Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı Celal YILDIRIM

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM.. 2

TEYEMMÜM.. 2

A) Teyemmüm'ün Meşruiyeti Kitab, Sünnet Ve Îcmâ' İle Sabit Olmuştur : 2

B) Hadîs-İ Şerif : 2

C) Îcmâ' : 2

Teyemmüm Bu Ümmetin Özelliklerindendir : 2

I. TEYEMMÜM'ÜN FARZLARI : 2

A) Şükür Secdesi Niyetiyle Teyemmüm Etmek : 3

B) Öğretim Niyetiyle Teyemmüm Etmek : 3

C) Bileklerinden Elleri Kesik Olan : 3

D) Teyemmüm'de İki Organı Kaplarcasma Mesihte Bulunmak : 4

E) Tertemiz Toprak : 4

F) Kül, Anber, Kâfur Ve Misk Gibi Maddelerle Ve Bir De Buz İle Teyemmüm Caiz Değildir. 4

G) Henüz Kuramamış Çamur İle Teyemmüm Caiz Olur Mu?. 5

H) Teyemmümün Şartlarından Biri De, En Az Üç Parmakla Mesh Edilmesidir. Tıpkı Başı Ve Mestleri Meshetmekte Olduğu Gibi. 5

II. TEYEMMÜMÜ MUBAH KILAN SEBEPLER : 5

A) Ashab-I Kirâm'dan Îmrân Bin Husayn (R.A.)  Diyor Ki : 5

B) Yukarıda Sıraladığımız Altı Maddenin Açıklaması : 6

C) Hastalığın Artma Endişesi : 7

D) Abdest Almaya Güç Getiremiyen Kimse : 7

E) Vücutta Bulunan Yaranın Kapsadığı Alan : 7

F) Kuyudaki Suya Ulaşamıyan Yolcu : 7

G) Soğuk Bir Havada Donan Akar Veya Irmak : 7

H) Küfür Diyarında Esir Bulunan Müslüman : 7

İ) Bu Konuda Genel Kural Şudur : 8

J) Abdest İçin Su Aramak : 8

K) Suyu Ne Kadar Mesafede Aramak Gerekir?. 8

I) Yakınında Su Bulunduğu Halde Bundan Habersiz Olan Kimse : 8

M) Arkadaşının Yanında Su Bulunan Kimsenin Ne Yapması Gerekir?. 8

N) Teyemmüm Edip Namaza Duran Kimse : 9

III. TEYEMMÜMÜ BOZAN ŞEYLER : 9

IV. TEYEMMÜM'ÜN SÜNNETLERİ : 10

A) Farz Ve Sünnete Uygun Teyemmüm Nasıl Edilir?. 11

B) Vakit Girmeden Teyemmüm Etmek Caiz Midir?. 11

C) Bir Teyemmümle Ne Kadar Namaz Kıhnabilir?. 11

D) Teyemmümü Vaktin Sonuna Doğru Geciktirmek : 11

E) Yolculuk Halinde Eşyası Arasındaki Suyu Unutmak : 11

F) Nehir Ya Da Akar Kenarında Olup Suyun Varlığından Haberi Olmayan Kimse : 12

V. ABDEST VE TEYEMMÜM ALMAYA GÜÇ GETİREMİYEN : 12

A) Zindan Ya Da Hapishanede Su Ve Temiz Toprak Bulamıyan Tutuklu Ne Yapar?  12

B) İdrarını Abdest Aldığında Tutamıyan : 12

C) Cenaze Namazına Yetişmek İçin Teyemmüm Elmek Caiz Midir?. 12

D) Ayni Teyemmümle İkinci Bir Cenaze Namazı Kilınabilir Mi?. 13

E) Bayram Namazı İçin Teyemmüm Etmek : 13

F) Bu Konudaki Genel Kaide Şudur : 13

G) Aym Topraktan Birçok Kere Teyemmüm Etmek: 13


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

 

TEYEMMÜM

 

Teyemmüm, kelime olarak bir şeye niyet   edip   yönelmek, bîr şeyi kasdetmek anlamına gelir. İslâm Şeriatında ise, namaz ve ben­zeri bir ibâdeti   kendine mubah   kılmak için   yüzü ve iki eli mes-•hetmek niyetiyle tertemiz toprağı kasdetmektir. [1]

 

A) Teyemmüm'ün Meşruiyeti Kitab, Sünnet Ve Îcmâ' İle Sabit Olmuştur :

 

Kur'ân-. Kerim'de buyuruluyor ki :

«Ey imân edenleri Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar nama­za yaklaşmayın. Cünübken (camiye ve) namaza yaklaşmayın,   meğerki (cami'de eylenmeyip bîr kapıdan girip diğer kapıdan) yolcu olarak geçici olasınız... Eğer hasta veya yolculuk halinde iseniz ve­ya biriniz tabii ihtiyacını gidermekten gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmışsamz ve bu durumlarda su bulanı am iş s an iz tertemiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah  (kusurlarınızı)  örter,  (günahlarınızı)  bağışlar.»[2]

 

B) Hadîs-İ Şerif :

 

«Yeryüzünün hepsi benim ve ümmetim için mescid ve temizle­yici (teyemmüm edilerek abdestsizliği kaldırıcı) kılınmıştır. Ümme­timden hangi bir kimseye nerede namaz vakti erişirse, onun temiz­leyicisi (abdest yerine toprakla teyemmüm etmesi) yanındadır.»[3]

 

C) Îcmâ' :

 

Müslüman ilini adamlarının hepsi teyemmümün meşruiyyetin-de birleşmişler, su bulunmadığı veya bulunduğu halde kullanma imkânı olmadığı zamanlarda su ile abdest alma yerine veya guslet­meye bedel teyemmüm edilmesini kabul etmişlerdir. [4]

 

Teyemmüm Bu Ümmetin Özelliklerindendir :

 

Bu ümmetin birçok özellikleri arasında teyemmüm kolaylığı da bulunuyor. Diğer ümmetlere böyle bir kolaylık verilmemiştir. Yapı­lan sahih rivayete göre, Resûİüllah (A.S.) Efendimiz bu konuda şöy­le buyurmuştur :

«Benden önce hiç kimseye verilmiyen beş şey bana verildi  :

1. Bir aylık mesafeye korkum ulaşmakla yardım gördüm,

2. Yeryüzü bana mescid ve temizleyici (su ile abdest yerine te­yemmüm etme) kılınmıştır. Ümmetimden kime   nerede namaz vakti gelip çatarsa namaz kılsın,

3. Ganimetler de bana helâl kılındı, benden önce hiç kimseye helâl kılınmadı,

4. Şefaat (yetkisi) bana verildi,

5. Ve bütün insanlara (peygamber) olarak gönderildim.»[5]

Teyemmüm'ün Medine de ve Peygamber (A.S.) Efendimizir- .iz. Âişe Validemizle evlendikten sonra farz kılındığı bilinmekte ve ta­kat kesin bir tarih verilmemektedir. Allah (C.C.) daha iyisini bilir.

Teyemmüm Allah'ın inanmış kullarına lütfettiği bir kolaylıktır. O halde taharetten maksad sadece bir dış temizliği değil, aynı za­manda ruhu arındırma, kalbi cilalama ve böylece hem iç, hem dış temizliği içinde bir takım ibâdetleri yerine getirmenin ilk hazırlığı­nı yapmaktır. Su bulunmadığı veya kullanma imkânı olmadığı za­man belirtilen iç temizliğine teyemmüm yoluyla erişilmekte ve top­raktan yaratılan, toprak üzerinde yaşıyan ve yine toprağa dönecek olan insan, tevazuun en güzel örneğini, bu toprağı yüzüne ve kolla­rına sürerek sunmaktadır. [6]

 

I. TEYEMMÜM'ÜN FARZLARI :

 

Teyemmüm'ün iki ya da üç farzı vardır, buna rükün de denile­bilir :

1. Niyet etmek, 2. Bir vuruşla yüzü, 3. Bir .vuruşla da kolları rnes-hetmek.

Ancak taharetle ve taharet niyetiyle sahih olan bir ibâdete ve ya namazı kendine mubah saymaya niyet, etmek teyemmümde farz­dır. Bu konuda abdestsizlikle cenabeti birbirinden ayırd etmeye ge­rek yoktur. O kadar ki cünüp kimse teyemmümü ile abdesti kasdet-se yine de cenabetten temizlenmiş sayılır. Et-Tebyîn ve Fetâvâ~yi Hindiyye'de ayni husus açıklanmıştır. Fetva da buna göredir. Tatar, haniyye'de de, «Buna göre fetva verilir» denilmiştir.

O halde cenaze namazı veya Tilâvet secdesi için teyemmüm ederse, bu teyemmümle farz namazları kılması yeterlidir. Bunun ak­sini söyleyen olmamıştır. El-Muhit ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu ko­nuya yer verilmiştir.

