakkak ona giderdim,
ravi Şakik Muhammed'in sahabeleri içinde oturmuştum. Bu sözleri reddeden ve İbn
Mesûd'u ayıplayan kimseyi işitmedim, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4502
Abdullah b. Amr'ın (r.a.) rivayetinde Mesruk şöyle anlatır:
Bizler Abdullah b. Amr'a gelirdik de onunla konuşurduk. İbn Numeyr Onun yanında
konuşurduk demiştir. Bir gün Abdullah b. Mesûd'u anmıştık. Bunun üzerine
Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle dedi: Öyle birini zikrettiniz ki Allah Resulü'nden
(a.s.) işitmiş olduğum bir şeyden sonra artık onu hâlâ seviyorum. Allah
Resulü'nü şöyle buyururken işittim: "Kur'an'ı dört kişiden alınız: İbnu Ümmi
Abd'den Allah Resulü söze İbn Mesûd'dan başladı Muaz b. Cebel'den, Ubey b.
Kaab'dan ve Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim'den."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4504
Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) zamanında Kur'an'ı dört zat ezberlemişti ki bunların hepsi
de Ensar'dandı Muaz b. Cebel, Ubey b. Kaab, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4507
Cabir b. Abdullah (r.a.)
Allah Resulü (a.s.), Sa'd b. Muaz'ın cenazesi cemaatin önlerinde bulunurken: "Bu
cenaze için Rahmanın arşı titremiştir" buyurdu, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4511
Bera'nın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü'ne ipekten yapılmış bir elbise hediye edildi. Allah Resulü'nün
sahabeleri elbiseye dokunmaya ve onun yumuşaklığına hayret etmeğe başladılar.
Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Siz bunun yumuşaklığına mı şaşıyorsunuz?
Sa'd b. Muaz'ın Cennetteki mendilleri bundan daha hayırlı ve daha yumuşaktır"
buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4514
Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü'ne ince ipekten yapılmış bir cübbe hediye edildi. Allah Resulü ise
ipek kullanmayı yasaklıyordu. İnsanlar bu duruma şaşırdılar. Bunun üzerine Allah
Resulü (a.s.): "Muhammed'in nefsi elinde olan (Allah)a yemin ederim ki Sa'd b.
Muaz'ın Cennetteki mendilleri bundan daha güzeldir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4515
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır:
Uhud harbi olduğu zaman babam örtülü olarak getirildi. Müsle yapılmıştı (burun,
kulak gibi azaları kesilmişti). Ben üstündeki örtüyü kaldırmak istedim. Kavmim
beni bundan nehyetti. Sonra tekrar örtüyü kaldırmak istedim. Kavmim yine beni
nehyetti. Derken örtüyü, ya Allah Resulü kaldırdı, yahut emretti de kaldırıldı.
Bu sırada ağlayan veya feryat eden bir kadın sesi işitti. Bunun üzerine: "Bu
kadın kimdir?" diye sordu. Oradakiler: Amr'ın kızı, yahut kız kardeşidir
dediler. Allah Resulü (a.s.): "Niçin ağlıyorsun? Kaldırılana kadar melekler onu
kanatları ile gölgelendirip duruyorlar ya" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4517
Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır:
Biz, haram ayı helal kıldıkları için kavmimiz olan Ğıfar kabilesinden ayrıldık.
