K
kabahat: kusur, suç.
kabaih:
kabahatlar.
kabâil: kabileler.
Kâbe: namaz için yöneldiğimiz
mukaddes mabet.
Kabıkavseyn: Peygamberimizin mîraçta ulaştığı son
nokta.
kâbız: tutan, sıkan, kavrayan.
kabîh:
çirkin.
kabil: olabilir, gibi, türlü.
kabîle: aynı soydan
olup beraber yaşayan insanlar.
kabilîyet: yetenek,
etkilenebilirlik.
kabine: bakanlar kurulu.
kabir:
mezar.
kabl: önce.
kablelbülûğ: ergenlikten
önce.
kablelvukû: olmadan önce.
kablelvücûd: var olmadan
önce.
kabr: kabir, mezar.
kabristân:
mezarlık.
kabûlüadem: yokluk kabulü.
kâbus: korkulu
rüya.
kabz: tutma, alma, tutukluk.
kabza: sap, el,
avuç.
kabzıervah: ruhların alınması.
kabzıruh: ruhun
alınması.
kaddesallahüesrarehüm: Allah onların sırlarını mukaddes
kılsın.
kade: namazda oturuş.
kadem: ayak,
adım.
kademe: derece, sıra.
kader: Allahın herşeyi ezelden
bilip takdir etmesi.
Kaderiye: "kul fiilin yaratıcısıdır" diyen sapık
mezhep.
kadî: kadı, hâkim.
kadîb: kılıç.
Kadîm:
öncesiz olan Allah.
kadîm: eski zaman.
Kadîr:
güçlü.
kadîrâne: güçlü olarak.
kadirdanlık:
değerbilirlik.
Kadirî: Abdülkadir Geylanî tarikatından
olan.
kadîriyet: güçlülük.
kadirşinâs:
değerbilir.
Kadîülhâcât: ihtiyaçları veren, Allah.
kadr:
kadir, kıymet, değer.
Kaf: hayâlî bir dağ.
kâffe:
bütün.
kâfi: yeter.
kâfil: kefil olan.
kafile:
yolculuk eden topluluk.
kâfir: îmansız.
kâfirâne:
kâfirce.
kafiye: mısra sonralarında ses
bezerlikleri.
kafiyeperest: aşırı kafiye düşkünü.
kâfûr: bir
madde ismi, cennette bir kaynak.
kağnı: öküz arabası.
kâh:
bazen.
Kahhâr: kahreden.
kahhârâne:
kahredercesine.
kahır: derin üzüntü.
kâhil:
erişkin.
kâhin: falcı.
kahir: üstün gelen.
kahr:
zorlama, mahvetme, ezme.
kahraman: büyük işler başarmış
kişi.
kahramanâne: kahramanca.
kaht:
kıtlık.
kahtıricâl: adam kıtlığı.
kahtügalâ: yokluk ve
kıtlık.
kaid: lider, kumandan.
kaide:
kural.
kaideten: kural olarak.
kail:
inanmış.
kaim: ayakta duran.
kaime: para.
kâin:
olan.
kâinat: evren.
kal: konuşma.
kal':
koparma.
kalâ: kale.
kalade: gerdanlık.
kalâk:
gönül sıkıntısı.
kalb: duyguların sultanı, gönül.
kalben:
gönülle.
kalbetme: dönüştürme.
kalbî:
gönülden.
kalbolma: dönüşme.
kale: dedi.
kale
kîle: dedi denildi.
kalen: konuşarak.
kalî:
konuşmakla.
kalîl: az.
kalkale: okurken harfi iki kere
seslendirme.
kalori: gıdaların vücuda ısı vermesi bakımından
değeri.
kalp: sahte.
Kalûbelâ: Allahın "Ben sizin Rabbiniz
değil miyim?" diye sorması ve ruhların "evet" demeleri olayı.
kâm:
dilek, arzu.
kamer: ay.
kamervârî: ay gibi.
kamet:
boy.
kamet: namazın farzından önce okunan ezan.
kâmil:
yetkin, erişkin, olgun, tam.
kâmilâne: kâmilce.
kâmilen:
tamamen.
kâmilîn: kâmiller.
kamtarir: çatık
kaşlı.
kamu: halkın hepsi.
kamûs: büyük
sözlük.
kanaât: kısmetine razı olma, kabullenme.
kanaâtbahş:
kanaat veren.
kanaâtkârâne: kanaat edercesine.
kanâdil:
kandiller.
kandil: idare lâmbası.
kâne:
oldu.
kangren: hücrelerin ölmesiyle oluşan bir
hastalık.
