YOLCULARIN NAMAZI VE BUNUN
KISALTILMASI
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
Ben Allah Resulü (a.s.) ile birlikte korku namazının kılınmasında hazır
bulundum. Bizi iki saf yaptı. Bir saf Allah Resulü'nün arkasında durdu. Düşman
da bizimle kıble arasında bulunuyordu. Peygamber tekbir aldı. Biz de beraberce
tekbir aldık. Sonra (kıraatın ardından) rükuya vardı. Biz de beraberce rükuya
vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Allah
Resulü ve kendisini takip eden halk secdeye gitti. Geride bırakılan saf düşman
karşısında durdu. Peygamber ve kendisini takip eden saf sücudu bitirip kalkınca
gerideki saf secdeye vardı ve kalktılar. Sonra geride bırakılan saf ileri geçti,
öndeki saf da geriye çekildi. Sonra (kıraatın ardından) Peygamber rükuya vardı,
biz de beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce
kaldırdık. Sonra Peygamber ve ilk rekâtı kılarken geride bırakılmış olup şimdi
hemen Peygamber'in ardında bulunan saf secdeye vardılar. Bu sefer geride düşman
karşısında bulunan saf kalktı, Peygamber ile kendisini takip eden saf secdeyi
bitirince geriye bırakılan saf secdeye gidip secde ettiler. Sonra Peygamber
selam verdi, biz de beraberce selam verdik. Cabir Sizin şu muhafızlarınızın,
valilerini (emîrlerini) korumak için yaptıkları gibi, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1387
Sehl b. Ebu Hasme (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) korku zamanında ashabına namaz kıldırdı: Sahabeleri kendi
arkasında iki saf yaptı. Arkasından kendi peşindeki safa bir rekât kıldırdı.
Sonra kalktı, daha arkada bulunanlar bir rekâtı kılıncaya kadar kendisi ayakta
kaldı. Sonra arkadakiler öne geçti ve önlerinde bulunanlar da geriye gittiler.
Allah Resulü yeni gelenlere de bir rekât kıldırdı. Sonra geri çekilenler bir
rekât kılıncaya kadar oturdu, sonra selam verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1389
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü ile beraber bir gazada bulunuyorduk. Nihayet Zatu'r-Rik'a'ya varıp
gölgeli bir ağaç yanına geldiğimizde bu ağacı Allah Resulü'ne bıraktık.
Müteâkiben müşriklerden biri çıkageldi. Allah Resulü'nün kılıcı da bir ağaçta
asılmıştı. Gelen müşrik bedevi, Peygamber'in kılıcını alıp kınından sıyırarak
Allah Resulü'ne: Benden korkar mısın? dedi. Allah Resulü: Hayır korkmam, dedi.
Bedevi: Benim tecavüzümden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Resulüllah: Beni
senden Allah korur, dedi. Bu sırada Allah Resulü'nün sahabeleri (yetişip) onu
tehdit ettiler. Bunun üzerine Bedevi kılıcı kınına soktu ve ağaca astı.
Arkasından namaz için çağrı yapıldı. Allah Resulü bir guruba iki rekât kıldırdı.
Sonra onlar geri çekildiler. Diğer guruba da iki rekât kıldırdı. Ravi: Allah
Resulü'nün dört rekât, cemaatın iki rekât namazı oldu, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1391
Abdullah b. Ömer (r.a.)
Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle derken dinlediğini nakletmiştir: "Herhangi biriniz
Cuma namazına gelmek istediğinde yıkansın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1393
Ömer b. Hattab (r.a.)
"Hz. Peygamber yıkanmayı emrederdi" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1395
Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Sizden birisi Cuma namazına gelirken yıkansın"
buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1396
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Cuma günü yıkanmak her baliğ olana vaciptir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1397
Hz. Aişe validemizin (r.ah.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber zamanında (gerek) Medine'ye yakın menzillerinden ve gerekse,
Medine etrafındaki köylerden Cuma namazında nöbetleşe hazır bulunurlardı.
