SURELERİN NÜZÜL (İNİŞ) SEBEPLERİ
1-el-FÂTİHA Müddesir sûresinden sonra Mekke'de
inmiştir. 7 (yedi) âyettir. Kur'an'ın ilk sûresi olduğu için açış yapan, açan
manasına "Fâtiha" denilmiştir. Diğer adları şunlardır: Ana kitap manasına
"Ümmü'l-Kitâp" dinin asıllarını ihtiva eden manasına "el-Esâs", ana hatlarıyla
İslâm'ı anlattığı için "el-Vâfiye" ve "el-Seb'u'l-Mesânî", birçok esrarı
taşıdığı için "el-Kenz". Peygamberimiz "Fâtiha'yı okumayanın namazı olmaz"
buyurmuştur. Onun için, Fâtiha, namazların her rekâtında okunur. Manası
itibariyle Fâtiha, en büyük dua ve münâcâttır. Kulluğun yalnız Allah'a
yapılacağı, desteğin yalnızca Allah'tan geldiği, doğru yola varmanın da doğru
yoldan sapmanın da Allah'ın iradesine dayandığı, çünkü hayrı da şerri de
yaratanın Allah olduğu hususları bu sûrede ifadesini bulmuştur. Kur'an,
insanlığa doğru yolu göstermek için indirilmiştir. Kur'an'ın ihtiva ettiği
esaslar ana hatları ile Fâtiha'da vardır. Zira Fâtiha'da, övgüye, ta'zime ve
ibadete lâyık bir tek Allah'ın varlığı, O'nun hakimiyeti, O'ndan başka
dayanılacak bir güç bulunmadığı anlatılır ve doğru yola gitme, iyi insan olma
dileğinde bulunulur.
2-el-BAKARA Medine'de inmiştir. 286
(ikiyüzseksenaltı) âyettir. Kur'an'ın en uzun sûresidir. Adını, 67-71. âyetlerde
yahudilere kesmeleri emredilen sığırdan alır. Yalnız 281. âyeti Veda Haccında
Mekke'de inmiştir. İnanca, ahlâka ve hayat nizamına dair hükümlerin önemli bir
kısmı bu sûrede yer almıştır.
3-ÂL-İ İMRÂN Medine'de nâzil olmuştur.
200 (İki yüz) âyettir. 34-37. âyetlerde Hz. Meryem'in babasının mensup olduğu
İmrân ailesinden söz edildiği için sûre bu adı almıştır.
4-en-NİSÂ
Hicretten sonra Medine'de nâzil olmuştur, 176 (yüzyetmişaltı) âyettir.
"Nisâ" kadınlar demektir. Bu sûrede daha çok kadından, cemiyet içinde kadınların
hukukî ve içtimaî yer ve değerlerinden bahsedildiği için adına "Nisâ"
denmiştir.
5-el-MÂİDE Üçüncü âyetin dışında sûrenin bütünü Medine'de,
hicrî altıncı yılda nâzil olmuştur. 120 (yüzyirmi) âyettir. Buhârî ve Müslim'de,
Hz. Ömer'den rivayet edildiğine göre "Bugün size dininizi ikmal ettim..."
ifadesinin yer aldığı âyet Mekke'de, vedâ haccında, cuma günü, Arafe akşamı
nâzil olmuştur. "Mâide" sofra demektir. 112 ve 114. âyetlerde, Hz. İsa
zamanında, gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için sûreye bu
isim verilmiştir. Bundan önceki sûrede dinî zümreler içinden münafıklar
ağırlıkla söz konusu edilmişti. Bu sûrede ise yine münafıklardan bahsedilmekle
beraber ağırlık ehl-i kitapta ve özellikle hristiyanlardadır. Bunun dışında
sûrede hac farizası, abdest, gusül, teyemmüm ile ilgili bazı bilgiler, içki ve
kumar yasağı, ahitlere ve söze bağlılık, içtimaî ve ahlâkî münasebetler, haram
ve helâl yiyecekler gibi bilgi ve hükümlere temas edilmiºtir.
6-el-EN'ÂM
En'âm sûresi, 165 (yüzaltmışbeş) âyettir. 91, 92, 93 ve 151, 152, 153.
âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. Sûrenin bazı âyetlerinde
Arapların, kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için
sûreye En'âm sûresi denmiştir. En'âm; koyun, keçi, deve, sığır ve manda
cinslerini bir arada ifade eden bir kelimedir.
7-el-A'RÂF A'râf
sûresi Mekke'de inmiş olup, 206 (ikiyüzaltı) âyettir. 46. ve 48. âyetlerde
A'râf'ta yani cennet ve cehennem ehli arasındaki yüksek bir yerde bulunan
insanlardan söz edildiği için sûreye bu ad verilmiştir.
8-el-ENFÂL
Enfâl sûresi, 75 (yetmişbeş) âyettir. 30 ilâ 36. âyetler Mekke'de, diğerleri
Medine'de inmiştir. Enfâl, ziyade manasına gelen "nefl" kelimesinin çoğuludur.
İslâm dinini savunmak için yapılan savaşlarda elde edilen sevaba ek olarak
alınan ganimet malına da "nefl" denilmiştir. Sûrenin birinci âyetinde savaştan
elde edilen ganimetlerin Allah ve Resûlüne ait olduğu ifade edildiği için sûreye
bu ad verilmiştir.
9-et-TEVBE Tevbe sûresi, 129 (yüzyirmidokuz)
âyettir. 128 ve 129. âyetler Mekke'de, diğerleri Medine'de inmiştir. 104. âyet
tevbe ile ilgili olduğu için sûreye bu isim verilmiştir. Sûrenin bundan başka
birçok ismi olup en meşhuru Berâe'dir. Bu sûrenin Enfâl sûresi'nin devamı veya
başlı başına bir sûre olup olmadığı hakkında ihtilâf olduğu için başında Besmele
yazılmamıştır. Hicretin dokuzuncu yılında Hz. Ebu Bekir, hac emîri olarak tayin
edilmiş ve müslümanlar hacca gönderilmişti. Bu sûre inince Resûlullah (s. a.)
