Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı Celal YILDIRIM

VASİYETLER.. 3

Vasiyetin Rüknü : 3

Vasiyet Müstehabdır : 3

Vasiyetin Şartı : 3

Malın Ne Kadarı Vasiyet Edilebilir?. 3

Az Malı Bulunan Kişinin Vasiyeti : 3

Hiç Vârisi Bulunmayan Kişinin Vasiyeti : 4

Vârise Vasiyet Caiz Midir?. 4

Kendisine Vasiyet Yapılanın Durumu : 4

Vârislerden Bir Kısmı Vasiyeti Red, Bir Kısmı Uygun Görürse : 4

Kaatil İçin Vasiyet : 4

Kaatil Çocuk Ya Da Deli Olursa : 4

Kadın Keskin Bir Aletle Adamı Yaralarsa : 4

Mirasçının Oğluna Vasiyet Caiz Midir?. 5

Canlı Bir Hayvan Îçin Vasiyet : 5

Gayr-İ Müslim Vatandaşa Vasiyet : 5

Murtedde Vasiyet Caiz Midir?. 5

Bıraktığı Mal Ancak Borçlarını Karşılarsa : 5

Çocuk Ve Delinin Vasiyeti Caiz Değildir : 5

Vasiyetten Vazgeçmek Caiz Midir?. 6

Bu Manayla Vasiyet Dört Kısma Ayrılır : 6

Vasiyet Ettiği Malı Sattıktan Sonra Tekrar Alırsa : 6

Vasiyet Anlamına Gelen Sözler : 7

Lüks Sayılacak Bir Kefen Vasiyet Etmek : 7

Beni Evinmin Önünde Veya Bahçemde Gömün Diye Vasiyet Etmesi : 8

Falan Adam Namazımız! Kılsın : 8

Malının Üçte Birini Müslümanlara Kefen Alınmasına Vasiyet Ederse : 8

Zinet Eşyamla Veya En Güzel Elbisemle Beni Defnedin Diye Vasiyyette Bulunursa : 8

Kabrinin Sıvanmasını Vasiyet Ederse : 8

Kur'ân Okutulmasını Vasiyet : 8

Mevcut Kitaplarının Toprağa Gömülmesini Vasiyet Ederse : 9

Bir Cami'ye Sarf edilmek Üzere Yapılan Vasiyet : 9

Kendi Adına Allah Yolunda Savaşa Çıkanlara Verilmek Üzere Vasiyette Bulunursa : 9

Gayr-i Müslimlerden Fakir Çocuklara Harcanmak Üzere Vasiyet : 9

Kilise ve Havra Yapılması İçin Vasiyet : 9

Mutlak Anlamda Vasiyet : 9

Ekili Tarlanın Toprağını Vasiyet Ederse : 9

Atını Veya Silâhını Vasiyet Ederse : 10

Câmi'lerde Okunmak Üzere Mushaf Alınıp Konulması Vasiyet Edilirse : 10

Malının Üçte Birini Allah Yolunda Harcanmak Üzere Vasiyet Ederse : 10

Malımı Hayırlı İşlerde Harcayın : 10

Vasiyetin Hükümsüz Kalması : 10

İşaretle Vasiyette Bulunmak : 10

Felçli, Yatalak Ve Çok Yaşlı Kimsenin Vasiyet Ve Bağışlan : 10

Vasiyetten Sonra Aklî Dengesi Bozulursa : 11

BİRÇOK ŞEYLERİ BİRDEN VASÎYET ETMEK.. 11

Hacc Îçin Yapılan Vasiyet : 12

Hısımlara, Komşulara, Yetimlere Ve İlim Ehline Verilmek Üzere Yapılan Vasiyetler : 12

Ev, Bağ, Bahçe Ve Benzeri Şeyleri Vasiyet Etmek : 13

VASİLİĞİ KABUL ETMEK.. 14

Vasinin Vasiyeti Kabul Etmesi : 14

Vasinin İstifa Etmesi : 15

Vâsi Fâsık Olursa : 15

Harbî Ya Da Zimmî Vasî Ta'yin Edilebilir Mi?. 15

Birden Fazla Vasî Ta'yin Etmek : 15

Hasta Bulunan Kimse Oğlunu Vasî Ta'yin Ederse : 16

Musînin Vasî Ta'yin Edilmesi : 16

Bir Cemaati Birden Vasî Ta'yin Etmek : 16

Birden Fazla Vasinin İhtilafa Düşmesi : 16

Yetimlerin Birden Fazla Vasileri Bulunursa : 17

VASİYET ÜZERİNDE ŞEHADET. 17


VASİYETLER

 

Miras bölümünde bu konuya kısmen dokunmuş bulunuyoruz. Ancak fukaha bunun önemini dikkate alarak ayrı bir bolümde be­lirtmeyi uygun görmüşlerdir. Biz de onların bu görüşüne uyarak ta­mamını miras bölümünde belirtmedik, onu özel bir bölüm haline ge­tirmeyi uygun gördük.

Vasiyet : îslâm Şeriatına göre, ölümden sonraya yönelik te­berru = bağış yolu bir temliktir. Bu, bir ayn olabileceği gibi, bir menfaat de olabilir.[1]

 

Vasiyetin Rüknü :

 

Şu kadar mal veya paramı falan kişiye verilmek üzere vasiyet ettim veya falan kişiye vasiyet ettim, demesidir.[2]

 

Vasiyet Müstehabdır :

 

Vasiyet eden kişinin üzerinde zekat, namaz, oruç, hac ve benzeri Allah'a ait bir borç yoksa, vasiyet etmesi   müstehabdır. Bu tür borçlar varsa, o takdirde vâcibdir.[3]

Vasiyete, kendi için vasiyet yapılan kişinin kabulü şarttır. Öyleki, vasiyet eden kişi ölünceye kadar o kimse kendisi için yapılan vasiyeti ya açık, ya da delâleten reddetmemis.se, bu bir kabul sayı­lır. Vasiyet eden henüz ölmeden, kendisi için vasiyet yapılan kimse ya açık ya da delâleten bunu reddetmişse, yapılan vasiyet huküm-

süz kalmıştır. Bu bakımdan vasiyeti yapan ölünce vârisleri reddedilen o vasiyeti artık yerine getirmezler.[4]

Vasiyeti kabul ise, vasiyet edenin ölümüyle gerçekleşir. Yani o rihe kadar bir red sözkonusu değilse, vasiyet edenin ölümüyle yap-İı vasiyet kabul edilmiş olur. [5]

 

Vasiyetin Şartı :

 

Vasiyet edenin temlike, kendisi için vasiyet edilenin de temellü-3 ehil olmaları ve yapılan vasiyetin de temlike kabiliyetinin bulun-tası şarttır. Aksi halde yapılan vasiyet geçersizdir.

Bunu bir iki misal ile açıklıyalım :

Kaybolmuş bir malın vasiyet edilmesi, temlike kaabiliyeti olma-an bir maldır. Akli dengesi yerinde olmayanın vasiyeti veya aklî engesi bozuk olan kimse için vasiyet edilmesi ise, vasiyet edenin ve :endisi için vasiyet edilenin temlik ve temellüke ehil olmadıklarına aisaldır. [6]

 

Malın Ne Kadarı Vasiyet Edilebilir?

 

Ölümünden sonra yerine getirilmek üzere yapılacak bir vasiyet, çişinin malının üçte birini açmamalıdır. Yani bir kimse ancak mah-ıın üçte birini vasiyet edebilir. Fazlasını vasiyet etmesinin geçerliği, rârislerinin iznin© bağlıdır.

Bu bakımdan fukaha vasiyet konusunda şu hükmü tesbit etmiş­lerdir : Mahn üçte birinden azını vasiyet etmek müstehabdır. Bu, va­siyet edenin ister fakir, ister zengin olmasına bağlı bir sınırlama de­ğildir. Herkes için geçerli olan bir istihbab kapısıdır.[7]   

 

Az Malı Bulunan Kişinin Vasiyeti :                                 

 

Fakir sayılacak kadar az bir malı olan kimsenin varisleri bulu­nuyorsa, o takdirde hiç vasiyet etmemesi daha uygundur. Çünkü va­risleri aç ve perişan bırakıp başkasına yardım elini uzatmak, fazilet değildir. Resûlüllah (A.S.) Efendimizin bu hususta uyarılan vardır.

Mah çok olup zengin sayılan kişilerin de en çok mallarının üçte birini vasiyet etmeleri mümkündür. Yukarıda belirttiğimiz gibi, faz­lasını vasiyet etmeye yetkili ve me'zun değildir.

Yapılan vasiyetin de bir hayır ve iyilik anlamı taşıması şarttır. Günahı gerektiren konular için yapılan vasiyet, Allah katında bir serdir.[8]

 

Hiç Vârisi Bulunmayan Kişinin Vasiyeti :

 

Hiçbir vârisi bulunmayan zengin bir kimse malının tamamını vasiyet edebilir ve devlet hazinesi buna müdahale yetkisine sahip değildir. Yani bu hususta Beytü'1-Malm iznine başvurmasına gerek yoktur. Kendi malında -varisleri olmadığına göre- her türlü tasar­rufa sahiptir.[9]

 

Vârise Vasiyet Caiz Midir?

 

Allah her hak sahibinin hakkını belirlemiştir. Bir kişi öldüğün­de terikesi    Allah'ın belirlediği ölçüde mirasçıları arasında taksim edileceğinden, bir vâris için vasiyet etmek, doğru değildir. Ancak di-, ğer vârisler bu vasiyeti uygun görüp kabul ederlerse, geçerlik kaza­nır, uygun görmedikleri takdirde, hükümsüz kalır.

O halde bir kimse ölmeden önce hem kendi vârisine, hem de bir yabancıya vasiyet ederse, öldükten sonra yabancı hakkındaki vasi­yeti -malının üçte birini aşmıyorsa- geçerlik kazanır. Vârisi hakkın­daki vasiyeti, diğer varisler tarafından uygun görülürse geçerlik ka­zanır, aksi halde hükümsüz kabul edilir. Vasiyet eden ölmeden ön­ce, mevcut vârislerin yapılan vasiyeti uygun görüp görmemeleri bir hüküm taşımaz, ancak vasiyet eden murisleri öldükten sonraki ica­zetleri hüküm taşır.[10]

 

Kendisine Vasiyet Yapılanın Durumu :

 

Kendisine vasiyet yapılan kişinin durumu, vasiyeti yapanın ölü­mü anındaki durumuyla anlam taşır. Vasiyet eden ölmeden önce vâ­risi bulunan kardeşine vasiyet eder, fakat ölmeden önce bir oğlu do­ğarsa, o takdirde kardeşine yaptığı vasiyet geçerlik kazanır. Çünkü oğlu yokken kardeşi vâris idi, vârise ise vasiyet doğru değildir. Ama bu arada bir oğlu doğunca, kardeşi vâris olmaktan düştü, o nedenle de kendisi için yapılan vasiyet geçerlilik kazandı.

