Vaaz Kategorileri
İman Konuları
İbadet Konuları
Sosyal Konular
Ramazan Vaazları
Dini Günler ve Geceler
DİB Örnek Vaazları
Kur'an'dan Öğütler
Genel Konular
islam ve Aile
Görev,Sorumluluk,Ahlak
Mevlid-i Nebi Vaazları
Ana Menü
Çocuklar İçin
Kur'an Öğreniyorm
Dinimi Öğreniyorum
Dini Bilgiler
Oyunlar
Ansiklopedi ve sözlük
Osmanlıca Sözlük
İslam Ansiklopedisi
Dini Sözlük
Dini Terimler
Küçük Lügat
Dini Kitaplar
P.Hayatı Salih Suruç
Kur'an ve Bilim
Günümüzde İslam
Kıssadan Hisse
Ehli Sünnet Yolu
İslam Tasavvufu
En Güzel Örnek
Gıybet Hastalığı
Adım Adım Kurtuluş
Mesneviden Öyküler
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
İslam'da Sevgi

                                                                SEVGİ

Evrenin yaratılma nedeni olan sevgi, Kur'ân'ın temel kavramlarındandır. Sevgi, Yüce Yaratıcı'nın rahmet denizinden varlıklara yansıttığı eşsiz bir duygudur. Güzelliğin ve Sevginin Kaynağı Allahü Teâlâ, kâinatı sevgi üzerine yaratmış, insanlara da sevgi duygusunu en büyük güç ve kudret olarak vermiştir. Yavrusunu korumak için çok daha güçlü düşmanlarına saldırarak kendini feda eden anaların ve çevresini parçalayan en vahşi hayvanların bile yavrularına olan olağanüstü yakınlıkları, hep sevgi sırrının yansımalarıdır.

İnsanda sevgi; Allah'ın sevdiği, razı ve hoşnut olduğu duygular Pozitif Sevgi'yi; sevmediği, lânet ettiği, gazabına sebep olduğu duygular da Negatif Sevgi'yi oluşturur. Negatif Sevgi ile boş ve zararlı arzular gönlü doldurur ki; insanlara veya cansız putlara kulluk etme, aşırı şöhret ve mevki hırsı, mal ve Dünya nimetlerini tanrılaştırma gibi negatif duygulardır. Oysa iman sahipleri; Kur'ân'ın öngördüğü istikamette bütün yaratılanları severler, ancak Allahü Teâlâ'ya sevgileri çok daha kuvvetli olur. Kulun kemal mertebesinde de bu sevgi aşka dönüşmektedir. Peygamber Efendimiz de sevilmeden İlâhî Aşk'a ulaşılamaz.

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللهِ اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللهِ وَالَّذِينَ اَمَنُوآ اَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُوآ اِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ اَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا وَاَنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ

Bakara 2 / 165 : " İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah'ın dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar, onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahiplerinin ise Allah'a sevgisi herşeyden daha fazla, herşeyden daha kuvvetlidir. " Güzelliğin ve Sevginin Kaynağı Yüce Yaratıcı; sevginin odak noktası olmalı, diğer varlıklar ikinci derecede sevilmelidir. Kur'ân; Cenabı Allah ile kul arasındaki ilişkilerin temelini hep sevginin oluşturduğunu belirtmektedir. Allahü Teâlâ ile kul arasındaki sevgi ilişkisinde Cenâbı Hakk'a yakınlaşmanın esasında, korku ve menfaatin dışında ancak gerçek bir sevgi vardır.

İbadet ve iman Yaratan ile yaratılanın bir sevgi alışverişi'nden başka birşey değildir. Cenâbı Allah, çok sevdiği kullarının dualarına, yakarışlarına hemen cevap verir, dileklerini yerine getirir.

فَاذْكُرُونِى اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِى وَلاَ تَكْفُرُونِ

Bakara 2 / 152 : "Öyle ise siz Beni anın ki, Ben de sizi anayım..." Kulun iman etmesi, gönlündeki sevgi ateşinin yanmasıyla başlar. Hucûrat 49 / 7 :  وَلَكِنَّ اللهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ اْلاِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِى قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ   " Allah, imanı size sevdirmiş ve onu gönüllerinizde süslemiştir..."