Ben, kardeşim Uneys ve annemizle birlikte yola çıkıp dayımız olan birine misafir
olduk. Dayımız bizlere ikram etti ve ihsanda bulundu. Derken dayımızın kavmi
bize haset etti ve: Sen ailenin yanından dışarıya çıktığında Uneys onlara
muhalefet etti dediler. Dayımız geldi ve hakkımızda söylenen sözleri bize
söyledi. Ben de dayımıza: Bize yaptığın iyiliklerin hepsini berbat ettin. Bundan
sonra seninle bir araya gelinmez, dedim. Hemen develerimizi yanaştırıp
üzerlerine bindik. Bu sırada dayımız elbisesine bürünerek ağlamağa başladı. Biz
yola çıktık ve nihayet Mekke yakınlarında konakladık. Derken Uneys, deve
sürümüze karşılık bir o kadar deve için şiir müsabakasına girdi. İkisi de kâhine
geldiler. Neticede kâhin Uneys'i daha üstün gördü. Bunun üzerine Uneys bizim
deve sürümüzü, beraberinde bir mislini daha ilâve ederek getirdi. Ebu Zerr,
ravisi olan ben Abdullah b. Samit'e: Ey kardeşimin oğlu! Ben Allah Resulü'ne
kavuşmamdan üç sene önce namaz kılmışımdır dedi. Kime? diye sordum. Allah'a,
dedi. Nereye doğru yöneliyordun? dedim. Rabbim beni nereye çevirirse oraya
doğru. Yatsı namazını kılıyordum, gecenin sonu geldiği zaman ta güneş üzerime
vuruncaya kadar bir örtü gibi serilir kalırdım. Bir defa Uneys Benim Mekke'de
bir işim var, sen benim işlerimi de gör dedi. Müteâkiben Uneys yola çıkıp
Mekke'ye gitti. Oradan dönmekte biraz gecikti. Sonra geldi. Ben kendisine: Ne
yaptın? diye sordum. Uneys: Mekke'de senin dininde olan bir adamla karşılaştım.
O, Allah'ın kendisini Peygamber olarak gönderdiğini söylüyor dedi. Ben: Ya
insanlar onun hakkında ne diyorlar? dedim. Uneys: Şairdir, kâhindir, sihirbazdır
diyorlar dedi. Uneys de şairlerden biri idi. Uneys Gerçekten ben kâhinlerin
sözünü işitmişimdir. Onun sözü kâhinlerin sözü değildir. Onun sözünü şiir
çeşitlerine tatbik ettim. Fakat benden sonra ona şiir demeye hiçbir kimsenin
dili varmaz. Allah'a yemin ederim ki o muhakkak doğru sözlü bir kimsedir.
Ötekiler ise yalancıdırlar dedi. Ebu Zerr dedi ki: Bu sefer sen benim buradaki
işlerime bak da ben gidip onu göreyim dedim. Müteâkiben Mekke'ye geldim.
Mekkelilerden zayıf bir adam buldum ve ona: Kendisine Sabii dediğiniz kimse
nerededir? diye sordum. Beni işaret ederek: İşte sabii! dedi. Bunun üzerine
Mekke vadisinin ahalisi bütün kezek ve kemiklerle bana hücum ettiler. Nihayet
ben bayılarak yere kapandım. Sonra kendime gelip de kalktığım zaman sanki
kıpkırmızı olmuş dikili taşlar gibiydim. Hemen zemzeme geldim; üzerimden kanları
yıkadım ve suyundan içtim. Yemin olsun ki kardeşim oğlu, geceli gündüzlü otuz
gün orada kaldım. Zemzem suyundan başka bir yiyeceğim yoktu. Bununla beraber ben
semizlendim, hatta karnımın etleri bükülüp katlandı. Ben karnımda açlık zafiyeti
hissetmedim. Mehtaplı bir gecede Mekke halkı yatıp uyudukları ve Kâbe'yi hiç
kimsenin tavaf etmediği bir sırada Mekkelilerden iki kadın gördüm. Onlar İsaf ve
Naile putlarına dua ediyorlardı. Tavafları sırasında benim yanıma geldiler. Ben:
Siz bunların birini diğerine nikâh edin dedim. Fakat onlar sözlerinden
vazgeçmediler. Tekrar benim yanıma geldiklerinde: Odun gibi şey! yalnız ben
kinaye söylemiyorum, dedim. Bunun üzerine kadınlar velvele kopararak: Keşke
neferlerimizden biri burada olsaydı, deyip gittiler. Derken Allah Resulü ile Ebu
Bekr yukardan aşağıya inip gelirlerken bu iki kadınla karşılaştılar. Allah
Resulü: "Size ne oldu?" diye sordu. Kadınlar: Kâbe ile örtüsü arasında dinsiz
var, dediler. Allah Resulü: "O size ne söyledi?" buyurdu. Kadınlar: O bize karşı
ağza alınmayacak bir laf etti dediler. Allah Resulü geldi, Hacer-i Esved'i
istilâm etti. Arkadaşı ile beraber Beyti tavaf ettikten sonra namazını kıldı.