Allah'ın emirlerini hacdaki insanlara tebliğ etmesi için Hz. Ali'yi
görevlendirdi. Hz. Ali hac kafilesine ulaştığında Hz. Ebu Bekir, "Amir olarak mı
geldin, yoksa memur olarak mı?" diye sordu; Hz. Ali, sadece sûreyi Mekke'de
hacılara tebliğ ile me'mûr olduğunu bildirdi. Hz. Ali bayramın birinci günü
Akabe Cemresi yanında ayağa kalkarak kendisinin Peygamber tarafından gönderilmiş
bir elçi olduğunu bildirdi ve bir hutbe okudu, sonra da bu sûrenin başından 30
veya 40 âyet okuyarak dedi ki: "Dört şeyi tebliğe memurum: 1. Bu yıldan sonra
Kâbe'ye hiçbir müşrik yaklaşmayacak, 2. Hiç kimse çıplak olarak Kâbe'yi ziyâret
etmeyecek, 3. Müminden başkası cennete girmeyecek, 4. Müşrik kabileler
tarafından bozulmamış antlaşmalar, antlaşma süresinin sonuna kadar yürürlükte
kalacak."
10-YÛNUS Yunus sûresi, 109 (yüzdokuz) âyet olup 40, 94, 95
ve 96. âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. 98. âyette Hz. Yunus'un
kavminden bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir. Mekke halkı, kendi
içlerinden bir adamın peygamber olabileceğine inanamıyorlar ve: "Allah, Ebû
Tâlib'in yetimi Muhammed'den başka bir peygamber bulamadı mı?" diyorlardı. Hiç
olmazsa hatırı sayılır, zengin ve makam sahibi birisinin peygamber olmasını daha
uygun görüyorlardı. İşte bunun üzerine bu sûre inmiştir.
11-HÛD Hûd
sûresi, 123 (yüzyirmiüç) âyet olup 12, 17 ve 114. âyetler Medine'de, diğerleri
Mekke'de inmiştir. 50 - 60. âyetlerde Arabistan halkına gönderilmiş
peygamberlerden biri olan Hûd (a. s.)'ın hayatından bahsedildiği için sûreye bu
isim verilmiştir. Yunus sûresinden sonra inmiş olup onun devamı niteliğindedir.
İtikada ait esasları, Kur'an'ın mucize oluşunu, ahiretle ilgili meseleleri,
sevap ve cezayı ve Hz. Hûd'dan başka Nuh, Salih, İbrahim, Lût, Şuayb ve Musa (a.
s.) gibi peygamberlerin kıssalarını ihtiva etmektedir.
12-YÛSUF Yusuf
suresi, 111 (yüzonbir) âyet olup 1,2 ve 3. âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de
inmiştir. Sûrenin başından sonuna kadar Yusuf Peygamber'den bahsedildiği için bu
adı almıştır.
13-er-RA'D Ra'd Sûresi, 43 (kırküç) âyet olup Mekke'de
mi, Medine'de mi indiği hakkında ihtilaf vardır. Sûrenin muhtevası göz önüne
alınırsa Mekke'de indiğini söyleyenlerin görüşü biraz daha ağırlık kazanır.
Sûrenin onüçüncü âyetinde gök gürültüsü manasına gelen "er-Ra'd" kelimesi
zikredildiği için sûreye bu ad verilmiştir.
14-İBRÂHİM İbrahim
sûresi, 52 (elliiki) âyet olup 28 ve 29. âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de
inmiştir. 35-41. âyetler Hz. İbrahim'in duasını ihtiva ettiği için sûreye bu ad
verilmiştir.
15-el-HİCR Hicr sûresi, 99 (doksandokuz) âyet olup 87'si
Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. Hicr, bir yer adıdır. 80-84. âyetlerde
Hicr'den bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir.
16-en-NAHL Nahl
sûresi 128 (yüzyirmisekiz) âyet olup, son üç âyeti Medine'de, diğerleri Mekke'de
inmiştir. 68. âyette bal arısından söz edildiği için sûreye bu ad verilmiştir.
17-el-İSRÂ Mekke'de nâzil olmuştur. Ancak 26, 32,
33 ve 57. âyetlerle 73 ilâ 80. âyetlerin Medine'de indiği rivayet edilmektedir.
111 (yüzonbir) âyettir. "İsrâ" kelimesi, geceleyin yürümek manasına gelir. Hz.
Peygamber'in Mi'rac mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı bu sûrede
anlatıldığından, sûre "İsrâ" adını almıştır.
18-el-KEHF Kehf sûresi
110 (yüzon) âyettir. Mekke'de nâzil olmuştur. Ancak, 28. âyetin Medine'de nâzil
olduğu rivayeti de vardır. Sûre bu adı, içinde söz konusu edilen ve "mağara
arkadaşları" demek olan "Ashâb-ı Kehf"den almıştır.
19-MERYEM Meryem
sûresi, 98 (doksansekiz) âyet olup Mekke'de nâzil olmuştur. Bazı tefsircilere
göre 58. âyet, bazılarına göre de 71. âyet Medine'de nâzil olmuştur. Bu sûre,
diğer bahisler yanında, özellikle Hz. Meryem'den ve onun Hz. İsa'yı dünyaya
getirmesinden bahsetmesi sebebiyle "Meryem sûresi" adını
almıştır.
