Alış Verişler Bahsi 2
Alış Verişe Dahil Olan Ve Olmayan
Faslı6
Alış Verişde Muhayyerlik Babı8
Görmek Suretiyle Cayma Muhayyerliği
Babı11
Kusurdan Dolayı Cayma Muhayyerliği
Faslı13
Fâsid (Bozuk) Olan Alış Veriş
Babı 17
Bâtıl Alış Verişle İlgili Fasıl23
Satışı Kaldırmak (Dönmek) Babı25
Kâr İle Ve Kârsız Devretmek Bâbî 27
Teslim Almadan Alınan Malın Satışı
İle İlgili Fasıl28
Riba (Faiz) Babı 30
Satılandaki Haklar Ve Müstehaklık
Babı33
Hukuk Ve Müstahaklıkla İlgili Fasıl33
Fudûlî (Gıyabî,) Alış Verişle
İlgili Fasıl34
Selem Babı 35
Müteferrik Mes'eleler38
Sarf Bahsi39
Kefalet Bahsi 42
Kefalet İle İlgili Fasıl45
İki Adam Ve İki Kölenin Kefaleti
Babı46
Havale Bahsi47
Kaza (Hâkimlik) Bahsi48
Hâkimin Hapsetmesiyle
İlgili Fasıl51
Alış veriş; mal ile malı
(rızalaşarak) mübadele etmektir (Para ile malı almaktır). «Sattım, aldım»
lafızları gibi ve bunların mânasına delâlet eden mâzî (geçmiş zamana
delâlet eden) lafızla ve îcab ve kabul
ile ve (malın) iyisinde ve kötüsünde malın bedelim alıp verme ile de
(alış veriş) sahih olur ve sahih olan da budur
Eğer (satıcı)
«şunu şu kadar (paraya) al» dese
(alıcı da) «aldım veya razı oldum» dese alış veriş sahih olur.
(Satıcı ve alıcıdan) birisi (bunu şu kadar para ile
sattım) diyerek satış îcabettiği vakit diğeri (alıcı) için satılanı (o paranın)
tamamiyle aynı meclisde kabul etmesi veya (kabul etmeyip) terk etme hakkı
vardır. Satılanın bâzısını kabul, bâzısını kabul etmeme (muhayyerliği) yoktur.
Ancak her birinin parası (ayrı ayrı) beyan edildiğinde müstesnadır. (Bâzısını
alır diğer bâzısını terk eder.)
Eğer îcab eden (satan) döner
veya onlardan (satan ve alandan) birisi kabulden evvel kalkarsa îcab (satış)
bâtıl olur.
îcab ve kabul bulunduğu
vakit meclis muhayyerliği olmaksızın alış veriş lâzım olur.
İşaret olunarak birşeyin karşılığında (Mal ve paranın
karşılığında görülen şeyin) miktarı ve vasfı bilinmeden (alış veriş) sahih olur.
Fakat işaret olunmayandan başkasında (görülüp bilinmediğinden alış veriş) sahih
olmaz.
Parası peşin olan ve müddeti belli olan veresiye alış veriş de sahih olur.
Eğer (bir şeyi veresiye alan kimse) bir sene te'hirle satın
alsa, satıcı da satılanı (bir sene) geçinceye kadar men etse (teslim etmese)
sonra (bir sene geçtikten sonra) teslim etse, alan kimse için (teslim aldıktan
sonra) geçen diğer bir seneden başka bir sene (parasını) te'cil etme hakkı
vardır. İmameyn için muhalefet vardır .
Eğer (satıcı) parayı mutlak söyler (yâni «Ona şartım» gibi
paranın da adı ve cinsini tayin etmez) ve paranın geçer mahiyeti ve revacı
müsavi olursa (Alış veriş) sahih olur ve hangi nev'iden takdir olunursajjo
lâzım olur .
Ve eğer (Geçer paralar) revaç cihetinden muhtelif olursa,
bu takdirde en revaçhsindan lâzım olur. Ve eğer (geçer paraların) revacı
mjiısavi olur, maliyeti müsavi olmazsa (nev'ileri) beyan olunmadıkça alış veriş
fasit olur .
Taamda (Buğday, Un, Ekmek
vesâir yenecek şeylerde) ve kile ve tartı ile olan her kilelenen ve
tartılanlarda (alış veriş) sahih olur.
Keza (Kile ve tartı ile alman ve satılanlar) cinsinden
başkasıyla olursa götürü cihetiyle, veya mikdarı belli olmayan muayyen bir taş
ve çanakla da (alış veriş) sahih olur
Bir kimse, (miktarı
bilinmiycn) bir Çecin buğdayı, her sâ'ını bir dirhem olmak üzere satsa, ancak
bir sâ'ın da (alış veriş) sahih olur. Fakat Çecin bütünü konuşulursa (yâni
Çecin sâ'min tam mikdarı alış ve-riş'de konuşulursa) müstesnadır. (Bu takdirde
alış veriş sahih olur).
Alıcı için alış veriş muamelesinden sonra (miktarı
bilinmeyen) Çecin tamamı meclisde (satıcı tarafından) söylense veya tartılsa
muhayyerlikle (alış verişi) feshetme hakkı vardir
Bir kimse, (adedi belli
olmayan veya edilmeyen) bir sürü koyunu koyunun her birini bir dirheme satsa, bu
sürüden hiç bİTİnin (satışı) sahih olmaz.
Keza her ziraini (arşınını)
bir dirhem olmak üzere bir elbise satsa, yine hüküm böyle (sahih değil) dir.
Keza adetleri değişik olan
her şeyin satışı da (koyun, keçi ve inek, camız ve odun, çanak gibi karışık
adetlilerin satışı da) cins ve adedinin tâyin ve ayrı ayrı pazarlığı
bulunmadığından İmam'ı Âzam (R.A.) a göre yine sahih değildir. İmameyne göre
bunların (Keçi, koyun, elbise ve adetleri karışık olanların) tamamının hepsinde
(alış veriş) sahih olur.
Eğer bir kimse, bir Çeci yüz kile olmak üzere yüz dirheme
satsa, bu takdirde (yüz kileden) az veya çok bulunsa alıcı hissesi ile azını
alır veya (alış verişi) fesheder ve (yüz kileden) fazla olan satıcınındır
ArşınMa, Ölçülerde (satıcı
yüz arşını yüz dirheme satsa ve saiilan yüz arşından az olsa alıcı) paranın
tamanıiyle (yüz arşından) az olanı alır veya (alış verişi) fesheder. Zâid olan
alıcı içindir ve satıcı için !jnu-hayyerlik yokdur.
Eğer her arşın için kıymet söylenirse alıcı hissesiyle
azını alır. Keza zâid olanı da hissesiyle alır ve alıcı için her iki cihette de
(alınan mal) az olursa alıp veya feshetme ve çok olursa fazlasiyle beraber almak
ve feshetmek'te muhayyerlik vardır
Evin yüz.sehminden on
sehminin alış verişi sahihtir. Fakat evin yüz arşınından alış verişi (îmam'ı
Âzam R.A.'a göre) sahih değildir. İma-meyne göre her ikisinde de sahih olur.
Eğer bir kimse, bir denk
elbiseyi ön elbise almak üzere satsa ve^bn (denk on elbiseden) az veya çok olsa,
parayı tahsil -etse dahi alış veriş fasit olur. Keza elbisenin çokluğunda da
(yâni bir denk on elbise diyerek satılan- on elbiseden çok olsa da) yine alış
veriş fasit olur ye azından hissesiyle sahih olur ve alıcı muhayyer elur.
Eğer bir kimse, bir elbiseyi on arşın olmak üzere ve her
arşınını bir dirheme satın alıcı o (elbise) onbuçuk arşın olursa (îmam'ı Âzam
R.A.'a göre) muhayyerlik olmaksızın on dirheme ahr, dokuzbuçak olursa, yine
İmam'ı Âzam R. A/a göre alıp almama muhayyerliği ile dokuz dirhemi alır. îmam'ı
Ebû Yûsuf (R.A.)'e göre evvelkinde (onbuçuk arşında) önbir dirheme, ikincisinde
(dokuzbuçuk arşında) on dirheme almakta (alıcı) muhayyerdir. İmam'ı Muhammed
(R.A.)'e göre birincide (onbuçuk arşında) onbuçuk dirheme ve ikincide
(dokuzbuçukta) dokuzbuçuk dirheme almakta muhayyerdir.
Alış Verişe Dahil Olan Ve Olmayan Faslı
Evin satışında, zikretmeden olsa dahi (evin) anahtarları ve
temelleri (satışa) dahil olur. Keza yerin (tarlanın, arazinin) satışında da ağaç
dahildir
Eğer ağacın alışım mutlak
olarak söylerse, İmam'ı Muhammed (R.A.) e göre ağacın yeri de alı.şda dâhil olur. Muhtar olan
da budur. İmam'ı Ebî Yûsuf (R.A.) için muhalefet vardır.
Yerin (tarlanın) satışında ekin dahil olmaz ve ağacın
satışında meyve dahil olmaz, ancak tarlanın satışında ekinin ve ağacın
satışında meyvenin dâhil olması şart yapılarak satış yapılırsa müstesnadır
(dâhil olurlar). Velevki alan kimse hukuk ve lüzumdan olduğunu söylese dahi
(sa-tişda ve alışda ekin ve ağacın satışında meyve) dâhil olmaz. Satana,
(tarlanın) ekinim sök ve ağacın meyvesini kes, alıcıya teslim et denir
Keza yine ekilmiş ve henüz
bitmemiş dânede (yerin, tarlanın satışında) dâhil olmaz. Dâhi! olur da denildi.
Bir kimse, bir ağacın meyvesinin olgunlaşmış olarak elde
edilmesi belli olsun veya olmasın (el'an meyve mevcut olduğundan) sahih olur ve
meyveyi satın alan kimse derhal o meyveyi keser (ve satıcının tarlasını
boşaltır). Şayet alıcı meyvenin ağaç üzerinde baki kalmasını şart koşarsa (alış
veriş) fasit olur, velevki meyvenin büyümesi sön haddine vardıktan sonra olsun
(İmam'ı Ebî Yûsuf ve tmam'ı Âzam «R.A.» a göre yine fasittir). İmam'ı Mulıammed
(R.A.) için muhalefet vardır. Ekinin alış verişi de böyledir
Eğer'(alıcı) aldığı zaman
şart olmadığı halde satıcının izniyle ağacın meyvesini (ağacm üzerinde) terk
etse, (o terk etme, bekletme zamanında meydana gelen) fazlalık alıcı için helâl
olur. Fakat satıcının izni olmadan (meyveyi ağacın üzerinde bekletir ve bekleme
neticesinde fazlalık da olursa), pazarlık yapıp aldığı zamanki meyvenin
aslından fazla olanı tasadduk eder (sadaka olarak verir). Eğer meyve
olgunlaştıktan sonra satıcının izni olmadan ağacm üzerinde beklerse, meyve
kemâle erdikten sonra fazlalık olmayacağından) bir şey tasadduk etmez.
Eğer meyveyi aldıktan sonra meyve olgunlaşıncaya kadar
(alıcı) ağacı îcara tutsa, icar bâtıl ve meyvede meydana gelen artış alıcıya
belâî olmaz
Eğer (ekini aldıktan sonra)
ekini (tarlada) terk etmek için tarlayı İcarla s a, icar fasit olur ve meydana
gelen tohum artışı alıcıya helâl olmaz. (Zira ekinin ermesi sıcak ve soğuk
şartlar altında değişebilir).
Eğer o alınan meyvenin ağaca, meyveyi aldıktan sonra ve
meyveyi Jfoparmazdan evvel bir meyve daha verse, alış veriş fâsid olur. Şayet
meyveyi kopardıktan sonra (tekrar bir meyve ve ekin daha hâsıl olsa) «atan ve
alan her ikisi de ikinci sefer meydana gelen meyvede ortak olurlar, ikinci
sefer meydana gelen meyvenin miktarında ihtilâf etse, söz alıcı içindir
Eğer bir kimse, başka bir
adama meyveyi satsa ve ondan belli bir kaç Ölçek istisna etse (Meselâ: İçinden
on ölçeğini çıkarmak üzere satsa), alış veriş sahih olur. Sahih olmaz da
denilmiştir.
Eğer buğday kendi cinsinden
başkasıyla satılırsa, başağında iken satmak caiz olur, (Ama cinsiyle caiz
olmaz).
Keza Bakla'yı, Pirinç'i ve
Susam'ı kabuğunda iken satmak caizdir. Ve yine Bâdem'i, Fıstık'ı ve Ceviz'i iç
kabuğunda iken satmak caizdir.
Kile ile satılanda ölçenin,
sayılanda sayanın, tartılanda tartanın ve arşınla (metre ile) satılanda Ölçenin
ücreti satan kimse üzerinedir.
Satılan şey para ile
satılması takdirinde, veresiye olmadığı müddetçe evvelâ alan kimse parayı teslim
eder, sonra satan kimse de sattığını teslim eder.
Bir malı (eşya ve sâireyi), mal ile veya parayı para ile
satsalar alan ve satan beraber teslim ederler veya alınan ve satılan beraber
teslim olunurlar.
Satıcı ve alıcıdan herhangi biri için ve her ikisinin
beraber üc gün ve üç günden az vakit için muhayyerlik şartı şahindir. (İraam'i
Âzam R.A.'a göre) üç günden ziyadedeki muhayyerlik sahih değödir. Ancak üç
günden ziyâde muhayyer olan kimse, üç gün geçmezden evvel satrtma-sına izin
verirse, (İmam'ı Âzam R.A.'a göre) sanih olur
İmameyne (Ebî Yûsuf ve
İmam'ı Muhammet! R.A.'e) göre, hangi müddet olursa olsun eğer alıcı veya
satıcıdan biri belli bir müddet beyan ederse, caizdir.
Eğer bir kimse, diğer bîr
kimseye üç güne kadar (aldığı malın bedeli olan) parayı getirmezse (yâni üç güne
kadar parayı getirmezsen, dese) alış veriş hâsıl olmamıştır, fakat (istihsânen
alış veriş) sahihdir. Dört güne kadar alman malın parasını getirmezse, (şeklinde
şart koşulursa üç günden fazla muhayyerlik olduğundan İmam'ı Âzam'a (R.A.) göre
sahih değildir. Ancak dört gün
muhayyerliği şart konulduğunda) üç gün içinde parayı getirse ahş veriş, sahih
olur. İmam'ı Muhammed (B.A.)'e göre dört güne veya dört günden çok olan müddete
(satılan malın bedelini getirmek muhayyerlik şartı) caizdir.
(Malı) satan kimsenin muhayyerliği, satılan malın mülkünden
olursa, alıcıya o malın kıymetini tazmin etmesi lâzım olur
(Malı) alıcının muhayyerliği ile pazarlık yapıldı ise,
satılan malın satanın mülkünden çıkmasına mâni değildir. Binâenaleyh, mal, alan
kimsenin elinde helak olursa, malın bedeli olan parayı vermesi lâzım olur. Keza
satılan mal alanın elinde (kılıç kırılsa, gözü kör olsa ve emsali ayıplarla)
ayıplansa yine alana malın konuşulan parasını vermesi lâzımdır .
Ancak satılan mal muhayyerlik müddetinde alanın mülküne girmez. İraameyn için
muhalefet vardır. (Zira onlara göre, eğer satılan, satanın mülkünden çıkıp,
alanın • mülküne girmiş olsaydı, malın sahibine reddi lâzım gelirdi. Halbuki
malın bedeli verilmektedir).
Eğer bir kimse, (esir olmuş)
karısını muhayyerlik şartı ile satın alsa (tmam'ı Âzam R.A.'a göre) nikâh fasit
olmaz. Binâenaleyh muhayyerlik şartı ile satın aldığı karısını vat etse (cîma
etse), o kimse için karısını (gerisin geri) reddetmesi caizdir. (Zira ona daha
evvel mevcud olan nikâhla cîma etmiştir, dolayısiyle ayıp ve aman hâsıl
olmamıştır). Ancak, muhayyer olarak bakireyi (kızı) alır ve onu cîma ederse,
onda bir ayıp meydana geldiğinden gerisin geri reddi caiz değildir. Eğer
muhayyerlik şartı ile aldığı karısı muhayyerlik müddetinde çocuk doğurursa
(İmam'ı Âzam «R.A.»'a göre) o çocuğun Ümmü Veled'i olmaz.
Eğer bir kimse, yakın
akrabasını satın alsa veya «eğer bir köle alırsam işte o köle hürdür» dedikten
sonra köle satın alsa, muhayyerlik müddetinde âzad olunmuş olmazlar. Ve
muhayyerlik şartı ile satın alınan câriye de, muhayyerlik müddetinde görmüş
olduğu hayız kanı (İmam'ı Âzam R.A/a göre) istibradan (onun rahminin
temizlenmesinden) sayıl-maz. (İmameyne göre istibrâdan sayılır. Muhayyerlik
şartı ile alınan câriye gerisin geri satana red olunursa satan üzerine istibrâ
(rahminin temizlenmesini beklemek) yoktur.
Eğer malı satın alan kimse,
satanın izniyle satılan malı teslim alsa, sonra alan kimse aldığı malı satanın
yanma emânet olarak koysa ve o
mal da satanın yanında iken muhayyerlik müddeti içinde
helak olsa, o mal satan üzerine lâzjm olur. Zira alan kimse malı reddetmekle
mülkiyet olmadığından kendisinin teslim alma şekli de kalkmıştır
Eğer Ticârete me'zun olan
köle, muhayyerlik şartıyla alsa ve o şey'i satan kimse me'zun olan köleyi
parasında ibra etse, kölenin muhayyerliği baki kalır. Ve köle için geri
reddetme hakkı vardır. Zira alıcı için mülkiyetin olmadığım takip etmesi vardır.
Eğer bir zîmmî (vatandaş)
diğer bir zîmmîden muhayyerlik şartı ile şarap satın alsa ve şarabı aldıktan
sonra muhayyerlik müddetinde (alan zîmmî) müslüman olsa, müslüman olduğu halde
şaraba mâlikiy-yeti cevazla olmaması için (îmam'ı Âzam R.A.'a göre şarabı)
alışı bâtıl
olur. İmameyn için (eğer karısını alırsa
cümlesinden itibaren) bütün mes'elelerde muhalefet vardır.
Muhayyerlik şartına sahib
olan (ister alıcı olsun, ister satıcı olsun) diğerinin huzurunda ve gıyabında
(gerek sözle ve gerekse fiil ile) izin verme yetkisi vardır. Lâkin alış verişi
feshedeınez, ancak ('diğerinin) huzurunda feshedebilir.
Eğer kendisi için muhayyerlik şartı olan kimse, alış verişi
feshetse ve diğer arkadaşı muhayyerlik müddetinde feshettiğini bilse, alış veriş
fesholunur. Fakat feshettiğini muhayyerlik müddetinde diğeri bilmezse alış veriş
sahih olur. Pazarlık (ve alış veriş) muhayyerlik şartı olan kimsenin ölümü ile
de tamam olur (ve muhayyerlik bâtıl olur)
Keza muhayyerlik müddetinin
geçmesiyle ve satılan veya alınan mal sebebiyle bir evi alsa yine yapılan
pazarlık (ve alış veriş) tamam olur ve rızâya delâlet eden her şeyle ki, ihtiyar
ve arzusuz hayvana binmek, cariyeyi cima
etmek, köleyi ve bedeli kitabet ve müdebber olanlar gibi
köleye tâbi olanları âzad etmek gibi şeylerin her biriyle
de (alış veriş) tamam olur ve muhayyerlik bâtıl olur .
Eğer alıcı muhayyerlik şartını başkası için yapsa (komşu
vej daşına havale etse) caizdir ve bu ikisinden hangisi alış verişe izin| veya
feshederse sahihdir
Eğer pazarlık yapan (asıldan
ve vekilden) birisi alış verişe ijflli verse diğeri feshetse, hangisinin ki
evvel ise o itibar olunur. Şi fesh beraber yapılırsa hemen alış veriş
feshedilir.
Eğer bir kimse muhayyerlik
şartı ile iki köleden birinde muh şartı ile iki köleyi satsa, eğer köleyi tâyin
eder ve birinin paras ayn tafsil ederse, alış veriş sahih olur.
Tâyin muhayyerliği caizdir.
O (tâyin muhayyerliği), iki şey'in veya üç şey'in birini alıcının hangisini
isterse alması üzerine satmaktır. t)ç-den fazlasında tâyin caiz değildir. Ve
tâyin muhayyerliğini yapan kimsenin muhayyerliği (yukarıdaki) ihtilâf üzere
muhayyerlik şartının müddeti ile (İmam'i Âzam R. A'a göre üç gün ve İmameyne
göre belli edilen ve bilinen müddet ile) kayıtlıdır ve (bu zikrolunan iki
şeyden veya üç şeyden) satılan bir şeydir, diğer bakisi (alanın elinde)
emânettir.
Binâenaleyh eğer muhayyerlik
tâyini olan iki şey'in veya üç şey'in hepsini (alan kimse) teslim alsa ve birisi
helak olsa veya alanın yanında ayıp meydana gelse, (o ayıp meydana gelende
pahasiyle) alış veriş lâzım olur ve diğer baki kalan emânet için taayyün eder
(Yâni emânetin zayi'i meccânen olması hasebiyle helak olduğu zaman bir şey lâzım
olmaz). Eğer (o iki şeyin veya üç şeyin) hepsi helak olsa, alana ikisinin
parasının yarısı veya (üç ise) üçte birinin kıymeti lâzım olur.
Tâyin muhayyerliği ile satın
alan kimseye, satılanın hepsini reddetmek yoktur. Ancak alan kimse tâyin
muhayyerliğine muhayyerlik şartım ilâve etmiş olursa, bu takdirde satılanın
hepsini vermek câizdîr.
Tâyin ve ayıp muhayyerliğine
vâris olunur. (Yânİ vâris olan kimse, vâris olduğu kimsenin tâyin muhayyerliğine
ve ayıp muhayyerliğine vâris olur). Şart muhayyerliği ile rûyet (görmek)
muhayyerliğine vâris olunmaz.
Eğer iki kimseden her biri
muhayyer olmak üzere (birşey) satın alsalar ve biri alış verişe râzi olsa,
(İmam'ı Âzam «R.A.n'a göre) diğeri' nin onu reddetmesi caiz değildir, tmameyn
için muhalefet vardır. Ayıp ve rü'yet (görmek) muhayyerliği de bunun
üzerine şâmildir.
Eğer bir kimse, bir köleyi ekmekçi veya kâtip olmak üzere
satın alsa, halbuki o köle almanın hilâfına zuhur etse, (alan kimse dilerse)
paranın tamamı ile (o köleyi) alır veya (isterse) terk eder
Bir kimse, görmeden bîr şey alsa, «Bu alışı» caizdir. Ve
alan için görme muhayyerliğini ibtal eder. Bir şey bulunmadığı (mevcud
olmadığı) müddetçe aldığı vakit gördüğünde -cayma- muhayyerliği vardır.
«Binaenaleyh görmeden malı alan kimse, dilerse alır, dilerse reddeder.» Velev
ki: «görmeden malı alan kimse» malı görmezden evvel o alışa razı olsun. uYine
cayma hakkı vardır. Caizdir.»
Görmediği halde (Bir şeyi) satan kimse için, (cayma)
muhayyerliği yoktur .
(Alman şeyin) alanın elinde
ayıplanması ve ayıplı olması ve bâzısının helaki ile diğer bâzısının iadesinin
müteazzir olması veya köle azadı ve ona tâbi olanların (Bedeli kitabet ve
istilâd gibilerin) azadı gibi feshetme (cayma) kabul etmeyen, tasarruf
gibilerden için veya görmezden evvel ve gördükten sonra îcar, rehin ve (şart
bulunmadığı halde) mutlak satış gibi başkası için hak îcabedenlerde muhayyerlik
(cayma) şartını da iptal eder.
Başkası için hak icap
etmeyen herhangi bir şey ki; Muhayyerlikle (cayma şartı ile) olan satış, değer
pahasını söyleşip edâ ederek, anlaşmak ve teslimsiz hibe gibi, bunları
gördükten sonra (olursa) görme muhayyerliğini ibtâl eder. Fakat görmezden evvel
olursa, görme muhayyerliğini (caymayı), iptal etmez.
(Muhayyerliği İskat etmede)
ince olan şeyin yüzünü görmek ve hayvanın yüzünü ve sağrısını (arkasındaki
kaba etini) görmek kâfidir.
Etlik olan koyunda
(muhayyerliği iskat etmek için hayvanın etli ve zayıf olduğunu bilmek için)
el ile dokunmak lâzımdır. Damızlık için sağmal İroyunda (muhayyerliği iptal edebilmesi için) mutlaka memesini
görmek lâzımdır.
(Muhayyerliği iskat etmek
için) elbise damgalı olmazsa, dışını gb'r-mek kâfidir. Eğer elbise damgalı
olursa, damgasını görmek kâfidir.
Evin içerisini görmek (muhayyerliği iskat etmede) kâfidir.
Velev ki evin odaları (ayrı ayrı) görülmesin. îmamı Züfere (R.A.) göre mutlaka
odaların görülmesi lâzımdır. Ve bugün fetva bunun üzerindedir.
Eğer bir kimse, satılanın bâzısını görse, baki kalan diğer
- bâzısını gördüğü vakit o kimse için (cayma) muhayyerliği vardır. Numune ile
tarif olunan ve kile ile Ölçülen ve terazi ile tartılan gibilerin bâzısını
görmek tamamını görmek gibidir
Yenen şeylerde (cayma muhayyerliğini iskat için) mutlaka
ağız ile tatmak lâzımdır.
Bir şeyin satm alınmasında ve teslim alınmasında yerliğini
iskat için) vekilin bakması kâfidir. Elçinin bak dir. Imameyne göre elçi de
vekil gibidir
Âmâ'nın (körün) alış verişi (ve bütün tasarrufatı)
sahihdir. Ve bir-şeyi satın alsa (kor olduğundan cayma) muhayyerliği vardır.
Âmânın, satılana eliyle dokunması veya (satılanı) koklaması veya tatması ile
durumları bilinen şeylerde ve onun için akar olanm tarif ve vasfı ile (cayma
muhayyerliği) sakıt olur
Bir kimse, iki elbiseden birini görse ve her ikisini satın
alsa, sonra diğerini görse, o kimse için o elbisenin her ikisini almak veya
reddetmek vardır, sâde birini reddetmek yoktur
Bir kimse, bir şeyi görse, sonra onu satın alsa ve gördüğü
şekilden değişmiş olarak bulsa ( almakla reddetmek arasında) muhayyerdir. Şayet
gördüğü zamankinden değişik bulmazsa, muhayyer olmaz
Eğer alıcı ile satıcı o
şeyin değişip - değişmemesinde ihtilâf ederse, söz (yeminiyle beraber)
satıcınındır. Eğer alıcı ile satıcı görüp görmemede ihtilâf ederlerse, bu
takdirde söz alıcı içindir.
Bir kimse, bir Hindliden bir denk kumaş satın alsa ve o
aldığından bir elbiseliğini satsa veya bağışlayıp teslim etse, o alan kimse için
kalanı avbı ile gerisin geri reddetmek vardır, (o alıcı) görme veya şart
muhayyerliği ile reddetmesi (cayması) caiz değildir.
Mutlak satış, satılanın (Mal ve sairenin) her türlü ayıptan
salim olmasını iktiza eder. Binâenaleyh satın aldığı şeyde ayıp bulan kimseye
onu reddetmesi veya parasının tamamı ile alması caizdir. Fakat o alınanı geri
vermeyip ve sahip olup parasını noksan vermek caiz değildir. Ancak satanın
rızasiyle caiz olur
Herhangi bir şey ki;
Tüccarlar nazarında (satıldığında) paranın noksanlığını îcab ettirir, işte o
şey ayıp (ve kusur) dur. Binâenaleyh velev
ki sefer müddetinden az olan yere ka$sm, aklı eren küçük
kölenin kaçması (Parasının noksanlaşmasım îcab eden) kusurdur
Keza (akıllı olan küçük
köleden) hırsızlık ve döşeğe bevletmek (Tüccarlar nazarında parasının
noksanlaşmasım îcab eden) kusurdur. Bu zikredilen kusurlar büyük kölede başka
bir kusurdur.
Binâenaleyh eğer o küçük
köle kaçsa, veya hırsızlık etse, veya küçüklüğünde akitsa, sonra bu haller
satın alan kimse yanında küçük kölede yine avdet etse, o ayıp (ve kusur) la red
olunur. Eğer bu kusurlar (Kaçmak, hırsızlık ve döşeğe akıtmak) satın alan
kimsenin yanında bâ-Iiğ olduktan sonra avdet etse (tekerrür etse satana) red
olunmaz.
Delilik, mutlaka (Küçük
kölede olsun, büyük kölede olsun) kusurdur. Binâenaleyh köle küçüklüğünde
delirse, (ayık faalinde iken) satm alan kimsenin yanında küçüklüğünde veya
büyüklüğünde yine delilik meydana gelse, o delilik ile red olunur.
Câriye de, ağzın ve koltuğun
kötü kokusu, zina ve zinadan çocuk doğurması kusurdur. Kölede kusur değildir.
Ancak (Kölede ağız ve koltuk kokusu) hastalıkdan meydana gelirse, ayıbdir.
(Cariyede) istihâze (rahminden kanm devamlı akması) kusurdur. Keza, onyedi (17)
yaşında olan bir kızın hayız kanının olmaması da kusurdur, fakat onyedi (17)
yaşından küçük olan kızdan hayız kanının akmaması (ana hâlinin gÖ-rülmemesİ)
kusur değildir.
. .
İstihâza kanı ve onyedi
yaşında olan kizm hayzınm olmaması, yine o cariyenin sözü ile bilinir.
Binâenaleyh ister cariyeyi teslimden evvel olsun, istr teslimden sonra olsun
satıcının (yeminiyle beraber) çekinmesi, cariyenin sözüne ilâve edildiği vakit
(câriye) zikrolunan ayıbı ile red olunur. Sahili olan da budur. Küfür, köle ve
câriye de ayıptır.
Keza saçın aklığı, satılan
malın teslim alınmasında borçluluk ve de-vamh Öksürük, gözde kıl ve su olmak
(gözü sulanmak) da ayıbdandır.
Binâenaleyh, (bir kimse, bir şey satın alsa ve) o satın
alan kimsenin yanında başka bir ayıbdan sonra eski birayıp meydana çıksa, alan
kimse satana paranın noksanı ile rücû eder. (Bu) şöyle bir elbise ki, onu satın
alan alıp ve biçdîkten sonra bir aybma muttali olması gibi, Onu satın alan kimse
için red etme hakkı yoktur. Ancak satıcı onu meydana gelen aybı ile almağa razı
olursa, bu takdirde meydana gelen aybı ile red etme, satın alan için caizdir.
Hattâ satın alan kimse, eski ayıp zuhur eden elbiseyi satsa, paranın noksaniyle
rücû etme hakkı sakıt olur
.
Eğer satın alan kimse, satın aldığı elbiseyi (biçdikten
sonra) dikse yahut kırmızıya boyasa, yahut kavrulmuş buğday ununu yağ ile
karıştırsa bundan sonra (zikrolunan şeylerin her birinin) aybı zuhur etse, alan
kimse her birinin noksaniyle rücû eder
Satan için (o aybı zuhur
eden elbiseyi ve kavrulmuş unu) alması yoktur. (Yâni alma hakkı yoktur). Hattâ
satın alan kimse o kırmızıya boyanmış elbiseyi yahut yağla karıştırılıp
kavrulmuş buğday ununu gördükten sonra satarsa, kusur (ve aybın) noksanıyla
rücû etme hakkı sakıt olmaz.
Eğer satın alan kimse,
aldığı köleyi malsız olarak âzad ederse, veya müdebber ederse veya cariyeden
çocuk taleb ederse, sonra da ayıb (ve kusur) zuhur ederse, alan kimse kusur
noksaniyle rücû eder. Keza satın alman öldükten sonra kusur meydana çıksa, yine
kusur noksaniyle rücû ederi Eğer köleyi satın alan kimse, satılan köleyi bir mal
üzerine âzâd etse yahut öldürse, satan hiçbir şeyle rücû etmez.
Keza bir kimse, satın aldığı
taamın hepsini veya bâzısını yese .veya aldığı elbiseyi giyse ve elbise yirtılsa, (traam'i Âzam «R.A.»*a göre
ku-suruyla) rücû etmez. îmâmeyn için muhalefet vardır.
Eğer (satın alan kimse), Yumurta veya Ceviz veya Karpuz ve
Kavun veya acur veya hıyar satın alsa, sonra kırıp ve kesdiğinde bozuk (çürük,
kokmuş ve cılk) bulsa, şayet velev ki hayvanlar için olsun tamamen
menfaatlanabilirse (o kusuru alanın) kusur noksaniyle rücû eder. Fakat hiç
menfaatlanacak şekil olmazsa, paranın, tamamı ile rücû eder (aldığı malı verip
parasının tamamım alır). Eğer bâzısını bozuk bulursa ve o (bozuk olan da) yüzde
bir veya iki gibi az olursa, alış veriş sahih olur. Fakat bozuk olan çok olursa
parasının tamamı île rücû eder
Eğer bir kimse, aldığı şeyi,
satsa ve ikinci alan Hâkimin huzurunda aybım ikrar veya yemin teklifinde
yeminden kaçınma veya ikinci satana bir ayibla reddettiğine şâhid dikerek
hâkimin hükmü ile kusurlu malı reddetse, birinci alan (yâni ikinsi satan)
birinci satana red eder. Şayet hâkimin hükmü olmadan kendi rızasiyle red olunsa,
birinci satana reddedemez.
Eğer bir kimse, satın aldığı
malı teslim alsa - ayıp olduğunu iddia etse bu takdirde malı satın alana malı,
satana vermesi üzerine cebrolun-maz. I^âkin malı satın alan kimse, malın
olduğuna dâir şâhid getirir veya malı satana ayıpsız sattığına dair yemin
ettirilir.
Binâenaleyh eğer malı satın
alan kimse, şâhidlerim gâibdirler derse ve eğer mah satıcı kimse malın ayıpsız
olduğuna yemin ederse, para verilir. Şâyed malı satan kimse, yeminden kaçınırsa
kusurun olması lâzım olur.
Bir kimse, aldığı kölenin
kaçtığım iddia etse, evvelâ köleyi alan kimseye kölenin yanından kaçtığına şâhid
dikmesi lâzımdır. Sonra o köleyi satana Allah (C.C.) lafzıyla yemin ettirilir
ki, şüphesiz o köleyi oha sattığına ve ona teslim ettiğine ve asla kendi yanında
iken kaçmadığına veya «satın alanın iddia ettiği cihedden senin üzerine red
hakkı yoktur» diye Allah (C.C.) lâfzı ile yemin ettirilir. Fakat satan kimse,
sattığı vakitte bu kölede bu aybın olmadığına dair Allah (C.C.) lafzıyla yemin
ettirilmez veya köleyi satıp ve alana teslim ettiğinde bu aybın olmadığına dâir
yemin yaptırılmaz.
Eğer dâva büyük kölenin
kaçmasında olursa', satana; Vallahi «büyük köle baliğ çağına başladığı günden
bulunduğu güne kadar kaçmadı» diye Allah (C.C.) lâfzı ile yemin verilir.
Büyük köleyi satın alan
kimsenin yanında kölenin kaçtığına dâir şahidi bulunmadığı zaman İmâmeync göre,
satanın yanında iken kölenin kaçmadığına dâir bilgisi olmadığı hususunda satana
yemin verilir.
İmam'ı Âzam (R.A.) kavli
üzere (fukaha yemin verilip verilmemesi hususunda) ihtilâf etmişlerdir.
Binâenaleyh köleyi satan kimse yeminden çekinirse, İmameyn kavli üzere geçen
yemin gibi ikinci kerre bir daha yemin ettirilir.
Eğer bir şeyi satan kimse;
ikisinin tesliminden sonra (Yâni alan mah aldıktan sonra) ve satan da parasını
aldıktan sonra «Ben sana bu mal ile beraber başkasından sattım» dese, satın alan
kimse de «hayır sen bana yalnız bunu sattın» dese, bu takdirde söz satın alanın
sözüdür.
Keza, eğer alıcı ve satıcı
satılan mikdannda ittifak etseler ve teslim almama mikdannda ihtilâf etseler,
yine söz satın alanındır (zira malı teslim alan odur).
Eğer bir kimse, bir pazarlık
(ve anlaşmada) iki köleyi satın alsa ve bunlardan birisini teslim alsa ve teslim aldığında veya diğerinde bir
kusur bulsa, (isterse) her ikisini red ,eder, (isterse) her ikisini alır.
Yalnız başına ayıplı olan red olunmaz. Ancak her ikisini teslim aldıktan sonra
(birinde) kusur zuhur etse, bu takdirde yalnız başına kusurlu olan red |.
olunur.
Eğer kile ile Ölçülen ve
tartı ile tartılan (inaldan) bâzısını satın j alan kimse, teslim aldıktan sonra
kusurunu bulsa, ya hepsini red eder j veya hepsini alır ve (hepsini almak veya
reddetmek muhayyerliği) kile j ile ölçülen ve tartılan şey iki çuvalda olmadığı
takdirdedir. Şayet iki I çuvalda (veya kabda) olursa, o şey iki kölenin
hükmü gibidir.
Eğer (kile ve tartı ile o!an
malı) satın alan kimse, malı teslim aldıktan sonra (başkası) o malın bâzısına
müstehak olsa (hak sahibi olduğu tahakkuk etse), satın alan kimse için baki
kalanını red etmek (vermek) yoktur: Elbise bunun hilâfmadır.
Ayıb (ve kusurlu) malın
kusurunu gördükten sonra tedavi etmek ve (o kusurlu mala,) binmek rızadır,
Eğer o ayıbını gördüğü
hayvana, sahibine red etmek için veya sulamak veya yiyeceğini almak için
binmenin lüzumundan dolayı bindi, ise, ; bu takdirde rızâ değildir.
:
Eğer kusurlu köleyi satın
alan kimse, teslim aldıktan sonra (hırsız--, hkdan) kölenin eli kesilse veya
bir sebepden dolayı (köle öldürülse, İmam'ı Âzam
«R.A.»'a göre satın alan) satana köleyi red eder ve parasını alır.
İmameyn dediler ki; (Köleyi
satın alan kimse) satın alırken kusurlu olduğunu bilmezse, katil iken olan
kıymeti ile katil olmadığı takdirdeki kıymeti veya hırsız iken olan kıymeti ile
hırsız olmadığı takdirdeki kıymeti arasındaki fazlalıkla rucû eder.
Eğer (hırsız veya katil olan
köle) satıcıların elinde tedavül etse, sonra en son alanın elinde kesilse (veya
Öldürülse, tmam'ı Âzam «R.A.»'a göre) müstahaklıkda olduğu gibi satıcılar
birbirlerine müracaat ederler.
Imâmeyne göre; En son alan
(ve elinde kesilen ve öldürülen) kimse, kendisine satanın, satanına müracaat
etmez.
Eğer satan kimse, sattığı bir şeyin bütün ayibdan beri
olduğu şartı ile satarsa, sahihdir. Velev ki (tacirlerin nazarında ehemmiyetsiz
olan) ayıpları satıcı söylemesin, tmam'ı Ebû Yûsuf fR.A.) e göre, (satışdan
sonra) malı teslim almazdan evvel yeni meydana gelen ayıbda, «bütün ayıplardan
salim» şartına dâhil olur. İmam'ı Muhammed (R.A.) için muhalefet vardır.
Mal olmayan bir şey'in (kan
gibi) alış verişi ve o mal olmayan bir jeyle alış veriş yapmak bâtıldır. Murdar
olan et, kan ve hür olan kimse-tin alınıp satılması gibi.
Keza, Ümmü Veled'in,
müdebberin ve mükâtebin alış, verişi de (hürriyete bağlanma şartları
bulunduğundan bâtıldır,). Ancak mükâteb satıl-msına izin verirse, bu takdirde
alış verişi bâtıl değildir (sahihtir).
Keza, mâli mütekavveiiı olmayan (menfaatlanılması helâl ve
mubah olmayan) Şarap ve Hınzır gibileri para ile satmak (ve almak) da bâtıldır .
Kölenin satışı hür olana
iştirak ettirilerek ve meşru şekilde kesilmiş helâl hayvanın satışı mundar
hayvana karıştırarak alıp satmak (İmam'ı Âzam R.A.'a göre) bâtıldır. Velev ki
satıcı karışanların her birinin bedeli olan parasını ayri-ayrı beyan etsin (yine
bâtıldır,). İmâmeyn'e göre, her birinin parası ayrı-ayrı söylenerek satılırsa,
köle ve kesilmiş hayvanın alım ve satımı sahih olur.
Kölenin satışında müdebbere
veya (mükâteb ve Ününü Veled gibi) başkasına hisse ile birleştirerek alış veriş
sahilidir. Keza bir mülkün satışında Mescid ve camiden başka vakıfla
birleştirmek (ve her birinin bedeli belli olmak) suretiyle satışda sahilidir
(Ancak vakfı telefeden tazmin eder).
Ticâret mallarının
(eşyalarının) şarapla veya aksi ile (şarabı ticâret eşyalarıyla,) alıp-satmak
fasittir. Keza ticâret eşyalarım hınzırla alıp satmak da fasittir.
Havada uçan kuşun, avlanmamış veya avlanmış ve bir göle
atılmış bir hile kullanılmadan gölden alınamıyacak olan balığın veya balık
kendisi gole girse ve girdiği yerin önünde bir setle kapalı olmasa, bu balık'm
da satışı caiz değildir .
Eğer balık avlanır, göle atılır ve gölden bir hile ve tuzağa lüzum kalmadan
almak mümkün olursa, alış verişi sahih olur.
Cariyenin karnındaki köle yavrunun, hayvanların karnındaki
yavrunun ve memede olan sütün alış verişi caiz değildir
Keza, şadefde olan incinin ve koyunun sırtındaki yününde
alış verişi caiz değildir .
İnıam'ı Ebû Yûsuf için bu ikisinde muhalefet yardır.
Koyunun (diri iken)
kendindeki etin, avcının elindeki ağın bir sefer atımından eline ne geçerse o
avın, tavandaki direğin (veya kirişin) ve elbiseden bir (zirainin) alış vetişi
caiz değildir. Velevki satış ânmda (koyunu,) kesmeyi ve (direği) sökmeyi (satan
kimse) zikretse de (zira noksansız ve zararsız teslim etmek mümkün
olmayabilir).
Binâenaleyh (satan kimse),
kirişi veya (elbiseden,) bir arşını kesse ve satın alan kimse alış verişi
feshetmezden teslim etse, alış veriş sahih olarak avdet eder. (Yâni alış veriş
sahihliğe inkılâb eder).
Müzâbene ile alış veriş caiz
değildir. O (müzâbene); Hurma ağacının üzerindeki hurmayı kesilmiş hurmanın
kilesinin tahmini mikdar ile alış verişdir.
Muhâkale ile olan alış veriş caiz değildir. O (muhâkale);
başkalarında ki buğdayı, kile ile ölçülen buğdayın in ikdamım tahmini ile olan
alış verişdir
Alış veriş yapanlardan
birisinin mala dokunması, satıcının malı alıcıya'atması ve bunlardan birinin
malın üzerine taş koyması ile olan abş veriş de caiz değildir. (Meselâ); İki
kişi bir eşya üzerine pazarlık etseler ve eğer satın alan kimse eliyle o şey'e
dokunsa veya üzerine taş koysa veya satıcı o malı alıcıya atarsa, malın
satılmasını lâzım kılan alış ve* rişdir (ki, caiz değildir,).
İki elbiseden bir elbiseyi
(belli ve tâyin etmeden) satmak caiz değildir. Ancak satın alan kimse
«İkisinden hangisini dilerse onu alır» şartı ile olursa, (caizdir).
Ortak mer'aların alış verişi ve îcare verilmesi caiz
değildir
ve kovansız olarak arıyı satmak da caiz değildir. İmam'ı Muhammed (R.A.) için
muhalefet vardır.
İbrişim kurdunun ve
yumurtasının (tohumunun) alış verişi (tmam'l Âzam R.A.'a göre) caiz değildir,
tmam'ı Ebû Yûsuf CR.A.) a göre Kurd ibrişimle beraber olursa kurdun alış verişi
caiz olur. Yumurtasının (tohumunun) alış verişi hakkında İmam'ı Ebû Yûsuf (R.AJ
dan İki kavi (görüş) vardır. İmam'ı Muhammed (R.A.) a göre mutlak surette her
ikisinin alış verişi caiz olur ve muhtar olan da budur.
Kaçmış kölenin (teslimine
kadir olunmadığından) alış verişi caiz değildir. Ancak satıcı kölenin kendi
yanında mevcud olduğunu iddia ederse, (bu takdirde caiz olur). Binâenaleyh, eğer
kaçmış olan köle alış verişi feshetmeden evvel avdet ederse, alış veriş
sahihliğe inkılâb etmez. Bir kavilde de alış veriş sahiha inkılâb eder denildi.
Kadının fhür olsun câriye
olsun) südünün alış verişi caiz değildir. Velevki süt memeden sağıldıktan sonra
olsun (yine caiz değildir. Zira insana ihanet olduğundan hiç bîr parçasının
alış verişi caiz olmaz.) tmam'ı Ebû Yûsuf (R.A.) a göre, cariyenin sütünün alış
verişi sahih olar.
Hınzırın kılının alış verişi
caiz değildir. Lâkin ayakkabı dikimi için zarurete binaen onunla menfaatlanmak
mubah olur. Ve tmam'ı Ebû Yûsuf (R.A.) a göre, Hınzır kılı az suya düştüğünde o
suyu ifsâd eder. tmam'ı Muhammed (R.A.) a göre ise, ifsâd etmez.
Adamın (kadın olsun,
erkek olsun) kılının alış verişi ve o kıl, ile
menfaatlanmak ve (insanın)
eczalarının hiç bir parçasının alış verişi ve menfaatlamlmasi caiz değildir
Murdar ölmüş hayvanların
derilerinin, dibağatlanmazdan evvel alış verişi caiz değildir. Fakat
dibağatlandıktan sonra alış verişi ve o dibağat-lannıış derilerden menfaatlanmak
caizdir.
Murdar, ölmüş hayvanların
kemiği satılır ve alınır ve menfaatlamlır. Keza murdar hayvanın siniri, boynuzu,
yünü, kılı ve tırnağı da alınır, satılır ve menfa atlanılır. Keza fil kemiği
alınır, satılır ve istifade edilir, İmam'ı Muhammed (R.A.) için muhalefet
vardır.
Üstü yıkılmış olan evin yıkılan üstünü satmak caiz değildir ,
ve sel akan yerin alış verişi ve bağışlanması ('selin kapladığı veya kaplıyacağı
yerin mikdarı bilinmediğinden) caiz değildir. Yolun (eni uzunu bilindiğinden,)
alış verişi ve bağışlanması sahih olur. Ve bir şahsi câriye diye alıp satıldığı
anda o şahıs da köle olsa, bu alış veriş de caiz değildir.
Eğer bir kimse, erkek koyunu
satsa halbuki o da dişi koyun olsa, bu alış veriş sahilidir ve alan kimse
muhayyer olur.
Bir kimse, sattığı şey'in parasını almazdan evvel sattığı
şeyi sattığı fiatından az fiatla alması caiz değildir .