Allah Resulü namazını bitirince Ebu Zerr es-Selamu aleyke ya Resulüllah! diyerek
onu İslâm selamı ile selamlayan ilk kişi oldum. Allah Resulü: "Ve aleyke ve
rahmetullah" diyerek selamımı aldıktan sonra: "Sen kimsin?" diye sordu. Ğıfar
kabilesindenim dedim. Allah Resulü elini kaldırdı ve parmaklarını alnının
üzerine koydu. Ben içimden: Allah Resulü benim Ğıfar kabilesine mensup olmamdan
hoşlanmadı dedim ve elini tutmaya davrandım. Arkadaşı beni bundan menetti. O
şüphesiz Peygamber'i benden daha iyi biliyordu. Sonra Peygamber başını kaldırdı
ve arkasından: "Ne zamandan beri buradasın?" dedi. Geceli gündüzlü otuz gündür
buradayım, dedim. Öyle ise seni kim doyuruyordu? buyurdu. Benim zemzem suyundan
başka yiyeceğim yoktu. Böyle iken semizledim. Hatta karnımın etleri katlanıp
büküldü. Karnımda açlık zaafı da hissetmiyorum dedim. Allah Resulü: O gerçekten
mübarektir; yemek gibi doyurucudur, buyurdu. Ebu Bekr Ey Allah'ın Resulü! Bu
gece onu doyurmak için bana izin ver dedi. Müteâkiben Ebu Bekr ve Allah Resulü
yürüdüler. Ben de onlarla birlikte yürüdüm. Nihayet Ebu Bekr bir kapı açtı ve
bizim için Taif'in kuru üzümünden avuçlamaya başladı. İşte bu kuru üzüm benim
yediğim ilk yemek oldu. Sonra orada kaldığım kadar kaldım. Sonra Allah Resulü'ne
geldim. Allah Resulü: Bana gerçekten hurmalık bir yer gösterdi. Ben oranın
Yesrib'den başka bir yer olacağını zannetmiyorum. Sen benim adıma kendi kavmine
tebliğ eder misin? Umulur ki Allah senin sayende onlara fayda verir, onlar
hakkında da sana karşılığını verir, buyurdu. Sonra Uneys'e geldim: Ne yaptın?
diye sordu. Şunu yaptım ki, müslüman oldum ve tasdik ettim, dedim. Uneys: Ben
senin dinine karşı değilim. Zira ben de müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi.
Ardından annemize geldik. O da: Ben sizin dininize karşı değilim. Çünkü ben de
müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi. Bunun üzerine develerimize binerek
kavmimiz Ğıfar'a geldik. Onların da yarısı müslüman oldu. Onlara Eyma b. Rahada
Ğıfari imam oluyordu. Bu zat onların reisleri idi. Ğıfar kabilesinin yarısı da:
Biz Allah Resulü Medine'ye geldiği zaman müslüman oluruz dediler. Nihayet Allah
Resulü Medine'ye gelince hakikaten onların geri kalan yarısı da müslüman oldu.
Derken Eslem kabilesi geldi ve onlar da: Ey Allah'ın Resulü! Bunlar bizim
kardeşlerimizdir. Onların müslüman oldukları hususlarda biz de müslüman oluruz,
diyerek müslüman oldular. Bunun üzerine Allah Resulü:" Ğıfar! Allah ona mağfiret
eylesin! Eslem'e de Allah selamet versin!" buyurdular.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4520
Cerir b. Abdullah (r.a.)