kanî: kanaat eden, inanmış.
kantar: tartı
aleti.
kantara: köprü.
kanun: uyulması gereken kesin
kural.
kanunen: kanunca.
kanunî: kanuna göre,
uygun.
kanuniyet: kanunluk.
kanunnâme: kanun
yazısı.
kanunperest: kanun düşkünü.
kâr: "yapan, eden"
mânâsında son ek.
kâr: para kazancı.
karâbet:
yakınlık.
karakter: temel özellik.
karar: hüküm, çare,
düzenlilik, ölçülülük, tahmin.
karardâde:
düzelmiş.
karargâh: karar yeri, askeriyede kurmayların
yeri.
kararnâme: kararların yazısı.
karaşina: iş
bilir.
karavana: büyük yemek kabı.
karbon: bir element,
kömür.
kardeşane: kardeşce.
kârgir: taş
yapı.
kârıakıl: akla uygun.
karındaş:
kardeş.
karî: okuyucu.
karîb: yakın.
karîben:
yakında.
karîha: düşünme melekesi.
karîn: yan yana,
yakın.
karîne: belirti.
Karlayl: ünlü bir
tarihçi.
karn: devre, asır.
karulâsâ: doktorun bedene
vurarak muayene etmesi.
Karûn: azaba uğramış ünlü bir
zengin.
karye: belde.
karz: ödünç.
karzen: ödünç
olarak.
karzıhasen: Allah için verilen borç.
kasâid:
kasideler, övgü için yazılan şiirler.
kasas: kıssalar,
hikâyeler.
kasâvet: katılık.
kasd: niyet,
istek.
kasden: niyet ederek.
kasdî: kasıtlı olarak, kasıtla
ilgili.
kâse: tas, çanak.
kâselîs: çanak
yalayıcı.
kasem: yemin.
kasemât: yeminler.
kasıd:
kasteden, niyetli.
kasır: kusurlu.
kasır:
kısa.
kasır: saray.
kasî: katı.
kâsib: kazanmaya
çalışan.
kasid: kesat olan, sürümü olmayan.
kasîde: övgü
şiiri.
kasîdehân: kaside okuyan.
kasir:
kısa.
kasirünnazar: nazarı kısa.
kasîyye:
katılık.
kasr: kısalık, saray.
kasvet: sıkıntı,
katılık.
kâşâne: gösterişli ev.
kâşif:
keşfeden.
kat: kesme, geçme.
katâ: asla.
katarât:
damlalar.
katıa: kesin olan.
katıüttarîk: yol
kesen.
katî: kesin.
kâtib: yazıcı.
kâtibâne:
yazıcı gibi.
kâtibe: yazıcı kadın.
kâtibîn: insanın amelini
yazan melekler.
katil: öldüren.
katîye:
kesin.
katîyyen: kesinlikle.
katîyet:
kesinlik.
katl: öldürme.
katliâm: herkesi
öldürme.
katmer: kat kat oluş.
Katolik: Hıristiyanlıkta bir
mezhep.
katran: siyah bir madde.
katre:
damla.
katuf: tembel hayvan.
kavâid:
kurallar.
kavânin: kanunlar.
kavî:
kuvvetli.
kavil: söz, sözleşme.
kavim: aynı ırka mensub
olanların oluşturduğu topluluk.
kavis: yay, eğri.
kaviyyen:
kuvvetle.
kavl: söz.
kavlen: sözle.
kavlirâcih:
üstün bulunan söz.
kavm: kavim, aynı ırka mensub olanların oluşturduğu
topluluk.
kavmiyet: kavimlik.
kavmiyetçilik: ırkçılık,
olumsuz milliyetçilik.
kavmiyeten: kavim olma
bakımından.
kavs: yay, eğri.
kavseyn: iki
yay.
kavsıkuzeh: gökkuşağı.
kavvâd: günaha vasıta
olan.
kay: kusuntu.
kayd: yazma, bağ.
kayıt:
yazma, bağ.
kaylûle: öğle uykusu.
kayser: Bizans
imparatorunun lâkabı.
kayyum: toplayıp ihsan eden.
Kayyûm:
yarattıklarını varlık âleminde tutan Allah.