Keza, sattığının parasını teslim almazdan evvel ilk sattığının parası ile hem
sattığını ve hem başkasim beraber alması da caiz değildir ,
fakat başka malın satımında hissası ile sahih olur.
Zeytini kabı ile tartıp ve
her kab için muayyen mikdarı çıkararak satın alınması caiz değildir. Fakat
zeytinin kabının tartısı kadar çıkarılarak satın alma şartı i!e olursa, sahih
olur. ("Yâni kabın darasını çıkarmak şartı İle sahih olur).
Eğer satanla alan kimseler,
kabda ve kabın ağırlığı mikdarmda ihtilâf ederlerse, bu takdirde söz (yeminle
beraber) satın alanındır.
Eğer bir müslüman, zimmiye
(Vatandaş olan Ehli Kitab'a) şarap satmasını veya almasını emretse, (Zimminin
alış verişi İmam'i Âzam R.A.'a göre) sahih olur. îmâmeyn için .muhalefet vardır.
Keza, ihramh kimse, kendi
avını satması İçin başkasına emretse, (İmam'ı Âzam R.A/a göre sahih, imâmeyn
için muhalefet olmak üzere) yine aynıdır.
Eğer.bir kâfir Müslüman bir
köleyi veya mushafı şerifi satın alsa (Alış veriş ehlinden olduğu için) sahih
olur. Fakat müslüman kölenin ve mushafı şerifin onun mülkünden çıkarılmak üzere
cebrolunur.
Alış verişin şahinliğini
iktiza eden şartla satmak sahilidir. Alan kimsenin mülkü olması şartı gibi.
Keza satıcı, alıcıya sattığı hayvanı satmamak şartı gibi,
alıcı ve satıcı için hiç bîr menfaat olmayan ve alış verişin kesinleşmesini
iktiza etmeyen bir şartla olan alış verişde sahih olur
Eğer alış verişin
kesinleşmesini iktiza etmeyen bir şart olur ve orada da alıcı ile satıcının
birisi için bir menfaat bulunur veya satılan için müstehaklık icabeden menfaat
bulunursa, bu takdirde alış veriş fâsid olur. (Bu fâsid olan alış veriş); Köleyi
satan kimse, alıcıya o köleyi âzad etmesi
veya müdebber kılması veya mükâteb yapması veya cariyeyi çocuk doğurtması
üzerine şartlı olarak yapılan alış veriş gibi..
Binâenaleyh eğer köleyi âzad
etmek şartı ile satın alan kimse köleyi âzad ederse, (İmam'i Âzam R.A.'a göre)
alış veriş salıiha avdet eder ve satın alana da kölenin parasını vermesi lâzım
olur. tmâmeyne göre, (alış veriş şahinliğe) avdet etmez. Bu takdirde satın alan
kimse, satana ancak kıymetini vermesi lâzım olur.
Ve köleyi satan kimse, bir ay hizmet etmek veya evi satan
ay başına kadar oturmak veya satılan evin kendisi ay başına kadar teslim
olunmak şartıyla satılsa
veya satın alan kimse, satana bir dirhem (para) ödünç vermek veya alan kimse,
satana hediye vermek veya satan kimse Sattığı elbise (ve kumaşı) kesip elbise
veya gömlek dikmek veya satan (köseleci ve kunduracı olur) nâlîn (ayakkabı)
veya nâlin (ve ayakkabin) a bağ yapmak şartı gibi şartlarla yapılan alış
veriş (satan veya aîan taraf için menfaat olduğu zaman, bu alış verİşde faiz
şekli olduğundan fâsİddir .
Fakat satan ve alan için alış verişin dışında menfaat olmazsa, alış veriş
sahihtir). Ayakkabının alış verişi (nde âdet olduğundan) istihsânen sahih olur.
Hâmile olan cariyeyi,
karnındaki çocuksuz olarak sâde
cariyenin alış ve verişi caiz olmaz.
İlk bahara, son bahara,
Hıristiyanların oruçlarına ve yahûdilerin iftarlarına ("yâni Hıristiyanların
oruç tuttukları ve yahûdilerin iftar ettikleri zamana) kadar alış veriş, eğer
satıcı ve alıcı için bu zamanlar bilinmiyorsa, sahih olmaz ("Zira alış verişin
zamanı bilinmediğinden son» kavga ve niza olabilir).
Ekin biçimi, harman sürme, koyun kırkma, hurma (veya üzüm)
bozma ve huccacın gelmelerine kadar şartlanan alış veriş sahih değildir* (Zira
bunlar belli bir günde olmaz. Bâzan bir kaç gün evvel bâzan da bir kaç ay sonra
olabilir. Öyle olunca da kavga ve niza meydana gelir)
Bu (sayılan) vakıtlara kadar
yapılan kefalet şartı sahih olur. Şayet bu vakitler gelmezden evvel bu şartı
kaldırırsa, alış veriş sahih olur.
Keza bir kimse, zaman tâyin
etmeden mutlak olarak satar sonra da (yukarda zikredilen,) bu vakitlerden birine
te'cil ederse, yine alış veriş sahih olur.»
Bir kimse, müşterek (ve hisseli) olan evden kendi hissesini
satsa, eğer satan ve alan o evdeki hissenin (mikdar ve yerini.) bildirse alış
veriş caiz olur .
İmâm'ı Ebû Yûsuf (R.A.) için muhalefet vardır, tmâm'ı Muhammed (R.A.)'e göre,
alan kimsenin bilmesi kâfidir.
Satan kimsenin izniyle
satılan malı alan kimse, bâtıl olan alış verişle eline alsa ona mâlik olmaz. O
(Bâtıl alış verişle eline aldığı) bâzılarının indinde ('bâzı ulemalara göre),
satın alanın elinde emânettir. Diğer bâzılarının indinde de kıymeti tazmin
olunur. Denildi ki, birinci hüküm İmam'ı Âzam (R.A.)'uı kavlidir. İkinci büküm
ise, İmameyn kavlidir. Bu alış verişdeki ihtilâf şu şekildeki alış verişden
almmışdır. Eğer bir mü-debber köle veya Ümmü Veled satılsa ve satın alan
kimsenin elinde Ölse, İmam'ı Âzam (R.A.)'a göre kıymetini tazmin etmek yoktur.
İmâmeyn için muhalefet vardır.
Eğer satın alan kimse, fâsid olan alış verişle .satılanı
satanın açıkdan veya deîâleten izni ile eline alsa, alış veriş kesinlenen
meclisde teslim almak gibi ki, alınan (para ve karşılığı mal olan) iki
bedelinden her biri maldır. Binâenaleyh alan kimse onu mülk edinir. Ve o malın
helaki takdirinde benzeri olanın aynını tazmin etmek lâzım olur veya kıymeti
olanlarda kıymeti olduğu gibi manen (kiynıetinin) tazmini lâzım' olur
Fâsid olan alış verişde,
satan ve alandan herhangi birisi teslimden evvel feshedebilir ve teslimden sonra
satın alanın mülkünde durduğu müddetçe, bir dirhemi iki dirheme alış veriş gibi,
sözleşmenin esas ve anasında fesâdlık oldnğu vakitde de satıcı ve alıcıdan
herhangi birisinin alış verişi feshetme yetkisi vardır.
Eğer alış verişde (fâsid olan^ zâid bir şart yapılırsa,
satan kimseye alanın hediye vermesi şart gibi ki, teslim almazdan evvel fâsid
olan alış veriş olduğundan yine (burada da) feshetmek caizdir
Ama teslim aldıktan sonra feshetme yetkisi şartı ortaya koyan kimse içindir.
Şart konan kimsenin yetkisi yoktur ve ortaya şartı koyan satıcı feshedince
bedeli olan parayı sahibine verinceye kadar, malı almasın.
Eğer satıcı ölürse, malın
parasını geri alıncaya kadar mala sahib olma hakkı alıcınındır.
Satıcı için eline teslim
aldıktan sonra parasının kazancı helâl olur. Fakat satın alınan malın kazancı
(bey'i fâsidde) satın alan kimse için helâl olması şöyle kazancın helâl olması
gibidir ki, bir kimse başka bir kimseden mal dâva edip isbât etse ye dâva olunan
kimse de Ödedikten sonra o dâva ettiği malın olmadığı üzerinde aulaşsalar ve
davacı dâva ettiği kimseye sonra geri verse fveya verilse), o maldan (ve
paradan) kazandığı kâr dâvâlı olan alıcıya helâl olur.
Eğer alici fâsid olan alışla aldığını satarsa sahih olur .
Keza fâ-sid olan alışla aldığı köleyi âzad etse veya bağışlayıp testim etse
(alış veriş) sahih olur ve alış verişi feshetme hakkı sakıt olur ve alana
kıymeti lâzım olur.
. Eğer fâsid olan alışla hir evi alan kimse, o evde hir yer
yapsa (ve tamir etse) veya orada bir miktar ağaç dikse, (İmanVı Âzam «B,A.»'a
göre.) o alan kimsenin üzerine o evin kıymeti vardır (Yâni evin ve ağacın
kıymetini alma hakkı vardır) .
traâmeyn dediler ki, o evin içinde yaptığı binayı ve ağacı söker (yıkar) ve
gerisin geri sahibine reddeder.
İmain'i Ebu Yûsuf fR.A.)
İmam'ı Aza m'd an tmam'ı Muhammed'in kıymetinin lüzumu ile olan rivayetinde şek
etti. tmam'ı Muhammed (R.AO ise rivayetinde şek etmemiştir.
Necş (almak istemediği halde
mala fazla paha vermek, başkalarını kızıştırmak) ve bir pahaya rızataşip
pazarlıktan sonra Başkası onun verdiği pahadan fazla -vererek almak istemesi
mekruhtur. Veya yolda (köyden) gelen (mal ve eşyayı) karşılayıp şehir halkının
alması mekruhtur
şehirdekiler yolda karşılıyaralc ucuz fiata alarak hile
yapanları olabilir. Zamanımızda daha fazla olabilir)
Kıtlık zamanında paranın
kârının çokluğuna tama ederek şehirlinin köylüye satması ("veya başka hir
anlamla köylünün malının parasının çok edeceğini bildiğinden şehirli köylünün
malını yüksek paha ile satı-vermesi) mekruhtur.
Ve cuma günü (ilk) ezan okunmaya başladığı vakitte alış
veriş mekruhtur
Bir malın ve eşyanın satışında pahası (pazarlık ve parası,)
kesinleşmeden parasında ziyâde yaparak (fiatında fark ve zam yaparak) satması
mekruh değildir
(Yukarda Neceş bahsinden
itibaren buraya gelinceye kadar mekruh olan ve olmayanların) hepsinde alış veriş
sahihdir.
Bir kimse, biri diğerinin
akrabası olan (ana, oğul veya iki kardeş gibi) biri büyük diğeri küçük veya her
ikisi küçük köle (ve cariyeye) mâlik olsa, o mâlik olan hiç bir hak ve sebep
yok iken bunların arasını ayırması mekruh olur. Fakat (bunları n bu şekilde,)
satışı sahih olur. îmam'ı Ebû Yûsuf (R.A.) den bir rivayette doğum yönüyle
akrabalıkda muhalefet vardır. Diğer bir rivayette de bütün akrabalık gerektiren
hallerde muhaliftir (Yâni ayırarak satışları sahih değildir).
Şayet her iki köle veya câriye büyük olurlarsa, bu takdirde
ayırmada beis yoktur (Yâni akraba olan büyük köle ve cariyelerin ayırarak
satışları caizdir).
(Satışı kaldırmak İmamı Âzami «R.A.»'a göre) bîri müstakbel
oton iki lâfızla sahih olur .
tmam'ı Muhammed için muhalefet vardır.
Satışı kaldırmak, satışda olduğu gibi meclisde kabul etmek
üzere tevakkuf eder
O ("Satışı kaldırmak), alış
verişi kesînleştirenlerden başkaları hakkında icmâla (imamların ittifakı ile)
yeni bir satış muâmelesidir. Alıcı ve satıcıların (alış verişi
kesinleştirenlerin,) kendileri hakkında (İmam'ı Âzam «R.A.»'a göre) teslim
aldıktan sonra feshdir (binâenaleyh ilk paha ve para ne ise o lâzım olur.)
Şayet o ikâle Csatış
kaldırmak doğurma gibi sebeplerle) muteazzir olacak olursa, bu takdirde (ikâle)
bâtıl olur.
İ. Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre,
(satışı kaldırmak geri döndürmek) satıştır. Eğer (satışı kaldırmak.) muteazzir
olursa, bu takdirde fesindir, Şft-yet fesihte muteazzir olursa, (satışı
kaldırmak, dönmek) bâtıl olur,
İmam'ı Muhammed fR.A.)'e
göre, (satışı kaldırmak) fesindir. Eğer (satışı kaldırmak) muteazzir (imkânsız)
olursa, bu takdirde satışdır. Ve eğer (satış) muteazzir (imkânsız,) olursa,
(satışı kaldırmak) bâtıl olur.
f Satışı kaldırmak, İmam'ı
Âzam ve İmam'ı Ebû Yûsuf R.A.'a göre), teslim almazdan evvel menkûl ve gayri
menkûllarda fesindir.
Binâenaleyh (satışı
kaldırmak ve cayarak geri vermek) eğer evvelki satış pahasından çok bir şey şart
koşulsa veya ilk satış parasının cinsinin muhalifi bir para şart koşulsa, şart
bâtıl olur ve ilk para lâzım olur.
tmâmeyn'e göre eğer
teslimden sonra olursa şart sahih olur ve (o satışı kaldırmak ikinci bir) satış
olur.
Eğer (satış kaldırmada) ayıp ve kusur yok iken ilk satış
parasından az para (ve paha) şart kılınsa, yine ilk satışındaki paha (ve para,)
lâzım olur .
İmam'ı Ebû Yûsuf a göre
(satışı kaldırmak) satıştan sayılır ve (yapılan) şart sahih olur. Şayet satılan
hayvan ayıplı olsa, bütün imamların ittifakı ile ("ilk pahasından noksan olan,)
şart sahilidir.
(İmam'ı Âzam R.A.'a göre) satılan malın doğumundan sonra
(satışın kaldırılması) sahih olmaz. İmâmeyn için muhalefet vardır.
Satılan malın pahasının helak olması
(yitmesi, çalınması) ikâleyi (satışı kaldırmayı) menetmez. Belki satılan
malın helaki meneder. V ı satılan malın bâzısının helaki, helak olduğu kadar men
eder
Mürâbeha, (bir kimsenin)
satın aldığı bir şey'i aldığı paha ve faz-lasiyle (kâr ile) satmasidır.
Tevliye: Satın aldığı şey'i
kârsız zararsız (maliyetine) satmasıdır.
Vadîa: Satın aldığı şey'i
aldığı pahadan noksana (zararına,) satraa-sıdır.
Bunlar (Mürâbeha, Tevliye ve
Vadîa), ilk satın alınan paranın misli veya satmalmak istenen kimsenin mülkünde
(yedinde) ve kârda belli olmadığı müddetçe sahih olmaz.
Bez çarpanın, boyacının,
nakışçının fdamgacının), hurucunun (saranın), yük götürenin (hamal, taksi,
anbar ve emsalinin), koyunu sürücünün ve simsarın (meyanemin) dellâlın ücretini
sermayenin aslına zammetmek caizdir. (Yâni bunları da ana mala ilâve edip
üzerinden kârlı satış yapmak caizdir.,) Fakat malı kâr ile satın alan kimse
«Bana şu kadara mal oldu» demelidir. «Şu kadara satın aldım» dememelidir. (Zira
yalan söylemek tehlikesi olabilir).
Binâenaleyh eğer müşteri
(satıcının) kârı ile aldığı şeyde (satıcının) hıyanetliği zuhur etse, o müşteri
parasının tamâmı ile o malı almakta veya (almayıp) terketmekte muhayyerdir
Tevüyede (Kârsız satışda), hıyanetlik zuhur ederse, müşteri
(alıcı) alınan malın parasından hıyanet mikdan kaldırılır (noksanlaştırılırj .
Vadîada (zararına satışda) kıyas böyledir. (Hiyânet mikdan düşülür).
İmam'ı Ebû Yûsuf (R.A.)Ja
göre, kârla ve maliyetine satışda hiyânet mikdan düşürülür, kârla satışda kârdan
hissesiyle beraber. İmam'ı Mu-hamüıed (R.A.)'e göre her ikisinde de muhayyer
olur.
Şu halde eğer (Hıyanetle
satılan malı) reddetmezden evvel (o mal) helak olsa (bir ayıb veya o malda bir
ziyâdelik sebebiyle,) alış verişi feshetmek mümteni olsa, (bütün imamların)
ittifakı ile paranın hepsi lâzım olur.
Bîr kimse, bir şeyi on dirheme satın alsa ve onbeş dirheme
satsa sonra ikinci defa o şeyi onbir dirheme alsa, beş üzerine (yâni 5 dirhem
üzerine) kârla satar, şayet ikinci ahşda beş dirheme satın alırsa (İmamı Âcam
B.A.'o göre) kâr etmez (öylece kârsız satar). İmâmeyne göre her hangi şekilde
olursa olsun mutlaka son paha üzerine kâr yapar ("ve öyle satar)
Eğer borçlu ve ticarete
izinli olan köle on dirheme satın aldığı şeyi ağasına onbeş dirheme satsa veya
aksi ilede (yâni ağası on dirheme aldığı şeyi borçlu ve ticârete mezun olan
kölesine onbeş dirheme satsa) on dirhem üzerine kâr edilir.
Kârı yan yarıya olan mudârib
(emek sahibi ortak), eğer bir şeyi on dirheme satm alsa ve mal sahibine (mal
sahibi olan ortağa) onbeş dirheme satsa, mal sahibi on iki buçuk üzerinden kâr
eder. (Zira diğer iki-buçuğu emek sahibi olan diğer ortağındır.)
Eğer satın aldığı câriye
(Semavi veya kendi tarafından bîr sebeple) gözleri şaşı olsa veya câriye dul
iken cima olunsa veya elbise farenin
kırçması ile yırtık olsa veya ateş isabet ederek yanıklık olsa, bw kusurları
beyân etmeden kâr ile satmak caizdir.
Eğer satın aldığı cariyenin
gözü çıksa (Yâni gözünün suyu aksa kör o!sa veya bakire İken cima olunsa veya
yeni elbise açılıp bükülmeden dolayı kırılsa, parçalansa ve bu olaylar mal
sahibinin yanında, meydana gelse.) satış zamanında (bu ayıp ve kusurları) beyân
etmek lâzımdır.
Eğer bir kimse, bir şeyi
veresiye alsa ve beyan etmeden kâr ile satsa, satın alan kimse muhayyerdir^
dilerse o satılanı reddeder, dilerse paranın tamamı ile alır).
Binâenaleyh eğer satın alan
kimse, aldıktan sonra o alınan malı telef etse, telef olduktan sonra
parasının veresiye olduğunu bilse, o telef ettiği şeyin zamanı geldiğinde
parasını vermesi lâzımdır. Tevliyede de (kârsız satışlarda da) hüküm
böyledir.
Eğer bir kimse, iki elbiseyi
bir pazarlıkda her birini beş dirheme satın alsa, beyan etmeden bunlardan
birini kârla beş dirheme satması mekruh otur.
Bir kimse, üzerine mâl olan pahayla kârsız satsa ve satın
alan kimse de ne kadara üzerine mâl olduğunu bilmese, bu alış veriş (fiat ve
maliyet alıcı tarafından bilinmediğinden) fâsiddir. Ve eğer alıcı (pazarlık ve.
satış) meclisinde maliyet miktarını öğrenirse, (almak veya reddetmek hususunda)
muhayyerdir.
Menkul olan şeyin (mal ve eşyanın)
satışı teslim almazdan evvei sahih olmaz .
Akarda (Nakli mümkün olmayan bağ, bahçe, ev ve emsâli gayri menkullarda) teslim
olmazdan evvel satış sahih olur .
îmam'ı Muhammed (R.A.) için muhalefet vardır.
Bir kimse, ölçülen malı Ölçekle satın alırsa, alan kimsenin
onu tekrar ölçünceye kadar yemesi ve satması câİz olmaz ('Ancak alan kimsenin de
ölçüp ondan sonra yemesi ve satması caiz olur).
Ölçekle olan şeylerin
satışında pazarlıktan sonra satıcının alan kimsenin huzurunda ölçmesi kâfidir.
Sahih olan da budur.
(Bu hükümlerde.) tartı ve
adetle satılanlarda ölçekle olanların hükmü gibidir. Ekilenlerin hükmü böyle
değildir.
fMalı satan kimseye), parayı
teslim almazdan evvel para hakkında tasarruf etmesi sahih olur. (Meselâ: Mal
satan kimse, alıcıya bu şeyi satıp henüz parasını teslim almayıp malı alanın
yanındaki parasına mukabil bir elbise, kumaş veya başka bir şeyle alsa sahih
olur). Ve bu satılan mal ortada mevcut iken teslim almadığı paradan bir
miktarını kaldırsa (aşağı düşürse) ve müşterinin aldığı pahadan bir miktar artsa
bu da sahih olur. Mâlin helakinden sonra bu paradan artmak sahih değildir.
Keza satılan malda satıcının
paha ziyade etmesi (eğer alan kimse aynı meclisde kabul ederse) yine sahihtir .
Ve her birinin (satan Ve alanın) bunda müstehak olması taallûk eder. Binâenaleyh
satın alan kim-< se, eğer pahasında ziyadelik yapılırsa malın hepsinde (o
ziyâdelikle beraber malın almışının hepsinde,) kârla ve maliyeti ile satış
yapar (Meselâ: Bir kimse, bir şeyi bin liraya satın alsa, sonra satıcı ile
alıcı yüz lira daha ziyâde olmak üzere ittifak etseler anlaşsalar, bu takdirde
binyüz lira üzerinden kârla veya maliyeti ile satış yaparlar ve eğer yüz lira
düşürmek üzere anlaşırlarsa, bu sefer de dokuzyüz üzerinden kârla satış
yaparlar) Şüf a hakkına sâhib olan kimse de bu iki kısımdan en azı olan kısmı
hakkı olarak alır.
Bir kimse, diğer bir kimseye
«köleni Zeyd'e bin dirheme sat ve ben o binden başka sana şu kadar (Meselâ,
beşyüz) dirhem para tazmin edeceğim» dese, (ve o kimse de köleyi satsa)
kölesini satan kimse Zeyd'den bin dirhem ahr ve ziyâdeyi de ('beşyüz dirhemi
de,) o söyleyen kimseden aîir. Şayet «Köleni Zeyd'e sat diyen kimse», tazmin
edeceği paradan hiç bir şey söylemez ise, (Sâdece köleni Zeyd'e sat, cümlesini
söylerse), bu takdirde Zeyd (köleyi alan) üzerine bin dirhem lâzım olur, diyen
kimseye bir şey lazım olmaz.
Her alacak malûm bir vakitte
te'cil olunsa o alacağın tecili sahih olur.
Meselâ: Bir mal yüz kuruşa
pazarlık olunduktan sonra satıcı «yirmi kuruşunu tenzil ettim» dese o malın
mukabilinde ancak seksen' (80) kuruş alabilir.
Pazarlığın kesinleşmesinden
sonra satıcının satılan malın miktarı ve alıcının konuşulan parayı ziyâde
etmeleri veya satıcının konuşulan paradan tenzili kesip pazarlğın aslına ilhak
olunur. Yâni asıl ve kesin pazarlık güya o ziyâde veya tenzil etmek üzerine
vâki olmuş hükmünde tutulur.
Kesin pazarlıkdan sonra
satıcı satılan malî ziyâde ettiğinde ziyâdenin konuşulan paradan hissesi olur.
Ancak Karzdan olan (ödünç olarak verilen,) alacağın te'cili
sahih olmaz .
Ancak vasiyette vâki olan karzm (ödünç olarak vasiyet edilenin) malûm bir zamana
te'cili sahih olur (Meselâ; hasta bir kimse, ölüm hastalığında falan kimseye
bir sene müddetle bin dirhem ödünç verin, diye vasiyet etse vârislere o kimsenin
malının üçte birinden ödünç vermeleri lâzım olur. tşte bu vasiyette vâki olan
te'cil sahih olur).
Rüzgârın esmesi gibi vakti hiç belli olmayan zamana
alacakları te'cil etmek sahih olmaz (Zira rüzgârın ne zaman eseceği bilinemez.
Te'cil vakti bilinmeyince sonunda kavga ve niza olacağından sahih olmaz). Ekin
biçme ve emsali gibi zamanlan bilgiye yakın olan zamana te'cil etmek sahih
olur.
Ö" (Riba - Fâiz^ İvazdan
Cbir karşılıkdan) hâli olan malın fazlalığıdır. O fazlalık öyle bir fazlalıkdır
ki, bîr malı diğer bir aynı malın karşılığında alıcı ve satıcıdan biri için
şart kılınan şeydir. fŞâyet fazlalık, alan ve satandan birine şart kılınmaz da
dışardan üçüncü bir diğer şalışa şart kılımrsa bu takdirde o fazlalık Riba
olmaz).
Ribânın illeti, miktar ve cinsinin bir olmasıdır.
Binâenaleyh kile ve tartı ile olanı cinsiyle fazla olarak veya veresiye ile
satmak haramdır. Kireç ve Demir gibi yenmiyen şeyler olsa dahi (Yine fazlalıkla
veya veresiye ile satmak hramdir) .
Bu eşyalarda peşin muamele ile müsavi olarak veya bir avuç
buğdayı iki avuç buğdaya, bir yumurtayı 2 yumurtaya ve bir hurmayı iki hurmaya
satmak gibi ölçek ve tartıya gelmeyenleri ziyadelikle satmak helâldir. (Yânİ
faiz değildir)
Eğer iki vasıf (Faizin
haramlığının illeti olan cins ve mikdardan iki vasıf) bulunursa, fazlalıkla (bir
ölçeği iki ölçekle satmak gibi) ve veresiye ile satmak haramdır. Şayet iki
vasıf bulunmazsa, fazlalıkla ve veresiye ile satış helâl olur.
Eğer iki vasıfdan biri bulunursa, fazlalıkla satış helâl
olur, veresiye satış helâl olmaz (Meselâ; bir ölçek buğdayı iki ölçek arpaya,
bir elden diğer bir ele peşin satmak caizdir. Zira iki vasıfdan biri olan Kile -
Miktar mevcuttur. Diğer vasfı olan cins ise yoktur. Bu sebeple de bu satış
helâldir)
Binâenaleyh Hirevî (Bir cins
kumaş) elbiseyi diğer bir Hirevî elbiseye ve bir ölçek buğdayı bir ölçek arpaya
selem (veresiyeli satış) sahih olmaz. (Zira elbisede cinsi ve buğday ile arpada
ölçeği bir olmakla veresiye satış yapmak haram olmuştur).
Dinar ve dirhemin (altın ve
gümüşün) tasarrufunda teslim almak ve tâyin etmek şart kılındı. Bunların
tasarruundan başkasında ancak tâyin şart kılındı (Meselâ; iki kişiden her biri
diğerine bir muayyen buğdayı diğer bir muayyen buğdaya satsalar ve teslim
almazdan evvel birbirlerinden ayrılsalar, bu alış veriş muameleleri caiz olur).
Kile (Ölçek) ile olduğu
cihetle bir şeyde Ribânın (Faizin) haramlığı üzerine nas (Kati delil ve hüküm)
vârid olan şey, dâima kile ile (ölçekle) dir. Buğday, arpa, hurma ve tuz gibi.
(İşte bunlar kıyamete kadar
ölçekle alınır ve satılır)
.
Veya bir şeyde tartı ile olması cihetinden Ribânın (Faizin) haramlığı üzerine
nas (Kesin hüküm) vârid olan şey ki, işte o dâima tartı iledir. Altın ve gümüş
gibi (Yâni bunlar kıyamete kadar tartı Üe alınır ve satılır). Velev ki
(insanların ve memleketin) örfü (Muamele şekli ve alış verişi) buna muhalif
olsun.
Bu zikrolunan altı şeyden
başkası gibi hakkında nas (delil ve kesin hüküm; vârid olmayan şey, Örf (ü âdet
ve memleketin teamül eden alış verişi) üzerine hamlolunur.
Binâenaleyh buğdayı buğdayla
müsavi olarak tartı ile satmak caiz değildir. ("Zira ölçekle olması hakkında
kesin delil vardır). Ve altını altınla müsavi olarak kile ile (ölçekle) satmak
caiz değildir. (Zira bunun da tartı ile satılması hakkında kesin delil vardır j.
Pulun (v« altın, gümüş
olmayan paranın) muayyen bir tanesini muayyen iki pula satmak (İmam'ı Ebû
Yûsuf'a göre) caizdir. İmam'ı Mu-hammed için muhalefet vardır.
Pamuk ipliğinden yapılmış
bezi pamuğa ve eti hayvana satmak caizdir. İmam'ı Muhammed (R.A._)'e göre eti
kendi hayvan cinsiyle satmak caiz değildir. ("Hayvanın cinsi değişik olsa caiz
olur). Ancak o et hayvandaki etten çok olursa (aynı cinsden olan hayvanla
satmak caiz olur).
Unu unla müsavi olarak
ölçekle satmak caiz olur. Unu kavrulmuş unla satmak (İmam'ı Âzam «R.A.»/a göre
asla caiz olmaz. İmâmeyn için muhalefet vardır.
Taze hurmayı taze hurma ile
müsavi olarak satmak caiz olur.
Keza yaş olan veya ıslanmış
olan buğdayı kendi misliyle veya kuru buğday ile satmak caiz olur. Ve ıslanmış
olan hurma ve ıslanmış olan kuru üzümü
müsavi olarak kendi nıisilleriyle satmak caizdir. İmam'ı Muhammed (R.A.) için
muhalefet vardır.
Bir hayvanın etini kendi
cinsinden başka bir hayvanın etiyle fazlalık olduğu halde satmaz caiz olur.
Keza bir hayvanın südünü diğer cins bir hayvanın südüyle satmakta caiz olur.
Camız, öküzle beraber bir
cinsdir. Keza keçi ile koyun da camızla öküz (inek,) gibi bir cinsdir.
(Binâenaleyh bunlardan birinin südünü diğer birinin südüyle fazlalık olduğu
halde satmak caiz değildir). Ve Arab sülâlesinden olmayanı veya Arab sülâlesiyle
karışık olan deve ile sırf Arab sülâlesinden olan deve bir cinsdir.
Üzüm sirkesini, kötü olan
hurma sîrkesİyle.fazlalık olduğu halde satmak câız olur.
Keza, her ne kadar birisi
veresiye olsa da yağını kuyruk yağıyla veya etle ve ekmeği buğdayla veya unla,
veya kavrulmuş unla birinde fazlalık olduğu halde satış yapmak yine caizdir.
Fetva da bununladır.
Rihâ fFâizJ den olan
şeylerin yenisi eskisi ile (fazlalık olduğu halde) satmak caiz değildir. Ancak
müsavi olarak satmak caiz olur. Keza kızarmış taze hurmayı olgunlaşmış hurma ile
(birinde fazlalık olduğu halde) satmak caiz değildir.
Gerek müsavi olsun gerekse
fazlalık olduğu halde olsun, buğdayı unla veya kavrulmuş unla veya kepekle
satmak caiz değildir.
Zeytin dânesinin zeytin yağı
ile ve susam dânesinin susam yağı ile satmak caiz değildir. Tâ ki, üzüm ve
zeytinin sıkılmasından hasıl olan cibre mukabil olması için zeytin yağının
zeytin denesinden ve susam yağının susam dânesinden çok ola (bu takdirde
birbiriyle satışları caiz olur).
(İmam'ı Âzam «R.A.»'a göre)
Ekmek* ne adetle ve ne tartı ile asla ödünç almak (ve vermek) caiz olmaz. (Zira
bir kaç cihetten farklı ve mütefâvittir,). İmam'ı Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre
Çekmeği) tartı ile ödünç almak (ve vermek) caiz olur. Ve fetva da bununladır.
İmam-ı Muhammed (R.A.)'a göre, tartı ile caiz olduğu gibi adetle de caiz olur.
Ağa ile kölesinin arasında Ribâ (Faiz) yoktur. (Zira
kölesinin elindeki malın tamamı ağasına aiddir). Ve Dâri Harbde (kâfirlerin
memleketinde) olan müslüman ile ehli harbin ^kâfirlerini arasında Bibâ (Faiz)
yoktur. (Zira Ehli Harb olan kâfirlerin malı kâfirlerin memleketinde müslüman
için mubahdır. Binâenaleyh mülteci ve orada bulunan müslüman kimse, o
kâfirlerin mallarını çeşitli sebeb ve hileli bir yol ile alması mubahdır. Bu
sebeple de Ribâ - Faiz haram olmaz, orada onların arasında faiz diye bir şey
yoktur)
Davacının dâvasına şâhid
dikmesi, başkalarına sirayet eden (tecâvüz feden) bir delildir. İkrar ise, kendi
nefsinde kalan (ve karar eden) bir delildir.
İnsanın dâva zamanındaki sözlerinde meydana gelen tenakuz
fbir-birine zıd olan sözler) mülkiyet dâvasına mâni olur (meselâ, bir kimse,
başka birinin üzerinde olan şu kadar hakkım vardır, diye dâva etse, dâva olunan
kimse de inkâr etse, davalı dâvam alacak ve borç cihetinden değil, ortaklık
cihetiyle verdim, diye dâva etse, dâvası dinlenilmez. Zira dâvasında tenakuz
vâki olmuştur). Hürlük, talak ve neseb dâvasında tenakuz mâni değildir .
Binâenaleyh satılan câriye
bir çocuk doğursa ve isbat (ve şahit) le Çocuğa müstehak olunsa, eğer alanın
elinde ise ve hâkim onun olduğuna hüküm verdi ise, doğurduğu çocuk a cariyeye
tâbi olur. Cariyeye verilen hâkim kararı kifayet eder denildi. Eğer câriye
yanında olan kimse, diğer bir kimseye (bu câriye senindir, diyerek) ikrar
ederse, çocuk cariyeye tabi olmaz.
Şayet bir şahıs diğer bir
şahsa «beni satın al, zira ben köleyim» dese, o adam da onu satm alsa, halbuki
okimse de hür olsa fbu halde tenakuz hükmü sabit olur,). Ve eğer satan kimse,
hâzır olsa veya mekânı malûm olsa, Âmir (o beni satm al diyen şahıs) tazmin
etmez. Ancak satan kimse, hâzır olmasa veya mekânı malûm olsa (o beni satın al
diyen kimse) alan kimsenin verdiği, şeyi tazmin eder. Ve satıcı hâzır olduğu
vakit köle onun üzerine bahasiyle rücû eder. ,
Eğer bir şahıs diğer bir
şahsa, «beni rehin al» dese (ve aldıktan sonra hür olduğu meydana çıksa) o
söyleyene asla tazminat yoktur.
Bir kimse, bir evde meçhul
olan bir hak olduğunu iddia etse, bir şey üzerine sulh olunsa ve sonra evin
bâzısına müstehak olunsa, bu takdirde o meçhul hak iddia edip sulh olunan
kimsenin üzerine rücû yoktur,
Eğer evin hepsine müstehak çıkılsa, o aldrği ıvazm hepsini
red eder. Bandan meçhul olanın sulhunun sahihliği anlaşıldı
Eğer evin hepsini dâva etmiş olsa, velev ki bâzısı olsun
müstehak olunan mikdârın hissesini red eder.
Bir kimsenin mülkünü fudûlî olan kimse satmış olsa, onu
feshetmek caizdir .
O kimse için, alan satanın ve akd olunanın baki kalması
şartı ile izin vermesi de caizdir ve malın sahibi evvelkidir. Keza paha meta
(eşya ve emsali) olursa, pahanın baki kalması şartdır .
Eğer o mâlik olan kimse,
fudûlî ("giyâbî olan) kimseden vâki olan satışı feshetmeyip izin verse, o
metâdan olan paha için fudûlî olanın pahası i!e mülkü olur ve üzerine o
satılanın misli ise, misli lâzım olur. Ve eğer olmaz ise, kıymeti lâzım olur.
Eğer paha. araz (meta)
olmazsa, o izin verenin mülkü olur. Ve fudûlî olanın elinde pahası emânet olur.
Ve fudûlî için, mâlik olan kimsenin satmasına izin vermezden evvel feshetme
hakkı vardır.
Kölenin sahibi olan kimse
satışına izin verdiği vakit gasbeden kimseden satıh aldığı kölenin âzâd
olunması için muhalefet vardır ve o gasbeden kimsenin o köleyi satması sahih
değildir.
Eğer o gasbeden kimseden
kölenin müşteri yanında eti kesilse ve mâlik olan gasbedenin satmasına izin
verse, o gasbohman kölenin kesilen elinin ersi (yara için alınan diyet)
müşterinindir (Zira onan satılmasına izin verilmesiyle mülkü gibi olmuştur). Ve
müşterinin aldığı erş (yara işin ahnan diyet) pahanın yarısından fazla olsa, o
yarısından fazla olanı tasaddak eder.
Bir kimse, ağasının gayriden
köleyi satın alsa, (lâkin o köleyi red etmek murâd etmeyip) satan kimsenin
ikrarı üzerine delil (şahid) dikse* yaİHid ağa için bir emir ve irâde olmasa,
müşterinin bu hususda ikâme ettiği delil kabul olunmaz.
Eğer sataş kimse, hâkimin
yanında: ağanın emri olmadan sattığını ikrar etse, müşteri için red etme hakkı
vardır.
Eğer bir kimse, bir fııdulî olan kimseden evi satın alsa ve
o evi kendi evine katsa, bu takdirde o fudûli olan kimseye tazminat yoktur.
traam»ı Muhammed (R.A.) için muhalefet vardır.
O {S«kı»), Müecceli
(veresiyeli malı) Muaccele Ue (Peşm para ile) satmaktır. Selem; Mİktan MUnen ve
Oyi veya kötü oku) sıfatıma zahü mümkün olan seyier de sahih olur. Sıfat ve
miktarıma sebk mümkün olmayan da : selem sahih değildir.
Binâenaleyh (Dinar ve dirhem
olan;) nafaidlerden başka tartı ve itile ile olanlarda selem sahih -okır ve
Yumurta, Ceviz gibi ade4 ve kile olan birbirine adetlikte yakın şeylerde (Selem)
sahih olur.
Keza Pullarda da adet ile
Selem sahih olur. tmam-ı Mnhannned için muhalefet vardır.
Kerpiç, Kiremit ve Tuğla da
Kerpiç'i, Tuğlayı ve Kiremidi kesecek kahp marum olur ve konuşulursa (Pek fazla
farklılık ofanay atağından) selem sahih olur.
Elbise gibi Ölçü ile olan
şeylerde, eğer uzunluğu, eni ve inceliği beyan olunursa, (selem) sahih olur.
Çeşitleri ve tartılan malûm
olan tuzlu balığın selemi sahih olur. Keza taze balık da ancak çıkacağı zamanda
selem sahih olur. Tuzla ve tftze balıkda adet ile selem caiz olmaz.
Hayvanda ve hayvanın (Baş ve tırnakları gibi) etrafında
derilerinde de adet ile selem caiz değildir (Zira bunlarda çeşitlilik olabilir) .
Odun bağlı olduğu halde iken ve taze sebze bağlı iken
selem, caiz olmaz (Zira bunların bağlarında da çeşitlilik olabilir)
Cevherde, boncukta ve taze
ette de (İmam-ı Âzam'a göre) selem caiz değildir. îmameyn, etten bir sıfatı ve
(Kalça, Kaburga emsali gibi) malûm bir yer vasıflandığı vakit selem sahih olur,
dediler.
Miktarı malûm olmayan
muayyen ölçek veya muayyen ölçü Çarşın ve metre) ile Selem caiz olmaz. (Zira
selemin teslimi vaktinde o Ölçek ve ölçü zayi olabilir. Binâenaleyh miktarları
bilinmeyince sonunda niza ve kavga olabilir,).
Muayyen bir köyün Şehir veya
kasabanın taamında veya muayyen bir hurmasında selem caiz olmaz. (Zira bunları
teslim etmeden bunlara bir afat arız olabilir).
Pazarlık zamanından teslim
zamanına kadar baki kalmayan şeyde selem caiz olmaz. (Zira teslim zamanından
evvel belki bir âfet arız olabilir).
Selemin sahih olmasının
şartı; (Dokuz adettir ve şunlardır) :
a) Buğday veya Arpa gibi cinsînin beyan edilmesidir.
b) Yağmur suyu veya Irmak suyu ile sulanan ekin gibi
nev'ini beyandır.
c) İyi veya kötü gibi sıfatını beyân etmektir.
d)
Miktarın beyân edilmesidir ki, tartı veya kile gibi serilme'! kabzetme şekli
olmayanlar gibi.
e) Tebcil
edilen vaktin (kaç gün veya kaç ay olduğu) malûm maşıdır. Selem'i tehir
miktarının en azı asah olan rivayette bir aydır!'
f) Eğer ana
mal (Sermâye), kile veya tartı veya adedi ise, re'sül-malın (ana malın)
miktarının bilinmesidir. (Meselâ; Beş dirhem mi yahut on dirhem mi
olduğu beyan olunmak gibi miktarın bilinmesi lâzımdır).
Binâenaleyh Re'sülmalın iki
cinsi olur. Ve hangi cinsten olduğu ' e-yan edilmeden olan Selem caiz olmaz.
Selem yapılanda (Satılan
malda,), her birinin hissesi beyan olunmadan muhtelif iki çeşit nakd (para) ile
selem caiz olmaz, (Meselâ: Bir ölçek buğday bir ve birkaç dinar ve birkaç dirhem
selem verse ve her birinin tartısı beyan olunmasa, selem sahih olmaz).
g) Eğer yük
ve zahmet olan şey için verecek mekân olursa, verilecek yerin beyân edilmesi
lâzımdır. (Meselâ: Buğday ve Arpa'nm yüklenme ve zahmeti olduğundan verilecek
yerin beyânı gerekir).
İmâmeyne göre re'sülmah (ana
malı ve sermâye,) muayyen olduğu vakitte re'sülmalm miktarının bilinmesi şart
değildir. (Meselâ: Başka bir kimseye «şu dirhemler bir miktar buğday mukabilinde
sana teslim ettim» dese ve o dirhemlerin tartısı bilinmese selem sahih olur). Ve
İınâ-meyn'e göre îfa edilecek ('verilecek) yerin beyan edilmesi de şart
değildir. Selem yapılan malı, pazarlık ettiği yerde îfa ve teslim eder.
Selem yapılan şey'in,
pahasında, ücret ve kısmetinde olan ihtilâf selem yapılandaki ihtilâf gibidir.
Kendisi İçin selem yapılmasında yüklüğü olmayan (Mis, koku ve kâfur gibi) şey'i
selem ile satarsa bütün Ulemanın ittifakı ile sahih rivayette dilediği yerde îfâ
eder.
h) Selem
pazarlığını yapanlar ayrılmazdan evvel Re'sülmah (ana malı, sermâyeyi) teslim
almak Selem'in bâkiliğinde şart koşulmamasıdır.
(Diğer bir şartta, selem
yapılan şey'in tahsiline kadir olmaktır.)
Binâenaleyh, bir kimse peşin
100 dirhemi ve Ödünç olarak yüz dirhemi bir Ölçek buğdaya selem olmak üzere
yapsa, ancak ödünç olanın hİssesindeki bâtıl olur. (Peşin olan yüz dirhem o
nıeclisde teslim olduğu için sahih olur).
Re'sülmal veya teslim
edilecek şey de teslim olmazdan evvel ortaklık veya tevliye ile tasarruf caiz
olmaz (Zira müslemin fih, satın alınan inaldır. Satılan malda ise teslim
alınmazdan evvel tasarruf caiz değildir,).
Satan kimseden ikâle
ettikten (caydıktan) sonra ve teslim almazdan evvel re'sülmal ile kendisine
selem yapılandan bir şey satın alması caiz olmaz. (Meselâ: Bir adam diğer bir
adama bir Ölçek buğday'a on dirhem selem verse sonra o selem ahkâmını ikâle
ettikten sonra, yâni ikâle edip caydıktan sonra selem sahibi olan kimse, o re'sü
İmalı teslim almazdan evvel selem ile selem yapılan şeyden bir şey satın almak
istese caiz değildir).
Eğer kendisine selem yapılan
kimse, bir ölçek buğday satın alsa ve onu teslim almağa selem sahibim emretse,
kendi üzerinde olan borcunu edâ etmek için olduğundan sahih olmaz. Şayet borçlu
olan kimse, kendisine ödünç veren kimsenin olmasına bunu emrederse, sahih olur.
(Meselâ: Bir adam diğer birinden bir ölçek buğday satın alsa, ve ödünç veren
kimseye kendi borcuna mukabil onu al dese, sahih olur).
Keza eğer selem sahibi selem
yapılan kimseye o satın alınan ölçeği teslim almasını ve sonra nefsi için kabul
etmesini emretse, selem sahibi de selem yapan için onu Ölçse sonra kendisi için
Ölçse, sahih olur.
Eğer selem yapılan kimseye o
satın-"alınan ölçeği teslim almasını ve sonra nefsi için kabul etmesini emretse,
selem sahibi de selem yapan için onu ölçse sonra kendisi için Ölçse, sahih olur.
Eğer selem yapılan kimse,
zikrohraan ölçeği selem sahibinin çuvalına selem sahbinin emri ile ölçse, ve
halbuki selem sahibi de gâib olsa, zikrolunan ölçmek selem sahibinin nâmına
kabzetmek olmaz.
Eğer satan kimse, satın alan
kimsenin emriyle müşterinin, çuvalına ölçse, teslim almış olur.
Fakat satan kimse,
kendisinin çuvalına ölçerse, yahut kendi evinin bir tarafına ölçse, yukardaki
meselenin hilafın ad ir.
Eğer satan kimse, borç olan
şey ile bir şey'in aynım sfctm-alan kimsenin çuvalına ölçse, eğer aynı olan şey
ileölçmeğe haşlarsa, kabzetmekten sayılır ve eğer borç olan şeyle başlarsa,
kabzetmekten sayılmaz. (Meselâ: bir kimse, dier bir kimsenin selem pazarlığı
ile bir ölçek huğdayım satın alsa, sonra vaktinin, gelmesiyle satış pazarlığı
suretiyle bir ölçek buğday daha satın alsa, ve satın alan kimse, satana dese ki,
bu iki ölçeği benim çuvalıma koy, eğer bir şeyin aynısı ile başlarsa, İkisi de
kabzedİci olur. Zira kendi emriyle vâki
olmuştur. Ve eğer borç olan şeyle Ölçmedi i başlarsa, İmam-ı Âzam «R.A.» a göre
kabzedici olmaz,).
İmâmeyne göre, aynı olan
şeyin kabzı sahih olur. Binâenaleyh sat alan kimse dilerse ortaklığa râzi olur,
dilerse alış verişi fesheder.
Eğer bir kimse, bir cariyeyi
bir Ölçek buğdaya selem verse ve selem yapılan tarafından teslim alınsa, sonra
caysalar ve sonra câriye red olunmazdan evvel ölse, cayma baki kalır ve o
cariyenin teslim alma günündeki kıymeti (red etmeyene) vâcib olur. Şayet
câriye ölür, sonra caya: larsa, bu cayma sahih olur.
Her iki cihetten de mukayese (Tranpa), höylecedir (Yâni
sahih oluj \ Meselâ: Bir kimse bir cariyeyi bir eşya veya bir köle ile satsa o
satışdd ı sonra birbirleriyle dönüşseler, caysalar ve sonra birisi helak olsa, o
sat baki kalır, ye eğer tranpa ile satışdan sonra ve caymadan evvel Ölse, yh
cayma sahih olur)
Bunların her iki cihetinde
pahası ile satın almak bunun hilâfınadır.