Bu kaidenin ışığı altında aşağıdaki meselelere dikkat etmek ge­rekir :

Kur'ân okumak veya kabirleri ziyaret etmek veya ölüyü defnet­mek, veya ezan ve ikaamet okumak veya mescide girmek veya mes-cidden çıkmak veya Mushafa el sürmek niyetiyle teyemmüm eden kimse bu durumda namaz kılabilir mi? Fıkıh bilginlerinin hemen hepsi de böyle bir niyetle yapılan teyemmümle namaz kılmanın caiz olmadığını söylemiştir. Fetâvâ-yi Kadıhan'da bu mesele yeterince açıklanmıştır. [7]

 

A) Şükür Secdesi Niyetiyle Teyemmüm Etmek :

 

Şükür Secdesi niyetiyle teyemmüm eden kimse, İmam Ebû Ha-nîfe ile İmam Ebû Yusuf'un içtihadına göre farz olan namazları bu teyemmümle kılamaz. İmam Muhammed'in içtihadına göre, kılabi­lir. Çünkü bu secde de Allah'a yakınlık ifâde eden bir ibâdet sayılır.

Selâm vermek ya da selâm almak niyetiyle teyemmüm etmek i

Bu niyetle alman teyemmümle namaz kılmak caiz olmaz. Çünkü selâm vermek veya almak kurbiyeti, ifâde eden bir ibâdet değildir. Bu konuda Fetâvâ-yi Kadıhan ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de açıklama ya­pılmıştır. [8]

 

B) Öğretim Niyetiyle Teyemmüm Etmek :

 

Bu niyetle de alınan teyemmümle namaz kılmak üç imama gö­re caiz değildir. Çünkü öğretim namaz ve benzeri bir ibâdet anla­mında kurbiyyet ifâde etmez.

Gayr-i Müslim kimse önce teyemmüm. eder, sonra Müslüman olur, yani Müslüman olmak niyetiyle teyemmüm ederse, İmam Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed'e göre bununla namaz kılması caiz ol­maz. El-Hulasa kitabında bu husus açıklanmıştır.

Diğer iki farza gelince :

Fıkıh kitaplarımızın bir kısmında iki darp diye tabir verdikleri hususu bir farz sayanlar olduğu gibi, her darbı bir farz kabul eden­ler de vardır.

Birinci vuruşla yüz meshedilir, ikinci vuruşla kollar dirseklerle birlikte meshedilir. Hidâye, Bedayi', Fetâvâ-yi Kadıhan ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu konu açıklanmıştır.

Yüzü meshederken sakal yoksa deriye dokundurulur, sakal var­sa sakalın üzeri meshedilir, çünkü teyemmüm konusundaki mesh, zahiri temizlik anlamında olmayıp iç temizliği ve ibâdete hazırlık anlamındadır. Bu bakımdan sakalı parmaklamak sünnet değildir. Sahih olan ictihâd ve görüş bu ölçü ve anlamdadır. Mi'racüddiraye, Fethulkadîr, Fetâvâ-yi Hındiyye'de bu hususa yer verilmiştir.

Yüzü meshederken kulakla şakak arasındaki beyazlığa dikkat etmek gerekir. Çünkü orası da yüzden sayılır. Hanefî fukahası özel likle bu husus üzerinde durmuş ve gereken uyarıyı yaptıktan sonra şöyle demişlerdir : «İnsanların çoğu teyemmüm ederken bu beyazlı­ğı meshetnıeyi unutur ya da ihmâl ederler..»

Elleri dirseklere kadar meshederken ayrıca ellerin içini meshet-meye gerek yoktur, çünkü her iki vuruşta da ellerin içi meshedil-miş sayılır.

Bir tek vuruşla hem yüzü, hem kolları meshetmek kâfi gelir mi? İmamların içtihadına göre, kâfi gelmez. Nitekim Fetâvâ-yi Kadıhan ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu meseleye açıklık getirilmiştir.

Birinci vuruşla bir eliyle yüzünü, diğer eliyle bir kolunu, ikinci vuruşla da bir eliyle diğer kolunu meshederse teyemmümü sahih ve caiz sayılır mı? Sünnete uygun olmamakla beraber caiz olur. Yani yapılan teyemmümün farzları yerine gelmiş sayılır. Siracü'l-Vehhac ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu meseleye yer verilmiştir.

Teyemmüm etmek için soyunup toprak üzerinde yuvarlanmak kâfi değildir, kollar ve yüze bu arada toprak dokunuyorsa bu yön­den teyemmüm yerine gelmiş sayılır. Aksi halde caiz değildir. Hem bu tarz bir teyemmüm sünnete aykırı olduğundan mekruhtur. [9]

 

C) Bileklerinden Elleri Kesik Olan :

 

Bu durumda olan kimse kesik yeri toprağa sürüp sonra yüzüne sürer, ve sonra kollarını toprağa sürerek teyemmümünü tamamlar. Dirseklerden aşağı kısımdan kesik ise, dirsek başlarını mesheder. Dirseklerden kesik olan kimseden teyemmümün bu farzı kalkmış olur. Geniş bilgi için Serahsî'nin El Muhit'ine bak..

Elleri felçli olan kimse nasıl teyemmüm eder?

Ellerini toprak üzerinde dolaştırıp toprağın dokunmasını sağlar, yüzünü de üzerinde toprak tozu bulunan bir duvara sürer. Böylece teyemmüm etmiş olur ve namazı terketmez.

Teyemmüm için ellerini toprağa vurup henüz yüzüne sürmeden

kendisinden abdesti bozan bir şey çıkarsa, ellerini yeniden toprağa vurması gerekir. Bir vuruş hükümsüz sayılır. Kadı îsbîcabî bunun caiz olduğunu, yani ikinci kez toprağa ellerini vurmasına gerek ol­madığını söylemiş ve buna misal olarak da, abdest alırken avucunu su doldurup yüzüne vurmak üzere iken abdest bozacak bir şey çı­karsa bu suyu yine kullanmak caiz olur, hükmünü göstermiştir. Ama El-Hulasa kitabında bu konuda deniliyor ki : «Daha sahih ola­nı, o vuruşu iade etmesidir. Şemsüleimme'de bu görüşü benimsemiş­tir. Fetâvâ-yi Kadıhan'da da buna açıklık getirilmiştir. [10]

 

D) Teyemmüm'de İki Organı Kaplarcasma Mesihte Bulunmak :

 

Abdestte olduğu gibi teyemmümde de yüzü ve elleri mesheder-ken dokunmadık yer kalmamasına dikkat etmek gerekir. Bu neden­le yüz ve ellerin sınırlarını kapsar biçim ve anlamda mesih yapma­nın vâcib olduğu kabul edilmiştir. Serahsî'nin Muhit'inde bu konu açıklanmıştır. Muhtar olan da bu görüştür. O kadar ki kaşlarla göz arasındaki kısım (göz kapakları) meshedilmedik kalırsa, yapılan te­yemmüm caiz olmaz. Fetâvâ-yi Hindiyye ve Bahr-i Râik'de de ayni konuya yer verilmiştir.

Dar olan yüzük ve bileziklerin oynatılması ve kapsadıkları kıs­mında meshedilmesi lâzımdır. Aksi halde teyemmüm caiz olmaz. Bunun gibi burun delikleri arasındaki direk ve köprücüğü de mes-hetmek gerekir. Ayrıca parmak aralarını aralamak da vâcibdir. [11]

 

E) Tertemiz Toprak :

 

Yeryüzü cinsinden olan temiz maddelerle teyemmüm etmek ca­izdir. Ancak odun, ot ve benzeri yanınca kül olan şeyler ile demir, bakır, cam, tunç, altın, gümüş ve benzeri ateşte eriyen maddelerle teyemmüm etmek caiz değildir. Çünkü Kur'ân'da «Saiden Tayyiba» tabiri kullanılmıştır ki, bundan maksad yeryüzünde toprak cinsin­den olan temiz her şeydir. Sözü edilen maddeler toprak cinsinden -İslâm Fıkhında- kabul edilmediği için, teyemmüm için uygun görül­memiştir. Bedayi', Fethulkadîr ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de de bu açık­lanmıştır.

O halde yanıp kül olan, eriyip sıvılaşan maddeler dışındaki yer­yüzü cinsinden olan şeylerle teyemmüm caizdir. Tuğla, kiremit gibi pişirilmiş çamurdan elde edilen şeyler de bu cümledendir. Taş da toprak cinsindendir, ancak üzerinde az da olsa bir toz tabakası bu­lunması tercih edilir. Bu bakımdan yıkanmış veya kaygan olan taşlar da böyledir. Geniş bilgi için bak : Fetâvâ-yi Kadıhan ve Fetâvâ-yi Hindiyye'ye.