Bunun aksini düşünecek olursak :

Adamın bir oğlu bulunduğu halde kardeşine vasiyet etti, kendi­si ölmeden önce oğlu öldü. Bu durumda kardeşi için yaptığı vasiyet geçersiz kalır. Çünkü oğlunun ölmesiyle kardeşi vâris durumuna geçmiş oluyor, vârise ise vasiyet yapılmaz.[11]

 

Vârislerden Bir Kısmı Vasiyeti Red, Bir Kısmı Uygun Görürse :

 

Adam ölmeden önce ya bir yabancıya malının üçte birinden faz­lasını vasiyet etmiş, ya da vârislerinden birine vasiyette bulunmuş­sa, öldükten slonra onun bu vasiyetini vârislerinden bir kısmı red, bir kısmı da uygun bulursa, o takdirde, uygun bulanlara düşen hisse nisbetinde geçerlik kazanır, red edenlerin hisselerine nisbetle dü­şer.[12]

 

Kaatil İçin Vasiyet :

 

Kaatil için vasiyet caiz değildir. İster kasden, ster hataen öldür­müş olsun, farketmez. O halde bir kimse kendi vârisine veya bir ya­bancıya vasiyet ettikten sonra o vâris ya da o yabancı tarafmdan-ya kasden ya da hataen öldürülürse, yapılan vasiyet hükümsüz ka­lır. Ancak İmam A'zam Ebû Hanîfe'ye göre, diğer vârisler bu vasi­yeti geçerli sayarlarsa, o takdirde yerine getirilir. İmameny ise buna muhalefet etmişlerdir.[13]

 

Kaatil Çocuk Ya Da Deli Olursa :

 

Adam küçük oğluna veya deli bulunan bir vârisine veya yaban­cı küçük bir çocuğa ya da deliye vasiyette bulunduktan sonra o ço­cuk veya deli tarafından öldürülürse, vârisler buna icazet vermese-ler bile yapılan vasiyet geçerli sayılır. [14]

 

Kadın Keskin Bir Aletle Adamı Yaralarsa :

 

Bir kadın keskin bir alet veya keskin olmayan başka bir aletle bir adamı yaraladıktan sonra adam ölmeden ona vasiyet eder ve ev­lenir, sonra da Ölürse, kadın ne mirasçı olur, ne de kendisi için yapı­lan vasiyete hak kazanır. Ancak mehr-i mislini alır. [15]

 

Mirasçının Oğluna Vasiyet Caiz Midir?

 

Mirasçının oğlu ona vâris olmadığına göre, onun için vasiyet et­mesi caizdir. Bunun gibi, kendisini öldürenin babasına da vasiyet ca­izdir, çünkü o kaatil değil, kaatilin babasıdır. Aynı zamanda kaati-lin oğluna da vasiyet etmesi caiz kabul edilmiştir.[16]

 

Canlı Bir Hayvan Îçin Vasiyet :

 

Adam ölmeden önce, «falan adamın atına veya öküzüne yedirilmek üzere şu kadar para vasiyet ettim» derse, öldükten sonra bu vasiyet geçerli sayılır ve yapılan vasiyet at veya öküz sahibine tes­lim edilir. At ve öküz öldüğü takdirde vasiyet de hükümsüz kalır. Bunun gibi, at veya öküz sahibi onu sattığı, yani başka bir adamın malı olduğu takdirde de vasiyet hükümsüz kalır. Çünkü yapılan va­siyet hayvanla sahibi arasındaki bağlantıyla ilgili bulunuyordu. Bu ilgi kalkınca, vasiyet de hükümsüz duruma gelir.[17]

 

Gayr-İ Müslim Vatandaşa Vasiyet :

 

Müslüman kimsenin gayr-i müslim vatandaş için, gayr-i müslim vatandaşın da müslüman için vasiyeti sahihtir, geçerlidir. [18]Ama müslümanm harbî (= gayr-i müslim bir ülkede yaşıyan kimse) için vasiyeti caiz değildir. [19]O halde bir müslüman, darü'l-harbde bu­lunan bir harbî için vasiyette bulunursa, varisler bunu uygun görse­ler bile geçerli kabul edilmez. Harbî kendisine yapılan vasiyeti al­mak üzere eman dileyerek îslam ülkesine geçse, yine de vasiyet ona verilmez. îsterse vârisler o vasiyeti uygun görmüş olsunlar, hükmü değiştirmez.

Vasiyet eden Müslüman da dar-i harbde, kendisi için vasiyet edi­len harbî de dar-i harpte bulunursa, yapılan vasiyet geçerli olur mu? îlim adamlarının bunun geçerliği hakkındaki görüşleri farklıdır.[20]

Harbi, eman dileyerek îslâm ülkesinde bulunuyor ve bir müs­lüman onun için vasiyet ediyorsa, o takdirde yapılan vasiyet terike-nin üçte birinden geçerlidir. Bu hususta vârislerin icazetine başvu­rulmaz, ancak yapılan vasiyet terikenin üçte birini aşıyorsa, o takdirde icazetlerine başvurulur.

Bunun gibi, İslâm ülkesinde bulunan bir harbiye sadaka da ve­rilebilir.[21]

 

Murtedde Vasiyet Caiz Midir?

 

Bilindiği gibi, murtedd, dinden dönen kimseye denilir. Bu durumda olan bir kimseye vasiyet yapmak caiz değildir, yapılsa bile geçer­li kabul edilmez.[22]

 

Bıraktığı Mal Ancak Borçlarını Karşılarsa :

 

Bir kimse borçlu olduğu halde vasiyette bulunursa, ölünce ba­kılır : Bıraktığı mal borçlarına yetiyor mu? Yetiyorsa, olduğu gibi borçları ödenir ve vasiyeti yerine getirilmez. Borçlardan sonra bir şey artarsa, o takdirde artan kısmın üçte birinden geçerli olur. Va­risler icazet verdiği takdirde, üçte birini aşarsa yine yerine getirilir. Ancak alacaklılar alacakanndan vazgeçerlerse, o takdirde va­siyeti yerine getirilir.[23]

 

Çocuk Ve Delinin Vasiyeti Caiz Değildir :                                 

 

Çocuk temyiz çağına girmedikçe, yaptığı vasiyet geçerli sayıl­maz. Deliren kimsenin de vasiyeti caiz değildir. Ancak ölmeden önce aklı yerine gelir de vasiyet yaptıktan sonra ölürse, o takdirde geçer­li kabul edilir.[24]

Geveze alaycının, zorlananın ve bir de yanlışlıkla söyleyenin va­siyeti sahih değildir. Ciddi olup hür ve akıl bulunanın vasiyeti an­cak geçerlidir.[25]

Kanunen tasarruftan men'edilen çocuğun temyiz çağında da bu­lunsa vasiyeti kıyasen caiz değildir. Yolda kalmış, evinden ve ma­lından uzakta olan kimsenin vasiyeti ise caizdir.[26]

Ancak çocuk vasiyet ettikten sonra ergenlik çağına girer ve yap­tığı vasiyeti geçerli kabul ederse, o takdirde caiz olur ki aslında bu yeni bir vasiyet sayılır.

Ana rahmindeki çocuk için vasiyet etmek caizdir, eğer vasiyet tarihinden itibaren altı aya varmadan doğarsa böyledir. Daha geç doğarsa, yapılan vasiyet geçerli değildir. Çünkü bu çocuğun ondan olup olmadığı kesin değildir.[27]

Ana rahminde bulunan çocuk için vasiyette bulunduktan sonra adam ölür, kadın da bir ay sonra ölü bir doğum yaparsa, vasiyet ge­çerli olmaz. Ama diri doğduktan sonra ölürse, vasiyet geçerlidir, te-rikenin üçte birinden çıkarılıp anasına, yani vârislerine verilir.

Ana rahmindeki çocuğu vasiyet yapıldıktan ve adam öldükten sonra kadın kısa bir süre sonra ikiz doğurur. Her ikisi de diri doğar, ancak biri ölürse, vasiyet nasıl taksim edilir? Yapılan vasiyet ikiye ayrılır, yarısı diri kalan çocuğundur, yarısı da ölen çocuğun varislerinindir. [28]

 

Vasiyetten Vazgeçmek Caiz Midir?

 

Bir kimse önce vasiyet ader, sonra henüz ölmeden o vasiyetinden vazgeçerse, bu caizdir ve geçerlidir, Ancak bu vazgeçmek sözlü mü olmalıdır, yoksa delâleten de olabilir mi? Her ikisi de mümkün ve caizdir. Sarih biçimde sözlü olarak «Ben yaptığım vasiyetten vaz­geçtim» demesi kâfidir. Delâleten vazgeçmek ise, vazgeçtiğine delâ­let eden bir davranışta bulunmasıdır.[29]

 

Bu Manayla Vasiyet Dört Kısma Ayrılır :

 

Birincisi : Hem söz, hem davranış bakımından feshettiği ihtima­lini taşır. İkincisi : Sadece söz bakımından feshettiği ihtimali taşır. Üçüncüsü : Yalnız fiil cihetiyle fesh ihtimali taşır. Dördüncüsü her iki cihetle de fesh ihtimali taşımaz.

Birinci şekil, belli bir mal veya parayı vasiyet ettikten sonra, «va­siyeti feshettim» veya «vasiyetimden döndüm» demesidir. Fiil cihe­tiyle de o malı satması ve o parayı harcayıp tüketmesidir. İkinci şe­kil, sadece sözlü olarak feshi mümkündür, fiilen mümkün değildir : Malının üçte birini veya dörtte birini   vasiyet etmesi gibi. Bu öldük­ten sonraya yöneliktir.   Aynı zamanda belli bir mal veya belli nis-bette bir para da değildir. O takdirde «Bu vasiyetimden vazgeçtim veya onu feshettim» demesi kâfidir ve bu fesh sadece sözlüdür. Üçün-3iı sekil, sadece fiilen vazgeçilir, yani feshedilir, sözlü olarak değil. Vasiyet ettiği bir malı, hiçbir şey söylemeden satması gibi. Dördün­cü şekil, vasiyet ettikten sonra ne sözlü, ne de fiili bir vazgeçme du­rumu olmayanıdır. [30]

 

Vasiyet Ettiği Malı Sattıktan Sonra Tekrar Alırsa :

 

Bir kimse belli bir malı vasiyet ettikten sonra satar veya birine bağışlar, sonra pişman olup geri alırsa, vasiyet hükümsüz kalır.

O halde vasiyet edilen bir koyunu boğazlayıp yemesi vasiyetten dönüş kabul edilir. Onun yerine başka bir koyun vasiyet olarak ve­rilmez. Çünkü belli bir koyunu belirlemiş ve sonra da onu boğazla-mıştı, artık başkası onun yerine geçmez.