Eğer selem alış verişinde
bulunanların birisi te'cil vaktinin beyânım iddia etse (bir vak'te tecili şart
koşdunı, dese.), yahut eski buğday şart koşuldufunu iddia etse, diğeri de inkâr
etse, (İmara-ı Âzam «R.A.» a göre): Söz, itirazsız (Diyâneten ve kadâen)
iddia eden kimsenindir.
İmâmeyn dediler ki, Eğer
birinci de Ctecilin iddiasında) selem Sahibi ve ikincide de (Buğday'ın
eskiliğinde) selem yapılan olursa, Söz: inkâr edenindir.
Bir san'atkârdan malûm bir
vakitte kendi malından bir şey'in yapılmasını istemek selenidir
(Meselâ: bir kimse, bir Mestçiye bana kendi
mâlinden bu cinsden ve şu şekilde şu kadar pahaya bir mest yap, demesi gibi).
Binâenaleyh şu hâlde ister insanlar arasında mâruf olsun, ister mâruf olmasın,
sıfat ve miktarının zabtı mümkün olan her şeyde selem sahih olur
İbrik, leğen ve mest gibi
halk arasında mâruf olan şeylerde tecil olmadığı halde istisna (Sanatçıdan
yapılmasını talep etmek) sahih olur. O Cİstisnâ), bir alış verişdir, vâde
değildir. Binâenaleyh sanatkar ısmarlanan §ey'i yapmakdan kaçınırsa, yapması
üzerine cebrolunur. San'atkâr-dan talep eden kimse, o şeyden rücû etmesi olmaz.
Satılan şey o satılanın aynı (ve esası) dır, san'atkârin ameli değildir.
Binâenaleyh eğer san'atkâr
olan kimse, başkasının yaptığı şey'i getirse, veya o ustanın pazarlıkdan evvel
yaptığı şey'i getirse, sipariş yapan kimse de alsa, sahilidir.
Fakat san'atkâr.'a siparişde
bulunan kimse, rızası olmadan alması taayyün etmez. (Rızasına bağlıdır,). Şu
halde san'atkârm, yaptıran (Sipariş veren) kimse görmezden evvel satması
sahihdir. Yaptıran kimse
için de, o yapılan şey'i alması ve terk etmesi vardır.
(Yâni ikisi arasında muhayyerdir)
Elbise gibi (çeşitleri çok olup) halk arasında mâruf
olmayan şeylerde sanatkârdan yapılması hususunu selem suretiyle talep etmek
sahih olmaz. ("Meselâ : Bir kimse Çulhacı olan kimseye, dokumacıya yanında olan
iplikden malûm dirheme - liraya bir elbise doku - dik, dese, bu hu-susda
cebrolunmaz. Zira bu şekil İnsanlar arasında câri ve teamül olunan şeylerden
değildir. Fakat bulunduğumuz asırda câri olan şekli insanlar arasında vardır.
Ve malûm şekiller olduğundan caiz olur).
(Av avlaması) tâlim olunsun veya olunmasın köpeğin, tazının
ve diğer yırtıcı hayvanların satışları sahih olur
, Alış verişte Zimmî
(vatandaş olan kâfir), Müslüman gibidir. Ancak şarabda müslüman gibi değildir.
Zira şarab Zimm! hakkında müslümanın hakkındaki sirke gibidir (Yâni Müsîümana
sirke satmak nasıl helâl ve caiz ise, zımmî içinde, şarabı satması caizdir,
Müsîümana hanımlığı ikinci cildde kendine has babında beyân edilmiştir). (Zimmî)
Hınzırda da müslüman gibi değildir. Zira zimmî hakkında hınzır, Müslüman
hakkmda koyun gibidir (Yâni Müsîümana, koyunu alıp satmak nasıl helâl ise,
zimmî olan vatandaş kâfire de Hmzır-ı satmak helâldir).
Bir kimse, kendisinin satın
aldığı cariyeyi yedine almazdan evvel başkasına nikâhlasa, caiz olur. Şayet zevç
o cariyeyi cîma ederse, kabz olmuş olur. Ancak zevç o cariyeyi cîma etmezse,
kabz olmaz.
Bir kimse, bir şey'i satın
alsa ve parasını sayıp teslim etmezden evvel gâib olduğu yeri bilindiği halde
gâib olsa, satan kimsenin alacağına mukabil satılmaz, (Zira alacağını alan
kimseden alması gerekir). Şayet gâib
olduğu yer bilinmez ise, satın alan kimse, aldığı şey'i teslim almadığı halde o
gâib olanın satıldığına şfihld dikse, o satan kimsenin alacağına mukabil
satılmış olur.
Eğer iki müşterinin (satın
alanın) birisi gâib olsa, hazır olan kimse için paranın hepsini vermesi
lâzımdır. Ve satın alınan malı yedine alır ve hapseder, tâ ki o gâib olan kimse,
hazır olup (gelip) kendi hissesini sayıp verinceye kadar.
Eğer bir kimse, bin miskâl
altın ve gümüşle bir şey'i satın) jalsa, o altın ile gümüş yarıyarıyadır (Yâni
beşyüz miskâl altın ve beşyüz miskâl gümüş lâzım olur).
Eğer satın alan kimse,
«altın gümüşden bir ile aldık» derse, bu takdirde altından beşyüz miskâl,
gümüşden de her on dirhem yedi miskâl tartısında beşyüz dirhem lâzım olur.
Bir kimse, bilmediği halde
iyi olan paraya bedel kötü (geçmez) parayı alsa, ve infak etse veya helak olsa,
işte o kendi hissesinde teslim almaktan sayılır.
İmam-i Ebî Yûsuf ÇS..A.)
kötü olanı reddeder ve iyi olanı tahsil eder, dedi.
Eğer (Kuş), bir araziye
yavrulasa veya yumurtlasa, veya geyik yu-yaya dahil olsa işte o alan kimse
içindir fYâııi yavruyu, yumurtayı ve geyiği alan kimsenindir).
Keza kuruması için asılmış
(veya konmuş) tuzağa (faka) bir av geçse, veya eve giren av tutan kimsenindir
(Tuzak sahihinin ve ev sahibinin değildir. Ancak avı tutan tuzağın ve evin
sahibi olursa bu takdirde onundur).
' Dirhem (Para, gümüşi veya
şeker saçılıp elbise üzerine düşse (alan kimsenindir). Eğer elbisenin sahibi o
şeker ve dirhemin düşmesi için ha-zırlamışsa veya kendisi düşen şeyden sonra
tutsa veya (av) eve girdikten sonra kapıyı kapatsa ona sahip olur. Başkasının
almaya hakkı yoktur. fBu üç mes'ele) şunun gibidir ki, eğer bal ansı bîr adamın
arazisinde balını yapsa veya arazinin içinde bir ağaç bitse veyahut o arazide
suyun akması sebebiyle toprak toplansa, bu zikrolunan şeyler ârâzi
sahibinindir.
Bir şey'in şart ile talik
edilmesi sahih olmazsa, fâsid olan şart onü iptal eder. (Fâsid olan şartın ibtal
ettiği şeyler), satmak, icara vermek, kısmet, fuzûli (gıyabi) satışa izin
vermek, talakı rıc'î yapmak, mal ile sulh olmak, borçdan ibra etmek, vekili
azadetmek, îtikâfa girmek, ziraat ortaklığı yapmak, sulama muamelesi yapmak,
ikrar etmek ve vakıf yapmaktır. (Bunlar şartı fâsidle yapıldığı takdirde sahih
olmaz, bâtıl olur).
Keza İmam-i Ebû Yûsuf'a
göre, arada hüküm vermekte de böyledir. (Yâni iki kimse arasında meydana geîen
hâk mes'elelerinde fâsid olan işlerde de hüküm vermek böyledir. Meselâ: iki kişi
diğer bir kimseye eğer falan kimse seferden gelirse aramızdaki bu nıes'elede sen
hükmet dese, bu $art İmam-ı Ebû Yûsuf a göre sahih olmaz ve fetva bunun
üzerinedir, sahih olan da budur), tmam-ı Mulıammed için muhalefet vardır.
Fâsid olan şartın iptal
etmediği şeyler de şunlardır :
ödünç, bağışlamak, sadaka, nikâh, talâk, hulû, âzad etmek,
rehin, vâsi tayin etmek, vasiyet, ortaklık, mudârebe ortaklığı, kâdilik,
amirlik, kefalet, havale, vekâlet, ikâle, bedeli kitabet, ticarette kölenin
izni, çocuğun kendisinden olduğunun iddiası, bilerek öldürülenin kan
bedelinden sulh olmak, yaradan sulh olmak, zimmetdeki hakkın
kararlaştırılması, bir ayıpla satılan şeyin reddinin talik edilmesi, veya
muhayyerlik şartı ile talik edilmesi ve gazinin azlidir. (Yâni bunlar fâsid olan
şartla yapilsalar dahi, yine hüküm câridir. Bunların her birinin mes'eleleri
bahislerinde zikredildi veya zikredilecektir).
O (SARF); parayı para ile
satmaktır, ister fbu paralar Altm'i Altm'a veya gümüş'ü gümüş'e satmak gibi)
Aynı cinsden olsun İster olmasın.
Sarfın alış verişinin sahih olmasının şartı satan ve alan
birbirinden ayrılmazdan evvel peşin almaları şarttır. (Yâni satan sattığının
bedelini alan da aldığını peşin olarak almaları gerekir).
Bir cins olan şey'i kendi
cinsinden başkası ile tahminî olarak veya birinin fazlalığı ile satışı
sahilidir. (Zira bunlar anyı cinsden olmadıkları için faiz olmaz ve alış verişi
sahihtir. Meselâ: Altm'ı gümüş ile veya gümüş'ü altın ile satıştaki fazlalık
gibi şeylerde fazlalıkla ve tahminî olan satışla yapılan alış verişler bu
cümledendir.)
Aynı cinsden olan şeyler'in (Altın'ı altın, gümüş'ü gümüş'e
satmak gibiler de) ancak müsavi olarak satış sahih olur. Velev ki aynı cinsden
olanlar iyiîikde ve kaliblamakda muhtelif olsunlar. (Ancak müsavi olarak
satışları sahih olur. Başka bir suretle satış caiz olmaz)
Binâenaleyh bir cinsi cinsi
ile (Gümüş'ü Gümüş'e satmak gibi) mücâzefeten (tahminî olarak ve miktarı
bilinmeden) satılsa sonra ayrılıj&z-dan evvel müsavi olduğu bilinse, caiz olur.
Teslim almazdan evvel sarfın
bedelinde tasarruf caiz olmaz.
Binâenaleyh bir kimse,
Altın'ı Gümüş ile satsa ve o Gümüş'ü ies-lim almazdan evvel onunla bir elbise
satın alsa, o elbisenin satışı fasit olur.
Eğer bir kimse, bin dirhem'e
müsavi olan bir cariyeyi bin dirhem kıymetmdeki gerdanlığı ile beraber ikibin
dirhemce satın alsa ve bin dirhemini peşin olarak verse, işte o gerdanlığın
parasıdır.
Eğer o câriye'yi, bin
dirhemi peşin, bin dirhemi veresiye ikinin dirheme satın alsa, peşin olan
gerdanlığın parasıdır.
Eğer bir kimse, üzerinde
olan Gümüş'ü elli dirhem olan kılıcı yüz dirheme satın alsa ve 50 dirhemi peşin
verse, işte o (elli dirhem) kılıcın üzerindeki ziynetin hassasıdır. Velev ki
satın alan kimse, onu beyan etmesin veya bu elli dirhem bunların (Yâni ya
ziynetin veya kılıcın) pa-hasıdır desin.
Eğer satanla alan alış veriş
muamelesini yaptıkdan sonra teslim almadan ayrılsalar, Eğer zarar vermeden
kılıç'in üzerindeki gümüş zîneti ayırmak mümkün olursa, sâde kılıçda alış veriş
sahih olur. Kıhç'dan başkasında sahih olmaz.
Eğer bir kimse Gümüşden bir
çanağı satsa ve parasının bâzısını alsa ve sonra ayrılslar, âhş veriş ancak
teslim aldığında sahih olur. Gümüş, Çanak (Kap) aralarında müşterektir, (Zira
çanağın parasının bâzısı alınmamıştır).
Ve eğer o satılan çanağın
bâzısına nıüstehak olunsa, (hak sahibi çıksa),, satın alan kimse bakî kalan
hissesi ile satın alır veya reddeder, (Meselâ: Çanağı bin dirheme satın alsa ve
yarısına müstehak olunsa; hak sahibi çıksa, o baki kalan yarısını isterse, 500
dirhem'e alır, isterse reddeder. Zira böyle çanakda ortaklık ayıptır).
Eğer bir kimse, bir külçe
altını satın alsa, ve onun bâzısına da müstehak olunsa, muhayyersiz olarak baki
kalanı hİssesiyle alır.
İki dirhem ile bir Dinar'ı,
iki Dinar ile bir Dîrhem'e satmak sahih olur.
Bir ölçek buğday ile bir
ölçek buğday'ı iki ölçek buğday ve iki Ölçek arpa'ya satmak sahih olur.
Onbir dirhera'i on dirheme
ve bir dinara satmak sahihtir. Karışık değil hir dirhem ile karışık iki dirhem'i
karışık olmayan iki dirhem'e ve karışık bir dirhem'e satmak sahihdir.
Bir Dinar'ı (Altın'ı)
üzerinde olan on dirhem'e veya mutlak on dirhem'e satmak sahih olur, eğer
Dinar'ı verirse (Meseüâ: bir adamın diğer bir adama on dirhem borcu olsa ve o on
dirhemi bir Dinar'a satsa, yahut üzerinde
dirhem olan kimse, bir Dinarı kendiborçlusuna on dirheme satsa sahih olur).
Borçlu ve alacaklı olanlar,
on dirhemi on dirheme takas'yaparlar (Meselâ: Zeyd'in Amr'de on dirhem alacağı
olsa, Amr de Zeyd'e on dirheme bir Dinarı satsa, bu şekilde her birinin
değerinde on dirhemi olur. İşte bunları birbiriyle takas etmeleri;
karşılaştırarak satmaları sahih olur.)
Herhangi bir şey de Gümüş
gâüb olursa, o hükmen gümüş'dür, eğer altın galip olursa, hükmen Altın'dir.
Binâenaleyh (Ekserisi Gümüş olup, Gümüş hükmünde ve
ekserisi Altın olup Altın hükmünde olan) hâlis şey'i (Altın ve Gümüş'ü) satmak
caiz olmaz ve (bu hâlis olanların) Bâzısını bâzısı ile satmakta sahih olmaz.
Ancak tartı ile müsavi olarak satmak caiz olur.
Ve (o karışık
ve karışıklığı fazla /olan altın
ve Gümüş'ü) ödünç almak (ve vermek) te caiz olmaz. Ancak tartı ile caiz olur
Altın ve Gümüş'e karışan şey
gâiip olursa, işte o ticâret eşyası hükmündedir. Binâenaleyh buna karışanı çok
olan Altın veya Gümüş'ü hâlis olan şey de (Altın veya Gümüşle satmak) kılıcın
zîneti olan (Altın veya Gümüş) hükmü üzerinedir.
Karışanı galip olan Altın ve
Gümüş'ün aynı meclisde teslim olmak şartı Üe kendi cinsiyle fazlalık olduğu
halde satmak caizdir.
Karışanı galip olanı tartı
veya adet veya her ikisi olduğu halde râiç olan dirhemlerle satış yapmak ve
ödünç vermek sahih olur ve o karışanı galip olan şey geçerli olması zamanın para
olmaklığa tâyin ile mutaayyin olmaz.
Eğer o karışanı galip olan
altın ve gümüş'Ie bir şey satın alsa, o da geçersiz olsa, alış veriş bâtıl olur.
İmâmeyn, alış veriş bâtıl olmaz dediler, tmâm-ı Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre alış
veriş günündeki olan kıymeti vâcib olur. İmam-ı Muhammed (R.A.)'e göre geçersiz
olduğu günlerin son gününde muamele yapdıkları şey de vâcib olur.
Karışmış olan herhangi bir
şey (Para ve gümüş) geçerli olmazsa tayin edilen ile teayyün eder.
Gümüş ve altınla karışmış
olan şey müsavi olursa, satış muamelesinde ve ödünç alıp vermede karışmış olan
şey'in mağlûp oîam gibidir. (Yâni bunda da ancak tartı ile caiz olur). Keza
tasarrufda da karışanın mağlûp olanı gibidir. Galip olanı gibi de denildi.
Onunla olması taayyün etmez
ise de, râiç olan (geçerli olan) pullar ile alış veriş caiz olur. Şayet bu
pullar (paralar) geçersiz olursa, bu takdirde karışık olandaki şey'in
geçersizliğindeki ihtilâf gibi, ihtilâf vardır.
Eğer o pullar ödünç aldıktan
sonra râiç olmazsa (geçersizledir ise), bu takdirde İmam-ı Âzam (R.A.)'a göre, o
pulların mislini reddeder. (Zira Ödünç olan şey ariyet gibidir).
İmam-ı Ebû Yûsuf .(R.A.)'a
göre, ödünç alınan gündeki kıymetidir. İmam-ı Muhammed (R.AJ'e göre, geçersiz
olduğu günün kıymeti lâzım olur.
Taayyün etmediği müddetçe,
geçersiz olan pullarla (paralarla) alış veriş caiz olmaz.
Bir kimse, dirhemden
pulların yarısı ile veya dirhemin altıda biri ile veya kırat pulları ile bir şey
satın alsa, alış veriş caiz olur ve o satın alan kimseye o pullardan dirhemin
yarısı veya altıda biri veya kîrat ile satılan şey vardır.
Bir kimse, bir sarrafa bir
dirhem verse, ve bunun yarısına pullar ve diğer yarısına bir dâne eksik diğer
yarıdan ver dese, hepsinde alış veriş fâsid olur. (Zira bunun mânası, bir
yarısına pullan ver, diğer yarısına bir dânesine eksik dirhemler ver, demektir
ki bu şekildeki satış; Gü-, müş'e fazlalıkla satmış olur. Bu ise ribâ'dır.)
İmâmeyn'e göre, pulların
satışında sahih olur. (Diğer yarısında sahih olmaz).
Eğer «— bana ver» sözünü tekrar ederse, bütün İmamların
ittifakiJ ile pullar da sahih olur ve eğer «Bana bu dirhem'e pulların
dirheminin! yarısını ve bir tanesi müstesna bir yarı daha ver» dese, hepsinde
sahih olur. Ancak bir tane müstesna ile olan yarısı kendi misli ile vâki olur.
Ve pulların dirhemi ile olan da bütün imamların ittifakı İle baki kalanın1
mukâbilindedir.
O (Kefalet); istenilen
şey'de nefis, mal ve teslimde bir zimmeti diğer bir zimmete zammetmek
(zincirleme bağlamak; tır. Kefalet borç'da (yâ-ni borcun aslında) değildir, asah
olan da budur.
(Kefalet), ancak teberru etmeye
(bağışlamaya) mâlik olan (âH baliğ) kimseden sahih olur. Aksi
takdirde sahih olmaz
O (Kefalet;, iki
kısımdır.
a) Birisi
nefse kefalettir. fYâni bir kimsenin nefsine ve şakefil olmaktır.
Meselâ: bir adamı bir yere getirmeye ve emsali
olan yerlerde onun şahsına kefil olmak bu kısımdandır)
b) Diğer
birisi de Mal'a kefil olmaktır. (Meselâ: Bir kimsenin diğer 1>ir kimseye
borcu olduğunda onun borcunu ödeyecek şahsiyetlerden olduğuna, şayet ödemediği,
veya ödeyemediği takdirde o borcun edasını üzerine alarak kefil olmak gibi
haller bu kısımdandır)
Binâenaleyh, kefaletin
birinci kısmı «falan kimsenin nefsine veya boynuna kefil oldu» demesi ile
kesinleşir. Veya «bunların gibi bedenden tâbir olunan (Ruh, Ceset ve Baş gibi)
şeyler'e veya bedenin onda biri ve yarısı gibi bedenin cüz'üne şâmil olan
şeyler'e kefil oldum» demesiyle de (kefillik) kesinleşir.
Ve yine (Kefalet), «O şey'i
ben tazmin eder veya o benim üzerime veya bana, veya ben kefilim, veya onu ben
kabullendim» demesiyle kesinleşir (ve sahih olur).
«Ben bu adamın (borçlunun,)
bilgisini tazmin (ve temin) ederim» demesiyle (Kefalet) kesinleşmiş (ve sahih)
olmaz. (Zira bu söz bilgiye iltizam edilmiştir. İstenilen şey'e delâlet etmez).
Bir kimsenin, diğer bir
kimsedeki alacağına iki ve daha çok kefil olması sahih olur.
Kendisi için kefil olunan
(alacaklı) kimse, istediği vakit borç olan şey'in (malın) huzura getirilmesi
vâcib olur. Şayet kefil olan kimse, o kefil olunan malı huzura getirmezse o
kefil olan kimse hapsolunur.
Eğer kefil olan kimse, o
kefil olduğu şeyin teslimi zamanını tayin ederse, kefil olunan "(alacaklı.) adam
İstediği vakit, o kefile onu aynı vakitte yetiştirmesi lâzımdır. Şayet tâyin
edilen vakit gelmezden evvel kefil olan kimse, o kefil olduğu malı teslim
ederse, (maksad hâsıl olduğu için) kefil kefaletten berî olur (kurtulur).
Eğer kefil olunan şey (kefil
olunan adam veya mal), gâib olur ve gâib olduğu mekânda bilinirse, Hâkim, Kefil
olan kimsenin gidip, geri geleceği müddet
mîkdarı mühlet verir. Şayet o müddet geçer ve o kefil olan kimse de kefil olduğu
şey'i huzura getirmezse, Hâkim o kefili hapseder.
Ve eğer kefil olunan şey
(adam ve mal), gâib olur ve gâib olduğu mekân da bilinmezse, kefil olan kimseden
kefil olunanı huzura getirmesi talep olunmaz..
Velev kî köle olsun kefilin
(ve kefil olunanın ve malın) ölümü ile, kefalet bâtıl olur. Fakat kendisi için
kefil olunan ("alacaklı) kimsenin ölmesiyle kefalet bâtıl olmaz. Belki o
kendisi için kefil olunan (alacaklı) kimsenin vârisi veya vârisi kefilden talep
eder.
Kendisi için kefil olunan
(alacaklı) kimsenin husûmet edebileceği bir yerde kefil olan kimse, kefil olduğu
şey'i teslim ettiği zaman beri olur. (Kefillikden kurtulur) ve kefilin vekilinin
ve elçisinin teslimi ile de kefil kefaletten beri olur. Kefil olunan (borçlunun)
kendi nefsini kefilin kefaletinden için teslim etmesi ile de kefil berî olur.
(Meselâ: Kefil yapılan bir adam olsa, ve kendini -alacaklıya- teslim etse, ona
kefil olan kimse, kefaletten kurtulur. Zira maksad teslim etmekti. O ise hâsıl
olmuştur) .
Eğer kefil olan kimse, kefil
olunan şey'i Hâkimin Meclisinde teslim etmeyi şart koşsa, sonra onu sevk etmede
teslim etse fakihîer (Alimler) dediler ki, bu kimse kefil olduğu şey'den berî
olur. ("Kurtulmuş olur). Zamanımızda muhtar olan, o kefilin berî olmamasıdır.
Eğer o kefil olan kimse,
kefil olduğu şeyi diğer bir Mısır'da (şehir ve vilâyette) teslim ederse,
İmâmeyn'e göre, o kefil berî olmaz. İmam-ı Âznnı (R.A.)'a göre, beri olur.
Eğer kefil olan kimse,
(kefil olduğu şey'i) geniş sahrada veya (hâkimi bulunmayan) bir köyde teslim
etse, kefillikten berî olmaz.
Binâenaleyh bir kimse, diğer
bir kimsenin nefsine şu şartla kefil olsa, o kefil olunan borçlu yarın kefil
olunan şey'i ödemezse, «onun üzerinde olan şey'i
(borcu) tazmin ederim» (dese), bu
takdirde yarınki
gün o borcunu ödemez ise kefil olan kimseye onun üzerindeki
şey'i cu) ödemesi lâzım olur
Eğer kefil olunan borçlu ödemeden ölürse, yine kefil olan
kimse malı tazmin eder. Ve nefsine kefillikden de berî olmaz
Eğer bir kimse, diğer bir
kimse üzerinde yüz dinar (yüzaltm) Iıakijd (alacağı) olduğunu dâva etse, ister o
altının (iyi, kötü ve başka şekilleri olup olmadığını,) beyan etsin ister beyan
etmesin, sonra bir adam, o dâva olunana kefil olsa, ve «eğer yarın borcunu
ödemezse, o yüzden Dinar benim üzerime» (dese) ve kefil olunan da borcu olan
yüz dinar'i ödemezsöi o kefile yüz
dinar, ödemesi lâzımdır. İmanı-ı Muhamraed fR.A.)
için muhalefet vardır.
Had ve kısas lâzım olan
kimsenin nefsine (îraam'ı Azam «R.A.n a göre), kefil olması için kefaletini
vermekliği üzere cebrolunmaz. Şayet kendi nefsini cömertlikle kefil ederse,
sahih olur.
tmâmeyn, iftira haddinde
kisasda kefil olması üzere cehrolunur, dediler.
Fâsid ve âdil oldukları
bilinmeyen ve halleri kapalı iki kişi, had ve kısas hakkında şahitlik etseler, o
şahitlik yapılan suçlu hapsolunur.
Keza onun üzerine adalet
sahibi bir kişi şahitlik etse, (tmam-ı Âzam «R.A.» a göre) yine hapsolunur. Bir
rivayette tmâmeyn için muhalefet vardır.
Haraca; Rehin ve kefalet
sahih olur. (Meselâ : Bir kimse üzerinde olan haraca kefil verse,- yahud rehin
koysa, sahih olur. Zira haraç iste-? nen alacaklardandır, ve temin etmesi mümkün
olan şeylerdendir).
Salıİh olan mal borcu olduğu
vakitte velev ki meçhul olsun, maTa kefil olmak sahih oîur. (Mal'a kefil olmak
şöyledir:) «bunun üzerinde olan bindirheme yahut onda olan şey'e yahut bu alış
veris.de sana yetişecek olan şeye kefil oldum» (demesiyle kefalet sahih olur).
Keza eğer bir kimse,
kefaleti münâsib bir şartla talik etse, hakkın vücubu şartı gibi ki» «falan ile
alış veriş edersen, benim üzerimedir, yahut falan, senin neyini gasbederse,
benim üzerimedir, yahut benim için onun üzerine lâzım olan şey benim üzerimedir
veyahut satın aldığın şey'e müstehâk çıkılsa benim üzerimedir» demesi gibi
(şeylerle kefalet sahih olar.)
Ve kefil ohınan Zevd
gelirse, misilli istifade etmek mümkün olan şart gibi fşartlara talik
edildiğinde kefalet sahih olur).
Ve eğer kefil olunan
(borçlu) memleketten gâib olursa, misilli istifâde etmek nıüteazzir (güç) olan
şart gibi (şartla talik edilen kefalette sahih olur).
Eğer bir kimse, kefalet
şartını yelin esmesi ve yağmurun gelmesi gibi mücerred (ve zamanı meçhul) olan
şarta talik ederse, talik bâtıl oı ur, kefftlet sahih olur.
,
Keza bu iki şartın birini
(meselâ: Sâdece rüzgârın esmesine veya yağmurun yağmasına) vakit olarak tayin
ederse, (zaman meçhul olduğu için) yine şart bâtıl olur. Fakat kefalet sahih
olur ve derhal mal vâcib olur. Ve talip olan alacaklı, alacağını, asıl ve
kefilden dilediğinden ister. Ancak kefil olan kimse, kefalet zamanında o asılın
berî olmasını şart koşarsa, bu takdirde fasıl olandan talep olunmaz) vekile
havale edilmiş olur. Nitekim havale, borçlunun berî olmaması şartı ile kefalet
olduğu Eğer o alacaklı olan kimse, asıl veya kefil olanların birbirinden
isterse, o alacaklı için diğerinden isteme hakkı vardır.
;
Eğer bir kimse, diğer bir
kimsenin üzerinde olan şey*e kefil olsa, hâk sahibi olan kimsede o kefil olunan
borçlunun Bin dirhe m borcu olduğuna şahid getirse, o kefil olan kimseye bin
dirhemi vermesi lâzım olur. Ve eğer şahit getirmezse, kefilin ikrar ettiği şey,
yeminiyle tasdik olunur. Ve asıl olan kimsenin kefilin ikrar ettiği şeyden
ziyâde ikrar etse, o ziyâde olunan şey, ikrar eden asıl üzerine lâzım olur.
(Zira başkasının üzerine ikrar edilen şey, o başkasına sirayet etmez. Ancak
ikrar eden kimsenin üzerine lazım olur).
Eğer bir kimse, diğer bir
kimseye (bana kefil ol diye,) emir vermeden kefil olsa, üzerine lâzım geleni
edâ etse, o kimse kefil olduğu kimse için edâ ettiği şeyle rücû edemez. (Zira
emri olmadığı için teberru olur). Şayet kefil olunan borçlu kimse, kefil olanın
kefilliğine (Öğrendikten sonra) rıza gösterirse de (yine rücû edemez).
Asıl olan kimsenin borcunu
edâ etmesiyle kefil olan kimse kefili olduğu şey'den berî olur (kefaletten kurtulur).
Eğer alacaklı olan talip,
borçlu olan aslı borcundan ibra eder veya ona borcunun edâ vaktinden tehir
ederse, kefil de berî olur ve ondan da tehir olunur.
;
Eğer alacaklı talip olan
kimse, kefili ibra eder veya ondan ödenecek korca tehir ederse, asıl olan kimse
ibra olunmuş olmaz ve ondan tehirde olunmaz.
Eğer bir kimse, peşin
ödenecek borcu bir vakte tecil ederek kefil •Isa, asılın üzerinden de tecil
olunur.
Eğer kefil olan kimse-
(alacaklı ile) bin dirhem alacağı hakkından ü dirhem üzerine sulh
olsa, asıl ile kefil berî olarak (kurtulmuş olurlar,). Eğer kefil olan kimse,
(alacaklı ile) bin dirhem alacağı hakkından
başka cins bir şeyle sulh olsa, o kefil o bin
dirhemi almak üzere asıla rücû eder.
Eğer kefil olan kimse,
kefillik îcabeden şeyden sulh olsa, kefaletten berî olur (kurtulmuş olur), asıl
olan kimse beri olmaz.
Eğer alacaklı talip olan
kimse, kefiFe emriyle «seni maldan berî ettim, yâni benim tarafımdan sende olan
malımdan berî oldun» (dese), kefil olan kimse asıla rücû eder.
Keza, İmam-ı Ebû Yûsuf
(R.A.)'a göre «sen berî oldun» dese, yine kefil asıla rücû eder. İmam-ı1
Muhammed ÇR.A.) için muhalefet vardır.
Alacaklı olan kimsenin kefil
olan kimseye, «seni ibra ettim» demesinde ise, kefil asü'a rücû edemez (zira,
ibra kelimesiyle söylenen etimle alacaktan tamamen kurtardığını beyan eder).
Eğer talip olan alacaklı
kimse hazır olsa, bütün suret (ve şekil) lerin hepsinde onun beyânına rücû
olunur.
Kefaletten berî olmak
şartına talik etmek diğer birliklerde olduğu gibi sahih olmaz. Muhtar olan ise,
sahih olmasıdır. (Meselâ: talip olan alacaklı kimse, kefil olan kimseye «yarın
geldiği vakit seni kefillikten berî ettim» dese, bâzılarına göre sahih değildir.
Ama muhtar olan kavil üzere ise, talik sahih olur).
Kısas ve hadler gibi
kefilden temin etmek müteazzir (güç olan şeyle) kefalet caiz değildir.
Ve başkası ile zam edilmiş
(bitiştirilmiş,) olan ayan (eşyalar) la kefalet caiz olmaz. Teslim almazdan
evvel satılan bir şey'i ve rehin verilmiş olan şey'i de teslim almadan evvel
satılana kefil olmak gibi (bunlarda da) kefalet sahih olmaz.
Bedeli kitabet gibi sahih
olmayan borçla kefalet sahih olmaz. İster o kefil hür kimse olsun, ister köle
olsun.
Keza bir kölenin çalışarak
Ödemesi lâzım gelen şey'in bedeli ile de İmam-ı Âzam (R.A.)'a göre, kefalet
sahih olmaz.
Muayyen bir hayvanı getirmek
üzere veya bir muayyen kölenin hizmetine kefil olmakla da sahih olmaz. Fakat
muayyen olmayan hayvanın getirilmesine ve kölenin hizmetine kefalet sahih olur.
Müflis olan Ölünün borcuna
kefalet sahih olmaz. (Zira ölünün borcu kendi zimmetine taallûk eder. Dünyada
ödemediği takdirde ahirette ondan o hak talep olunur). Bu mes'elede İmameyn
için muhalefet vardır.
Alacaklı olan talip kimse,
Meclisde kefaleti kabul etmeden kefillik sahih olmaz. İmam-ı Ebû Yûsuf (R.A.);
talip olan alacajklı kimsenin gâibliği halinde kefil olduğu vakit, ona haber
yetiştirdiğinde icazet verirse (rıza gösterirse,), kefalet caiz olur, dedi;
Binâenaleyh bir hasta vârisi
için «üzerimde olan borca benden kefil ol» dese, ve bu vâris alacaklıların
gâibliği hâlinde iken kefil olsa, bütün imamların ittifakı ile kefalet caiz
olur.
Eğer o hasta, kefilliği
vârisinden başkasına bu kefaleti söyle, (yâni hasta olan kimse, yabancı bir
kimseye, üzerimde olan mala kefil ol, dese) meşâyih bunda ihtilâf etti.
Bizatihi kendi nefsi ile
ilgili olan şeylerle meselâ: satmahnacak şey, paha tâyin edilerek kabzedilmiş,
gasbolunmuş ve fâsid olan alış verişle satılmışlarda kefalet caiz olur (yâni bir
kimse bir şey satm almak üzere itirazsız alsa ve bir adam da ona kefil olsa.
kefaleti sahih olur. Eğer o mevcut ise aynısı teslim olunur. Eğer helak
olunursa, kıymetini tazmin eder).
Satılan malı, alana ve rehin yapılmışı, rehin yapılana ve
rilmişi icara tutana teslim etmeye kefil olmakta caizdir.
Eğer borçlu olan asıl,
borcunu kefile verse, kefil alacaklı olan talibe vermezden evvel asıl onu
(verdiğini) gerisin geri almaz. CZirâ o malın hakkı teslim olan kefile taallûk
etmiştir).
Kefil, teslim aldığı şeyle
bir kâr elde etse, o kâr kefilin hakkıdır ve o kârı tasadduk da etmez. (Zira
teslim alması ile mülkü olmuştur,). Fakat kefilin, bu kâr ettiği şey'i matlûba
(yâni asıla) reddetmesi daha sevimlidir, eğer kefil'e verilen şey buğday gibi
tâyin edilmiş bir şey olursa, İmâmeyn için muhalefet vardır.
Eğer asıl olan kimse,
kefil'e kendine (asıla) veresiye ve pahası fazlalık ile bir elbise ile almasını
emretse, kefil de onu işlese (yâni elbiseyi fazla paha ve veresiye île alsa),
elbise kefil için ve kâr da onun (kefilin) üzerinedir, (Meselâ: asıl olan kimse,
kendi kefiline bana bir elbise satı-nal ve satanın senden kâr edip senin
yaptığın zarar ve ziyan benim üzerime olsun, dese kefil de bir tâcir'e
gelipbirelbıse yahut bir araz - kumaş ve eşya talep etse. tacir olan kimse de
kâr talep edip ribâ'dan - faizden korksa, geri on dirhem değer elbiseyi veresiye
ile 15 dirhem'e satsa, onu satmalan onu pazarda on dirheme satsa, ve kendi
üzerine satıcı için onbeş dirhem edâ etmek vâcib olur. Bu taktirde, elbise
kefilindir. Ve o satıcının kazandığı beş dirhem yine kefil üzerinedir. Bu
şekildeki muameleye «Bey'i iyne» ismi verilir. Daha geniş malûmat yukarıdaki
bahislerde - Meselâ, sarf bahsinde ve diğer bahislerde izah edilmiştir.).
Bir kimse, diğer bir kimseye
borçlusunun üzerine takarrür eden şey'e kefil olsa, yahut onun borçlusunun
üzerine kendine Ödenmiş hakka kefil olsa, sonra borçlu olan kîmse, gâib olsa,
gâib olduklarından sonra talip
olan kimse de kefilin
üzerine şahit getirse ki, gâib olan borçlu üzerinde bin dirhemi vardır, işte o
talibin getirdiği delil ve diktiği şahit kabul olunmaz.
Eğer talip olan kimse, o gâib olan Zeyd'in üzerinde bin
dirhemi olduğuna şahit dikse ve bu kimse kendi emri ile onun kefilidir, diye
dâva etse, (Zikrolunan bin dirhem) ikisinin (yâni asıl ile kefil'in) üzerine
hükmolunur. Ve eğer tâlib olan (alacaklı) kimse, o gâib olan kimsenin üzerine
emirşiz kefil oldu ise, bu takdirde yalnız kefil üzerine hükmolunur .
Pahanın ulaştırma tazminatı,
satış zamanında müşteri için teslim etmektir ki, o tazminattan sonra satılan
şey'in tazmin dâvasını iptal eder.
Keza eğer falan kimse
yazılan mülkünü sattı veya kafi bir' muamele ise sattı diye yazılmak üzere
temessük edilerek mühürlenir ve böyle olduğuna şahit şahadetini yazarsa, yine
dâva bâtıl olur. Fakat bir kimse, şehâdetini alış verişi kesinleştirenlerin
ikrarları üzere yazsa, yu-karıki mes'elenin muhalifidir.
Bir şey'in satışına vekil
olan kimsenin, müvekkil için o satılanın parasını tazmin etmesi
(Mes'elesiJ bâtıldır.
Keza şirketi müdârebe ile
ortak olan kimse, mal sahibi için parayı tazmin etme (mes'ele) si bâtıldır.
Ve iki ortakdan birisinin
bir pazarlıkda sattığı şey'in parasından ortağının hissesini tazmin etmesi bâtıl
olur. CMeselâ: İki kişi bir kişiye bir pazarlık ile bir köle sat salar,
ikisinden birisi kendi ortağına parasından hissesini tazmin etmesi bâtıl olur.
Zira bu pazarlıkla olduğu için para ikisinin arasında müşterek olur. Ve ikisinin
biri diğerinin hissesini tazmin etmesi arasında müşterek olur. Ve ikisinin biri
diğerinin hissesini tazmin etmesi sahih olaydı kendi tazmin etmesi lâzım olurdu,
bu ise bâtıl ve manasızdır).
Şayet satış iki pazarlıkla
olursa, tazminat sahih olur, (Zira bu şekildeki satışda ortaklık olmaz).
Müstehak çıkılarak elde
edilenin, haraç ve kısmetin tazminatı sahih olur.
,
Keza müslümanlara hak
tarafından inenlerin tazminatı da sahihtir. (Bu inen) İster ırmak kazmak ve
bekçi ücreti gibi hak olan şey olsun, ister su havuzları gibi haksızlıkla olan
şeylerde olsun.
Ahdin (Verilen sözünj
tazmini bâtıldır. (Meselâ: Bir adam, diğer bir adamdan bir köle satın alsa, bir
adam da bunun ahdini - sözünü tazmin etse bâtıl olur. Zira ahdin mânası
muhteliftir).
Keza halâsın (bir şeyden
kurtarmanın), tazminatı da (İmam-ı Âzam «R.A.»a göre) bâtıldır. Imâmeyn için
muhalefet vardır.
Eğer kefil olan kimse, «Ben
bir ay'a kadar tazmine kefil oldum» dese, talip olan kimse de «belki hâlâ
tazminata kefil oldun» dese, söz kefil içindir. İkrarda ise, söz ikrar olunan
kimse içindir. (Meselâ: bir kimse, diğer bir kimsenin bende bir ay'a kadar yüz
dirhem hakirin vardır, diye ikrar etse, ikrar olunan alacaklı kimse, yüz
dirhemi olduğunu tasdik edip tecil edilen vakti inkâr etse, söz ikrar olunan
alacaklınındır. Yâni alacaklının tedbirsiz hemen alma hakkı vardır).
Satılan şey'e müstehak çıkıldığı zuhur etse, satıcıya
satılan malın pahası, ödenmedikçe, kendisine tazmin etmesi gereken kimsenin
tutulması olmaz.
İkisi üzerinde borç olan kimselerin, her biri diğer
arkadaşına kefil olsa; ikisinden birisi edâ edip ödediği şey'i almak üzere
diğerine müracaat etmez. Ancak edâ eden borcun yarısından fazlasını ederse (bu
takdirde o ziyâdeyi almaya rücû eder. Zira iki kişinin her biri üzerinde olan
borcun yarısını edâ etmede asıldır,).
Eğer iki kişi. birkişinin
üzerinde olan mal'a kefil olsalar, ve bu iki kişinin her biri kendi arkadaşının
üzerinde olan bütün mal'a kefil olsa, bu takdirde ikisinden birisi şu edâ ettiği
şey'in yansı ile arkadaşının üzerine rücû eder. Veya edâ ettiğinin yarısı ile o
aslın üzerine rücu eder, eğer asim emri ile kefil oldu ise (zira ikisinin de
üzerinde olan şeyde beraberdirler ve Ödedikleri şey umumî olarak ikisinin
üzerinedir).
Eğer talip olan alacaklı
kimse, iki kefilin birini İbra etse (kefaletten kurtarsa,) talip için
malın tamamı ile diğer kefili tutması vardır.
Eğer şirketi müfâveza ile
ortak olan kimseler, o şirketi müfâvezayı feshetseler, alacak sahibi için
alacağının tamamını iki ortakdan dilediğinden alma hakkı vardır.
İki ortakdan biri edâ ettiği
şey (borç), yarısının üzerine ziyâde olmadığı vâkît, edâ ettiği şey için
diğer ortağına müracaat etmez.
İki köle bîr pazarlık ile
bedeli kitabete ağa ile anlaşsalar, ve o iki kölenin her birisi diğer arkadaşına
kefil olsa (Iar), her biri bedeli kitabet malından verdiği şey'in yarısı ile
diğerinin üzerine rücû eder.
Eğer o iki kölenin efendisi
olan kimse, bedeli kitabete kesilen kölenin .-biçim kitabet malını edâ etmezden
evvel âzad etse, sahih olur ve efendi için diğerinin hissesini bizzat
kendisinden veya kefalet cihetiyle âzad olunan kimseden alma hakkı vardır ve
âmel olunan kimse ancak, edâ ettiği şey'i sahibinden almak üzere müracaat eder.
Eğer bir kölenin üzerinde
başkasının malı olsa, o köleye edâ etmesi vâcib olmaz. Ancak fizad olunduktan sonra edası vâcib
olur, (zira, köleliği hâlinde iken mâlik olduğu malın tamamı efendisinindirj.
Binâenaleyh derhal kefil olmak lâzım olur.
Eğer kefil olmayan kimse,
kölenin üzerinde olan malı edâ etse» onunla kölenin üzerine rücû etmez. Ancak
âzad olunduktan sonra rücû eder.
Eğer bir kimse, bir kölenin
boynunun kendinde olduğuna dâva etse, o boynu dâva olunan köleye diğer birisi
k&il olsa, bu köle kefaletten sonra ölse ondan sonra davacı olan kimse kölenin
kendisinin olduğuna dâir delil dikse, o köleye kefil olan kimse, onun üzerine
(alacaklıya) kıymetini tazmin eder.
Eğer bir ağa, kendi kölesine onun emri ile kefil olsa,
yahut borcu olmayan bir köle kendi ağasına ağasının emriyle kefil olduktan
sonra fizad olunsa, köleden ve ağadan herhangi birisi bir şey edâ etmiş olsa,
köle, efendisinin Üzerine ve efendisi kölesinin üzerine edâ ettikleri şey için
rücû etmez.
O (Havale); Bir borcu, bir
zimmetten diğer bir zimmete nakletmektir. (Yâni borçlunun simmetinden
alacaklının zimmetine nakletmektir).
(Havale), Mal sahibinin ve havaleyi kabul edenin rızası île
borç da sahih olur. Aynda (Yâni, öküz, at ve emsali hayvanlar ve mallarda) sahih
olmaz .
Ve yukardaki gibi borçlunun rızası da lâzımdır, denildi. Herhangi bir zaman
havale tamam olduğu vakit borçlu kurtulmuş olur.
Binâenaleyh mal sahibi olan
kimse, borçlunun terekesinden alamaz, lâkin helak olmasından korkulduğu için
kefil olan, veresenin veya borçlunun alacaklarından alır.
Mal sahibi (alacaklı), borçlunun üzerine rücû etmez.
Ancak hakkı helak olduğu vakit frucû eder).
O (Helak olmak): Havaleyi
kabul eden kimsenin müflis olarak ölmesi veya havaleyi inkâr edip yemin etmesi
ve o havale üzerine de şâhid (ve delil) in bulunmasıdır. İmâmeyn'e göre, (o
helak): Hâkimin o havale kabul eden kimseyi hayatında iken yine iflâs ile
hükmetmesidir.
(Havale,): Emânet edilen
dirhemlerle (Paralarla) sahih olur. (Meselâ: Zeyd, Amr'in yanında emânet
yoluyla bin dirhem emânet koysa, Zeyd'in de Bekir'e Bin dirhem borcu olsa, Zeyd
Bekir'i o Amr'de olan bin dirhem'e havale etse, sahih olur).
O emânet olan dirhemlerin
helaki ile havale kabul eden kimse, berî olur. Havale gasbolunmuş dirhemler ile
havale sahih olur ve gasbolun-muş dirhemlerin helâk'ı ile havale kabul eden
kimse, berî olmaz (Yâni kurtulmuş olmaz).
Havale; borçla, Emânetle ve
gasb ile mukayyed olduğu vakit, borçlu olan kimse, havale kabul eden kimseden
talep etmez. Bununla beraber mal sahibi olan kimse, o borçlu olan kimsenin
ölümünden sonra borçlu için (onları) İsteme hakkı vardır.
Havale kabul eden kimse üzerinde veya yanında olan şey'i
borçlunun havaleyi alması ile havale bâtıl olmas. Havale kabul eden kimse,
borçlu olan kimseyi havale ettiği şey'in misli ile talep etse, borçlu olan kimse
de havaleyi kabul eden kimseye «benim sende olan borcum ile havale ettim» dese,
bu sök delil (ve şahit) siz kabnl olunmaz.
Eğer borçlu, mal sahibine
havale edip teslim aldığı şey'i talep etse, mal sahibi de o borçlu olan kimseye
«sen beni üzerinde olan benim borcuma havale ettin» dese, mal sahibinin sözü
delilsiz kabul olunmaz (Söz borçlunundur).
Süftece mekruhtur. O (Süftece), yolun tehlikesini düşürmek
İçin verilen ödünç'dür (yâni bir kimse, bulunduğu memleketten diğer bir
memlekete para göndermek isterse, lâkin yolda harâm'i-Eskiya ve soyguncuların
korkusundan emânet yoluyla göndermekten korkmasiyle bir kimseye Ödünç verip
«Falan memlekette^ olan falan arkadaş veya ortağima teslim et» demektir ki, bu
şekildeki muamele mekruhtur. Zira Peygamber (S.A.VJ Efendimiz menfaat celb eden
ödünç vermekten nehyet-miştir) .