Kur'ân'da sevgi; genel anlamda rahmet kelimesi ile belirtilmiştir. Rahmet, Allahü Teâlâ'nın bir tavrı ve temel özelliğidir. Araf 7 / 156 :  وَرَحْمَتِى وَسِعَتْ كُلَّ شَىْءٍ   "...Rahmetime gelince, O herşeyi topyekün sarıp kuşatmıştır. " ve En'am 6/54:    كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ   "...Rabbiniz, rahmeti Kendisine bir tavır olarak yazdı... " Cenabı Allah'ın; rahmet kökünden türeyen rahman ve rahîm sıfatları; sevgi, şefkat ve merhamet anlamlarını da içermektedir. Yüce Yaratıcı'nın sonsuz sevgisi; insan-hayvan, melek-şeytan,dost-düşman hiçbir ayırım yapmadan bütün varlıkları kuşatmış, hepsi de korunma altına alınmıştır. Zaten yaratılış ve devam eden oluşun var edilme sebebi de sevgi değil midir?
              İnsanlar kimleri sevmeli ve kimleri de sevmemelidir? Cenâbı Allah; kullarına bir güç ve kudret olarak verdiği sevgi duygusunu, rıza ve isteği doğrultusunda yönlendirilmesini istemektedir. İnsanlar, vahyin ışığında yaratılanları severek basamak basamak yükselmeli, sonunda İlâhî Aşk'a kavuşabileceğinin umut ve mutluluğunu yaşamalıdır.

Kur'ân'da sevgi konusu; İnsan'da Sevgi, Allah'ın Sevdikleri ve Allah'ın Sevmedikleri olarak üç başlık altında toplanmıştır

 

İnsan'da Sevgi

 

Sevgi, insanın bir şeye ve kimseye karşı beslediği eşsiz bir duygudur. Her zorluğa katlanılarak ulaşılan sevgi, sonsuz mutlulukların yaşanma nedeni olur. Sevgi hissi olmadan hiçbir fedakarlık yapılamaz, bir şey elde etmek için hiçbir gayret sarfedilmez. Sevgi ile yüklü olan insan; cazip kılınan geçici Dünya nimetlerine boş ve aldatıcı bir sevgi duyabilir. Yaratılan varlıklar; İlâhî Güzel'den belirdiği için güzeldir, bundan dolayı sevilebilir. Yûnus Emre'nin söylediği gibi: " Yaratandan ötürü, yaratılanları severim. " Bunun için onlara karşı duyulan sevgi basamağında kalanların, Dünyadaki sınavı kaybedecekleri kaçınılmaz olacaktır.

Cenâbı Allah'ın kulundan istediği; ilâhî bir güç olarak verdiği sevginin, vahyin doğrultusunda oluşmasıdır. Bunun için insanlar, İlâhî Kitap'larla uyarılmışlardır. Kullar, Kur'ân'ın kılavuzluğu olmadan neyin sevgiye layık olduğunu bilemezler. Bakara 2 / 216 : وَعَسَى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى اَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ  وَاللهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ     " Bir şeyi sevebilirsiniz o şey sizin için kötüdür; bir şeyden tiksinirsiniz o şey sizin için hayırlıdır. Allah bilir, siz bilemezsiniz. " İnsanlardaki sevgi duygusu, Allah'a giden yolda basamak basamak çıkılarak yaşanmalı, yalnız insanlara değil bütün varlıklara gösterilmelidir. İman edenlerden başlayarak insanlar, hayvanlar, bitkiler, bilip bilmediğimiz bütün varlıklar sevilmelidir. Sevginin üst noktasını ana-baba sevgisi oluşturur. Peygamber Efendimize gönlümüzde hissettiğimiz sevgi, kulun kemale erişinin göstergesidir. Gerçek sevgi ise, Allahü Teâlâ'ya duyulandır.

Kur'ân'ın ışığında insanda sevgi; boş ve aldatıcı olanı Negatif Sevgi'yi, vahyin doğrultusunda olanı da Pozitif Sevgi'yi oluşturur. En üst basamağı Peygamber Sevgisi ve zirvesi de Allah Sevgisi'dir.