Sırtlarında yün abalar olduğu halde toz toprak içinde gelirlerdi de vücutlarına
toz toprak siner, bedenlerinden ter kokusu yayılırdı. Benimde yanlarında olduğum
bir sırada bunlardan birisi Hz. Peygamber'in huzuruna geldi. Bunun üzerine Allah
Resulü (a.s.): "Hiç olmazsa bu gününüz (Cuma günü) için iyice yıkanıp
temizlenseniz!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1398
İbn Abbas (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) Cuma günü yıkanma hususundaki sözünü zikretti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1401
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Her hafta gusül edip bütün vücudu yıkamak, (Cumaya giden)
her müslüman üzerine Allah'ın bir hakkıdır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1402
Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Her kim Cuma günü
cünüplükten temizlendiği gibi yıkanıp sonra (ilk vakitte Cuma namazına) giderse
bir deve kurban etmiş gibi, ikinci vakitte giderse bir sığır kurban etmiş gibi,
üçüncü vakitte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi, dördüncü vakitte
giderse bir tavuk sadaka vermiş gibi, beşinci vakitte giderse bir yumurta
tasadduk etmiş gibi sevap kazanır. İmam hutbeye çıkınca Melekler hazır olur,
hutbeyi dinlerler."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1403
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.); "Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına sus desen dahi,
boş konuşmuş, Cumanın sevabını kaçırmış olursun" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1404
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber Cuma gününden bahisle; "Onda öyle bir vakit vardır ki, hiç bir
müslüman kul namazda bulunup ve o saate rast getirip, Yüce Allah'tan bir şey
dilemez ki, Allah ona dilediğini bahşetmesin" buyurmuş ve o vaktin kısa olduğunu
anlatmak için eli ile işaret etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1406
Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Bizler (kitap ehline nazaran) daha sonra gelenleriz.
Kıyamet gününde ise en önde bulunacağız. Çünkü (bizden başka) kendilerine kitap
verilen her ümmet bizden öncedir. Bize ise Kitap onlardan sonra verildi. Birde
Allah'ın bize farz kıldığı şu Cuma günü yok mu! Allah bizleri ona hidayet
buyurdu. Binaenaleyh halk bunda bize tabi olacaktır. Yahudilerin (ibadet günü)
yarın. Hıristiyanların ki ise daha sonraki gündür" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1412
Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır:
"Biz ancak Cuma namazından sonra kaylule (gündüz uykusu) yapar ve yemek yerdik."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1422
Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatır:
"Allah Resulü (a.s.) ile birlikte Güneş (ortadan Batıya) meylettiği zaman Cuma
namazını kılardık. Sonra dönüp giderken gölge yerleri araştırırdık."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1423
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
"Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü tıpkı sizin şimdi yaptığınız gibi ayakta hutbe
okur, sonra oturur, sonra yine ayağa kalkardı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1425
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü ayakta hutbe okuyordu. Bu sırada Şam'dan bir
kervan geldi. İnsanlar o kafileye doğru gittilerde Peygamber'in yanında sadece
oniki kişi kaldı. Bunun üzerine: Onlar bir ticaret veya bir eğlence gördükleri
zaman ona yönelip dağıldılarda seni ayakta bıraktılar...ayeti indirildi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1428
Yaala b. Ümeyye'nin (r.a.) Safvan b. Yaala'dan, Onun da babasından rivayet
ettiğine göre:
Hz. Peygamber'in (a.s.) minberde, Cehennemde seslenirler: Ey Malik!"ayetini
okurken işittiğini haber vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1439
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü hutbe okurken Mescide biri girdi. Peygamber ona:
"Ey filan! Sen namaz kıldın mı?" diye sordu. O da: "Hayır" dedi. Bunun üzerine:
"Kalk da namaz kıl" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1444
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü sabah namazının ilk rekâtında: Elif laam Miim
Tenziilu...(Secde, 32) ve ikinci rekâtta ise: Hel Eta Ale'l-İnsani...(İnsan, 76)
okurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1455
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Cumayı kıldığı zaman evine gider ve orada iki rekât daha namaz kılardı. Sonra
da: "Allah Resulü (a.s.) böyle yapardı" derdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1460
İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Allah Resulü (a.s.), Ebu Bekr, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı
namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, sonra
da hutbeyi okurlardı (Bir defasında) Hz. Peygamber'in (a.s.) hutbeden sonra
(minberden) aşağıya indiğini (cemaatın dağılmaması için) eliyle oturun işareti
yaptığını görür gibiyim. Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını
yara yara kadınların bulundugu yere geldi. Resulü Ekrem: Ey Peygamber! Mümin
kadınlar Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, şartıyla sana biat etmeye
geldikleri zaman.ayetini okuduktan sonra (kadınlara): "Sizler bu biat üzere
sabit misiniz?" diye sordu. İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın: "Evet;
Ey Allah'ın Resulü" dedi. Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
"Öyle ise sadaka verin" buyurdu. Bilâl elbisesini yayarak: "Babam, annem size
feda olsun! Haydi gelin atın" dedi. Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl'in
elbisesi içine atmaya başladılar.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1464
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ramazan Bayramında Peygamber (a.s.) ayağa kalkıp önce namaz kıldırdı. Sonrada
halka hutbe irat etti. Hz. Peygamber hutbeyi bitirince indi ve kadınların yanına