Kayyûmiyet:
Kayyumluk.
kazâ: kaderde yazılanın gerçekleşmesi.
kazâ:
vaktinden sonra kılınan namaz.
kazâ: zarar veren
olay.
kazârâ: kaza olarak.
kazasker: ilimde bir
rütbe.
kazâyâ: kaziyeler, hükümler.
kazâzede: kazaya
uğramış
kazf: namuslu kadına iftira.
kâzım: öfkesini
yenen.
kâzib: yalancı.
kaziye: hüküm.
kazurât:
pislikler.
kebâir: büyük günahlar.
kebîr:
büyük.
kebîre: büyük günahlar.
keder:
üzüntü.
keennehu: sanki o.
kef-nûn: Allahın "ol" yani "kün"
emrindeki harfler.
kefâet: denklik.
kefâlet:
kefillik.
kefe: terazinin bir gözü.
kefere:
kâfirler.
keffâret: dini suçun affı ümidiyle dünyada çekilen
ceza.
keffâreten: kefaret olarak.
keffâretüzzünûb:
günahların kefareti.
kefîl: "borcunu ödemezse ben ödeyeceğim"
diyen.
kehânet: gelecekten haber verme.
kehânetfurûş:
geleceği bilirim diyen sahtekâr.
kehf: mağara.
kehfmisâl:
mağara gibi.
kehkeş: samanyolu.
kehkeşan:
samanyolu.
kehribar: çekme özelliği olan bir madde.
kehrübâ:
kehribar.
kelâl: bitkinlik.
kelâm: konusu îman olan bir
ilim.
kelâm: söz, ilâhî sıfatlardan biri.
kelâmullah: Allah
sözü.
kelb: köpek.
kelbiyet: köpeklik.
kelbiyyûn:
dünyadan el çekmeyi ilke edinen felsefeciler.
keler:
kertenkele.
kelîle: az gören, çakal.
kelîm: kendisine söz
söylenen.
kelimât: kelimeler.
kelime:
sözcük.
kelimetullah: Allah sözü.
kellâ: hayır,
asla!
kem: kötü.
kemafissâbık: daha önce geçtiği
gibi.
kemâl: olgunluk, erginlik, tamlık.
kemâlât: kemâller,
olgunluklar.
kemâlî: kemâlle ilgili.
kemer: kavisli yapı,
kuşak.
kemerbeste: kuşak bağlamış, hazırlanmış.
kemiyet:
nicelik.
kemiyeten: nicelik bakımından.
kemter: âciz, fakir,
hakir.
kemterâne: acizce, aşağıca.
kenz: hazine,
define.
Kenzülarş: önemli bir bir dua.
kerâhet:
çirkinlik.
kerâmât: kerametler.
kerâmet: Allahın izniyle
velîlerin gösterdikleri harikalar.
kerâmetkârâne: kerametli bir
şekilde.
kerâmetvârî: keramet gibi.
Kerbelâ: Hazreti
Hüseyinin şehit edildiği yer.
kerem: iyilik, lütuf, ikram,
değer.
keremkâr: keremli.
keremkârâne:
keremlice.
keremnâmdâr: keremiyle tanınan.
kerhen:
istemeyerek.
kerîh: tiksindirici.
kerîm: kerem
sahibi.
kerîmâne: kerimce.
kerime: kız
evlat.
kerîmiyet: kerîmlik.
kerrât:
defalar.
kerre: defa.
kerremallahuveche: Allah yüzünü ak
etsin.
kerrûbî: büyük melek.
kerrûbiyyûn: büyük
melekler.
kerrüfer: çekilip yeniden saldırma.
kervân:
topluca yolculuk edenler kafilesi.
kes: kimse.
kesâd:
durgunluk.
kesâfet: yoğunluk.
kesâlet: tembellik,
uyuşukluk.
kesân: kimseler.
kesb: kazanma, edinme,
işleme.
kesbî: kesble ilgili.
kese: kısa yol, para
torbacığı.
kesel: tembel.
kesîf: katı, yoğun,
mat.
kesîr: çok, bol.
kesir: kırılmış.
kesr:
kırma.
kesret: çokluk, bolluk.
keş: "çeken" mânâsında son
ek.
keşf: açma, bulma.
keşfelkubûr: ölünün kabirdeki
durumunu bilme.
keşfirâz: sırrı ortaya çıkarma.
keşfiyât:
keşifler.
keşide: çekilmiş.
keşif: açma,
bulma.
keşiş: papaz.
keşmekeş: karışıklık.
keşşaf:
keşfeden, açan, bulan.
ketebe: yazıcılar.
ketf:
omuz.
ketm: gizleme.
ketmetmek: gizlemek.
ketûm:
sır saklayabilen.
kevahin: kâhinler, falcılar.
kevakib:
yıldızlar.
kevkeb: yıldız.
kevn: yaratılan,
âlem.
kevneyn: iki âlem.
