ALLAH’A İMAN
A) ALLAH VARDIR
Günümüzde insanlar kendi yaptıkları füzelerle aya gidip geliyorlar, uzayda
inceleme ve araştırmalar yapıyorlar. İnceleme, araştırma aletlerini uydular
halinde yörüngelerine yerleştirerek bu uçsuz bucaksız evren hakkında yeni
bilgiler ediniyorlar. Bu uyduların aracılığıyla her türlü haberleşmeği
gerçekleştiriyorlar. Biz evimizde oturup telefonla Almanya, Amerika, Avustralya
gibi uzak, yakın, ülke ve kıtalardaki yakınlarımızla konuşabiliyoruz. Evdeki
televizyonumuzla dünyanın her yerinde olup biten her şeyi anında görüp
öğreniyoruz. Diğer taraftan gözle görülmeyecek kadar küçük varlıkları da
mikroskop denilen, küçük canlıları milyonlarca defa büyüten aletlerle
inceleyerek bunlar hakkında pek çok bilgiler elde ediyoruz. Bütün bu araştırma
ve bilgiler sayesinde insanlar daha mutlu ve sağlıklı bir hayata sahip
olabiliyorlar. Bilgilerimiz arttıkça her şeyi içine alan bu evrenin büyüklüğünü,
sarsılmaz düzenini her geçen gün, düne göre daha iyi anlıyoruz.
Demek ki evren hakkındaki meraklarımız da artmağa devam edecektir. Bununla
beraber evren hakkındaki meraklarımız da her gün artacaktır. Öyle ise bu evrende
görüp öğrendiğimiz hassas düzen kimin eseridir? Etrafımızda bulunan her şey,
kullanıp yararlandığımız her türlü eşya kendiliğinden meydana gelmemiştir. Her
şeyin bir yaratıcısı, meydana getireni vardır. Sınıfınızdaki tahtada bir yazı ve
çizilmiş bir resim gördüğünüz zaman bunu yazanı ve çizeni araştırırsınız. Bu
yazı ve resmin kendiliğinden çizildiğini söyleyemezsiniz. Öyle ise her şeyin bir
yapıcısı, var edip ortaya getireni vardır. Yediğimiz ekmek, okuduğumuz kitap
kendiliğinden bu hale gelmemiştir. İşte evrendeki her şeyin meydana gelip var
olması, kusursuz bir hareket içinde bulunmaları, aksamayan bir düzenle
varlıklarını sürdürmeleri kime aittir "Gökleri ve yerin sırları Allah’a aittir."
(Şûra Sûresi, 12. âyet.)
Biz yüce Allah’ın varlığına, bir tek oluşuna ve Kur’an-ı Keriminde geçen bütün
sıfatlarına her türlü şüphe ve tereddütten uzak olarak kesin bir şekilde
inanıyoruz.
B) ALLAH'IN SIFATLARI
Yüce Rabbımız Kur’an-ı Keriminde kendisini daha iyi anlayıp kavrayabilmemiz için
bir takım sıfatlarla nitelendiğini bize haber vermiştir. Bu sıfatları daha iyi
değerlendirebilmek için üç kısımda ele almamız gerekir.
I. Allah’ın Zâtî Sıfatları
Bu sıfatlar yalnızca Allah’a mahsus olan, başka varliklarda bulunmayan
sifatlardir. Bunlari şöyle siralayabiliriz:
1- Vücûd: Allah’ın var olması demektir. Onun varlığı kendindendir, var
olması kendi zâtının varlığı gereğidir. Diğer varlıklar gibi kendisini var
edecek bir başkasına ihtiyacı yoktur. Zaten başkasına muhtaç olan ilâh olamaz.
Allah’ın varlığı her şeyden öncedir. Halbuki etrafımızda gördüğümüz bütün
varlıklar sonradan meydana gelmiştir. Sonradan var olanlar, adından anlaşılacağı
üzere bir başkası tarafından var edilmişlerdir; yani bunlar var olabilmeleri
için Allah’ın kendilerini var etmesine muhtaçtırlar. Yüce Allah kendisinden olan
bu varlığını devam ettirmek için de hiç bir yere ihtiyaç duymaz. Onun yok olduğu
hiçbir an düşünülemez.
2- Kıdem: Allah’ın varlığının ezelî olması, başlangıcının evvelinin,
öncesinin olmaması demektir. Hiçbir şey yok iken, bu evren yaratılmadan önce de
O vardı. Allah’ın varlığı şu anda, önceki tarihlerde başlamıştır demek asla
doğru olmaz. Böyle bir tarih vermek ancak sonradan olan varlıklar için söz
konusudur; çünkü onlar önce yok iken sonradan varolmuşlardır. "O, her şeyden
öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı sondur; varlığı apaçıktır;
gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O her şeyi bilir." (Hadid Sûresi: 3. âyet.)