geldi. Bilâl'in eline dayanarak kadınlara öğüt ve nasihatte bulundu. Bu sırada
Bilâl elbisesini açmış, kadınlar da sadakalarını oraya koyuyorlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1466
İbn Abbas (r.a.) ve Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) rivayetinde İbn Cureyc
şöyle dedi:
Atâ'ya İbn Abbas ve Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ne Kurban bayramı günü
nede Ramazan bayramı günü ezan okunurdu. (İbn Cureyc der ki) Sonra bir müddet
geçince Atâ'ya aynı meseleyi sordum. Bana Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi:
Ramazan bayramı günü imam namaza çıkarken, veya çıktıktan sonra namaz için ne
ezan, ne ikamet, ne nida, ve ne de herhangi bir şey vardı. O gün ne nida vardır,
ne ikamet.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1468
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
"Peygamber (a.s.), Ebu Bekr ve Ömer, bunların hepsi de iki bayram namazını
hutbeden önce kıldırırlardı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1471
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.), Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde namaz için namazgâha
giderdi. Orada önce namaza başlardı. Namazı kıldırıp selam verince cemaat, namaz
kıldığı yerde otururken ayağa kalkar ve cemaata dönerdi. Şayet bir müfreze
gönderme durumu veya kendisinin bir başka şeye ihtiyacı varsa bundan bahseder,
gereğinin yapılmasını emrederdi. Hutbesinde: "Sadaka veriniz, sadaka veriniz,
sadaka veriniz" buyururdu. En çok sadaka verenler ise kadınlar olurdu. Daha
sonra namazgâhtan ayrılırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1472
Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
"Hz. Peygamber (a.s.) her iki bayramda da bize, evlenmemiş genç kızları, perde
ehli hanımları namazgâha götürmemizi emretti. Hayızlı kadınlara da müslümanların
namaz kılacakları yerden uzaklaşmalarını emretti."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1473
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Bir defasında yanımda Ensar kızlarından ikisi olduğu halde Ebu Bekr yanıma
geldi. Onlar Buas gününde Ensar'ın yekdiğeri hakkında söyledikleri şiirleri
teğanni ediyorlardı. Ancak bu kızlar şarkı söylemeyi bir meslek edinmemişlerdi.
Ebu Bekr (r.a.), Allah Resulü'nün (a.s.) evinde şeytan mızmarı mı? diyerek beni
azarladı. Bu bir bayram günüydü. (Bunun üzerine) Resulü Ekrem (a.s.): "Ey Ebu
Bekr! Her topluluğun bir bayramı var, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1479
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Habeşliler Allah Resulü'nün (a.s.) yanında mızraklarıyla oyunlar yaptıkları bir
sırada Ömer b. Hattab (r.a.) çıkageldi. Hemen oynayanları uzaklaştırmak için
çakıl taşlarına uzandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Onları bırak oynasınlar ey
Ömer!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1485
Abdullah b. Zeyd Mazini (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Allah Resulü (a.s.) namazgâha gidip yağmur duası yaptı. Kıbleye döndüğü sırada
elbisesini ters çevirdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1486
Enes b.Malik (r.a.)
"Hz. Peygamber'in (yağmur duasında) ellerini koltuklarının beyazlığı görününceye
kadar kaldırdığını gördüm" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1490
Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Bir Cuma günü Hz. Peygamber (a.s.) ayakta hutbe okurken Darul-Kaza tarafında
zamanında mevcut olan kapıdan bir kimse Mescide girdi. Resulüllah'ın karşısına
dikilerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü (a.s.) mallar (hayvanlar) helak oldu,
yollar kapandı. Yüce Allah'a dua et de bize yağmur versin!" Hz. Peygamber hemen
ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver.
Ey Allahım! Bize yağmur ver." diye dua etti. Enes (r.a.) sözlerine devamla:
Allah'a Yemin olsun ki; o sırada biz gökyüzünde hiç bir bulut parçası
görmüyorduk. O zaman Seli dağı ile aramızda ev, bina hiçbir şey yoktu. Derken
Resulüllah'ın ardından, kalkan şeklinde bir bulut parçası görüldü. Sema'nın
ortasına varınca yayıldı, sonra da yağmur yağmaya başladı. Yemin olsun, bir
hafta Güneş yüzü göremedik. Gelecek cuma günü, yine Resulüllah ayakta hutbe irat
ederken aynı kapıdan birisi girip Peygamber'in karşısına dikilerek: "Ey Allah'ın
Resulü! Mallar helak oldu, yollar kesildi. Allah'a dua et de artık bu yağmurları
bizden dindirsin" dedi. Enes (r.a.) bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) ellerini
kaldırarak: "Ey Allahım! Etrafımıza, üzerimize değil. Ey Allahım! Tepelere,
bayırlara, dere içlerine ve otlaklara (yağdır) " diye dua etti. Bunun üzerine
hemen yağmur kesildi. Biz namazdan çıktığımızda güneşte yürüdük.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1493
Hz. Aişe (r.ah.) validemiz şöyle haber vermiştir:
"Hava rüzgârlı ve bulutlu olduğu zaman, Resulüllah'ın (a.s.) yüzünde bundan
dolayı (bir hoşnutsuzluk eseri derhal) belli olurdu. İşte o hâlinde bir yerde
karar kılamaz, öteye beriye gidip gelmeye başlardı. Yağmur başladığında ise,
sevinir ve o hâl kendisinden giderdi." Aişe (r.ah.), bu endişenin sebebini
kendisinden sorduğumda, Hz. Peygamber: "Ümmetime herhangi bir azap musallat
olmasından korktum" buyurmuştur. Yağmuru görünce de: "Bu rahmettir"
buyururlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1495
İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Ben Saba (rüzgârı) ile yardım edildim. Ad Kavmi ise Debur
(batı rüzgârı) ile helak edildiler." buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1498
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) zamanında bir defa Güneş tutuldu. Allah Resulü halka namaz
kıldırmak üzere kıyama durdu ve kıyamı çok uzattı. Sonra rükuya vardı, rükuyu da
çok uzattı. Sonra başını kaldırıp kıyamı (yine) çok uzattı. Bu ikinci kıyam
birinci kıyamdan kısa sürdü. Sonra tekrar rükuya vardı ve rükuyu çok uzattı.