İslâm'a girdiğimden beri hiçbir vakit Allah Resulü (a.s.) beni huzuruna
girmekten menetmedi. Beni gördüğünde de muhakkak gülmüştür, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4522
İbn Abbas (r.a.) şunları söylemiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) abdesthaneye gitti. Ben de kendisine su bıraktım. Heladan
çıkınca: "Bunu kim koydu?" diye sordu. Zuheyr'in rivayetinde: İbn Abbas dediler;
Ebu Bekr'in rivayetinde ise ben: İbn Abbas dedim. Allah Resulü: "Allahım! onun
anlayışını artır!" buyurdular.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4526
İbn Ömer (r.ahm.) şöyle anlatır:
Uyku esnasında bir rüya gördüm. Güya elimde ipekten dokunmuş kalın bir kumaş
parçası bulunuyordu. Ben Cennetten bir yer istemeye göreyim, hemen oraya uçardı.
Ben bu rüyamı Hafsa'ya anlattım. Hafsa da Peygamber'e arzetti. Peygamber (a.s.):
"Ben Abdullah'ı iyi bir kimse olarak görüyorum" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4527
Enes'in (r.a.) rivayetinde Ümmü Süleym
Ey Allah'ın Resulü! Enes hizmetçindir. Onun için Allah'a dua buyurunuz, demiş.
Allah Resulü (a.s.) da: "Allahım! Bu çocuğun malını, evladını çoğalt ve
verdiklerinde kendisine bereket ihsan eyle!" diye dua etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4529
Enes b. Malik (r.a.)
şöyle söylemiştir: Ben çocuklarla beraber oyun oynarken Allah Resulü (a.s.)
benim yanıma geldi ve bize selam verdi ve beni bir işe yolladı. Bu yüzden ben
annemin yanına dönmekte geciktim. Geldiğim zaman annem bana: Nerede kaldın? diye
sordu. Ben de: Allah Resulü beni bir iş için göndermişti dedim. Annem: Allah
Resulü'nün bu işi ne idi? diye tekrar sordu. Ben: O, bir sırdır dedim. Annem:
Sakın Allah Resulü'nün sırrını hiçbir kimseye söylemeyesin! dedi. Enes, Sabit'e:
Vallahi eğer bunu bir kimseye söyleyecek olsaydım, sana söylerdim ey Sabit!
demiş.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4533
Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.)
Allah Resulü'nün, Abdullah b. Selam dışında yürüyen bir canlı için, "Bu
Cennettedir," buyurduğunu işitmedim, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4535
Abdullah b. Selam'ın (r.a.) rivayetinde Kays b. Ubad şöyle anlatır:
Medine'de bir takım insanların arasında bulunuyordum. Aralarında Peygamberin
bazı sahabeleri de vardı. Derken yüzünde huşu eseri bulunan birisi geldi.
Cemaatten biri: İşte bu Cennet ehlinden bir kimsedir, işte bu Cennet ehlinden
bir kimsedir dedi. O zat, uzatmadan iki rekât namaz kıldı, sonra dışarıya çıktı.
Ben de peşine düştüm. Evine girdi, ben de girdim. Bir süre konuştuk. Bana
ısınınca ona: Sen insanların yanına girdiğin zaman bir kimse senin hakkında
şöyle şöyle söyledi dedim. Abdullah b. Selam şöyle dedi: Sübhanallah! Hiç bir
kimseye bilmediği şeyi söylemesi yakışmaz. Bunu niçin söylediğini sana
anlatayım: Ben Allah Resulü (a.s.) zamanında bir rüya gördüm ve onu Allah
Resulü'ne anlattım. Şöyle ki: Rüyamda kendimi bir bahçe içinde gördüm. Abdullah,
(o bahçenin genişliğini, çimenlerini ve yeşilliklerini zikretti) Bahçenin içinde
demirden bir direk vardı. Bu direğin alt tarafı yerde, yukarısı gökte idi.
Tepesinde bir kulp vardı. Bana: Haydi bu direğe çık denildi. Ben: Yapamam,
dedim. Bunun üzerine yanıma bir minsaf geldi. (Ravi Abdullah b. Avn Mınsaf,
hizmetçi demektir dedi). Ve arkamdan elbisemi tutup yukarı kaldırdı. Abdullah b.