 

 

Negatif sevgi; Kur'ân'ın öngördüklerinin dışında, başka şeylerin insanın gönlünde taht kurmasıdır. Boş ve zararlı arzular sevgili olur ki; insanlar veya cansız putları tanrılaştırma, aşırı mal ve servet sevgisi, mevki ve şöhrete aşırı düşkünlük, nefsin olumsuz sevgisi gibi ters duygulardır. Bunlar; insanların olgunlaşmasını önleyen zararlı oluşumlardır ki onların Dünyalarını karartır, alçaltıcı bir azab ile cezalanmaları da hak olur.

CANLI VE CANSIZ PUTLARI SEVME
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللهِ اَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللهِ وَالَّذِينَ اَمَنُوآ اَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُوآ اِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ اَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا وَاَنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ
2/165: İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah'ın dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da, onları Allah'ı sevmiş gibi severler...

AŞIRI MAL VE SERVET HIRSI
وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا
89/20: Malı, yığmacısına aşırı bir şekilde seviyorsunuz.
وَاِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ

100/8: Gerçekten insan, mal ve servete pek düşkündür.


DÜNYA NİMETLERİNİ AŞIRI SEVME
اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلَهَهُ هَوَيهُ
45/23: İğreti arzusunu tanrı edineni gördün mü?...
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَآءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَاْلاَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَوةِ الدُّنْيَا وَاللهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاَبِ

3/14: Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten oluşturulmuş yığınlara, salma ve güzel atlara, davarlara ve ekinlere tutkunluk sevgisi; insanlar için süslenip püslenmiştir. Tüm bunlar geçici iğreti hayatın nimetleridir. Varılacak yerin bütün güzelliği Allah'ın yanındadır.

    
Geçici Dünya nimetlerini sevme, yaşam ve neslin devamı için insanlara çekici kılınmıştır. Yaratılış yasalarına göre de uygundur. Ancak şehvet, oğullar, altın-gümüş veya para, otomobil, şan ve şöhret, yiyip-içme ve eğlenceye aşırı hırs ve sevgi göstermek suretiyle onları tanrılaştırmak; Cenâbı Allah'a ortak koşmak demektir. Oysa şirk, hiç affedilmeyen bir günah ve insanların felâketidir

Cenâb-ı Allah; kullarından sevgi duygusunu, İlâhî Yasalar'a uygun olarak yönlendirmelerini istemektedir. İnsan sevgisi, eş sevgisi, bilhassa ana-baba sevgisi olgunlaşmada mutlaka gereklidir ve basamak basamak yaşanmalıdır. Peygamber Sevgisi de, kemale erişin en büyük işaretidir. Âli İmrân 3/31: قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ  " Ey Muhammed, de ki: Eğer Allah'I seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın..."


SEVDİĞİNİZ ŞEYLERDEN VERİN
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَىْءٍ فَاِنَّ اللهَ بِهِ عَلِيمٌ
3/92: Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe zafer ve mutluluğa asla ulaşamazsınız.
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اَمَنَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ اْلاَخِرِ وَالْمَلَئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِى الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِى الرِّقَابِ وَاَقَامَ الصَّلوَةَ وَآتَى الزَّكَوةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِى الْبَاْسَآءِ وَالضَّرَّآءِ وَحِينَ الْبَاْسِ اُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَاُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
2/177: ...Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, ... akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara malını seve seve verir...

Cenâbı Allah'ın lütuf ve ihsanına ulaşmanın şartlarından en önemlisi; insanın sahip olduğu ve en çok sevdiği mal, para, mevki, ilim gibi maddî ve manevî değerleri ihtiyaç sahiplerine seve seve verebilmesidir. Bu da nefsinin fedakârlığını icap ettirir. Nefis, ancak böylelikle arınıp yücelebilir ki, o zaman Allah katında zafer ve esenliğe erişilebilir.

İMAN SEVGİSİ
وَلَكِنَّ اللهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ اْلاِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِى قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ
49/7: ...Allah, imanı size sevdirmiş ve onu gönüllerinizde süslemiştir.
وَالَّذِينَ اَمَنُوآ اَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ

2/165: ...İman sahipleri, Allah'a sevgide çok şiddetlidirler...