20-TÂ-HÂ 135 (yüzotuzbeş) âyet olup Mekke'de nâzil
olmuştur. Sûre, ismini, başındaki Tâ-Hâ harflerinden almıştır. Hz. Ömer'in bu
sûre vesilesiyle müslüman oluşu, İslâm tarihinin önemli bir hatıra sayfasıdır.
Olay, kısaca şöyledir: İslâm'ın yaman bir düşmanı olan Hattâb oğlu Ömer,
Resûlullah'ı öldürme vazifesini üstlenmiş ve bu iş için yola çıkmıştı. Ancak,
yolda kız kardeşi Fatıma ile eniştesi Saîd'in müslüman olduğunu öğrenince, önce
onların işini bitirmeye karar verdi. Tâ-Hâ sûresini okumakta olan karı-koca,
Ömer'in geldiğini görünce Kur'an sayfalarını sakladılarsa da, Ömer onları
duymuştu. Okuduklarını görmek istediğini söyledi. İnkâr etmeleri üzerine Saîd'e
saldırdı. Kendisine mâni olmak isteyen Fatıma'yı tokatladı. Yüzlerinden kanlar
akan Fatıma, cesarete gelerek müslüman olduklarını açıkça söyledi. Kardeşinin
haline acıyan Ömer, bu sefer yumuşak bir sesle okuduklarını tekrar istedi. Tâ-Hâ
sûresinin yazılı bulunduğu sayfaları okuyunca, Kur'an'ın mucizeli tesirinden
nasibini alarak Resûlullah'ın huzuruna gitti ve müslüman
oldu.
21-el-ENBİYÂ Enbiyâ sûresi, 112 (yüzoniki) âyettir ve Mekke'de
nâzil olmuştur. Başka konular yanında bilhassa bazı peygamberler ve onların
kavimleriyle olan münasebetlerinden bahsettiği için Enbiyâ (Peygamberler) sûresi
adını almıştır.
22-el-HACC Sûre 78 (yetmişsekiz) âyettir.
Müfessirlerin çoğunluğuna göre 19. âyetten itibaren 6 âyet Medine'de, diğerleri
Mekke'de nâzil olmuştur. Bu sûrede, hac farizasının daha önce Hz. İbrahim
tarafından başlatıldığından ve Hz. Muhammed (s. a.) tarafından da devam
ettirildiğinden bahsedildiği için sûreye "Hac sûresi"
denilmiştir.
23-el-MÜ'MİNÛN 118 (yüzonsekiz) âyet olup Mekke'de nâzil
olmuştur. Özellikle ilk âyetlerinde kurtuluşa eren müminlerin ibadetlerinden,
ahlâki yaşayışlarından ve nâil olacakları uhrevî nimetlerden bahsedildiği için
sûre "el-Mü'minûn" adını almıştır. Nitekim Abdullah b. Abbas'tan rivayet edilen
bir hadiste Hz. Peygamber (s. a.), bu âyetlerin inzâlini müteakip, "Bana on âyet
indi ki, durumu bunlara uyan cennete gidecektir" buyurdu ve bu sûrenin ilk on
âyetini okudu.
24-en-NÛR 64 (altmışdört) âyetten ibaret olan sûrenin
tamamı Medine'de nâzil olmuştur. "Nûr âyeti" diye bilinen 35. âyette Allah'ın,
gökleri ve yeri aydınlatan nûrundan bahsedildiği için "Nûr sûresi" adını
almıştır.
25-el-FURKAN Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur, sadece üç
âyetinin (68, 69, 70) Medine'de nâzil olduğu hakkında bir rivayet vardır. 77
(yetmişyedi) âyettir. Sûre, adını ilk âyetinde geçen "el-furkan" kelimesinden
alır. "Furkan", hakkı bâtıldan ayırdeden demektir ve Kur'an-ı Kerim'in
isimlerindendir.
26-eş-ŞUARÂ Mekke'de nâzil olan bu sûre, 227
(ikiyüzyirmiyedi) âyettir. 224, 225, 226, 227. âyetleri (dört âyet), Medine'de
nâzil olmuştur. "Şuarâ", şairler demektir; 224. âyetinde şairlerden sözedildiği
için, sûre bu ismi almıştır. Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri
iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi.
İşte Kur'an, Hz. Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının
özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu
iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir.
27-en-NEML Bu sûre, Mekke'de
nâzil olmuştur. 93 (doksanüç) âyettir. "Neml" karınca demektir. 18. âyetinde,
Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan söz edildiği için sûre
bu ismi almıştır.
28-el-KASAS Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur. 85.
âyetinin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52 ilâ 55. âyetlerinin ise
Medine'de nâzil olduğu rivayet edilmiştir. 88 (seksensekiz) âyettir. "Kasas",
olaylar, hikâyeler demektir. İsmini 25. âyetinden almıştır. Sûrenin başlıca
konularını, Hz. Musa'nın çocukluğundan itibaren hayatı, mücadeleleri; tevhid
ehlinnin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teºkil
etmektedir.
29-el-ANKEBÛT Mekke'de nâzil olan bu sûre 69
(altmışdokuz) âyettir. "Ankebût", örümcek demektir. 41. âyetinde kâfirlerin
işleri örümcek ağına benzetildiği için sûre bu ismi almıştır.
30-er-RÛM
17. âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekke'de nâzil olmuştur. 60 (altmış)
âyettir. İranlılarla yapılan savaşta yenilmiş olan Rumların (Bizanslıların)
tekrar galip gelecekleri anlatıldığından, sûreye bu isim
verilmiştir.
31-LOKMAN Mekke'de nâzil olmuştur. 27, 28 ve 29.
âyetlerinin Medine'de nâzil olduğu da rivayet edilmiştir. 34 (otuzdört) âyettir.
Hz. Lokman'ın kıssasını anlattığı için bu adı almıştır.