Selam, onun kendisini arkasından kaldırışını eliyle tarif etmiş Bunun üzerine
ben direğin ta tepesine kadar çıktım ve kulpu yakaladım. Bana: İyi tut, denildi.
Bir de uyandım ki kulp elimdedir. Bu rüyamı Allah Resulü'ne anlattım. Peygamber:
"O bahçe İslâm'dır. Direk de İslâm'ın direğidir. O kulp da Urve-i Vuska'dır. Sen
vefat edinceye kadar İslâm üzere kalacaksın" buyurdu. Ravi: İçeriye gelen huşulu
adam Abdullah b. Selam'dı dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4536
Hassan b. Sabit'in (r.a.) rivayetinde Sait b. Museyyib şöyle anlatır:
Bir kere Hassan b. Sabit mescitte şiir okurken Ömer yanına uğradı. Bunun üzerine
Hassan: Ben bu mescitte senden daha hayırlısı varken de şiir okurdum, dedi.
Sonra Hassan Ebu Hureyre'ye dönerek: Allah aşkına sana sorarım. Sen Allah
Resulü'nün Hassan'a: "Benim adıma sen cevap ver!" dediğini ve: "Allahım! Onu
Ruhul Kuds ile destekle" buyurduğunu işittin mi? dedi. O da: Allahım! evet,
dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4539
Berâe b. Azib (r.a.)
Allah Resulü'nü (a.s.) Hassan b. Sabit'e "Sen de onları hicvet ya da onlara
hücum et; Cibrîl seninle beraberdir" buyururken işittiğini söylemiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4541
Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Urve şöyle anlatır:
Hassan b. Sabit, Aişe aleyhine çok konuşanlardan idi. Bundan dolayı ben de ona
sövdüm. Bunun üzerine ben: Ey bacımın oğlu! Onu bırak. Çünkü Allah Resulü'nü
(a.s.) müdafaa ederdi, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4542
Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre:
Hassan Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan'a hicvedip kötülemek hususunda bana izin
ver, dedi. Allah Resulü (a.s.): Benim akrabalığım varken nasıl olacak? buyurdu.
Hassan da: Seni kerim kılan Allah'a yemin ederim ki, seni onlardan tereyağından
kıl çeker gibi çeker çıkarırım, dedi. Ardından Hassan şu kasidesini söyledi:
Muhakkak şerefin en yükseği Haşim oğullarında, Mahzum kızının oğullarındadır.
Senin baban ise köledir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4544
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Siz zannediyorsunuz ki Ebu Hureyre Allah Resulü'nden çok hadis rivayet ediyor.
Varılacak yer Allah'ın huzurudur. Ben fakir bir adam idim. Muhacirler çarşılarda
alışverişle meşgul olurlarken, Ensar da mallarının başında dururken, ben karın
tokluğuna Allah Resulü'ne hizmet ediyordum. Bir gün Allah Resulü: "Kim
elbisesini açıp yayarsa artık benden işittiği hiçbir şeyi asla unutmayacaktır"
buyurdu. Bunun üzerine ben Allah Resulü sözünü bitirinceye kadar hemen elbisemi
yaydım. Sonra da onu kendime doğru toplayıp dürdüm. Bir daha kendisinden işitmiş
olduğum hiçbir şeyi unutmadım.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4547
Hz. Aişe (r.ah.) Urve b. Zübeyr'e hitaben şöyle demiştir:
Ebu Hureyre sana hayret vermiyor mu? Geldi odamın yanı başına oturdu da
Peygamberden hadis söylüyor ve bunu bana da işittiriyordu. Ben de nafile namaz
kılıyordum. Ben namazımı bitirmeden gitti. Eğer ona yetişseydim O'nu red
edecektim. Çünkü, Allah Resulü (a.s.) sizin yaptığınız gibi sözü uzatmazdı,
demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4548
Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) benimle Zubeyr ve Mikdad'ı gönderdi ve: "Hemen Hah bahçesine
gidin. Orada mahfe içinde yolcu bir kadın var. Yanında da bir mektup vardır. O
mektubu ondan alın," buyurdu. Biz hemen çıktık, atlarımızı koşturarak bahçeye
vardık. Hakikaten orada kadınla karşılaştık. Kadına: Mektubu çıkar dedik. Kadın:
Yanımda mektup yoktur dedi. Biz kadına: Ya mektubu çıkarırsın, yahut da elbiseni
soyunursun dedik. Bunun üzerine kadın mektubu örülü saç bağları arasından
çıkardı. Biz de onu Allah Resulü'ne getirdik. Bu mektubta: "Hatıb b. Ebu
Beltea'dan, Mekkeli müşriklerden bazı insanlara!" deniliyor, onlara Allah
Resulü'nün bazı işlerini haber veriyordu. Bunun üzerine Allah Resulü: Ey Hatıb!