Bunun gibi kırmızı, siyah, gri ve sarı renkte olan her türlü bal­çıkla da teyemmüm caizdir. Kaya tuzu da toprak cinsinden sayılmış­tır; îlim adamlarının çoğuna göre caizdir. Aynısını söyliyenler de olmuştur. Bahrirâik'de, fetva cevaz verenlerin görüşüne göredir, de­nilmektedir.

Ateşte yanan bir toprakla da en sahih kavle göre teyemmüm caizdir.

Toprakla karışık durumda bulunan altın ve gümüş madenlerine bakılır : Karışımda toprak fazla ise teyemmüm caiz olur. Diğer ma­denlerin durumu da böyle. El-Muhit kitabm'da bu mesele yeterince açıklanmıştır. [12]

 

F) Kül, Anber, Kâfur Ve Misk Gibi Maddelerle Ve Bir De Buz İle Teyemmüm Caiz Değildir.

 

Herhangi bir eşya üzerindetoplanan toz, temiz ise o eşyaya el dokundurarak teyemmüm etmek caiz olur. Örneğin, yastık, keçe, hasır gibi eşya üzerinde meydana gelen toz tabakası, toprak cinsin­den ise bu cevaz kapsamına girer. Sahih olan görüş budur.

Rüzgarlı bir havada yerden kalkan tozun yüz ve kollara konma­sı ve şahsın teyemmüm niyetiyle ellerini yüzüne ve kollarına mes-hetmesiyle teyemmümün farzları yerine gelmiş olur mu? Bu konu­da farklı görüş ve ictihadlar varsa da en sahihi, caiz olduğu ve bu nedenle teyemmümün farzlarının yerine gelmiş sayılmasıdır. Sadece tozun yüze ve ellere konması kâfi değildir, meshedilmesi şarttır.

Bunun gibi ellerini buğday ya da arpa ve benzeri tahıla daldırıp ellerine yapışan ince toprak tozu, gözle görülecek ölçüde ise, bunun­la da teyemmüm etmek caiz olur. Siracülvahhac ve Fetâvâ-yi Hm-diyye'de bu mesele açıklanmıştır. Ele bulaşan toz görülebilecek ka­dar belirgin değilse, o takdirde teyemmüm bununla caiz olmaz. Bah-rirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de de bu  husus belirtilmiştir.

Teyemmüm edilecek toprak kendi cinsinden olmayan başka bir maddeyle karışım halinde ise bakılır ; Toprak daha fazla ise, te­yemmüm caiz olur. [13]

 

G) Henüz Kuramamış Çamur İle Teyemmüm Caiz Olur Mu?

 

Fıkıh kitaplarında çeşitli    renklerde olan balçıkla teyemmüm caizdir, denilmektedir. Bundan maksad, kuruyup tozlanacak duru­ma gelenidir. Yoksa ıslak balçıkla teyemmüm caiz değildir. Nitekim yolculuk halinde bulunan şahıs yağmurlu bir havadan sonra ne su, ne de kuru toprak bulabiliyor, ayni zamanda elbise ve nevalesi üze­rinde de toprak tozu mevcut değilse, bu durumda namaz vaktinin çıkması da az kalmışsa, ne yapması gerekir? Elbise ya da yanındaki eşyaya biraz çamur sürüp kurumasını sağlar ve öylece teyemmüm eder. Ancak vakit çıkmak üzeredir; sürülen çamurun bu müddet içinde kuruması mümkün değilse, İmam Ebû Hanîfe ile İmam Mu-hammed'e göre ıslak balçıkla teyemmüm caiz olur. Çünkü çamur ta­mamen toprak cinsindendir, içindeki su ise onu cinsinden çıkarma­mıştır. İmam Ebû Yusuf bu konuda imameyne muhalefet etmiştir. Bedayi' ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu husus açıklanmıştır.

İçindeki suyun çokluğundan çamur iyice sıvılaşmış, bulamaç haline gelmişse, onunla teyemmüm caiz olmaz. Serahsî bu hususu El-Muhit'te açıklamıştır.

Necis bir elbise ya da eşya üzerindeki toprak tozu ile teyemmüm caiz olur mu? Necaset iyice kurumuş durumda ise, caiz olur. Yani elbiseye dokunan necaset iyice kuruduktan sonra toprak tozu konar­sa, o takdirde caiz olur, denilmiştir. Buna muhalefet edenler de var­dır. El-Nihaye ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu konuya yer verilmiştir.

Ama toprak böyle değildir. Ona dokunan necaset kurusa bile yine de onunla teyemmüm caiz olmaz. Hattâ necasetin iyice kuru-masiyle eseri kalmasa bile yine de böyledir. Fetâvâ-yi Kadıhan ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de de bu mesele belirtilmiştir. [14]

 

H) Teyemmümün Şartlarından Biri De, En Az Üç Parmakla Mesh Edilmesidir. Tıpkı Başı Ve Mestleri Meshetmekte Olduğu Gibi.

 

Şartlardan biri de : Su bulmaya güç getirememektir.

Yolculuk halinde bulunsun ya da eyleşik olsun, şehir içinde ve­ya dışında bulunsun, hiç su bulamaz veya bulunan su kendisinden en az bir mil uzaklıkta olursa, o takdirde teyemmüm etmesi caiz olur.

Sahih görüş bu olmakla beraber, şehir içinde veya halkının ço­ğu eyleşik bulunan köy ve kasabada teyemmüm caiz olmıyacağı-nı söyliyenler de var. Özellikle gündüzleyin şehirde ya da köy ve kasabada su bulmak mümkündür. Tebyîn sahibi ile Sülemi, böyle de olsa su bulunmazsa o takdirde teyemmüm caizdir, demişlerdir.

Bu iki ayrı görüşün arasını bulmak ve konuyu fıkhın genel kai­desine göre çözümlemek gerekirse, şöyle bir hüküm vermek müm­kündür : Şehir ya da kasaba ve köyde su aramadan teyemmüm et­mek haliyle caiz değildir. Ama iyice aradıktan sonra bulamıyacak olursa, o takdirde teyemmüme cevaz vardır. Siracülvehhac'da da bu husus açıklanmıştır. Yukarıda belirtildiği gibi suyun en az bir mil uzaklıkta bulunması bu cevaza kapı açar. Ayni zamanda suyu ara­mada namaz vaktinin çıkması da söz konusudur. Şöyleki : Su bula­yım, derken vaktin çıkmasına neden olacak kadar bir zaman kaybet­memelidir. Bununla beraber Hidâye sahibi bu konuda muteber olan vaktin çıkmasından endişe etmek değil, belirlenen mesafedir. Bir mil ya da fazla uzaklıkta bulunan suyu aramaya gerek yoktur. [15]

 

II. TEYEMMÜMÜ MUBAH KILAN SEBEPLER :

 

Fıkıh kitaplarında bunu özetleyip altı madde halinde açıklayan­lar olmuştur :

1. Abdest almak ya da gusletmek için su bulamamak,

2. Bir hastalık ya da yaradan dolayı mevcut suyu kullanama­mak,

3. Suyun dayanılmıyacak kadar soğuk olması ve abdest alındı­ğı takdirde bir rahatsızlığa kapı açması endişesinin hâkim bulun­ması,

4. Mal ya da canına bir zarar dokunur endişesiyle yakınanda bulunan suyu kullanmaya cesaret edememesi,

5. Ya kendisi ya da yanındaki bir canlının ileride susuz kalır endişesiyle mevcut suyu kullanmamayı uygun görmesi,

6. Abdest alıncaya kadar vaktin çıkacağını kestiriyorsa mevcut su ile abdest almayıp teyemmüm etmeyi tercih etmesi..

Bu madde üzerinde farklı ictihad ve görüşler vardır. Sırası ge­lince açıklayıcı bilgi sunacağız.