Kaza,
("hâkimlik) : Ulemânın İcmâ'i İle farz'ı kifâyeden'dir ve iki
hasmın arasında hak
ve adaletle hükmetmek, karar vermek en kaırij farzlardandır ve efdâl olan
ibâdettendir .
Kâzüiğe (Hâkimliğe) ehil
olan şol kimselerdir ki; şehâdete malı (yâni Şahidte şart kılınan her şey Kâzide
de şart kılınır).
Kâziliğe ehliyetin şartı
şelıâdetin ehliyetinin şatidır (Yâni şahitte akıl, hürriyet ve adalet şart
kılındığı gibi, kâzide de bunlar şart kılınır).
Fâsik olan kimse, kâziliğe
ehildir (bâzılarına göre, kazası - hükmü asla sahih değildir. Zira fâsik kendi
nefsine emin değildir).
Fâsik olan kimseye, kâzilik
îâyıkdir, diyen imamların sözleri üzere hâkimlik görevini, taklid etmek ('vazife
vermek) sahîh olur. Lâkin vâ-cibolan taklid olunmamak tır. (Gerçi taklid
olunduğunda sahih olur ve mukallidi - taklid edeni günahkâr olur).
Fâsık'ın şahadetinin kabulü
sahih olduğu gibi (fâsık hâkimliğe ehildir;.
Fakat vâeib olan şahadeti
makbul olmamaktır.
Eğer adaleti olan kâzi (Rüşvet almakla veya Zina yapmak
veyahutta içki içmekle) fâsık olsa azle müstehak olur
Zahir olan mezhepte azil
olunmaz ve ekseri meşâyilı azil olunmamak üzere hüküm vermişlerdir.
Eğer kâziliği rüşvet ile ele
geçirdi ise, kâzi olamaz. ('Ve bir maddede hüküm verdiği takdirde hükmü nafiz -
geçerli olamaz, sahih olan budur).
Fâsık olan kimsenin Müftü olmağa selâhiyeti vardır (yâni
müftü o ması sahihtir ve bâzılarına göre ise, müftülüğe salâhiyeti yoktur)
Kâzi olan kimsenin kötü
ahlâklı ve kötü sözlü olması, mütekebbir (kibirli) ve hakka muhalif olması lâyık
değildir (güzel ahlâk sahibi olmak gerektir,). (Zira Hz. Resulüllâh «S.A.V.» m
halifesidir).
Kâzi olan kimse, dininde
mevsûk-unbih (yâni îtimad edilir kimse olmalı), ve afif olmakta ("haramdan
çekinmekte itimat edilir kimse olmalı - zira iffet dinin esâsıdır).
(Hâkimin) aklında (Zira akıl raedâr'ı tekliftir), salahına
(zira zıd-dında fesad vardır), fehminde - anlayışında (Zira fehmi olmasa
hasımların sözlerini tasvir edemez), Peygamber (S.A.V.) rnin sünnetine âlim
olmakta' ('yâni Hz. Rasûlün sözlerine ve fiillerine muttali olmasında),
sahabelerden rivayet edilen âsâra (ahkâma - âlim olmasında) ve vûcüh'ü Fıkıhta
(yâni vâki olan vak'alara dâir mes'elelerde ve kıyaslarda âlim olmaktır. Hâsılı
hüküm verme yetkisine sahip olan kimse, bu zikrolunan bütün vâsıflarda itimada
lâyık âlim ve fakih olması gerekmektedir).
Müftü, olan şahısa da, bu
zikrolunan bütün vâsıflarla muttasıf olması lâyıktır.
Hâkimlikde içtiha ehli
olmak, evleviyyet şartıdır.
(İçtihadın mânası: tnsan,
Kudret ve İçtihâd, maksada naile olmağa sarf etmektir (ve müctehidhı
mânası Allah (C.C.) in kitabı ve Rasûlü (S.A.V.) nün
sünnetinde olan ahkâm ve eşyanın tamamına âlim, vâkıf olmaktır. Yâni kâzinin
müçtehid olması şartı, evlâlık ve üç imam indinde şart-ı cevazdır ve Kâzinin
müçtehid olması şartı, evleviyyet olduğuna göre) bu takdirde kâziliği câhile
taklid etmek (vermek) sahih olur. (Zira kaza başkasının fetvasıyla caizdir.
Şâfiîlere göre ise caiz değildir).
(Bir kimseye kâzüik verilmek
istense, Ahkâm ve ilimde) Kudretliyi ve diğerinden evlâ olan kimseyi
vazifelendirmek ve ihtiyar olunmak gerektir.
Başkalarına zulüm ve cevr
yapacağından korkulan kimseye ve kâJzaya kâim olmasında âciz olmasından korkulan
kimseye, kazayı taklideylemek ("hâkimliği vermek) mekruhtur.
Kendi nefsinden
(kâziliğin), farzının edasına sikası olan (îtimad
eden - güvenen) kimsenin kâzi olmasında beis
(ve mahzur,) yoktur.
Kâziliğe tâyin edilen kimse
için (kendisinden başka kâziliğe lâyık şahıs bulunmadığı zamanda) kâzi olması
veya ihtİyaretmesi (farzı kifayetken) farz-ı âyin olur.
Hiç kimse kâziliği kalbi ile
talep edip ve Hsâniyîe istememelidîr.
(Yâni kendisi istenmelidir).
Kâziliği (Hâkimliği), zulüm
sahibi olan (âdil olmayan) Sultandan taklid eylemek (yâni onun vazifelendirmesi
ile kâzi olmak,) ve ehli bâği-den (yâni sultanın taatından hâriç olan
kimselerden) taklid eylemek caizdir. Ancak o âdil olmayan zâlim veya azgın olan
emir, o, Kâzİyi hak ile hüküm vermekten temkin ettirmezse (Meselâ: Ona Şer-i
Şerife muhalif şeyler irtikâb etmesine emretmesi gibi, bu takdirde ondan taklid
-vazife almak caiz değildir).
Kâzi, Sultan tarafından
(Devlet Reisinden) başka hâkim yerine vazife verilmiş olsa, evvelâ kendisinden
evvel olan hâkimin dîvanını talep eder (delilleri tetkik eder).
O, Divan ise, kendisine
siciller ("deliller) konan kâse (torba, dosya ve kasadır). Ve muhazırları
(Hâkimin huzurunda hasımların ifâdeleri yazılan şey'i,) bunlardan başka olan
şeyleri (Meselâ vâsilerin, evkaf ve taktir olunan nafakaların yazıları gibi
şeyleri), talep eder.
Yeni mütevelli olan (vazife
alan) kâzi, azlolunan kâzideki kâseleri (dosyaları) almaları için iki emin kimse
gönderir o kâseleri azledilen kâzinin huzurunda veya emin olduğu kimsenin
huzurunda teslim alırlar ve o gönderilen iki emin kimse o sicil kâselerini (ve
dolaplarını) azledilen kâziden birbir isterler ve o iki emin olan kimseler o
sicillerin her nev'ini bir sahtiyan kâseye ('veya torbaya) bir cins olarak ayrı
ayrı koyarlar.
Yeni kâzi, (evvelâ Hükümet
mahalline oturur ve orada) Mecûsi olan adamların hallerini tetkik eder ve her
birisi ne sebepten hapis olduklarını istifsar eder (araştırır ve inceler,).
Bir kimse, (Mecûsi'de) bir
hak olduğunu ikrar ve itiraf ederse, veya inkâr edip üzerine hak sabit olduğuna
delil dikerse, onun (Mecûsi'nin) hapisliğini devam ettirir.
Yeni Hâkim, o mahkûmlar
hakkında, azledilen Hâkimin sözü İle amel etmez.
Ancak ikrar etmeyip delil de
bulunmasa, O Mecûsi'nin üzerine nida ettirilir; («Her kimin Mecûsi olan falan
oğlu falanda hakkı .varsa şer'i şerif meclisinde hazır bulunsun» diye nida
ettirilir, eğer bir k'mse gelip -dâva edip bîr şey isbat ederse Mecûsi üzerine
hükmolunur. Hiç bir kimse, gelmeyip - bir şey isbat olunmazsa), kefil
alındıktan sonra serbest bırakılır.
Yeni mütevelli oîan kâzi
(Hâkim), vediaya (emânete) taallûk eden maddelerde ve evkafın ücretine taallûk
eden dâvalarda delil ile amel eder veya o şey elinde olan kimsenin ikrarı île
amel eder (Zira ecnebinin ikrarı makbul değildir). Azledilen kâzinin sözü ile
amel etmez.
Ancak, elinde olan kimse,
elinde olan şey'i azledilen kâziden aldığına ikrar ve itiraf ederse, bu
takdirde azlolunan kâzinin sözüne göre amel eder.
Yeni kâzi, Hüküm (karar,)
vermek için Mescit'de açık bir şekilde (yâni gizli ve saklı olarak değil,
alenen) oturur. Fakat Câmi'de oturması evlâdır (Zira Cami Mescidden daha
büyük ve şöhretlidir,).
Eğer kâzi kendi evinde
oturup insanlara, oraya girmelerine izin verirse, beis yoktur. (Zira Hüküm
ibâdettir, bir mekân'a mahsus olmaz, fakat halk ortasında oturması efdâl ve
âmmeye daha menfaati idir).
Kâzi olan kimse, hiç
kimseden hediye kabul etmez. Ancak kendi akrabasından veya eskiden beri
kendisine hediye veren kimseden kabul eder ve bu iki kimsenin hediyelerinin
kabul olunmasının şartı, husûmetleri olmadığı takdirde ve hediyeleri dahi
mûtaftdan (eskiden devamlı verdiklerinden) ziyâde değil ise. (Zira ziyâde olsa,
hâkimin hükmünün maslahatı için olur.)
Kâzi olan kimse, umûmî olan
davetlere gider, husûsî olan davetlere gitmez.
Husûsî olan davet: Kâzinin
kendisi hazır bulunmasa, o yemek hazır-lanmayacaktır.
Kâzi, cenaze namazında hazır
bulunur ve hasta olan kimseleri ziyaret eder.
Kâzi (Hasımlarda vaki
olan sözleri kendisine anlatmak için,) tercüman ve (vâki olan maddeleri kayıt
edip tahrir etmek için) bir kâtip bulundurur.
(Hâkim) olan kimse, iki
hasmın arasını; oturmada, ayakta durmada ve bakmada müsavi tutar.
İki hasmın birisi ile
gizlice konuşmaz, ve birisine işaret etmez, birisine ziyafet verip diğerini
terk etmez (Zira müttehim olur), birinin yüzüne gülüp öbürüne yüzünü ekşitmez.
(Suratım asmaz), hasımlardan birisi ile latife yapmaz ve iki hasmın birine
delilini telkin etmez, (Yâni hasma, «sana cevabı nâf'i ve vâki şöyledir»
demelisin demez, zira kâzi müttehim olduğundan başka diğer hasmın kalbi kırılır.
Belki de bir husustan dolayı hakkını terkeder).
Hâkimin, şahit olan kimseye
«Falan mânaya şehâdet eder misin?» diye Hüccetini (delilini,) telkin etmek
mekruhtur.
tmam-ı Ebû Yûsuf
(R.A.)., töhmet olan yerin dışında şahide telkin
etmeyi güzel görmüştür (fakat töhmet olan yerde ittifakla câîz değildir).
Hâkim, hüküm verilen
yerde alış veriş yapmaz (Zira alış verişte de töhmet vardır). Ve ne hasım ile ve ne de başkası ile
hüküm verilen meclisde latife yapılmaz.
(Zira halk arasında saygı ve değeri düşer).
Eğer Hâkim olan kimseye, Gam (keder) veya uyku, veya kazab,
veya açlık, veya susuzluk veyahutta kazâ'i hacet arız olursa, iki hasmın
arasında hüküm vermekten kaçınır. (Zira hüküm vermek Tefekküre - düşünmeğe
muhtaçtır ve bu arız olan şeylerle tefekkür kabil değildir ve bunların her
birinde hususî yasaktık vârid olmuştur)
İki hasım tekaddüm edip, Hâkimin huzurunda bulunsalar,
Hâkim muhayyerdir, isterse iki hasma «dâvanız nedir» der, isterse sükût eder,
iki Hasımdan biri konuşursa, Öbürünü susturur (Tâ ki o hasım sözünü bitirip -
diğeri mes'ul olsun - sorguya çekilsin).
Hak, davacı için sabit olup,
kendi hasmının hepsini is eğer o hak ikrar ile sabit oldu ise, hasım sabit olan
bakkm
(ödenmesine) emir olunup -
imtina etmediği (çekinmediği) - müddetçe hâkim o hasmı Cdâvalıyı) hapsetmz<:.
Ancak (Hâkim) Ödenmesine emredip (davalı da) ödemekten kaçınırsa, hapseder.
Eğer o hak. beyyine (delil -
şahit,) ile sabit olursa, hakkın sahibine vermesine emretmeden evvel '(dâvâlıyı)
hapseder. Emirden evvel hapso-lunmaz da denildi.
Eğer1 davalı olan hasım
kendisinin fakir olduğunu iddiada bulunsa, hâkim onu hapseder, para ve karz
(ödünç) gibi şeylerde mal bedeli olması tarikiyle lâzım olan her şeyde.
Veya hâkim kendisinin fakir
olduğunu iddia eden hasmı yerine hapseder, hanımının mihri muacceli ve kefaleti
gibi şeylerde kendi nefsine iltizamı tarikiyle lâzım olan her şeyde.
Yukarıda bahsedilenlerden
başkalarında hapsetmez (meselâ: Tazminat, telefat, yara - cinayetler, nafakalar
gibi şeylerde).
Ancak kendisinin fakir
olduğunu iddia eden kimsenin hasmı, malı olduğuna şahit dikse, bu takdirde
dâvâlıyı hâkim hapseder.
Hâkim olan kimse, dâvâlı
olan fakiri bir müddet hapseder ki tâ zan-nina eğer bu fakirin malı olsaydı, bu
kadar müddet zarfında İzhar ederdi (açıklardı) diye, zannı galebe edinceye
kadar, sahih olan da budur.
îki veyahutta üç ay hapseder
de denildi.
Eğer bu müddetten sonra malı
olduğu meydana çıkmazsa, hâkim o (fakiri) biraklverir.
Ancak, o fakirin hasmı,
bunun zengin olduğuna delil dikerse, bu takdirde de hapsi müebbed (devanı)
ettirilir. (Zira o adamın hakkım vermeğe kadir iken vermekten kaçındığı cihetten
müebbed hapse müs-tehak olur).
Hâkim» bir kimseyi
hapsolunmağa emrettiği zaman, o kimse de «ben fakirim ve fakir olduğuna delilim
(şahidim) vardır» dese, hâkim onu hapsetmeden önce şahidini dinlemez. Bütün
Meşâyih bunun üzerinedir. (Zira delil'i nefîdir, bir müeyyid ise hapistir).
Erkek kendi hanımının
nafakası için hapsolunur (Zira vermesinden kaçınmakla zâlim olmuştur).
Baba olan kimse, kendi çocuğuna karşı olan borcundan dolayı
hapso-Iunmaz. Ancak, Baba kendi çocuğuna infak etmekten kaçınırsa, o zaman
hapsolunur. (Zira bu surette hapsolunması zulüm değildir) .
Eğer ki, hapiste yatan kimse
hastalansa, hapisten çıkarılmaz, o haş-? tanın hapishanenin içinde kendisine
hizmet eden kimsesi varsa, eğer hizi met edeni yoksa hapisten çıkarılır.
San'atkâr olan kimse,
hapiste olduğu takdirde, hapishane içinde san'j atıyla meşgul olmaya imkân
verilmez, sahih olan da budur.
Hapiste bulunan kimse, kendi
cariyesini vat (Cima) etmeye imkân verilir, eğer o hapishanede . o mahpusta bu
mânaya kabil bir halvetti kalmak imkânı var ise,
Hâkim, o hapiste bulunan
fakirin ve ğuramasımn (alacaklısının) araşma perde çekip - mâni olmaz (yâni
ErbaVi Hukuk'a haklarını talep etmekten mâni olan ve Erbab'ı Hukuk olan
kimselerde o kimseyi) mülâ-zemet ederler (alacaklı ile gezdirirler) ve onu
tasarruftan ve sefere gitmekten alıkoymazlar ve bir şey'i kazandığı takdirde o
kazancın fazlasını alırlar ve (alacaklılar) aralarında hisseleri miktarmca
taksim ederleri
Mülâzametin mânası: Gurama
(alacaklı) o hapisten çıkarılan kimse ile (her nereye teveccüh ederse)
beraberce gezmesidir.
Eğer o alacaklıların
semtinde olan (mahkûm) kendi evine girerse* alacaklılar da borçlunun kapısının
dışarısına otururlar.
Eğer erkeğin alacağı, bir
kadının üzerinde olsa, alacak sahibi olan erkek o kadına mülâzamet edip
beraberce gezemez, belki o borçlu kadınla kendisi gibi emin olduğu bir kadm
gönderir.
İmâmeyn (R.A.), dediler ki, o mahkûm olan kimseyi Hâkim
müflis olduğuna (iflas ettiğine) karar verir, bu zamanda da kendisiyle
aîacaklısımn arasına hâil (perde) çeker ve mâni olur, tâki alacaklı onun
malı olduğuna şahit dikene kadar.
Bu bahsin evvelinde gereken bâzı bilgiler arzetmek daha
yerinde olacaktır.
Büyü - Bey'in Cem'idir. Bey'
ise, lügatta; Satmak ve satın almak mânasmdadır. Mutlak mübadeledir. Yâni Malı
mala değişmektir ki, Şir-ânın - almanın zıddıdır.
Beyi' - Mülkden çıkarmak ve
mülke katmak ile de tâbir olunur. Bu cihetle, bey' azdaddandır. Yâni satmak ve
almak mânasında kullanılır. Şirâ - almak lafzı da böyle satmak ve almak
mânalarına kullanılarak azdaddan olur.
Şeriatta bey: Bir malı başka
bir mal ile ve iki tarafın rızalariyle değişmektir.
Bey'in şartı: Satan ve alan
kimselerin ticarete ehil olmalarıdır.
Beycin Rüknü : îcâb ve
kabulden ibarettir. îcâb : Taraflardan biri-( nin evvelâ söylediği söz (sattım
gibi) veya işlediği fiildir. Ona cevaben ' söylene^ (aldım gibi) veya yapılana
da «kabul» derler.
Alış Verişler Bahsi
Bey'in Hükmü : Alan kimsenin
satılan mala ve satan kimsenin de malın bedeline (Paraya ve pahasına) mâlik
olmalarıdır. Bu mâlikiyyet, Vâcib, Mendûp, Mubah, Haram ve Mekruh da olabilir.
Bey'in = Alış verişin hikmeti
meşrûiyyeti: Geçim yollarının teessüsü ile ferdler arasında hırsızlık,
hıyanetin, yağmacılık, hiylebazlık ve yankesicilik gibi kötülük ve husûmet
kapıları kapanarak hakikî dirlik ve düzenliğin meydana gelmesiâir.
Cemiyet ve Milletlerin
nizamı, hayatı ve bekası ancak beynelmilel iktisadî münasebetlerde mübadele
kanunlarının adalet ve hakkâniyyet ölçüsüne muvafık bir şekilde kurulması ile
mümkün olabilir.
Gerek ferdler ve gerekse
cemiyetler, hayatî ihtiyaçlarını te'min için kendilerine lâzım olan eşyayı kimde
ve nerede bulursa, oradan almağa mecburdur. Bu mecburiyet her iki tarafın rızası
dahilinde ve İnsanî hürmet hislerin bulunması ile olmalıdır. Böyle olursa, o
topluluk arasında tesânüd ve mükemmel bir yaşayış meydana gelir. İşte ferdlerin
ve milletlerin huzuru da böylece temin edilerek mes'ud hayat sağlanmış olur.
Fakat ferdîer, Cemiyetler ve
Milletler, birbirlerinin zaruret ve mecburiyetlerine bakmazlar ve belki
zebunkeşlik ederek ihtiyaç sahiplerini ezmeye kalkışırlarsa, işte o zaman
nizâlar, husûmetler, kıtaller, ihtilâller ve daha pek çok kötülükler baş
gösterir ve hayatta nizam ve intizam diye bir şey kalmaz, görülmez olur.
Bulunduğumuz asırda da bu hallerin hepsi meydanda ve olmaktadır. İktisadî ve
içtimaî sistemin bozukluğu her asırda böyle fenalık ve kötülükleri tevlit
etmiştir. El'an da hızıyla devamlı kötülükler tevlid etmektedir ve bu cemiyet
hayatı böyle devam ederse, ardı-arkası kesilmeyen belâlar ve fenalıklar da devam
eder.
Bu son cümlelerin ihtiva
ettiği hükmü Resulü Ekrem (S.A.V.) bir Hadis-i Şerif de şöyle açıklamışlar :
«Muhakkak her ümmetin bir
fitnesi (belâsı, musibeti ve felâketi) vardır. Benim ümmetimin fitnesi (Belâsı,
musibeti ve felâketi) ise, maldır.» Tirmizi.
Alış verişin meşrûiyyetini
nâtık şer'i delillerden bâzıları.
Kitabı İlâhiden birkaç âyeti
celiyle meali;
«Ribâ (faiz) yiyen (ve alan)
şu tefeciler (yok mu? Bunlar kabirlerinden) kalkmazlar, ancak şeytan çarpmış
sar'ahlar gibi delilik isabet etmiş olarak kalkarlar. Bu ağır ceza onların
(faizcilerin), alış verişi, ribâ (faiz) gibi (Helâl) dır, demelerindendir.
Halbuki, Allah (C.C.) alış verişi helâl, ribâyı haram kılmıştır. Kim ki, Rabbı
tarafından kendisine (faizden nehyeden) bir öğüt gelir de vaz geçerse, artık
geçmişi ona, hük-müde Allah (C.C.) a âiddir. Her kim de
(ribâyı helâl demeye) döner,
Mültekâ Tercümesi
(yeniden faiz alır) sa,
bunlar da cehennem adamlarıdırlar ve orada dâimi kalırlar.» Bakara Sûresi, âyet:
275
Bu âyeti kerimenin evvelinde
Cenab-ı Hak faizcilerin fecî akıbetlerini kendi îtikadlarına göre şeytan
çarpmış sar'alılara benzeterek zikretmesi ve sonra bu tefecilerin, «alış
verişde ribâ gibidir» suretindeki kanaat ve itirazlarına; «Allah (C.C.) alış
verişi helâl, ribâyı haram kılmıştır.» Suretinde cevap verilmesi yalnız alın
teri ile ve ticâret yolu ile yapılan kazancın islâmın beyan ettiği yol olduğunu
açıkça ifade etmektedir.
Diğer âyeti celiyle mealleri;
«Alım, satım yaptığınız
sırada şâhid tutunuz.» Bakara Sûresi, âyet: 283
«Cuma namazı kılınınca
(Ticâret ve ihtiyaçlarınız için) yer yüzüne dağilıhız ve Allah (C.C.) 'in
hazine'i kereminden (rızkınızı) arayınız. (Bu sırada) yine Allah (C.C.)'i çok
zikrediniz, tâ ki felah bulaşınız! Halbuki (Ashabın) bir Ticâret veya bir
eğlenti görünce (Guma hutbesini dinlemeyip) Ticârete dağıldılar da, (Ey
Peygamber) seni (Minberde) ayakfa bıraktılar. Sen onlara Allah (C.C.) in
Hazîne'i keremindeki hayır ve sevab eğlentiden de, ticâretten de hayırlı
olduğunu anlat! Allah (C.C.) nzık verenlerin hayırlısıdır.» Cum'a Sûresi, âyet:
10-11
«îman edenler (Mü'minler)!
malınızı aranızda haksızlıkla (kazanıp) yemeyiniz!. Meğer ki o kazancınız, her
birinizin (alan ve satanınızın) rızasından (Doğan) bir ticâret (malı) ola.» Nisa
Süresi, âyet: 29
Bu âyeti kerimelerden
anlaşıldığı üzere, kazanç yolları arasında ticâretin en mubah ve en meşru ve
rnerğub bir kazanç yolu olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu sebeple Ashab-ı
Kiram'm en yüksek rütbe ve fazilete sahip olmaları bile hayatlarını ticâretle,
ziraat ve san'atla meşgul olmaları sebebiyle kazanırlardı. Selefi Sâlihîn
efendilerimizden pek çokları da ayrı-ayrı sahalarda san'at ve ticâretle meşgul
olmayı ihtiyar etmişlerdi. Hiç birisi halkın sırtında yük değil ve hiç birisi
halkın minneti ve boyunduruğu altında yaşamamıştır.
Din ve îman yolunda hizmete
koyulan kimselerde bu selefin ahlâkını kendilerine şiar edinmelidirler.
Bir Hadis-i Şerif de şöyle
buyurulmuştur:
«İnsanlara yük olmayınız.»
Diğer bir Hadis-i Şerif
meali;
«Dünyada zühdet (hırs ve
tama'ı keserek haramdan kaçın) ki, Al-.». lah-ü Tealâ seni sever. İnsanların
ellerinde (ve yanlarında) ki şeylerden zühdât (evlerine, mallarına ve kanlarına,
kızlarına göz dikmek ve tamah etmekten kaçın) ki, insanlar seni sever.» îbni
Mâce, Hâkim, Tabarâni.
Bey'i Şirânın - alış verişin
meşrûiyyetini nâtık olan birkaç Hadis-i Şerif meali;
Hz. Peygamber (S.A.V.)
Efendimize, kazancın hangisi daha helâldir, diye sorulmuş;
Resûlüllâh (S.A.V.) Efendimiz
de:
«Kişinin elinin emeği ve
mebrur (Helâl) olan her alış verişte,1» buyurmuşlardır. Bezzâr, Hâkim.
«Hiç bir kimse, elinin
emeğinden daha hayırlı bir yiyecek yememiştir. Şüphesiz ki, Allah (C.C.) m
Peygamberi Hz. Dâvud (A.S.V.) da elinin emeğinden yiyordu.» Buhâri.
Bu Hadis-i Şeriflere göre,
kazancın en hayırlısı ve helâli emeği ile kazanılandır. El Emeği ve alın teriyle
kazanılan ve her tevekkülünde bulunduğu ziraatçılık en helâl kazanç yollarından
birisidir. Zira Ziraatçılık da, insanlar, hayvanlar, kuşlar ve kurtlar
menfaatlanır.
Birçok büyükler de, el emeği
ile kazanılan en helâl kazanç, kâfirlerle savaşarak, Cihad yapmak suretiyle
kazanılan kazanç, olduğunu beyan etmişlerdir.
Diğer bir Hadis-i Şerif
meali;
«Rızkın onda dokuzu,
ticârettedir.» Said Bin Mansûr, Feyzülka-dir, C. 3
Bâzı kelimelerin ve alış
veriş çeşitlerinin izahı:
Bey' - Alış verişle ilgili ve
lüzumlu bâzı terim ve kelimelerin açıklanması lâzım ve fâideli olduğundan
şöylece sıralayabiliriz;
Bâyî — Mal satan, satıcı.
Müşteri - Mal satın alan,
alıcı.
Mebî — Satılan şey, satılan
mal.
Mütebâyîan -— Satıcı ile
alıcı demektir.
Âkideyn — Yine satıcı ile
alıcı manasınadır. ^ Nukud — Nakdin cem'îsidir ki, Altınlar, Gümüşler,
Paralar demektir.
Uruz — Paradan, Hayvanlardan,
tartılan ve kile yapılanlardan başka, elbise, kumaş ve emsali olan eşyalardır.
Misli — Çarşı ve pazarda bir
malın pahasının ihtilâfı olmayacak şekilde belli bir fiatla misli ve aynı olan
şeydir.
Kiyemî — Çarşı ve pazarda
misli bulunmayan yahut bulunutsa da fiatça çeşitli olan şeydir.
Kıymet — Bir malın hakiki
kıymet ve pahasıdır.
Semen — Satılan şey'in
pahasıdır ki, zimmete taallûk eden şeydir.
Semeni Müsemmâ — Satıcı ve
alıcıdır, rızalaşarak, konuşup ve tayin ettikleri paha ve değerdir. Bu anlaşma
ister hakikî kıymetine mutabık
Mültekâ Tercümesi
olsun, ister noksan veya
fazla olsun mal üzerinde pazarlıkla anlaşarak kararlaştırılan pahadır.
Tağrir — Aldatmak.
Ayn__Muayyen ve müşahhas olan
şeydir. Meselâ: Bir ev veya Oda,
bir At, bir Sandalye,
Meydan'da mevcut olan bir yığın buğday ve bir mikdar para gibi şeylere denir.
Cüzâf ve Mücâzefe — Götürü
pazarı ve götürü anlaşma suretiyle yapılan alış veriş.
îcâb — Bir şey'i vâcib ve
lâzım kılmak ve tarafeynden, alış veriş esnasında alan veya satandan birinin
evvelâ söylemiş olduğu sözdür ki, alış veriş muamelesinin başlangıcı ve isbâtı
bununla olur.
Kabul — Alış veriş esnasında
tarafeynden birinin, ikinci kimsenin söylemiş olduğu kabuî sözüdür ki, alış
veriş bununla tamam olur.
Bey'i Mün'âkid — Icâb ve
kabulün bulunmasiyle meydana gelen ve alış veriş kesinleşen bey' demektir. Bu
kesinlik bulunan alış veriş; sahih, fâsid, nafiz ve mevkuf olmak üzere kısımlara
ayrılmaktadır.
Bey'i Gayri Mün'akid — Bey'i
bâtıldır.
Bey'i Sahih — Aslında ve
vasfında (Muamelesinde) alış veriş meşru ve caiz olan bey'i'dir.
Bey'i Fâsid — Aslında ve
esâsında sahih olup da vasfında (muamelesinde) sahih ve meşru olmayan alış
verişdir.
Bey'i Bâtıl — Aslında ve
esasında alış-veriş sahih olmayan alış verişdir. Domuz ve şarabın alış verişi
gibi.
Bey'i mevkuf — Başkasının
hakkı teallûk eden alış veriş'dir ki, Fu-dûli (Gıyabi) olan alış veriş gibi
başkasının iznine ve rızasına bağlı olan bey'i'dir.
Bey'i Fudûli — Bir kimsenin
alış veriş yapma imkânı olmadığında yâni her hangi bir.sebeble şer'an alış veriş
yapma hakkı olmadığında diğer bir kimsenin onun hakkında gıyabî olarak alış
veriş muâmelesidir. Birinci Ciltde «Fudûlî Nikâh» bahsinde açık misaller
geçmiştir.
Bey'i Nafiz — Başka bir
kimsenin hakkı teallûk etmeyip, mal sahibinin bizzat alış veriş yapmasıdır.
Bey' - alış verişde, lâzım ve gayri lâzım olmak üzere iki kısma ayrılır.
Bey'i Lâzım — Muhayyerlikden
âri olan alış verişdir.
Bey'i Gayri Lâzım —
Kendisinde muhayyerlikden birisi bulunan alış verişdir. Muhayyerlik hakkında
metinde uzun-uzun izahat gelecektir.
Bey'i Bât — Kat'î ve kesin
olan alış veriş demektir.
Bey'i Mebrûr — Yalan yere
yemin etmekten ve muamelede hile yapmaktan hâli olan satıştır. Yâni doğru ve
güzel alış veriştir.
Alış-verişin rüknü olan îcab ve kabul yâni satıcı ve
alıcı tarafından «sattım, aldım veya verdim, râzi oldum ve kabul ettim* gibi
cümlelerle pazarlık kesinîeşir ve halk arasında «hayırlaşmak» tâbir olunan
hüküm tahakkuk eder.
Metinde de geçtiği üzere alış
verişin sahih ve kesin olabilmesi için satıcı ve alıcının maziye (geçmiş zamana)
taallûk eden «aldım, sattım veya verdim, râzi oldum ve kabul ettim» cümleleriyle
olması şarttır. Bir de «alırım ve satarım» kelimeleriyle alış veriş yapanların
bu sözleriyle gelecek zamanı değil, bulundukları zamanı yâni «şimdiki hâl,
alırım ve şimdiki hâl, satarım» mânasına kullanılan cümlelerde sahih olduğu
beyan edilmiştir.
Fakat, «alırım ve satarım»
kelimeleriyle gelecek zaman kasd edilirse veya «alacağım, satacağım» gibi
cümlelerle vâd şeklinde alış veriş yaparlarsa, bu alış verişler kesinlik ifâde
etmediğinden sahih değildir. Yâni alış veriş olmamıştır.
ye yine «sat ve satın al»
gibi emir sîğası ile söylenen cümlelerle de alış veriş sahih olmaz ve
pazarlıkdan sayılmaz. Ancak emir sığası ile şimdiki hâl murad edilirse yâni her
ne kadar biri emir sığası ile olsa da biri mazi sığası ile olursa bu takdirde
alış veriş sahih olur. Emir sîğası ile yapılan pazarlık hâle delâlet etmezse,
alış veriş sahih olmaz.
Meselâ: Müşteri (alıcı), «Şu
malı bana şu kadar kuruşa sat» dese, satıcı da «sattım» dese alış veriş sahih
olmaz. Ama satıcı, «bu malı şu kadar kuruşa al» dese, alıcı da «aldım» dese
yahut evvelâ alıcı, «aldım» dese satıcı da «al» yahut «var hayrını gör* dese
alış veriş sahih olur. Zira burada «al» veya «var hayrını gör» tâbirleri, «işte
sattım» demektir.
Bu îcab ve kabul cümlelerini
söyleyemeyen, fakat alış verişi bildiren belli işaretleriyle alış verişde
bulunan dilsizin alış verişi de sahih olur.
Icab ve kabule delâlet eden
fiillerle de alış veriş sahih olur. Zira alış verişde esas olan her iki tarafın
rızasının tahsil edilmesidir.
Meselâ : Pazarlıksız ve
lâkırdısız müşteri parayı verdiğinde ekmekçi de ona ekmeği verse, alış veriş
sahih olur. Keza müşteri parayı verip karpuzu alsa ve satıcı sükût etse, yine
alış veriş sahih olur.
Açıklayıcı Fetva :
Dilsiz (tat) olan Zeyd,
sağlığında şu kadar eşyasını belli işaretiyle bilinen pahaya Amr'e satıp sonra
(malı) teslim ettikten ve parayı aldıktan sonra Zeyd ölse, veresesi (başka bir
sebeb yok iken) sâde dilsiz olma-siyle «alış verişi sahih değildir» deyip o
eşyayı mirasa katmaya kadir olurlar mı?
ELCEVAP ... Olmazlar.
NETİCE: 227
Keza yine müşteri buğday
almak için buğdaycıya beş altın verip ve «şu buğdayı kaça satıyorsun» dese, o da
«kilesi bir altın (bir liraya)» demesi üzerine müşteri sükût ettikten sonra
buğdayı istediğinde, satıcı «yarın veririm» dese, ve aralarında îcab ve kabul
'cereyan etmese, yine alış veriş sahih olur. Hattâ ertesi gün buğdayın kilesi
birbuçuk altına çıksa satıcı yine bir altın fiatı ile vermeğe mecburdur. Zira
pazarlık daha ev-völ kesinleşmiş ve satıcının zimmetine öyle borç olmuştur. Keza
buğda yın pahası ertesi gün düşse, alıcı bundan dolayı evvelki fiat ile
almak-dan kaçmamaz.
Keza müşteri, «bu etin
şurasından bana şu kadar kuruşluk tart» dese, bunun üzerine kasab da kesip
tartsa, alış veriş kesinleşmiş olur. Binaenaleyh müşteri almakdan kaçmamaz.
Pazarlık kesinleştikten
sonra, paranın değişmesi yahut arttırılması veya noksanlaştırılması ile tekrar
pazarlık yapıldığında ikinci anlaşma ve pazarlık muteberdir.
Meselâ : Bir malın yüz kuruşa
pazarlığı kesildikten sonra yüzlük altına yahut yüz on veya doksan kuruşa
tekrar pazarlık yapıldığında ikinci pazarlık ve anlaşma muteberdir. Mİr'atı
mecelle; 45 ., 48
İLGİLİ FETVA :
Zeyd, yüz kilo üzümünü Amr'e
elli liraya satıp teslim ettikten sonra Arar, üzüm elinde dururken o parayı on
lira daha artırsa, Zeyd Amr'-den altmış lira almağa kadir olur mu?. ELCEVAP ...
Olur. ALİ EFENDİ, C. X, 282
Satıcı ve alıcının pazarlıktan sonra ayrılmaları vâki
olmadığı müddetçe o pazarlığı kabul veya red etme haklan muhayyerlikleri vardır.
Bu hususu Resûlüllâh (S.A.V.)
Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde meâlen şöyle buyuruyor:
«Bay'i (Satıcı) ile müşteri
(birbirinden) ayrılmadıkça, yahut ayrılana kadar muhayyerliğe mâlikdirler.
Bunlardan her hiri dürüst olup da (paha ve kıymetine âit husûsatı birbirine)
bildirirlerse,-bu bey' (ü Şirâ) lan kendilerine mübarek kılınır. Eğer tarafeyn
(mâlin, pahasının aybıni) gizler de yalan söylerlerse, bu bey' (ü şirâ) hırının
bereketi giderilir.» Tecrid Tercümesi, C. 6, 450
Metinde geçen hükümler ve bu
Hadis-i Şerifin hükmü gereğince, satıcı ve alıcı pazarlık yapılan alış veriş
meclisinden (toplantısından) ayrılmadıkları müddetçe her birinin kabul veya red
hakkı vardır.
Satıcı veya alıcıdan yapılan
îcab teklifini diğeri kabul etmezden evvel teklif eden icabından (teklifinden
veya pazarlığından) rücû etse veya ilk pazarlığından değişik şekilde pazarlık
teklifi yapsa, bu her iki hususda sahih olur.
Meselâ : Satıcı, «Bu kumaşı
şu kadar kuruşa sattım» dese, müşteri, «kabul ettim» demeden rücû etse, bunun
rücû'u sahih olduğundan müşterinin sonradan «kabul ettim» demesiyle alış veriş
sahih ve kesinleşmiş olmaz.
Keza satıcı, «Bu malı yüz
kuruşa sattım» dedikten sonra henüz müşteri «kabul ettim» demeden satıcı dönüp,
«yüzyirmi kuruşa sattım» dese ve müşteri kabul etse, evvelki îcaba (satıcı
tarafından söylenen ilk söze) itibar olunmaz ve alış veriş yüzyirmi kuruş
üzerine kesinleşmiş olur. Mir'atı mecelle, 51, 52
Satılan mal meydanda görülmesi ve mevcud
olması lâzımdır. Hernekadar miktarı bilinmese de j belli bir karşılığa ve bedele
mâlik olan malların alış verişi şahindir. Zira gözönünde işaret edilerek
belirtilen ve karşılığı belli olan malın aynını vermek lâzımdır. Aksi takdirde
alış veriş sahih olmaz.
Meselâ; satıcı işaret ederek
«Şu hayvanı sattım» dediğinde müşteri de görerek kabul edince alış veriş sahih
olur.
İşaret edilerek satılan malın
kendisinin, alan kimseye teslim edilmesi şarttır.
Meselâ :• Satıcı kendi
işaretiyle tâyin ederek «şu saati sattım» dese, müşteri de kabul ettikten sonra
satıcının aynen o saati vermesi lâzımdır, yoksa onu alakoyub da yerine o cinsden
diğer bir saati veremez, Mir'atı mecelle, 57
Açıklayıcı fetvalar :
Zeyd, şu kadar (belli mikdar)
koyununu Amr'e şu kadar paraya ye resiye zamanı bilinen bir şekilde (Veresiye)
satıp ve teslim ettikten sonra Zeyd bilâ vâris, ölse, Beytülmalin (Hazinenin)
yetkili bekçisi olan Bekir bu (veresiye bırakılan) parayı vakti gelmezden evvel
Amr'den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
ALİ EFENDİ, C. 1, 282
Zeyd, Cariyesi Hind'i belli
bir paha ve belli bir zamanla veresiye Amr'e satsa, hemen Amr Cariyeyi Zeyd'den
istediğinde Zeyd «bu veresiye vakti belli bir zaman olup parasını almadıkça
vermem» demeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
Bu sûretde Amr Cariyeyi
Zeyd'den alsa, Zeyd veresiye vakti mezden evvel belli olan o parayı Amr'den
almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
NETİCE, 224
Zeyd, şu kadar kile buğdayını
malûm pahaya Amr'e zamanı bilinen bir müddete kadar veresiye satıp teslim
ettikten sonra, buğdayı gemi ile başka memlekete götürürken gemi parçalanıp
buğdayın bir mikdarı zayi olsa, Zeyd veresiye vaktinin gelmemesi ânında o parayı
Amr'den istediğinde Amr bir mikdarı zayi oldu diye tamamen vermemeğe kadir olur
mu? ELCEVAP ... Olmaz. (Zira teslim edilmiştir. Zarar alıcıyadır).
ALİ EFENDİ, C. I, 280
Zeyd, Amr'in zimmetinde
satılan malın bedelinden şu kadar kuruşundan haftada bir kuruş eda etmek
(ödemek) üzere şu kadar ay tamamına kadar tecil ve taksid yapsa, Zeyd, tecil
(veresiye) vakti gelmezden evvel o paranın hepsini Amr'den almağa kadir olur
mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
ALİ EFENDİ, C. I, 283
Para ve pahası mutlak söylenerek satılan ve alınan
malların bedelleri belli ve para, kâğıt para olsun, demir para ve emsali
paraların değerleri bir olan para ile söylenirse, bu alış verişde paranın cinsi
tâyin edilmese de değeri itibariyle bir olduğundan alış veriş sahihdir. Fakat
miktarın bilinmesi şarttır. Ancak para görünür ve miktarı bilinir bir şekilde
olursa, bu takdirde pazarlık da şart değildir.
Meselâ: Altınların çeşitli oluşu gibi kullanılan eideki
paralar da çeşitli değerlere ve geçerliVymetlere sahip olan olursa, bu takdirde
hangi cins ve mikdar olacaksa onların tâyin ve tebyin edilmesi şarttır.
Binâen-alyh Mecid, altını, Mâdeni para yahut İngiliz, Fransız altını veya
dolar, mark ve riyal gibi cinsler mütedâvil ise, bu takdirde hangi cinsden ve ne
mikdar olması lâzım geldiği pazarlık ânında açıklanması lâzımdır.
İLGİLİ FETVALAR :
Zeyd, Amr'e «bana her ne
kadar eşya ve kumaş satarsan onu on bir buçuk hesabı üzere geçen pahasından
ziyâdeye kârla sat» dese, Amr de «Şu kadar eşya ve kumaşını onbir buçuk hesabı
üzere geçmişdeki pahasından ziyâdeye satıp teslim etse, hâli hazırda Amr
konuşulan pahayı Zeyd'den istediğinde Zeyd geçmişdeki pahayı verip ziyâdesini
vermemeğe kadir olur mu?... ELCEVAP ... Olmaz NETİCE,
Zeyd, şu kadar (belli miktar)
eşyasını Amr'e râiç (geçerli) olan gü-müşden şu kadar gümüşe satıp teslim
ettikten sonra Amr o kadar gümüşü Zeyd'e verirken, gümüş ile satdığına pişman
olmasiyle gümüş karşılığında «Kuruş alırım» (yâni değişik diğer parayı isterim)
demeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 239
Zeyd, şu kadar kahvesini şu
kadar tuğralı altına Amr'e satıp teslim ettikten sonra Zeyd o tuğralı altını
Amr'den istediğinde Amr vermeyip hiç bir sebeb olmadan «altın karşılığında şu
kadar para al» demeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 239
Yenecek ve yenilenlerin alımı ve satımı ister kile üe
olsun, ister tartı ile olsun, ister tahmin götürü ile olsun alış veriş sahihdir.
Götürü ile olan alış verişe
halk «Peygamber Pazarlığı ile alış veriş» demektedirler.
Tartı, ölçü ve kile ile
satılan mallar ister yenilenlerden ister yenilmi-yenlerden olsun kendisine
mahsus satışla olduğu gibi götürü (Peygamber pazarlığı) ile de sahih olur.
Hz .Peygamber (S.A.V$
Efendimiz bu hususu meâlen şöyle açıklıyor: «İki türlü alış veriş şekli oldu mu,
dilediğinizle satınız.» Damad C, 1, 10 Bu hadisti şerifin hükmünden peşin ve
veresiye satış meselesinin caiz veya kerahât olduğu cihetleri fukaha beyan
etmiş. Bu görüşleri kısaca şöyle nakledebiliriz:
Bir kimse, çarşıda bin kuruşa
satılacak bir malı satmak için bir şahıstan veresiye olarak 1200 kuruşa alsa,
bu bir satış muamelesi olarak sahih olur. Fakat bu muamele bu malı satıp
parasını almak ve bu suretle borca girmek maksadına müstenid olduğu cihetle
kerâhattan hâli değildir.
Birinci baskı, Hukuku
İslâmiye, C. 5, S. 109
Ömer Nasûhi Bilmen
üstadımızın nakline göre, peşin ve veresiye hususunda satışda değişiklik yapmak
sahihdir, fakat kerâhattır. Diğer bir hadis-i şerif mealinde şöyle buyrulmuştur
: «Her kim, bir defa'da iki satış yaparsa ona ya iki fiatm azı veya ribâ vardır
(yâni, ya iki fiattan azı ile satış vardır veya ribâ - faiz muamelesi yapmak
vardır).^ AHMED, NESÂİ, TİRMİZİ
Bazı ulema, «bir satışda iki
satış» cümlesinin anlamı hakkında şöyle demişlerdir:
«Bu elbiseyi peşin on dirheme
(on lira veya kuruşa), veresiye yirmi dirheme (yirmi lira veya yirmi kuruşa)
sana satarım der ve iki satışdan biri üzerine kesinleyip ayrılmamasıdır.
Binaenaleyh bu ikiden biri üzerine (meselâ, peşin veya ziyâde veresiye fiat
üzerine) kararla satışyapar ayrılırsa, bu satışlardan biri üzerine antad
kalındığı vakit beis yoktur.»
SİJNENİ TİRMİZİ, Cilt. 4, S.
227
îmamı Şafi-î (R.A.) : «Bu
hadîsin iki türlü te'vili vardır» diyor:
— Birisi; Şu malı sana
veresiye iki bine, peşin olarak bin dirheme sattım. Binâenaleyh hangisini
istersen onu al, demektir. Bu satış fâsiddir.
— İkincisi; «Bana atını
satmak şartı ile sana kölemi sattım» demektir. Birinci te'vilin illeti, fiatm
kararlaşmaması ile nehyin bulunması ve
ribânın lâzım gelmesidir.
İkinci te'vil ise, vücut
bulup bulamıyacağı henüz belli olmayan müstakbel bir şarta tâlik^etmesidir.