Aima vasiyet ettiği elbiseyi yıkatması, bir dönüş sayılmaz. Falan kimse için yapmış olduğum vasiyetin tamamı hararadır veya faizdir, demesi bir rücu' anlamına gelmez. Ancak «Yaptığım va­siyetimin tamamını ibtal ettim veya tamamı hükümsüzdür, boştur.» derse, o takdirde hükümsüz kalır.[31]

Vasiyeti yaptıktan sonra geciktirdim, demesi dönüş sayılmaz. Ama «onu terkettim» demesi dönüş sayılır. Yani vazgeçmiş kabul edilir.[32]

Bunun gibi, «falan adama vasiyet ettiğim şu kadar malımı veya şu binamı, falan adam için vasiyet ediyorum, onun değil bunun ola­cak şekildeki ifadeler de ilk vasiyetten rücu' sayılır.

Vasiyet ettiği ikinci adam hayatta değilse, birinci vasiyet geçer­li sayılır. Vasiyet ettikten sonra o ikinci adam ölürse, bu durumda vasiyet edenin ölümü onun ölümünden sonra meydana geldiğinden her iki vasiyet de hükümsüz kalmıştır. Vasiyete konu olan mal ol­duğu gibi vasiyet edenin varislerine kalır.[33]

Ölümünden sonra falan adama verilmek üzere bir miktar külçe halindeki altını vasiyet ettikten sonra onu kuyumcuya götürüp bir takım zinet eşyası haline getirirse, bu vasiyetten rücu' ettiğini gös­terir ve ona göre işlem yapılır. Yani altını zînet eşyası haline getir­dikten sonra ölürse, artık o eşyalar vasiyet edilen kişiye değil, vasi­yet edenin varislerine intikal eder.

Tarlasını veya boş bir arsasını vasiyet ettikten sonra o tarlada ekin ekerse, bu rücu' sayılmaz. Ama ağaç, bağ ve benzeri şeyler di­kerse, bu vasiyetten rücu' sayılır. Vasiyet ettiği boş arsa üzerine bi­na ve benzeri bir şey yapması da rücu' anlamına gelir.[34]

Bunun gibi bağındaki taze üzümü veya tarlasındaki henüz yeşil bulunan buğdayı veya kümesindeki yumurtaları birisi için vasiyet edip kendisi henüz ölmeden üzüm olgunlaşıp kuru üzüm haline geti­rilir, başaklar kuruyup biçilir ve yumurtalar kuluçkaya bırakılarak civciv olursa, yapılan vasiyet hükümsüz kalır. Çünkü bu değişiklik­ler vasiyetten rücu' anlamına gelir.

Ama bunlar vasiyet edenin ölümünden sonra değişikliğe uğrar­sa, vasiyet muteber sayılır ve vasiyet edilen kişilere verilir. [35]

 

Vasiyet Anlamına Gelen Sözler :

 

Birisine «sen benim ölümümden sonra vekilimsin» derse, bu va­siyet anlamına gelir, o nedenle adam vekil değil, vasî sayılır.

Bunun aksine «Benim hayatımda sen vasisin» derse, bu vekâ­let anlamına gelir. O nedenle adam onun vasisi değil, vekili kabul edilir. Çünkü kişi hayatta iken vasisi olmaz, vekili olur.[36]

«Vasim olman üzere sana üçbin lira ücret verdim» derse, şart hükümsüzdür; üçbin lira ise vasiyet olarak caizdir.

«Sizler şâhid olun ben falan adam için bin lira vasiyet ettim ve falan adam için de vasiyet ettim onun benim malımda bin lirası var-dir», derse, birinci sözü muteber bir vasiyettir; ikinci sözü ise ikrar­dır, yani o adama bin lira borçlu bulunduğunu ikrar etmesi anlamı-nadır.

«Malımdan onbin lira falanadır» derse, bu ikrar değil vasiyet ka­bul edilir. Bunda istihsan vardır. Yani kıyasa pek uygun değildir.

Ölüm hastalığında kardeşine «Falan adamı ücretle tut da benim vasiyetimi infaz eylesin, yerine getirsin» derse, kardeşi onun vasîsi olur, tabii kabul ettiği takdirde.[37]

«Ben öldüğümde cenazemi falan yere nakledin ve şu yerde de malımın üçte birinden bir hastane yapın» dedikten sonra vefat eder­se, hastane hakkındaki vasiyeti vasîsi tarafından aynen yerine geti­rilir. Sözünü ettiği yere cenazesinin nakliyle ilgili vasiyeti geçerli sa­yılmaz. Vasî bu vasiyeti yerine getirir de hayli masraf yapar, varis­ler ise buna razı olmazsa, vasi yaptığı masrafları kendisi öder. Ama vârisler buna izin verirlerse, o takdirde vasî o vasiyeti de yerine ge­tirir.

Zengin bile  olsa, öldükten sonra kabrinin    mermer ve benzeri şeylerle yapılmasını ve gereken tezyinatın yerine getirilmesini vasi-ı   yet ederse, bu tür vasiyetler -gereksiz harcamaya yol açtığından ba­tıldır, hükümsüzdür, yerine getirilmez.[38]

Öldükten sonra ta'ziye için gelenlere yemek verilmesini vasiyet ederse, fakih Ebû Cafer'e göre : Onun bu tür vasiyeti, malının üçte birinden karşılanmak kaydiyle caizdir. Uzun mesafeden gelenlerle cenaze evinde bazı hizmetlerden dolayı uzun süre kalanların hazır­lanan yemeklerden yemeleri helâldir. Tabii ölenin terikesinin üçte birini aşmıyorsa, aksi halde vârislerin iznine başvurulur. Bu husus­ta, yani ölü evinde yemek yiyecekler hususunda fakirle zengin ara­sında   bir ayrım yapılmaz.

İhtiyaç fazlası yemek hazırlanırsa, fazla kısmına vasî zamın olur. Çünkü gereksiz bir harcama tazminatı gerektiren hususlar­dandır.

«Ben öldükten sonra gelenlere ve çevrede oturanlara üç gün ye­mek verin» diye yapılan bir vasiyet de geçersizdir. Çünkü İslâm'da böyle bir sünnet yoktur. Vârislere intikal edecek malı gereksiz yere harcamak anlamındadır. [39]

 

Lüks Sayılacak Bir Kefen Vasiyet Etmek :

 

Zengin de olsa, normalin üstünde bir kefen vasiyet etmemelidir. Çünkü bunlar arızi şeyler. Aslolan güzel ameller, üstün meziyetlerle kabrin içini süslemek, oraya sönmeyecek bir meş'aîe götürmektir. Kabrin üstünün mermer veya benzeri şeylerden yapılıp süslenmesi İslâm nazarında bir değer taşımaz. Çünkü Allah şekillere ve mallara değil, kalblere ve amellere bakar.

Bu bakımdan lüks sayılacak evsafta bir kefen vasiyet eden kim­senin bu vasiyeti yerine getirilmez. Yani vasisi olan kişi bu tür va­siyetleri yerine getirmekle mükellef değildir, aynı zamanda yetkisi de yoktur.

Fukahanm çoğuna göre, adam nasıl bir kefen vasiyet ederse et­sin, emsaline ve örfe uygun bir kefene sarılarak defnedilir.[40]

Kadın da hastalandığında kocasına, üzerinde borç kalan mehri-ni tamamen kefene sarfetmesini vasiyet ederse, onun da bu vasiyeti hükümsüzdür, yerine getirilmez, emsaline uygun bir kefen yapılır.[41]

 

Beni Evinmin Önünde Veya Bahçemde Gömün Diye Vasiyet Etmesi :

 

Bu tür vasiyetler de geçersizdir. Çünkü bir Müslümanın dindaş­larına ait bir kabristanda gömülmesi hem sünnet, hem onun için da­ha hayırlıdır. Ancak evimi kabristan olmak üzere vasiyet ettim, der ve orası kabristan olmaya elverişli bulunursa, vasiyetine itibar edi­lir. Aksi halde değil. [42]

 

Falan Adam Namazımız! Kılsın :

 

Falan adam namazımı kılsın veya kıldırsın, diye yapılan vasi­yetler de muteber doğildir. Bu bakımdan ehil olan herhangi bir adam onun cenaze namazını kıldırabilir. Bunda bir sakınca yoktur. Hattâ el-Hulasa adlı kitapta bu tür vasiyetlerin sahih olmadığı belirtil­miştir. [43]

 

Malının Üçte Birini Müslümanlara Kefen Alınmasına Vasiyet Ederse :

 

Zengin bir adam malının üçte birini Müslümanların kefen ihti-tiyacmı veya onların kabirlerini hazırlatmayı veya defin masrafla­rını karşılamayı belirterek vasiyet ederse, bu vasiyet hükümsüz ka­bul edilir. Ama bunu fakir müslümanlarm kefenlenmesi, kabirleri­nin hazırlanması için vasiyet edecek olursa, bu geçerli sayılır.[44]

 

Zinet Eşyamla Veya En Güzel Elbisemle Beni Defnedin Diye Vasiyyette Bulunursa :

 

Bu ve benzeri vasiyetler de sünnete aykırı olduğundan yerine getirilmez. Vârisler istese bile, bu caiz değildir. Yapılacak tek şey, emsaline uygun bir kefen ile defnedilmesini sağlamaktır. [45]

 

Kabrinin Sıvanmasını Vasiyet Ederse :

 

Kabrinin iç veya dışının sıvanmasını veya kabrinin üzerine kub-bemsi bir şeyin yapılmasını veya mermerden bir dış kabir yapılma­sını vasiyet ederse, bunların hiçbiri caiz değildir. Vasisi bulunan ki­şi bu tür vasiyetleri yerine getirmez.[46]

Ancak gevşek bir arazide kabri canavarlardan korumak için sı­vamak ta bir sakınca yoktur.

Kızma veya oğluna elli bin lira verip, «bununla ben öldüğümde kabrimi imar et, beşbin lirasını kendine harca ve geriye kalanıyla buğday alıp fakirlere dağıt» diye vasiyet ederse, Fakîh Ebu'l-Ka sım'a göre, vârisi için vasiyet ettiği beşbin lira hükümsüzdür. Çün­kü vârise vasiyet yapılmaz. Sonra kabrine bakılır, sünnete uygun bir onarıma muhtaçsa ona göre, sarfedilerek onarılır. Geriye kalan paranın tamamı fakirlere sarfedüir.[47]

 

Kur'ân Okutulmasını Vasiyet :

 

Adam hastalanınca, «Ben öldükten sonra bir kimseye şu kadar para verip kabrim üzerinde Kur'ân okutmanızı vasiyet ettim» der­se, bu vasiyet hükümsüzdür.[48]

Çünkü bu gibi hususlarda Kur'ân-i bir geçim vasıtası haline getirmemek lâzım. Aksi halde bu bir âdet haline gelir de bir kısım insanlar işini gücünü bırakıp ölülere Kur'ân okumayı meslek edinir ki  bu Sünnet-i Rasûlüllah'a aykırıdır.

