22- HAC SÛRESİ
Âyetlerinin çoğu
Mekke’de, bir kısmı ise Medine döneminde inmiştir. 78 âyettir. Hac
ibadetinden bahsettiği için bu adı almıştır. Sûrede ayrıca kıyamet
gününün dehşetinden, kıyamet günü yaşanacak sahnelerden, cihattan ve
helâk edilmiş eski toplumlardan söz edilmektedir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı
çok büyük bir şeydir.
2.
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan
geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları
sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın
azabı çok şiddetlidir.
3.
İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah
hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın
ardına düşer.
4.
Şeytan hakkında, “Her kim onu dost edinirse, mutlaka o kimseyi saptırır
ve onu cehennem azabına sürükler” diye yazılmıştır.
5.
Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe
içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir
sudan (meniden), sonra bir “alaka”dan,
sonra da yaratılışı belli belirsiz bir “mudga”dan
yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir
süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak
çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız
için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden
bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey
bilmez hâle gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz, onun
üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç
açıcı çift çift bitkiler bitirir.
6.
Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri
diriltir ve O, her şeye hakkıyla kadirdir.
7.
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz
Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir.
8,9.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi,
aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde kibirlenerek insanları Allah’ın
yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada
bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.
10.
(Ona), “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah,
kesinlikle kullara zulmedici değildir” (denir.)
11.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder.
Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına
bir kötülük gelirse, gerisingeri (küfre) dönüverir. O dünyayı da
kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.
12.
O, Allah’ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar.
Bu da derin sapıklığın ta kendisidir.
13.
Zararı faydasından daha yakın olana tapar. O (taptığı) ne kötü yardımcı,
ne fena yoldaştır!
14.
Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar
akan cennetlere koyacaktır. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
15.
Her kim ona (Muhammed’e) Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım
etmeyeceğini zannediyorsa hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini
assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), öfkelendiği şeyi giderecek
mi?
16.
Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler hâlinde indirdik. Şüphesiz Allah,
dilediğini doğru yola iletir.
17.
Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve
Allah’a ortak koşanlar var ya; Allah, kıyamet günü onların aralarında
mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir.
18.
Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay,
yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah’a secde
etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah, kimi
alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz
Allah, dilediğini yapar.
19.
İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir.
Bunlardan inkâr edenler için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının
üstünden de kaynar su dökülür.
20.
Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.
21.
Onlar için bir de demirden topuzlar vardır.
22.
Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri
döndürülürler ve onlara, “Tadın yangın azabını” denilir.
23.
Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar
akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle
süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir.
24.
Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye lâyık olan
Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.
25.
İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan ve içinde, yerli, misafir bütün
insanları eşit kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlar (azabı hak
etmişlerdir.) Kim de orada zulmederek haktan sapmak isterse, biz ona
elem dolu bir azaptan tattıracağız.
26.
Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma;
evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için
temizle” diye belirlemiştik.
27.
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak
yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
28.
Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve
Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine
belli günlerde
(onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de
yiyin, yoksula fakire de yedirin.
29.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i
Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
30.
Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında
kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin)
dışında
bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden
kaçının, yalan sözden kaçının.
31.
Allah’a yönelen, O’na ortak koşmayan kimseler (olun). Kim Allah’a ortak
koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr
onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.
32.
Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse,
şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten
sakınmasından)dır.
33.
Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır.
Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)’dir.
34.
Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar
üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin
ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak
gönüllüleri müjdele!
35.
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen
musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
36.
Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin
nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf
sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını
anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin,
istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin.
Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.
37.
Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin
takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları
sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı
Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
38.
Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü
sevmez.
39.
Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad
için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü
yeter.
40.
Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı
yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir
kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çok
anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir
edilirdi. Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım
eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
41.
Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar
versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü
yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir.
42.
Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nûh, Âd ve
Semûd kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.
43,44.
İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı).
Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da
onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler).
45.
Halkı zulmetmekteyken helâk ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş
çatılarının üzerine yıkılmış nice memleketler, nice kullanılmaz kuyular,
nice muhteşem saraylar vardır!
46.
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek
kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte
gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.
47.
Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla va’dinden
caymaz. Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl
gibidir.
48.
Zalim oldukları hâlde, mühlet verdiğim, sonra da kendilerini azabımla
yakaladığım nice memleket halkları vardır. Dönüş yalnız banadır.
49.
De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
50.
Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir
bağışlama güzel bir nimet (cennet) vardır.
51.
Âyetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar
cehennemliklerdir.
52.
Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği
zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama
Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini
sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
53.
Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar
ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar.
Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.
54.
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak
olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona
saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah, iman
edenleri doğru yola iletir.
55.
İnkâr edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara
kısır bir günün
azabı gelip çatıncaya dek o Kur’an’dan bir şüphe içinde kalırlar.
56.
İşte o gün mülk (hükümranlık) Allah’ındır. O, insanların arasında
hükmünü verir. Artık iman edip salih ameller işlemiş olanlar Naîm
Cennetleri’ndedirler.
57.
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlamış olanlara gelince, onlar için de
alçaltıcı bir azap vardır.
58.
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara
gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki
Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
59.
Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah
hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
60.
Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir
de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Hiç
şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok bağışlayandır.
61.
Bu böyle. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin
içine sokar. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
62.
Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O’nu bırakıp da taptıkları
ise batılın ta kendisidir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.
63.
Allah’ın gökten yağmur indirdiği, böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu
görmedin mi? Şüphesiz Allah, çok lütufkârdır, hakkıyla haberdardır.
64.
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz ki Allah elbette
zengindir, elbette övgüye lâyıktır.
65.
Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp
gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın
yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah, insanlara
karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
66.
O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek
olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür.
67.
Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. O hâlde, din
işinde seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç
şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin.
68.
Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Allah, yapmakta olduğunuzu daha
iyi bilmektedir.”
69.
Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda, kıyamet günü Allah
aranızda hüküm verecektir.
70.
Bilmez misin ki, kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir.
Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)dır. Şüphesiz bu,
Allah’a göre çok kolaydır.
71.
Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği,
kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk
ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.
72.
Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, o kâfirlerin yüz
ifadelerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi
okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: “Şimdi size bu durumdan
daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti.
Ne kötü varış yeridir orası!”
73.
Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin
Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun
için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan
kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.
74.
Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir,
mutlak güç sahibidir.
75.
Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah,
hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
76.
Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de
(yapacaklarını da) bilir. Bütün işler hep Allah’a döndürülür.
77.
Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır
işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
78.
Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize
hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem
daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber
size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız.
Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin
sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!