kevnî: yaratılanlarla
ilgili.
kevniye: yaratılanlarla ilgili olan.
kevser:
cennette bir havuz.
keyd: hile, düzen.
keyfe:
nasıl?
keyfemâyeşâ: canı nasıl isterse.
keyfen:
nitelikçe.
keyfî: keyfince.
keyfiyât: özellikler,
nitelikler, durumlar.
keyfiyet: nitelik, özellik,
durum.
keyfiyeten: nitelik bakımından.
keyif: hoş
hâl.
kezâ: bunun gibi.
kezâlik: bu da
öyle.
kezzâb: yalancı.
kıble: Kâbenin bulunduğu
taraf.
kıblegâh: kıble yeri.
kıblename: kıbleyi gösteren
yazı.
kıblenümâ: kıbleyi gösteren.
kıdem: öncelik,
öncesizlik.
kıllet: azlık.
kıraat:
okuma.
kıraaten: okumakla.
kırav: çorak
tarla.
kırba: deri su kabı.
Kırgız: Türkî kavimlerden
biri.
kısas: kıssalar, hikâyeler.
kısâs: öldüreni öldürme
cezası.
kısâsen: kısas olarak.
kısım: bölüm.
kısm:
bölüm.
kısmen: bir bölümü.
kısmet: nasip.
kıssa:
ibretli hikâye.
kıssât: kıssalar, hikâyeler.
kıssîs: keşiş,
papaz.
kıstas: ölçü.
kışır: kabuk.
kışr:
kabuk.
kıtâ: kara parçası, şiir parçası.
kıtal: birbirini
öldürme.
Kıtmîr: Ashabıkehfin köpeği.
kıtr: erimiş
bakır.
kıvâm: olgunluk, tav, dik, direk.
kıyâm: ayakta
durma, ayaklanma.
kıyâmet: dünyanın yıkılıp son
bulması.
kıyâs: karşılaştırma.
kıyâsât:
karşılaştırmalar.
kıyâsen: kıyasla.
kıyâsımaâlfârık:
birbirine benzemeyenlerin karşılaştırılması.
kıymet:
değer.
kıymetdâr: kıymetli, değerli.
kıymetşinâs:
değerbilir.
kıyye: okka,1282 gram ağırlık.
kızıl:
kırmızı.
kızılbaş: Alevilere verilen bir isim.
kızılelma:
eski Roma.
kibar: ince, nazik.
kibâr:
büyükler.
kibir: büyüklük, büyüklenme, büyüklük
taslama.
kibriyâ: büyüklük.
kifâyet:
yeterlik.
kile: 40 litrelik tahıl ölçüsü.
kîle:
denildi.
kilk: kalem.
kîlükal: dedikodu.
kimyâ:
bir ilim kolu, ilaç.
kimyâger: kimyacı.
kimyâhâne:
deneyevi.
kin: gizli düşmanlık.
kinâiyyât:
kinayeler.
kinâye: mânâyı dolayısıyla anlatan söz, üstü örtülü
dokunaklı söz.
kinâyeten: kinaye bakımından.
kindâr:
kinci.
kinedâr: gizli düşmanlık besleyen.
kirâm: ulular,
cömertler, kerimler.
Kirâmenkâtibîn: günahları ve sevapları yazan
melekler.
kisb: işleme, edinme, kazanma.
kisbî: edinmeyle
ilgili.
kîse: kese.
kisrâ: eski iran
hükümdarı.
kisve: kılık, elbise.
kitâb:
kitap.
kitâbe: yazılı levha.
kitâbet: yazma
işi.
kitâbeten: yazmakla.
Kitâbımübîn: apaçık kitap, kaderin
bir türü, Kurân.
kitâbî: kitaba uygun, kitapla ilgili, ilâhî
kitaplardan birine inanan.
kitâbullah: Allahın kitabı,
Kurân.
kitle: kütle, yığın, öbek.
kiyâset:
akıllılık.
kizb: yalan.
klâsik: zamanın değerini yitirmeyen,
sanatta kuralcı, alışılmış.
klinik: hastaya bakılan
yer.
kof: içi boş.
kolordu: ordunun bir
bölümü.
kombinezon: tertip, düzenleme.
komisyon: özel bir
maksad için kurulan heyet.
komita: siyasi bir maksat için bir araya
gelenlerin gizli cemiyeti.
komite: bir iş için toplanan
heyet.
kompleks: karmaşık, şuur dışı meyillerin
tümü.
komplo: bir kimse aleyhine alınan gizli
karar.
komprime: hap.