Ancak tanıdığı bir kişinin kendisi için Kur'ân okumasını vasiyet ederse, o kimse bir ücret almaksızın Kur'ân okuyabilir. [49]

 

Mevcut Kitaplarının Toprağa Gömülmesini Vasiyet Ederse :

 

Kitaplar bilindiği gibi, okunup yararlanmak içindir. O bakımdan  bir kimse «Ben öldükten sonra kitaplarımı da bir yere gömün» diye ' vasiyet ederse, onun bu vasiyeti caiz değildir,' yerine getirilmez. Ancak o kitaplarda toplumun ahlâkını bozan, inançları zayıflatan, nes­li bozan düşünceler varsa, o takdirde vasiyet yerine getirilir. Bunda dinen bir sakınca yok, belki sevap vardır.[50]                                

 

Bir Cami'ye Sarf edilmek Üzere Yapılan Vasiyet :                       

 

Cami ve mescidlere sarfedilmek üzere yapılan vasiyetler caiz­dir. Adam öldükten sonra vasiyet ettiği para câmi'lerin aydınlatma temizletme ve benzeri ihtiyaçlarına sarfedilir. [51]

 

Kendi Adına Allah Yolunda Savaşa Çıkanlara Verilmek Üzere Vasiyette Bulunursa :

 

Adam hastalığında vasisine, «Ben öldükten sonra şu kadar paranın benim yerime Allah yolunda savaşacak bir kimseye veya bir­kaç kimseye vermenizi vasiyet ettim» derse, onun bu vasiyeti aynen: yerine getirilir. Ancak savaşa çıkan kimseye vasiyet edilen para teslim edilince, o kimsenin de bu parayı sadece o yolda harcaması, ar-:; ta kalanı getirip vasiyet edenin vârislerine vermesi gerekir. İsterse^ Allah yolunda savaşa çıkan kimse zengin olsun, yine de vasiyet uya-' rmca para ona verilebilir. [52]

 

Gayr-i Müslimlerden Fakir Çocuklara Harcanmak Üzere Vasiyet :

 

İslâm, insan unsuruna değer verir. Bu bakımdan hayır işlerin­de gayr-i müslimleri bir tarafa itmez; onlara da sadaka olarak yar­dım yapılmasını tavsiye eder.

Nitekim Müslüman bir kimse ölmeden önce, «Şu kadar para ayırdım, ben ölünce bu yarayı gayr-i müslimlerden fakir çocuklara dağıtırsınız» derse, bu vasiyet caizdir ve vasisi aynen yerine getirir. [53]

 

Kilise ve Havra Yapılması İçin Vasiyet :

 

Bir Müslüman ölmeden önce, bir miktar para ayırıp vasisine «Ben Ölünce bu para ile bir kilise veya havra yaptırınız» derse, bu vasiyet caiz değildir, yerine getirilmez. Çünkü bunda ma'siyet vardır. Ama malının üçte birini cami ve mescid yapılmasına harcan­mak üzere vasiyet ettim, derse, bu vasiyet geçerlidir. Çünkü bunda sevap vardır. [54]

 

Mutlak Anlamda Vasiyet :

 

Adam hastalandığı günlerde yanında toplanan dost ve yakınla­rına, «Ben öldükten sonra benim için vasiyet konusunda caiz olan ne varsa, onları yerine getirin» der, belli bir miktar ve belli bir cihst tayin etmezse, îmam Muhammed'e göre, vasiyeti caizdir. Ancak te-rikesinin üçte biri hesaplanarak çıkarılır ve fakirlere dağıtılır. Vâ­risler buna müdahale edemezler. Çünkü bir kimse malının üçte bi­rini vasiyet edebilir.

«Ama vârislerim nasıl isterlerse, öylece benim için hayır yapsın­lar» diye vasiyet ederse, o takdirde bu varislerin takdirine bırakılmış bir vasiyet kabul edilir, nisbeti üzerinde durulmaz.[55]

 

Ekili Tarlanın Toprağını Vasiyet Ederse :

 

Ekili bulunan tarlasının toprağı, yani mülkiyetini hayır yapıl­mak üzere vasiyet ederse,    ekin biçildikten sonra bu vasiyet yerine getirilir. Çünkü ekin vârislerin hakkıdır. [56]

 

Atını Veya Silâhını Vasiyet Ederse :

 

Hastalanınca mevcut atım veya silahını   -Allah yolunda savaşa çıkanlara verilmek üzere- vasiyet ederse, bu caizdir ve öldüğünde vasisi bu vasiyeti aynen yerine getirir. Savaşa çıkanın fakir ya [a zengin olması bu hususta farketmez.[57]

 

Câmi'lerde Okunmak Üzere Mushaf Alınıp Konulması Vasiyet Edilirse :

 

Cami' ve mescidlerde okunmak üzere ya yanındaki mevcut mus-lafların oralara konulmasını ya da parayla satın alınıp konulmasını ırasiyet etmek caizdir. Vârisleri ya da vasisi onun bu husustaki va-siyetini aynen yerine getirir.

Ancak bu tür vasiyetler İmam A'zam Ebû Hanife'ye göre, hü­kümsüzdür, yerine getirilmez.[58]

Mevcut arsasını cami' yapılmak üzere veya cami1 yapmak isti-yenlere verilmek üzere vasiyet etmesi caizdir.[59]

 

Malının Üçte Birini Allah Yolunda Harcanmak Üzere Vasiyet Ederse :                                             

 

Adam malının üçte birinin Allah yolunda harcanmasını vasi­yet eder, fakat bunun cihetini tahsis etmezse, o takdirde bu vasiyet caizdir ve daha çok Allah yolunda savaşa çıkanlara harcanır. îmam Muhammed'e göre, hacce gidip te yolda kalan ve parası yetmiyen-lere de verilebilir.[60]

 

Malımı Hayırlı İşlerde Harcayın :

 

Ölüm hastalığında, «Malımı hayır yollarında harcayın» diye va­siyet ederse, o takdirde öldükten sonra vârisleri veya vasisi onun terikesinin üçte birini cami' köprü, okul, hastahane ve benzeri hayır yerlerine sarfederler.[61]

 

Vasiyetin Hükümsüz Kalması :                                                  

 

Adam hasta bulunduğu bir sırada yabancı bir kadının kendisin­de şu kadar alacağı bulunduğunu ikrar eder veya ona bir şeyler ve­rilmesini vasiyet eder, ya da ona bir bağışta bulunur ve sonra da o kadınla evlendikten sonra ölürse, borçlu bulunduğuna dair ikrarı ge­çerlidir. Vasiyet ve bağışı geçersizdir.

Müslüman olan kimse, kâfir oğlu için bir miktar para veya mal ayırıp öldükten sonra ona verilmesini vasiyet eder veya ona bir şey bağışta bulunur veya ona borçlu bulunduğunu ikrar eder ve adam henüz ölmeden oğlu Müslüman olursa, ikrarı da, bağışı da, vasiyeti de hükümsüz kalır.[62]

 

İşaretle Vasiyette Bulunmak :

 

Ağır hasta olup konuşamıyacak durumda olan ve fakat aklî me­lekesi yerinde kabul edilen kimse, el veya baş işaretiyle vasiyette bulunur, yanındakiler de onun bu işaretinden arılarlarsa; yaptığı va­siyet caizdir. Aynen uyulur. Ama etrafındakiler onun yaptığı işaret­leri anlamazlar veya farklı biçimde anlarlarsa, o takdirde geçerli kabul edilmez.[63]

 

Felçli, Yatalak Ve Çok Yaşlı Kimsenin Vasiyet Ve Bağışlan :

 

Ölmeyecek şekilde felçli, yatalak ya da yaşlı bulunan ve aklî dengesi yerinde olan kimselerin hem yaptığı vasiyet, hem de bağış­ları geçerlidir. Çünkü hayır konularında bunlar da sağlam kişiler gibi kabul edilir. İsterse malının tamamını bağışlayabilir. Yani ta­sarrufa ehildirler.

Ama felçli, yatalak ya da çok yaşlı kimse, bu duruma düştükten sonra çok yaşamaz da ölürse, o takdirde onun hastalığı, ölüm has­talığı sayılır ve bağış olarak yaptığı şey, ancak bıraktığı malın üçte birinden çıkarılır. Çünkü bu artık ölümden sonraya yönelik bir va­siyet kabul edilir.[64]

 

Vasiyetten Sonra Aklî Dengesi Bozulursa :

 

Vasiyetten sonra aklî dengesi bozulur ve kendine gelmeden ölür­se, daha önce yaptığı vasiyet geçerli sayılır mı? Fukahamn çoğuna göre, durum hâkime iletilir. Uygun görürse, vasiyeti yerine getirilir. Uygun görmediği takdirde geçersiz kabul edilir.[65]

Hapishanede idama mahkûm olan bir kimse hasta durumunda kabul edilir ve yapacağı vasiyetler bu ölçüde itibar görür. Ama sa­vaşta olan kimse böyle değildir. Çünkü onun kurtulma şansı vardır. Bu bakımdan savaş alanında yaptığı vasiyet, hasta olmayan kişinin vasiyeti mesabesindedir. Ama savaş alanında bilfiil savaşa başlar­ken yaptığı vasiyet, hasta kimsenin vasiyeti mesabesindedir. Çünkü ölme ihtimali daha kuvvetlidir.

Hapisteki idamdan kurtulur, bilfiil savaşa giren öldürülmeden geri dönerse, hastalandıMan sonra iyileşen kimseye benzetilir ve ar­tık malının tamamında tasarrufa yetkili kabul edilir.[66]

Cüzamlı, çok ateşli sıtmalı kimseler ayakta duramayıp   sık   sık yatıyorlarsa,  hjasta  kabul  edilirler   ve  vasiyetleri  ona  göre, tec­viz görür. Yani ölüm hastalığı kabul edilerek, yaptıkları vasiyetlerimi iyîleşmeyip ölürlerse, aynen uygulanır.[67]                                  

Kendisine felç geldikten veya dili tutulduktan sonra artık konuşma imkanı bulunmaz da baza işaretlerle veya yazılı olarak bildirmekle derdini anlatabilir ve bu hali bir yıl devam ederse, o takdirde bu" kimse dilsizler hükmünde kabul edilir. Otıa göre, hibe ve vasiyet ko­nusu değerlendirilir.[68]

Doğum sancılan içinde kıvranan bir kadının o esnada yaptığı, vasiyet mal mm üçte birinden muteber tutulur. Eğer kurtulursa, artık malında istediği gibi tasarruf edebilir.[69]                              

 

BİRÇOK ŞEYLERİ BİRDEN VASÎYET ETMEK

 

Ölüm hastalığında adam bazı hayır kurumlarına verilmek, kıl­madığı namazların, tutmadığı oruçların keffareti olmak, vermediği zekâta mahsup edilmek, gitmediği farz haccm yerine getirilmesini dilemek gibi birçok vasiyetleri birden yapar ve sonra ölürse, nasıl bir yol takip edilir? Malının üçte biri bütün bunlara yetiyorsa, o tak­dirde hepsi de yerine getirilir. Yetmediği takdirde, vârislere başvu­rulur, varisler kendilerine düşen hisssden bunu karşılarsa, yine hep­si yerine getirilir. Karşılamadıkları takdirde, farz olanlar öne alınır, sonra vâcib.sonra da sünnet olanlar..