İmamı Şâfi-î (R.A.)' m
görüşüne muvafık olarak Hanefî ulemasından fetva verenler de mevcuttur. Ve
birkaçı şöyledir:
Açıklayıcı fetvalar:
Zeyd, bir yığın küsbesini «Şu
kadar kilodur- diyerek Amr'e şu kada paraya sattıktan sonra Amr küsbeyi teslim
-almak istese ve tarttığında \ kadar noksan olduğu zahir olsa, Amr dilerse alış
verişi fesheder, dilerse satılan malı paradan hissesiyle beraber kabul etmeye
kadir olur mu?... ELCEVAP ... Olur. BEHÇE, 274 Zeyd, mülkü olan tarlasını
şu kadar dönüm olmak üzere her dönümün pahasından bedelini beyân
etmeden Amr'e malûm pahaya satsa, sonra (tarla) ölçüldüğünde o kadar
dönüm olmadığı zahir olsa, Amr bu alış verişi feshetmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP ...Olur. BEHÇE, 275
Zeyd, bir yığın kerpiç'ini
«yüzbin kerpiç'dir» diyerek Amr'e şu kadar paraya satıp teslim ettikten sonra
Amr o kerpiç'i saydığında şu kadar noksan 'olduğu zahir olsa, Amr bu alış
verişi feshetmeye kadir olur mu?... ELCEVAP ... Olur.
ALÎ EFENDİ, 278
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, şu kadar kaya tuzunu şu
kadar (belli mikdarj kilo (veya ölçek) olmak üzere Amr'e malûm pahaya satıp ve
teslim edip parayı aldıktan sonra o tuz o kadar kilo olmayıp, şu kadar noksan
olduğu Şer'i Şerifin beyanı üzerine sabit olsa, Amr'e noksanın parasından olan
hisse-siyle Zeyd'e müracaat etmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
ALİ EFENDİ, 279
Zeyd, bir miktar elmasını
«elli bin dânedir» diyerek her bir dânesi altmış liradan olmak üzere Amr'e üçbin
liraya satıp teslim edince parayı alsa, sonra elma sayıdığmda o mikdardan bin
elma noksan olduğu zahir. olsa Amr mevcud olan elmayı paradan olan hissesiyle
kabul edip noksan olan bin elmanın parası olan hissesini Zeyd'den geri almağa
kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
BEHÇE, 274
Açıklayıcı fetvalar:
Zeyd, anbarin içinde olan
buğdayını bin kiledir diye her kile*! ii Amr'e şu kadar paraya satsa, Amr'de
alıp kabul etse, buğday kile ile jol-çülmeyince bu alış veriş sahih olur mu?.;.
ELCEVAP ... Kile ile ölçülür.
Bin kileden eksik ise, dilerse pahasından h'.sseiyle alır. Dilerse alış veriş
pazarlığını fesheder. Ziyâde ise, ziyâde satanındır.
Bu surette Zeyd o anbarda
olan buğdayı kile ile ölçtüğünde bin kileden fazla olmakla bin kile buğdayını
Amr'e teslim edip parasını almak istediğinde Amr «mücerred satış zamanında o
buğday kile ile ölçülme-mışdi. Öyle olunca bu alış veriş sahih olmaz» dîye
Zeyd'in rızası olmadan alış verişi feshetmeye kadir olur mu?...
Olmaz.
ABDUBRAHİSf, C. t. 21 Zeyd, bir miktar bakırını «şu kadar kilodur» diyerek her
kilosu birer kuruşa olmak üzere Amr'e şu kadar kuruş'a satıp ve parasını
aldıktan sonra bakırın şu kadar noksan olduğu sabit olsa, Amr mevcud olan bakırı
paradan hissesiyle kabul edip noksan olan miktarın paradan olan hissesini
Zeyd'den geri almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
FEYZİYE, 235
Zeyd, Amr'in şu kadar (bir
mikdar) sabununu satın aldığında Amr Zeyd'e «her kantarını sana şu kadar parayla
sattım» dese Zeyd de o kadar kantar (kilo) sabunu teslim alıp bir şey demese,
Zeyd sabundan her kantar çin Amr'den o kadar para almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
IBEHÇE, 279
Zeyd, yetmiş üç arşın olmak
üzere boş bir arsasını Hind'e yüzelli kuruş'a satıp teslim ettikten sonra başka
memlekete gittikten sonra Hind o arsanın kırk argın olduğuna vâkıf olduğunda
kabul etmeyip sonra Zeyd gelmeden ölse, derhal Hind arsayı Zeyd'in belli vârisi
olan oğlu Bekir'e red edip o parayı (Zeyd'in) bıraktığı terekesini elde eden
Bekir'den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2,17
Zeyd, üçyüz arşın kumaşını
Amr'e zimmetinde sabit, ve mevsuf üç-yüz Ölçek tüfenk otu paha olmak üzere otuz
güne kadar te'cil şartı ile satıp teslim etse, bu alış veriş sahih olur mu?...
ABDURRAHİM, C. 2, 17
ELCEVAP ... Olur.
Zeyd, mülkü olan arsasını
dörtyüz arşın diye Amr'e şu kadar paraya sattıktan sonra o arsa dörtyüz olmayıp
şu kadar (belli mikdar) noksan olduğu zahir olsa, (alan) Amr, kabul etmeyip
arsayı terk etmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
NETİCE, 236
Hind mülkü olan arsasını
şukadar arşın olmak üzere ve her arşını ellişer paraya (liraya) sattıktan sonra
o arsa ölçüldüğünde şu kadar (bir mikdar) fazla olduğu zahir olsa (alan) Zeyd,
fazla olanın her arşını için ellişer lira para .yermeye yahut alış verişi
feshetmeye râzi olmayıp «fazlayı meccânen alırım» demeğe kadir olur mu?..,
ELCEVAP ... Olmaz.
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 6-24.
Burada her memleketin örf ve âdeti üzere muamele
yapılmaktadır. Binâenaleyh bir memlekette satılan bir şey'in şâmil olduğu şey
zik-redilmediği halde satışa dâhil olur.
Meselâ: Metinde olduğu gibi
bir evin satışında o evin mutbahı. (mutfağı) ve kileri satışa dahildir. Keza
zeytinlik satıldığında zeytin ağaçlan satışa dahildir. Zira mutfak, kiler ve
kapı evin müştemilâtındandır. Ve yine arazide bulunan zeytin ağaçları da,
Zeytinlik ismi verilen arazinin müştemilâtındandır, yoksa kupkuru tarlaya
zeytinlik denmez.
Usulde şöyle bir kaide vardır
:
«Örfü âdette mâruf olan şey,
şarta bağlanmış ve şartlanmış gibidir.»
Yâni memleket ve milletin
örfü âdetindeki meşru ve mâruf olan şeylerin yapılması ve lüzumu, bir şarta
bağlanan ve. mutlaka bir şartın bulunması ile yapılması lâzım olan gibidir.
Yukardaki misallerde olduğu
gibi, kilidin satışında anahtarın ve südü için alman ineğin satışında da süt
emen yavrusunun pazarlıkda zikri geçmese de satışa dahildir.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, evini sattığında «işbu
evi sana şu kadar paraya sattım» dese, Amr de «satın aldım» dese evin altında
olan mahzen (bodrum) satışa dahil olur mu?...
ELCEVAP ... Olur. BEHÇE, 277
Zeyd, mülkü olan bir evini
malûm paha ile Amr'e satıp teslim ettiğinde o evin içinde olan kapı da
pazarlıkda zikredilmeden bu satışda dahil olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 13
Zeyd, arazisini ve mülkü olan
bağını Amr'e sattığında o bağın içinde taş ile yapılmış bir kuyu da pazarlıkda
konuşulmadan satışda dahil olur mu?...
BECEVAP ... Olur.
ABDURRAHİM, C. 1, 13
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, mülkü olan arsasını
Amr'e satarken «şu kadar arsayı şu kadar kuruş'a sattım» dese, Amr de satın
alarak teslim aldığında o arsada durmak üzere dikilmiş ağaçlar pazarlık
yapılırken satışda açıkça zikrolun-masa, hemen Amr o ağaçları zabdetmek
istediğinde Zeyd «ağaçlar zikro-lunmakla satışda dâhil olmaz» diyerek Amr'i men
etmeye kadir olur mu?..
ELCEVAP ... Olmaz, (zira
arsanın satışında ağaçlar dâhil demektir).
BEHÇE, 276
AÇIKLAYICI FETVA :
Zeyd, mülkü olan bağını Amr'e
malûm pahaya sattığında bağın çubuklarında mevcud olan üzüm zikredilmese
(satışda) dâhil olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (zi?a satış
zamanında konuşulmamıştır.) BEHÇE, 276
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, bahçesinde hâsıl olup,
ermemiş olan kirazını erinceye kadar ağaçlarında terk etmek şartı ile Amr'e şu
kadar paraya satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP ... OlmazNETİCE: 238
Zeyd, bahçesinin olgunlaştığı
belli olan meyvesini Amr'e malûm pahaya sahih olan alış verişle satıp ve teslim
ettikten sonra o meyvenin bir mikdarı Amr'in elinde çürüse, Amr sâde bir mikdarı
çürümekle satışı feshederim demeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
FEYZİYE, 236
Zeyd, bahçesinde hâsıl olup,
bâzısı olgunlaşıp bâzısı olgunlaşmayan patlıcanı Amr'e malûm pahaya satsa,
olgunlaşıp mevcud olan satışda asıl ve mevcud olmayıp yeni meydana gelenlerde
tâbi kılınarak bu alış veriş caiz olur mu?...
ELCEVAP ... Olur. (zira meyve
ve sebzenin belirmiş ve yetişmiş olanlarına tâbi olarak yeni yetişenler de
satışa dahildir). İBNt NÜCEYM, 166,
Zeyd, bağının üzümünü koruk
iken olgunlaşmcaya kadar çubuğunda durmak şartı ile. Amr'e satsa, bu alış veriş
sahih olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
ALİ EFENDİ, 291
Zeyd, bahçesinde hâsıl olup
olgunlaşmamış hıyar ve kabağını olgunlaşmcaya kadar bahçesinde durmak şartı ile
Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
-
. .
ELCEVAP ... Olmaz.
ATJ EFENDİ, C. 1, 291
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, bağının üzümünü henüz
koruk iken üzüm oluncaya kadar yerinde terk etmek şartı ile Amr'e satsa bu alış
veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 22
Zeyd'in kütüğe sarmaşmış
üzümü olsa, üzümü yerinden kopmadan satışı caiz olur mu?...
ELCEVAP... Yerinde oluncaya
kadar durmak şart etti ise olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 22 Zeyd,
bahçesinde henüz bitip yetiştiği belli olmayan kirazını ağacında oluncaya kadar
terk etmek şartı ile şu kadar paraya Amr'e,satsa, bu alış veriş sahih olur
mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
Bu surette bir kaç gün
geçtiğinde kiraz yetişip kesmeye lâyık olduğunda Amr kesip kirazını toplayıp
(satmak veya yemek suretiyle) harcadıktan sonra birkaç gün geçtiğinde kiraz
kesilip bittikten sonra Zeyd Amr'den derhal kirazının kıymetini veyahut
zamanında mislini almağa râzi olmayıp konuşulan parayı almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 23
Zeyd, bahçesinde bitip
olgunlaşmamış karpuzlarını olgunlaşıncaya .(erinceye) kadar bahçesinde terk
etmek (durmak) şartı ile Amr'e malûm paha ile satıp ve parasını teslim alsa, bu
alış veriş (pazarlık) sahih olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz.
Bu surette o karpuz
olgunlaştığında Amr (alan adam) bu alış verişi sahih olmadığından o karpuzu
almayıp verdiği bu parayı Zeyd'den geri almak istediğinde Zeyd, vermemeğe kadir
olur mu?... ELCEVAP ... Olmaz. NETİCE, 243, 244
Zeyd, bahçesinde hâsıl olup
henüz olgunlaşmamış gülünü açılıp olgunlaşıncaya kadar ağaçlarında terk etmek
şartı ile Amr'e satsa, bu ahş veriş sahih olur mu?..,
ELCEVAP ... Olmaz.
FEY.ZÎXE,24
Bu son cümlelerde ekin ve meyve biçildikten ve
toplandıktan sonra tekrar yine biterse, tohumun atıcısı olan satıcı ile o
tohumdan mey dana gelen ekini alan kimse de ekinin alıcısı olduğundan onun
aldığı ekinin dânelerinden dökülüp yerinde başka bir emek sarfetmeden
başaklardan ürün olarak bittiğinden her ikisinin-hakkı vardır. Binâenaleyh her
ikisi de ortak olurlar.
Fakat tohumun sahibi
tarlasından kendi buğdayını kaldırdıktan sonra diğer bir kimseye îcara veya
ortaklığa verse, ilk bahar îcara veya ortaklığa tutan kimse tarla edeceğinde
yemyeşil halavzadayı görünce o halde bırakır ve sulamada falan bulunmazsa, o
halavzdadan kalkan buğday olduğu gibi tohumu eken tarla sahibinindir. Şayet
îcara ve ortaklığa tutan kimse, güzün tohum atar ve ekerse, ilkbaharda meydana
gelen ekin diğer tarla sahibinin tarlaya dökülen tohumu ile beraber çıkarsa,
tarlayı îcara veya ortaklığa tutan kimse tohum saçıp emek sarfettiğinden icar
tuttu ise, îcara verenin hiç hakkı yoktur. Ortak iseler tarladan çıkanın hepsi
aralarında müsavi olarak ortaklaşa ödeşirler. Zira tarladan kalkan aralarında
ortakdır.
Fetvayı Hindiye'de bu
hükümler şöyle beyan edilmiştir:
.
«Ekici tarladan ekini kaldırdığında tarlada başaklardan düşen
ve saçılan daneler yere düşerek kalsa ve tarlada bitip ekin olarak yetişse, ekin
ekici ile tarla sahibi arasında konuşulan şarta göre nasipleriyle or- \;
takdırlar. Zira ikisinin müşterek oldukları tohumdan bitmiştir. Eğer tar- | la
sahibi bu (halayzada olan) tohumu sular ve bitinceye kadar bekleyerek jŞ
muhafaza ederse, bu takdirde ekin olduğu gibi tarla şarabînindir. Zira o |
sulayıp beklemese harap olur ve ekin olmazdı. Şayet bu tohumu (ekici ve tarla
sahibinden) başka yabancı bir kimse mürüvveten sularsa," bu takdirde Jpiten ekin
ekici ile tarla sahibi arasında ortakdır. (Zira sulayan kimse hayrına sulamış
diğerlerinin,hakları müşterek olarak taallûk et-] mistir).
HİNDİYE, C. 5, 273İ
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 25-32.
Yâni satan veya alan veyahut her ikisi birden malûm
müddet içinde alış verişi feshetme veyahut. kabul etme ile neticelendirme
hususunda muhayyer olmak üzere alış verişde şart koşmak sahih ve caizdir ve bu
muhayyerliğin en son müddeti îmam'ı Âzam (R.A.)'a göre üç gündür, tmâmeyn'e göre
muhayyerlik müddeti satıcı v6 alıcı tarafından bilinen belli bir müddete kadar
caizdir.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Amr'in kölesi Bekir'i
(keza atını, eşeğini) üç £Ün muhayyer olmak üzere malûm pahaya satın alıp
götürdükten sonra muhayyerlik müddeti tamam olmadan Bekir'i beğenmemekle Amr'e
red etmeye kadir*
olur mu?...
ELCEVAP ... Olur. ABDURRAHİM,
C. 2, 53
Zeyd, bir metamı (kumaşını,
elbise ve emsali eşyasını) Amr'e şu kadar (belli mikdar) paraya sattığında Arar
üç güne kadar muhayyer olmak üzere Metâ'ı Amr'e teslim ettikden sonra üç gün
geçip ve Amr satışı feshetmese derhal Zeyd parayı Amr'den istediğinde Amr bu
muhayyerliğe- binâen parayı vermeyip metâ'ı reddetmeye kâdif olur mu?..,
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
muhayyerlik müddeti geçtiğinden alış veriş kesinleşmiştir).
FEYZÎYE, 254
Zeyd, bir metâını Amr'e malûm
pahaya sattığında Zeyd üç güne kadar muhayyer olmak üzere satıp sonra üç gün
geçince Zeyd, alış verişil feshetmese, derhal Zeyd bu muhayyerliğe binâen alış
verişi feshetmeye! kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
muhayyerlik müddeti bitmiştir). FEYZİYE, 254
Zeyd, bir metâını (eşyasını)
malûm pahaya satıp teslim ettikten sonra Zeyd Amr'e «sen üç gün muhayyersin»
dese, Zeyd'in bu sözü caiz olup üç gün için muhayyer olmak lâzım olur mu?...
ELCEVAP ... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 163
Zeyd, Amr'in bâzı eşyasını şu
kadar paraya üç gün,muhayyer olmak üzere satınalıp eline alınca Zeyd muhayyerlik
müddetinde Amr gâib iken alış verişi feshetmeye kadir ölür mu?... ELCEVAP ...
Olmaz. (Zira gıyabi fesh hükümsüzdür).
Bu surette Zeyd Amr'in
gıyabında alış verişi feshedip muhayyerlik müddetinde Amr feshetmeye râzi olmasa
bu alış veriş feshedilmiş olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz. İBNİ
NÜCEYM, 162
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, Amr'in beygirini (at ve
kısrağını) Amr'den malûm paraya sa-tm aldığı vakitte «Üç güne kadar beğenmezsem,
aramızda alış veriş yoktur» deyip muhayyer olarak bu şekilde satın alıp ve
eline teslim aldıktan sonra üç gün geçmeden beygir Zeyd'in elinde burnunun
üstüne düşüp helak olsa, Amr bu parayı Zeyd'den almağa kadir olur mu?... ELCEVAP
... Olur.
BEHÇE, 280
Zeyd, Amr'in bâzı eşyasını
belirli paraya üç gün muhayyer olmak üzere satın alıp ve eline alıp muhayyerlik
müddetinde alış verişi feshetmekle (aldığı) eşyayı Amr'e red etmeden o eşya
Zeyd'in elinde helak olsa, derhal Amr bu parayı Zeyd'den istediğinde Zeyd,
muhayyerlik müddeti esnasında o eşya helak oldu diye vermemeğe kadir olur
mu?... ELCEVAP ... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 253
Muhayyerlikle alınan mal, ayıpsız olarak aldıktan sonra
alanın elinde ve muhayyerlik müdetinde ayıplanma ve âmân arız olduğunda gereken
kıymetin konuşulduğu üzere verilmesi lâzım geldiği metinde beyan edilmiştir.
Alan kimse sağlam olarak aldığı bir malı diğerleri göze görünen bir ayıp ve âmân
olmadığı halde, vehim vererek ayıplı olduğunu söyleseler, bu vehimle söylenen
muteber değildir.
İLGİLt FETVALAR
Zeyd, şu kadar kantar (kilo)
palamudunu Amr'e malûm pahaya satıp ve teslim edip Amr, palamud'un bir miktarım
sarfettikten (kullandıktan veya harcadıktan) sonra palamud'un kalanının reddini
îcab eder eskiden bir aybı olduğu şer'an sabit olsa, Amr palamud'un kalanını
muhayyerlik aybı ile parasından olan hissesiyle Zeyd'e red etmeye kadir olur
mu?... ELCEVAP ... Olur.
NETİCE,. 252
Zeyd, kendisi \iç gün
muhayyer olmak üzere kıymeti belli olan iki parça kumaşını (veya eşyasını) bir
pazarlıkda Amr'den altmış kuruş'a satm alıp ve teslim aHp muhayyerlik müddetinde
Zeyd'in elinde metâ'ın (kumaş veya eşyanın) biri helak olsa, Zeyd o helak olanın
paradan karşılık bedelini Amr'e verip mevcud olanı reddetmeye kadir olur mü?...
ELCEVAP ... Olur,
ABDURRAHİM, C. 2, 53
Zeyd, Amr'den malûm paraya
satm alıp parasını verdiği evi teslim alıp bir müddet sakin olduktan sonra bâzı
kimseler «bu ev asıl cin yatağıdır, cin vardır» diye haber verdiklerinde aybı
zuhur etti diye Amr bu evi Zeyd'e red edip konuşulan ve verilen parayı geri
almaya kadir olur mu?...
ELCEVAP ... Olmaz. (Zira
vehim halinde olan aybe itibar olunmaz).
NETİCE, 250
Muhayyerlik şartı ile bir malı satın alıp ve teslim
aldıktan sonra satan kimsenin yanında durması için satanın izniyle bırakınca ve
muhayyerlik müddeti içinde helak olunca ceza ve zarar, alanın üzerinde
hükmedilirse, satılan mal hiç teslim edilmeden satanın yanında iken zayi olursa,
bu takdirde ceza ve zarar evlâ bittarik satana teallûk eder.
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, bir metâ'mı (kumaş ve
eşyasını) Amr'e malûm pahaya satıp parasını aldıktan sonra metâ'ı Amr'e teslim
etmeyip, meta (eşya) Zeyd'in yanında iken semavî bir âfetle helak olsa, Amr
parasını Zeyd'den geri almağa kadir olur mu?.. ELCEVAP... Olur.
ALÎ EFENDİ, 279
Zeyd, değirmenini Amr'e malûm
pahaya satıp ve parasını alıp lâkin değirmeni Amr'e teslim etmeyip değirmen
Zeyd'in elinde iken sel uğrayıp değirmeni yıksa, Amr değirmenden elini kesip
verdiği parayı Zeyd'den geri almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
ALİ EFENDİ, 279
Zeyd, öküzünü şu kadar kuruşa
Amr'e satıp ve parasım alsa, lâkin öküzleri Amr'e teslim etmeyip Zeyd'in elinde
iken öküzleri bâzt kimseler gasben (zorla ve zulmen) alıp istihlâk etseler
(satsalar veya yeseler) Amr alı^ verişi feshedip verdiği parayı Zeyd'den geri
almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
AÜ EFENDİ, C, 1, 279
Zeyd, MerVda gezen bir
ineğini malûm paraya Amr'e satıp parasını teslim alsa, lâkin o ineği (alan
Amr'e) teslim edip elinde bulunmadan inek helak olsa, Amr bu parayı Zeyd'den
geri almağa kadir olur mu?.. ELCEVAP... Olur. ABDURRAHİM, C. 2, 14
Yâni alış verişde muhayyerlik şartı, şartı yapan
kimsenin ölümü ile tamam olur. Bu muhayyerlik şartı vereselerine intikâl etmez.
Aynı zamanda sağlığında mülkünü satan kimsenin satışına da müdahale edemezler.
îmam'ı Şâfi'İ ve
îmam'ı Şartı vereselere intikâl eder. İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, sağlığı ve
sağlamlığında Amr'in zimmetinde mal satışı parasından yüzelü kuruşunu senede
elli kuruş ödemek üzere üç sene tamamına kadar te'cil ve taksid ettikten sonra
Zeyd ölse, veresesi bu meblâğların hepsini vakit gelmezden (üç sene gelmezden),
evvel Amr'den almağa kadir olurlar mı?... ELCEVAP... Olmazlar.
ALİ EFENDİ, C. 1, 182
Zeyd, sıhhatmda mülkü olan
dükkânını Amr'e malûm pahaya satıp teslim ettikten sonra Zeyd ölse, veresesi bu
satışı tutmağa kadir olurlar mı?... ELCEVAP.... Olmazlar.
NETİCE, 229
Zeyd, bir metâmı
(eşyasını) dilediği kimselere satmak istediğinde bâzı kimseler «o metâ'ın
satışı bize mahsustur. Başkasına satışa râzi olmayız. Bize sat» diye cebretmeye
kadir olurlar mı?... ELCEVAP,.. Olmazlar. (Zira ferd malının hâkimidir, yetgisi
onadır). NETİCE, 229
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Amr'in bâzı eşyasını şu
kadar paraya üç gün muhayyer olmak üzere satın alıp ve eline alınca Zeyd (satan
adam) muhayyerlik müddetinde Amr (alan adam) gâib iken alış verişi feshetmeye
kadir olur mu?. ELCEVAP... Olmaz. (Zira alan, sabanın feshinden haberdar
değildir).
Bu surette Zeyd (alan adam)
Amr'in gıyabında alış verişi feshedip muhayyerlik müddetinde Amr
(satan adam) feshetmeye râzi olmasa, alış veriş
feshedilmiş olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
İBNİ NÜCEYM, İ62
Zeyd, küçük oğlu Amr'in bâzı
eşyasını sattığında Zeyd üç gün muhayyer olmak üzere malûm pahaya Bekir'e satıp
ve teslim edip muhayyerlik müddetinde Amr baliğ olsa, Zeyd'in şart ettiği
muhayyerlik (küçük oğlu) Amr'e intikal edip Amr muhayyerlik müddetinde alış
verişe izin verince bu alış veriş nafiz olup reddedince bu alış veriş bâtıl olur
mu?...
ELCEVAP... Olur.
ÎBNİ NÜCEYM, 164
İLGİLİ'FETVALAR:
Zeyd, şu kadar kantar (kilo)
boyasını Amr'e -malûm pahaya s|attı-ğmda Amr'i paraya kefil vermek şartı ile
satıp ve teslim edip Bekirj alış veriş meclisinde hazır olmakla bu paraya kefil
olsa bu alış veriş [caiz olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
BAHÇE^ 275
Zeyd, Amr'in malûmu olan
kendi mülkü evini Amr'in gıyabında «şu kadar paraya Amr'e sattım, var haber ver»
diye Bekir'i gönderse, Bekir de Amr'e haber verdiğinde «Amr kabul ettim» dese,
bu alış veriş kesinleşmiş olur mu?...
ELCEVAP... Olur. HAMİŞİ
BAHÇE, 276
Zira arada konuşulan şartnamenin hilafı meydana
çıkmıştır. Binâenaleyh alıcı muhayyerdir. Dilerse alış verişe muvafakat
gösterir, dilerse ayıp ve amanla beraber kabul eder.
'
-
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, Amr'in beygirini beş
yaşında olmak (şartı) üzere Amr'den satın aldıktan
sonra beygir on yaşında olduğu sabit olsa, Zeyd, beygir'i Amr'e red etmeye kadir
olur mu?... ELCEVAP... Olur.
İBNÎ NÜCEYM, 167
Zeyd, Amr'den satın aldığı
metâmı (kumaş ve eşyanın) teslim alınmasından evvel reddini (geri verilmesini)
îcab eder aybına muttali olduğunda Zeyd, «ben metâ'ı red ettim» dese, Zeyd bu
metâ'ı Amr'e red etmiş olur mu?... ELCEVAP... Olur.
İBNt NÜCEYM, 167
Zeyd, bir yığm odununu
yüzelli araba olmak üzere şu kadar paraya Amr'e satıp teslim ettikten sonra Amr
odunu arabalara yüklettiğinde ancak seksen araba odun çıksa, derhal Amr o odunu
Zeyd'e reddetmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
AÖDURRAHİM, C. 2, 59
Zeyd, Amr'den maya cinsinden
olmak üzere satın alıp ve eline aldığı devenin maya olmayıp başka cinsden
olduğu zahir olsa, Zeyd o deveyi Amr'e reddetmeye kadir olur mu?. ELCEVAP...
Olur.
ALİ EFENDİ, C. 1, 213
Zeyd, Amr'in ineğini karnında
yavrusu olmak üzere Amr'den satın aldıktan sonra ineğin karnında yavrunun
olmadığı zahir olsa, Zeyd İneği Amr'e reddetmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP...* Olur
ALİ EFENDİ, C. 1, 213
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka
El Ebhur Tercümesi, Merhaba Ofset Yayınları 3/ 32-41.
Yâni bir kimse, bir malı görmeden satın alsa, görünceye
kadar muhayyerdir. Binâenaleyh gördüğünde dilerse, fesheder, dilerse kabul eder.
Buna görme muhayyerliği denir. Ve bu görme muhayyerliği bir sene sonra tahakkuk
etse, yine muteberdir.
Zeyd, Amr'in oda*ı içinde
olan bütün eşyasını görmeden satın alsa, Zeyd bu eşyayı gördüğünde beğenmeyince
Amr'e reddetmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. NETİCE, 255
Zeyd, Amr'in başka memlekette
olan bahçesini Amr'in zimmetinde oîan şu kadar para karşılığında Amr'den satın
alsa, lâkin Zeyd bahçeyi görmeden aldığına nadim olmakla alış verişi feshedip bu
meblâğı (parayı) Amr'den almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
BEHCE, 280
Bu son fetvadan şu hüküm
anlaşılıyor; görmeden aldığı malı, yine görmeden cayarak geri verebiliyor,
Zeyd, Amr'in başka memlekette
olan bir kölesiyle bir cariyesini malûm pahaya satın alıp, parasını verdikten
sonra Zeyd, Bekir'i görmeye vekil etse, Bekir gördüğünde beğenmeyince görme
muhayyerliği ile alış verişi feshetmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. BEHÇE, 281
Zeyd, Amr'in mülkü olan
çiftliğini görmeden Amr'den malûm pahaya satın aldıktan sonra bir sene geçip
Zeyd çiftliği görmese, derhal Zeyd çiftliği gördüğünde
beğenmeyince, görme muhayyerliği ile, alış verişi feshetmeğe
kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, 281
Zeyd,.Amr'in şu kadar testi
pekmezini görmeden Amr'den malûm pahaya satın alsa Zeyd, testileri açıp pekmezi
gördüğünde beğenmeyince, görme muhayyerliği ile, alış verişi feshetmeğe kadir
olur mu?... ELCEVAP... Olur.
FEYZÎYE, 255
Yâni malını görmeden satan satıcı için görme
muhayyerliği yoktur. Meselâ; bir kimse, kendine veraset yoluyla intikal eden
malı görmeden satsa görme muhayyerliği olmadan alış veriş kesinleşmiş olur.
İLGİLİ FETVA
Zeyd, başka memlekette mülkü
olan bağını görmeden Amr'e malûm pahaya sattıktan sonra Zeyd (satan adam)
gördüğünde nadim olup görme muhayyerliği ile alış verişi feshetmeye "kadir olur
mu?... ELCEVAP... Olmaz. ALİ EFENDİ, C. 1, S. 310
Yâni evin odalarını ayrı ayrı görmek lâzımdır. Bâzısını
görüp bâzısını görmeden aldığı takdirde sonra görünce muhayyerlik şartı vardır.
Ancak evin odaları yeknesak olanların bir odasını görmek kâfidir.
İLGİLİ FETVALAR
Hint ve Zeynep müşterek
mülkleri olan iki kapılı odalarını, Zeyd görmeden sattıklarından, sonra Zeyd
varıp o odaları gördüğünde beğen-meyip, görme muhayyerliği İle alış verişi
feshetmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, 54
Zeyd, Amr'in evini
satın aldığında evin bâzı yerini görüp, lâkin
odaların diğerlerini görmeden sattıklarında, sonra Zeyd varıp o odaları
gördüğünde beğenmeyip, görme muhayyerliği ile, alış verişi feshetmeğe kadir olur
mu?... ELCEVAP... Olur. BEHÇE, 281
Zeyd, Amr'in evine varıp
içerisini ve dışarısını bütün olduğu.gibi görüp sonra bir sene geçince, satın
alıp eve vardığında, daha evvelce gördüğü gibi bulup alsa, değişmiş değil iken,
görme muhayyerliği ile, alış verişi feshetmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 281
Zeyd, Amr'in evini görüp
sonra altı ay geçince Zeyd bu evi Amr'-den satın alıp tekrar gördüğünde evde bir
değişiklik yok iken Zeyd, görme muhayyerliği ile, alış verişi feshetmeğe kadir
olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
Bu suretle-Zeyd ve Amr
ihtilâf edip Zeyd, «Bu ev daha evvel gördüğüm gibi değildir, değişmiştir.» dese
Amr' de «Evvelki vaziyetinden değişme olnıamışdır.» dese, söz hangisinindir?...
ELCEVAP... Amr'indir. (satanındır). BEHÇE, 280
Yâni bir malın bâzısını görüp diğer bir kısmını
görmeden satın alsa, görmediklerini görünce aynısı olmamak gibi ihtimallere
binaen cayma muhayyerliği vardır.
Nümûne gösterilerek satılan
şeylerinde numunesini görmek kifayet eder. Fakat satılan şey numuneden başka ve
aşağı çıkarsa, alan kimse muhayyerdir. Dilerse kabul eder, dilerse reddeder.
Meselâ :
Buğday yağ, bir düzüne
yapılmış olan bez, çuha ve emsali alınıp satılan mallardan numunesine bakılarak
satın alınıp ta sonra numuneden aşağı çıksa alan kimse muhayyerdir. Dilerse
kabul eder, dilerse reddeder.
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, dükkânı içinde olup
Amr'in malûmu olan kumaşlarının hepsini, tahminen peygamber pazarlığı ile malûm
pahaya Amr'e satıp teslim etse, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 157
Zeyd, Amr'den malûm pahaya
satın alıp teslim alınca' parasını vereceği bir fıçı reçelin içinde ölü fare
bulunup fıçı (satan) Amr'in elinde iken içinde farenin mevcut olduğu Şer'i Şerif
üzere sabit olsa, Zeyd o reçeli fıçısı ile Amr'e reddedip o, verdiği parayı
Amr'den geri almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
NETİCE,,257
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, Amr'in şu kadar testi
pekmezini görmeden Amr'den malûm pahaya satın alsa, Zeyd, testileri açıp pekmezi
gördüğünde beğenmeyince, görme muhayyerliği ile, alış verişi feshetmeğe kadir
olur mu?...
Olur. FEYZİYE, 255
Zeyd', Amr'den bir deri
içinde, içini açıp görmeden satın aldığı şu kadar ölçek darçmı açıp gördüğünde
beğenmeyip, görme muhayyerliği ile, Amr'e reddetmeğe kadir olur mu?..,
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, S. 54
Yenilecek ve içileceklerde,
muhayyerlik hükmünün câri olabilmesi için mutlaka tatmak lâzımdır.
Yani görme muhayyerliği ile satm alınarak teslim alınan
malın cayma veya kabul etme muhayyerliği asıl alan kimse trafından olduğu gibi,
alan kimse birini görmek için vekil yapsa onun görmesi ile de red veya kabul
ettiği taktirde aynı hüküm câri olur. Ve vekilin görmesi ile karara bağlandıktan
sonra aslın muhayyerliği sakıt olur. Zira hüküm kesinleşmiştir.
İLGİLİ FETVALAR
bir çiftliği görmeden Amr'den
satın alsa, sonra görmeğe Bekir'i vekil yapıp gönderse ve Bekir gördüğünde
beğense, hemen Zeyd kendisi bizzat gördüğünde beğenmeyip, görme muhayyerliği
ile, alış verişi feshetmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, S. 54
Zeyd, Amr'den görmeden malûm
pahaya satm aldığı keçileri tarafından teslim almağa Bekiri vekil tayin edip ve
gönderse, (vekil olan) Bekir de varıp o keçileri görüp, beğenip ve alıp götürüp
Zeyde teslim etmek istediğinde, Zeyd o keçileri gördüğünde beğenmeyip görme
muhayyerliği ile Amr'e reddetmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
Bekirin görmesi ile muhayyerlik kalkmıştır.)
Bu suretle (vekil olan) Bekir
o keçileri beğenip teslim aldıktan sonra elinde iken birkaç baş keçi Allahun
emri (takdiri) ile helak olsa (Ölse), Zeyd'in (satın alanın) malından mı helak
olur, yoksa Amr'in (satanın) malından mı?...
ELCEVAP... Zeydin malından.
ABDURRAHİM, C. 2, S. 54
Âma (kör) olan kimsenin alış verişi sahih olur. Fakat
şeklini ve durumunu bilmediği için bir malı satm aldığında kabul veya reddetme
muhayyerliği vardır.
Meselâ: durumunu bilmediği
bir evi satın alsa, durum ve şeklini öğrendiğinde dilerse kabul eder, dilerse
reddeder. Zira muhayyerdir. Ancak satılan mal satm alınmazdan evvel kör olan
kimseye tarif ve îzah edildiğinde satın alırsa, bu taktirde cayma muhayyerliği
yoktur.
Diğer bir husus da, kör olan
kimsenin yoklaması ile bilinen şeylerde eliyle tutup yoklamasiyle ve koklanacak
şeylerde koklamasiyle, tadılacak şeylerde tatmasiyle muhayyerliği sakıt olur.
Yâni bu gibi şeyleri yoklayıp ve koklayıp da sonra satın alsa, alış verişi sahih
ve lâzım olur. Muhayyerliği de sakıt olur.
İLGİH FETVALAR
Kor olan Zeyd, Amr'in mülkü
olan evini kendine tarif ve îzah edilip bilmeden Amr'den satın alsa, bu ev
Zeyd'e (köre) sonra tarif olup malûmu olduğunda beğenmeyip Amr reddetmeye kadir
olur mu?...
ELCEVAP...
Olur. (Zira alırken malûmatı yoktu)
ABDURRAHİM, C. 2, S. 55
Kör olan Zeyd, Amr'in mülkü
olan evini kendine vasfedilmeden satın alsa, Zeyd (kör adam) bu ev
vasfedildiğinde beğenmeyince görme muhayyerliği ile alış verişi feshetmeğe kadir
olur mu?...
ELCEVAP... Olur. FEYZİYE, 255
Yâni birkaç çeşit olan şeylerin toptan satm alınmasında
her birinin ayrı ayrı görülmesi lâzımdır.
Binâenaleyh satm alan kimse,
birkaç çeşit olan şeylerin bâzısını go-rüpte, bâzısını görmeden toptan olarak
satm alsa ve görmediği malı gördüğünde beğenmese, muhayyer olup dilerse hepsini
birden kabul eder ve dilerse hepsini birden reddeder. Yoksa beğendiğini alıp da
beğenmediğini reddedemez. İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, Amr'in çuval içinde
olan kınasının bir miktarını görüp sonra satın alıp teslim aldıktan sonra
kınanın reddini kap eder bir aybı meydana çıkıp ve aybm eskiden olduğu şer'ân
sabit olsa, Zeyd o kınayı Amr'e reddetmeye kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 173
Zeyd, Amr'in kısrağını hâmile
olmak üzere Amr'den satın aldıktan sonra kısrağın hâmile olmadığı meydana çıksa,
Zeyd kısrağı Amr'e reddetmeğe kadir olur mu? ELCEVAP... Olur İBNİ NÜCEYM,
183
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, Amr'in evini gördükten
sonra altı ay geçince Zeyd bu evi Amr'den satın alıp, tekrar gördüğünde evde bir
değişiklik yok İken Zeyd görme muhayyerliği ile alış verişi feshetmeğe kadir
olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
Bu suretle Zeyd ve Amr
ihtilâf edip Zeyd, «Bu ev daha evvel gördüğüm gibi değildir, değişmiştir.»
dese, Amr de «İlk şeklinden değişiklik olmamıştır.» dese, söz hangisinindir?...
ELCEVAP... Amr'indir.
BEHÇE, 280
Zeyd, Amr'in mülkü olan
bahçesini görüp sonra bahçenin yüz arşın miktarı duvarı yıkılmakla değiştikten
sonra Zeyd o bahçeyi tekrar görmeden Amr'den satın alıp ve parasını verse,
hemen Zeyd bahçeyi gördüğünde beğenmeyince^ görme muhayyerliği ile alış verişi
feshedip bahçeyi Amr'e redde ve verdiği parayı geri almağa kadir olur mu?
ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, 181
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 42-51.
Yâni mal ve şâir eşyanın alış verişlerinde bütün ayıp
ve kusurlardan salim olması şart koşulmadan, sağlam, çürük, kusurlu ve kusursuz
demeksizin mal satmak ve almak, o malın sağlam ve ayıpsız olmasını îcab ettirir.
Şu halde ayıp ve kusurluluk
zikredilmeden mutlak olarak yapılan satışda satılan malın eski aybı tebeyyün
ettiğinde alan kimse muhayyerdir. Dilerse red eder, dilerse konuşulan parası
ile kabul eder. Yoksa malı ah koyup da ayıp ve kusuru için bahasını
noksanlaştıramaz. İşte buna ayıp ve kusur muhayyerliği denir.
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, Amr'in şu kadar kilo
tuzunu satın alıp teslim aldıktan sonra tuzun içinde ayıbdan sayılır bir mikdar
toprak olduğu meydana çıkıp eskiden ayıplı olduğu şer'an sabit olsa, Zeyd o tuzu
Amr'e red etmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur. ALİ EFENDİ, 310
Zeyd'in beş yaşında olmak üzere Amr'den satın alıp teslim aldığı merkep (eşek ve
emsali binit malı) on yaşında olmakla tüccarlar nazarında ayibdan sayılıp
kıymetini noks anlaştırır olduğu meydana çıksa, Zeyd o merkebi Amr'e red etmeğe
kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
HAMİŞİ BEHÇE, 282
Zeyd, Amr'İn bir mushafı
şerifini Amr'den malûm pahaya satın ahp teslim aldıktan sonra o mushafı şerif de
bir âyet yahut iki âyet noksan (veya iki sahile noksan) olduğu şer'an meydana
çıksa, Zeyd o mushafı şerifi Amr'e red etmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
HAMİŞİ BEHÇE, 282
Zeyd, Amr'den falan nev'i
kavun tohumu olmak üzere malûm pahaya satın alıp ve teslim alıp parasını
verdiği tohumu arsasına ektikten sonra o tohum başka neviden olduğu zahir olsa,
Zeyd, o tohumun aynını Amr'e reddedip verdiği parasını Amr'den almağa kadir olur
mu?.,.
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 172
Zeyd, Amr'den satın alıp ve
teslim alınca parasını verdiği unun bir mikdarını yoğurup ekmek yaptıktan sonra
unun acı olduğuna muttali olsa, Zeyd kalanı ayıp muhayyerliği ile parasından
hissesiyle Amr'e red edip ekmek yaptığını miktarında noksan olarak aybı ile
rücû'a kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
İBVİ NÜCEYM, 171
Zeyd, Amr'in cariyesini satın
alıp teslim aldıktan sonra cariyenin reddini îcabeder eski aybı olduğu şer'an
sabit olsa, Zeyd, cariyeyi ayıp muhayyerliği ile red etmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ALİ EFENDİ, C. 1, 310
Zeyd, Amr'den malûm pahaya
satın alıp ve teslim aldığı metâı (eşyayı) yıkadıktan sonra metâ'ın reddini
icabeden eski aybma muttali olsa, Zeyd noksan para ile Amr'e rücû etmeyip
(satan) Amr'in rızası olmadan metâı redde kadir olur mu?...
ELCEVAP... Ohnaz^
İBNt NÜCEYM, 181
Yâni bir malın ve eşyanın kusurlu ve ayıblı olduğunun
esbit ve kabulü şöyledir:
Ayıb : Tüccar ve esnaf- olan
kimselerden ehil ve erbablar arasında malın pahasına noksanlık meydana getiren
ve görülen kusura derler.
Meselâ: Kırık, yırtık, kopuk,
sökük, yıkık, çatlak ve emsali şeylerle mal ve mülkde görülen kusurlar bu
cümledendir.
Daha geniş misâl ve izahlar
metinde ve şerhde gelecektir,
Bu parağrafda da şu hükümler anlatılmaktadır; Malı
satan kimse, malı teslim etmezden evvel kendi elinde iken satılan malda mevcud
Qİan eski ayıp kusurdur. Alan kimse bu ayıbla geri red eder. Velev ki alınırken
alan kimsenin malûmatı olmasın. Aynı zamanda sattıktan sonra ve malı alan kimse
teslim almadan satanın yanında iken satılan malda yeniden ayıb îcab eden bir
kusur meydana gelse, bu ayıb da eski ayıp hükmündedir.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Anır'in evini malûm
pahaya satın alıp eline aldıktan sonra o evin içinde iki mezar olduğuna muttali
olup Amr'în elinde iken mevcud idiği sabit olsa, tüccarların indinde pahada
noksanlık îcab etmekle Zeyd, evi ayıb (ve kusur) muhayyerliği ile Amr'e
reddetmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ALİ, EFENDİ, C. 1, 312
Zeyd, yirmi tülbendini şu
kadar kuruşa bir seferde Amr'e satıp ve teslim edip ve Amr hepsini teslim
aldıktan sonra o tülbentlerden ancak ikisinin reddini icab eder eski ayıplarına
muttali olsa, Amr o tülbentlerin parasından hisseleriyle Zeyd'e reddetmeyip
mücerred ikisi ayıplı olmakla «lıepsini red eder» demeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira parça olarak reddetmek haksızlıktır).
ALİ EFENDİ, 312
Zeyd, şu kadar koyununu şu
kadar kuruşa bir seferde Amr'e satıp ve teslim edip ve Amr de hepsini teslim
aldıktan sonra Amr koyunlardan bir kaçının red edilmelerini îcab eder eski
ayıplarına muttali olsa, Amr eski ayıp ile ayıplanmış olanları parasından
hisseleriyle Zeyd'e red etmeyip mücerred birkaçı ayıblı olmakla Zeyd'in rızası
olmadan hepsini reddetmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 282
Zeyd, Amr'in bir kitabını
Amr'den malûm pahaya satın alıp teslim aldıktan sonra o kitabın Amr'in elinde
iken bir cüz yahut iki cüz noksan olduğu şer'an zahir olsa, Zeyd o kitabı ayıp.
muhayyerliği ile Amr'e red etmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
HAMİŞİ BEHÇE, 285
Yâni noksanlığı görüldüğünde o noksanı almaya rücû
eder. Gerisin geri malı red edemez. Zira alman malda değişiklik ve ziyâdelik
meydana gelmiştir. Binâenaleyh satın alınan mala, alan tarafından bir şeyin zam
ve ilâvesi o malı geri red etmeğe mânidir.
Meselâ : Bezi dikmek, 5'ahut
boyatmak ile müşterinin ipliği yahut boyası beze zam olunması, keza arsaya,
satın alan müşteri tarafından ağaç dikmek de, geri red etmeğe mâni olur.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Amr'den satın alıp
parasını verdiği kumaşı entari kestirip diktirdikten sonra kumaşın reddini icab
eder aybı meydana çıkıp eskiden aybı olduğu şer'an sabit olsa, Amr (geri) red
etmeye râzi olmayınca Zeyd aybı ye, noksaniyle Amr'e rücûa kadir olur mu?...
Zeyd, Amr'den satın alıp ve
teslim alınca parasını verdiği unun bir mikdarmı yoğurup ekmek yapdıktan sonra
unun acı olduğuna muttali olsa, Zeyd kalanını ayıp muhayyerliği ile parasında
(noksanlık karşılı-ğmdaki) hissesi ile Amr'e red edip ekmek yaptığı miktarında
ayıp noksan ayıbı ile rücû'a kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM
Zeyd, Amr'den satın alıp ve
teslim alınca parasını verdiği cariyeyi cima ettikten sonra cariyenin reddini
îcab eder eski aybı olduğu şer'an sabit olsa, Amr redde râzi olmayınca Zeyd ayıb
noksânîyle Amr'e rücûa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, 256
Zeyd, Amr'den satın alıp ve
teslim alınca parasını verdiği beygirin reddini îcab eder eski aybı olduğu zahir
olsa, geri red etme ânında iken beygir Zeyd'in elinde helak olsa, beygir Amr'in
elinde iken o aybı ile ayıplanmış olduğu şer'i şerifin beyanı üzere sabit olunca
Zeyd para noksanı ile Amr'e müracaata kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
FEYZÎYE, 257
Zeyd, Amr'den satın alıp ve
teslim alınca parasını verdiği sâde yağını eritip sızdırdıktan sonra o yağın
reddini îcab eder aybı meydana çıkıp eskiden ayıplı olduğu şer'an sabit olsa,
Amr redde râzi olmayınca Zeyd ayıb noksanı ile Amr'e rücûa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 60
Yâni yumurta ve ceviz gibi adetle alış veriş yapılan ve
kabuklu olan şeylerin bâzısı kötü ve çürük çıksa, yüzde üç gibi Örfen ve âdeten
çok sayılır olmayınca bu az
olan sakatlık affa uğrar ve alış veriş sahihdir.