32-es-SECDE
Adını 15. âyette geçen kelimeden alan bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur. 18,
19 ve 20. âyetlerinin Medine'de nâzil olduğu da rivayet edilmiºtir. 30 (otuz)
âyettir.
33-el-AHZÂB Medine'de nâzil olmuştur. 73 (yetmişüç) âyettir.
"Ahzâb", "hizb"in çoğuludur. Topluluk, gurup, bölük, parti gibi manalara gelir.
Her gün mutad olarak devam edilen dua demetine, Kur'an cüzünün dörtte birine de
hizip denir. Bu sûrede, müslümanlara karşı savaşmak üzere birleşen Arap
kabilelerinden bahsedildiği için, bu isim verilmiştir. (Rivayete göre, bir takım
ileri gelen müşrikler "Uhud" savaşından sonra Medine'ye gelmişler, münafıkların
lideri Abdullah b. Übeyy'in evine misafir olmuşlardı. Hz. Peygamber bunlara,
kendisiyle görüşmek üzere emân vermişti. Bu görüşme esnasında Resûlullah'a: Sen
bizim taptıklarımızı diline dolamaktan vazgeç, "onlar menfaat sağlayabilir,
şefâat edebilir" de, biz de seni Rabbinle başbaşa bırakalım, dediler. Orada
bulunan müslümanların canları sıkıldı, onları öldürmek istediler. Bunun üzerine,
verilmiş olan emânın bozulması konusunda Allah'tan korkmalarını ve kâfirler ile
münafıkların sözlerine boyun eğmemelerini, Resûlullah'ın şahsında müminlerden
isteyen 1. âyet nâzil oldu.
34-SEBE' Mekke'de nâzil olmuştur. 54
(ellidört) âyettir. Yalnız 6. âyeti Medine'de inmiştir. Sûre adını, Yemen'de bir
bölge veya kabile ismi olan Sebe' kelimesinin geçtiği 15. âyetten
alır.
35-FÂTIR Mekke'de nâzil olmuştur, 45 (kırkbeş)
âyettir.
36-YÂSÎN Sûre, ismini iki harften ibaret olan ilk âyetten
almıştır. Mekke'de inmiştir. 83 (seksenüç) âyettir. Sûreye isim olarak verilen
"yâsîn"in, genellikle "Ey insan!" manasına geldiği kabul edilir. Bununla
kasdedilen, Hz. Peygamber'dir. Yâsîn sûresi Kur'an'ın kalbi kabul edilmiş ve
müslümanlar arasında ayrı bir önem kazanmıştır. Fazileti hakkında hadisler
vardır.
37-es-SÂFFÂT Adını, saf tutmuş meleklere işaret eden ilk
âyetten alan ve kâinattaki güçlerden söz eden bu sûre, Mekke'de inmiştir. 182
(yüzsekseniki) âyettir. İlk üç âyette, saf tutmuş meleklere, bulutları sevk ve
idare eden güce, zikri yapan dile yahut insana yemin edilerek Allah'ın bir
olduğu gerçeği ortaya konmuştur.
38-SÂD Kamer sûresinden sonra
Mekke'de inmiştir 88 (seksensekiz) âyettir. İsmini birinci âyette yer alan Sâd
harfinden alır.
39-ez-ZÜMER Mekke'de nâzil olmuştur. 75 (yetmişbeş)
âyettir. Yalnız 53 - 55. âyetler Medine'de inmiştir. Adını, 71 ve 73. âyetlerde
geçen mümin ve kâfirlerin oluşturduğu topluluklar anlamına gelen "zümer"
kelimesinden almıştır.
40-el-MÜ'MİN Aynı zamanda Gâfir adını da
taşıyan bu sûre, 85 (seksenbeş) âyettir. 56 ve 57. âyetleri Medine'de inmiştir.
Adını, Firavun ailesinden inanan bir kişinin vasıflarının sayıldığı 28 - 45.
âyetlerden alır.
41-FUSSILET Adını, 3. âyette geçen "fussılet"
kelimesinden almıştır. Secde, Hâ, Mîm ve Mesâbih adları ile de anılan bu sûre,
Mekke'de inmiştir. 54 (ellidört) âyettir.
42-eş-ŞÛRÂ Mekke'de nâzil
olan bu sûre 53 (elliüç) âyettir. Yalnız 23 - 26. âyetleri Medine'de inmiştir.
Adını 38. âyette geçen ve müslümanların, işlerini aralarında danışma ile
yapmalarının gereğini bildiren Şurâ kelimesinden almıştır.
43-ez-ZUHRUF
Zuhruf, altın ve mücevher anlamına gelir. Sûrede bunlardan söz edildiği ve
Allah'ın insana sahip olduğu altın ve mücevherle değil, inanç ve davranışlarına
göre değer verdiği anlatıldığı için sûre bu adla anılmıştır. Mekke'de inmiºtir
ve 89 (seksendokuz) âyettir.
44-ed-DUHÂN Mekke'de inen bu sûre 59
(ellidokuz) âyettir. Adını, onuncu âyette geçen ve duman manasına gelen "duhan"
kelimesinden almıştır.
45-el-CÂSİYE Mekke'de inmiştir. 37 (otuzyedi)
âyettir. Adını, 28. âyette geçen ve kıyamette diz üstü çökenleri anlatan
"câsiye"den almıştır. Bu sûreye şerîat ve dehr sûresi de
denilmiºtir.
46-el-AHKAF Âd kavminin yaşadığı bölgede rüzgârlar,
"ahkaf" denen kum tepeleri meydana getiriyordu. İçinde bu kavmin yaşadığı bölge
ve kum yığınlarından söz edildiğinden sûre Ahkaf adını almıştır; Mekke'de
inmiştir; 35 (otuzbeş) âyettir.
47-MUHAMMED Adını Peygamberimizin
isminden alan bu sûreye aynı zamanda Kıtâl sûresi de denmiştir. Medine'de
inmiştir, 38 (otuzsekiz) âyettir.