Sıraladığımız maddelerle ilgili bazı hadîsleri nakletmekte yarar görüyoruz : [16]

 

A) Ashab-I Kirâm'dan Îmrân Bin Husayn (R.A.)  Diyor Ki :

 

Bir yolculukta Resûlüllah  CA.S.) Efendimizle beraber bulunu-

orduk. Efendimiz bize namaz kıldırdı. Ancak namaza katılmayıp ,yn bir yerde duran bir adama gözü ilişti ve ona sordu :

  Bizimle birlikte namaz kılmana engel olan nedir? O adam şu cevabı verdi :

  Bana cenabet dokundu, yani cünüp oldum, su bulamadım. Bunun üzerine Resûlüllah (A.S.) ona :

  Tertemiz toprakla teyemmüm et, o sana yeter [17]Buyurdu. Hazretî Câbir (R.A.) anlatıyor :

Bir sefere çıkmıştık. Aramızdan bir adamın başına taş dokunup yara açmıştı, ve sonra da o adam düşazıttı (ihtilâm) oldu. Arkadaş­larına sordu : «Toprak ile teyemmüm etmeme bir ruhsat varmıdır?» Onlar da : «Suya güç getirdiğin halde toprakla teyemmüm etmene bir ruhsat bulamıyoruz» diye cevap verdiler. Adam ister istemez su ile gusletti, fakat bu yüzden çok yaşamadı öldü. Seferden döndüğü­müzde durumu Resûlüllah (A.S.) Efendimize arzettik. O da şöyle buyurdu : «Onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün. Onlar bilme­dikleri zaman sormazlar mı? Çünkü bilgisizliğin şifası sormaktadır. Ölen adama, yarası üzerine bir şey bağlayıp toprak ile teyemmüm etmek ve böylece sargının üzerini meshetmek kâfi gelirdi.» (Başka bir rivayette, yarasını sardıktan sonra, bedenin geriye kalan kısmını yıkaması ve sargısı üzerine meshetmesi kâfi gelirdi.)[18]

Sahabeden Amir bin As (R.A.Î Zatiselâsü savaşma gönderilmiş­ti. Kendisi başından geçeni şöyle anlatıyor :

  Çok soğuk bir gecede ihtilâm oldum (düş azıttım), Su ile yı­kandığını takdirde öleceğimden endişe ettim. Sonra yanımdaküere sabah namazını kıldırdım. Dönüp Resûlüllah (A.S.) Efendimize gel­diğimizde, benim durumumu O'na anlattılar. Bunun üzerine sordu :

  Ya Amir! Cünüp bulunduğun halde arkadaşlarına namaz mı kıldırdın?

Cevap verdim :

  Evet, Ya Resûlellah!

  Neye dayanarak böyle yaptın?

  «Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah size karcı çok mer­hametlidir»  âyetine dayandım ve   teyemmüm ederek namaz kıldır­dım.

Dedim. Bunun üzerine Efendimiz (A.S.) tebessüm etti ve bir şey söylemedi.[19]

Hz. Ali (R.A.)'den ve-bir de İmam Ahmed bin Hanbel'den bize kadar gelen sahih rivayette, bu iki zat şöyle demişlerdir :

«Ashabdan bir çokları yanlarındaki suyu içmeleri için alıkoyup namaz için teyemmüm etmişlerdir.» [20]

 

B) Yukarıda Sıraladığımız Altı Maddenin Açıklaması :

 

Düşman ya da canavar korkusuyla bineğinden inip su ile ab-dest alamıyor veya yaya olduğu halde bu nedenle mevcut suyu kul-lanamıyorsa, o takdirde teyemmüm etmesi caizdir. Bu husustaki kor­ku cana veya mala gelecek olan tehlikedir. Yılan ve ateş korkusu da ayni hükmü gerektirir. İnâye ve Tebyîn kitaplarında bu konu ye­terince açıklanmış; Fetâvâ'yi Hindiyye'de de belirtilmiştir.

Suyun yanında bir zorba ya da hırsız bulunur da ondan endişe edilirse, yine de teyemmüme cevaz vardır. Kmye ve Fetâvâ-yi Hin­diyye'de bu mesele açıklanmıştır.

Suyun yanında ahlâksız, ırz düşmanı bir kimse bulunursa,

Böyle bir durumda kadm kendine bir zarar dokunur, ya da sal­dırıya uğrar endişesi taşıyorsa, suya gitmeyip teyemmüm eder. Bahrirâik, Nehrifâik, Bedayi' veFetâvâ-yi Hindiyye'de ayni husus belirtilmiştir.

Yanındaki suyu kullandığı takdirde ya kendisinin ya yol arka­daşlarının ya da beraberinde taşıdığı hayvanın susuz kalacağından endişe duyduğu takdirde, teyemmüm etmesi caiz olur. Bunun gibi yanındaki unu hamur etmeye yetecek su bulamıyacağmı hesaplıyan kimse beraberindeki suyu abdestte kullanmayıp hamur yapmak için kaldırır ve teyemmüm ederek namazını kılar. Çünkü hakk-ı hayat muhteremdir. Ama çorba, yemek ve benzeri bir şey yapmak için suyu kaldırıp teyemmüm etmesine cevaz verilmemiştir. Çünkü insan sadece kuru ekmekle de kendini doyurabilir. Fethulkadîr ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de de bu husus açıklanmıştır.

Soğuk su ile yıkandığı takdirde öleceğinden ya da hastalanaca­ğından endişe eden ve suyu ısıtma imkânı bulunmayan kimsenin de teyemmüm etmesi caizdir. Ancak şehir içinde ve dışında bulun­ması durumu dikkate alınarak farklı görüşler ortaya konulmuştur :

a) İmam Ebû Hanîfe'ye (R.A.) göre, ister şehir içinde, ister şe­hir dışında bulunsun, belirtilen endişe mevcutsa ve suyu da hemen ısıtma imkânı yoksa o takdirde teyemmüm etmesine cevaz vardır.

b) İmameyn  (îmam Muhammed ve Ebû Yusuf) a göre, şehir için de bulunuyorsa, o takdirde teyemmüm etmesi caiz olmaz. Ancak hamama girecek parası bulunmaz ve suyu ısıtma imkânı elde ede­mezse, Bilicmâ' teyemmüm etmesi caizdir. Çünkü Allah CC.  güç getiremiyeceğimiz şeyle teklifte bulunmaz. Sıhhati veya hayatı ko­rumak farzdır.[21]

 

C) Hastalığın Artma Endişesi :

 

Hasta olduğu veya yaralı bulunduğu için suyu kullandığı tak­dirde hastalığının artacağından veya yarasının geç iyileşeceğinden endiş eediypr veya yetkili doktor böyle diyorsa, o takdirde su ile ab-dest almayıp teyemmüm etmesi caizdir. [22]

 

D) Abdest Almaya Güç Getiremiyen Kimse :

 

Yaşlılıktan veya herhangi bir sebepten su ile abdest almaya güç getiremiyor ve bu arada kendisine abdest aldıracak bir hizmetçi ve­ya yakınını bulamıyorsa, böyle bir kimseyi ücretle de tutacak mad­di imkâna sahip değilse, o takdirde teyemmüm etmesi caizdir. Be­lirtilen imkânları bulduğu takdirde mezhebin zahirine göre, teyem­müm etmesi caiz olmaz.[23]

Tabii suyu kullandığı takdirde hastalığın artacağı veya mevcut yaranın iyileşmesini geciktireceği hususu ya tecrübeyle yada bir uz­man müslüman doktorun ifadesiyle geçerlilik kazanır. Doktor açık­tan günah işleyen, îslâm ahlâkına aykırı harekette bulunan biri ise, sözüne itibar edilmez.[24]

 

E) Vücutta Bulunan Yaranın Kapsadığı Alan :

 

Vücutta bulunan bir yaradan dolayı ne zaman teyemmüm etme-i cevaz vardır? Fukaha bu konuda şu ölçü ve şartları belirtmişler-

a) Yara cünüp kimsede bulunuyorsa, bedenin çoğu kısmını kaplamış durumda ise teyemmüm eder; sağlam kısmı yıkayıp geri kalan kısmı meshetmez. Çünkü bu durumda itibar ve hüküm eksere göredir.

b) Yine yara cünüp kimsede    bulunuyor, fakat bedenin çoğu kısmmıkaplamıyor, az kısmıyla ilgili bulunuyorsa, o takdirde sağ­lam kısımlar yıkanır, yaralı olan az kasım meshedilir. Üzerinde sar­gı varsa ve kaldırılması uygun görülmemişse, o takdirde sargı üze­rine meslı edilir. Bu durumda gusülle teyemmüm birleştirilemez.

c) Yara abdestsiz kimsede ise, bakılır : Abdest    organlarının çoğunu kaplamışsa, o takdirde teyemmüm edilir. Az kısmında bulu­nuyorsa, o takdirde sağlam kısımlar yıkanır-, yaraya da sargısı üze­rine meshedilir, teyemmüme cevaz verilmez.

d) Bedenin yarısı sağlam, yarısı yaralı bulunuyorsa, ne yapmak gerekir? Fıkıhta söz sahibi olan ilim adamları bu konuda farklı gö­rüş ortaya koymuşlardır. En sahih olanı, teyemmüm eder, suyu kul­lanmaz, görüşüdür.[25]

Şiddetli yağmurda veya çok sıcak bayıltıcı bir havada dışarı çı­kıp su ile abdest alma zorlaşıyorsa, o takdirde teyemmüm etmek ca­iz olur.[26]                                                  

 

F) Kuyudaki Suya Ulaşamıyan Yolcu :        

 

Yanında su bulunmayan veya içeceği kadar suyu kalan yolcu rasladığı kuyudan abdest için su alacak bir vasıtası yoksa, o takdir­de teyemmüm etmesi caiz olur. Arkadaşının yanında su çekmek için kova bulunur da «Bekle ben kendime su çekeyim, sonra kovayı sa­na vereyim» derse, o takdirde beklemesi müstehab sayılır. îşi acele ise beklemeyip teyemmüm de edebilir.[27]

 

G) Soğuk Bir Havada Donan Akar Veya Irmak :

 

Böyle bir havada akar kenarına gelen ve bankaca su bulamayan msenin yanında buzu parçalayıp suya ulaşma vasıta ve imkânı ırsa, zahir rivayete göre, teyemmüm etmez. Bunun gibi mevcut ızu eritip su haline getirecek ateş veya başka bir vasıta bulabilen .msenin de teyemmüm etmesi, zahir rivayete göre caiz olmaz. Fu-ıhadan bazısına göre, bu durumda da teyemmüm etmesi caizdir, ma daha sahih olanı, birincilerin görüş ve tesbitidir.[28]

 

H) Küfür Diyarında Esir Bulunan Müslüman :

 

Küfür diyarında esir bulunan Müslümanın abdest alıp namaz ılmasma engel konulmuşsa, o ta,kdirde teyemmüm edip İmâ (baş-e göz işaretiyle) namaz kılması gerekir. Ne var ki esaretten kurtulup engeller kalkınca belirtilen devrede teyemmümle kıldığı namazları iade eder.