Şayet kusurlu çıkan yüzde on
gibi çok olursa, afv ohınmayıb satın alan kimse aldığı malı satana red eder ve
parasının tamamını geri alır.
Üstü temiz, sağlam ve iyi
olup da altında veya ortasında çürük ve bozukluk olan her şeyin hükmü de
aynıdır. Eğer ayıbdan sayılmıyacak kadar az olursa redde lüzum yoktur. Fakat
kusurdan sayılacak kadar çok olursa, mal sahibine red olunur.
İLGİLİ FETVALAK :
Zeyd, bir yığın otluğunu
«hepsi otlukdür» diyerek Amr'e şu kadı paraya sattikdan sonra Amr açıp
baktığında altı gübre çıksa, Amr otluj almayıp, Zeyd'e geri red etmeğe kadir
olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, 67
Zeyd, Amr'in bir yerde olan
üç yığın otluğunu üstünden görüp beğenip sonra malûm paraya Amr'den satın alıp
teslim aldıktan sonra beş gün geçince o yığınları açdığmda iki yığın otluğun içi
çürük çıksa, o çürük çıkan İki yığın otluğu ayıb muhayyerliği ile Amr'e red
etmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, I
Zeyd, bir yerde yığılı olan
kerestesini Amr'den satın alıp ve teslim aldıktan sonra kaldığında altında olan
kerestelerden bâzısı çürük olmak|a Zeyd o çürük çıkanlarda alış verişi
feshetmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 67
Zeyd, Amr'den satm alıp ve
teslim alınca parasını verdiği saatin tüccarlar nazarında reddini îcab eder eski
aybma muttali olsa, o saati ayıp (ve kusur) muhayyerliği ile Amr'e reddetmeğe
kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 67
Zeyd, Amr'den satın alıp
teslim aldığı şu kadar miskâl (kilogram) miskin (kokunun) bir mikdannı sattıktan
sonra kalanın da reddini îcab eder eski aybma muttali olsa, hemen Zeyd kalanı
ayıb muhayyerliği ile Amr'e reddetmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 65
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 51-62.
Yukarda «alış verişler» adı altındaki kısımda alış
verişin pek çok Reşitlerini kısa-kısa îzah etmiştik. Burada da ehemmiyetine
binâen bâzı ısımlarmı tekrar ederek açıklamak zarureti görülmüştür.
Binâenaleyh alış veriş;
sahih, bâtıl, fâsid ve mekruh olmak üzere ikısımiara ayrılmaktadır ve şöyledir:
Bey'i Sahih : Doğru ve iyi
olan alış verişdir ki, hem aslında ve hem vasfında meşru olan alış verişdir.
Aslı helâl ve temfz olan mal, eşya, ev ve emsali olanları akıllı ve idrâk sahibi
olan mükellef kimselerin, alış verişin şartlarına riayet ederek yaptıkları alış
verişler bu cümledendir.
Bey'i Bâtıl: Aslen ve vasfen
sahih olmayan alış verişdir ki, küçük çocuğun, delinin alış verişi ve domuz eti,
murdar ölen hayvanın eti ve şarab gibi aslından necis olan şeylerin alış verişi
de bâtıl olan alış verişlerdendir.
Keza, kanın, mevcut olmayan
malların ve teslimi mümkün olmayan malların alış verişi de bâtıl ve haram olan
alış verişlerdendir.
Bey'i Fâsid : Aslında sahih
olup, fakat vasfında sahih olmayan alış verişdir ki, pazarlıkda kesin fiat
konuşulmadan veya parasında noksanlık icap ettirecek hallerin bulunmasıdır.
Sürünün içinde tâyin edilmemiş bir koyunun satışı ve teslim imkânı olanların
alınması neticesinde teslim almadan başka birine satışda bulunmak gibi alış
verişler bu cümledendir.
Fâsid olan alış verişlerde,
malı alan kimse malı teslim aldığı zaman aldığı mal onun olur ve" istediği
şekilde tasarruf edebilir ve satan veya alan kimsenin alış verişi feshetmeye
hakkı vardır.
Fakat bâtıl olan alış verişde
asla mülkiyet hükmü olamaz. Binâenaleyh bâtıl olan alış verişle alan kimse,
satanın izniyle satılanı teslim aldığında satılan mal müşterinin (alanın yanında
emânet kabüindendir). Şu halde alan kimsenin malı harab edecek veya öldürecek
bir harekette bulunmadan telef olsa, müşteriye tazmin etmek lâzım olmaz.
Fâsid olan alış verişde ise,
aldığı malı alan kimse teslim alırsa, o mala mâlik ve sahib olduğundan o malı
satın alan kimsenin yanında telef olsa, alan kimsenin tazmin etmesi lâzımdır.
Meselâ: Misli olanlardan ise
mislini, kıymeti olanlardan ise teslim aldığı' gündeki kıymetini müşterinin
(alanın) satana vermesi lâzımdır.
Bey'i Mekruh : Aslında ve
vasfında meşru olup lâkin bazı menhi ve kötü şeylerin alışverişinin içine
karışması ile olan alış verişdir.
Meselâ : Bir malı alma
niyyeti olmadığı halde diğer bir kimseye yüksek fiatla malın satılmasını
sağlama şeklindeki alış veriş, pazarlık bitmiş
Şarap ve domuz etinin ve hatta yukarda metinde geçtiği
üzere liaynihi ile haranı olmalarının açık delilleri mevcuttur ki şöyle:
«Ey îman edenler! Şarap,
Kumar, Putlar ve kısmet zarları hep şeytan işi birer murdardır. Bundan dolayı
siz onlardan kaçının ki, felah bulaşınız.»
MÂİDE SURESİ, 90
«ölü (murdar hayvan), kan,
domuz eti ve Allah (C.C.) dan başkası nâmına boğazlanan (hayvan) lar üzerinize
haram kılınmıştır.»
MÂİDE SURESİ, 3
«Câbir Bin Abdullah (R.A.)
den rivayet edildiğine göre kendisi Peygamber (S.A.V.) fetih yılı Mekke'de :
«Hiç şüphe yok ki, Allah
(C.C.) ve Rasûlü (S.A.V.) Şarabı, Lâşeyi, Domuz ve putları satmayı haram
kılmıştır» derken işitmiştir. Bunun üzerine yâ Rasûlellâh (S.A.V.)! ölü
hayvanların iç yağlarından haber ver; çünkü onlarla gemiler boyanır, deriler
yağlanır, halk onlardan kandil yakar, denilmiş. Peygamber (S.A.V.) ;
«Hayır, o satış haramdır»
buyurmuş. Sonra Resûlellâh (S.A.V.) o anda şunları söylemiştir:
«Allah (C.C.) Yahudilerin
belâsını versin! Allah (C.C.) kendilerine ölü hayvanların iç yağlarını haram
kılınca onu erittiler, sonra sattılar da parasını yediler.» Buharı, Müslim.
İLGİLİ FETVALAR:
Kumarbazların bâzısından
kumarla kazandıkları kırık yumurtaları (onlardan) satın almak caiz olur mu?..
ELCEVAP... Olmaz.
İBNİ NÜCEYM, 153
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, bir gölde olan balığı
avlamadan Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
elde mevcud değildir).
FEYZİYE, 242
Zeyd, mülkünde mevcud olmayan
iki baş katırı Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mü?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira mal
ortada olmayınca satış caiz değildir.)
ALİ EFENDİ, C. 1, 288 F.: 5
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, koyunlarının
memelerinde hâsıl olup henüz sağılmayan südü-nü Amr'e satıp sonra o koyunları
sağıp südü Amr'e teslim etse, bu alış veriş sahih &lur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 290
Zeyd, hâmile olan kısrağını
Amr'e sattığında «Hamlini (Karnındaki yavrusunu) satmam» diye istisna edip ancak
kısrağı satsa, sahih olur mu?
ELCEVAP... Olmaz. BEHÇE, 291
Dibâğatçılardan (veya dericilerden) Zeyd, kasapların
keseceği koyun ve keçi derilerinden hisse nâmına satın alacağı şu kadar deriyi
satın almadan Amr'e satsa bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 242
Metinde ve bu fetvada beyan
edildiği üçere koyunun sırtındaki yün ve derinin alış verişi sahih değildir.
Bulunduğumuz asırda ise, altı yedi ay hattâ bir sene evvel tiftik, yapak ve deri
paralarını vermek suretiyle alış veriş yapanlar görülmektedir. Evet bunların
alış verişleri fasit ve gayri meşru olan alış verişlerdendir. Zira mal ortada
yoktur. Aynı zamanda malın temini tehlikeye düşeceği gibi, alan ve satanların
hayatları da aynı şekildedir. Esasen alış verişin sahih olabilmesi için malın
ortada olup teslim etme imkânı bulunması lâzımdır. Aksi takdirde caiz değildir.
Aynı zamanda mal ortada
mevcud olmadığından kesin pazarlık olamaz. Olsa dahi sonunda iyi ve kötüsü de
olabileceğinden ortada mevcud olmayan ve belki de teslimi imkânsız olan malların
alış verişi caiz de-ğildiK Selem suretiyle olan alış veriş şekli ise, mahallinde
gelecektir.
Zeyd, kısrağından doğacak
tayı doğmadan Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?..,
ELCEVAP... Olmaz. ALİ
EFENDİ, C. 1, 287
ölen Zeyd'in veresesinden
Amr, Zeyd'in meçhul terekesinden hissesini Bekir'e satsa, bu alış veriş sahih
olur mu?...
ELCEVAP... OlmaALt EFENDİ,
287
Zeyd, Amr'e teslim imkânı
olmayan bir sürü vahşi camızını satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 292
Zeyd, teslim imkânı olmayan
kaçıcı köleyi Bekir'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. BEHÇE, 292
Müzâbene ve münâkalenin tarif ve izahları metinde
geçmiştir. Bu şekildeki alış verişin doğru olmadığına, dâir şer'i hükümlerde
açıklayıcı fetvaları şöylece nakledebiliriz :
Enes (R.A.) den rivayet
edilmiştir ki; Resûlullâh (S.A.V.) :
«Muhakkak muhâkale, muhâdara,
mülâmese, müzâbeneden (bu şekillerle alış verişden) nehyetti.» Buharı.
Bu Hadis-i Şerif de yukardaki
satışlardan" başka, muhâdara, mülâmese ve münabeze ile yapılan alış verişin
yasaklığmdan bahsetmektedir.
Muhâdara: Meyve ve hububatı
kemâle ermeden (olgunlaşmadan) Satmaktır.
Mülâmese: Bir kimsenin
elbiseye gece veya gündüz dokunması veya «elbisemi senin elbisen mukabilinde
satıyorum* diyerek birbirlerinin elbiselerine bakmadan yoklamalarıdır.
Münâbeze: «Sen, sende olanı
bana bırak, ben de, bende olanı sana bırakayım» demektir.
Kısa tariflerini îzah
ettiğimiz bu hükümlerin beyânı metinde gelecektir.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd arazisinde (tarlasında)
buğday ektikten sonra hâsıl olacak buğdayı asla bitmeden Amr'e satsa, bu alış
veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 240
Zeyd, bahçesinde hâsıl olup
kemâl bulmayan gülünü açılıp kemâl bulunmaya kadar ağaçlarında terketmek şartı
ile Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
FEYZÎYE, 241
Zeyd, bahçesinde hâsıl olup
kemâl bulmayan kirazını kemâl bulunca buluncaya kadar ağaçlarında terketmek
şartı ile Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
NETİCE, 238
Zeyd, tarlasına buğday
ektikten sonra bitip çemen (fitre) iken Zeyd o çemeni olgunlaşmcaya kadar
tarlada terk etmek şartı ile Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. ALİ
EFENDİ, 291
Zeyd, bağının üzümünü henüz
çiçek iken şu kadar paraya Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 22
Zeyd, bostanında (bahçe ve
tarlasında) kavun ve karpuz ekip sonra bitip henüz çiçek iken hâsıl olacak kavun
ve karguzu şu kadar paraya Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM,C. 2,23
Ortak olarak ekin eken Zeyd,
ekdiğinden nasibini bitmezden evvel tarla sahibi olan Amr'e satsa, sahih olur
mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 23
Zira mer'a bir şahsın mülkü değil, oradaki bulunan
bütün i hakkı olan bir arazidir.
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz
Hazretleri bu hususu bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle beyan etmiştir:
«İnsanlar, su, ot ve ateş'in
üçünde de ortakdırlar (müşterek hak sahibidirler).»
DÂMAD, C. 2, 57
İLGİLİ FETVALAR;
Bir köy halkının eski
mer'alarmdan olan yerin bir mikdanm (o köy) halkından bir kaç kimse Amr'e
satsalar, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ALİ EFENDİ, 288
Zeyd'in arsasında Zeyd'in
sulaması ve çalışması olmadan ot bittikken sonra- Zeyd o otu biçip toplamadan
Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira onun
mülkü değil, umumun hakkıdır). .M ıı
ALİ EFENDİ, 288
Zira insan, şerefli ve keremlidir. Böyle şeref ve kerem
sahibi insanın kılını, tırnağını ve diğer eczalarını satmak ve almak, ihanet
olacağından caiz değildir.
İslâmm hükmü bu iken,
zamanımızda insan saçım alanlar ve satanlara rastlamaktayız. Helâl ve caiz
olmayan şeyleri işlemek nerede ise moda ve fazilet gibi bir hal almış, hayret ve
üzüntüden başka bir şey yapılamıyor.
AÇIKLAY/CI FETVALAR :
Zeyd mülkü olan evinin
tavanını Amr'e satmayıp tavanın üstü olan havasını (boşluğu) satsa bu alış veriş
sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira boş
hevamn satışı meşru değildir).
Bu surette Amr bu alış verişe
binâen bu evin üzerine oda (bina) yapmak istediğinde Zeyd Amr'i men etmeğe kadir
olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira alış
veriş sahih olmamıştır).
Bu surette Amr bu alış verişe
binâen bu evin üzerine bina yapsa, Zeyd, Amr'e binasını söklürmeğe (yıkdırmağa)
kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira
satış muamelesi tehakkuk etmediğinden bütün yetki, mülk sâhibindedir).
NETİCE, 243
Zeyd, mülkü olan boş arsasını
Amr'e satmayıp yüksek kısmını (he-vasmı) satsa, sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 291
Zeyd, mülkü olan evinin
tavanını Amr'e satmayıp tavanın yükseği olan hevayı (boşluğu) Amr'e satsa, sahih
olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
Bu surette Amr, bu alış
verişe binâen bu evin üzerine oda yapmak istediğinde, Zeyd, Amr'i menetmeğe
kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira alış veriş fasit olduğundan söz
mülk sahibinindir). BEHÇE, 211
Yâni bir kimse, diğer bir kimseye bir malı satsa ve bu
sattığı malın parasını almazdan evvel alan kimseden aynı malı aşağı fiatla geri
alsa, bu alış veriş sahih değil, fasittir.
Bulunduğumuz asırda bu
mes'elenin daha şenîi de işleniyor. Meselâ: Konya'da kurt işi adı ile söylenen
ve diğer memleketlerde şu şekildeki fâsid alış verişler vardır :
Satıa, alıcıya veresiye 100
liralık malı 150 liraya fahiş ve gaddar fiatla satıyor. Bâzıları mal yerinde
dururken teslim almadan, ölçmeden ve tartmadan 100 liradan veya 80 liradan satan
adam peşin para ile gerisin geri alıyor. Bu şekilde yapılan alış veriş ilk
pazarlıkda şart koşularak da yapıldığı vâkidir. îster ilkinden şart olsun,
ister bir şart olmadığı halde sattığı malın parasını almadan ve malı teslim
etmeden daha düşük paha ile alış veriş şeklinde olsun her İki suretle de alış
veriş caiz değil, fâsiddir.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, şu kadar eşyasını Amr'e
şu kadar (belli mikdar) paraya satıp teslim ettikten sonra Amr parayı sayıp
vermezden evvel o eşyayı bu meblâğdan (aldığı pahadan) şu kadar noksana Zeyd'e
(satana) satıp teslim etse, ikinci satış sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHMAN, C. 2, 15
Zeyd, her bir başını Amr'e
yüz kırkar paraya (liraya) satıp teslim ettiği koyunları Amr (alıcı) parayı
vermezden evvel Amr'den her, birini seksen paraya (liraya, altmış lira
noksaniyle) yine kendi (geri) satın alsa, satın alması sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2 15
Malı satarken şart koşmadan
sattığı malın parasını peşin almadan satan adamın gerisin geri noksan paha ile
alması caiz* olmadığı beyan edilmektedir. Halbuki bulunduğumuz asrın insanları
satarken aynı muameleyi konuşarak şartlı olduğu halde yapanlar mevcuttur.
Bunların yap-dıkîan fesatlık daha fena ve daha fasittir.
Zeyd, bir beygirini sattıkdan
sonra yine kendine otuz kuruşa satmak şartı ile bir sene tamamına kadar kırk
kuruşa satıp teslim ettikten sonra Amr o beygiri Zeyd'e otuz kuruşa satıp,
teslim edip ve para diye otuz kuruşu Zeyd'den almış olsa, hemen sene tamamında
Amr aldığı otuz kuruşu Zeyd'e verirken Zeyd almayıp beygir pahası diye kırk
kuruşu almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, 15
Zeyd, mülkü olan evini her ne
zaman satarsa, yine kendine satmak şartı ile malûm pahaya Amr'e satıp teslim
etse, bu satış sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
Zeyd, bir mikdar elbiselerini
parasını sattıktan sonra vermek şartı ile Amr'e malûm pahaya satıp teslim etse,
bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2. S. 15
Bu son fetvadaki hüküm de
cidden düşündürücüdür. Zira bugün pek çok kimseler, aldığı mal satılınca
parasını vermek üzere alış veriş yapmaktadırlar. Paranın verileceği zaman meçhul
olduğundan malı sa-.tan adam yakın zamanda para bekler, alan kimsede malın bir
adedi kalsa dahi satış: bitmedi, diye parayı vermez. Böyle olunca da arada
kırgınlık ve üzgünlük meydana gelebilir.
Binâenaleyh mal satılınca
parası verilmek üzere yapılan alış verişler sahih değildir. Fâsid olan alış
verişlerdendir. Fâsid olan alış verişlerin uzun izahı bu bahsin baş tarafında
beyan edilmiştir.
Şu halde malı alan ve satan
arasında paranın verileceği zaman ve gün belli olmalıdır. Aksi takdirde muamele
fâsiddir. Ancak emânet
olarak teslim edilmek suretiyle alıp satmak şeklinde olabilir.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, mülkü olan evini borçlu
olduğu Amr'e şu kadar borcu mukabilinde sattığında her ne zaman bu borcu Amr'e
edâ ederse, Amr evi Zeyd'e geri vermek şartı ile Amr'e satıp teslim etse, bu
alış veriş sahih olur mu?.,..
ELCEVAP... Olmaz.
Bu surette evini Zeyd'e
ariyet olarak verip teslim etse ve Zeyd de
teslim alsa, bu alış veriş
fesholunsa hemen Zeyd bu evi başkasına satmağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, 243
Zeyd, Amr'in zimmetinde
Ödünç'den olan 100 kuruş'unu elli kuruş'a Bekir'e satsa, bu alış veriş sahih
olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
Zeyd, Amr'in şu kadar
eşyasının Amr kendine şu kadar para ödünç vermek şartı ile Amr'den satm alıp ve
o kadar ödünç para alsa, Zeyd
ödünç aldığı parayı Amr'e eda
edip bu eşyaları (aldığı eşyaları) Amr'e reddetmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira
alış veriş fasittir). ALİ
EFENDİ, C 1, 292
Hind, mülkü olan evini
Ölünceye kadar sakin olmak şartı ile Zeyd'e malûm pahaya satıp ve parasını
teslim alıp evde 12 sene sakin olup sonra, Zeyd Hind'i evden çıkarsa, Hind,
alış verişin fâsidliğine binâen parayı Zeyd'e reddedip evi geri almağa kadir
olur mu?...
ALİ EFENDİ, 293
ELCEVAP... Olur.
Hind, mülkü olan evini
Zeyneb'e sattığında Zeynep Hind'i ölünceye kadar götürüp gözetmek şartı ile
satsa bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP,.. Olmaz. ALİ EFENDİ,
C. 1, 293
Hind, mülkü olan evini Zeyd'e
sattığı vakit Zeyd, kendini nikahlayıp alması şartı-ile satsa, bu alış veriş
sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ALİ EFENDİ, C. 1, 293
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, mülkü olan evini Amr'e
sattığı vakitte, Amr evi başkasına satmamak veya -bağışlamamak şartı ile malûm
pahaya satıp ve, teslim edip parasını alsa, bu şartla alış veriş fâsid olur
mu?...
"EDCEVAP... Olmaz.
OLMAZ, 293
Zeyd, câriye Hind'i Zeyneb'e
sattığı vakitte, Zeyneb Hind'i (başkasına) satmamak şartı ile satsa, bu alış
veriş sahih olur mu?... ELCEVAP../Olmaz. (Zira alış veriş fâsiddir).
ALÎ EFENDİ, C. 1 294
Zeyd, Amr'in mülkü olan evini
malûm pahaya Amr'den satın alıp ve parasını verdikten sonra bu ev satılmazdan
evvel malûm bir müddetin tamamına kadar Bekir'e îcar'a verilmiş olduğu zahir
olsa, Zeyd (alan adam) bu alış verişi Hâkime feshettirmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
Bu surette, Zeyd (alan adam),
mezkûr icara râzi olsa, bu evi müddet tamam olmadan Bekir'den (îcâra tutan
adamdan) almağa kadir olur mu?.
ELCEVAP... Olmaz.
Bu surette bu evin bu müddet
içinde lâzım i gelen îcârı Zeyct ve Amr'den hangisinindir?...
ELCEVAP... Amr'indir. (Zira
daha evvel bir şey konuşulmamıştır).
İBNİ NÜCEYM, 18»
Zeyd, mülkü olan arsası
üzerinde vâki olan tahtadan çatma odasının çatmalarını şu kadar paraya Amr'e
satsa, bu alış veriş sahih olur mu?.
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 12
Zeyd, bir metâını malûm
pahaya Amr'e sattığı vakitte, Zeyd Amr'e «Parayı yarın bana getirirsen Febiha ve
eğer paranın ekserisini yarınki gün bana getirmezsen aramızda alış veriş yoktur»
deyip- bu- şekiHe ve-teslim edip Amr'de yarınki gün o parayı Zeyd'e |edâ etse,
bn alış- veri? sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
Bu surette yarınki gün geçip
Amr o parayı Zeyd'e edâ etse, bu atış veriş bâtıl olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 17
Yâni satılan evde bir ay oturmak veya evi bir ay sonra
teslim etmek şartı ile alış veriş yapılsa, evi satan kimsenin menfaatlanması
olduğundan bir nev'i faiz oluyor. Bu sebepten de bu alış veriş fâsiddir. Zi-.
ra faiz giren her alış veriş fâsiddir,
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, mülkü olan evini Arar'e
sattığında Amr, Zeyd'i ölünceye kadar görüp gözetmek şartı ile satsa, bu alış
veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
Bu suretle Zeyd, bu evi
yazıldığı üzere Amr'e sattığında bu satış zımnında bu eve teâllûk eden dâvadan
Amr'i ibra etse, bu ibra sahih olur
mu/...
ELCEVAP... Olmaz.
NETİCE, 238
Zeyd, mülkü olan evini oğlu
Amr'e sattığı vakitte, Amr Zeyd'in bâzı kimselere olan borcunu kendi malinden
edâ etmek şartı ile satsa, bu alış, veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
.
" NETİCE, 239
Hind, mülkü olan evini kocası
Zeyd'e malûm pahaya sattığı vakitte Zeyd Hind'i boşamamak şartı ile satsa,, bu
alış veriş sahih olur mu?....
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
menfaat karşılığında satış fâsiddir).
-ALİ EFENDİ, C. 1, 293
Zeyd, mülkü olan bahçesini
Amr'e malûm paraya sattığı vakitte Amr maliyle Zeyd'in evinde şu şekilde bir
duvar yapmak şartı ile satıp teslim etse, bu alış veriş sahih olur-mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
menfaat karşılığında alış veriş fâsiddir).
ALİ EFENDİ, 295
Zeyd, mülkü olan evini Amr'e
sattığı zaman Amr, Zeyd'e şu kadar vazife göstermek şartı İle satıp teslim etse,
bu alış veriş sahih olur mu?,.. ELCEVAP... Olmaz. (Zira menfaat karşılığmdakİ
alış veriş fâsiddir). .
ALİ EFENDİ, İ295
Zeyd, mülkü olan ahırını
Amr'e sattığı zaman Zeyd (satan adam) o ahırın damı üzerine çamaşır serip
kullanmak şartı ile satsa, sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 294
Zeyd. mülkü olan ahırını
Amr'e sattığı vakitte, Zeyd o ahır üzerinde kendisi için bina yapmak şartı ile
Amr'e satsa, bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 294
I Zeyd, mülkü olan hamamını
Amr'e sattığı vakitte Amr (alan adam)
hamamı kendine îcara vermek
şartı ile satsa, sahih olur mu?... : ELCEVAP...
Olmaz.
Bu surette Amr (alan adam)
hamam'ı yazıldığı üzere satın alıp Zeyd'e îcara verip teslim ve Zeyd'den bir kaç
sene ücret nâmına şu kadar para almış olsa, Zeyd (satan adam) o ücreti Amr'den
gerisin geri almağa kadir olur mu?...
,
ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, 293
Hind, iki kapılı mülkü olan
dükkânını ölünceye kadar ücretlerini (icarlarını) kendisi almak şartı ile Zeyd'e
şu kadar paraya satsa bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 1G
Zeyd, mülkü olan evini Amr'e
malûm paraya satıp teslim etmezden evvel Zeyd o evi Amr'in (alan adamın)
izni olmadan Bekir'e de satıp teslim etse. Amr (alan adam) satışa rıza
gösterince ikinci satış nafiz olup reddedince bâtıl olur mu?... ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 184
Malı satan kimse, alandan ödünç para, hediye almak
şartı ile olan fâsid alış veriş bugün görülen muamelelerdendir.
Meselâ: İkrâmiyeli ve
hediyeli satış diye piyasada yapılan alış veriş bu çeşit ahş verişdendir. İlk
satış şartında böyle bir şey olmasa da, alış veriş anında veya sonunda bir şey'i
hediye olarak satan kimse verse, beis yoktur. Caizdir. Fakat bugünkü ikrâmiyeli
ve hediyeli satışlar daha evvel şartlı olarak beyan edilmektedir. Bu sebepten
dolayı da bu alış veriş fâsiddir.
İLGİLİ FETVALAR :
Zeyd, şu kadar elbiselerini
Amr'e sattığı vakitte, Amr Zeyd'e şu kadar (belli miktar) para Ödünç vermek
şartı ile satsa, bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP.,. Olmaz. (Zira satan
kimse menfaatlanır).
ALÎ EFENDİ, C. 1, 292
Zeyd, Amr'in şu kadar
eşyasını Amr kendisine şu kadar ödünç para vermek şartı ile Amr'den satın alıp,
eline alsa o kadar para ödünç alsa, Zeyd Ödünç aldığı parayı Amr'e edâ edip, bu
eşyaları Amr'e reddetmeye kadir olur mu?...
_
ELCEVAP.... Olar. (Zira fâsid
oîan alış verişde feshetme hakkı vardır).
ALİ EFENDİ, 292
Zeyd,. Amr'in şu kadar
eşyasını Amr kendisine şu kadar kuruş ödünç
vermek şartı ile malûm pahaya
Am'r'den satın .alıp eline alsa o kadar kuruş borcu olduktan sonra,Zeyd ölse,
veresesi bu parayı Amr'e edâ edip o eşya aynı ile ellerinde mevcut olmakla
beraber Amtfe reddetmek ister diklerinde Amr o eşyayı almayıp konuşulan parayı
almağa kadir, olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
AIİ EFENDİ, C. 1, 293
Zeyd, Amr'in şu kadar kile
buğdayını Amr kendisine şu kadar par^ ödünç vermek şartı ile Amr'den malûm
pahaya satın alıp ve eline alsa ve Amr'den o kadar para ödünç aldıktan sonra
Zeyd buğdayı sarfetsç, Zeyd ödünç aldığı parayı Amr'e edâ edip o buğdayın
mislini Amr'e verirken Amr râzi olmayıp konuşulan parayı almağa kadir olur
mu?... ELCEVAP... Olmaz FEYZİYE, 245
Hind, mülkü olan bir evini1
Zeyd'e her sene kendisine keten ve kumaş alıvermek şartı ile satsa, Hind bü
alış verişin fâsidliğine binâen alış verişi feshetmekle bu evi Zeyd'den almağa
kadir olurm u?... ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 1/17
Zeyd, mülkü olan evini her ne
zaman satarsa, yine kendine satmak şartı ile»malûm pahaya Amr'e satıp teslim
etse, bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. ABDURRAHİM, C. 2,
19
Zeyd, şu kadar eşyasını Amr'e
şu kadar paraya sattığı vakitte, Zeyd, o kadar para borçlusu olduğu Bekir'i
Amr'in üzerine (alacağı için) havale etmek şartı ile satıp teslim etse^bu alış
veriş sahih olur mu?... " ELCEVAP... Olmaz. NETİCE, 241
Zeyd, şu &adar eşyasını Amr'e
malûm pahaya sattığı vakitte Amr, şu kadar eşyasını şu kadar paraya Zeyd'e
satmak şartı ile satıp ve teslim ederek parasını alsa, bu alış veriş
'sahih-'olur mu?...
Olmazar (alan adam) Ölse, o
eşyayı veresesi zabtetse Zejyd alış verişi fesh edip ve parayı vereseye reddedip
bu eşyayı vereseden ial-1 mağa ifcâdir. oitrr mu?... '
. . -:
Ölür. NETİCE, 239.
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, bir metâ'ını Amr'e
malûm pahaya sattığı vakitte Amr o metâ'ı ne zaman başkasına satarsa, o parayı o
zaman Zeyd'e vermek üzere meçhul bir zamana te'cil ile Amr'e satıp teslim etse,
bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
NETİCE, 240
Zeyd, şu kadar kile buğdayını
Amr'e sattığı vakitte Amr, parayı harman zamanında Zeyd'e eda etmek üzere
meçhul zamana te'cil ederek satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ALİ EFENDİ, C. 2, 189
Zeyd, şu kadar arpa ve
pirinç'ini meçhul olan te'cil ile veresiye şu kadar paraya Amr'e satıp teslim
etse ve Amr'de o arpa ve pirinç'i sarfet-se, Amr o kadar arpa ve pirinç'in
mislini Zeyd'e verirken Zeyd almayıp konuşulan parayı almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz (Zira alış
veriş fâsiddir).
FEYZİYE, 245
Zeyd, şu kadar kile buğdayını
Amr'e sattığı vakitte Amr, parayı harman zamanında Zeyd'e edâ etmek üzere
te'cili (te'hiri) meçhul Ue satıp teslim etse ve Amr'de buğdayı harcasa, hemen
Amf o buğdayın mislini Zeyd'e tanzim ederken Zeyd almayıp, konuşulan parayı
almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
te'cil zamanı kesin olarak belli değil).
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, Amr ile müşterek olduğu
araziyi emiriye üzerine dikilmiş olan meyve ağaçlarından kendisine düşen
hissesini Amr'ın izni ile Bekir'e satsa, bu alış veriş caiz olur mu?,..
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 165
Müşterek olan mal ortada
mevcut olur ve satıldığında teslim imkânı olursa hissenin satışı caiz ve
şahindir. Aksi takdirde caiz değildir.
Zeyd, Amr ile aralarında
müşterek olan ekinden hissesini olgunlaş-mazdan evvel Bekir'e satsa, bu alış
veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
ortada mevcut değildir). İBNt NÜCEYM, 185
Zeyd, Amr ile müşterek olarak
ekilmiş olan ekinden kendi hissesini Amr'in (ortağının) izni olmadan Bekir'e
satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
ortağın rızası şarttır). İBNİ NÜCEYM, 153
Ölen Zeyd'in veresesinden
Amr, Zeyd'in terekesinden olan hissesini Bekir'e 500 kuruş'a satsa, lâkin o
evden Amr'in ne kadar hissesi var idiği Bekir'in malûmu olmasa, bu alış veriş
sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz". (Zira
hissenin mikdarı bilinmemektedir).
BEHÇE, 290 MÜHİM BİR FETVA:
Zeyd (bir adam), Amr'in
(diğer bir adamın) zimmetinde karzdan (ödünçden) olan alacağı yüz kuruşunu elli
kuruşa Bekir'e satsa, bu satış sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 289
Bu fetvada beyan edilen hüküm
gereğince, tasarruf bonolarını aşağı fiatla satanların alış verişleri sahih ve
makbul değildir, Fâsiddir. Ancak bir kimseden alacağı olan kişi, borcu olana
diğer bir kimseye aynı değeri ile satabilir. Senet cüroları bu kabil sahih ve
caiz amellerdendir. Nitekim havale bahsinde de zikredilmiştir.
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 62-84.
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, mülkü olan bahçesini
Amr'e fâsid olan alış verişle satıp .teslim edip ve parasını teslim alıp Amr'de
bahçeyi bîr kaç sene zabd edip ve mahsulünü Zeyd'in mubah ve helâl kılması
olmadan alıp kullanıp harcadıktan (ve yedikten) sonra Zeyd alış verişin
fâsidliğine binâen parayı verip bahçeyi* Amr'den alsa, Zeyd kullanılan (veya
zayi olan) mahsulü Amr'e tazmin etmeğe kadir olur mu?..,
ELCEVÂP... Ölür.
ALİ EFENDİ, C, 1, 296
Hind, mülkü olan evini Amr'e
fâsid olan alış verişle satıp teslim ettikden sonra Arar o evde kendi için yeni
bina yapsa, sonra Hind ve Amr alış verişin fâsidliğine binâen satışı
feshetseler, Ahir binasını sokup (yıkıp) almak istediğinde Hind, «binayı
meccânen zabd ederim»' diye şer'i bir ciheti (hakkı) yok iken Amr'i men etmeye
kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. BEHÇE,
295
Hind, cariyesi 2eyneb'i fâsid
olan alış verişle satıp teslim-ettikten sûhra Zeyd Zeynebri âzad etse, Zeynebi,
teslim aldığı günde olan kıymetini Zeyd'den almağa kadir olur mu?
ELCEVAP .. Olur BEHÇE, 295
Zeyd, kıymeti olan" birmetâ'ı
kullansa'. (h,a_reasa,. yok etse). Amr .
teslijn.'edildiği-günd.e; olan. .kıymetini Zeyd'e verirken-Zeyd
olmayıp Metâ'nV kıymeti şimdi
ziyâdedir, şimdi olan kıymetini senden alırım» demeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP.. Olmaz.
FEYZÎYE, 245
Zeyd, Amr'den fâsid olan
alışla bir cariyeyi satın alıp teslim aldıktan sonra Zeyd o cariyeyi Bekir'e
malûm pahaya satıp teslim alsa, Amr cariyenin teslim gününde olan kıymetini
Zeyd'e (satın alan adama) tanzim ettirmeyip cariyeyi Bekir'den almağa kadir
olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira esas
sorumlu Zeyd'dir).
FEYZÎYE, 245
Zeyd, Sanat'la yapılmamış şu
kadar kilo bakırını fâsid olan alış verişle Amr'e malûm pahaya satıp teslim
ettikten sonra parayı almadan Amr (alan adam) o bakır'ı sahih olan alış verişle
satıp teslim etse, Zeyd o bakir'ın mislini şer'i şerifin beyânı üzere Amr'e
tanzim etmek istediğinde Amr konuşulan parayı al» diye tanzim etmeden imtina
kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
Hediye,-ödünç para alma ve emsali bir menfaat
karşıhğmdaki alış verişler fâsiddir.
İLGİLİ FETVALAR
Hind, bir mülkü olan evini
Zeyd'e her sene kendine elbise ve kumaş alıvermek şartı ile satsa, Hind bu
satışı fâsitliğine binâen satışı feshet-*mekle bu evi Zeyd'den almağa kadir olur
mu?,,.
ELCEVAP .. Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 17
Hind, mülkü olan bir evini
kendini ölünceye kadar infak etmek (bakmak, yedirmek ve giydirmek) şartı ile şu
kadar paraya Amr'e satıp tes-
Hm ettiğinde Amr Ölse, Hind o
evi alıp zabdetmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur. (Zira satış şartı
fâsiddir, caymak caizdir).
ABDURRAHİM, 17
Zeyd, bir metâ'mı Amr'e şu
kadar paraya sattığında Amr o metâ'ı başkasına sattığında zarar ederse, tazmin
etmek şartı ile satsa, bu satış sahih, oiur mu?
.
ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 241
Zeyd, mülkü olan evini Amr'e
sattığı vakitte Amr Zeyd'i Ölünceye kadar gözetmek şartı ile satsa, bu satış
sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 241
Zeyd, Amr'e beşyüz akça
(para) Ödünç almak şartı ile bir Mushafı Şerifini şu kadar akçaya (paraya) bir
sene tamamına kadar tehirli olmak şartı üzere satıp teslim etse ve o mikdarda
ödünç para verip sonra o mec-lisde Amr o Mushafı Şerifi şu kadar para noksan
olmak üzere Zeyd'e satıp teslim etse, hemen sene tamamında Amr Zeyd'den ödünç
aldığını Zeyd'e verirken Zeyd Amr'den mushaf pahası nâmına da bir miktar para
almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira alış
veriş fâsiddir). ABDURRAHİM, C. 2, 16
Zeyd, Amr'den aldığı şu
kadr.r kurusa kefil olmak şartı ile bir evini şu kadar paraya Bekir'e satsa,
Bekir'de o şartla satın alsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, 16
Zeyd, mülkü olan evini Amr'e
sattığı vakitte evi başkasına satmak veya bağışlamak şartı ile malûm pahaya
Amr'e satıp, teslim edip ve pa-, rasım alsa, yapılan bu şart (başkasına satma
veya bağışlama şartı) ile fâsid olan alış veriş olur mu?... ELCEVAP...
Olur.
BEHÇE, 293
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, mülkü olan Tut
bahçesini fâsid olan alış verişle Amr'e satıp teslim etse,, sonra Amr'de o
bahçeyi ;Bekir'e satıp, teslim ettikten sonra bahçesinin reddini îcap eder eski
aybı zahir olmakla Bekir (ikinci olan adam) bahçeyi Amr'e (ikinci satana)
reddetse, hemen Zeyd (birinci satan adam) alış verişi feshedip bahçeyi Amr'den
almağa kadir pjur mu?...
ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, 292
Zeyd, cariyesi Hind'i Amr'e
fâsid olan alış verişle satıp teslim ettikten sonra parasını almadan Amr (alan
adam) Hind'i başkasına, bağışlayıp teslim etse (veya sahih alış verişle satsa),
Zeyd (İlk satan) Hind'in teslim' gününde olan kıymetini Amr'den (ikinci satan
veya bağışlayandan) almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ALÎ EFENDİ, C. 1, 290
Zeyd, bir miktar peynirini
Amr'e sattığında para konuşmaksızm fâsid olan alış verişle satıp teslim
ettikten sonra Amr o peyniri başkasına sahih olan alış verişle satıp teslim
etse, Zeyd (ilk satan kimse) o peynirin teslim gününde olan kıymetini
Amr'den.almağa.kadir olur mu?... .,
^ Olur. BEHÇE, 298
İLGİLİ FETVALAR:
,
Hind, mülkü olan evini Zeyde
fâsid olan alış verişle satıp Zejhd'de o'evde yeniden bina yaptıktan sonra Hmd
alış verişin fâsidliğine binâen ZeycFin rızası olmaksızın alış verişi
"feshetmeye kadir olur mu?...
.. Zeyd, Anır.'ia mülkü plan
evini .satın, aldığı vakitte Amr o evde., keri-di^ınâlinderı Zeyd. .için şü.
şekilde bina yapmak şartı ile satiri'alıp ye tes-İim-alıp parayı verdikten sonra
ZeyçTo evde bina yapsa, Zeyd feshetmeye talip olup ve râzi olunca alış verişi
feshetmeye kadir olur mu?...
ELCEVAP.:. Olur.
ALİ EFENDİ, C. 1, 294
Zeyd, mülkü olan bağını Amr'e
fâsid olan alış verişle satıp, teslim eöîp Ve parasını alıp Amr'de bağı bir kaç
sene zabdedip mahsuruna Zeyd'-in mubah ve helâl kılması olmadan alıp harcadıktan
sonra (Yiyip içip veya sattıktan sonra) Zeyd alış verişin fâsidliğine binâen
parayı redde-dîp'bağı AmrMen alsa Zeyd helak olan {harcanan, yenen) mahsulü
Amr'e tazmin'ettirmeğe kâ<Jiroİur:mu?:
ELCİEVÂP... Öluc
NETİCE; 244
Nec^Şer'i Tarif- ve anlamından anlaşıldığı üzere Fitne,
Fesatlık yer bir hile ile satılık malın iiatını, başkalarını-kizıştrmak için
arttırmaktır, v^ bir trcâri'ahlâksızlıktır,
.........
Resulü Ekrem (S.A.V.)
Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde meâlen şöyle buyurmuştur:
...
«Ey Mü'miıiiei'î (aranızda
mal satışı ve alışı ânında) müşteri kızıştırmaktan kaçmımz.» MÜSLİM.
«tavus (R.A.) dan îbni
Abbas (R.A.) dan işitilmiş olapak rivayet edilmiştir, tbni Abbas (R.A.) demiştir
ki Resûlullâh (S.A.V.) :
— (Bîr yere) yiyecek
getirenleri karşılamayın, şehirli de kır halkı için satmasın, buyurdular. Ben
tbni Abhâs tRA)'a : ":.: '.-r^ (Şehirli de kır halkı için satmasın) sözünün
mânası nedir? dedim:
«Hem birbirinize müşteri
kızıştırmayın, kişi kardeşinin satışı üzerine satış yapamaz; kardeşinin
dünürlüğü üzerine dünürlükte yapamaz. Kadın dahi kız kardeşinin yerine kendisi
varmak İçin onun boşanmasını isteyemez.» BUHABÎ, MÜSLİM.
' Bir yere yiyecek celbederek
satmak isteyenlerin önüne çıkarak pazar yerine gelmeden mallarım satın almak
memnu ve mekruhdur. Ya-feaklayan hükümlerden birkaç hadis-i şerifi yukarıda
naklettik. Bu kar-.şılaşma, malın satıldığı pazarın dışında başîârsadır.
İbni Ömer (R.A.) den rivayet
edilen bir hadis-i şerif de meâîen şöyle buyrulmuştur;
«Biz, yiyecek getirenleri
karşılar, onlardan yiyeceği satın alırdık. Nihayet Resûlullah (S.A.V.) onu
yiyecek pazarına götürmeden satın almamın bize yasak etti.»
Yâni cuma günü birinci ezan okununca Müslümanların,
memur, âmir, işçi ve her çeşit iş adamlarının işini bırakıp, hemen camiye cuma
namazına gitmeleri lâzımdır. İşleriyle meşgul olmak kerâhat ve günah-dır. Zira
Kur*an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak meâlen şöyle buyruyor:
«Ey iman edenler! cuma günü
namaz İçin nida (İlk ezanla nida) olunduğa zaman hemen Allah'ın (C.C.) zikrine
(cuma namazına) gidin ve alış verişi bırakın. Bu, eğer bilir kimseler İseniz
sizin için çok hayırlıdır.
Sonra namaz kılınmış olunca
da artık yeryüzünde dağılan ve Allah'ın fazlından (nasîb) arayın ve Allah'ı
çokça zikredin, tâ ki necata erebilesiniz.»
CUMA SÛRESİ, 1, 10
İşte bu âyeti celiyleler
gereğince müslüman olan her tacir, memur, ig adamı, işçi ve emsali vazifeli
kimseler cumanın ilk ezanı okununca hemen camiye ve cuma namazına koşar ve
koşması lâzımdır.
Bu ihâre ve ifâde ettiği hükümden anlaşıldığına göre,
bir malın
satışı kesinleşmedi ise,
pahasında ve parasında ziyade ve fazlalık yap rak satmak caizdir. Veresiye peşin
satışı pazarlığmdaki farkın hükmü de aynı böyledir.
İLGİLİ FETVALAR
: Zeyd, bir meta'mi malûm
pahaya Amr'e satıp teslim etmeden -evvel Zeyd bu nieta'ı evvelki pahadan şu
kadar ziyâdeye Amr'e satıp teslim etse, evvelki satış fesholup ikinci satış
sahih olur mu?.
ELCEVAP.,. Olur.
İBNİ NÜCEYM, 147
Zeyd, Amr'den bir metâ'ı
malûm pahaya (zamanı) malûm te'cil (veresiye) ile satın alıp sonra Zeyd ve Amr
evvelki te'cil (tehir ve veresiye) den sonra diğer te'cil (tehir ve veresiye)
üzerine rızalaşsalar ikinci te'çil sahih olur mu?...
:
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 156
Zeyd, Amr'den metâ'ı altmış
kuruşa satm alıp parayı vermezden evvel Zeyd ve Amr elli kuruş üzerine
rızalaşsalar, bu metâ'm (eşyanın) parası elli kuruş olması lâzım olur mu?.:.
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 156
Zeyd, elli kuruş kıymetli
rnetâ'ını Amr'e veresiye malûm te'cille yüz otuz (130) kuruşa satıp teslim edip
sonra Amr (alan adam) parayı ver* mezden evvel metâ'ı Zeyd'e yüz kuruşa satıp ve
teslim edip yüz kuruşu almadan o metâ'ı harcasa (satsa, kullansa), hemen Zeyd
Amr'in zimmetinde olan yüz otuz kuruşun 50 kuruşunu o metâ'm kıymeti olan elli
kuruşu takas edip baki kalaıi seksen kuruşu Amr'den almağa kadir olur mu?
ABDURRAHİM, C 2,* 15
ELCEVAP... Olur.
Zeyd, mülkü olan evini şu
kadar paraya sattığında Amr o evi o kadar paradan ziyadeye sattığında o
ziyâdeyi Zeyd'e vennek şartı ile satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 85-92.
Alış verişde caymanın meşruluğunu ve cayamn caymasını
etmenin iyiliğini nâtık biT Hadis-i Şerif meali:
kabul
«Bir kimse, paıarhkdan
eayanun özrünü kabul ederse, AUaJjf (C.C.) da kıyamet gününde ayak kayıııalarmı
kaldırır affeder.» BEYHİKİ
Yâni alış veriş gibi caymada
icâb ve kabul ile olur. Ve meşrudur.
Meselâ; satan ve alandan biri
«Alış verişi kaldırdım (caydım), yahut feshettim» ve diğeri <<kabul- ettim»
dese, yahut >bîri «alış verici 'kaldır (cay)» vediğeri «kaldırdım (caydım)»
ctefee-satışı kaldırma (cayma)-»a* hihdir, yâni: alış veriş fesholunmuş.:olur.