Bu ne? diye sordu. Hatıb: Ey Allah'ın Resulü! Üzerime varmakta acele etme. Ben
Kureyş içinde alâkası olan bir kimseyim. (Ravi Süfyan Onların müttefiki idi,
fakat Kureyş'ten değil idi dedi). Maiyetinde bulunan Muhacirlerin Mekkelilere
akrabalıkları vardır. Mekke'deki ailelerini o sebeple himaye ederler. Benim ise
Mekkelilere nesep bakımından münasebetim olmadığı için, yakınlarımı himaye
edecek bir dost kazanmak istedim. Yoksa ben bunu ne bir küfür, ne dinimden
dönmek, ne de İslâm'dan sonra kâfirliğe razı olmak için yaptım, dedi. Peygamber
de: Doğru söyledi, buyurdu. Ömer Ey Allah'ın Resulü! Beni bırak da şu münafığın
boynunu vurayım! dedi. Allah Resulü de: Hatıb, Bedr gazasında hazır bulundu. Ne
biliyorsun, Allah'ın Bedr ehli hakkında bir bildiği var ki onlara: Dilediğinizi
yapın, sizi affettim, buyurdu. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah: Ey iman
edenler, düşmanımı ve düşmanınızı dost edinmeyin!ayetini indirdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4550
Ebu Musa (r.a.) şöyle söylemiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke ile Medine arasındaki Cirane mevkiine indiğinde ben
onun yanında idim. Yanında Bilâl da vardı. Bu sırada Allah Resulü'ne bir bedevi
geldi ve: Ey Muhammed! Bana yaptığın vaadi hâlâ yerine getirmeyecek misin? dedi.
Allah Resulü ona: Müjde! buyurdu. Bedevi Arab da Allah Resulü'ne: Bana karşı bu
"müjde" sözünü çok söyledin dedi. Bunun üzerine Allah Resulü kızgın bir şekilde
Ebu Musa ile Bilâl'e dönerek: Bu adam müjdeyi reddetti. Sizler kabul ediniz,
buyurdu. Onlar derhal: Kabul ettik ya Resulüllah! dediler. Sonra Allah Resulü
içi su dolu bir kap istedi, bu kap içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. İçine
püskürdü. Sonra Ebu Musa ile Bilâl'e: Bundan içiniz ve yüzlerinize,
göğüslerinize serpiniz, size müjdeler olsun, buyurdu, Ebu Musa ile Bilâl de su
kabını aldılar ve Allah Resulü'nün emrettiğini yaptılar. Ümmü Seleme perde
arkasından: Kabınızın içindekinden annenize de bırakınız! diye seslendi. Bunun
üzerine onlar, o sudan bir miktar da Ümmü Seleme'ye bıraktılar.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4553
Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Huneyn gazasından döndükten sonra, Ebu Âmir'i bir fırka
asker üzerine kumandan yaparak Evtas'a gönderdi. Ebu Âmir, Dureyd b. Sımme ile
karşılaştı. Dureyd öldürüldü. Askerlerini de Allah hezimete uğrattı. Ebu Musa
rivayetine devam ederek dedi ki: Allah Resulü beni de Ebu Âmir ile beraber
göndermişti. Ebu Âmir dizinden vuruldu. Cuşem oğullarından bir adam ok atıp
dizine isabet ettirmişti. Ben hemen Ebu Âmir'in yanına koştum ve: Ey amca! Sana
kim ok attı? diye sordum. Ebu Âmir Ebu Musa'ya Benim katilim şudur; görüyor
musun, işte beni o vurdu, diye işaret edip gösterdi. Ben hemen katile doğru
yönelip koştum ve ona yetiştim. Katil beni görünce dönüp kaçmaya başladı. Ben
onun peşine düştüm: Utanmıyor musun? Sen Arap değil misin? Yerinde dursana? diye
demeye başladım. Adam kaçmaktan vazgeçti: Biribirimizle karşı karşıya geldik.