Yapılan vasiyetlerin hepsi de farz kapsamına giriyorsa, o tak­dirde vasiyet eden kişinin önce hangi farzdan söz etmişse ona önce­lik tanınır.[70]

Ancak Hacc ve Zekât gibi önemli iki farz için vasiyette bulun­muş ve önce .zekattan sözetmişse, yine de hacce öncelik verilir. Arta kalanı zekât borcu olarak fakirlere dağıtılır.[71]

Katil keffaretiyle yemin keffareti hususları için vasiyet ederse önce hangisini anmışsa, ona öncelik tanınır.

Fıtır keffaretiyle, hataen adam öldürme keffareti için yapılan vasiyette ise, adam öldürme keffaretine öncelik tanınır.[72]

Sadaka-i Fıtır ile Kurban vasiyet etmişse, Sadaka-i Fıtra öncelik tanınır. Her ne kadar kurban kesmek vacibse de Sadaka-i Frfr'ın vü-cubu muttafekun aleyhdir. Kurbanın vucuibu ise ictîhad konusudur. Hatta sadaka-i fıtır Ramazanda bozulan orucun keffaretine de tak­dim edilir.

Kurban ise nafile- mahiyette olan vasiyetler üzerine takdim edi­lir. Aynı derecede olan vasiyetlerde ölenin malının üçte biri hepsi­ne kâfi gelirse mesele yok. Gelmediği takdirde hepsini yerine kısmen olsun getirmede eşit şekilde bir dağıtım yapılır. Ancak hacc ibâdeti müstesna, onun gibi farzlar bulunduğu halde önce o yerine yerilir artan bir şey olursa, diğer farzlar için harcanır.[73]

Yapılan vasiyet tamamen nafile ibadetlerle ilgiliyse, hangisini önce anmışsa, onunla başlanır. Arta kalanı sırasiyle diğerlerinin ye­rine getirilmesine harcanır.[74]

Ölüm hastalığında on bin lira fakirlere, on bin lira hısımlarına ve on bin lira da kılmadığı namazlara keffaret olmak üzere muhtaç­lara vasiyet eder ve ölür, ancak malının üçte biri bu vasiyeti kar­şılamazsa, o takdirde sözü edilen üçte bir mal üçe ayrılır. Hısımlara isabet eden onlara verilir. Üzerindeki bir aylık namaza keffaret için ayrılan yetmiyecek olursa, fakirlere ayrılan kısım Üe takviye edilir. Çünkü keffaret de fakirlere dağıtılmaktadır. Aynı zamanda vasiyet edilmiş bir ilahi haktır, o nedenle fakirlere takdim edilir.[75]

 

Hacc Îçin Yapılan Vasiyet :

 

Ölen kişi kendisine gerektiği halde haccetmeden ölmüş, ancak eyerine hac yapılmasını vasiyet   etmişse,   malının  üçte biri yetecek olursa, bulunduğu şehir ya da kasabadan güvenilir bir adam tutu­larak ona bedel hacce gönderilir. Para yetmediği takdirde, nereden göndermeye yeterse, oradan gönderilir.

Hac yolunda hastalanıp ölen kimse, ölmeden yerime hac yapılsın diye vasiyet ederse, imam Ebû Hanîfe'ye göre, yine de ölenin oturduğu beldeden adam tutulup gönderilir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'e göre, öldüğü yerden adam tutulup hac yaptırı­lır. Bunda istihsan vardır.[76]

 

Hısımlara, Komşulara, Yetimlere Ve İlim Ehline Verilmek Üzere Yapılan Vasiyetler :

 

îmam Ebû Hanîfe'ye göre, yukarıda sözü edilen sınıflara yapı­lacak vasiyetlerde dört şart aranır :

1 — Vasiyete müstehak olanların iki ya da daha fazla olması,

2 — Hısımlarda en yakınlarına sırasiyle öncelik verilmesi, uzak hısımların bu haktan mahrum kalması, miras hukukunda    olduğu gibi,

3 — Hısımların zirahm bulunması,

4 — Bunların vasiyet edenin mirasçıları olmaması..

Bu türlü vasiyetlerde taksim yapılırken kadın erkek ayırd edil­mez, hepsine de eşit biçimde verilir.[77]

Yine bu gibi vasiyetleri taksimde müslüman, kâfir, köle, hür, küçük ve büyük eşit biçimde alırlar, herhangi bir ayırım yapılmaz,

îmameyne göre, bu gibi vasiyetlerde sadece zirahm değil, baba ve ana tarafından mirasçı olmayan bütün yakınlara verilebilir. Ay­nı zamanda yakın akraba ile uzak akraba, bir kişiyle bir kaç kişi ara­sında da bir ayrım yapılmaz. Kâfir ile Müslüman da eşit biçimde va­siyetten alırlar.

imam Ebû Hanîfe'ye göre, vasiyete müstahik olan yakın akraba bir tane ise malın yarısı ona verilir. Gerisi diğer uzak akrabaya tak­sim edilir.[78]

Baba ve oğul -akraba tabiriyle- bu vasiyete dahil olmadıklarına göre, dede ve torun, yani babanın baba ve oğlun oğlu dahil olurlar mı? Ez-Ziyadat adlı eserde bunlar dahil olur, denilmiş ve muhalefet edip etmiyenlerden sözedilmemiştir. Hasan bin Ziyad'in Ebû Hanî'-fe'den yaptığı rivayete göre, dede ile torun da bu vasiyete girmezler, îmam Ebû Yusuf'tan da böyle rivayet edilmiştir. Ve sahih olan da budur.

Ölen kimse mirasçılarından başka iki amcasını ve iki de dayısı­nı bırakacak olursa, akrabaya yaptığı vasiyetten sadece iki amcaya verilir, dayılara verilmez. Bu da îmam Ebû Hanîfe'nin içtihadıdır. İmameyne göre, dayılarada verilir.

Vasiyet edenin bir amca iki de dayısı bulunursa, îmam Ebû Ha­nîfe'ye göre, amcaya üçte birin yarısı, iki dayıya vasiyetin yarısı ve­rilir. İmameyne göre, eşit biçimde alırlar.

Yalnız bir amcası bulunursa, îmam Azam'a göre, üçte birinin yarısı ona verilir ve geriye kalan yarı da ölenin mirasçılarına redd-olunur. îmameyne göre, geriye kalan nısıf mahrem olmayan zirah-me verilir.[79]

Akrabaya vasiyet eden kimse geriye bir halâ bir amca, bir dayı bir de teyze bırakırsa, vasiyetin tamamı amca ile halâya eşit şekilde verilir.[80]

Vasiyet edenin akrabası sayılmıyacak kadar çok ise, ne yapılır? Fukahadan bir kısmına göre, vasiyet hükümsüz kabul edilir. Mu-hammed bin Seleme'ye göre, caizdir, ona göre bir taksimat yapılır. Fetva da buna göredir.[81]

Vasiyet edenin bir oğlu bulunduğu halde nesepte farklı durum­da olan üç kardeşine vasiyette bulunursa, bu caizdir. Çünkü oğlu varken bunlar mirasçı olamıyorlar, o nedenle vasiyet bunlar arasın- da eşit biçimde taksim olunur. Ölenin bir kızı ve yine farklı durum- da üç kardeşi bulunur da onlara vasiyet ederse, ana-baba bir kar- dese verilmez, çünkü o, ölenin kızıyla birlikte mirasçı olabiliyor. Di- ğer iki kardeş mirasçı olamadıkları için vasiyet o ikisi arasında tak- sim olunur.

 Vasiyet eden geriye oğlunu, kızım bırakmamış, sadece farklı du- rumda bulunan üç kardeşini bırakmışsa, yaptığı vasiyetin tamamı  baba bir kardeşine verilir. Çünkü Ana-baba bir kardeşle, ana bir kardeş mirasçı oluyor.

Kadın malının yarısını bir yabancı kimseye verilmek üzere va­siyet eder ve geriye sadece kocasını bırakırsa, malının yarısı vasiyet ettiği yabancıya verilir. Kalanın üçte biri kocasına ve geriye kalan altıda biri Beytü'l mal'e serilir. Bunun taksim şekli şöyledir : Yabancı önce terikenin üçte birini alır. Geriye üçte iki kalır. Kocası geriye kalan o üçte ikinin yarısını mirasçı olarak alır ki bu üçte birdir. Ge­riye malın üçte biri kalır, yabancı vasiyetinin tamamı olan altıda bi­rin yansını alır. Geriye o üçte birin yansı yani altıda biri kalır, o da Beytü'1-male devredilir.

Kadın malının yarısını kocasına vasiyet eder. başka mirasçı bı­rakmazsa, o takdirde bu vasiyet caiz kabul edilir, kocasLmalın yan­sını miras yoluyla, yarısını da vasiyet sebebiyle alır.

Adam malının tamamını bir yabancıyla karışma vasiyet eder ve ölürse, o takdirde, önce yabancı malın üçte birini alır. Kansı ise geriye kalan, yani üçte bir çıktıktan sonraki malın dörtte birini alır ki bu altıda bir eder. Geriye malın yansı kalır, o da vasiyet gereği ikisi arasında eşit biçimde taksim olunur.[82]

«Malımın üçte birini yalanlanma ve başkalarına verilmek üzere vasiyet ettim» derse, malının üçte biri mirasçı olmayan yakınlarına verilir.

Malının üçte birini kavmine veya aşiretine vasiyet ederse, bu caiz değildir. Ancak kavminin veya aşiretinin fakirleri diye bir açık­lama yaparsa, o takdirde caiz olur.[83]

«Malımı falan adamın kızlarına vasiyet ettim» derse, o falan ada­mın aynı zamanda erkek çocukları da bulunursa, mal sadece kızla­rına verilir. Adamın oğullan ve bir de oğullannın kızları bulunursa, vasiyetin tamamı oğullannın kızlarına verilir. Adamın sadece kız­larının kızlan bulunursa, bunlar vasiyete dahil olamazlar. Çünkü bunlar falanın ne kızları, ne de oğlunun kızlandır. Kızının kızlan «falanın kızları» tabirine girmiyor. Ancak bu tabirle kızlarının kız­larını kasdettiğine dair bir belirti, bir işaret bulunursa, o takdirde onlara verilir.