Ancak bu rükuda, önceki rükudan kısa idi. Daha sonra secdeye vardı. Sonra ayağa
kalkıp, kıyamı uzattı. Bu, ilk kıyamdan az sürdü. Sonra rükuya varıp rükuyu
uzattı. Bu rüku da ilk rüku'dan az sürdü. Sonra secde etti. Sonra güneş açılmış
olduğu halde Resulüllah (a.s.) namazdan çıktı ve halka hutbe irat etti. (Bu
hutbede) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz Güneş ve
Ay Allah'ın (kudretini gösteren) ayetlerindendir. Bunlar, bir kimsenin ölümü ya
da doğumu için tutulmazlar. O halde siz bunu (Güneş veya Ay tutulmasını)
gördüğünüzde hemen tekbir getirin. Allah'a duaya koyulun, namaz kılın, sadaka
verin. Ey Muhammed ümmeti! Allah'a yemin olsun ki erkek veya kadın kulunun zina
etmesinden dolayı Yüce Allah'tan daha kıskanç hiçbir kimse yoktur. Ey Ümmet-i
Muhammed! Allah'a yemin olsun ki eğer benim bildiğimi sizler bilseydiniz,
şüphesiz çok ağlar az gülerdiniz. (Sözüme kulak verin.) tebliğ ettim mi?"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1499
İbn Abbas'tan (r.a.)
rivayet edildiğine göre, "Peygamber (a.s.) iki rekâtlı bir namaz içinde dört
rüku ile dört secde yapmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1503
Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.) şöyle anlatır:
"Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Aişe namaz kılarken, yanına girdim.
İnsanlara ne oluyor ki, hep namaz kılıyorlar? dedim. (Güneş tutulduğunu anlatmak
için) gök yüzüne doğru başı ile işaret etti. Bu bir ayet (yani azap veya Kıyamet
alâmeti) mi? diye sordum. Başı ile "evet" diye işaret etti. (Bunun üzerine ben
de namaza durdum). Hz. Peygamber (a.s.) kıraatı oldukça uzattı. Nihayet bana
baygınlık geldi. Yanıma bir kırba su almıştım. Ondan başıma ve yüzüme su dökmeye
başladım. Sonra Güneş açılmış olduğu halde Resulüllah namazdan çıktı, Allah'a
hamd ve senadan sonra insanlara şöyle hitap etti: "Şu makamda, Cennet ve
Cehenneme varıncaya kadar daha önce görmediğim her şeyi gördüm. Bana vahy olundu
ki, siz kabirlerde Mesih Deccal (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer, yahut
ona yakın (ravi: Esma, bunun hangisini şöylediğini bilmiyorum, dedi), bir
imtihan geçireceksiniz. (Kabirde) herhangi birinize gelinerek ona; bu adam
hakkında ne biliyorsun? diye sorulacak. Mümin yahut yakîn sahibi (aradaki ravi:
Esma, bunun hangisini söyledi, bilmiyorum, dedi) olan kimse: "O Muhammed'dir
(a.s.) O, Allah'ın Resulüdür. Bize delillerle hidayet getirdi. Bizde davetini
kabul ve ona itaat ettik" diyecek. Bu söz üç defa tekrarlandıktan sonra, o
kimseye: "Sen rahat uyu! O zata inandığından şüphemiz kalmamıştır. Binaenaleyh
yat da rahatına bak" denilecek. Şayet o kimse münafık ise yahut kalbinde şüphe
varsa (ravi: Esma, hangisini söyledi bilmiyorum, dedi) o, bu soruya karşı:
"Bilmiyorum! İnsanlardan işittim, birşeyler söylüyorlardı, ben de söyledim"
cevabını verecektir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1509
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır:
"Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutulduğunda insanlar namaz toplayıcıdır
nidasıyla namaza çağrıldılar ve Allah Resulü (a.s.) önce iki rüku bir secde
yaptı, sonra kalkıp, yine iki rüku bir secde yaptı. Sonra da Güneş açıldı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1515
Ebu Mesûd Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Şüphesiz Güneş ile Ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir.