Bunun gibi abdest almaması ve namaz kılmaması konusunda Hüm ile tehdit edilen kimse de teyemmüm ile namaz kılar, sonra bu ehditten kurtulunca kıldığı namazları iade eder.[29]

Zindanda hapis bulunan kimse su bulamadığı takdirde teyem-nümle namaz kılar, sonra o namazları abdest alarak iade eder. Çün-;ü buradaki acizlik kulun kendi sun'iyle olmuştur. Kulun sun'i ise lâhi hakkı düşürmekte te'sirli değildir.

Ama yolculuk halinde hapsedilir ve o da su bulamadığı için teyemmüm ederek namaz kılarsa, hapisten kurtulunca artık o namazı iade etmesi gerekmez. Çünkü burada seferi halindeki özrü hakiki acizliğe eklenmiştir. Seferde galip olan ihtimal, suyun bulunmama­sıdır. Böylece suyun yokluğu her yönden gerçekleşmiştir. Bu neden­le teyemmümle kılınan namazları iadeye lüzum görülmemiştir,[30]

 

İ) Bu Konuda Genel Kural Şudur :

 

Nerede suyu bulmakta canına ve malına bir zarar dokunma teh-İikesi yoksa, orada suyu kullanmak vâcibdir. Suyun parayla satıldı­ğı bir yerde bulunuyorsa, dengi fiatla alması mümkünse, parası da varsa o takdirde alıp kullanması vâcibdir.    Fahiş fiat isteniliyorsa, parası olsa bile mala zarar getirdiğinden o suyu alması vâcib değil­dir. Teyemmüm edip namaz kılar.[31]

 

J) Abdest İçin Su Aramak :

 

Teyemmümü mubah kılan sebeplerden biri de abdest için su aramak, bulunmadığı takdirde buna cevaz kapısını açmaktır.

Yolcu yakın yerde veya bulunduğu yerin çevresinde su bulundu­ğunu galib ihtimalle sanırsa, araması vâcib olur. Galib bir ihtimal taşımıyorsa o takdirde aramasına gerek yoktur. Ancak kendisine suyun bulunduğunu haber veren olursa, bu habere uyarak araması yine vâcib olur. Şüpheli durumda ise yine araştırır. Bulunmadığında şüphe etmiyorsa, teyemmüm, etmesi caiz olur.[32]

 

K) Suyu Ne Kadar Mesafede Aramak Gerekir?

 

Fukahanm tesbitine göre dört yüz zira', (yaklaşık 300 metre) me­safe dikkate alınarak 600 Mllik bir alanda aramak gerekir. Hava faz­la soğuk ya da yağmurlu olur veya aşırı derecede sıcak bulunursa, belirtilen alanda su aramaya gerek yoktur.                      

Bu arada başkasını su aramaya gönderen kimsenin: de bizzat aramaya çıkmasına lüzum yoktur.

Ne kendisi, ne de kendi adına başkası su aramaz da teyemmüm eder, namaz kıldıktan sonra su aramaya koyulur, bununla beraber bulamazsa, yine İmam Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed'e göre kıl­dığı namazı iade etmesi vacip olur. Ebû Yusuf'a göre, iadeye gerek yoktur.[33]

 

I) Yakınında Su Bulunduğu Halde Bundan Habersiz Olan Kimse :

 

Yakınında suyun bulunduğunu bilmiyen, aynı zamanda soracak bir kimseye de raslamıyan kişiye teyemmüm etmek kâfi gelir. Ama soracak kimseye rasladığı halde sormaz da öylece teyemmüm edip namaz kıldıktan sonra sorar ve suyun yakınında bulunduğunu öğ­renirse, o takdirde kıldığı namaz caiz olmaz, abdest alıp iade etmesi gerekir. Tıpkı bir kasabaya gidip ora halkından suyun nerede bu­lunduğunu sormadan namaz kılan kimse gibi. Ama namaz kılma­dan önce sorar da kendisine cevap verilmezse, teyemmüm edip namaz kıldıktan sonra suyun yakın yerde bulunduğunu söylerlerse, ildiği namaz caiz ve yeterlidir, iadesi gerekmez. Çünkü namaz ku­ladan önce gereken anlamda teşebbüste bulunmuştur.[34]

 

M) Arkadaşının Yanında Su Bulunan Kimsenin Ne Yapması Ge­rekir?

 

Arkadaşının istediği takdirde kendisine su vereceğini sanan timsenin teyemmüm etmesi caiz değildir. Ama arkadaşının kesin jlarak vermiyeceğini veya istediği takdirde vermekten kaçındığını esbit eden kimsenin teyemmüm etmesi caiz olur.

Verip vermiyeceğinde şüpheye düşen ve istemeden teyemmüm edip namaz kıldıktan sonra su ister, arkadaşı da verirse, o takdirde kıldığı namazı iade etmesi gerekir.[35]

Namaza başlarken arkadaşı su vermez, fakat namazı kıldıktan sonra verecek olursa, yine de namazı iade etmesi gerekmez. Arka­daşı yanında taşıdığı suyu, günün-, rayıcına göre satmak ister, o da parası olmadığı için alamazsa, bu durumda teyemmüm eder.

Bunun gibi fahiş fiat (asıl değerinin birkaç katını) isterse, yine teyemmüm etmekle yetinir. Çünkü İslâm Dini ibâdete verdiği öne­min bir mislini insan hayatına ve onun malî yapısına da vermiştir.

Ne var ki suyun kıymeti yine suyun aziz tutulduğu ve bol mik­tarda sağlanması mümkün olmayan yerlerdeki kıymetine göre ayarlanır.[36]                                                                                          

 

N) Teyemmüm Edip Namaza Duran Kimse :

 

Teyemmüm edip namaza durduktan sonra arkadaşının yanın­da su bulunduğunu gören kimse bakar : Eğer vereceğine zann-ı ga­libi varsa namazı bırakır. Şüphe ediyorsa, namazına devam eder. Ancak namazı kıldıktan sonra ister, verirse abdest alıp kıldığı na­mazı iade eder. Vermezse, kıldığı namaz tamamdır. Önce vermez de sonra vermek isterse yine hüküm böyledir.[37]

 

III. TEYEMMÜMÜ BOZAN ŞEYLER :

 

Bu konuda genel kaide şudur : Abdesti bozan şeyler teyemmüm mü de bozar. Çünkü teyemmüm abdest yerine konulan bir vasıtadır. Ayrıca önce su bulamadığı halde sonra suya raslaması veya önce mevcut suyu belirtilen bir nedenle kullanamadığı halde sonra kul­lanmaya güç getirmesi de teyemmümü bozan sebeplerdendir. Ne var ki teyemmüm ile namaz kıldıktan sonra su bulur veya namazı bitirdikten sonra mevcut suyu kullanmaya güç getirebilirse, bu du­rumda kıldığı namazı iade etmesine gerek yoktur; isterse abdest alıp namaz kılacak kadar vakit kalmış olsun. Sadece teyemmümü bozul­muş sayılır.

Nitekim yapılan sahih rivayete göre : Ashabdan iki kişi yolcu­luk halinde bulundukları bir sırada namaz vakti girmiş, yanlarında abdest alacak su bulunmadığından teyemmüm edip namaz kıldık­tan sonra suya raslamışlardır. Onlardan biri abdest alıp kıldığı na­mazı iade etmiş, diğeri ise buna lüzum görmemişti. Yolculukların­dan dönüşlerinde Resülüllah (A.S.) Efendimize gelerek durumu an­lattıklarında, Efendimiz namazı iade etmiyene : «Sünnete uygun hareket etmişsin, (teyemmümle) kıldığın namaz sana yeter» buyur­du ve namazı iade edene de : «Sana da iki kez sevap vardır» diyerek onun hareketini tasvip etti.[38]

Teyemmümlü başladığı namazı henüz bitirmeden su görür veya kullanamadığı suyu bu kez kullanmaya güç getirebilirse, teyemmü­mü bozulur, bu nedenle su ile abdest alıp yeniden namaza başlama­sı gerekir.

a) Cünüp kimse mevcut su ile gusleder, fakat bedeninde bir miktar yıkanmadık yer kalırsa, guslü yerine gelmiş sayılmadığından teyemmüm etmesi gerekir. Ancak bu-arada suya raslarsa kuru ka­lan yeri yıkamakla guslünü tamamlamış olur.