Sevgi, akıl çizgisinin üstünde Cenâbı Allah'ın insanlara verdiği eşsiz bir duygudur. İman ise, Cenâbı Hakk'ın varlığını hissedip tasdik ederek inanmaktır. Allah kullarına imanı sevdirmiş, onlar da iman etmişlerdir. İman etmek için, akıl yoluyla bilmek yeterli değildir, kulun mutlaka gönül yoluyla imanı sevmesi gerekir. Şu halde din, bütünüyle bir sevgi olayıdır. Bu sevginin en üst noktasını, kemale ermiş kulun Yüce Yaratıcı'ya duyduğu aşk teşkil eder.

İNSAN SEVGİSİ
 هَآاَنْتُمْ اُولآءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلاَ يُحِبُّونَكُمْ
3/119: Ey iman edenler! Siz öyle kimselersiniz ki, inanmayanlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz...
لاَ تَعْبُدُونَ اِلاَّ اللهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَذِى الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْنًا

2/83: ...Ana ve babaya, akrabaya, yetimlere ve çaresizlere iyilik ve yardımda bulunun. İnsanlara güzel söz söyleyin...
 وَاَحْسِنْ كَمَآ اَحْسَنَ اللهُ اِلَيْكَ

28/77: ...Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsan et...

İman sahiplerinin en büyük özelliği, gönül pencereleri açık ve sevgi dolu oluşlarıdır. Kalpleri yumuşak, hep iyilik ve güzellik sergilerler. İnanmayanların sevmemesine rağmen, onlar Cenâbı Allah'ın yarattığı herşeyi severler. Mü'minin kalbi kin tutmaz, kendilerine bir kötülük dahi yapılsa affedici ve hoşgörülü olurlar. İnsanların birbirini sevmesi, olgunlaşma ve kemale eriş bakımından mutlaka gereklidir.
                 İnfak ibadeti, ancak insan sevgisinin bir neticesidir. Verme ve ihsan'da bulunmalar, yani kendi nimetlerini başkalarıyla paylaşma, insanlar arasında sevgi kıvılcımlarını oluşturur. Veren ile alan arasındaki bu alış veriş, bir sevginin doğmasının öncüleridir, insanları kaynaştırır ve birleştirir. Böylece birbirini seven, sayan sağlıklı bir toplum meydana gelir.
                İnfak ibadetinde maddî vermeler yanında, manevî paylaşmalar da çok önem taşır. Dertlilerin, gariplerin, mutsuzların manevi desteğe olan ihtiyaçları çok büyüktür; onlarla yapılacak gönül alma sohbetleri huzur verici olur. Hasta ziyaretleri de çok önemlidir, hastalar teselli edilerek gönülleri alınmalıdır. İnsanların nişan, nikâh gibi mutlu günlerinde; onlarla bu önemli günlerini paylaşma, sevgiyi arttırır. Keza cenaze törenlerine iştirak ve baş sağlığı ziyaretleri de manevi bağları kuvvetlendirir. Doğruları belirterek yapılan etkili güzel söz ve konuşmalar, insanlar arasında sevgi ve birliği oluşturur. İhtiyaç sahiplerine maddi bir yardım yapma imkanı yoksa, güler yüz ve güzel sözlerle onlar mutlaka teselli edilmelidir.

EŞ SEVGİSİ
وَمِنْ اَيَاتِهِ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً اِنَّ فِى ذَلِكَ لاَيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
30/21: ... Size kendi cinsinizden kendilerine ısınacağınız eşler yaratmış, aranıza sevgi ve merhamet vermiştir...
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ اِمَامًا

25/74: Allah'ın iyi kulları şöyle yakarırlar: "Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak eşler bağışla..."

Allahü Teâlâ; herşeyi çift yaratmış, insanları da kendi cinsin den çiftler halinde meydana getirmiştir. Zâriyât 51/49: " İbret alasınız diye herşeyi çift yaratmışızdır. " Ayet, yaratılışın temel prensibini açıklamaktadır. Eşler arasında, muhabbetli olmaları için sevgi ve merhamet verilmiştir. İman etmiş kullar; kendilerini mutlu kılacak eşlere kavuşabilmek için, Cenabı Allah'a yakarışta bulunmalıdır.