Allah, bunların tutulmasıyla kullarını korkutur. Güneş ve Ay insanlardan hiçbir
kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar. Bu korkutucu ayetlerden bir şey
gördüğünüzde, bu hâl ortadan kalkıncaya kadar hemen namaza durup, Allah'a dua
ediniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1516
Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber, bunun
Kıyamet alâmeti olmasından korkarak telaşla kalktı ve Mescide geldi. O zamana
kadar hiçbir namazda görmediğim en uzun kıyam, rüku ve secdelerle namaz
kıldırdı. Sonra şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın gösterdiği bu alâmetler hiç
kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayıdır. Ancak Yüce Allah bu
alâmetlerle kullarını uyarır. Siz bunları gördüğünüzde hemen Allah'ı zikre, O'na
yalvarmaya ve O'ndan bağışlanma dilemeye koyulun."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1518
Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Şüphesiz Güneş ve Ay hiçbir kimsenin ne ölümünden, ne de
doğumundan dolayı tutulmazlar. Fakat bunlar, Allah'ın (kudretine delalet eden)
alâmetlerinden ikisidir. Bunların tutulduklarını görünce hemen namaza durun"
buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1521
Muğire b. Şu'be (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) zamanında (Peygamber'in oğlu) İbrahim vefat ettiği gün Güneş
tutuldu. (Halk, Güneş İbrahim'in ölümünden dolayı tutuldu, dediler). Bunun
üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Güneş ve Ay, Allah'ın alâmetlerinden iki
alemettir. Bunlar hiç bir kimsenin ne ölümü ve ne de doğumundan dolayı
tutulmazlar. Bunların tutulduklarını gördüğünüzde hemen Allah'a dua ediniz ve bu
durum ortadan kalkıncaya kadar namaz kılınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1522
Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Peygamber'in (a.s.) yanında bulunduğumuz bir sırada kızlarından biri,
Peygamber'i çağırmak için bir haberci gönderdi. Babasına bir çocuğunun yahut bir
oğlunun ölüm hâline girdiğini haber veriyordu. Resulüllah kızının gönderdiği
elçiye: "Onun (Zeynep) yanına dön ve kendisine şunu haber ver: Şüphesiz ki,
Allah'ın aldığı ve verdiği her şey O'na aittir. Her şey Allah katında muayyen
bir müddete bağlanmıştır. Yine ona şu emrimi bildir: Sabretsin ve sevabını
Allah'tan beklesin." Bunun üzerine elçi geri döndü. Bu defa o (Zeynep)
Peygamber'e yeminle, gelmesi için tekrar haber gönderdi. Bu haber üzerine Allah
Resulü (a.s.) ve onunla beraber bulunan Sa'd b. Ubade ile Muaz b. Cebel de
kalktılar. Ben de onlarla beraber (Zeyneb'in evine) gittim. Çocuk, sanki eski
bir kırba içindeki su gibi can çekişir bir vaziyette, Hz. Peygamber'e verildi.
Allah Resulü (a.s.) ise göz yaşı döküyordu. Sa'd b. Ubade (hayretle): "Ey
Allah'ın Resulü! Bu ne hâl?" dedi. Resulüllah (a.s.): "Bu (göz yaşı), Allah'ın
kullarının gönüllerine koyduğu bir rahmettir. Yüce Allah, kullarından ancak
merhametli olanlarına rahmet edecektir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1531
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Sa'd b. Ubade hastalanmıştı. Resulüllah (a.s.), Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebu
Vakkas ve Abdullah b. Mesûd ile onu ziyarete geldiler. Hz. Peygamber (a.s.) Sa'd
b. Ubade'nin yanına geldiğinde onu ev halkı tarafından çepeçevre kuşatılmış
vaziyette buldu. ve; "Öldü mü?" diye sordu. Oradakiler, "Hayır Ey Allah'ın
Resulü!" dediler. Bunun üzerine Resulüllah duygulanıp ağladı. Topluluk, onun
ağladığını görünce onlarda ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Bilmez
misiniz? Allah göz yaşı ve üzüntüden dolayı kişiye azap etmez. (Eliyle diline
işaret ederek), işte bunun yüzünden (ya) azap eder, veya merhamet eyler"
buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1532
Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Gerçek sabır musibetle ilk karşılaşıldığında tahammül
edebilmektir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1534
Ömer b. Hattab'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber: "Ölü, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle azap olunur"
buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1536
İbn Ömer'in (r.a.) şöyle söylediğini
Abdullah b. Ubeydullah b. Ebu Müleyke haber vermiştir: İbn Ömer'in yanında
oturuyordum. Biz Osman'ın kızı Ümmü Eban'ın cenazesini bekliyorduk. Onun yanında
Osman b. Amr da vardı. Daha sonra İbn Abbas da geldi. Onu bir kimse elinden
tutarak getiriyordu. Öyle zannediyorum ki o kimse İbn Abbas'a, İbn Ömer'in
bulunduğu yeri haber verdi. Böylece İbn Abbas geldi ve benim yanıbaşıma oturdu.