Konstantiniyye:
istanbul.
kontenjan: ilgililerin her birine düşen pay
ölçüsü.
kordon: zincir.
kozmoğrafya: uzay
ilmi.
kozmoz: âlem, kâinat.
köle: esir, alınıp satılan
insan.
kritik: tenkit, sıkışık durum.
kubbe: yarım küre
şeklinde bina damı.
kubh: çirkinlik.
kubûr: kabirler,
mezarlar.
kuddîsesırruhu: sırrı mukaddes olsun!
Kuddûs:
"temiz olan ve temizlikleri yaratan" mânâsında ilâhî isim.
kudemâ:
kadimler, eskiler, büyükler.
kudret: güç.
kudsî: kutsal,
temiz, arınmış, yüce.
kudsiye: kutsal.
kudsiyet: kutsallık,
yücelik, temizlik.
kudûm: uzaktan gelme, ayak basma.
kul:
insan.
kulûb: kalbler.
kulunç: acı veren bir
hastalık.
kumandan: komutan.
kumbiiznillah: Allahın izniyle
kalk!
kumistân: kumluk yer, çöl.
kundak: bebek sargısı,
yangın çıkaran ateş parçası.
kurâ: ad çekme.
Kurân: "okunan"
mânâsında ilâhî kitabımızın adı.
Kurânî: Kurânla ilgili,
ait.
kurb: yakınlık.
kurbiyet: yakınlık.
Kureyş:
Peygamberimizin kabilesi.
kurrâ: Kurân okuyucuları.
kurûn:
çağlar, asırlar, devreler.
kusûr: eksiklik, pürüz, özür,
kabahat.
kusûrât: kusurlar.
kusûriyet:
kusurluluk.
kûşe: köşe.
kut: gıda, azık.
kutb:
büyük evliya.
kutbiyet: büyük evliyalık.
kutbuâzam: en büyük
kutub, zamanın en büyük velîsi.
kutr: çap.
kutub: büyük
evliya.
kutulâyemût: ölmeyecek kadar yiyecek.
kuvâ:
kuvveler.
kuvve: kuvvet, düşünce, duygu, yetenek.
kuvvet:
güç.
kuvvetüzzahr: yardım kuvveti.
kuyûd: kayıtlar,
bağlar.
kuzeh: renk renk çizgiler.
kübra: en
büyük.
küdûret: koyuluk, kederlilik.
küffâr:
kâfirler.
küfr: îmansızlık.
küfrân: îmansızlık,
nankörlük.
küfrî: küfürle ilgili.
küfriyât: küfürle ilgili
şeyler.
küfür: îmansızlık.
küfürbaz:
küfredici.
küfüv: denk, eş.
kühûlet:
erginlik.
külâh: tepesi sivri başlık.
külfet: yük, zahmet,
zorluk.
külhân: hamam ocağı.
küll: bütün.
küllî:
bütün fertleri ihtiva eden genel kavram, genel, kapsamlı.
külliyat:
hepsi, bir yazarın bütün eserleri.
külliye: bütünlük, ilgili bütün
kısımların bir arada bulunduğu yapı.
külliyen:
bütünüyle.
külliyet: bütünlük, genellik,
kapsamlılık.
kültür: bir milletin maddî ve mânevî varlıkları, yaşayış
ve davranış şekli, kazanılan genel bilgi.
kün: "ol"
emri.
küngân: su borusu.
künh: asıl, öz,
kök.
künnes: gece görünen yıldızlar.
künûz:
hazineler.
künye: kimlik.
Kürdî:
Kürdistânlı.
küre: yuvarlak.
küreiarz: yer yuvarlağı,
dünya.
kürevî: yuvarlak.
küreviyet:
yuvarlaklık.
küreyvât: kürecikler.
küreyvâtıbeyzâ:
akyuvarlar.
küreyvâtıhamrâ: alyuvarlar.
Kürsî: arşı azamın
altındaki makam.
Kürt: Müslüman bir kavim, o kavimden olan
kişi.
küsûf: kararma, güneş tutulması.
küsûfât: kararmalar,
güneş tutulmaları.
küsûr: artık.
küsûrât: küsurlar,
artıklar.
küşâ: açan.
küşâd: açma.
küşâde:
açılmış.
küşâyiş: açıklık.
küşûf: keşifler, açmalar,
bulmalar.
kütle: yığın, öbek.
küttâb:
kâtipler.
kütüb: kitaplar.
Kütübüsitte: güvenilir olan altı
hadîs kitabı.
kütük: bütün adların yazıldığı büyük
defter.
küvar: petek, kovan.