Cünüp kimse bedeninde bir miktar kuru yer kaldığı için teyem­müm ettikten sonra abdesti bozulur ve abdestsizliğini gidermek için de su bulamadığından teyemmüm eder ve az sonra suya raslarsa, bakılır : Rasladığı su hem cünüplüğünü daha önce giderirken kuru kalan yere ve bir de namaz için abdest almaya yetecekse, her ikisi için kullanır. Sadece abdest almaya yetecek kadarsa, abdest alır, cünüplükten dolayı yaptığı teyemmüm geçerli kalır. Yalnız kuru ka­lan yere yetecek kadarsa, suyu orayı yıkamak için kullanır, abdest yerine aldığı teyemmüm geçerli kalır. Hangisine yeteceğini kesin olarak bilmiyorsa, kuru kalan yeri yıkamak için kullanır, ama İmam Muhammed'e göre abdest için aldığı teyemmümü iade eder. İmam Ebû Yusuf a göre iade etmez. Hangisine yeteceği belli olmayan suyu abdest alarak kullanırsa bu caizdir ve imamların ittifakıyla cünüp-lük için teyemmüm eder.

Rasladığı su ne kuru kalan yere, ne de abdest almaya yetmiyecekse ,o takdirde hem cünüplük için, hem de abdest için aldığı te­yemmümlerin ikisi de geçerli kalır.[39]

Bedeninde az kuru yer kalan cünüp henüz teyemmüm etmeden abdesti bozulursa, her ikisi için niyet edip bir kez teyemmümde bu­lunması kâfidir. Ne var ki bu teyemmümden sonra birisine yetecek kadar su bulursa, kuru kalan yeri yıkar ve abdestsizlik için aldığı teyemmümü iade eder. Tabii bu ictihad İmanı Muhammed'e aittir. Ama bulduğu su ikisinden birisine belirlenir, yani hangisine yetece­ği kesin olarak blinirse, onun için kullanılır ve diğeriyle ilgili te­yemmüm geçerli kalır.[40]

Elbisesinde necaset bulunan ve ayni zamanda kendisi de abdest-siz olan yolcu, beraberinde taşıdığı su bu ikisinden (necaseti yıka­ma ve abdest alma) birine yetecek olursa, necaseti yıkar ve abdestsizliğini kaldırmak için teyemmüm eder. Bunun aksine önce teyem­müm eder, sonra mevcut su üe necaseti yıkarsa, teyemmümü iade et­mesi gerekir. Çünkü su ile abdest almaya gücü yettiği bir halde te­yemmüm etmiştir. Ama suyu necaseti gidermede kullandıktan sonra artık böyle bir güç ve imkânı kalmamıştır.

Bununla beraber sözü edilen yolcu mevcut su ile abdest alır ve üzerindeki necis elbiseyle namaz kılarsa caizdir, ancak uygun olanı terketmiş sayılır.[41]

Abdest almaya engel olan hastalık kalkınca teyemmüm bozulur. Artık vakit içinde ise su ile abdest alıp öylece namazını kılması ge­rekir.

Yolculuk halinde bulunan kimse su kılamadığından dolayı te­yemmüm eder ve hemen sonra teyemmümü mubah kılacak bir has­talığa yakalanır ve bu arada yolculuğu sona ererse, yolculuk esna­sında su bulamadığından aldığı teyemmümle namaz kılması caiz olmaz. Çünkü teyemmüm için açık bulunan ruhsatın sebepleri fark­lıdır. Bu nedenle yolculuk halinde su bulamadığından dolayı teyem­müm etmesi artık hükümsüz kalır. Hastalıktan dolayı yeniden te­yemmüm etmesi vâcib olur.[42]

b) Yolculuk halinde su bulamadığından dolayı teyemmüm eden ve bir ara binitinin üzerinde makadi semere iyice oturmuşken uyuk-lar veya uyur da tam bu.sırada suyun yanından geçip gider ve bir müddet sonra uyandığında bunun farkına vanrsa, müctehid imam­larımızın ittifakıyla teyemmümü bozulmaz. Bunun gibi, uyanık bir halde suyun yanından geçer, fakat düşman ya da canavar korku­suyla inip abdest alamazsa, yine teyemmümü bozulmuş sayılmaz.

Müteyemmim kimse kuyu başına gelir, faka su çıkaracak bir alet ve imkân bulamazsa, o takdirde teyemmümü bozulmaz.[43]

c) Bu konudaki genel kaide şudur :

Varlığı teyemmüme engel olan her şey, teyemmümü bozucudur. Varlığı engel olmayan ise bozucu değildir.[44]

Teyemmümlü bulunduğu halde suyun yanından geçerken teyem-nıümlü olduğunu unutur ve abdest almadan oradan uzaklaşırsa, te­yemmümü bozulur. Suya dönmek mümkünse döner, değilse namaz için yeniden teyemmüm eder.

Teyemmümîü bulunan birkaç kişiye, bir adam yalnız birisine yetecek kadar su verir ve hanginiz arzu ederse bununla abdest alsın derse, hepsinin de teyemmümü bozulmuş olur. Ama bu su hepinizin olsun diyerek uzatır, onlar da hep birlikte el uzatıp alırlarsa, hiç bi­rinin teyemmümü bozulmaz.

Ancak o birkaç kişi suyu aldıktan sonra aralarından birine ab­dest alması için müsaade ederlerse, durum ne olur? İmam Ebû Yu­suf ile îmam Muhammed'e göre sadece o bir adamın teyemmümü bozulur. İmam Ebû Hanîfe'nin kıyasına göre, bozulmaz. îcma'a gö­re, sahih olanı, teyemmümün bozulduğu görüştür..[45]

d) Susuz bir arazide yol kenarına içmek için konulan su :

Yolcu böyle bir suya uğradığında teyemmümü bozulmaz. Çünkü su sadece içmek için konulmuştur, başka yolcuların da onda hakkı vardır. Ancak su bol miktarda olup hem içmek, hem abdest almak için konulduğu kanaatini doğurursa, o takdirde teyemmümü bozulur ve abdest alması uygun olur.[46]

Yolculuk halinde iken su bulamadığından teyemmüm eden ve sonra abdest azasını birer defa yıkayacak kadar suya raslayan kim­senin -muhtar olan kavle göre- teyemmümü bozulur.[47]

Teyemmüm ettikten sonra dinden çıkmak, teyemmümü hüküm­süz kılmaz. Bir müddet sonra abdesti bozulmadan yeniden İslâm'a girerse, o teyemmümle namaz kılması caizdir. Bu ictihad, Hanefî imamlarına aittir.[48]

 

IV. TEYEMMÜM'ÜN SÜNNETLERİ :

 

Teyemmümün sünnetlerini genellikle yedi madde halinde özet­lemişlerdir :

1. Elleri temiz toprak üzerine   koyduktan sonra ileriye   doğru itmek,

2. Ayni durumda elleri geriye doğru çekmek,

3. Elleri toprak üzerinden kaldırınca hafif silkmek,

4. Parmakları açık bir biçimde utmak,

5. Başlarken Besmele getirmek,

6. Belirlenen şekilde tertibe uymak,

7. Bütün bunları fazla bir ara vermeden ardarda yapmak.[49]

 

A) Farz Ve Sünnete Uygun Teyemmüm Nasıl Edilir?

 

Kollar abdestte olduğu gibi dirsek yukarısına doğru sıvanır. Bes­mele çekilerek iki elin iç kısmı tertemiz toprağa veya toprak cinsi bir şeye vurulurken niyet getirilir. Eller Önce ileriye, sonra geriye doğru götürülüp getirilir, sonra kaldırılıp silktikten sonra yüzün her tarafını kapsayacak biçimde meshedilir. İkinci defa ellerin iç kısmı yine toprağa vurulup belirtilen şekilde ileri geri götürülüp getirilir ve kaldırılıp silkildikten sonra sol el ile sağ el dirsekleriyle birlikte her tarafını kapsayacak biçimde meshedilir. Ancak eller meshedilir-ken parmak başlarının dış kısmından başlanarak dirseklere doğru dört parmağın iç kısmı sürülür. Dirseklerden aşağı doğru inerken elin aya kısmı sürülerek her taraf meshedilmiş olur. Baş parmak­ların iç kısmıyla her elin baş parmağının dış kısmı meshedilir. Sü­rülürken bilhassa bu hususa dikkat edilmelidir.[50]

 

B) Vakit Girmeden Teyemmüm Etmek Caiz Midir?