ANA-BABA VE ÇOCUK SEVGİSİ
وَقَضَى رَبُّكَ اَلاَّ تَعْبُدُوا اِلاَّ اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَا اَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُلْ لَهُمَا اُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا -23, وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِى صَغِيرًا
17/23-24: Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza çok iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine " of " bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle. İkisine de acıyarak, alçak gönüllü olmanın kanatlarını onlar için indir ve şöyle dua et : " Rabbim, küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi sen de onlara öyle sevgi ve şefkat göster. "
وَوَصَّيْنَا اْلاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِى عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ لِى وَلِوَالِدَيْكَ اِلَىَّ الْمَصِيرُ
31/14: Biz insana anababasına (çok iyi davranmasını) önerdik. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce Bana, sonra da ana-babaya şükret...
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ اِمَامًا
25/74: Allah'ın iyi kulları: " Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak...çocuklar bağışla... " diye yakarırlar.

Allahü Teâlâ; Kendisine ibadetin hemen arkasından, ana-babaya saygı ve sevgiyi emretmektedir. Bizler de büyük hakları bulunan ebeveyne hürmet ve hizmet; karşılık hesabına dayanmadan kayıtsız, şartsız derin bir sevgiyle birlikte olmalıdır. Ana-babayı sevme, ilâhî aşkı duyabilmenin üst basamaklarıdır. Onlara gösterilen merhamet aslında Cenâbı Allah'a duyulan sevgiden başka bir şey değildir. Ayette ana-babanın ihtiyarlığı ile bizim çocuklukta ki durumumuz arasında bir benzerlik vurgulanmıştır. Küçük yavrumuza sevgi ve hizmetimiz nasıl içten ve karşılıksız ise, yaşlanmış olan ana-babaya da aynı olmalıdır.

Anne; çocuklarına olan hizmet ve fedakârlığında, çok yüce bir makama sahiptir. Evlâdını büyük sıkıntılara katlanarak karnında taşımış, karşılık beklemeden hep verici olmuş, içtenlikle sevmenin mutlak temsilciliğini üstlenmiştir.

İman etmiş kullar; kendilerine sevgi ve saygı duyacak çalışkan, dürüst, insanlığa faydalı olabilecek çocuklara kavuşabilmek için, Cenâbı Allah'a yakarmalı ve rahmetine sığınmalıdır.

 

 

PEYGAMBER SEVGİSİ
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللهُ لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
9/128: Andolsun, size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O'nu çok üzer, çok düşkündür size. Mü'minlere ise RAÛF; şefkati bol, RAHÎM; çok merhametlidir.
اَلنَّبِىُّ اَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُ اُمَّهَاتُهُمْ وَاُولوُا اْلاَرْحَامِ
33/6: Peygamber, mü'minlere ( iman edenlere ) kendi canlarından daha yakın ve sevgilidir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) bütün insanlığa, alemlere rahmet olarak gönderilmiş evrensel bir Peygamberdir. Bu özelliği ile insanların acılarını, sıkıntılarını içinde hissederek duyar, üzülmelerine katlanamaz. Çünkü onlara çok düşkün ve sevgi ile doludur. Yanlışlıklarını düzeltmelerini, doğru yola girmelerini ister.
           Hz. Muhammed (s.a.v.) hayatı; çile, sıkıntı ve fedakârlıklarla geçmiş, müşriklerden gördüğü her türlü eziyeti, sonsuz sabrı ile karşılamıştır. Ayrıca bütün malını ve mülkünü de mü'minlerden ihtiyacı olanlara dağıtmıştır. Hem bu Dünyada ve hem de ahirette, iman edenleri korumasına aldığını da bir hadisinde şöyle belirtmiştir : "Her Peygamberin, mutlaka kabul edilen müstesna bir duası vardır. Ben, bu istisnai duamı, Allah kısmet ederse, Mahşer Günü ümmetim namına şefaat olarak kullanmak üzere saklamaktayım. "

اِنَّ اللهَ وَمَلَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
33/56 : Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey imân edeneler! Siz de O'na teslimiyetle salât ve selâm getirin.