Böylece ben, İbn Ömer ile İbn Abbas'ın arasına oturmuş oldum. Bu sırada evden
kadınlardan bir feryat yükseldi. Bunun üzerine İbn Ömer Osman b. Amr'a
kalkmasını ve onları nehy etmesini istercesine, Allah Resulü'nün (a.s.):
"Şüphesiz ki ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azap edilir."
buyurduğunu işittim dedi. Abdullah bu rivayeti umumi manada, herhangi bir kayıt
koymadan haber verdi. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: Biz Müminler'in Emîri
Ömer b. Hattab (r.a.) ile beraber bulunuyorduk. (Mekke ile Medine arasındaki)
Beyda mevkiinde durakladığımızda bir ağacın altına inmiş bir kimse göründü. Ömer
bana, git bak, bu zat kimdir? bana bildir dedi. Ben de gittim, bir de baktım ki
o Suheyb idi. Hemen Ömer'e döndüm ve ona; bana bu zatın kim olduğunu sana
bildirmemi emretmiştin. O zat Suheyb'dir dedim. Ömer (r.a.) ona emret, bize
katılsın dedi. Ben: Suheyb'in beraberinde ailesi de vardır, dedim. Ömer:
Beraberinde ailesi olsa da, dedi. (Ravi Eyyûb ihtimalli olarak, ona emret bize
katılsın, dediğini de nakletti.) Nihayet beraber Medine'ye geldik. Çok zaman
geçmeden Ömer yaralandı. Suheyb Vah kardeşim! Vah arkadaşım! diyerek (ağlaya
ağlaya) geldi. Ömer "Bilmezmisin yahut işitmedin mi ki," (ravi Eyyûb Yahut da
şöyle demiştir, dedi: Bilmedin, işitmedin mi ki): Allah Resulü (a.s.): "Ölü,
ailesinin kendisine bazı ağlamalarından dolayı azap olunur" buyurmuştur, dedi.
Ravi şöyle ilâve etmektedir: Abdullah, kendi rivayetini kayıtsız olarak haber
verdi. Ömer ise: Ağlamanın bazısı sebebiyle diye kayıtlı söyledi. Sonra kalkıp
Aişe'nin yanına girdim ve kendisine İbn Ömer'in söylediği hadisi naklettim:
Bunun üzerine Aişe (r.ah.) şöyle dedi: "Hayır! Allah'a yemin ederim ki,
Resulüllah (a.s.) kesinlikle; ölü, bir kimsenin ağlamasıyle azap olunur"
dememiştir. Fakat Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah, ailesinin
ağlamasından dolayı kâfirin azabını artırır. Hiç şüphesiz, güldüren de ağlatan
da Allah'tır.Ve hiç bir günahkâr diğerinin günahını çekmez.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1543
Muğire b. Şu'be (r.a.) Allah Resulü'nden (a.s.) şöyle işittiğini haber
vermiştir:
"Her kim için, üst baş yırtılarak, çığlık ve feryat ile ağlanırsa bundan dolayı
o kimse, Kıyamet günü muhakkak azap görür."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1549
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Allah Resulü (a.s.) (Mute şehitleri) Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talib ve
Abdullah b. Revaha'nın şahadet haberleri kendisine ulaştığında Mescitte oturdu.