Alış verişde olduğu gibi caymada da meclisin bir olması
lâzımdır. Yâni îcâb meclisinde kabulün bulunması lâzımdır. Yoksa alıcı ve
satıcıdan biri alış verişi kaldırdım (caydım) deyip de diğeri o meclisde kabul
etmeden meclis bozulsa (dağılsa) yahut tarafeynden yüz çevirmeğe delâlet eder
bir şey sâdır olsa, sonra diğerinin kabulü fâide vermez,
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, mülkü olan bağını malûm
pahaya Amr'e satıp ve teslim edip sonra parayı almadan Zeyd Amr'e «sana bin lira
peşimanlık vereyim alış verişi kaldıralım» demekle Amr'de alış verişi kaldırıp
(cayıp) bafi
Zeyd'e (bağ sahibine) teslim
ettikten sonra Zeyd o kadar parayı Amr'e vermemekle Amr bu meblâğı Zeyd'den
cebren alsa, Zeyd o meblâğı (pe-şimanlık olarak alınan bin lirayı) Amr'den
(zorla alan kimseden) gerisin geri almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira cayma
ve satışı kaldırmada ki, bu şart fâsiddir).
ALİ EFENDİ, 316
Zeyd, kölesi Amr'i Bekir'e
satıp teslim edip ve< parasını aldıktan sonra Zeyd satışına nadim olup satışı
kaldırmağa talip olmakla eline almış olduğu paradan başka peşimanhk nâmına
Bekir'e on kuruş vermek üzere Bekir ile satışı kaldırıp o parası ile on kuruşu
Bekir'e verse, Zeyd, on kuruşu Bekir'den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira
nedâmetden için verilen para ve yapılan cayma şartı bâtıldır).
.
ALt EFENDİ, C. 1, 316
Zeyd, beygirini Amr'e malûm
pahaya satıp teslim edip ve parasını aldıktan sonra Amr Zeyd ile alış verişi
kaldırma ve parasını Zeyd'den alıp lâkin beygiri Zeyd'e teslim etmeyip beygiri
Amr'in elinde helak olsa, Zeyd bu parayı Amr'den gerisin geri almağa kadir olur
mu?...
ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, 260
Hind, bir mülkü olan
değirmenini Zeyd'e malûm pahaya satıp ve teslim etse, Zeyd'de satın alıp ve bir
kaç zaman mahsûlünü aldıktan sonra, Zeyd bu alış verişi Hind ile kaldırsalar,
(bu cayma) sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 68
Dellâl olan Zeyd, Amr'in
mülkü olan bir evini Bekir'e satıverip parasını haklaştırıp dellâliyesini
aldıktan sonra Bekir, Amr ile rızalanyla alış verişi feshedip ve kaldırsalar
hemen Amr dellâliyeyi rucû edip Zeyd*-den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 69
İLGİLİ FETVALAR :
Zeyd, Sandal tâbiri olunan
gemisini Amr'e malûm pahaya satıp, teslim edip ve parasını aldıktan sonra Amr,
Zeyd ile alış verişi kaldırıp ve parayı Zeyd'den alıp, lâkin gemiyi Zeyd'e
teslim etmeyip gemi Amr'in elinde helak olsa, Zeyd zikrolunan bu parayı Amr'den
almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, 300
Zeyd, mülkü olan tut
bahçesini Arar'e malûm pahaya satıp ve parasını alıp sonra ağaçlarından yaprak
hâsıl olup, Amr o parayı kullandıktan (harcadıktan) sonra Amr bahçeyi satıştan
kaldirsa, sahih olur mu?...
ELCEVAP .. Olur.
BEHÇE, 300
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 93-97.
Mürâbeha: Râbaha filinin masdarıdır. Mürâbehanın lügat
mânası: bir metâ'ı (eşya ve malı) alındığı pahadan - sermâyeden fazla fâide
vermek ticârette kâr etmek ve menfaatlanmak manasınadır.
Mürâbehanın şer'î tarifi
metinde geçmiştir.
Mürâbeha kelimesinin İzahında
Kamus mütercimi fukahânın şu görüşlerini zikretmektedir:
«Ödünç ve karzı hasenle alan
kimse,'aldığı parayı rızası ile bir mik-dar zam ve ilâve ile edâ etmek ve o
ziyâdeyi ribâdan kurtarmak için o kadar kıymetli bir metâ'ı (elbise, eşya ve
emsali bir şeyi) para sahibinden satın alıp ve pahası olmak üzere zam edip ve
hepsi meşru olan alacak olup sonra o metâ'ı borçluda bir kimseye hibe edip o da
sahibi olana verir ve bu suretle teberru edip insanların muamelesinde bir seneye
yakındır ki, böyle ola gelmiştir. İnsanlar icmâ menzilindedir. insanların
muamelesinde uzun zamanın geçmesi bulunan emri inkârda hasar (zarar ve
kötülük) mukarrerdir.»
Küçük efafld, KAMUS
TERCÜMESİ, C. 1, S. 278
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, Amr'e ödünç verdiği
parası için bir müddette kâr' elde etmeden Amr'den kâr nâmına şu kadar para
alsa, hâlâ Amr borcu edâ ederken mezkûr kazancı aslına hesaba kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHÎM, C. 2, 82
Zeyd, kendine yüz kuruş borcu
olan Amr'in bir metâ'ını Amr'den o. yüz kuruşa satın alıp teslim aldıktan sonra
yine o metâ'ı Amr'e sene tamamına kadar yüz onbeş (115) kuruşa veresiye satıp
teslim etse, şer'î tarif üzere şer'î muamele etmiş olup Amr'in üzerine onun
onbir buçuk hesabı üzere onbeş kuruş kâr lüzum etmiş olur mu?..; ELCEVAP...
Olur. ABDURRAHİM, C. 2, 82
Zeyd alacaklı olduğu Amr'in
üzerine kırk kuruş kâr lâzım kılmak arzusu ile bir atını Amr'e kırk kuruşa
veresiye satıp ve teslim edip sonra o meclisde satışı feshedip atı Amr'den alsa,
Amr'in üzerine o kadar kâr lâzım kılınmış olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira
alış veriş bozulmuştur).
ABDURRAHİM, C. 2, 83
Zeyd, Amr'in zimmetinde olan
şu kadar para hakkı için Amr'in üzerine şer'î muamele ile kâr lüzumunu
icabettirmeden Amr'den kâr nâmına bir şey almaya kadir olur mu?... ELCEVAP...
Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 90
Zeyd, Amr'e mâlinden ödünç
verdiği şu kadar bin para için Amr'in üzerine kâr'ı lâzım kılmadan kâr nâmına
asıl maldan ziyâde parasını almış olsa, hâlâ Amr, bu kazancın asıl mal
mikdarını asıla tutup ziyâdesini geri almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 90
Bir kimse, bir şahsa meselâ:
Bin kuruş nakden Ödünç verip yüz kuruşluk bir malını da ona üçyüz kuruşa satsa,
o da bu malı yüz kuruşa Zeyd'e satsa, satışlar sahih olur.
Fakat ödünç alan kimse
üzerine bir muâmele'i Şer'iyye zımnında bif kâr lâzım kılmak sahih ise de,
Cumhuru Fukahaya göre kerâhattan hâli değildir.
Şöyle ki: Bir borç almayı
temin için bir malı diğerinden yüksek bir fiatla almak caiz ise de, kerâhattan
hâli değildir.
AÇ/KLAYICI FETVA:
Zeyd, satın aldığı metâ'ları
«on birer kuruşa satın aldım» diye Amr'e
on bir buçuk kuruş değer
pahâsıdır, satın al» dese, Amr'de o metâ'ları on bir buçuk kuruşa
Zeyd'den kâr ile satın aldıktan sonra Zeyd'in o me-tâ'jan on kuruşa satın aldığı
şer'an sabit olsa, Amr o metâ'ları mevcut, olmakla Zeyd'e reddetmeğe kadir olur
mu?... ELCKVAP,.. Olur. BEHÇE, 289
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, «Şu kadar koyununu
birer buçuk kuruşa satın aldım ve hâlâ üzerime birer buçuk kuruşa mal olmuştur»
deyip Amr'de Tevliye yolu ite (satın aldığı malı kârsız ve zararsız maliyetine
satma yolu ile) birer buçuk kuruşa satıp teslim ettikten sonra Zeyd'in o
koyunları birer kuruşa satın aldığı şer'an sabit olsa, Amr birer kuruşdan
ziyâdesini vermemeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur BEHÇE,
289
Bu paragrafta da kârlı satış şeklinde olan bir hüküm
beyan edilmiştir. Ön liraya alınan bir malı, Tacirin onbeş liraya sattığını
veya sattığı takdirdeki durumu ile onbeşe sattığı malı sonra beş liraya alması
hâlindeki kâr şeklinin durumu beyan edilmektedir.
Bu izahattan anlaşılmıştır
ki, piyasanın durumunda ona alınan bir
malın onbeşe veya yirmiye
satılabilecek şekli varsa, yâni o mal piyasada onbeş veya yirmi ile satılıyorsa,
bu şekildeki kârın meşruluğunu beyandır.
Fetvayı Hindiyede de buna
mümasil şu hükümler beyan edilmektedir:
«Bir kimse, bir elbise satın
alsa sonra kârla satsa, sonra kârla sattığı takdirde kârından aşağı ve kârla
satılan paranın tamamını ihata eder şekilde satın alsa, (ikinci defa) kârla
satmaz. Bu hiiküm îmam'ı Azain (R.A.)'a göredir, tmâmeyn'e göre ise son pahanın
parasından kârla satar.
Binâenaleyh bîr kimse, on
dirheme aldığı bir elbiseyi sonra onbeş dirheme satsa ve parası ile malı
birbirlerine teslim etseler, sonra on dir--heme satm alsa beş dirhem kârla satar
(yâni beş dirhem üzerinden kâr eder). Ve benim üzerime beş dirheme mal oldu der,
(Zira evvelce beş dirhem kârla satılmıştı. Sonra da on dirheme aynı malı alınca
beş dirheme almış demektir). Beş dirheme satın aldım, dememelidir.
E5er bir kimse, (elbiseyi)
onbir dirheme satın alsa ve yirmi dirheme satsa, sonra on dirheme satm alsa,
asla kârla satmaz. (Kâr etmeden satar. Zira 35^1 maldan daha evvel yüzde yüz kâr
etmiştir).»
HİNDİYE, C. 3, S. 164
Yukarıdaki hükümlerin sgıi
cümlelerinden açıkça anlaşılmaktadır ki, bir kimsenin satm aldığı mal piyasada %
50 veya % 100 gibi kârla satılıyorsa, bu alış verişdeki kâr'm cevazı açıktır.
Fakat bir mal alındıktan sonra alman pahadan satılıyorsa, hiç kâr etmeden satmak
lâzımdır, Piyasadaki pahadan fazla fiatla satmak gabni fahiş (kötü aldatma)
veriş yapılmış olur.
Şu halde bir kimse, bir
memleketten bir malı elli liraya alsk,;diğer memlekette de 100 liraya satılıyor
ise, 100 liraya satılan yerde 100 satabilir. Bunun aksi olan 10Û liraya aldığı
bir malda piyasada 50 liraya düşerse, onu da 50 liradan satmak lâzımdır.
Binâenaleyh kâr ve zarar
piyasanın durumuna göredir. Kâr edeceğim diye piyasada darlık meydana getirecek
ihtikârdan kaçinmâK! gerekir. Bilhassa yiyecek eşyaları satın alıp kâr'ı çok
yapacağım diye anbarda kırk gün ve daha fazla gün bekletmek ihtikârdır. Her
müslümank,j böyle mel'unluk olan kötü hareketten kaçınması hem dinî, hem millî
Vb hem vatanî bir vazifedir.
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 98-104.
Zira Peygamber (S.A.V.) Efendimiz menkul olan mallan
alan kimseye pazarlıkdan (alış veriş muamelesinden) sonra malı teslim almadan
satmasını nehyetmiştir. Ve yine teslim almayınca mal orada helak olabilir.
Binâenaleyh kesin mülkiyetin tahakkuku olmadan satmak caiz o'maz.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Amr'İn şu kadar kile
buğdayını şu kadar paraya Amr'deiı satın alıp sonra buğdayı ölçmeden ve teslim
almadan Zeyd'e o buğdayı başkasına satması caiz olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
menkûl olanlarda teslim aldıktan sonra satmak şarttır).
FEYZİYE, 243
Zeyd şu kadar buğdayını Amr'e
malûm pahaya satıp parasını alıp lâkin o buğdayı Amr'e teslim etmese, Amr
buğdayını Zeyd'den istediğinde Zeyd mücerred buğdayı teslim olunmamakla alış
veriş kesinleşmiş! ol-
maz. öyle olunca da parasını
al .deyip buğdayı vermemeğe kadir olur mu? ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 233
Zeyd, iki camız öküzünü Amr'e
olan şu kadar para borcu mukabilinde satıp lâkin Amr (alacaklı) o öküzleri
(satın aldıktan sonra) teslim almadan Zeyd'e malûm pahaya satsa, ikinci satış
sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira menkûl malların satışında
şart olan teslim bulunmamıştır). NETİCE, 237
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, Amr'den malûm pahaya
satın aldığı akarı (bağı, bahçeyi, evi, dükkânı ve tarlayı) teslim almazdan
evvel Bekir'e malûm pahaya satsa, bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP...
Olur. (Zira gayrimenkullarda teslim şart değildir).
FEYZİYE, 232
, mülkü olan evini Amr'e
malûm pahaya satlikdah'sonra teslimden evvel (teslim almazdan evvel) Zeyd
o evi Amr'in izni 'olmadan Bekir'e de satıp teslim etse, ilk satış bâtıl olur
mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira gayri menkullerin satışı teslim
edilmemiş de olsa tahakkuk etmiştir. Mülk ilk alanındır).
İBNİ NÜCEYM, 184
Zira fazlalık noksanlık olabilir. Esas olan alış
verişd-e en ufak şüphenin bulunmaması için satan ve alan kimselerin ölçerek
satmaları ve almaları lâzımdır.
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, buğday anbarmda olan
buğdayını «bin kiledir» diye her kilesini Amr'e şu kadar paraya satıp Amr'de
satın alıp kabul etse, buğday ölçülmeyince bu alış veriş sahih olur mu?...
-H
ELCEVAP... ölçülür. Bin
kileden eksik ise dilerse parasından hissesi;,Üe alır, dilerse pazarlığı
fesheder, fazla ise fazla olan satıcınındır.
ij
Bu surette Zeyd o anbarda
olan buğdayı ölçtüğünde bin kileden ziyâde olmakla bin kile buğdayını Amr'e
teslim edip parasını almak istediğinde Amr mücerred satış zamanı da o buğday
ölçülmemişdi, öyle olunca bu alış veriş sahih olmaz diyerek Zeyd'in rızası
olmadan alış verişi feshetmeye kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 21
Zeyd, şu kadar kile tuzunu
Amr'e satıp lâkin teslim ve alma bulunmadan Zeyd (satan adam) o tuzu başkasına
satıp ve teslim etmekle sar^ fetse, hemen Amr (ilk alan) mücerred evvelce bana
satmış idin diyerek' o tuzu Zeyd'e tazmin ettirmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
(Zira menkullerde 'teslim edilmedikçe yetki satanındır).
ABDURRAHİM, C. 2, S. 21
Yâni malı satan kimse, alış veriş fazlalığından sonra
satılan malın miktarını artırabilir. Müşteri ziyâde yapılan meclisde kabul
ederse, t> ziyâdeyi talep etmeye hakkı olup satan kimsenin nedameti fâidesizdir.
Ama o meclisden sonra müşterinin kabul etmesi muteberdir.
Satan kimsenin malda ziyâde
etmesi sahih olduğu gibi, alan kimsenin de pazarlıkdan sonra konuşulan parayı
ziyâde etmesi sahih olur. Ve satıcı da ziyâde edilen meclisde kabul ederse, o
ziyâdeyi talep etmeye hakkı olup, müşterinin nedameti fâidesizdir. Ama o
meclisden sonra satıcının kabulü muteber değildir.
Satan kimse, alış veriş
kesinleştikten sonra konuşulan paradan bir, mikdarıni kaldırıp düşürebilir. Bu
şekildeki hareketi sahih ve muteberdir!
Meselâ: Satıcı on kuruşa
satmış olduğu sekiz karpuz üzerine iki karpuz daha ziyâde etse ve müşteri de
kabul ettiği takdirde on kuruşa tamam on karpuz satılmış olup hattâ teslimden
evvel bu iki karpuz telef olsa, pahalarının paradan tenzili ile sekiz karpuz
için satıcı ancak sekiz kuruş- talep edebilir.
Keza satıcı arsanın bin
arşını onbin kuruşa sattıktan sonra yüz arşın daha ziyâde etse ve müşteri
(alıcı) de kabul ettiği takdirde bir şefi (hak sahibi) çıksa onbin kuruşla
tamamını yâni bin yüz arşını alabilir. Keza kesin pazarlıkdan sonra müşteri
konuşulan parayı ziyâde ettiğinde konuşulan para ile ziyâde yapılan paranın
tamamı alıcı ile satıcı hakkında tamam satılan mala mukabildir.
Kesin pazarlıkdan sonra
satıcı satılan malın parasını indirip ve tenzil ettiğinde satılan malın tamamı
konuşulan paranın bakisine mukabil olur.
Satan kimse, parayı teslim
almazdan evvel satılan malın parasının hepsini indirebilir (kaldırabilir). Fakat
asıl kesinleşmiş pazarlığa iltihak olunmaz.
Meselâ: Satıcı bir mülkü olan
akarı (bağı, bahçeyi, evi, dükkânı) onbin kuruşa sattıktan sonra (parasını)
teslim almazdan evvel o paradan kamilen vazgeçse, Şefi'i (hak ortağı) o akarı
onbin kuruşa alabilir. Yoksa parasız alırım diyemez. MÎR'ATÜL MÜCELLE, 77
80
Yâni mal ve emsali olan bir kimsenin borcunu belli bir
zamana talik ve te'cil ederek tehir etmek caizdir ve bu te'cil edilen zaman
gelmezden evvel alacaklı acele edip daha evvel istemeye ve almaya yetkisi
yoktur. O tehir edilen vaktin gelmesini beklemesi lâzımdır. Ancak Ödünç olarak
verdiği para ve mal belli bir zamana tehir etmek şartı muteber ve sahih
değildir. Zira karzı hasen olarak veren kimse, .bir teberru ve bir yardım
kabilinden hiç bir yardım ve karşılık beklemeden insanlık ve iyilik olsun diye
vermiştir.
Binâenaleyh ödünç olarak
verdiği şey'i dilediği zaman alma hakkına sahiptir. Ödünç mal ve para alan
kimseden istediği zaman, falan zamana kadar olmak ve durmak şartı ile almıştım,
şimdi veremem» diyemez. Böyle demeğe hakkı yoktur. Şayet ödünç alan kimse, böyle
bir zaman tâyini var diye o zamana kadar vermezse, zalimlik ve haksızlık etmiş
olur.
Her deyn (Bir şey
karşılığmdaki borç) hakkındaki te'cil (tehir) muteber ve güzeldir. Fakat
riâyete mecbur değildir.
Her deyn (Bir şey
karşılığmdaki borç) hakkındaki te'cil (tehir) muteberdir riâyet edilmesi
lâzımdır. Fakat karz (ödünç) hakkındaki te'cil, muteber değildir.
Meselâ: Bir kimse, semeni
(parayı) bir ay müeccel olmak (te'cilli olmak) üzere sattığı bir malın semenini
(parasını) bir ay bitmedikçe müş-
teriden almağa müstehak
olamaz. Fakat bir ay müddetle ikraz' eütiği (ödünç verdiği bir parayı daha ay
dolmadan istiyebilir. Çünkü karz, her ne kadar intihâen (sona erme bakımından)
bir muavaza (ivaz edilmiş) ise de bidâyeten iaredir (ariyettir,) fahrî bir
yardımdır. Mukriz (ödünç veren kimse), bir muteberridir (bir teberru edicidir).
Artık mukriza (Ödünç verene) te'cili ilzam etmek (Te'cili mechud etmek), teberru
mevzuunda münâfidir (aykırıdır). Velhasıl bu te'cüe -vadedilmiş ise- riâyet
edilmesi mendûp, ahlaken lâzım ise de, hukûkan lâzım değildir. Mebsüt,
Dürrümuhtar.
1. Bas. HUKUK'U İSLÂMİYE, C.
5. S. 103
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, mütevellisi olduğu
vakıf paradan Amr'e ödünç verdi bu sene tamamına kadar te'cil etse, Zeyd te'cil
vakti gelmeden meblâğı (parayı) Amr'den almağa kadir olur mu?...
,
ELCEVAP... Olur. (Zira ödünç
olan şeyin te'cili bâtıldır).
ALİ EFENDİ, 332
Zeyd, Amr'den zimmetinde
ödünçden olan şu kadar para hakkını almadan Amr ölüp Amr'in kalan terekesini
eline alan sâde vârisi oğlu Bekir bu meblâğın şu mikdarmı Zeyd'e edâ ettiğinde
Zeyd diğerini malûm zamana te'cil etse, Zeyd o kalan diğerini te'cil vakti
gelmeden evvel Bekir'den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira
ödünçlerin te'cil vaktına riayeti şart değildir
Zeyd, bir kaç kimsenin
zimmetlerinde ödünçden olan otuz bin akçasını (lirasını, kuruşunu) senede on
bir'para edâ etmek üzere te'cil ve taksid edip yazıldığı üzere delil (ve şâhid)
yazılsa, Zeyd üç sene tamam olmadan bu meblâğın hepsini o kimselerden talep
ettiğinde bunlar (borçlular) ödüncün te'cili sahihdir, diyerek vermemeğe kadir
olurlar mı?...
ELCEVAP... Olmazlar.
ALİ EFENDİ, C. 1, 332
Zeyd, Amr'e, Ödünç verdiği
parayı malûm zamanın tamamına kadar Amr'e te'cil ettikten sonra Zeyd te'cil
zamanı gelmeden meblâğı mecburî
Amr'den almağa kadir olur
mu?...
!|! ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2,û 90
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 105-113.
Riba, Lügatte, bir şey nemâlamp artmak, çoğalmak
manasınadır. Sonra Faiz denilen husûsî ziyâde ve fazlalık mânasına
kullanılmıştır. Şer'i tarifi metinde mezkûr olduğu üzere; Ribâ, alan ve verenden
birisine . şart koşulmuş olan ve bir karşılıkdan hâli olan ziyâde -ve
fazlalıkdır.
Metinde de geleceği üzere,
cinsi ve mikdarı bir olan iki şey yek diğeriyle mübadele edildiğinde veren veya
alan kimselerden bir taraf için kabul edilen ziyâde ve fazla olan mal'a Ribâ
denir.
Binâenaleyh birisine karzen
(ödünç olarak) verilen yüz kuruşu vâdesinde yüz kuruş alınırsa, bunda Ribâ
yoktur. Bu bir bey'i sarfdır. Ve yüz kuruşu yüz kuruşla mübadeleden ibarettir.
Paranın cinsi, mikdarı mütekâbil bulunduğundan meşrudur. Yüz kuruş yerine yüz on
kuruş verilirse, Şeriat örfünde bu on kuruş bedelsiz verilmiş bir ziyâde
olduğundan Ribâdır.
Hülâsa Ribâ: Mukrize (ödünç
mal ve para verene) alman mikdar-dan ziyâdesi ile iadesi şart koşulmuş olan kâr
(ödünç) dır. Ve sırttan bir kâr şekli olması hasebiyle Ribâ, haramdır.
CÂHİLİYET DEVRİNDEKİ RİBÂ :
Islâmın zuhurundan evvel Arab
Reis ve ileri gelenlerinin yegâne geçim ye kâr yollan faizcilik idi. Kureyş
eşrafının her biri birer bankerdi. Her birisinin kendisine has şartlı ödünç
verme şekilleri vardı. Esâs îti-
bariyle ödünç alman bir
paraya az çok bir faiz konurdu. Vâdesi geldiğinde verilmeyen bir borcun kimi
yalnız malın esas ve anasına yeni bir faiz ziyâde ederek basit bir ziyâde ile
iktifa ederdi. Kimi mal ve paranın ana ve esasına eski faizi zam ederek ikisinin
hepsine yeni bir faiz koyarak az'âfı muzâafe denilen katlama faizi ilâve
ederlerdi. Şimdi buna nxü-rekkeb faiz denilmektedir.
Her ne suretle olursa olsun,
bu Kureyş tefecilerine yakalanan ihtiyaç sahiplerini bunların gaddar ellerinden
yakalarını kurtarabilmeleri müstesna bir tesadüfe bağlı idi. Bu cihetle
borçlunun borcu seneden seneye artar, az zaman zarfında ana malın bir ve
ekseriyetle bir kaç misline bâîiğ olurdu. Bu suretle borç verilmiyecek bir hâle
gelince husûmetler, nizâlar ve kavgalar başlardı. Câhiliyyet devrinin târihi,
ribânın tev-lid ettiği muharebelerle doludur.
Câhiliyyet devrinin yüz
karası hareketlerinden en fecîi şöyle ifâde edilmektedir:
Herhangi bir borçta vâde
hulul edip zamanı geldiğinde borçlu vermezse alacaklısına «veremiyeceğim,
artır» derdi. Yine bir mikdar daha ribâ zammedilir ve bu surette vâde
yenilendikçe borcun miktarı artardı ve arta arta aslının bir veya birkaç mislini
bulurdu. Aslı olan borca re'sül mal ve -ziyâdesine ribâ tâbir edilirdi. Her
vâdenin yenilenmesinde zammedilecek ribâmn yalnız Re'sülmal (ana mal) hesabı
ile veya evvelkinin Re'sülmale zammile hepsi üzerine yürütülmesi şeklinde
teraziye tâbi olurdu ki, zamanımız tâbirine göre biri basit faiz biri mürekkeb
faiz de-, mektir. Ve Ribânın re'sülmali geçip az'âfı muzaaf olması mürekkeb
faizde daha ser'î olmakla beraber ikisinde de vâki olur.
Cihanın bugünkü faiz
muameleleri de mahiyet itibariyle câhiliyyet devrinin kötü âdetinden başka bir
şey değildir.
îşte Arab örfünde Ribâ, tam
nrSnasiyle zamanımızda paranın faizi veya neması tâbir olunan fazlasıdır.
KUR'AN DİLİ, C. 1, 953
Günümüzün en müzmin hastalık
ve belâlarından birisi olan ribâ (faizcilik), çok kötü ve âfet şeklini almıştır.
Tesettürde cehalet devrine dönüş ve o devri taklid olduğu gibi faiz muamelesinde
de aynı ahlâksızlık taklid edilmektedir. Öyle fikirlere sahib olanlar
görülmektedir ki, bugünkü cemiyette faizsiz yaş,ayamıyacağı düşüncesine sahib
olanlar çoğalmaya başlamış ve haram olan faizin meşruluğuna çâreler aramağa baş
vuranlar vardır. Bir millette bu hâl görüldü mü orada sukut, inhitat ve
câhiliyyet devrine irtica başlamıştır. Yâni bu tip insanlar mürtecilerin tâ
kendileridir.
Ribâ denilen muamelenin ismi, aynı zamanda Faiz ismi
ile de ifâde edilmektedir. Mamafih ribâ tâbiri Şeriat dilinde faizden umûmidir.
Şöyle ki: Alış verişde pazarlığı yapanlardan (satıcı ve alıcılardan)
bîrineverilmesi şart olup karşüıktan hâli bulunan fazla mikdar Ribâ^dır. Ori
miskâl altını onbir miskal altın mukabilinde satmak gibi. Ribâ altın, giî| müş
gibi tartılan şeylerde ve Buğday, Arpa, Tuz ve Kuru Üzüm gibi kilo! ile alınıp
verilenlerde cereyan eder.
Ribâ Şer'an haram olup iki
kısma ayrılır. Biri Ribâ'ı Fadldır ki, tar tılan veya kile ile ölçülen
kabilinden olan şeyleri kendi cinsleriyle peşiic olarak ve fazlalıkda olduğu
halde mübadele etmektedir. Ağırlıkları mü sâvî iki altını ikibuçuk altına veya
iki altın ile şu kadar kuruşa derha satıp teslim almakda bulunmak gibi.
Kezalik bir kile buğdayı bir
buçuk kile buğday ile peşin satıp kabzef; mek gibi.
Diğeri, Ribâ'i nesîe'dir ki;
Ya bir cinsden olan iki şey'in birini diğeri mukabilinde veresiye olarak
satmakdır. Veya başka başka cinslerde^ olup tartı ve kile veya zirâi veya adedi
olmak hususunda müttehit bulti iki şeyden birini diğeri mukabilinde veresiye
olarak mübadele el mektir ki, miktarları müsavi olsa da yine caiz olmaz.
Meselâ: On dirhem gümüşü, on
dirhem veya onbir dirhem veya dçL kuz dirhem gümüş mukabilinde veresiye olarak
satmak bir Ribâ'i nesre olacağından caiz değildir.
Kezâlîk: İki kile buğdayı bir
veya iki veya üç kile buğday mukabilinde veresiye olarak satmak caiz olmadığı
gibi, iki kile buğdayı bir veya iki veya üç kile arpa mukabilinde veresiye
olarak satmak da caiz değildir.
Kezâlik bir metre Şam
kumaşını, yine aynı cinsten bir veya iki metre Şam kumaşı veya başka cinsten,
meselâ; O kadar Bursa kumaşı muka-. bilinde veresiye olarak satmak da caiz
değildir.
Kezâlik: Yüz yumurtayı, yüz
veya yüzyirmi yumurta mukabilinde veresiye satmakda bu kabildendir (Caiz
değildir).
Ribâ'i fadlin haramhğma delil
meali:
Ribâ'i Fadl: Vadesiz Faiz
demektir. Hadis-i Şerifde bunun haramligı şöyle beyan edilmiştir:
.
«Altın ile altın, gümüş ile
gümüş, buğday ile buğday, arpa ile arp'|, hurma ile hurma ve tuz ile tuz misli
mislinde ve bir birine müsavi ve peşin olarak satılır. Bu sınıflar değişti mi
peşin olmak şartı ile nasıl isterseniz satınız.»
MÜSLİM
Bu Hadis-i Şerifde zikredilen
altı şey, aynı cinsten birbiriyle satılıp veya karz verilerek değişme şekli
olursa, müsavi olması şarttır. Peşin olarak alıp verecekler, cinsi bir olanlarda
miktar bakımından fazlalık yaparak alır yerirlerse faiz olduğu beyan
edilmektedir.
Zira faizi gerektiren mikdar ve ölçek yoktur. Bu
sebepten de ve kıymetsiz şeylerin fazlalıkla alınıp verilmesinde faiz câri
değildir.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, bir pulu iki pula Âmr'e
satsa, ribânm şartı bulunmamakla t
satış caiz olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 166
Bir yumurtayı iki yumurtaya
satsa, caiz olur mu?... ELCEVAP... Olur. (Zira ribânın şartı yoktur). İBNİ
NÜCEYM, 166
Bu son hükmün cevazı, Hadis-i Şerifde meâlen şöyle
beyan edilmiştir :
«Peşin ve arpa daha çok
olduğu halde buğdayı arpa ile satmakta bîr feeis yoktur.»
EBU DÂVTJD
Bu değişik cinsten olanlarda
satış veresiyeli olursa bu takdirde caiz değildir. Nitekim metinde bu hüküm
beyan edilmiştir.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bir Hadis-i
Şeriflerinde meâlen şöyle buyruyor:
«Altın ile altın, tartısı
tartısına, misli misline, gümüş ile gümüş de tartısı tartısına misli misline
satılır (Bu satış kyâmete kadar böyledir). Her kim, ziyâde verir veya ziyâde
alırsa, bu ribâ'dır.»
MÜSLİM
Resulü Ekrem (S.A.V.)
Efendimiz tarafından vezni (tartı ile) olduğu bildirilmiş olan şeyler,
ebediyyen veznidir (tartı iledir, altın ile gümüş gibi) ve keylî (ölçekle)
olduğu bildirilmiş şeylerde keylîdir (ölçek ve kile iledir.) Velev ki bilâhare
insanlar bunları başka türlü alıp versinler. Hakkında nas (delil) bulunmayan
Asrı Saadette veznimi, keylîmi (kile üemi) olduğu bilinmiyen şeyler hakkında
ise, insanların örfü muteberdir, îmam'ı Âzam ile imam'ı Muhammed (R.A.)'in
kavilleri böyledir. İmam'ı Ebû Yûsuf'a göre, her hangi bir şey'in vezni (tartı
ile) veya keylî (kile ile) sayılması için o zamanın örfüne bakılır.
I. BASKI HUKUKİ İSLÂMİYE, C.
5,116
Yukarda beyan edilen hükmün
dikkat edilecek noktası şudur: Buğday, arpa, hurma ve tuz dâima kile (ve
ölçekle) alınır, satılır ve böyle olmasi lâzımdır. Ancak bu gibi kile ile
olduğu bilinen şeyler memleket Örfünde para mukabilinde tartı ile alış veriş
yapılırsa, caizdir. İmam'ı Eb ûYûsuf un kavli ile amel etmek evlâ olur.
Bir çok büyük âlim ve
fakihlerimizde, fitne ve fesadın zuhur etmesi ihtimali olan yerlerde İmam'ı Ebû
Yûsuf'un zaif olan kavli ile amel etmek kavî ve elzemdir, diyerek fetvada
bulunmuşlardır. Berika sahibi büyük Hadimi merhum da Bankasının «Fitne bahsinde»
uzun-uzun beyanda bulunmuştur. Dolayısile bu günkü tartı ile buğdayın ve
emsalinin alım satımı fitneye müncer olacağından caizdir.
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 114-130.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Amri «kölemdir» diyerek
Bekir'e malûm pahaya satıp, teslim edip ve parasını aldıkdan sonra Amr (köle
diye satılan adam) Bekir'den «Ben aslan hürüm» diye dâva edip ve dâvasına delil
dikip hürlüğüne hükmolunsa, Bekir bu parayı Zeyd'den geri almağa kadir olur
mu?... ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, 261
Zeyd, Amr'in cariyesi Hindi
Amr'den malûm pahaya satın alıp ve teslim alıp parasını verdikden sonra Zeyd;
«Hind aslında hürdür» diye dâva edip ve delil (şâhid) dikse, Zeyd verdiği
parayı Amr'den almağa kadir oîur mu?... ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, 301
Metinde ve fetvalarda beyân
edildiği üzere, hür olan erkek ve hürre olan. kadını satmak ve almak haramdır.
Bu mes'ele böyle iken günümüzün hastalıklarından biri olan kız alıp verme
ânında âdeta paTayla kızlarını satanlar vardır. Bu hâli yapanlar zâlim,
ahlâksız ve haram yiyen mikrop insanlardır.
Bu işi yapanlar, mes'ud yuva
yerine kız çocuklarının hayatına kasteden canilerdir. Zira para alarak mal
satar gibi hareket eden kimseler, kızlarını verdikleri zaman en ufak kusuru
olduğunda, başa kalkılır ve dâima huzursuzluk kaynağı olur.
Şu halde din ve îman sahibi
her müslüman baba ve anne, o ciğer yavrularının mes'utluğu için, başlık veya
hedimelik adı altında para, mal ev emsali şeyleri alıp da boğazına geçirmez ve
geçiremez.
Yukarda «alış veriş fasit
Babı» adı altında beyan edildiği üzere insanın, saçı, sakalı, başı, bedeni,
kanı, tırnağı ve cisminin diğer eczalarım satmak ve satm almak haramdır. Zira
insan oğlu mükerrem ve şereflidir. Binâenaleyh şahsiyeti ve vücudunun her
eczası muhteremdir, satılmaz, alınmaz.
İLGİEİ FETVALAR:
Hind, bir evi mülkümdür diye
Zeyd'e malûm pahaya satıp, teslim edip ve parayı teslim alsa, Zeyd de bu e-vde
yeniden binalar yapdıktan sonra bu evin vakıf olduğu delil ve şahit ile sabit
olup hüküm (ve karar) dan sonra Zeyd'den almsa, Zeyd bubinaları Hind'e teslim
edip teslim gününde binanın yapılmış kıymeti ile bu parayı Hind'den almağa
kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur. ALİ EFENDİ, 323
Bu fetvanın hükmünden
anlaşıldığı üzere, bir mülkü birisi aldığı zaman o mülkün vakıf olduğu meydana
çıksa, satan kimseden alan kimse parasını alır, o malı gerisin geri red eder.
Vakıf alanlar bu mes'eleye riâyet etmelidir.
Zeyd, Amr'den satın aldığı
evde bina ihdas ettikten sonra Hind eve müstehak çıkıp isbattan sonra ev Hind'e
hükmolunsa, Hind Zeyd'e ihdas ettiğin binayı sök (yık) dediğinde Zeyd
Hind'e binanın kıymetini bana verip binayı al diye cebretmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. ALİ EFENDİ, 323
Zeyd. Amr'den malûm pahava
satın alıp ve parasını verdiği bir boş atı Bekir'e hibe edip teslim ettikten
sonra Besir (üçüncü şahıs) o ata müstehak cıkm isbât ve hükümden sonra
Bekir'den alsa, Zeyd mezkûr nara ile Amr'e rücû etmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
BEHCE, 305
Bu fetvalara göre, sahte tapu
ve sened tanzim edip mülkü ve eşyayı satan veya vakıf olan malları ve binaları
vakıf deînl diye satan kimselerin haksız oldukları sabit oldu&u zaman, alan
kimseler mallan gerisin fferi teslim edİD veya malı sahibine verip satan
kimseden narasını alabilir. Ancak satılan mallar ve mülklerin sağlam tapulu
oldusunu ve va-faf olmadığını isbat ettiği halde sattıkdan sonra, başkası hak
sahibi olduğunu iddia eder ve isbat ederse, bu takdirde ilk satana müracaat
hakkı yoktur.
Zeyd, mülkü olan evini Amr'e
şu kadar paraya satıp ve teslim edip bu meblâğdan Amr'i ibra ettikten sonra
Bekir bu eve müstehak çıkıp isbat vehükümden sonra bu evi Amr'den alsa, Amr
Zeyd'e rücû edip Zeyd'den bir şey almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
(Zira satan Zeyd evvelce ibra etmişti). BEHÇE, 304
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 131-134.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Amr'in şu kadar
koyununu fudûlî (giyâbî) olarak Bekir'e satıp
teslim edip Bekir de. koyunları sarfetse (helak olsa veya harcasa)
Amr satışa izin vermemiş
olmakla koyunları Bekir'e, tazmin ettirmeğe
kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira esas
mal sahibi odur). FEYZÎYE, 248
Zeyd'in oğlu Büyük Ami* hazır
iken, Zeyd, Amr'in beygirini giyâbî olarak Bekir'e satıp teslim etse, Amr satışa
rıza göstermeyip beygirini Bekir'den almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, 249
Zeyd, Hind'in mülkü olan
evini giyâbî olarak Amr'e satıp teslim ettikten sonra Hind satışa rıza
göstermeden ölse, Hind'in veresesi bu evi Amr'den almağa kadir olurlar mı?...
ELCEVAP... Olurlar. FEYZİYE, 249
Küçük Hind'in anası Zeyneb,
küçük kızın evi ile bâzı eşyasını giyâbî olarak Bekir'e satıp teslim etse, Hind
baliğ olduğunda o yeri Bekir'den ser'an almağa kadir olur mu?...
.
ELCEVAP... Olur.
ALİ EFENDİ, 304
= . (2) Zeyd, Amr'in su kadar
buğdayım giyâbî olarak başkasına malûm pahaya satıp, teslim edip ve parasını
alsa, Amr izin şartları mevcut olduğu, halde satışa izin verince o parayı
Zeyd'den almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur. ALİ EFENDİ, 304
Zeyd, kardeşi Amr'in anbarım
Amr'in izni olmadan malûm pahaya Bekir'e satıp teslim ettikten sonra izin
şartları mevcut olduğu halde Amr satışa rıza gösterse, Amr rızasına nadim olup
satışı feshetmeğe kadir olur mu?...:
ELCEVAP... Olmaz.
ALİ EFENDİ, C. J. 204
. ,Zeyd, Amr'in mülkü olan
bağını fudûlî (giyâbî) olarak Bekir'e satsa,, rıza göstermeden Bekir rücû edip
alış verişi feshetmeğe kadir olur mu?.
.
ELCEVAP... Olur,
ABDURRAHİM, C. 2, 25
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 134-138.
Selem, lügatta; Takdim manasınadır. Şer'i tarifi
metinde geçtiği üzere peşin para veya peşin verilen başka bir mal ile veresiye
bir mal satın almaktır.
Meselâ: Satm alan kimse,
satana «yüz kile buğday için bir kuruş, (lira) selem verdim» deyip o da kabul
ettiğinde selem kesinleşmiş olur.
Peşin para veya mal veren
müşteriye, «Sahibüsselâm - Selem sahibi» veya <^Rabbüsselem - Selem sahibi»
denir. Veresiye mal vesecek olan satıcıya da «Müslemün ileyh» delîir.
Böyle selem suretiyle satın
alman mala «Müslemünfifa» -ve peşin verilen para ve mala da «Re'sülmah selem»
denir.
Selemin meşruluğunu nâtik bir
hadis-i şerif meali:
«Her kim, meyvede selem
yaparsa, malam ölçek ve tartıda ve malum bir vâdeye kadar yapsın.»
BUHARt MÜSLİM
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, şu kadar koyun için
Amr'e selem yoluyla şu kadar para verse, Amr meblâğı mezburu Zeyd'e verirken
Zeyd almayıp «e kadar koyun ahnm» demeğe kadir olur mu?..,
ELCEVAP... Olmaz.
(Zira hayvanlarda ye hayvanların hiçbir şeyinde adet ile selem caiz
değildir).
ALÎ EFENDİ, C. 1, 324
Zeyd, şu kadar kilo yağ için
Amr'e selem yoluyla şu kadar para ve» rip lâkin Selem'in şartlarına riâyet
etmese, Amr bu parayı Zeyd'e verirken Zeyd almayıp o kadar yağ alırım demeğe
kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira Selemin şartlarına riaye,t
edilmemiştir).
ALİ EFENDİ, 324
Zeyd, şu kadar adet limon
için selem yoluyla Amr'e şu kadar para verip selemin şartlarına riâyet etse, bu
selem sahih olur mu?... ELCEVAP... Olur. İBNİ NÜCEYM, 177
Zeyd, §u kadar çeki odun için Amr'e selem yoluyla şu
kadar para verip selem'in şartlarına riâyet etse, Zeyd vaktin gelmesi ânında o
kadar odunu Amr'den istediğinde Amr vermeyip «param al» demeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
(Zira, Selem'in şartlarına riâyet edilmiştir.)
ALİ EFENDİ, 325
Üzüm suyundan ateşde
pişirmekle elde edilen pekmezde selem sahih olur mu?
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, 307
Zeyd, şu kadar kilo yağı için
selem yoluyla Amr'e şu kadar para verip lâkin selemin şartlarına riâyet etmezse,
Amr bu parayı Zeyd'e (sahibine) verirken Zeyd, almayıp o kadar yağı alırım,
demeğe kadir eflur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
Selem'in şartları bulunmamıştır).
ALİ EFENDİ, 325
Zeyd, Hasad vaktinden evvel
yeni hâsıl olacak şu kadar kile buğday için Amr'e Selem yoluyla şu kadar para
verip Selemin şartlarına riâyet de etmiş olsa, yazıldığı bu şekil üzere olan
Selem sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. İBNİ
NÜCEYM, 171
Bu son fetvadaki hüküm,
şayanı dikkattir. Zira günümüzün yapak ve tiftiklerinin daha yapak ve tiftik
meydanda değil iken yaptıkları muamelelerin cihetleri yukarda «alış veriş fasit
Babı» başlığı altında ve diğer bahislerde bu hükümler uzun uzun izah
edilmiştir.
Bey'û Mukayese : Nakid (ve para) kabilinden olmayan bir
aynı diğer bir ayin ile yâni, altın ve gümüşden başka bir malı, diğer bir mal
ile mübadele etmektir ki, buna dilimizde «Tıranpa» denir. Bir kitabı diğer bir
kitab ile değişmek gibi.
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, bir kısrağını Amr'in
bir beygiri mukabilinde mukayese yoluy la Amr'e satıp Zeyd, Amr'in atını alıp
hapsedip kısrağı teslim etmeden at Zeyd'in elinde helak olsa, hâlâ Amr kısrağını
Zeyd'den istediğinde Zeyd at helak oldu deyip vermemeğe kadir olur
ELCEVAP... Olmaz. ABDURRAHİM,
C. 2, S]
L Zeyd, şu kadar donluk
bezini Amr'in şu kadar donluk bezi mukâth
linde Amr'e mukayese yoluyla
satıp Amr'in bezlerini eline aldıktan soa ra Amr aldığına nadim olup, satışı
feshetmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, fi
ALIŞ VERİŞLE İLGİLİ MUHTELİF
FETVALAR
Demirci taifesinden Zeyd,
istediği kimselerden demir satmalmak tediğin4e bâzı kimseler, «başkasından satın
almana râzi olmayız, bizden satın al» diye Zeyd'e cebretmeğe kadir olurlar
mı?... ELCEVAP... Olmazlar.
NETİCE, 230
Zeyd, bir metâını Amr'e malûm
pahaya satıp teslim ettikten sonra Amr o metâ'ı başkasına sattığında zarar etse,
Zeyd, o parayı Amr'den
istediğinde Amr «Mücerret o
metâdan zarar ettim» diye tamamen vermemeğe kadir olur mu?... ELCEVAP...
Olmaz. NETİCE, 230
Zeyd, bir metâ'mı Amr'e şu
kadar paraya sattığında Amr, her ne vakitde başkasına satarsa parasını o vakitte
vermek şartı üzere meçhul zamana tecil ile satsa, bu alış veriş sahih olur
mu?... ELCEVAP... Olmaz.
FEYZİYE, 242
Bu son fetvanın hükmü şâyânı
dikkattir. Zira zamanımızda pek çok kimseler, esnaflar, malı satınca parasını
vermek üzere alıyorlar. Her iki tarafın itimadını sarsacağından ve birbirleriyle
nizâlaşmalanna sebep olabileceğinden bu şekilde alış veriş fasittir, caiz
değildir.
Zeyd, mülkü olan evinin beş
bölükden bir bölüğünü sehim olarak malûm pahaya Amr'e satsa, bu alış veriş sahih
olur mu?... ELCEVAP... Olur. FEYZİYE, 235
Zeyd, mülkü olan arsasını
dörtyüz arşın olmak üzere Amr'e şu kadar (belli miktar) paraya sattıkdan
sonra o arsa dörtyüz arşın olmayıp şu kadar (belli mikdar) noksan olduğu
zahir olsa, Amr kabul etmeyip arsayı terketmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP...
Olur. FEYZÎYE, 235.
Zeyd, Amrin atını bir hizmet
almak için bir kimseye vermek mülâhazası ile Amr'den satın aldığında atı
kimseye vermezse, yine Amr'e red etmek şartı ile satın alsa, bu .alış veriş
sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ALİ EFENDİ, C. 1, 294
Mümeyyiz olmayan küçük Zeyd,
bâzı mülkünü Amr'e satsa, bu satış sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz,
ALİ EFENDİ, C. 1, 286
Zeyd, şarabdan sarhoş olmuş
iken evini Amr'e malûm pahaya satıp teslim etse, bu satış sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olur. (Sarhoş iken
verilen talâkın vakî olduğu gibi alış verişi de sahihdir).
ALİ EFENDİ, 285
îstisnâ : Bir kimsenin san'at ehli olan birine «bana şu
kadar kuruşa şöyle bir şey yap» dese, o da kabul etse, buna istisna İle yapılan
alış veriş denir.