48-el-FETİH İçinde İslâm'ın elde
edeceği fetih, başarı ve zaferden bahsedildiği için Fetih adını alan bu sûre,
hicretin altıncı yılında Hudeybiye antlaşması dönüşünde Mekke ile Medine
arasında inmiş ve Medine'de inen sûrelerden sayılmıştır; 29 (yirmidokuz)
âyettir.
49-el-HUCURÂT Bu sûrede müminlere bazı görgü kuralları,
Peygamber'e ve birbirlerine karşı nasıl davranacakları öğretilmektedir.
Medine'de inmiştir. 18 (onsekiz) âyettir. Adını, dördüncü âyetteki "odalar"
anlamına gelen "hucurât" kelimesinden alır.
50-KAF Mekke'de inmiştir.
45 (kırkbeş) âyettir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı
almıştır.
51-ez-ZÂRİYÂT Mekke'de inmiştir. 60 (altmış) âyettir. İlk
âyette geçen ve "rüzgârlar" anlamına gelen "zâriyât" kelimesi, sûrenin adı
olmuştur.
52-et-TÛR Mekke'de inmiştir. 49 (kırkdokuz) âyettir. Adını,
birinci âyette geçen ve üzerinde Hz. Musa'ya Tevrat'ın indiği, böylece onun
ilâhi hitaba mazhar olduğu Tûr dağından almıştır.
53-en-NECM Mekke'de
inmiştir. 62 (altmışiki) âyettir. Yalnız 32. âyeti Medine'de nâzil
olmuştur.
54-el-KAMER Ayın yarılması mucizesi bu sûrede anlatılır.
Onun için bu adı almıştır. Mekke'de inmiºtir, 55 (ellibeº)
âyettir.
55-er-RAHMÂN Mekke'de inmiştir. 78 (yetmişsekiz) âyettir.
İlk kelime olan "er-rahmân" sûreye ad olmuştur. Bu sûrede Allah'ın nimetleri
sayılır. Bunlar sayılırken bütün şuurlu varlıklara hitaben "O halde Rabbinizin
nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?" anlamına gelen ayet sık sık tekrar
edilir.
56-el-VÂKIA Mekke'de inmiştir: 96 (doksanaltı) âyettir. Adını
ilk âyetinde geçen ve kıyamet olayını ifade eden "vâkıa" kelimesinden
almıştır.
57-el-HADÎD Arapça'da demir anlamına gelen "hadid"
kelimesiyle isimlenen ve demirin önemine işaret ettiği için bu adı alan sûre
Medine'de inmiştir. 29 (yirmidokuz) âyettir.
58-el-MÜCÂDELE Medine'de
inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. Adını, ilk âyetinde geçen "tecâdilü"
kelimesinden alır.
59-el-HAŞR Medine'de inmiştir. 2 - 7. âyetlerinde
yahudi kabilelerinden Nadîroğullarının sürülmeleri hakkında bilgi verdiği için
bu adı almıştır. 24 (yirmidört) âyettir.
60-el-MÜMTEHINE Adını, 10.
âyette geçen "imtehınû" kelimesinden alan bu sûde Medine'de inmiºtir; 13
âyettir.
61-es-SAFF Adını, müminlerin saf tutarak Allah yolunda
savaştıklarını bildiren 4. âyetinden almıştır; Medine'de inmiştir; 14 (ondört)
âyettir.
62-el-CUM'A Adını, 9. âyetinde geçen "cum'a" kelimesinden
alır. Medine'de inmiştir; 11 (onbir) âyettir.
63-el-MÜNÂFİKÛN
Medine'de inmiştir; 11 (onbir) âyettir. Münafıkların davranışlarından söz
ettiği için bu adı almıştır.
64-et-TEĞÂBÜN Medine'de inmiştir; 18
(onsekiz) âyettir. Adını, dokuzuncu âyette geçen ve aldanma, kâr-zarar manasına
gelen "teğâbün" kelimesinden alır.
65-et-TALÂK "Talâk", boşama
anlamına gelir. Sûre boşama konusunu ihtiva ettiği için bu ismi almıştır;
Medine'de inmiştir. 12 (oniki) âyettir.
66-et-TAHRÎM Adını Hz.
Peygamber'in bazı yiyecekleri kendisine yasakladığını anlatan birinci âyetten
alır. Medine'de nâzil olmuştur, 12 (oniki) âyettir.
67-el-MÜLK
Mekke'de nâzil olmuştur; 30 (otuz) âyettir. Adını, birinci âyetinde geçen
"el-mülk" kelimesinden almıştır. Ayrıca Tebâreke, Münciye, Mücâdele, Mâni'a,
Vâkiye adları ile de anılır. Bu sûreyi her gece okuyanın, pek büyük sevaba nâil
olacağına ve sûrenin faziletlerine dair hadisler vardır.
68-el-KALEM
Mekke'de nâzil olmuştur, 52 (elliiki) âyettir. "Nûn" sûresi diye de anılır.
Adını ilk âyetindeki "kalem" kelimesinden alır.
69-el-HÂKKA Mekke'de
nâzil olan bu sûre, 52 (elliiki) âyettir. Adını, ilk âyetindeki "el-hâkka"
kelimesinden almıştır. "Hâkka"ya değişik manalar verilmiştir. "Hak" kökünden
geldiği için, hepsinde hak ve hakikat manası vardır. Daha çok "kıyamet" manası
verilmektedir.
70-el-MEÂRİC Mekke'de nâzil olan bu sûre, 44
(kırkdört) âyettir. Adını, üçüncü âyetindeki "el-meâric" kelimesinden almıştır.
Meâric, "ma'rec"in çoğulu olup "yükselme dereceleri" demektir.