Oldukça üzüntülü görülüyordu. Ben kapının görülebilecek bir aralığından
kendisine bakıyordum. Bu sırada Resulüllah'a birisi geldi ve: Ey Allah'ın
Resulü! Cafer'in kadınları (ağlaşıyorlar) dedi ve bağırıp çağırarak
ağladıklarını söyledi. Hz. Peygamber de o kimseye, gitmesini ve kadınları bu
çığlıktan men etmesini istedi. Bunun üzerine o kimse gitti. Sonra yine
Peygamber'e gelip kadınların kendisine itaat etmediklerini söyledi. Resulüllah
ona ikinci defa gidip kadınları vazgeçirmesini emretti. O adam gitti. Sonra
tekrar geldi ve: Ey Allah'ın Resulü kadınlar bize üstün geldiler dedi. Ravi Aişe
(r.ah.) dedi ki, Resulüllah o adama: "Haydi git, bu kadınların ağızlarına toprak
saç" buyurdu, bende o adama: "Allah seni zelil etsin! ne Resulüllah'ın sana
verdiği emri yerine getirdin, ne de hüzün içinde bulunan Peygamber'in kendi
hâline bıraktın!" dedim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1551
Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.) biz kadınlardan biatla birlikte ölüye saç-baş yolarak
ağlamayacağımıza dair söz almıştı. Beş kadından başka bizden hiçbir kadın
sözünde durmadı. (Bu beş kadın): Ümmü Süleym, Ümmül-Ala, Muaz'ın karısı olan Ebu
Sebre kızı, yahut Ebu Sebre kızı ve Muaz'ın karısı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1552
Ümmü Atiye (r.ah.)
"Biz kadınlara cenazeleri takip etmek yasaklandı. Cenazeler ardından gitmek
bizim üzerimize vacip kılınmadı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1555
Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle anlatır:
Biz kızını yıkarken, Peygamber (a.s.) yanımıza girip şöyle buyurdu: "Kızımı su
ve sidr ile üç veya beş, hatta gerek görürseniz Fazla da yıkayabilirsiniz. En
son yıkayışta kâfur yahut kâfur cinsinden bir koku kullanınız. Yıkamayı
bitirdiğinizde bana bildiriniz. "Biz yıkamayı bitirince Peygamber'e haber
verdik. Resulüllah bize hıkıv denilen kendi izarını verdi ve: "Bunu kızıma iç
gömleği yapınız!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1557
Habbab b. Eret (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ile beraber Allah yolunda O'nun rızasını kastederek
(Medine'ye) hicret ettik. Artık bizim mükâfatımızı vermek (Allah'ın vaadinin
yerine getirilmesi olarak şer'an) Cenab-ı Hakk'a vacip oldu. Yoldaşlarımızdan bu
sevap ve nimetten hiçbir şey istifade etmeden Ahirete gidenler vardır. Musab b.
Umeyr (r.a.) bunlardan biridir. Musab, Uhud günü şehit olmuştu da ona kefen
yapacak bir şey bulunamamış ancak bir kaftan bulunmuştu. Bizler o kaftanı
şehidin başı üzerine koyduğumuzda ayakları dışarda kalıyor, ayakları üstüne
koyduğumuzda başı açığa çıkıyordu. (Bu yokluk karşışında) Resulüllah (a.s.)
bize: "Kaftanı başından itibaren sarınız, ayaklarının üstüne de ızhır (denilen
kokulu ottan) koyunuz" buyurdu. Dostlarımızdan kendilerine hicret semeresi
ulaşan ve bu meyveyi devşirenler de vardır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1562
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) pamuktan dokunmuş suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi
içinde kefenlendi. Bunların içinde gömlek ve başlık (imame) da yoktu. İzar ve
ridadan ibaret olan hulleye gelince bunun Resulüllah'a kefen yapılması için
satın alınmış olunduğu hususunda insanlarda bir şüphe hasıl oldu. Neticede bu
hulle terk olundu da Resulüllah pamuktan suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen
bezi içinde kefenlendi. O hulleyi Abdullah b. Ebu Bekr almıştı da öldüğünde
kendimi bununla kefenleyeyim diye onu muhafaza edeceğim, demişti. Sonra Yüce
Allah Peygamber'inin bununla kefenlenmesine razı olsaydı bunun içinde
kefenlenirdi. (Onun kefenlenmediği bir hulleyi ben de kefen edinmem deyip) bu
hulleyi sattı ve bedelini de tasadduk etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1563
Hz. Aişe annemiz (r.ah.)