«Malımın üçte birini falanın babalarına verin» diye vasiyet eder, o falanın hem babalan, hem de analan bulunursa, hepsi de vasiye­tin kapsamına girer. O falanın babalan ve analan yok da sadece de­deleri ve nineleri varsa, vasiyet kapsamına girmezler. [84]

 

Ev, Bağ, Bahçe Ve Benzeri Şeyleri Vasiyet Etmek :

 

Bu gibi şeylere vasiyet etmek caizdir. Ne var ki vasiyet eden kim­se, vârislerini aç ve muhtaç bırakmamaya dikkat etmelidir. Çünkü önce onlann doyması gerekir. Vasiyet ancak fazla maldan yapılırsa, daha hayırlı ve feyizli olur. Bununla beraber fakir, zengin herkes malının üçte birini vasiyet edebilir.

O halde adamın sadece bir evi bulunur, onu da bir fakire vasi­yet ederse, öldükten sonra ancak o evin üçte biri fakire verilir. Üçte ikisi mirasçılara kalır. Bölünmesi mümkün olmadığında bir ay ya da bir yıl fakir oturur, iki ay ya da iki yıl mirasçılar oturur.[85]

Hastalanmadan önce vasiyette bulunur ve bunu bir kâğıda ya­zar, sonra hastalanır ve ikinci bir vasiyet daha yazarsa, bakılır, ikin­ci yazıda birinci vasiyetinden rücu' ettiğine dair bir kayıt yoksa iki­si de geçerli olur.[86]

Vasiyet ettikten sonra kendisini vesveseye kaptırır ve çok geç­meden bunar ve kendine gelmeden, yani şuuru yerine gelmeden ölür­se, îmanı Muhammed'e göre, yaptığı vasiyet hükümsüzdür. Ancak aklı başına gelir de baş işaretiyle olsun o vasiyetinin yerine getiril­mesini anlatabilirse, o takdirde caiz olur. Fukahanın çoğu ise buna­ğın baş işaretiyle yaptığı tasvibi uygun görmemişlerdir.

Üzerinde bir oruç keffaretinin bulunduğunu söyler ve bunun ödenmesi için vasiyet ederse, malının üçte biri altmış fakire -herbi-rine yanmşar sâ (1667 gr.) verilmek üzere- yetecek olursa, dağıtılır. Yetmiyecek olursa, vârislerin icazetine başvurulur. İcazet vermedik­leri takdirde üçte biri kaç fakire yeterse Öylece dağıtılır.[87]

Ekmek ve buğday alınıp fakir ve düşkünlere dağıtılmasını vasi­yet eder, ancak bunun nakil ve hammaliye ücretlerinden sözetmezse, o takdirde vasî bunları sadaka yolu taşıtıp dağıtma imkânım bulur­sa öyle yapar, imkân bulamadığı takdirde, malının üçte birinden bu kabil ücretleri çıkarıp gerekeni yaptmr.

Ama câmi'e verilmek üzere bazı mallar vasiyet etmişse, o takdir­de nakil ve hamaliye ücretleri bu vasiyete dahildir.

Bir miktar para ayınp bunlann beş yıl içinde eşit taksitlerle fa­kirlere dağıtılmasını vasiyet ederse, vârisleri ya da vasisi vasiyet yol­lu bırakılan paranın tamamını bir sene içinde fakir ve muhtaçlara dağıtabilirler. Bunda bir sakınca yoktur.

Kendisini öldüren kaatilin -henüz ölmeden önce- bağışladığını vasiyet ederse, Ebu Hanîfe'nin kıyasına göre, yapılan vasiyet caiz de­ğildir, uygulanmaz.[88]

Bir mecliste malının altıda birini, diğer bir mecliste yine malı­nın altıda birini vasiyet ederse, ister bunlardan birine şahit tutsun, ister tutmasın, fukahanm icma'iyle, sadece malının altıda biri dağı­tılır, yani vasiyet ettiği yerlere verilir.

Bir meclisde malının dörtte birini, diğer bir mecliste altıda biri­ni vasiyet ederse, az çoğa dahil edilerek sadece malinin dörtte biri vasiyeti gereğince harcanır. Gerisi hükümsüz kalır.[89]

Adam malının üçte birinin- öldükten sonra fakirlere dağıtılması­nı vasiyet eder de vasisi bilerek veya bilmiyerek o malı zenginlere dağıtırsa, zamın olur. Bu îmam Muhammenin içtihadıdır.[90]

Bir kişideki alacağının öldükten sonra hayır işlerine sarfedilme-sini vasiyet ettikten sonra, o alacağının bir kısmını borçluya bağış­lar veya kendisi alıp harcarsa, yaptığı vasiyet bozulmuş olur. [91]

 

VASİLİĞİ KABUL ETMEK

 

Vasi : Bir ölünün vasiyetini yerine getirmekle me'mur olan kim­seye denilir. Böyle bir hizmeti Allah (C.C.) için yapmakta büyük se­vap olmakla beraber, dikkat edilmediği takdirde vebalı da o nisbette büyüktür.

Bunun için îmam Ebû Yusuf şöyle demiştir : «Vasiyet konusuna girip vasi olmanın ilk adımı bir hata-, ikinci adımı hıyanet, üçüncü adımı hırsızlık olabilir.» îmam Şafiî de, «Vasiliğe ancak geri zekâlı ya da hırsız olan heves eder.» demiştir.[92]

Vasiler genel anlamda Üçe ayrılır :

1 — Güvenilir, aynı zamanda kendisine ölenin yaptığı vasiyet­leri yerine getirmeye yetecek, güc ve bilgisi vardır. Hakim böyle bir vasîyi azledemez.

2 — Güvenilirdir, ancak beceriksiz ve âcizdir. Hâlkim ona yar­dım edecek ikinci bir kimseyi görevlendirebilir.

3 — Açıktan günah işliyen bir inkarcı ya da sefih bir kimse ola­bilir. O takdirde hâkimin onu azletmesi vâcibdir.[93]

 

Vasinin Vasiyeti Kabul Etmesi :

 

Vasî edinilmek istenen kimse, kendi arzusuna bağlıdır, dilerse böyle bir hizmeti kabul eder, dilerse reddeder. Bu hususta zorlana­maz.

O halde hasta bir kimse tanıdığı bir adama : «Seni kendime vasî ta'yin ettim» der, o da sesini çıkarmazsa, hastanın ölümünden son­ra verilen görevi yapmaya başlarsa, kabul etmiş sayılır. Başlamazsa, kabul etmemiş olur.

Hasta böyle bir vasiyeti ona tevdi ettiğinde, O, «Kabul etmiyo­rum» derse, yapılan vasiyet hükümsüz kalır.

Vasiyet yapan kimse, bir adamına «Senin vasilik görevini kabul edeceğini sanmıyorum» der, o da, «Hayır, kabul ettim» derse, böyle bir vasiyet de caiz ve geçerli sayılır.[94]

Hasta kişi bir tanıdığının gıyabında onu kendine vasî ta'yüı eder ve ölürse, durum ne olur? Vasiyet edenin ölümünden sonra vasî ta'-yin edilen adama haber gönderildiğinde, önce «kabul etmiyorum» der, sonra pişman olup «kabul ettim» derse, bu geçerli ve caizdir. Yetkili makam onu bu hizmetten men'etmediği takdirde, verilen gö­revi Allah CC.C.) rızası için yerine getirir.[95]

îmam Muhammed (Rahmetullahi aleyh) el-Câmiu's-Sağîr adlı eserinde diyor ki : «Hasta bir adam, tanıdığı bir kimseyi kendine va­sî ta'yin ettikten sonra o vasî pişman olup vasilik yapmayacağını söy­lerse, bu isteği reddedilir. Çünkü vasiyet edenin hayatında bu hiz­meti kabul etmiş bulunuyordu. Hayatında da bunu yüzüne karşı red-detmişse, reddi sahih kabul edilir; gıyabında reddetmişse, kabul edil­mez.[96]

Vasi ta'yin edilen kişiye, istediği zaman bu hizmeti bırakabilir serbesti verilmişse, o takdirde istediği zaman bırakabilir.[97]

Bir adamı vasî ta'yin etmek arzusuyla hasta «Seni kendime va­sî ta'yin ettim» der, o da «kabul etmiyorum» diye reddeder ve vasiyeti yapan da hiç sesini çıkarmaz da ölürse, vasî ta'yin etmek istediği adam, onun vasiyetini kabul ettim» diye açıklamada bulunursa, bu­na itibar edilmez, yani artık vasî sayılmaz. Ama kendisine bu hiz­met tevdi edildiğinde hiç sesini çıkarmaz, adamın ölümünden sonra «Ben vasiliği kabul ettim» derse, bu caizdir ve geçerlidir.

Bu durumda önce «Kabul etmedim» der, sonra da «kabul ettim» diye ilâve eder ve bunu hâkimin huzurunda söylerse, hâkim onu va­silikten çıkarır.

Gıyabında kendisine vasilik verildiği bildirilir, o-da ya bir adam­la, ya da mektupla bunu kabul etmediğini vasiyet edene bildirdik­ten sonra «kabul ettim» diyerek pişmanlık gösterirse, artık buna iti­bar edilmez, yani yapılan vasiyet geçersiz kalır.

Hasta kimse önce bir tanıdığının yüzüne karşı «Seni vasî ta'yin ettim» der, ö da bunu kabul edip ayrıldıktan sonra, vasiyeti yapan kimse, «bundan vazgeçtim, onu vasiliğimden çıkardım» der ve hazır bulunanları şahit tutarsa, Ebu Hanife'den yapılan rivayete göre, onu vasilikten çıkarması gıyabında da sahih olur,

Vasinin, vasiyet edenin gıyabında «vasiliği reddettim, kabul etmiyorum demesi, hükümsüzdür. Çünkü vasiyet edenin bundan her­halde haberdar edilmesi gerekir.