3- Bekâ: Allah’ın sonsuza deşin ebedî olarak varolması demektir. Allah
ezelden beri varolduğu gibi sonraya doğru da, ebediyen varolacaktır. Onun için
yokluk, yok olduğu an düşünülemez. Bu ancak sonradan bir başkası tarafından var
edilenler için söylenebilir; çünkü onlar önce yok iken, sonradan varolmuşlardır.
" Yeryüzünde bulunan her şey fânîdir, gelip geçici, yok olucudur. Ancak Yüce ve
Cömert olan Rabb’ımızın varlığı bâkîdir, ebedidir, son bulmaz." (Rahmân Sûresi:
26-27. âyetler.)
4- Vahdaniyet: Allah’ın bir ve tek olması demektir. O zâtında,
sıfatlarında ve işlerinde bir olup eşi, benzeri ve ortağı olmayandır. İslâmiyet
Allah’ın tek oluşu inancı üzerine kurulmuş bir dindir ve bu özelliği ile diğer
ilâhî dinlerle aynıdır. " Ey Muhammet deki: Allah bir tektir, O hiçbir yere
muhtaç değildir. Doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey Ona denk değildir."
(İhlâs Suresi.)
5- Kıyam Bi-nefsihi: Varlığının kendisinden olması demektir. O varlığı
için bir iken Allah kendi zâtının gereği olarak vardı. Varolması varlığını devam
ettirmesi için hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şeyin yaratıcısı olan Allah
dilerse onları var eder, varlıklarını devam ettirir, dilerse yok eder. " Allah,
Ondan başka tanrı olmayan diri ve her an yaratıklarını gözetip duran, hiçbir
şeye muhtaç olmayandır." (Al-i Imran Sûresi: 2. âyet.)
6- Muhâlifetün li’l - Havâdis: Sonradan olanlarla benzememek demektir.
Allah sonradan varolan varlıkların hiçbirine benzemez. Biz Onu nasıl düşünürsek
düşünelim, O bu düşündüklerimizden, hatır ve hayalimizden geçen şeylerin
hepsinden başkadır ve hiçbirisine benzemez. "Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O
işitendir, görendir." (Şûra Sûresi: 11. âyet.)
II. Allah’ın Sübûtî Sıfatları
Bu göreceğimiz sıfatların benzerleri sınırlı ve vasıtalı olarak insanlara
verilmiş olsa da, Allah’ın kendisine has olan bu sıfatları sınırsızdır ve
herhangi bir vasıtaya muhtaç değildir.
1- Hayat: Allah’ın diri ve canlı olması demektir. Allah ezelî ve ebedî
olan hayat ile diri ve canlıdır. Onun için ölüm, uyku, dalgınlık, gaflet gibi
şeyler asla düşünülemez; çünkü bu ve benzeri şeyler eksikliktir, güçsüzlüktür. O
daima hayat sahibidir. " Ölümsüz, diri olan Allah’a güven, Onu özenerek tesbih
et." (Furkan Sûresi: 58. âyet.)
2- İlim: Allah’ın her şeyi bilmesi demektir. Evrendeki hiçbir şey Onun
bilgisinin dışında değildir. Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. Onun ilmi
ezelîdir, sınırsızdır, hiçbir şey Onun ilminin dışında meydana gelmez.
İnsanların ilmi ise, sonradan kazanılan, belli ve sınırlı bir ilimdir. "
Görüleni de görülmeyeni de bilen, yücelerin yücesi olan Allah’a göre, aranızdan
sözü gizleyen ile açığa vuran ve geceye bürünerek ( gecenin karanlığına )
gizlenip gündüz ortaya çıkan arasında fark yoktur." (Râd Sûresi: 9-10. âyetler.)
" İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları
da yerde olanları da bilir. Allah’ın her şeye gücü yeter." (Al-i Imran Sûresi:
23. âyet.)
3- İrade: Allah’ın dilemesi, istemesi demektir. Allah, dilediği gibi
hükmeder, istediğini yapar ve bunları yerine getirmek için hiçbir şeye muhtaç
değildir. Hür serbest olarak dilediğini yapar, dilediğini yapmaz. Evrendeki her
şey Onun bu sıfatı ile yaratılmakta ve meydana gelmektedir.
"Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece OL demektir ve o hemen
oluverir." (Nahl Sûresi: 40. âyet.)
4- Kudret: Allah’ın gücü olması, istediği her şeyi yapabilmesi demektir.