"Resulüllah (a.s.) vefat ettiği zaman bütün bedeni (hıbere denilen) beyaz Yemen
bürdesiyle örtüldü" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1566
Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Cenazeyi (itidal ile) süratlice naklediniz. Eğer bu ölü
iyi bir kişi ise bu bir hayırdır. (muhtemelen dedi ki) onu (bir an evvel
kabirdeki) hayır ve sevabına ulaştırmış olursunuz. Eğer bu cenaze iyi bir kişi
değilse bu da bir şerdir. (Bir an evvel) o şerri omuzlarınızdan atmış
bulunursunuz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1568
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Her kim cenaze namazı kılınıncaya kadar cenazede hazır
bulunursa ona bir kırat, her kim de gömülünceye kadar beklerse ona da iki kırat
(sevap) vardır." buyurmuştur. İki kırat nedir? diye sorulduğunda Hz. Peygamber:
"İki büyük dağ gibi" diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1570
Hz. Peygamber'in (a.s.) azatlısı Sevban'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Kim bir cenaze namazı kılarsa onun için bir kırat (sevap)
vardır. Eğer defninde de hazır bulunursa iki kırat olur. Bir kırat Uhud (dağı)
kadardır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1575
Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir cenaze geçirildi ve hayırla anıldı. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Vacip
oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Bir cenaze daha geçirildi, bu da
kötülendi. Bunun hakkında da Peygamber (a.s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip
oldu" buyurdu. Ömer (r.a.), annem babam sana feda olsun! Bir cenaze geçirildi ve
şer ile tavsif edildi. Bunun üzerine: "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu"
dediniz. Bir cenaze daha geçirildi, o da şer ile vasfedildi buna da: "Vacip
oldu,Vacip oldu, vacip oldu" buyurdunuz (Bunun sebebi nedir?) diye sordu. Allah
Resulü (a.s.) cevaben: "Hayırla andığınız kimseye Cennet vacip oldu. Şerle
andığınız kimseye de Cehennem vacip oldu. (Çünkü) sizler yeryüzünde Allah'ın
şahitlerisiniz. Sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yerüzünde
Allah'ın şahitlerisiniz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1578
Ebu Katâde b. Rebiy (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah'ın (a.s.) yanından bir cenaze geçirilmişti. Hz. Peygamber: "Kendisi
rahatlayan veya kendisinden kurtulunandır." buyurdu. Sahabeler: "Rahatlayan veya
kendisinden rahatlanan nedir?" diye sordular. Bunun üzerine Peygamber (a.s.):
"Mümin olan kul Dünyanın yorgunluklarından rahatlar, kötü olan kimseye gelince,
diğer insanlar, şehirler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulup istirahat ederler"
buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1579
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir:
"Resulüllah (a.s.) Necaşi'nin vefatını aynı gün insanlara haber verdi. Daha
sonra halkı musallaya çıkarıp dört tekbir aldı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1580
Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) haber verdiğine göre:
"Allah Resulü (a.s.) (Habeş Kralı) Necaşi Ashame üzerine dört tekbir alarak
gıyabi cenaze namazı kıldırmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1582
Abdullah b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Resulüllah (a.s.) cenaze defnedildikten sonra bir kabir üzerine dört tekbir
alarak namaz kıldırmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1586
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Zenci bir kadın (veya genç bir kimse) Mescidi süpürüp temizlerdi. Bir gün
Resulüllah (a.s.) onu göremeyince; ne oldu? diye sordu. Sahabeler: O öldü,
deyince Resulüllah (a.s.): "Bana (vefatını) niçin haber vermediniz?" dedi.
Sahabeler sanki onu küçümsemişler ve önem vermemişlerdi. Bunun üzerine
Resulüllah: " (Haydi) kabrini bana gösteriniz." buyurdu. Kendisine gösterdiler,
o da bu kabir üzerine namaz kıldı. Sonra da şöyle buyurdu: "Şu kabirlerin içi
kabir sahiblerine (azap olacak kadar) zulmetle doludur. Yüce Allah üzerlerine
kılacağımız namaz ile onları aydınlatır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1588
Âmir b. Rabîa'nın (r.a.) rivayetine göre, Allah Resulü (a.s.):
"Bir cenaze gördüğünüzde cenaze sizi geride bırakana yahut, cenaze (omuzlardan
yere veya kabre) konuluncaya kadar ayağa kalkınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1590
Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Bir cenazeyi takip ettiğiniz zaman o,(omuzlardan yere)
konuluncaya kadar oturmayınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1591
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Yanımızdan bir cenaze geçmişti. Resulüllah (a.s.) hemen o cenaze için ayağa
kalktı. Biz de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktık ve: "Ey Allah'ın
Resulü! Bu bir Yahudi kadınının cenazesidir" dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(a.s.): "Şüphesiz ölüm korkunç bir şeydir. Cenazeyi gördüğünüzde hemen ayağa
kalkınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1593
Kays b. Sa'd'ın (r.a.) rivayetinde İbn Ebu Leyla şöyle nakletmiştir:
Kays b. Sa'd ile Sehl b. Huneyf, Kadisiyye'de bulunurlarken yanlarından bir
cenaze geçti. Bunlar ayağa kalktılar. Kendilerine; bu cenaze, bu yer halkından
(yani zımmilerden) dır, denildiğinde Kays ile Sehl de: Resulüllah'ın (a.s.)
yanından bir cenaze geçmişti. Allah Resulü, ayağa kalktı. Bunun bir Yahudi
cenazesi olduğu kendisine bildirildiğinde: "Bu da bir insan değil mi?" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1596
Semure b. Cündüb (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Ben, lohusalı iken ölen Ümmü Kaab adındaki kadının cenaze namazını Peygamber'in
(a.s.) arkasında kıldım. Resulüllah, namaz esnasında cenazenin (tam) ortası
hizasına doğru durdu."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1602
|