Ölüm hastalığında adam tanıdık iki kişiyi vasî ta'yin eder, ama onlardan biri «kabul ettim» dediği halde diğeri susup cevap vermez  ve sonra da vasiyeti yapan ölünce, vasiyeti kabul eden kimseye di­ğeri, «haydi çarşıya çık da vasiyet eden için kefen ve lüzumlu teçhiz malzemelerini al» diye teklifte bulunur, o da sesini çıkarmadan gi­dip satın alırsa, bu vasiyeti kabul anlamına gelir ve o da vasî sayılir. [98]

 

Vasinin İstifa Etmesi :

 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, vasî, vasiyet edenin ölümünden sonra vasiliği artık reddedemez. Ancak bir takım mazeretleri orta­ya çıkarsa, o takdirde hakime başvurup azledilmesini talep eder, hâ­kim bunda maslahat görürse, o takdirde onu azleder.[99]

 

Vâsi Fâsık Olursa :

 

Vasinin güvenilir bir kimse olması gerekir. Aksi halde yapılan vasiyeti çar-çur edip hem kendisi kul hakkına tecavüz etmiş olur, hem vasiyet sahibine ihanette bulunur, hem de çevreye kötü misal olur. Vasiyet eden kimse, onun fâsık olduğunu bilmez de vasî ta'yin eder, öldükten sonra bu hususta şikâyet vaki olursa, hâkim derhal işe müdahale edip o fâsıkı azleder. İmam Ebû Hanîfe ve Hasan bin Ziyad'e göre, hâkim onu azlettikten sonra yerine emîn bir kişiyi ta'­yin edebilir.

Ama fâsık dürüst davranır ve fisk-u fücurdan tevbe edip vazge­çer, bu yolda salahı zahir olursa, artık azledilmesine gerek kalmaz. [100]

 

Harbî Ya Da Zimmî Vasî Ta'yin Edilebilir Mi?

 

Yukarıda da belirtildiği gibi, harbînin vasî ta'yin edilmesi caiz değildir, isterse güven istîyerek İslâm ülkesine girmiş bulunsun, far-ketmez.

Zımmî'ye gelince, Müslim kişi onu vasî ta'yin ettiği takdirde hâ­kim isterse, bu vasiyeti ibtal edebilir. Bunun gibi, bir zımmînin bir harbî'yi vasî ta'yin etmesi de caiz değildir.

Zimmînin zimmîye vasiyeti caiz ve geçerlidir. Hâkim böyle bir vasiyeti ibtal etmez.

Harbî eman dileyerek İslâm ülkesine girer de bir Müslümanı kendine vasî ta'yin ederse, bu caiz ve geçerlidir. Hâkim yine böyle bir vasiyeti ibtal cihetine gitmez.[101]

Bir Müslüman bir harbîyi vasî ta'yin ettikten sonra o harbî Müs­lüman olursa, o takdirde yapılan vasiyet geçerli sayılır. Bunun gibi, murteddi vasî ta'yin ettikten sonra müslüman olursa, vasiyet sahih kabul edilir.

Bilindiği gibi, çocuğu, bunağı ve cinneti devam eden kimseyi va­sî ta'yin etmek caiz değildir. Çünkü bunlar ehil sayılmazlar. Ama kadım veya iki gözünü kaybetmiş bir a'mayı vasî ta'yin etmek ca­izdir. [102]

 

Birden Fazla Vasî Ta'yin Etmek :

 

Bir kişiye iki adam vasî ta'yin edilmişse o takdirde bazı husus­lar müstesna olmak üzere, vasiyet işlerini beraber yürütmeleri ve birbirlerinden izin almadan tasarrufta bulunmamaları gerekir. An­cak şu hususlar da münferiden hareket edip tasarrufta bulunabi­lirler :

a) ölüyü teçhiz ve tekfinde,

b) Ölünün borçlarını ödemede,

c) Emanetleri sahiplerine vermede,

d) Bozulması veya değerini kaybetmesi kesin olan mallarının satışında münferiden hareket edebilirler.[103]

ölene ait alacakları, emânetleri münferiden almazlar; ikisi bir-araya gelip öylece teslim ve tesellüm işlemini yürütürler.

Ancak iki kişiyi vasi ta'yin ettiğinde, herbiriniz tasarrufta ta­mamen serbestsiziniz, münferiden de yürütebilirsiniz, derse o takdir­de vasilerin münferiden de tasarrufta bulunmalarında bir sakınca yoktur.[104]

Vasiyette bulunan kişi ta'yin ettiği birden fazla vasinin herbiri-ne ayrı ayrı hizmetler belirlerse, durum ne olur? İmam Ebû Hanîfe ile îmam Ebû Yusuf a göre, herbiri hem kendilerine tahsis edilen me­selelerde, hem de diğerlerinde tasarruf edebilir. Bunda bir 'sakınca yoktur. îmam Muhammed'e göre, herbiri ta'yin edildiği hususla il­gilenir. [105]Bu meselede fetva, îmam Ebû Hanîfe'nin kavline gö­redir.[106]

Her birine ayrı bir hizmet verilen iki vasiden biri ölürse/durum hâkime arzedilir. Hâkim, sağ kalan vasinin bütün işleri güvenle yü­rüteceğine itimad ederse, ona yetki verir, şüpheli kalırsa, başka emîn bir kişiyi ölenin yerine geçirir.

Üzerinde borç bulunan ve alacakları olan, aynı zamanda vâris­leri de mevcut kimse öldükten sonra, bir adam şahid getirip hem kendisinin, hem de hazır olmayan bir adamın vasi bulunduklarını id­dia ederse, hâkim şahitlere veya elindeki belgeye istinaden onun ve hazır olmayan kişinin vasiliğini kabul eder. Ancak İmam A'zam'a göre, istisna edilen bazı hususlardaki tasarruflar dışında gaib olan vasi gelmedikçe, hazır olan vasi tasarrufta bulunamaz.

îmam Ebû Yusuf'a göre, gaib olan da ortaya çıkıp beyyine ge­tirmedikçe vasiliği onaylanmaz.

Adam hastalığında bir tanıdığına, ben ölünce malımın üçte biri­ni vasiyet ediyorum, dilediğin yere koyabilirsin, derse, vasî de muhtaçsa, o takdirde kendine sardedebilir. Ama «Malımın üçte birini di­lediğine verebilirsin» derse, kendi nefsine harcıyamaz, çünkü «ve­rebilirsin» tabiri, onun bir başkasına vermesini gerektirmektedir.[107]

Vasiyet ederken vasisine «Falan adamın görüşünü veya bilgisi­ni alarak tasarrufta bulun» derse, vasi onların görüşünü almak zo­runda değildir. Ama «Ancak falan kişinin görüşünü alarak tasarruf­ta bulunabilirsin» şeklinde bir ifade kullanırsa, o takdirde vasî sözü edilen kişinin görüşüne başvurmadan tasarrufa yetkili değildir.[108]

 

Hasta Bulunan Kimse Oğlunu Vasî Ta'yin Ederse :

 

Hasta bulunan kendi vârislerinden birini vasi ta'yin eder, öldük­ten sonra vârisi henüz onun vasiyetini yerine getirmeden hastala­nır ve umudu kalmaz da başka bir adamı çağırarak, «Seni hem ken­dime, hem de vasisi bulunduğum murisimin vasiliğine ta'yin ettim» der, o da kabul ederse, bu üçüncü şahıs, her ikisinin de vasisi duru­muna geçer. Ama ona «Seni vasî ta'yin ettim» der ve başka bir şey söylemezse, yine de her ikisine vasî ta'yin edilmiş sayılır. Fukahamn çoğunun görüşü bu doğrultudadır. îmameyn'e göre, sadece ikinci ki­şinin vasisi sayılır, birinci kişinin değil.[109]

 

Musînin Vasî Ta'yin Edilmesi :

 

Hasta bir adam tanıdık bir kimseyi kendine vasî ta'yin edip he­nüz ölmeden önce başka bir adam da onu (hasta kimseyi) kendine vasi ta'yin ettikten sonra ölürse, birinci musi hem vasî, hem de musî olmuş oluyor. Bu durumda vasiliği reddetmeden ölürse, onun vasisi her ikisinin de vasisi sayılır ve her iki malda tasarrufa yetkili kılınır.[110]

 

Bir Cemaati Birden Vasî Ta'yin Etmek :

 

Hastalandığında başucunda toplanan beş on kişiye hitaben ben öldükten sonra malımın üçte birini şu ve şu hayır yollarında dağıtın diye hepsini vasî ta'yin eder ve ölürse, hepsi de vasî ta'yin edilmiş kabul edilir. Ama o cemaat hastanın bu teklifine karşı susup cevap vermezlerse, ölümünden sonra bir kısmı bunu kabul etmiyebilir. Ka­bul edenler vasî kalır ve vasiyetin gereğini yerine getirirler,

Bu durumda olan vasiyeti cemaatin -biri müstesna- hepsi redde­derse, durum ne olur? Ölen kişi onların hepsinin vasi olmasını iste­miş, fakat onlar sükût ile karşılamışlar, adam ölünce bu işe yanaş­mak istemiyerek reddetmişlerse, vasilik sadece bir kişi üzerinde kal­mışsa, durum hâkime götürülür. Hâkim güvenilir bir adamı da va­si ta'yin ederek ikisinin birlikte tasarruf etmesine cevaz verir.[111]

 

Birden Fazla Vasinin İhtilafa Düşmesi :

 

Vasiler birden fazla olur da mal üzerinde ihtilafa düşerlerse, mal kabil-i taksim ise ikiye ayrılır, herbirine bir kısmı verilerek ihtilâf giderilir. Mal kabü-i taksim değilse, isterlerse biri diğerine tasarrufu terkeder> isterlerse bir başka adama emanet olarak bırakıp öylece tasarrufu yürütürler. [112]

 

Yetimlerin Birden Fazla Vasileri Bulunursa :

 

Yetimlerin birden falza vasisi bulunduğu takdirde, tasarruf için ikisinin de hazır bulunması gerekir. Sadece birinin tasarrufu, imam Ebû Hanife'ye göre, caiz değildir. Bilhassa onların malından bir şey satmak istediklerinde, biri hazır olmasa bile, müsaadesi istihsal edi­lerek bir vasî tarafından satışın sağlanması ancak caiz olur. [113]

 

VASİYET ÜZERİNDE ŞEHADET

 

îki vasî kendileriyle birlikte üçüncü bir şahsa (falan adama) da vasiyet yapıldığını, yani onunda vasî bulunduğunu iddia ederlerse, istihsanen şahitlikleri kabul edilir. [114]O üçüncü şahıs da kendisi­ne vasilik verildiğini aynen söylediği takdirde vasiliği kabul edilir. Kendisi böyle bir iddia da bulunmadığı halde diğer ikisinin iddiası hem kıyas, hem istihsan yoluyla kabul edilmez.

Bunun gibi, ölenin iki oğlu, babalarının falan adamı vasî ta'yin ettiğini iddia eder, o adam da aynı iddiada bulunsa, yine kıyasen ka­bul edilmese de istihsanen kabul edilir. Ama o adamın kendisi böyle-bir iddiada bulunmazsa, geriye kalan vârisler de iddiada bulunmaz­larsa, o takdirde ölenin iki oğlunun şahitliği kabul edilmez. Bu hem kıyasen, hem istihsanen böyledir.