 

Hanefî İmamlarına göre caizdir. Şafiî İmamlarına göre caiz de­ğildir.

 

C) Bir Teyemmümle Ne Kadar Namaz Kıhnabilir?

 

Yine Hanefîlere göre farz ve nafile olarak dilediği kadar kılabi­lir. Şafiîlere göre sadece bir farz kılabilir. Nafile konusunda ise dile­diği kadar kılabilir.[51]

 

D) Teyemmümü Vaktin Sonuna Doğru Geciktirmek :

 

Su bulabileceğini sanan kimsenin teyemmümü vaktin sonuna doğru geciktirmesi müstehabdır. Tabii umduğu su ile en çok bir mil uzaklıkta bulunuyorsa geciktirmenin müstehab olduğu kabul edil­miştir. Bir milden fazla mesafede olduğunu sanıyor ya da tahmin ediyorsa, o takdirde geciktirmek müstehab değildir.

Bu konuda daha sahih olan kaide şudur : Vaktin müstehab sa­yılan sonuna doğru geciktirmek uygundur. [52]Daha sonraya yani son cevaz vaktine geciktirmenin uygun olduğunu söyliyenler varsa da sahih olan müstehab vakte geciktirilmesidir. Bu hususta fazla bilgi için Bedayi'a müracaat edilmesi tavsiye olunur.

Bir cünüp, bir ayhalinden temizlenen kadın ve bir de ölü bir arada bulunuyor. Mevcut su bunlardan ancak birine yetecek kadar­dır. Bu durumda ne yapmak gerekir? Bakılır : Eğer su bunlardan birine aitse, onun için kullanılır, diğerleri ise teyemmüm eder. Yok eğer sadece her üçü için de mubah bir su ise, cünüb kimseye önce­lik tanınır, diğerleri teyemmüm eder ve ettirilir. En sahih görüş ve ictihad budur,[53]

Aybaşı halinden temizlenmiş kadın yerine abdestsiz bir kimse bulunsa, yine de su cünüp olana verilir. Su baba ile oğul arasında ortaklaşa bir anlam taşıyorsa, babaya verilmesi uygun olur.[54]

Cünüp kimse ile birlikte sadece abdest almaya yetecek kadar su bulunursa, teyemmüm eder, o su ile abdest alması vâcib değildir. Ancak cenabetlikle birlikte abdestsizlik hali de varsa o takdirde o su ile abdest almaş: gerekir.

Yine cünüp kimsenin yanında bedenin bir bölümünü yıkayacak kadar su bulunursa, o suyu kullanmasına gerek yoktur, teyemmüm­le yetinir.[55]

 

E) Yolculuk Halinde Eşyası Arasındaki Suyu Unutmak :

 

Yolcu eşyası arasında suyun var olduğunu bilmez veya unutur da teyemmüm ederek namaz kılarsa, İmam Ebû Harâfe ile îmam Muhammed'e göre kâfi gelir. Sonra suyu hatırladığında veya eşya­sı arasında rasladığında kıldığı namazı iade etmesi gerekmez. îmam Ebû Yusuf bu görüşte değildir. Ona göre yolcunun haberi olmadan eşyası arasına su bırakılmışsa teyemmümle kıldığı namazı iade et­mez. Haberi varken unutmuşsa, o takdirde iade eder[56].

Unutulan suyu vakit içinde ya da vakit çıktıktan sonra hatırla­mak arasında bir fark yoktur. îmameyn'e göre her iki durumda da teyemmümle kıldığı namaz kâfidir.[57]

 

F) Nehir Ya Da Akar Kenarında Olup Suyun Varlığından Haberi Olmayan Kimse :

 

Kuyu başında çadır kurup kuyudan,   nehir veya akar kenarında konaklayıp nehir ve akardan haberi olmayan kimse bu durum­da teyemmüm edip namaz kılacak olursa, yukarıda belirtildiği gibi, iki imâma göre kıldığı namaz kâfi gelir. Ebû Yusuf a göre iadesi ge­rekir.[58]

Beraberinde, diğer bir deyimle yükünün arasında taşıdığı suyun bittiğini sanan veya bitip bitmediğinde şüpheye düşen kimse bu du­rumda teyemmüm edip namaz kılarsa ne lâzım gelir? Namaz kıldık tan sonra suyun var olduğunu tesbit ederse, kıldığı namazı iade et­mesi gerekir. Bu hususta icmâ' vardır.[59]

Su binek hayvanın semer ya da palanına asılı bulunursa, bakı­lır : Teyemmüm edip namaz kılan binek sahibi, binik vaziyette ise, su da semerin gerisinde bulunuyorsa, suyun mevcudiyetinden de ha­beri yoksa, o takdirde teyemmümle kıldığı namaz caizdir. Bunun ak­sine su semerin ön kısmına asılı bulunuyor, o da yine binik vaziyet­te ise, bu takdirde kıldığı namazı iade etmesi gerekir. Hayvanı ar­kadan sürüp götürüyor ve su da semerin ön kısmına asılı bulunu­yorsa, teyemmümle kıldığı namaz caizdir. Ama su semerin arka kıs­mına asılı bulunuyorsa, bu durumda suyu görme imkânı yeterince bulunduğundan, teyemmümle kıldığı namazı iade etmesi gerekir.[60]

 

V. ABDEST VE TEYEMMÜM ALMAYA GÜÇ GETİREMİYEN :

 

Ne abdest almaya, ne de teyemmüm etmeye güç getiremiyen ve bu durumda kendisine abdest aldıracak veya teyemmüm ettirecek bir kimse de bulamıyan kimse namaz kılabilir mi?

îmam Ebû Hanîfe ile îmam Muhammed'e göre namaz kılmaz. İmam Ebû Yusuf a göre, böyle de olsa, namazı terketmesi doğru de­ğildir, îmam Muhammed bin Fazl (R.A.) diyor ki : «îmam Kerhî'ye ait Camiussağîr'de bu ibareyi gördüm : İki eli ve iki ayağı kesik olan kimsenin yüzünde de bir yara bulunursa, o takdirde abdestsiz ve teyemmümsüz namaz kılar ve sonra da bunu iade etmez.» En sahih olan da budur.[61]                                            

 

A) Zindan Ya Da Hapishanede Su Ve Temiz Toprak Bulamıyan Tutuklu Ne Yapar?

 

îmanı Ebû Hanîfe'ye göre namaz kılmaz. îmam Muhammed de görüştedir. Ancak bu durumda bulunan tutuklu duvar veya taanı bir cisimle yontmak ya da kazmak imkânına sahipse, o takdir-pe teyemmüm edip namaz kılması gerekir.[62]

 

B) İdrarını Abdest Aldığında Tutamıyan :

 

Abdest aldığı takdirde suyun te'siriyle idrarını tutamıyan, bu­nun aksine teyemmüm ettiğinde idrarını tutabilen kimseye, teyemmüm edip namaz kılmak caizdir.[63]

Sahrada ağzı lehimlenmiş bir kapta beraberinde zemzem suyu taşıyan kimsenin bu durumda teyemmüm etmesi caiz değildir. Su­suz kalma tehlikesi yoksa lehimi söküp abdest alır. [64]

 

C) Cenaze Namazına Yetişmek İçin Teyemmüm Elmek Caiz Midir?

 

Cenaze hazır olur, kendisi de onun velisi değilse, namaz kılın­mak üzere ise, bu arada abdest alıp yetişme imkânı yoksa, o takdir­de teyemmüm edip imama ulaşması caizdir. Sahih olan ictihad ve görüş budur. Ama kendisi ölünün velisi olarak bulunuyorsa, o tak­dirde teyemmüm etmesi caiz değildir. Çünkü herkesten evvel cena­ze namazını kıldırmaya veya başkasına müsaade edip kıldırtmaya kendisi yetkilidir. O takdirde acele etmesinin bir anlamı yoktur. [65]O halde velinin namaz kıldırmaya izin verdiği kimsenin de bu ko­nuda acele edip teyemmümle namaz kıldırmasına gerek yoktur. Kıl­dıracak olsa caiz olmaz.

Ancak ölünün velisi, kendisinden daha önde gelen bir zat bulu­nursa, o takdirde namazı kaçırmamak için teyemmüm etmesi caiz­dir. Bu meselede görüş birliği vardır. Başkasına- izin verdiğinde de namazı kaçırma tehlikesi varsa, velinin bu .durumda teyemmüm et­mesine cevaz verilmiştir.[66]

 

D) Ayni Teyemmümle İkinci Bir Cenaze Namazı Kilınabilir Mi?