71-NÛH
Mekke'de nâzil olmuştur; 28 (yirmisekiz) âyettir. Hz. Nuh'un ilâhî elçi
olarak gönderilişi ve mücadeleleri anlatıldığından sûre bu ismi
almıştır.
72-el-CİNN Mekke'de nâzil olmuştur: 28 (yirmisekiz)
âyettir. Cinlerin Kur'an dinleyip hidayete geldikleri anlatıldığından, sûre bu
ismi almıştır. Hz. Peygamber, amcası Ebu Talip ve eşi Hz. Hatice'yi kaybettikten
sonra Tâif'e gitmiş, orada çirkin davranışlarla karşılaşmıştı. Bu sıralarda
Kureyş müşrikleri de müslümanlara karşı düşmanlıklarını iyice arttırmış
bulunuyorlardı. işte Tâif dönüşünde nâzil olarak Resûl-i Ekrem'e teselli veren
bu sûre, yalnız insanların değil, cinlerin de Kur'an'a tâbi olduklarını
bildiriyor, İslâm'ın muzafferiyetini müjdeliyordu.
73-el-MÜZZEMMİL
Mekke'de nâzil olmuştur; 10, 11 ve 20. âyetlerinin Medine'de nâzil olduğu
rivayet edilmiştir. 20 (yirmi) âyettir. Sûre, adını, ilk âyetindeki
"el-müzzemmil" kelimesinden almıştır. "Müzemmil" örtünüp bürünen
demektir.
74-el-MÜDDESSİR Mekke'de nâzil olmuştur; 56 (ellialtı)
âyettir. Sûre, adını ilk âyetindeki "el-müddessir" kelimesinden almıştır.
"Müddessir", örtüsüne bürünen, sarınan demektir. Hz. Peygamber'e hitap eden ilk
âyet, Müzzemmil sûresinden önce nâzil olmuştur.
75-el-KIYÂME Mekke'de
nâzil olan bu sûre, 40 (kırk) âyettir. Adını, ilk âyetinde geçen "el-kıyâme"
kelimesinden almıştır.
76-el-İNSÂN Mekke'de veya Medine'de nâzil
olduğuna dair rivayetler vardır; 31 (otuzbir) âyettir. Adını ilk âyetinde geçen
"el-insân" kelimesinden almıştır. "Hel etâke", "ed-Dehr", "el-Ebrâr" ve
"el-Emşâc" isimleri ile de anılır.
77-el-MÜRSELÂT Mekke'de inmiºtir.
50 (elli) âyettir. "Gönderilenler" anlamına gelen "el-mürselât" kelimesi ile
başladığı için sûre bu adı almıştır. Müfessirler, "gönderilenler"den maksadın,
âlemin idaresi ile görevli bir kısım melekler veya rüzgârlar, yahut
peygamberler, yahut da Kur'an âyetleri olabileceğini
belirtmişlerdir.
78-en-NEBE' Meâric'den sonra inmiştir; ilk Mekkî
sûrelerden olup 40 (kırk) âyettir. "Nebe' " haber demektir. Kıyamet haberlerini
ihtiva ettiği için bu ad verilmiştir.
79-en-NÂZİ'ÂT Nebe' sûresinden
sonra Mekke'de inmiştir; 46 (kırkaltı) âyettir. Adını, "söküp çıkaranlar"
manasına gelen "nâziât" kelimesinden alır. Ana fikir olarak kıyameti konu
edinir. Cenab-ı Allah, sûrenin başında, kendilerini, ilk beş âyette belirtilen
güç ve melekelerle donattığı varlıklara yemin etmektedir.
80-ABESE
Mekke'de inmiştir, 42 (kırkiki) âyettir. Adını, "yüzünü ekşitti, buruşturdu"
anlamına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bu sûrenin iniş sebebiyle ilgili
olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b. Halef, Utbe
b. Rabîa gibi Kureyş'in ileri gelenlerine İslâm'ı anlattığı bir sırada âmâ olan
Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve "Yâ Resûlallah! Allah'ın sana öğrettiklerinden
bana da öğret" der. O esnada Resûlullah (a. s.) cevap vermez. Çünkü Kureyş'in bu
ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı.
Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde
olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra bu
âyetler geldi. Resûlullah'ın bazı davranışlarını tenkit ve onu ikaz mahiyetinde
gelen bu ve benzeri âyetler, onun hak peygamber olduğuna en büyük delildir. Zira
hiç kimse kendisini bu şekilde tenkit etmez.
81-et-TEKVÎR Mekke'de
inmiştir, 29 (yirmidokuz) âyettir. Sûrenin başında güneşin dürülmesinden söz
edilmiş ve adını da buradan almıştır. Sûrenin söz dizisinde, ihtiva ettiği
konuya ilişkin anlamları yankılandıran ve güçlendiren mükemmel bir musikî taklit
edilemez bir âhenk vardır.
82-el-İNFİTÂR Nâziât sûresinden sonra
Mekke'de inmiştir. 19 (ondokuz) âyettir. Manası "yarılmaktır"tır. Göğün
yarılmasından söz ederek başladığı için bu adı almıştır. Konusu ahiret
âlemidir.
83-el-MUTAFFİFÎN Mekke'de inmiştir, 36 (otuzaltı) âyettir.
Ölçü ve tartılarında hile yapanları kötüleyerek başladığı için bu adı
almıştır.
84-el-İNŞİKAK İnfitâr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir,
25 (yirmibeş) âyettir. Göğün yarılmasından söz ettiği için bu adı
almıştır.
