V
vaad: söz verme.
vaaz: dini
konuşma.
vâbeste: bağlı.
vâcib: mecburi, farza yakın
hüküm.
Vâcibülvücûd: varlığı zaruri olan Allah.
vâcid:
zaruri varlık.
vâd: vaad, söz verme.
vâde: belirli
süre.
vâdî: iki dağ arası uzun çukur.
vâesefa: esefler
olsun, yazık!
vâfi: tam, yeter.
Vâfî: vefalı, kendini seveni
unutmayan, ilgisini kesmeyen.
vaftiz: Hıristiyanların dine gireni
kutsal suya sokma merasimi.
vâha: çöl ortasında
yeşillik.
vahamet: güçlük, tehlike.
vâhasretâ: ah
özledim!
vahdânî: "bir" olmakla ilgili.
vahdâniyet: Allahın
"bir" olması.
vahdet: birlik, teklik.
vahdetişuhûd: görüşte
birlik.
vahdetivücûd: varlıkta birlik.
Vahhabîlik: dinin
bazı konularında aşırılıkları olan bir anlayış.
vâhî: mânâsız,
saçma.
vâhib: bağış yapan, veren.
vâhid: yalnız,
tek.
vâhidikıyâsî: birim, "metre" gibi.
vâhidiyet: birlik,
teklik.
vahîm: korkutucu, tehlikeli.
vahîme: kuruntu veren
his.
vahiy: Alah tarafından peygambere bildirilen kesin
bilgi.
vahşet: ürkütücü yabanilik.
vahşetâbâd: korku veren
yabani yer.
vahşetengiz: vahşet veren.
vahşetgâh: korkutucu
yer.
vahşetzâr: vahşet yeri.
vahşî: yabanî, ürkek,
merhametsiz.
vahşîyane: vahşice.
vahy: vahiy, ilâhî makamdan
peygambere inen yüce mânâlar.
vaîd: cezalandıracağını
söyleme.
vâiz: vaaz eden, öğüt veren.
vakâ: olup biten,
hâdise.
vakâhat: arsızlık, utanmazlık.
vakahet:
ibadet.
vakânüvis: resmî tarih yazarı.
vakar: ağırbaşlılık,
ciddiyet.
vakayi: olaylar, vakalar.
vakf: alıkoyma,
bağış.
vakfe: durak.
vakfetmek: Allah için
vermek.
vakıa: olmuş, var olan.
vakıat: olanlar,
olmuşlar.
vakıf: hayır kurumu, malı.
vâkıf: bilen, Allah
için veren.
vâkıfane: derinlemesine bilerek.
vâki: olan, var
olan.
vakit: zaman.
vakt: vakit, zaman.
vaktaki:
ne zaman ki.
vakûr: ağırbaşlı.
vâlid:
baba.
vâlide: ana, doğuran.
vâlideyn: ana ile
baba.
vallâhi: Allah için.
varak: yaprak.
varaka:
yaprak, kâğıt parçası.
vâreste: affedilmiş, kurtulmuş.
vârî:
"gibi, benzer" mânâsında son ek.
vârid: erişen, gelen,
gelir.
vâridât: gelirler.
vâris: mirasa
konan.
varta: uçurum, tehlike.
vasat: orta hâlli,
normal.
vasatî: ortalama.
vasf: vasıf, sıfat,
nitelik.
vasfetmek: özelliklerini saymak.
vasıf: sıfat,
nitelik.
vâsıl: kavuşan, ulaşan, erişen.
vâsılîn:
kavuşanlar, erişenler.
vâsıt: ortada bulunan.
vâsıta:
araç.
vasî: geniş.
vasîa: genişçe.
vasiyet:
kişinin öldükten sonra yapılmasını istediği şey.
vasiyetname: vasiyet
yazısı.
vasl: kavuşma.
vassaf: özellikleri
tanıtan.
vatan: yurt.
vatanperver:
vatansever.
vâveyla: çığlık, yaygara.
vaz: koyma,
bırakma.
vâz: vaaz, dinî öğüt.
vazetme: koyma,
bırakma.
vazıh: açık, belli.
vazıhan: açık
açık.
vazife: görev, yapılacak iş.
vazifedâr: vazifeli,
görevli.
vazifedârâne: vazifeli gibi.
vazifeperver: görevini
seven.
vazifeşinâs: görevini seve seve yapan.
vazifeten:
görevli olarak.
vaziyet: durum, hâl, duruş.
vebâ: bir salgın
hastalık.
vebâl: şiddet, ağırlık, günah.
vecd: ilâhî aşka
dalarak kendinden geçme.
vech: vecih, yüz, tarz, ön, alın, sebep,
ilgi.
veche: yan, taraf, yüz.
vecîbe: borç hükmünde
vazife.
vecih: güzel, hoş, uygun.
vecih: yön,
yüz.
veciz: zengin mânâlı kısa söz.
vecîze: zengin mânâlı
kısa söz.
vêd: kız evladı diri diri toprağa gömüp öldürme
âdeti.
vedâ: ayrılık.
vedânâme: veda
yazısı.
vedîa: emanet.