Salât; namaz, dua anlamına gelmekle beraber, Hz.Peygamberimize memnuniyet ve bağlılık için yapılan duadır. Resulünün şanını ve şerefini yüceltmek için melekleriyle O'na bizzat salâvat getiren Cenâbı Allah; bütün mü'minlerden de, Peygamberine salât ve selâm getirmelerini emretmiştir. Allah'ın Resulüne en kısa dua şöyle yapılır: "Allahümme Salli alâ Muhammedin ve alâ Muhammed: Allah'ım! Hz. Muhammed'e ve O'nun Ehlibeyt'ine salât ve selâm et." Her kılınan namaz, bu duayı da içermektedir.

Hz. Peygaberimiz; O azîz Ruh'u ile her an aramızda bizimle beraberdir. O'na salât ve selâm getirerek saygı göstermemiz, onun sevgisini ve şefaatini kazanmamıza yardımcı olur.

وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ
21/107: (Resulüm) Biz seni, ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.

Cenâbı Allah'ın en belirgin özelliği, kâinatı çepeçevre kuşatan rahmetidir (A'raf 7/156). Son ve en mükemmel Kitab'ın tebliğcisi de alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O belli bir topluluğa değil, bütün insanlığın mutluluğu için gelmiş Allah'ın Elçisi'dir. Sebe 34/28: " Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik..." Rahmeti; iman edenlerden başlayarak bütün insanlara, bütün hayvanlara, bütün bitkilere ve bilip bilmediğimiz bütün varlıklara uzanır.

Peygamber Aleyhisselam'ın Dünya'daki yaşamı rahmet olduğu gibi, Dünya'dan ayrılışı bizim tabirimizle vefatı da rahmettir. Zira O, Cenâbı Allah'ın ( Hayy: ölümsüz ) isminin görüntüsüne eriştiği için sürekli olarak diridir. Allahü Teâlâ, mutlak ezelî ve ebedî diriliğini lütfuyla Büyük Ruh olan Son Peygamber'ine de vermiştir. Onun için Hz. Peygamberimizin ruhu her an aramızda ve bizi seyretmektedir. Bir hadisinde şöyle diyorlar : " Hayatım sizin için bir hayır ve berekettir. Ölünce de vefatım sizin için hayır ve bereket olur. Amelleriniz bana arzedilir ve ben bakarım: Eğer iyilik yapmışsanız bunun için Allah'a hamd ederim, eğer kötülük yapmışsanız Allah'tan affınızı dilerim." (Bkz. Öztürk, Kur'ân ve Sünnete Göre Tasavvuf, Say.259-275)
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ
3/31: Resulüm de ki; " Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın...

Hz. Peygamberimize aynen uymak; gerçek ahlâkını, ibadetlerini, sözlerini, insanlarla olan ilişkilerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmek, İlâhî Sevgi'ye ulaşmak demektir. Cenâbı Allah; yalnız söz olarak değil, ancak amelî hareketlerle yani İlâhî Yasa'lara uymakla sevginin ispatını istemektedir. Bu da, Canlı Kur'ân olan Resulü aynen taklit etmekle mümkündür. Hz. Muhammed (s.a.v.)'e uymak; nefsi arındırır, ilâhî sıfatlar kazandırır ve kemale erdirir. Cenâbı Allah'ın dilemesi ile de Allah aşkına Bir'e ulaşılır.

Varlıkların en mükemmel belirtisi olan Peygamberi sevmek, Allah'ı sevmekle eş anlamlıdır.

 

ALLAH SEVGİSİ
وَالَّذِينَ اَمَنُوآ اَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ
2/165: ... İman sahipleri, Allah'a sevgi de çok şiddetlidir ler...
يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِى اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ

5/54: ... Allah, sevdiği ve Kendisini seven...
وَالَّذِينَ جَآؤُ مِنْ بَعْدِهِمْ  يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلاِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِاْلاِيمَانِ وَلاَ تَجْعَلْ فِى قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذِينَ اَمَنُوا رَبَّنَآ اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ -

59/10: ... Rabbimiz, Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!
اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ اَمَنُوا

5/55: Sizin gönül dostunuz Allah'tır...