85-el-BÜRÛC Şems sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 22
(yirmiiki) âyettir. "Bürûc", burc kelimesinin çoğuludur. Sûrede burçları olan
gökyüzüne, kıyamet gününe ve o güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün
müşahede edilecek olaylara yemin edildikten sonra Yemen'de geçmiş bir olaya
temas edilir: Yahudi Zûnuvas ve adamları, yahudiliği kabul etmeyen Necran
hıristiyanlarını, Hendek içinde yakılmış bir ateşe atarak yakarlar ve yanmakta
olan insanları seyrederler. Bu şekilde işkence ile yakılıp öldürülen kimseler
inançları uğrunda ölmüşlerdir.
86-et-TÂRIK Beled sûresinden sonra Mekke'de
inmiştir, 17 (onyedi) âyettir. Adını, 1. âyette geçen "târık" kelimesinden alır.
Târık, geceleyin gelen, şiddetlice vuran, kapı çalan demektir. Sûrede geçen
târık ise gece fazla ışık saçan yıldıza denir ki, bu, sabah yıldızıdır. Mecâzî
olarak da ünlü kişiye denir. Bir edebî sanat olarak cahiliye devri geceye, o
devirde gelen Hz. Peygamber de geceyi aydınlatan ve sabahı müjdeleyen sabah
yıldızına benzetilmiş olabilir.
87-el-A'LÂ Allah'ın "Yüce"
anlamındaki adıyla başladığı için "el-A'lâ" denilen bu sûre 19 (ondokuz) âyet
olup, Mekke'de inen ilk sûrelerdendir. Cenab-ı Allah bu sûrede kâinatın
esrarını, oluşunu, işleyişini özlü bir anlatımla ifade
etmiştir.
88-el-ĞÂŞİYE Adını, ilk âyette geçen ve her şeyi saran,
kaplayan, dehşeti her şeye ulaşan kıyamet günü anlamına gelen "ğâşiye"
kelimesinden alır. İlk gelen sûrelerden olup, Zâriyât sûresinden sonra Mekke'de
inmiştir. Bu sûrede kıyamet ve ahirete ait haberler vardır. ayrıca Allah'ın
varlığını anlamaya yardım edecek bazı kevnî deliller serdedilmiştir. Hayatın bir
plan ve program içinde akıp gittiği, bu akışın sonunda Allah'a varılacağı ve
O'nun katında hesap verileceği anlatılır. 26 (yirmialtı)
âyettir.
89-el-FECR Fecr, tan yerinin ağarması ve şafak manasına
gelir. Fecr sûresi, Leyl sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 30 (otuz) âyettir.
Bu sûrede eski kavimlere ait kıssalar hatırlatılır. İnsanoğlunun kötülüğe
yönelmekte olduğu belirtilerek bunun kötü sonucu, dünya hayatından sonraki hayat
ve oradaki durumlar kısaca anlatılır.
90-el-BELED Mekke'de Kaf
sûresinden sonra inmiştir. 20 (yirmi) âyettir. Adını, ilk âyette geçen, Mekke'yi
anlatan ve "şehir" anlamına gelen "beled" kelimesinden almaktadır. Bu sûrede
insanın yaratılışından, onun bazı davranışlarından, insana verilen üstün
vasıflardan, o vasıfları iyiye kullanmayanın kötü âkıbetinden, iyiye
kullananların da mutlu geleceklerinden söz edilir.
91-eş-ŞEMS Kadir
sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 15 (onbeş) âyettir. Adını, sûrenin ilk
kelimesi olan ve "güneş" anlamına gelen "şems"ten alır. Bu sûrede insanın
yaratılışında var olan iki özellik ele alınır: İyilik ve kötülük. İnsanın
yaratılışında, iyi olmak da kötü olmak da kabiliyet olarak
vardır.
92-el-LEYL Geceye yeminle başladığı için "Leyl" denilmiştir.
Mekke'de inmiştir, 21 (yirmibir) âyettir. Bu sûrede insanoğlunun iki zıt
davranışından, cömertlik ve cimrilikten bahsedilir. İmanlı olmakla cömertlik,
imansızlıkla cimrilik arasındaki ilişkiye dikkat çekilir.
93-ed-DUHÂ
Duhâ, kuşluk vakti demektir. Sûre, adını ilk ayette geçen bu kelimeden alır.
Fecr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Sûrede âhir zaman
Peygamberinin hususiyetlerinden biri yani yetim oluşu ele alınır ve kendisi
teselli edilir.
94-el-İNŞİRÂH "İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek
manalarına gelir. Duhâ sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Bu
sûrede Peygamberimizin, çocukluğunda risalete hazırlamak üzere kalbinnin açılıp
arıtılmasından söz edilmektedir. Ayrıca, onun getirdiği dindeki kolaylıklara
dikkat çekilerek Allah'a şükretmeye teşvik edilmektedir.
95-et-TÎN
"Tîn", dağ adı veya incir demektir. Bürûc sûresinden sonra Mekke'de
inmiştir, 8 (sekiz) âyettir.
96-el-ALAK Alak, insanın yaratılış
safhalarından olan aşılanmış yumurtayı ifade eder. Bu sûreye "İkra' sûresi" de
denir. Mekke'de inmiştir; 19 âyettir. İlk 5 âyeti, Kur'an'ın ilk inen
âyetleridir. Bu sûrede okumanın, öğrenmenin üstünlüğü, insanın yaratılışı,
kalemin özelliği, bunların insana Allah'ın ihsanı olduğu, insanın bunları
düşünmesi, Rabbine itaat etmesi gerektiği, aksi halde azaba dûçar olacağı
anlatılır.
97-el-KADR Kadir gecesinden söz ettiği için bu adı
almıştır. Abese sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 5 (beş) âyettir. Sûrede,
Kadir gecesinden, onun faziletinden, o gecede meleklerin yeryüzüne inişinden
bahsedilir.
