Fetva Konuları
ORUÇ
KAZA, KEFFÂRET, FİDYE, ISKÂTI SAVM
518. Oruç tutmamayı mübah kılan mazeretler nelerdir?
İslam dini, ilke olarak kişileri güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini
aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Bu
genel ilke uyarınca farz olan Ramazan orucu ibadetini belli şartlara bağlı
olarak erteleme konusunda bazı ruhsatlar getirilmiştir. Kur’anı Kerim’de şöyle
buyrulmuştur:
“Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı
gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden
hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde
tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim
gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız
sizin için daha iyidir.” (Bakara, 2/183184)
İslam âlimleri bu ayeti kerime ve ilgili hadislere dayanarak Ramazan orucunu
tutmamayı mübah kılan mazeretleri şöylece sıralamışlardır:
a) Yolculuk: Ramazan’da sefer mesafesi (en az doksan km.) bir yere
gitmek için yola çıkacak olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Fakat
niyet ettikten sonra gündüzün yolculuğa çıksa bu yolculuk esnasında meşru başka
bir mazereti bulunmazsa orucunu bozmamalıdır. Başlanan bir ibadetin mazeret
yoksa tamamlanması gerekir. Sefer bir mazeret olduğu için, eğer orucunu
seferîliği başladıktan sonra bozarsa kendisine keffâret gerekmez, sadece kaza
gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’lmuhtâr, III, 402405).
b) Hastalık: Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya
uzamasından endişe edilen kimse ile hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan
kişiler için, iyileştikten sonra kaza etmek üzere Ramazan ayında oruç
tutmamalarına ruhsat tanınmıştır. Oruç tutması hâlinde hasta olacağı doktor
tarafından bildirilen kimse de hasta hükmündedir.
c) Yaşlılık: Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç tutmayıp
yerine fidye verebilirler. Bakara sûresinin 184. âyetinde, bu şekilde olup da
oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme
bağlanmıştır. İyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.
d) İleri derecede açlık, susuzluk: Açlık veya susuzluk sebebi ile beden
ve ruh sağlığının ciddi derecede zarar görmesi söz konusu olan kimse orucunu
bozabilir. Sağlık şartlarının düzelmesi hâlinde bozulan oruç Ramazan’dan sonra
kaza edilir.
Böyle bir kimsenin orucuna devam etmesi ölümüne sebep olacak nitelikte ise,
orucunu açmaması yani oruca devam etmesi haram olur.
e) Zor ve meşakkatli işlerde çalışmak: Esas itibarıyla bir insanın
ibadetlerini normal bir şekilde yapmasını engelleyecek zor ve ağır işlerde
çalışması veya çalıştırılması doğru değildir. Ancak kişisel veya toplumsal
zorunluluklar, bazılarının böyle işlerde çalışmalarını gerektirebilmek tedir.
Böyle durumda bulunan bir kişi, oruç tuttuğu takdirde sağlığına bir zarar
gelmesinden korkuyorsa, orucunu tutmayabilir. Bu durumda olanlar, izin
günlerinde veya müsait zamanlarda tutamadıkları oruçlarını kaza etmelidirler.
f) Gebe ve emzikli olmak: Oruç tuttuğu takdirde kendisinin veya
çocuğunun zarar görmesi muhtemel olan gebe veya emzikli kadınlar da, sağlık
durumu oruç tutmak için elverişli olmayanlar arasında değerlendirilmiştir. Bu
durumda olanlar da oruç tutmayabilirler. Hatta zarar görme ihtimali kuvvetli ise
tutmamaları gerekir. Durumları normale döndüğünde tutamadıkları oruçları kaza
ederler (Sahnûn, eiMüdevvene, I, 278279; Şîrâzî, elMühezzeb, I, 328; İbn Kudâme,
elKâfî, I, 433434; Kâsânî, Bedâî’, II, 97).
Fakihler oruç tutmama ruhsatını Kur’an ve Sünnet’te zikredilen sebeplerle
sınırlı tutmayı tercih etmiş, bunların ortak özelliği meşakkat olsa bile, her
meşakkatli durumda oruç tutulmayabileceğini söylemekte temkinli davranmışlardır
(İbn Kudâme, elKâfî, I, 433436).
Ruhsata gerekçe olan hâl ortadan kalkınca tutulamayan oruçlar kaza edilir.
İyileşmesi mümkün olmayacak şekilde hasta olmak, ya da aşırı yaşlı bulunmak gibi
oruç tutmaya sürekli bir engelin bulunması hâlinde tutulamayan her oruç için bir
fidye verilir. Bir oruç fidyesi bir fıtır sadakası miktarıdır. Bir fıtır
sadakası ise, bir kimseyi orta hâllisi ile bir gün doyurabilecek yiyecek miktarı
veya bunun parasal karşılığıdır.
|