İnsanlar ve yaratılanlar sevilmeden Allah sevgisine erişilemez. İnsanlar ve varlıklar, Cenâbı Allah'ın sonsuz isim sıfatları nın manalarının karışık oluşarak yoğunlaşmasından meydana gelmiştir. Her bir yaratılanın, Mutlak Varlık'tan kaynaklanan bir yaratılış sebebi vardır. Oluş sırları ile donanmış bu yaratılışın en üstüne de insan oturmuştur. Cenâbı Allah; dilediği Yüce Özellikler'ini insana yansıtmış, bir bakımdan kul Yaratıcı'nın aynası olmuştur. İnsanlar birbirine ancak sevgi ile yaklaşmalıdır. Sevgi, parçadan (insandan) bütüne (Allahü Teâlâ'ya) giden yolun kılavuzudur.

Sevgi, yalnız insanlara değil, Cenâbı Allah'ın görüntüleri olan bütün yaratılmışlara da gösterilmelidir. İman edenlerden başlayarak bütün insanlar, hayvanlar, bitkiler ve bilip bilmediğimiz bütün varlıklar sevilmelidir. Bu gerçek, büyük tasavvuf şairi Yûnus Emre'nin sözleriyle en güzel ifadesini bulmuştur : " Yaratandan ötürü, yaratılanları severim."

İman sevilmeden Allah sevgisine ulaşılamaz. Cenâbı Allah; insanlara doğuştan akıl, gönül ve Rabbini bilme özelliği vermiştir. Kullar; Allahü Teâlâ'yı ancak gönüllerinin eşsiz duyguları ile hissedebilmektedirler ki, buna iman diyoruz. Cenâbı Allah, insanların gönüllerine uyarıda bulunarak imanı sevdirmiştir. Hucurât 49 / 7 : " ...Allah, imanı size sevdirmiş ve onu gönüllerinizde süslemiştir..." Din, kutupları Yüce Yaratıcı ile insan arasında bulunan bir sevgi olayıdır. " Dinde zorlama yoktur. " prensibiyle inanç serbest bırakıldığından, insanların bir kısmı da iman etmemişlerdir. Yûsuf 12 / 103 : وَمَا اَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنِينَ " ...İnsanların çoğu iman edici değillerdir. "

Allahü Teâlâ'ya giden yol, iman sevgisinden geçmektedir. İman; gönülde bir ışıkla başlar,mertebe mertebe duyularak İlâhî Aşk'a ulaşır. İnsanlar, imanı sevdikleri ölçüde yücelirler. Enfal 8/2 : اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ اِذَا ذُكِرَ اللهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اَياتُهُ زَادَتْهُمْ اِيمَاناً وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ " İnanmış olanlar o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır. " Yine Kur'ânı dinleyelim. Fetih 48/4: هُوَ الَّذِى اَنْزَلَ السَّكِينَةَ فِى قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوآ اِيمَانًا مَعَ اِيمَانِهِمْ وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَكَانَ اللهُ عَلِيمًا حَكِيمًا " Allah, mü'minlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman getirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi..." İmanı sevmenin en üst noktasını, kulun Allah Aşkı'na ulaşması teşkil eder. Bakara 2/165: "...İman sahipleri, Allah'a sevgi de çok şiddetlidir..." İlâhî Güzel'e ulaşma, akıl ve ilmin sınırlarının üstünde, gönül penceresinden girmekle ve imanı sevmede aşk mertebesine yükselmekle mümkündür.

Peygamber sevilmeden Allah sevgisine ulaşılamaz. Allahü Teâlâ, sevgisine ulaşabilmeyi ancak Resulüne uyma şartına bağlamıştır. Cenâbı Hakk'ın aynası ve canlı Kur'ân olan elçisinde çok güzel örnekler bulunmaktadır. Ahzâb 33/21: لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ اللهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللهَ وَالْيَوْمَ اْلآخِرَ وَذَكَرَ اللهَ كَثِيرً " And olsun; Allah'ın Resulünde sizin için, Allah'ı ve Ahiret Günü'nü arzu edenlerle, Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır. " İmanı en derin olan, Hz. Resul'ü en iyi taklit edendir. Kul, ancak kemale erişte Peygamber sevgisinin zirvesine ulaşır. Allah'ı sevmek, en mükemmel görüntüsünü sevmek ve uymakla mümkündür. Âli İmrân 31: قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ " Resulüm deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın..."