98-el-BEYYİNE Açık delil manasına gelen ve birinci âyette
geçen "beyyine" kelimesi sûreye ad olmuştur. Talâk sûresinden sonra Medine'de
inmiştir, 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede kâfirlerden ve müşriklerden söz edilmiş,
onların bazı davranışları anlatılmış, inanan ve iyi işler yapanların kurtuluşa
ereceği ifade edilmiştir.
99-ez-ZİLZÂL Deprem demek olan "zilzâl",
sûrenin ilk âyetinde geçer. Nisâ sûresinden sonra Medine'de inmiştir, 8 (sekiz)
âyettir. Kıyametin kopmasından, insanların yeniden dirilip hesap vermelerinden,
herkesin -iyi ya da kötü- ettiğini bulacağından bahseder.
100-el-ÂDİYÂT
Âdiyât, koşan atlar demektir. Asr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 11
(onbir) âyettir. Bu sûrede insanoğlunun nankörlüğünden, kıyamet günü ortaya
çıkacak acıklı durumdan söz edilir.
101-el-KÂRİA Kâria, kapı çalan
demektir ve kıyamet kasdedilmiştir. Kureyş sûresinden sonra Mekke'de inmiştir,
11 (onbir) âyettir. Bu sûrede, kıyametin kopuşunda meydana gelecek olaylardan ve
insanın âkıbetinden söz edilmiştir.
102-et-TEKÂSÜR Tekâsür, çokluk
yarışı ve çoklukla övünmek demektir. Kevser sûresinden sonra Mekke'de inmiştir.
8 (sekiz) âyettir. Cahiliye Arapları, mal, evlât ve akrabalarının çokluğunu bir
gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta yaşayanlarla yetinmeyip
kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de isbat etmek için kabirlere gider,
ölmüş akrabalarının çokluğuyla övünürlerdi. Sûrede onların bu tutumu
eleştirilmekte ve gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı
belirtilmektedir.
103-el-ASR Asr, yüzyıl, ikindi vakti ve meyvenin
suyunu çıkarmak gibi manalara gelir. "Asr"a yemin ile söze başladığı için bu adı
almıştır. İnşirâh sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 3 (üç) âyettir. Sûrede
kurtuluşun imana, iyi işler yapmaya hakkı ve sabrı tavsiye etmeye bağlı olduğu
anlatılmıştır.
104-el-HÜMEZE Hümeze, birini arkasından çekiştirmek,
onunla alay etmek, kırmak ve incitmek manalarına gelir. Kıyamet sûresinden sonra
Mekke'de inmiştir, 9 (dokuz) âyettir.
105-el-FÎL Kâbe'yi yıkmak
isteyen Ebrehe'nin fillerle hücumunu konu edindiği için bu adı almıştır. Kâfirûn
sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 5 (beş) âyettir.
106-KUREYŞ
Kureyş'e cahiliye devrinde verilen bazı imtiyazlardan bahsettiği için bu adı
almıştır. Tîn sûresinden sonra Mekke'de inmiºtir, 4 (dört)
âyettir.
107-el-MÂÛN Mâûn, zekât vermek yahut bir şeyi geçici olarak
kullanması için birine vermek şeklinde yardım demektir. Âlimlerin çoğuna göre
tamamı Mekke'de inmiştir, 7 (yedi) âyettir. Dini yalanlayan, iyilikten uzak
duran kimseler hakkında inmiştir.
108-el-KEVSER Kevser, çok nimet
demektir; ayrıca cennette bir havuzun da adıdır. Âdiyât sûresinden sonra
Mekke'de inen bu sûre 3 (üç) âyettir. Erkek çocukları yaşamadığı için
Peygamberimize müşrikler, nesli kesik manasına "ebter" dediler. Sûrede buna
cevap verilmiştir.
109-el-KÂFİRÛN Kâfirlerden söz ettiği için bu adı
almıştır. Mâûn sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 6 (altı)
âyettir.
110-en-NASR Nasr, yardım demektir. Sûrede Allah'ın Hz.
Peygamber'e yardım ederek fetihlere kavuşturduğu ifade edildiği için bu adı
almıştır. Bu sûre, Mekke'nin fethi sırasında inmiş olmakla beraber Medine
devrinde yani hicretten sonra indiği için medenî (Medine'de inen) sûrelerdendir.
3 (üç) âyettir. İslâm zaferini haber verir. İbn Ömer'den gelen rivayete göre bu
sûre indikten sonra Peygamberimiz seksen gün yaşamıştır.
111-TEBBET
Tebbet, "kurusun" manasına bedduadır. Ebu Leheb hakkında inmiştir. Zira o,
eziyet etmek kasdıyla Resûlullah'ın yoluna gizlice diken koymuş, bu işte
kendisine karısı da yardım etmişti. Sûre, "Mesed sûresi" diye de anılır. Fâtiha
sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 5 (beş) âyettir. (Bir rivayete göre Şuarâ
sûresinin 124. âyeti gereğince Efendimiz yakın akrabasını çağırarak, onları
İslâm'a dâvet etmişti. Amcası Ebû Leheb galiz sözler sarfederek, "Bizi bunun
için mi çağırdın?" demişti. Bunun üzerine bu sûre indi.)
112-el-İHLÂS
İhlâs, samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah rızası
için uygulamak anlamınadır. Mekke'de inmiştir, 4 (dört) âyettir. İslâm'ın tevhid
akîdesinin en özlü ve anlamlı ifadesidir.
113-el-FELAK Felak, sabah
manasına geldiği gibi yarmak manasına da gelir. Bunndan sonra gelen Nâs
sûresiyle birlikte ikisine "iki koruyucu" anlamında "muavvizeteyn" denir. Bu
sûrelerin şifa maksadıyla okunduğuna dair hadisler vardır. Medine'de inmiştir. 5
(beş) âyettir.
114-en-NÂS Nâs, insanlar demektir. Medine'de inmiştir,
6 (altı) âyettir. |