 

Birinci cenaze namazını teyemmümle kıldıktan sonra ikinci bir cenaze hazır olursa, bakılır : İkisi arasında gidip abdest alacak ka­dar bir zaman varsa, artık o teyemmümle ikinci cenaze namazını kılmak caiz olmaz. Eöyle bir vakit yoksa caiz kabul edilmiştir. Fet­va buna göredir.[67]

 

E) Bayram Namazı İçin Teyemmüm Etmek :

 

İmamın vaktin çıkma tehlikesi yoksa, acele edip teyemmümle namaz kıldırması caiz değildir. Cemaat ise, namazı kaçırma tehlike­si yoksa, teyemmüm etmez. Böyle bir tehlike varsa teyemmüm etme­si caiz olur.[68]

Bayram namazına teyemmüm edip başladıktan sonra abdesti bo­zulan kimsenin yine teyemmüm ederek namazını tamamlaması ge­rekir. Bu konuda farklı ietihadda bulunan olmamıştır. Bunun gibi abdest alıp başladıktan sonra abdesti bozulursa, yeniden abdest alıncaya kadar vaktin çıkmasından endişe ederse, teyemmüm eder. Vaktin çıkma endişesi yoksa, imam namazı bitirmeden ona yetişe­ceğini ümit ederse, teyemmüm etmesi caiz değildir. Bu konuda ic-mâ' vaki olmuştur. Abdest alıncaya kadar imama yetişemeyeceğini kestirirse, Ebû Hanîfeye göre teyemmüm edip namazın kalan kıs­mım tamamlar. İmameyn bu hususta farklı ietihadda bulunmuş­tur.[69]

 

F) Bu Konudaki Genel Kaide Şudur :

 

Kaçırıldığı takdirde kaza edilmiyen ve başka bir namazı da yeri­ne koyma imkânı olmayan her namaz için eyemmüm etmek caizdir. Örneğin, cenaze namazı kaçırıldığı takdirde ne kaza edilir, ne de başka bir namaz onun yerine geçirilir, o takdirde bu namaza yetiş­mek için teyemmüm caizdir. Bayram namazları da böyle. Cuma na­mazı ise, kaçırıldığı takdirde yerine öğle namazı kılınacağından te­yemmümle kılınması caiz değildir.[70]

Aynı yerden iki kişi teyemmüm ederse, yani temiz olduğu kabul edilen bir topraktan iki kişi teyemmüm ederse, caiz olur mu? Baş­ta El-Muhit olmak üzere kaynak eserlerimizin çoğu bunda bir sakın­ca olmadığını belirtmişlerdir ki, sahih görüş te budur. [71]

 

G) Aym Topraktan Birçok Kere Teyemmüm Etmek:

 

Evinde tertemiz bir toprak bulunduruyor ve su île abdesi alama­dığından her abdesti bozulduğunda bu toprakla teyemmüm etmesin­le bir sakınca yoktur. Fukaha buna cevaz ermiştir.[72]

Cünüp kimse de cenaze ve bayram namazlarını kaçırmamak için eyemmüm edebilir. Bu konuda cevaz verilmiştir.

Abdest üstüne abdest, nûr üstüne nur sayılmışsa da, teyemmüm üstüne teyemmüm böyle sayılmamıştır. Çünkü birincisi Resûlüllah (AS.) Efecelimizin Sünnetiyle sabit olmuş ve bu nedenle de kurbet [73]sayılmıştır, İkincisi hakkında yani teyemmüm üstüne teyem­mümün Sünnet olduğu sabit olmamış, bu yüzden kurbiyyet de sayıl­mamıştır

"Yolculuk halinde bulunan adem, su bulamıyacağım bildiği hal­de karısıyla cinsel yaklaşmada bulunabilir mi? Cenabetliği su bulun­madığı takdirde teyemmümle kaldırmak caiz olduğundan, sözü edi-ılen kimsenin cinsel yaklaşmada bulunmasında bir sakınca görülme­miştir.[74]

Teyemmüm edip najnaz kılarken gayr-i müslimlerden biri : «Şu suyu al..» derse, namazı kesmez. Çünkü onların bazen Müslüman­larla alay ettiği vakidir. Bu nedenle onun sözünde şüphe vardır. Şüp­he ile amel edilmez bu konuda. Ancak namazı tamamladıktan son­ra ondan su ister, verirse namazı iade eder; vermezse, namazı ta­mamdır.[75]

 



[1] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/63.

[2] Nisa sûresi âyet : 43.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/63-64.

[3] Ahmed bin Hanbel : Ebû Umame (R.A.)'den.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/64.

[4] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/64.

[5] Buharî - Müslim : Câbir (RA)'den..

[6] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/64-65.

[7] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/65-66.

[8] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/66.

[9] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/66-67.

[10] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/67-68.

[11] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/68.

[12] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/68-69.

[13] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/69.

[14] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/69-70.

[15] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/70-71.

[16] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/71.

[17] Buhari - Müslim : Imrân b. Husayn'den.

[18] Ebû Davud - îbn Mâce - Dare - Kutni : Cabir (RJV.)'den.

[19] Ahmed bin Hanbel - Ebû Dâvud - Hâkim - Dare - Kutni - İbn Hibban : Amir bin Âs (R.A.)'den. Resûlüllah/m bu meseleyi dinleyip susması, onu ik­rar anlatmadır. İkrarı ise bâtıla karşı değil, haktan yanadır.

[20] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/71-73.

[21] Geniş.bilgi için bak : Siracü'l-Vehhac'a.. Ve Fetâvâ-yi Hindiyye'ye.

[22] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/73-74.

[23] Fethulkadîr, Bedayi ve Fetâvâ.-yi Hindiyye.

[24] Münyetü'l-Musalli Şerhi - ibrahim Halebi ve Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/74.

[25] Hulasa, el-Muhit, Fetâvâ-yi Hindiyye ve Bahrirâik kitaplarına bak.

[26] El-Kifâye - Fetvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/75.

[27] Fetâvâ-yi Kadıhan, Bahrirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/75.

[28] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/76.

[29] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[30] El-Muhit - Serahsi ve Fetvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/76.

[31] Bahririâk - îbn Nüceym.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/76-77.

[32] El-Kâfi - Fetâvâ-yi Hindiyye – Siracülvehhac.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/77.

[33] Siracülvehhac - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/77.

[34] Muhit - Serahsi - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/77-78.

[35] El-Kâfi - Şerh-i Ziyadat - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[36] Bedayt' - Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/78.

[37] El-Muhit - Serahsi - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/78.

[38] Ebû Dâvud - Nesâi : Ebû Said El-Hudriy'den.

[39] Fetâ-vâ-yi Hindiyye : Nevakız-ı Teyemmüm.

[40] El-Kâfi - Şerhülvikaye - Fetâvâ-yi Hindiyye..

[41] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâva-yi Hindiyye.

[42] Fetâvâ-yi Hindiyye - Fusûl-i İmadiyye Fi Ahkâmı11-Merzâ. Fi Kitabi't-Tahare..

[43] Siracülvehhac - Ez-Zahidi - Bedayi' - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[44] Geniş bil için bak : Bedayiu's-Sanayi'a.

[45] El-Kâfi - Siracülvehhac - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[46] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fet&vâ-yi Hindiyye.

[47] El-Hulâsa - Fetâvâ-yi Hindiyye..

[48] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/79-82.

[49] Bahrirâik - Nehrifâik - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/82.

[50] El-Muhit - Serahsi - Bedayi' - Fetâvâ-yi   Hindiyye.. - Hidâye   Tebyin - İhti­yar Şerh-i Muhtar.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/82-83.

[51] Fetâvâ-yi Hindiyye - ihtiyar Şerh-i Muhtar - Siracülvehhac Şerh-i Minhac.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/83.

[52] Mi'racü'l-Dirâye - Siracülvehhac - Fetâvâ-yi Hindiyya..

[53] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye - Bedayi'.

[54] El-Hulasa - Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[55] Şerh'i Vikaye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/83-84.

[56] El-Muhit - Serahsi - Fetâvâ-yi Hindiyye - Mecnıeulenhûr.

[57] Hidâye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/84.

[58] El-Muhit - Serahsî - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[59] Siracülvehhac - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[60] El-Muhit - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/84-85.

[61] Zuheyriyye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/85.

[62] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye - El-Hulasa.

[63] Siracülvehhac - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[64] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/86.

[65] Hidâye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[66] Bahr-i Râik - Fetâ\â-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/86.

[67] El-Mudmerat - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/86-87.

[68] Bahr-i Râik - İbn Nüceym - Fetâvâ-yi Hindiyye..

[69] Nihâye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/87.

[70] Cevher-i Neyyire - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[71] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/87.

[72] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[73] Kurbet : Allah'a yakınlık.

[74] El-Hulasa - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[75] Fetâvâ-yi Kadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/88.

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 1.25 saniye 14,862,202 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024