Fetva Konuları
ZEKÂT ve SADAKAİ FITIR
ZEKÂTIN VERİLECEĞİ YERLER
443. Zekât gayrimüslimlere verilebilir mi?
Aralarında dört mezhep imamının da bulunduğu fakihlerin çoğunluğu zekâtın,
gayrimüslimlere verilemeyeceğinde görüş birliğine varmışlardır. Çünkü esas
olarak zekât müslüman fakirlerin hakkıdır (Kâsânî, Bedâî’, II, 49; Nevevî,
elMecmû’, VI, 197; elFetâva’lHindiyye, I, 207; İbn Nüceym, elBahr, II, 261).
Ancak Kur’anı Kerim’de zekâtın sarf edileceği yerler arasında, kalpleri İslam’a
ısındırılacak olan “müellefei kulûb” da zikredilmiş (Tevbe, 9/60); Hz. Peygamber
(s.a.s.) de gerek zekât gerekse diğer devlet gelirlerinden kalplerini İslam’a
ısındırmak istediği kişilere pay ayırmıştır (Buhârî, Farzu’lhumus, 19; Tirmizî,
Zekât, 30).
Resûlullah’ın (s.a.s.) vefatından sonra bazı kimseler bu uygulamayla bağlantı
kurarak devlet başkanı olan Hz. Ebû Bekir’den zekât gelirinden pay istemişler,
duruma muttali olan Hz. Ömer (r.a.) de “De ki: Hak, Rabbinizdendir. Artık
dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf, 18/29) âyetini okuyarak, artık
müellefei kulûbun kalmadığını ifade etmiş ve onların talebini reddetmiştir (Bkz.
Kâsânî, Bedâî’, II, 45; Zeylaî, Nasbu’rrâye, II, 394395; Aliyyü’lkârî, Fethu
bâbi’l‘inâye, I, 530).
Bu sebeple fakihlerin çoğunluğu, Hz. Ömer’in bu ictihâdına ve Hu lefâyı Râşidin
döneminde “müellefei kulûb”a pay ayrılmamış (İbn Ebî Şeybe, elMusannef, IV, 361)
oluşuna dayanarak Tevbe sûresinin 60. âyetinde sözü edilen bu payın düştüğü
sonucuna varmışlardır. Fakat Hz. Ömer’in “müellefei kulûb” sınıfından zekât
isteyenlerin talebini reddetmesi, bu konu ile ilgili âyetin hükmünün yürürlükten
kaldırılmış olmasından değil, bu konuda kendisine başvuran kimseleri “müellefei
kulûb” sınıfından saymamasından dolayıdır.
Dolayısıyla günümüzde de kalpleri kazanılmak, İslam’a ısındırılmak veya
kötülüklerinden emin olunmak istenen yahut müslümanlara faydalı olacakları
umulan gayrimüslimlere de “müellefei kulûb” sınıfından zekât verilmesi maslahata
uygun bulunabilir. Bu sınıfa zekât verilebileceğini savunan âlimler, bu yönde
bir tasarrufun devlet yetkililerinin takdirine bağlı olduğunu; uygun görmeleri
hâlinde “müellefei kulûb”a zekât verilebileceğini, zaman zaman buna ihtiyaç
duyulabileceğini söylemişlerdir (Karadâvî, Fıkhu’zzekât, II, 607608).
|