48- FETİH SÛRESİ
Medine döneminde inmiştir.
29 âyettir. Sûre, adını 1, 18 ve 27. âyetlerde geçen “fetih”
kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, hicretin altıncı yılında Hz.
Peygamber ile Mekke’li müşrikler arasında gerçekleşen Hudeybiye
antlaşması, cihad, savaştan geri kalan münafıklar ve Mekke’nin
fethedileceği müjdesi konu edilmektedir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.
Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.
2,3.
Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan
nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir
zaferle yardım etsin.
4.
O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven
indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
5.
Bütün bunlar Allah’ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan,
içinde temelli kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi
içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır.
6.
Bir de, Allah’ın, hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık
kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara
azap etmesi içindir. Kötülük girdabı onların başına olsun! Allah onlara
gazap etmiş, onları lânetlemiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Orası
ne kötü bir varış yeridir!
7.
Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm
ve hikmet sahibidir.
8.
(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı
olarak gönderdik.
9.
Ey insanlar! Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona
saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye (Peygamber’i
gönderdik.)
10.
Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar.
Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi
aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir
mükâfat verecektir.
11.
Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız ve
ailelerimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile” diyecekler. Onlar
kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, sizin bir zarara
uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin
bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
12.
(Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine
geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi
de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz.
13.
Kim Allah’a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkârcılar için
alevli bir ateş hazırladık.
14.
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar,
dilediğine ceza verir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
15.
Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, “Bırakın biz de
sizinle gelelim” diyeceklerdir. Onlar Allah’ın sözünü değiştirmek isterler.
De ki: “Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah, önceden böyle buyurmuştur.”
Onlar, “Bizi kıskanıyorsunuz” diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlarlar.
16.
Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: “Siz, güçlü kuvvetli bir
kavme karşı teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız. Eğer itaat
ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi
yine dönerseniz, Allah sizi elem dolu bir azaba uğratır.”
17.
Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar
savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah’a ve Peygamberine itaat
ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz
çevirirse, onu elem dolu bir azaba uğratır.
18,19.
Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut
olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve
onlara yakın bir fetih
ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
20.
Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu
size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah, böyle
yaptı) ki, bunlar mü’minler için bir delil olsun, sizi de doğru bir yola
iletsin.
21.
Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah’ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar)
da vardır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
22.
İnkâr edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne
bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi.
23.
Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla
bir değişiklik bulamazsın.
24.
O, Mekke’nin göbeğinde, sizi onlara karşı üstün kıldıktan sonra, onların
ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı
hakkıyla görmektedir.
25.
Onlar, inkâr edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet
amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır.
Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları
bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah,
Mekke’ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için
böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkârcılar birbirinden ayrılmış
olsalardı, onlardan inkâr edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık.
26.
Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu
yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini
indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü
tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her
şeyi hakkıyla bilmektedir.
27.
Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz
güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak,
korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve
size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.
28.
O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün
dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter.
29.
Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı
çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde
hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde
eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de
anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş,
kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin
gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları
böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel
işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.