Meselâ : Müşteri pabuccuya,
kunduracıya ayağını göstererek falan nev'i sahtiyandan şu kadar kuruşa bana bir
çift pabuç yap dese, o da kabul etse, yahut marangoz ile uzunluk ve eni ve lâzım
olan vasıflarını, şekil ve durumlarını beyan ederek bir kayık yahut gemi veya
kapı, pencere yapmak üzere pazarlık etse, istisna sahih ve kesin şekilde
tahakkuk etmiş olur.
Diğer san'atkârlarla
anlaşarak pazarlık suretiyle yapılan siparişlerin her birisi de istisna ile
yapılan alış veriş esâsına dayanır.
İLGİLİ FETVALAR :
"m Zeyd, değirmen yapmak
san'atı olan Amr'e keresten ile benim için
Tuna üzerinde (ve bunun gibi
bir yerde) şu isimde ve şu şekilde bir değirmen yap diye şu kadar para
verdikten sonra Zeyd başka memlekete gidip kendi kerestesiyle bir değirmen
yaptığında Zeyd görmeden Amr değirmeni Bekir'e satıp teslim etse, Zeyd
geldiğinde «Mücerret Amir benim için yapmış idi» diye değirmeni Bekir'den
almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. ALİ EFENDİ,
C. 1, 326
Zeyd, kayık yapmak san'atı
ile mâruf olan Amr'e şu kadar para verip kereste ile bana bir kayık yap deyip
Amr de kerestesiyle bir kayık yapsa, lâkin Zeyd kayığı gördüğünde beğenmeyip
terketse, Zeyd verdiği parayı Amr'den geri almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, 308
Gemi san'atı mâruf olan
memlekette Zeyd, dülger (marangoz) olan" Amr'e «bana uzunluğu ve eni şu kadar
bir gemi yap, sana şu kadar para vereyim» dese, Amr'de bir gemi yapsa sonra Zeyd
o gemiyi gördüğünde beğenmeyip almayınca Amr, «elbette o parayı ver, gemiyi al»
diye ZeycVe cebretmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 80
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 141-148.
Şer'i Şerif bu hayvanlarla menfaatlanmayı mubah
kılmıştır. Fetâvâyı Hindiye'de şu hükümler beyan edilmiştir: «Yılan,
akreb ve emsali haşarat cinsinden yeryüzünde
olanların satışı caiz değildir.
— Denizde yetişen
kurbağa, yılan, yengeç ve emsali hayvanlar gibilerin alış verişi caiz delildir.
Ancak balığın alış verişi caizdir.
— Nevazilde beyân edildi&ine
göre yılan cinsinden olan her hayva-, nm. tetfâviîenmede istifade edildiği
vakit, alış veriş işi caiz olur. Şayet menfaatlanılamaz ise, caiz olmaz.
— Sahih olan
menfaatlamlan her şeyin alış verişi caizdir. Bu hüküm tatarhânîvede de böyledir.
,
— Tâlim edilmiş köneğin
satışı, bize (Hânefîlere) göre caizdir.
— Keza kedinin, yırtıcı
hayvanların ve yırtıcı kuşların bize (Hâne-fîfere) eöre. bu hayvanlar
ister (av avlamak için) tâlim edilmiş olsun, isterolnıasm alış verişleri
caizdir. Kazınanda da hüküm böyledir.
— Tâlim edilmemiş
köpeğin satışı, tâlim için kabiliyetli olduğu va-kitde caiz olur. Böyle olmadığı
takdirde caiz olmaz. Sahih olan da!budur.
— îmam-ı Muhammed
(R.A.) dedi ki, Tâlime kabiliyeti olan ve tâlim kabul eden ve onunla
avîanabilen arslan hakkında da biz aynı şey'i söyleriz. Bovle olduğu takdirde
arslanmalış verisi caizdir. Zira pars ve tazı her halükârda av avlama tâlimini
kabul ederler. Binâenaleyh bu cihetten de bunların satışları da her hâl
üzere caizdir.
— Fetâvâyı itâbivede
beyan edildiği üzere, tâlim kabul etmeyen küçük kurt'un
satışı caizdir. îmam-ı Ebî Yûsuf (R.A.) kurdun (canavarın) büyük ve küçüğü
müsavidir dedi.
— Filin satışı caizdir.
Maymunun satışında ise, îmam-ı Âzam (R.A.) dan iki rivayet vardır. Muhtar olan
rivayette maymunun satışı da caizdir.
— Hınzırdan başka
hayvanların hepsinin satışı caizdir. Muhtar olan kavil de budur.»
HİNDİYE, C. 3, 114
İLGİLİ FETVALAR:
Haşişin satışı caiz olur
mu?... ELCEVAP... Olmaz. İBNİ NÜCEYM, 145
Kumarbazların bâzısı diğer
bâzısından kumar ile kazandıkları kırık yumurtaları satın almak caiz olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
İBNİ NÜCEYM, 153
Mantarın alış1 verişi caiz
olur mu?... ELCEVAP... Olur. İBNİ NÜCEYM, 161
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 150-152.
Lûgatta sarf; bozmak, döndürmek ve tağyir etmek
manasınadır. Seri tarifi metinde mezkûr olduğu üzere Bey'i sarf: nakdi nakde
(parayı paraya) satmaktır. Yâni sikkeli veya sikkesiz Altm'ı Altm'a
veya Gümüş'ü Gümüş'e ve aksi olan gümüşü Altm'a ve altını gümüş'e satmaktır ki;
buna «para bozma» denir. Bir altım verip de yüz kuruş gümüş para almak gibi.
Keza Dolar'i, riyal ve emsali
paraları birbiriyle veya başka cinsle-riyle bozdurmakta bey'i sarf - para
bozarak yapılan alış veriş kismm-dandır.
Bu alım, Gümüş, Dolar, Riyal
ve emsali paraları bozarak alış veriş-de bulunan kimseye, sârif ve sayrefî
denir.
Metinde de geleceği üzere
sarraflığın alış verişinde hususî üç şart vardır.
Birincisi: Satıcı ile
müşterinin bir arada bulunarak îcab ve kabulde (verme ve almada) bulunmalarını
gerektirir muamelenin bulunmasıdır.
İkincisi: Satıcı ile müşteri,
birbirinden bedenen ayrılmadan evvel bedellerini, yâni satılan ile parayı el ile
veya cebe bırakmak gibi bir sû-retle kabzetmeleri gerekir. Kabzetmeden
ayrıldıklarında ribâ vücude geleceğinden bey'i fâsid olur.
Üçüncüsü : Alış verişde
muhayyerlik şartı ve tecil (tehir) bulunmamalıdır. Yâni muhayyerlik şartı
olmadığı halde peşin alış verişde bulunmaları lâzımdır.
Sarfın meşrûiyyetini beyan
eden bir hadis-i şerif meâii:
— Zeyd bin Erkam (R.A.)
ile Berâ bin Âzib (R.A.) şöyle dedikleri rivayet edilmiştir :
— Biz Resûlüllâh
(S.A.V.) zamanında tacir idik. (Bir kere) Resûlül-lâh (S.A.V.)'a sarf (m
hükmün) den sorduk da Resûlüllâh (S.A.V.) :
(«Bir meclisde) bir elden bir
ele verilir ve alınırsa beis yoktur. Eğer vâ'de ile olursa, sahih değildim
buyurdu.
BUHARİ
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Altin'ını zararsız
olarak ayırmak mümkün olmayan Altın Züm
rüd küpesini Amr'e şu kadar
paraya veresiye satsa, bu alış veriş sahih
olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira peşin
alış veriş şartı bulunmamıştır.)
ALÎ EFENDİ, C 1, 326
Zeyd, şu kadar altınını şu
kadar kuruş'a Amr'e satıp teslim edip. ve o kadar kuruşun bir miktarını Amr'den
alıp maadasını almadan- Amr al-1 tınlan alıp Zeyd'den ayrıldıktan sonra altınlar
- çalınıp zayi olsa, Zeyd o altınlardan maada kuruş'a mukabil olan altını Amr'e
tazmin ettirmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
(Zira bâzı kuruş'u alınmakla peşin muamele
hükmündedir).
ABDURRAHÎM, C, 2. 80
Hind, bir altın bileziğini
Zeyneb'e şu kadar Akça'ya (Gümüş ve Pa-ra'ya) satıp, teslim edip parasını
almadan (satan) Hind ve (alan) Zeynep ayrılıp sonra o bilezik Zeyneb'in elinde
çalmsa. hemen Hind o bileziğin "kıymetini Zeyneb'den tazmin ettirip almağa kadir
olur mu?... ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 81
Zeyd, simi, sırması ipek'den
dokunmuş olan yasdıkları şu kadar Al-tm'a Amr'e sattıktan sonra tarafeynden
kabzetme (teslim alma) bulunmadan ayrilsalar, bu alış veriş sahih
olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira peşin muamele şarttır).
NETİCE, 263
Hind, cevher ile karışık olan altın bileziğini şu kadar
Altm'a Zeyneb'e satıp teslim edip ve pahasını teslim alsa, mezkûr paha o
bileziğin altınından çok olunca bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP...
Olur.
İBNİ NÜCEYM, 177
Zeyd, şu kadar gümüş'ünü
tartılı olarak o kadar gümüş'den az olan şu kadar akça'ya (Gümüş paraya) Amr'e
satıp teslim etse, bu alış veriş sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira
aynı cinsden olunca fazlalık faiz olur).
FEYZİYE, 270
yâni altın ve gümüş'den yapılmış veya altın ve gümüş'ü
galip olan zînet eşyalarının alış verişi de, satıcı ve alıcı birbirinin
yanından ve meclisden ayrılmadan birbirlerine peşin alıp vermeleri lâzımdır.
Aksi takdirde caiz olmaz.
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, gümüş'den yapılmış bir
mikdar zîneti gu kadar kuruş'a Hind'e veresiye satıp ve teslim edip Hind de
kabzettikten sonra Hind o zînetleri başkasına satıp teslim etse, Hind o
zînetlerin kabzetme gününde olan kıymetlerini Zeyd'e verirken Zeyd, almayıp
konuşulan pahayı almağa kadir olur mu?,..
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
veresiye satış yapılmışdır. Bu sebepden söylenene riâyet edilemez. Ancak o
günkü bedeli lâzım gelir).
ALİ EFENDİ, C, 1, 326
Zeyd, altın'lı bir mücevher
hançerini şu kadar kuruş'a veresiye Amr'e satıp teslim etse, hemen Amr bu alış
verişin fâsitliğine binâen alış verişi feshetmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP...
Olur. ABDURRAHİM, C. 2, 81
Zeyd, gümüşlü bir bıçağ'ıni
veresiye Amr'e satıp teslim ettikten sonra Amr, alış verişi feshetmekle o
bıçağı Zeyd'e redde kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 81
Zeyd, elmas taşlı yüzüğünü
veresiye Amr'e satıp teslim etse, hemen Amr bu alış verişin fâsitliğine binâen o
yüzüğü Zeyd'e reddetmeğe kadir olur mu?
ELCEVAP... Olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 81
Hind, altm'dan vapılmış ve
zararsız ayrılması mümkün olan zümrüd taşlı küpesini dört ay tehir- ile
(veresiye) şu kadar kuraş'a satsa, bu alış veriş sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
bunların satışının peşin olması şarttır).
ABDURRAHİM C. 2, 81
Zeyd, altınlarını zararsız
olarak ayrılması mümkün olmayan bir mücevher altın kuşağı ile mücevher yüzüğünü
"Amr'e şu kadar akçaya (Gümüş ve paraya) veresiye satsa, bu alış veriş sahih
olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. İBNİ NÜCEYM
Yâni Altın, Gümüş ve emsali tartı ile olanların ödünç
alınıp verilmesinde fazlalık olmadığı halde müsavi olarak alıp vermek lâzımdır.
Aksi takdirde faiz şekli olacağından haram olur. Ancak başka bir muamele ile
olan kâr caizdir.
İLGİLİ FETVALAR
Zeyd, Amr'in zimmetinde
ödünçden olan altıyüz kuruşu (veya altı-bin lirası) için doksan kuruş kâr koymak
istediğinde bir kitabını doksan kuruş'a bir sene tamamına kadar sahih olan alış
verişle Amr'e satıp teslim etse ve Amr de (Kitab'ı) kabzettikten sonra Amr o
kitabı Bekir'e bağışlayıp teslim etse, Bekir de (bağışlanan üçüncü şahıs da)
Zeyd'e (Altıyüz lira sahibine) bağışlayıp teslim etse, Zeyd sene tamamında
doksan kuruş'unu Amr'den talep ettiğinde Amr «Mücerred Kitab sana vâsıl ol* du»
diyerek vermemeğe kadir olur mu?,,.
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
kitabın satışındaki muamele borcudur, ödenmesi lâzımdır).
.
ALİ EFENDİ, C. 1, 333
Bu fetvada beyan edildiği
üzere, Ödünç para ve mal veren kimseler, Ödünç verdikleri kimseden bedelsiz ve
bir mal satış muamelesi yapılmadan kâr alamazlar. Zira faiz olur. Öyle olunca
da haram olur. Fakat ödünç
veren kimseler, alan
kimselere başka mal satıp sonra başkasının hibe yapması suretiyle iade edildiği
zaman o satılan malın bedelini vermesi ,ve ödünç veren kimsenin de alması caiz
ve lâzım olur.
Hind, Zeyd'e ödünç verdiği
parası için Zeyd'in üzerine bir sene ta-mamma kadar onu onbir buçuk hisâbı üzere
şer'i muamele ile (yâni başka bir şey'i buçuk liraya satarak eski on lira
üzerine bir yarım lira daha ilâve ederek onbirbuçuk lira borç ile) şu kadar para
(yarım lira) kâr koyup sene tamamında bu kâr'ı Zeyd'den alsa, bu kâr Hind'e
helâl olur mu?.
ELCEVAP... Olur
ALİ EFENDİ, C. 1, 333
Bu fetvalardaki muamele ile
faizden kurtuluş şekli her ne kadar var ise de kerahâtdan hâli değildir;
Nitekim Ömer Nasûhi Bilmen
Üstadımız da şu satırlarda bu hükmü aynen ifade buyurmuşlar :
«Ödünç alan kimse üzerine bir
şey'i muamele zımnında bir kâr konması sahih ise de, Cumhûr'u Fukahaya göre
kerâhattan hâli değildir.
Şöyle ki; bir borç almayı
temin için bir malı değerinden yükse*k bir fiatla almak caiz ise de k-erâhattan
hâli olmaz.
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 155-162.
Kefalet İüğatta : zam ve ilâve manasınadır. Şer'i
tarifi metinde geçtiği üzere, bir malın veya bir nefsin istenmesi hususunda
kendi zatım başkasının zâtına ilâve ederek o başkasının hakkında lâzım gelen
istenme hakkını kendisine iltizâm ve taahhüt etmektir.
Kefalet bahsinde geçen ve
bilinmesinde fâide olan bâzı terimler vardır. Bunların bâzıları şunlardır :
Kefil: Kendi zâtını
başkasının zâtma (şahsına) taahhüt eden kimsedir.
Mekfûlün anh: Kefil olunan
borçlu kimsedir. Bu kimseye aynı zamanda asıl da denir.
Mekfûlünîeh : Kefalet
hususunda alacaklı ve talip olan kimsedir.
Mekfûlünbih: Kefilin
teslimine veya edasına kefil olduğu şeydir. İnsanların şahsına kefil olunduğu
vakit, «mekfûlünanh» ile «mekfûlün bih» bir şeydir.
Kefaletin şartı, Rüknü,
Hikmeti, meşrûiyyeti ve meşruluğunu nâtık olan deliller vardır.
Şartı: Kefilin akıllı ve
baliğ olması şarttır. Binâenaleyh deli, ateh gelmiş (bunamış) kimsenin ve
çocuğun kefil olması sahih olmaz.
Mekfûlün anh'in - kefil
olunan borçlunun akıllı ve baliğ olması şart değildir. Binâenaleyh delinin ye
çocuğun borcuna kefil olmak sahih olur.
Mekfûlün bih - Kefilin
teslimine veya edâsma kefil olduğu şahıs ise, malûm olması şarttır. Şayet mal
ise, malûm olması şart değildir. Binâe-nalevh falan adamın, bir kimsenin, «falan
adama olan borcuna kefilim» dediğinde borcun miktarı malûm olmasa dahi kefillik
sahih olur.
Mal'a kefil oîma da, kefil'in
edâsma kefil olduğu mal, asıl üzerine ifâsı lâzımdır. Ve onun ödemesi şarttır.
Rüknü - Kefilin Rüknü, «Kefil
oldum, kabul ettim» gibi îcab ve kabuldür. Bununla beraber kefil olan kimsenin
«kefil oldum» demesiyle de kefillik sahih ve nafiz olur. Fakat kefilden alacaklı
olan kimse, dilerse red edebilir. Reddetmedikçe de kefillik baki kalır.
Hikmet'i -mesrnivveti:
Kefaletin meşruiyeti hakkında îcma'ı Ümmet vardır. Kur'an-ı Kerim'de meâlen
şövîe buyrulmuştur:
«Zefceriyayı ona bakmaya
kefil etti» ÂLİ tMRAN, 27
AÇIKLAYICI FETVALAR:
Zeyd, Mütevellisi olduğu
vakıf paralardan Amr'e şu kadar Ödünç verdiğinde vakfın nâzın, Bekir,-bu meblâğa
kefil olsa, Zeyd bu meblağı Bekir'den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur. ALİ
EFENDİ, C. 1, 348
Zeyd'în (Ticârete)
izinli kölesi, Amr ve Bekir'den şu kadar para ödünç isteyip
aldıktan sonra Zeyd, bu meblâğa kefil olsa, Bekir bu meblâğı Zeyd'den almağa
kadir olur mu?.. ELCEVAP... Olur. (Zira ticârete me'zun ve mükellef kimsedir.)
ALİ EFENDİ, 348
Zeyd, Amr'in zimmetinde olan
şu kadar para hakkına Amr'in küçük oğlu Bekir kefil olsa, bu kefalet sahih olur
mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira baliğ
değildir). , ALÎ
EFENDİ, C. 1,;Ö47
Zeyd, muteber (ve malûm) olan
ikrah (zorlama) ile mal'a kefil olsa, şer'an sahih ve muteber olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira kefalette rızanın bulunması şarttır)
ALÎ EFENDİ, 347
Zeyd'in, Amr'in zimmetinde
olan şu kadar (alacağı) para hakkına deli olan Hind (kadm)
deliliği hâlinde iken kefil olsa, bu kefalet sahih olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ALİ EFENDİ, C. 1, 347
Zeyd, Amr'in zimmetinde olan
şu kadar para hakkına Amr'in îcarısı Hincj sar'aîi olup, tamamen aklı zail
olduğu halde kefil olsa; bu kefillik sahih olur mu?... . ELCEVAP... Olmaz.
ALİ EFENDİ, 347
Zimmî Zeyd, Şarab'dan sarhoş
ve aklı ermez olup, şuuru yok iken Amr'in, Bekir'in zimmetinde olan (alacağı) şu
miktar para hakkma kefil olsa. bu kefalet (kefillik) sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. ABDURRAHİM, C. 2, 294
AÇIKLAYICI FETVALAR :
Zeyd, Amr'i katlettikten
(öldürdükten) ■ sonra Bekir Zeyd'in nefsine kefil olup, Zeyd firar edip mekânı
malûm olmasa, Amr'in veresesi (kefil olan) Bekir'e «Zeyd'i bul» diye
cebretmeğe kadir olurlar mı?... ELCEVAP... Olmazlar (Zira kefil, olduğu
kâtil'in1 yerini bilmemektedir).
ALİ EFENDİ, C. I, 346
Zeyd, Amr'i öldürdükten sonra
Bekir Zeyd'in nefsine (şahsına) kefil olup, sonra Zeyd firar edip, mekânı (firar
ettiği yer) malûm olunca Amr'in veresesi «Zeyd'i huzura getir» diye Bekir'e
cebretmeğe kadir olurlar mı?...
ELCEVAP... Olurlar.
ALİ EFENDİ, C. 1, 346
Zeyd, Amr'in borçlusu
Bekir'in nefsine kefil olsa, Amr Zeyd'e mü-cerred nefsine kefil olmakla
«Bekir'in (Borçlunun) zimmetinde olan hakkımı mâlinden edâ et» demeğe kadir
olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira borçlunun şahsına kefil olunmuştur).
ALİ EFENDİ, 346
AÇIKLAYICI FETVALAR: Zeyd, Amr'e şu kadar akça (Gümüş
para ve diğer para) ödünç verecek olduğunda, Bekir Zeyd'e «Senin Amr'e» «verecek
olduğun o kadar paraya kefilim» dese, sonra birkaç gün geçince, Zeyd Amr'e o
kadar para verse, hemen (parayı veren) Zeyd. parayı (kefil olan) Bekir'den
almağa kadir olur mu?... ELCEVAP .. Olur. BEHÇE, 312
. Hind'in, Zeyd'in zimmetinde
şer'an şu kadar, para hakkına Amr kefil olsa, Hind. bu meblâğı kefilliğine,
binâen Amr'den almağa kadir olur mu?...
...
ELCEVAP... Olur.
HAMİŞİ BEHÇE, C. 1, 312
Hind'in, Zeyd'in zimmetinde
şer'an şu kadar para hakkına Amr kefil olsa, Hind bu meblâğı kefilliğine binâen
Amr'den almağa kadir olur mu?.
ELCEVAP... Olur.
HAMİŞİ BEHÇE, C. 1, 312
Zeyd, bir tüfeği satmak için
dellâl olan Arar'e verdiğinde, Bekir Zeyd'e «Eğer Amr senin tüfeğini zayi ve
helak ederse, ben kefilim ve tazmin ederim» dese bu kefalet sahih olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, C. 1, 314
Metnin devamında musannif
merhum, insanın şahsına ve mâline olan kefillik hükümlerini uzun uzun izah
buyurmuşdu-r. Tekrar tekrar okuyalım.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Hindi şu kadar akça
(gümüş para veya kâğıt para) mehri mju accel (peşin mehir) konuşarak
nikahladıktan sonra Amr bu Hinde ken olup Zeyd Hinde dâhil olduktan sonra bu
mehri vermeden firar edip gâib olsa, Hind bu meblâğı Amr'den (kefilden) almağa
kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, Zİi
Zeyd, Amr'in zimmetinde
Ödünçden olan şu kadar para hakkını Amrjj den istediğinde Bekir, «ben bu meblâğı
tazmin ederim» dese, Zeyd (yânı alacaklı kimse), bu meblâğı Bekir'den almağa
kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, 23
Zeyd, Mestçi olan Amr'e
«Bekir'e şu kadar pabuç ve mest ver, sonla kıymetlerini ben sana veririm»
demekle Amr de Bekir'e o kadar pabj; ve mest verse, Amr o pabuç ve mestlerin
kıymetlerini Zeyd'den almag kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
FEYZİYE, 280
Zeyd, Amr'e «Senin Bekir'in
zimmetinde olan şu kadar para hakkını Bekir'den alıp sana teslim etmeğe ben
tazmin atçıyım» dese, Zeyd böyle demekle bu meblâğa kefil olmuş olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
(Zira kefillik borçludan alıp vermek şartına talik edilmiştir. Doğrudan doğruya
üzerine almamıştır). FEYZİYE. 280
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd'in, Amr'in zimmetinde şu
kadar para hakkına Bekir kefil öldü! tan sonra Bekir'in zimmetine lâzım gelen
meblâğa Bekir'in (yâni kefilin) emriyle Beşir kefil olup sonra Amr ve
Bekir (yâni borçlu olan asıl ile kefil) ölmekle Zeyd bu kefalete binâen bu
meblâğı Beşir'den (yâni kefilin kefilinden) alsa, Beşir de bu meblâğı (ilk kefil
olan) Bekir'in rekesinden almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olur.
BEHÇE, C.
Zeyd, Amr'in borçlusu
Bekir'in nefsine kefil oldukdan sonra Bekir ölse, Zeyd kefaletten kurtulmuş olur
mu?...
ELCEVAP... Olur. (Zira
borçlunun şahsına kefil olmuştur o ise, ebediy-yen yok olmuştur).
,
ALİ EFENDİ, 351
Zeyd, Amr'in zimmetinde
ödünçden olan şu kadar para hakkına Bekir sıhhatında kefil oldukdan sonra,
Ödemezden evvel Bekir Ölse, Zeyd bu meblâğı Bekir'in kalan terekesini eline alan
veresesinden almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur ALİ EFENDİ,
C. 1, 351
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 166-175.
Zeyd, Amr'in zimmetinde falan cihetten şu kadar para
hakkını Amr'-den istediğinde Bekir Zeyd'e «eğer Amr bu beldeden gâib olursa,
Amr'de olan hakkına ben zâminim (kefilim)» dedikten sonra Amr o beldeden gâib
oîsa. Bekir böyle demekle kefil olmuş olmakla Zeyd bu meblâğı Bekir'den
almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
İBNİ NÜCEYM, 188
Zeyci, Bekir'in giyâbmda
Amr'e «eğer Bekir'in zimmetinde hakkın zuhur ederse, ben zâminim ve kefilim»
dese sonra Bekir zimmetinde asla hakkı sabit olmasa, Amr mücerred yazıldığı
üzere kefil olmuş idin diye Zeyd'den bir şey almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. (Zira
hiçbir hak sabit olmamıştır. Böyle olunca kefillik de sabit olmamıştır).
iBNt NÜÇEYM, 188
Zeyd, Amr'e «Bekir'in
zimmetinde Ödünçden olan şu kadar hakkını ben vereyim» diyerek vaad etse, Zeyd
mücerred böyle demekle (vaad etmekle) kefil olmuş olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. İBNİ
NÜCEYM, 189
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 177-179.
İLGİLİ FETVALAR: Zeyd'in, Amr'in zimmetinde ödünçden
olan şu kadar parasına Bekir ve Beşir arka arkaya kefil olsalar, Zeyd bu
meblâğı Bekir ve Beşir'in hangisinden dilerse, almağa kadir olur mu?
ELCEVAP... Olur. ALİ EFENDİ,
cJ 1, 356
Zeyd'in, Amr'in zimmetinde
Ödünçden olan şu kadar para hakkına Bekir kefil oldukdan sonra Bekir'in
zimmetine lâzım gelen meblâğa Beşir kefil olsa, Zeyd bu meblâğı Bekir ve
Beşir'in hangisinden dilerse, almağa kadir olur mu?:..
i
ELCEVAP... Olur. ALİ EFENDİ,
CJ 1, 356
Zeyd'in, Amr'in zimmetinde
ödünçden şu kadar para hakkına Bekir ve Beşir ve Halid beraber kefil olup lâkin
herbiri diğerlerinin zimmetlerine lâzım gelen meblâğa kefil olmasalar, hemen
Bekir bu meblâğdan hissesini Zeyd'e edâ ettiğinde Zeyd (alacaklı kimse), Beşir
ve Hâlid'in hisselerini de Bekir'den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
(Zira her ferd, kendine aid olan hisseye kefil olmuştur) .
ALİ EFENDİ, C. 1, 357
Zeyd ve Amr beraber Bekir'den
şu kadar para Sdünç aldıklarında her biri diğerinin zimmetine lâzım gelen
meblâğa kefil oldukdan sonra Zeyd ölse, Bekir (alacaklı), bu meblâğın hepsini
(her ikisinin borcunu) Amaden alsa, Amr bu meblâğdan Zeyd'in hissesini Zeyd'in
terekesinden almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ALİ EFENDİ, C. 1, 357
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 180-182.
Havale : Lügatta, nakletmek, suyu çevirmek, şahitlik
etmek, ke-
fillik etmek ve çek yapmak
muamelesi anlamına gelmektedir. Şer'i tarifi metinde mezkûrdur.
Havaleye dair bâzı kelime ve
terimlerin bilinmesi lâzımdır. Onların tarif ve izahını burada nakletmekle bu
bahis iyi anlaşılabilir.
Muhil: Havale eden kimseye
«Muhîl» denir ki, borçlu olandır. Yâni borcunu başkasının üzerine nakil ve
tahvil eden kimsedir.
Muhâlünleh : Alacaklı ve
talip olan kimseye «Muhalünleh» denir. Buna «Muhtal» de denir.
Muhâlünaleyh : Kendi üzerihe
havaleyi kabul eden kimseye «Muhâ-lün .aleyh» denir. Buna «Muhtalünaley»
de-denir.
' Muhâlünbih: Havale olunan
mal ve sâireye de «Muhâlünbih» denir. Bu mal, muhîlin zimmetindeki maldır.
Havalenin, şartı, Rüknü,-
Mahiyeti ve meşru olmasının hikmetleri vardır.
Şartı: Havale eden borçlu ile
alacaklı ve talip olan kimselerin akıllı olmaları şarttır. Fakat kendi üzerine
havale kabul edenin akilli ve baliğ olması şarttır.
Binâenaleyh bir kimsenin,
mümeyyiz olmayan çocuğun birine borç havale etmesi ve birinden o çocuğun havale
alması bâtıldır. Ve yine çocuk gerek mümeyyiz olsun ve gerekse mümeyyiz olmasın
ve gerek ticarete izin verilmiş olsun ve gerek yasak edilmiş olsun birinden
kendi üzerine havale kabul etmesi bâtıldır.
Havalenin nafiz olmasında,
havale eden borçlu ile alacaklı ve talip olan kimsenin bâîiğ olması şarttır.
Ve havalenin sahih olmasında,
alacaklı ile kendi üzerine havaleyi kabul edenin rızaları şarttır.
Ve havalenin sahih olmasında,
havale olunan şey'in (mal veya paranın) malûm olması şarttır.
Rüknü : Havalenin Rüknü:
îcab ve kabuldür. Yâni havale, havale. eden borçlunun îcabı ile alacaklının
kabulüdür.
Mâniveti: Havale tahvilden
mustak olduğundan nakletmektir ki, bir sev. bîr verden differ bir vere intikal
edince birinci yerde kalmamış olur. Bu hususun izahı uzundur. Erbâb-ı mütâlâa
«Hukuk-u îslâmiye'nin havale bahsine» müracaat edebilirler.
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, alacaklısı Amr'i şu
kadar para alacağı ile Bekir'in üzerine ha-vâlie edip her biri havaleyi inkâr
etse ve Amr'in delili olmamakla Bekir
yemin edip helaki muhakkak
olsa, Amr, bu meblâğı Zeyd'den almağa
kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
(Zira havale edileni inkâr etmiştir).
ALİ EFENDİ, C. 1, 361
Zeyd, alacaklısı Amr'i şu
kadar alacağı ile Bekir'in üzerine havale ettikten sonra Zeyd ölüp sonra Bekir'e
iflâs ânz olup hâkim iflâsına hük-metse ve Amr bu meblâğı Bekir'den (vekilden)
alamazsa, Amr bu meblâğı Zeyd'in terekesinden almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olur.
ALİ EFENDİ, C. 1, 326
İLGİLİ FETVALAR:
Zeyd, Arnr'e süftece yoluyla
verdiği şu kadar paranın tutarını Amr' in sipariş ettiği diğer memlekette olan
Bekir'e göndeip verdiğinde Bekir «Zeyd'e bu meblâğı vereyim şu kadar günden
sonra gel al» deyip lâkin tazminat ve tazminatı iltizam eder kelime söylemese,
hemen Bekir bu meblâğı vermeyince Zeyd «mücerret tutarını almayı kabul edip
vereyim demiş idin» diye bu meblâğı cebren Bekir'den almağa kadir olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, C. 1, 325
Zeyd, Amr'e, süftece yoluyla
verdiği şu kadar paranın tutarını Amr'in sipariş ettiği diğer memlekette olan
ortağı Bekir'e götürüp verdiğinde Bekir süfteceyi kabul edip ve bu meblâğı
(karşılığını) Zeyd'e edâ ettikten sonra Amr (süfteceyi götüren kimse), Bekir'e
kâğıd gönderip «sana Zeyd ile yazdığım süfteceyi kabul etme, eğer bu meblâğı
Zeyd'e verdin İse geri alıp karşılığı tutarını geriye red etmelisin» diye
yazmakla Bekir edasına nadim olup bu meblâğı Zeyd'den geri almağa kadir olur
mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, C. 1, 326
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 183-187.
Kaza; Lügatta, hâkim ve hükmeden kimse demektir. Bu
hükmeden hâkime aynı zamanda «Muhkim» de denir. Hgkimin şer'-î tarifi metinde
mezkûrdur.
Hüküm; hâkimin, iki hasmın
arasındaki husûmeti kesmek üzere verilen hükmüdür.
Bu hâkimin hükmü iki kısımdır
ve şöyledir: .
,.....
a) Hâkimin, «hükmettim, iddia
olunan şeyi ver» demesi gibi sözleridir. Buna kazâ-i ilzam ve kazâyi istihkar
denir. - b) Hâkimin, «hakkı yoktur, nizâdan vazgeç» demesi
gibi sözler ile
hâkimin davacıyı niza ve
kavgadan men etmesidir. Buna kazâ-i terk denir.
Mahkûmun bih i Hâkimin,
aleyhine hüküm verdiği şeydir. Bir şeyin lüzumu hükmolunduğunda davacının
hakkını îfâ etmesidir ve bir şeyin terk edilmesiyle olan hükümde davacının niza
ve kavgadan vaz geçmesidir.
Mahkûmun aleyh: Aleyhine
hükmolunan kimsedir.
Mahkûmun leh: Lehine
hükmolunan kimsedir.
Tahkim: İki hasmın husûmet ve
dâvalarını ayırt ettirmek için kendi rızâları ile diğer bir kimseyi hâkim
ittihaz etmelerinden ibarettir. Bu kimseye hakem denilir.
Hâkimlik ve hüküm vermenin
nıeşrûiyyetini nâtık pek çok deliller vardır. Biz burada bâzılarını meâlen arz
edeceğiz.
Ki tabdan olan deliller :
«Ve (ey Muhammed) onların
aralarında Allah teâlânın indirmiş olduğu (Kur'ân-ı Kerim âyetleri) ile hükmet
ve onların hevâ (ve arzu) larına tâbi olma.»
MÂİDE SÛRESİ, 49
uMuhakkak Allah teâlâ size
emrediyor ki; Emânetleri ehline veriniz ve insanlar arasında hükmedince adaletle
hükmediniz.» NİSA SÛRESİ, 53
«İnsanlar arasında hakla
hükmet.»
SÂD SÛRESİ, 26
«Eğer onların aralarında
hükmedersen adaletle hükmet. Şüphe yok ki, Allah teâlâ adalette bulunanları
sever.»
MÂİDE SÛRESİ, 42
«Şüphesiz biz sana (ey
Muhammed) kitabı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah teâlânın sana
bildirdiği üzere hükmedesin ve hâinler için müdafaacı olma.»
NİSA SÛRESİ, 105
«Her kim, Allah teâlânın
indirmiş olduğu (Kur'an âyetleri) ile hükmetmez ise, işte onlar kâfirleri* tâ
kendileridir.» MÂİDE SÛRESİ, 44
Sünnetten olan deliller:
«Hâkimler, üç (nevi) olup
ikisi cehennemde biri Cennette'dir. Hakkı bilerek onunla hükmetmeyerek hükümde
zulmeden Cehennemde ve hakkı bilmediği hâlde halka cehaletle hüküm veren de
Cehennemdedir.»
BUHÂRİ MÜSLİM
«Her kim, hâkimliği (kendi
arzu ve isteği ile) üzerine alırsa, muhakkak bıçaksız boğazı kesilmiştir.»
AHMED BİN HANBEL
Bu son hâdis-i şerif deki
hükümde, torpil ve başka sebeplerle vazife alanlara büyük ders vardır.
«Amirliğin, birincisi
melâmet, ikincisi nedamet ve üçüncüsü kıyamet gününde azâbdır. Ancak adalet
gösteren müstesnadır.»TABARÂNİ, BEZZÂR
İnsanlar arasında arız olan mesele ve dâvaları,
adaletle ve doğru olarak hükmetmek, elbette efdal olan ibâdetlerdendir.
Bilhassa haklıyı ve haksızı ayırd eder şekilde olur, hakkın rızasını kazanmak
için yapılırsa, bu hâkimlik vazifesi, hem insanlar" nazarında ve hem hak
nazarında sevimlidir.
Nitekim bir âyeti celiylede
meâlen şöyle buyrulmuştur:
«Eğer onların (insanların)
aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphe yok ki, Allah teâlâ adalette
bulunanları sever.» MÂİDE, 42
Bir hâdis-i şerifde de meâlen
şöyle buyrulmuştur:
«Hâkim, hüküm verirken
ictihadda bulunur, isabet de ederse ona j(hâkime) iki ecir vardır. Fakat
hükmeder, ictihadda bulunnr ve hatâ, ederse, ona bir ecir vardır.» BUHÂRİ,
MÜSLİM
İşte yukardaki âyeti celiyle
ve hâdis-i şerifde beyan edildiği üzere hâkim hükmünde adalet ve doğruluk
ederse, iyi amellerden bir amel işlemiş olur. Fakat hâkim, hak ve adaleti
gözetmeden ve bâtıl düşüncelerle hükmederse, bu takdirde en zâlim ve hâin
kimselerden olur.
Nitekim bu son hükümle ilgili
bir âyeti celiyle meali şöyledir: «Her kim, Allah teâlanm indirmiş olduğu
(Kur'afı âyetleri) ile hükmetmez ise, işte onlar (o bâtıllarla hüküm verip
Kur'ân-ı Kerim âyetleri İle hükmetmeyen hâkimler), zâlimlerin tâ kendileridir.»
İLGİLİ FETVALAR:
Hâkimler taifesinden Zeyd,
bâzı büyüklerin meclislerinde insanları taklid ve maskaralık yapmak ve yalancı
hikâyeler nakletmek âdeti olup adaleti düşüren bâzı menhiyattan kaçınirrasa,
Zeyd'e hâkimlik vazifesini vermek caiz olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz.
BEHÇE, C. 1, 421
Sağır olup dâvâcı ve
dayalının sözlerini asla işitmeyen Zeyd'e, hâkimlik vazifesini vermek caiz olur
mu?... ELCEVAP... Olmaz. BEHÇE, C. 1, 422
Şahitliğe ehil olmayan Zeyd,
hâkimliğe ehil olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 414
Hâkimler zümresinden olup âma
(kör) olan Zeyd'e hâkimlik vazifesi vermek sahih olur- mu?...
ELCEVAP... Olmamak
gerektir.
ABDURRAHİM, C. 2, 414
Zeyd, Hâkimlerden Amr'i
odasına davet ettiğinde Amr Zeyd'in bir mikdar parasını ve emirlerini çalıp
-sonra (hâkimin) çaldığı sabit olsa, Amr'e (yâni çalan hâkime) hâkimlik
vermek caiz olur mu?... ELCEVAP... Olmamak gerektir.
ABDURRAHİM, C. 2, 414
Katil olan hâkim Zeyd'in,
hükmü sahih olur mu...? ELCEVAP... Serî Şerif üzere olunca olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 414
Hind'in Zeyd ile bir hususa
tealluk eden dâvası olup hak Hind'in yedinde olduğu sabit olmuş iken hâkim
Zeyd'i himaye edip «ben bu hususu hükmetmem» diye hükmünü tehir etse, bu hâkime
ne lâzım olur?... ELCEVAP... Günah olup azle müstehak olur.
ABDURRAHİM, C. 2, 415
Hâkim vekili olan Zeyd,
rüşvet alıp hükmetse, hükmü nafiz olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. ABDURRAHİM,
C. 2, 415
Hâkim olan Zeyd, bir dâvada
rüşvet aldıktan sonra o dâvada hük-mü sahih ve nafiz olur mu? ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 415
"Bir kasabada hâkim olan
Zeyd, daima zâlimlere muavenet ve müzaheret edip şer'î hükümleri icra etmeğe ve
zulmü def etmeğe kadir iken imtina edip tembellik üzere olsa, Zeyd'e şer'an ne
lâzım olur?... ELCEVAP... Azl olunur (yâni vazifeden atılır). ABDURRAHİM, C. 2,
415
Bir beldede hâkim olan Zeyd,
dâima şarap içip sarhoş iken müslü- ,] manların dâvasını dinlese, böyle olan
hâkime şer'an ne lâzım olur?... j ELCEVAP... Azl olunup tevbe ve İslahı zahir
oluncaya kadar hâkimlik | vazifesi verilmemek gerektir. ABDURRAHİM, C. 2,
317
Müslümanların vakıf mallarını
cebren alıp yiyen ve yudan hâkim L Zeyd'e, şer'an ne lâzım
olur?,.. ELCEVAP,.. Ebediyyen azl cezası ile cezalandırılmak lâzımdır.
ABDURRAHİM, C. 2, 417
Bu son fetvâlardaki hükümler
çok ibret vericidir. Zira bir memleket farz edin, o memleketteki hâkimler
içinde alenî şarap içip sarhoş sarhoş vazife gören hâkimler de bulunsun ve daha
pek çok kötülükleri irtikâb edenler hüküm ve karar yetkisine sâhib olsun. İşte o
memleket, zâlimler ve zâlim kararlarla dolu ve inleyen mazlumlar diyarı hâlinde
hakdan hukukdan asla eser kalmaz, eşkıya ve vahşî hareketlerle dolu bir
diyardır.
İLGİLİ FETVALAR:
Bir beldede fetva vermeye
mezun olan Zeyd, Hanefî İmamlarının asah görüşleri ile fetva verirken, Amr
(başka bir adam) izinsiz o belde-
de fetva verse, bu
(izinsiz fetva veren) Amr'e ne lâzım olur?... ELCEVAP... Sultanın emri ile
men olunur. ABDÜRRAHİM, C. 2, 417
B:r beldede hâkim olan Zeyd,
o beldede vâki camii şerifde imam ve hatip ve mülâzım olan Amr'i bu beldede nâib
nasb ve-tâyin etmiş olsa, Amirin ettiği ahkâm nafiz olur mu?... ELCEVAP...
Olmaz.
* ABDÜRRAHİM, C. 2, 48
Bu fetvalarda da beyan
edildiği üzere, fetva vermeye yetkili kimselerden başkalarının fetvaları
muteber değildir. Ancak müftü hilâfi ha-kîkatda bulunursa, muteber olur.
İLGİLİ FETVALAR :
Hâkim olmanın şartları
neler'dir?
ELCEVAP... Akıllı, baliğ,
müslüman, hür, konuşma, düşünce ve zekâsına sahib ve iftira haddinden (iftira
cezasından) salim olmaktır.
İBNİ NÜCEYM, 23
Hâkim olan Zeyd, Amr'in
şefaati ile bir kazaya hâkim tâyin olunsa, Zeyd'in hükmü nafiz olur mu?...
ELCEVAP... Olmaz. İBNİ NÜCEYM, 20
Âma (Kör) olan Zeyd'e;
hâkimlik vazifesini vermek eâiz olur mu?... ELCEVAP... Olmaz. (Zira şehâdet
ehlinden değildir).
ALİ EFENDİ, C. 1, 365
Zira Peygamber (S.A.V.) efendimiz bir hadis-i
şeriflerin d!emealen şöyle buyurmuştur :
«öfkeli iken hiçbir kimse,
iki kişi arasında hükmetmesin!..»
BUHÂRİ, MÜSLİM
Diğer bir hadis-i şerifde de
meâlen şöyle buyrulmuştur:
«Hâkim, ancak tok ve suya
kanık iken hüküm verebilir.» BEYHEKÎ
Başka bir hâdis-i şerif meali
de şöyledir :
«Senin huzurunda iki adam
dâvaya dururlarsa, ikincinin sözünü dinlemedikçe, birincinin lehine hüküm
verme. Nasıl hüküm vereceğini ileride anlarsın.»
AHMET B. H. EBU DÂVUD
İLGİLİ FETVALAR
Bir kasabada hâkim olan Zeyd,
meclîsinde kanun (veya ud, cura, saz ve emsali çalgıları) çaldırıp ve (kadın)
etekleri ile oğlanları oynatsa, Zeyd'e şer'an ne' lâzım olur?
ELCEVAP... Azl olunup, tevbe
ve salâhı zahir olmadıkça hâkimlik--vazifesi verilmemek gerektir.
ABDURRAHİM, C. 2, 429
Bir kasaba hâkimi olan Zeyd,
bu kasaba etrafında olan köy ahâlisinden bî namaz (bey namaz) parası nâmına
birer mikdar paralarını, almağa kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 428
Bu son fetvada, hakka ve.
halka hakkiyle ve adaletle vazife yapan veya yapacaklar için mühim ikaz vardır.
Kalbi ölmemiş ve manevî tekâmül etmiş imanlı, vicdanlı ve hakşinas insanlar
elbette hikmet ve fâi-delerini araştırır. Fakat kendisini bataklık çukuruna
atmış ve kımılda-dıkça da. o bataklığa gömülenler ise, şımanr ve. itiraz eder.
Hak ve hakikat karşısında,
hak yolcuları ile bâtıl dellâllarmın nasıl ve ne şekilde hareket ettikleri ve
edebilecekleri Kur'ân-ı Kerim ve hâdis-i, şeriflerde uzun - uzun misallerle
beyan edilmiştir.
Binâenaleyh hakkı ve haklıyı
ortaya çıkarıp hüküm ve karar vermekle mükellef olan mümin, ve muhlis'
kimseler; rüşvet, iltimas, torpil ve emsali kötülüklere meyletmez ve beyle
şeylere şiddetle mukabele ederler.
'. Halkın teveccüh ve
sevgisini kazanacağım ve maddî menfaat sağlayacağım diye âdî amel ve
hareketlere tevessül etmez.
. Esasen hakkın
rızasını bırakıp halkın rızasını düşünerek haksızlık yapanlar, hem Allâhın
gazabını ve hem de halkın nefretini kazanırlar.
Nitekim bir hadîsi Şerifde
Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur :
- «Bir kimse, Allâhın razı
olmayıp gazab ettiği şeyle insanların rızasını talep ederse, Allâhüteâla ona
gazab eder ve insanları da ona gazab ettiril Tahtavî - 8 ve mişkât şerhi
mirkat, c. 4, 762
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 189-198.
İLGİLİ FETVALAR:
ZeydMn anası Hind'in
zimmetinde Ödi Ödünçden şu kadar parası olsa,
Zevd bu meblâğ için anası
Hind'i, hapsettirmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Olmaz.
ABDTJRRAHtM, C. 2, 422
Hind, kocası Zeyd'i borcu
için hapsettirmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP... Tenbel ve borcunu uzatır ise,
olur. ABDURRAHİM, C. 2, 422
Zeydi Amr'e olan borcunu
ikrar edip edâ etmede borcuna karşı ihmalciliği yok iken
Amr Zeyd'i matlıkla hâkime hapsettirmeğe kadir
olur mu?.:. ELCEVAP... Olmaz.
ABDURRAHİM, C. 2, 423
Zeyd'in şu kadar para
borçlusu olan Amr'in borcunu edâ etmede uzatıcılığı (ve sallayıcılığı)
ve inatlığı olunca Zeyd Amr'i hâkime hapsettirmeğe kadir olur mu?... ELCEVAP...
Olur. ABDURRAHİM, C. 2, 423
Zeyd, borçlusu Amr'i
hapsettirdikten sonra mala kefil olan Bekir'i de hapsettirmeğe kadir olur mu?...
ELCEVAP.., Olur.
ABDURRAHİM, Ci|2, 423
Mustafa Uysal, İzahlı Multeka El Ebhur Tercümesi,
Merhaba Ofset Yayınları 3/ 199-202.