îki adam, ölen kimse üzerinde alacakları bulunduğunu iddia edip ölenin bu konuda falan adama vasiyette bulunduğunu söyler ve o falan da aynı iddiada bulunursa, bu da ancak istihsanen kabul edilir. O falan böyle bir iddiada bulunmazsa, ikisinin şehadeti kabul edil­mez.

Bunun aksine iki kişi, ölen kimsenin kendilerinde alacağı bulun­duğunu ve bu hususta falan adamı vasî ta'yin ettiğini iddia ederler, o falan adam da aynı şeyi söyleyip iddia ederse, hem kıyas, hem is­tihsan üzere bu şahitlik kabul edilir. Ama vasî gösterdikleri adam böyle bir iddiada bulunmuyorsa-, -vârisler böyle bir iddiada bulun­salar bile- şahitlikleri hem kıyasen, hem istihsanen kabul edilmez.

Vasinin iki oğlu falan kimse babamıza vasiyette bulundu der, vasî de aynı iddiada bulunur, vârisler ise böyle bir iddiada bulun­mazlarsa, o iki oğlanın şahitlikleri hem kıyas, hem istihsan yoluyla kabul edilmez. Bu bakımdan hâkim o adamı vasî ta'yin edemez. An­cak başka şahit getirdiği takdirde kabul edebilir.

Vasilik yapmak istiyen kimse vasiyet hususuna çok rağbet edi­yorsa, o takdirde iki oğlunun şahitliği hiç kabul edilmez. Ama o va­siyete hiç rağbet etmiyor, bilâkis kaçıyorsa, vârisler de murislerinin onu vasî ta'yin ettiğini iddia ediyorlarsa, o takdirde onların bu hu­sustaki şahitlikleri kabul edilir.

Bu meselelerde kardeşin ve iki ortağın -durumları farklı olsun ol­masın- şahitlikleri kabul edilir.

İki vasiden birinin oğulları falan kimsenin babamızı falan kişiy­le birlikte vasî ta'yin ettiğini iddia ederler, ama babalan böyle bir id­diada bulunmazsa, şahitlikleri kabul edilir. O da böyle bir iddiada bulunursa, kabul edilmez.

îki başka şahit ortaya çıkar da ölen falan kimsenin falan kişiyi vasî ta'yin ettikten sonra bu vasiyetinden döndüğünü iddia edip şa­hitlikte bulunurlarsa, kabul edilir. Aynı zamanda bu iki şahit, ona yaptığı vasiyetten döndükten sonra falan adamı vasî ta'yin etti der­lerse, bu da kabul edilir.[115]

İki şahit, ölen kimsenin falan adamı vasî ta'yin ettiğini iddia eder, ama o adamın iki 'veya daha fazla oğlu da ölenin bu vasiyetin­den rücu' ettiğini, yani babalarını vasilikten azledip yerine falan adamı vasî ta'yin ettiğini iddia edip şahitlik ederlerse, bunların şe­hadeti kabul edilir.

Bunun gibi, iki oğlu, falan adamın babalarını önce vasi ta'yin ettiğini sonra onu azlederek yerine falan adamı ta'yin ettiğini iddia ederek şahitlik ederlerse, yine şehartetleri kabul edilir. Çünkü bu ve benzeri iddialarda gizli bir amaç güdülmediği açıktır.

îki şahit ölen falan kimsenin falan kimseyi vasî ta'yin ettiğini söyler, ancak bunlardan birisi, ölen bana cuma günü bunu söyledi, diğeri de bana cumartesi söyledi diyerek değişik: tarih verseler yine de şahitlikleri kabul edilir. Çünkü bu konudaki şahitlikte zaman farkı şehadete mani1 değildir.[116]

İki vasi, ölen kimsenin malında onun küçük varisine ait bir his­senin bulunduğunu iddia ederlerse, bu husustaki şehadetleri kabul edilmez. Büyük bir vârise ait olduğunu iddia etmeleri de caiz görül­memiştir. Ama bunlara ait malın başka birisinin malında bulundu­ğuna o iki kişinin şahitlik etmesi geçerli sayılır. Bütün bunlar îmam Ebû Hanîfe'ye göredir. îmameyn'e göre, iki şahit büyük bir varise ait malın ölenin malında bulunduğuna şahadette bulunurlarsa, ka­bul edilir. [117]

Şayet vasî belli olur, ancak kendisine neyin vasiyet edildiği bi­linmez, ama iki kişinin ona vasiyet edilen şey hususunda şahitlik ederlerse, şahitlikleri kabul olunur.[118]

Bir kimse hastalığında ikiden fazla kişiyi fazılı vasiyette bulun­duğuna şahit tutar, ancak vasiyeti okumazsa, ileride kâğıtta yazılı bulunan şeyler hususunda o şahitlerin şahitliği kabul olunmaz. [119]Allah (C.C.) daha iyisini bilir. [120]

 



[1] Et-Tebyln - Zeylai - Fetvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/429.

[2] El-Muhlt - Radıyüddin Serahsİ.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/429.

[3] Et-Tebyîn – Zeylaî.

[4] Fetâvâ-yi Hindiyye - El-Vecîz Lil-Kerderî.

[5] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/429-430.

[6] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/430.

[7] El-Kifâye - Fetavâ-yi Hindiyye - El-HidAye – Merğinani.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/430.

[8] Hızanetü'l-Müftin - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/430.

[9] Hızanetü'l-Mûftin - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/431.

[10] Fetâvâ-yi Kaadıhsn - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/431.

[11] Et-Tebyin – Zeylaî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/431.

[12] El-Kâfî - El-Mervezî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/432.

[13] El-Mebsut - Şemsü'l-Eimme Serahsî - El-Hidâye – Merginani.

[14] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/432.

[15] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/432.

[16] Fetavâ-yi Kaadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/432.

[17] Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/432-433.

[18] El-Kâfî – Mervezî.

[19] El-Bedayi'  -Kâsani - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[20] El-Muhit - Radıyûddin Serahsi.

[21] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/433.

[22] Fetâvâ-yi Kaadıhan.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/433.

[23] El-Hidaye – Merğinani.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/434.

[24] Fetâvâ-yi Kaadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[25] El-Bedayi' – Kâsaniâ.

[26] Fetâvâ-yi Kaadıhan - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[27] El-Kâfiâ – Mervezî.

[28] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/434-435.

[29] Fetâ-vâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/435.

[30] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/435.

[31] El-Kafi – Mervezî.

[32] Hızanetül-Müftin - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[33] El-Kâfî - Mervezî - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[34] Fetâvâ-yi Kaadıhan.

[35] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/435-436.

[36] Fetâvâ-yi Hindiyye - Hızanetü'l-Müftin – Taceddin.

[37] Fetâvâ-yi Hindiyye - Hızanetü'I-Müftîn.

[38] Fetâvâyi- Hindiyye : 6/85.

[39] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/437-438.

[40] Tatarhaniyye - Fetâvâyi Hmdiyye.

[41] El-Muhit - Radıyüddin Serahsi.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/438.

[42] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/438-439.

[43] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/439.

[44] Fetâvâ-yi Hindiyye - Nevadir-i İbn Semma'e.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/439.

[45] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/439.

[46] Fetâ-vâ-yi Hindiyye.

[47] Fetâvâ-yi Hindiyye ; 6/96.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/439.

[48] Fetâvâ-yi Hindiyye : 8/96.

[49] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/440.

[50] El-Muhit - Radıyûddin Serahsî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/44.

[51] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/440.

[52] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/440.

[53] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/441.

[54] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/441.

[55] Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/441.

[56] Fetâvâ-yi Kaadıhan.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/441.

[57] El-Muhit - Radıyüddin Serahsi.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/441-442.

[58] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî - Fetâvâ-yi Hindiyye : 6/98.

[59] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/442.

[60] Fetâvâ-yi Ebu Leys - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/442.

[61] Tatarhaniyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/442.

[62] Fetâvâ-yi Hindiyye - El Kâfi – Mervezî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/442-443.

[63] Hızanetü'l-Müftin.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/443.

[64] El-Kâfi – Mervezi.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/443.

[65] Hızanetü'l-Müftin - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[66] Şerh-i Taimvî.

[67] El-Aynî - Şerhü'l-Hidâye.

[68] Hızanetü'l-Müftin.

[69] Şerh-i Tahavî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/443-444.

[70] El-Bedayi'- Kasani.

[71] Fetâva-yi Hindiyye i 6/HS.

[72] Hızanetü'l-Müftin.

[73] Hızanetü'l-Müftîn - Fetavâr-yi Hindİyye.

[74] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.

[75] Fetâva-yi Kaadıhan - Fetâva-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/444-445.

[76] El-Kâfî -. Mervezî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/445-446.

[77] El-Muhit - Radıyüddin Serahsİ.

[78] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.

[79] El-Bedayi' – Kâsanî.

[80] El-Hidâye -. Merğinanî.

[81] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yl Hindiyye.

[82] Fetâva-yi Hindiyye : 6/117.

[83] Fetâvâ-yi Hindiyye ; 6/117.

[84] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/446-448.

[85] El-Kâfî - Mervezi - El-Mebsut - Şemsü'l-Eimme Serahsi.

[86] Hızanetü'l-Müftin.

[87] Hızanetü'l-Müftin.

[88] Fetava-yi Kaadıhan.

[89] Şerh-i Tahavi - Fetavâ-yi Hindiyye.

[90] Tatarhaniye - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[91] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/448-450.

[92] Geniş bilgi için bak : Fetavâ-yi Kaadıhan - Fetavâ-yi Hindiyye.

[93] Hızanetû'l-Müftin.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/450-451.

[94] Fetavâ-yi Kaadıhan.

[95] Siracü'l-Vehhac – HâlvanI.

[96] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.

[97] Hızanetü'l-Müftîn - Fetavâ-yi Hindiyye.

[98] Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/451-452.

[99] Siracü'l-Vehhac – Halvanî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/452.

[100] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/452-453.

[101] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî - Fetâvâ-yi Hindiyye.

[102] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/453.

[103] Fetâvâ-yi Htndiyye.

[104] Hızanetü'l-Müftin.

[105] Fetâvâ-yi Kaadıhan.

[106] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.

[107] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.

[108] Hızanetü'l-Müftîn - Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/453-455.

[109] Fetâvâ-yi' Kaadıhan.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/455.

[110] Şerh-i Tahavî.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/455.

[111] Fetâvâ-yi Hindiyye.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/455-456.

[112] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/458.

[113] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/456.

[114] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.

[115] Fetâvâ-yi Hindiyye.

[116] El-Muhit - Rad'yüddin Serahsi.

[117] El-Hidâye -. Merğinanî.

[118] El-Muhit - Radıyüddin Serahsî.

[119] El-Muhit - Radıyüddin Serahsi.

[120] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/456-458.

Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,846,688 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024