Allah’ın evrende dilediği gibi hükmetmesi, tercihini kullanmaya gücünün,
kudretinin yetmesi demektir. Allah’ın sonsuz, bitmek, tükenmek bilmeyen kudreti
ve gücü vardır. Onun ezelî olan güç ve kudretinin dışında kalan hiçbir şey
yoktur. Dilerse bu evren gibi daha bir çok evrenler yaratmağa gücü yettiği gibi,
yaratıkları bir anda yok etmeğe de gücü yeter. Yıldızlara, aya, güneşe bakarak
bu gücün büyüklüğünü, sınırsızlığını, ebediliğini daha iyi kavrarız.
"Şüphe yok ki Allah her şeyi yapmağa, her şeye güç yetirmeğe kâdirdir." (Bakara
Sûresi: 20. âyet.)
5- Semi: Allah’ın her şeyi işitip duyması demektir. Onun işitmesine
hiçbir şekilde sınır ve kısıtlama yoktur. İnsanlar belli şiddetteki sesleri
işitebilirler. İşitmek için bir takım araçlara ve organlara sahip olmak gerekir.
Arada hava olmasa, insanlar birbirlerini duyamazlar. Allah’ın işitmesi doğrudan
doğruyadır. Bu türlü araçlara, organlara ihtiyacı yoktur.
"Şüphe yok ki Allah işitendir, bilendir." (Bakara Sûresi: 181. âyet.),
"Bilin ki, Allah işitir ve bilir." (Bakara Sûresi: 244. âyet.)
6- Basar: Yüce Allah’ın her şeyi görüp gözetmesi olmak demektir. Onun
görmesinden hiçbir şey uzak ve gizli değildir, göremeyeceği hiçbir şey ve yer
yoktur. Onun görmesine uzaklık, yakınlık veya aşırı aydınlık gibi yaratıklarla
ilgili şeylerin hiçbir şekilde etkisi olmaz. Her yerde olup biten her şeyi
görür, bilir ve anında haberi olur.
"Allah yaptıklarınızı hakkıyla görür." (Enfal Sûresi: 244. âyet.)
7- Kelâm: Yüce Allah’ın konuşması ve söylemesi olmak demektir. Allah’ın
konuşması, sese ve harflere ihtiyaç duymadan olur. Bu ezelî ve ebedî olan sıfatı
ile peygamberlerine söylemiş emirler vermiş yasaklarını bildirmiştir. İşte
böylece ilâhî kitaplar meydana gelmiştir. Yüce Allah’ın konuşamaması, dilsiz
olması asla düşünülemez.
"Allah Musa’ya da hitap ile konuştu." (Nisa Sûresi: 169. âyet.)
8- Tekvin: Yüce Allah’ın yoktan var edip yaratması demektir. şu evrende
var olan ve varlığını devam ettirmekte olan her şeyi O, ezelî ve ebedî olan
tekvin sıfatının gereği olarak yaratmıştır. Allah’ın yaratmak, yaşatmak,
rızkları vermek, bol bol nimetler ihsan etmek, ödüllendirmek, cezalandırmak,
affetmek, öldürmek, diriltmek gibi bütün işleri bu sıfatının gereğidir.
"Allah önce mahlûkatı yaratır, ölümden sonra onu tekrar diriltir. Sonunda Ona
döneceksiniz." (Rûm Sûresi: 11. âyet.)
III. Allah’ın Fiilî Sıfatları
Yüce Allah’ın fiilî sıfatları pek çoktur; bunların hepsini saymak mümkün
değildir. Ancak bunlara birkaç örnek vermekle yetinelim.
Halk: Yaratmak demektir. Bütün varlıkları yaratan Hz. Allah’tır. Hiçbir
mahlukun herhangi bir şeyi yaratmağa gücü yoktur.
İnşa: Yoktan var etmek demektir. Evrendeki tüm varlıkları yoktan var eden
Yüce Allah’tır. Yaratıklarınsa yoktan var etme gücü yoktur.
İbda': Yüce Allah'ın, aslı ve benzeri olmaksızın icat etmesi demektir.
İhya: Yüce Allah’ın diriltmesi demektir. Bir yaratığa can verip onu
yaşama ulaştırmak, diriltmek ancak Allah’a mahsustur.
İmate: Yüce Allah’ın öldürmesi, hayata son vermesi demektir. Bir yaratığa
can veren Hz. Allah dilediği zamanda onun yaşamına da son verir.
Terzîk: Yüce Allah’ın rızk vermesi demektir. Allah (c.c.) Rab ol-masının
gereği sayısız çeşit ve ihtiyaçta olan mahlukatın rızkını da yaratır. O,
yaşamlarını devam ettirebilmeleri için muhtaç oldukları besinleri yoktan var
edip onlara sunar.
|