Vedûd: çok sevilen,
Allah.
Vedûdiyet: sevilir olma, kendini sevdirme.
vefa:
sözünde durma, kendini seveni unutmama, ilgiyi kesmeme.
vefadâr:
vefalı, dostluğu devamlı.
vefadârâne: vefalı
olarak.
vefakâr: vefalı.
vefakârâne: vefa
göstererek.
vefat: ölüm.
veffakakümüllah: Allah başarılı
kılsın.
vefik: arkadaş, uygun.
vefiyât: vefatlar,
ölümler.
vehâmet: güçlük, tehlike.
vehbî: Allah
vergisi.
Vehhâb: çok ihsan eden, bağışlayan, Allah.
Vehhâbî:
Vehhabilik anlayışından olan.
Vehhâbîlik: bazı konularda aşırılıkları
olan dinî bir anlayış.
Vehhâbîyet: Allahın bol bol ihsan etmesi ve
bağışlaması.
vehham: vehimli, kuruntulu.
vehim: belirsiz
korku, kuruntu.
vehm: vehim, kuruntu.
vehmî: vehimle
ilgili.
vehn: gevşeklik.
vekâlet: vekillik,
bakanlık.
vekâleten: başkası adına.
vekâletnâme: vekil etme
yazısı.
vekayî: vakalar, olaylar.
vekezâ: ve bu da
öyle.
vekîl: başkası adına iş gören.
velâdet: doğma, dünyaya
gelme.
velâyât: velîlikler.
velâyet: velîlik,
ermişlik.
veled: oğul, yavru, çocuk.
velediyet: birinin
çocuğu oluş, Hıristiyanların isa aleyhisselâma hata ile "Allahın oğlu"
demeleri.
velehresân: şaşkınlık veren.
velev: olsa da,
bile.
velhâsıl: sözün kısası.
velî: eren, ermiş,
evliya.
velî: sahip, gözetici, koruyucu.
velîahd: padişah
adayı.
velîme: düğün yemeği.
velînîmet: nimet
veren.
velîyyullah: Allahın velî kulu.
velûd: pek
verimli.
velvele: gürültü, patırtı, şamata.
verâ: günahtan
şiddetle kaçınma hâli.
verâ: öte, arka, geri.
verâset:
mirasçılık, irsiyet.
verese: varisler, mirasçılar.
vesâik:
belgeler.
vesâil: vesileler, araçlar.
vesâir: ve
diğerleri.
vesâit: vasıtalar, araçlar.
vesâyâ: vasiyetler,
tavsiyeler.
vesâyet: başkası adına iş yapma.
Vesenî: yıldıza
tapan.
vesika: belge, senet.
vesile: yol, hedefe ulaştıran
şey.
vesm: damga, işaret, dağlama.
vesselâm: işte bu
kadar!
vesvas: vesvese veren.
vesvese: kuruntu, gereksiz
kaygı.
veyl: vay hâline, yazık!
vezaif: vazifeler,
görevler.
vezin: ölçü, tartı.
vezir: padişah
yardımcısı.
vezne: para alınıp verilen yer.
veznedâr: vezne
memuru.
vicâhen: yüz yüze.
vicdân: insanın iyiyi kötüden
ayırma hissi.
vicdânen: vicdan bakımından.
vicdânî: vicdanla
ilgili.
vicdâniyat: vicdanla hissedilenler.
vicdânsûz:
vicdanı rahatsız eden.
vifak: birbirine uyma.
vikaye:
koruma.
vilâdet: doğuş.
vilâyât: iller.
vilâyet:
il.
viran: yıkık, üzgün.
virâne: yıkıntı.
vird:
devamlı okunan şey.
virdizebân: dil ile devamlı
okunan.
visâl: kavuşma.
vizr: günah, hata,
ağırlık.
vuhûş: yabanilik, yabaniler.
vukû: oluş, meydana
gelme.
vukûât: oluşlar, hâdiseler.
vukuf: bilme,
biliş.
vukufiyet: iyice bilme ve anlama.
vuslat:
kavuşma.
vusta: orta.
vusûl: ulaşma.
vuzûh:
açıklık, netlik.
vücûb: sınırsız gereklilik.
vücûd: vücut,
varlık, gövde.
vücûdî: varlıkla ilgili, var
olan.
vücûdpezir: var olma.
vücûh: vecihler, yüzler,
yönler.
vükelâ: vekiller, bakanlar.
vürûd: geliş,
gelme.
vürûd: toplardamarlar.
vüsât:
genişlik.
vüskâ: sağlam.
vüsûk: sağlam inanç,
güvenme.
vüsûl: kavuşma, erişme, ulaşma.
vüzerâ:
vezirler.