Her ikimiz de kılıçlarımızla vuruşmaya başadık. Nihayet ona kılıcımla bir darbe
indirip öldürdüm. Sonra Ebu Âmir'in yanına döndüm ve: Allah senin düşmanını
öldürdü dedim. Amcam bana: Şu oku dizimden çek, çıkar dedi. Ben de hemen o oku
çıkardım. Fakat okun yerinden pek çok kan boşandı. Bana: Ey kardeşim oğlu! Allah
Resulü'ne git ve ona benden selam söyle de ona: Ebu Âmir sana "benim için
Allah'tan mağfiret isteyiver" diyor de! dedi. Ebu Âmir beni, kendi yerine
kumandan yaptı. Ve az bir zaman yaşadıktan sonra vefat etti. Ben peygamber'in
yanına dönüp geldiğimde, huzuruna girdim. Allah Resulü bir ev içinde, hurma
dallarından örülmüş bir divan üzerindeydi. Divanda bir şilte vardı. Hurma dalı
örgüleri Allah Resulü'nün sırtında ve yanlarında iz bırakmıştı. Ben kendisine,
haberlerimizi ve Ebu Âmir'in başına gelenleri bildirip: Allah Resulü benim için
Allah'tan mağfiret istesin! diye vasiyet ettiğini arzettim. Bunun üzerine Allah
Resulü su istedi ve abdest aldı. Sonra ellerini kaldırıp: "Allahım! Kulcağızın
Ebu Âmir'e mağfiret eyle!" diye dua etti. Dua ederken ellerini o kadar kaldırdı
ki ben, iki koltuğunun beyazlığını gördüm. Sonra Allah Resulü: "Allahım! Kıyamet
gününde Ebu Âmir kulunu yarattığın halkın yahut insanların çoğundan üstün kıl!"
niyazında bulundu. Bunun üzerine ben: Ey Allah'ın Resulü! Benim için de mağfiret
dile! diye rica ettim. Peygamber benim için de: "Allahım! Abdullah b. Kays'ın
günahını mağfiret eyle ve onu Kıyamet gününde makbul bir makama koy!" diye dua
etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4554
Ebu Musa'nın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Ben Eşarî cemaatının geceleyin evlerine
girdikleri zaman okudukları Kur'an seslerini pek iyi tanırım. Her ne kadar
gündüzleyin evlerine girdiklerini görmemiş olsam bile onların evlerini yine gece
vakti Kur'an seslerinden bilirim. Onlardan biri de Hakim'dir. O, süvarilere veya
düşmana rastladığı zaman onlara: Arkadaşlarım size burada kendilerini
beklemenizi emrediyor! der."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4555
Ebu Musa (r.a.)
Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Hakikaten Eş'ariler,
gazada azıkları biter yahut Medine'de ailelerinin yiyeceği azalırsa hemen
yanlarındaki erzakı bir örtü içine toplayıp, sonra bir kap içinde (ölçerek)
aralarında eşit surette taksim ederler. Binaenaleyh Eş'ariler bendendir, ben de
Eş'arilerdenim."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4556
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Yemen'de iken Allah Resulü'nün peygamber olarak ortaya çıkışı kulağımıza
geldi. Ben ve iki kardeşim (ki biri Ebu Burde, diğeri de Ebu Rühm'dür, ben
onların en küçüğü idim) kavmimizden elli küsur kişi; ya elli üç veya elli iki
kişi O'nun yanına gitmek üzere yola çıktık. Bir g
|