İmanda kemale erişmeden Allah sevgisine ulaşılamaz. Allah sevgisi; Yaratıcı ile kul arasında bir duvar gibi duran nefs perdesinin kalkması ile mümkün olur. Nefsin; kötü sıfatlarını terkederek ilâhî sıfatlara bürünmesi, güç bir mücadeleyi gerektirir. Bu da ancak takva yaşamı ile gerçekleşmektedir. Dünyanın geçici nimetlerinin çekiciliğinden yavaş yavaş kurtulan nefs; ilâhî özelliklere yani sevgi, infak, namaz, tövbe, sabır, muhsin olma, ahde vefa, ilim gibi ilâhî sıfatlara bürünür. Mutlak Varlık'a duyulan sevginin ve güvenin esas olduğu, yaratılanlara beslenen duyguların ancak basamak teşkil ettiğinin bilincine erişilir. Bir kutsal hadiste şöyle buyrulmuştur: " Ben mekanlara evrenlere sığmam, ancak mü'min kulumun kalbine sığarım. " Kulun kalbinde kor ateş gibi yanan Allah sevgisinin gücü nisbetinde nefs perdeleri de erimeye başlar, küçülerek de kaybolur. Hz. Peygamber'imizin; " Ölmeden evvel ölün. " sözünün sırrına erişilir. Cenâbı Hakk'ın ilminden vermesi ile ilâhî görüş ve farkediş gücüne kavuşan kul, Dünya planındaki makamların en yücesine yükselmiştir. Fecr 89/2730: اِرْجِعِى اِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً " Ey huzura kavuşmuş can! Dön Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak. Gir kullarımın arasına, gir Cennetime. "

ALLAH’IN SEVDİKLERİ

Kur'ân; Cenâbı Allah'ın insanlarda sevdiği sıfatların özelliklerini, detaylı olarak bildirmektedir. Bunlar, nefsin arınarak yücelmesi için mutlaka kazanılması lüzumlu niteliklerdir. Yaratılış ve devam eden oluşta; yaratılan varlıkların olgunlaşarak kemale erebilmesi için, Allahü Teâlâ'nın birbirine zıt iki isim sıfatı olan yüceliğin sembolü Celâl (Yaratılışın negatif kutbu) ve güzelliğin sembolu Cemal (Yaratılışın pozitif kutbu) isimleri devreye girmektedir. İnsanlar; bu iki zıt kuvvet olan Celâl ve Cemal oluşumları ile yoğrulur, çile çeker ve olgunlaşırlar. Bu, yaratılışın temel kanunudur. İnsanlarda sevilen özellikler, Cenâbı Hakk'ın Cemal, sevilmeyenler de Celâl görüntüleriyle ortaya çıkmaktadır.

Sevilen mutlu benliklerin başında Takva Sahipleri gelmektedir. Muhsinler, Salih Amel Sergileyenler, Tövbe Edenler, Sabır Edenler, Tevekkül Edenler, Adil Olanlar ve Temizlikte Titizlik Gösterenler Cenâbı Allah'ın sevdiği kullarıdır. Bu özelliklerin tümü Allahü Teâlâ'nın katında en yücelmiş ve bütün işlerinde dürüst, samimi ve sevgi üzere olan takva sahiplerinde toplanmıştır. Kurtuluşa ve esenliğe erişmenin mutlak anahtarı, ancak ilâhî sıfatları özünde toplayan takva yaşamı ile mümkün olur.

          Allahü Teâlâ; kimleri merhamete lâyık bularak sever, hangi sıfatlara sahip olanları da sevmez? Kur'ân geniş olarak, insanların olması istenilen veya olmaması gereken özellikleri vermiştir. Örneğin sevilen kullar, Âli İmran 3 / 76 : بَلَى مَنْ اَوْفَى بِعَهْدِهِ وَاتَّقَى فَاِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ "...Allah, takvaya sarılanları sever." Hucûrat 49 / 9 : اِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ "...Şüphesiz Allah, adil olanları sever." gibi ayetlerle insanlarda olması istenilen "sıfatlar" belirtilmiştir. Sevilmeyenlerin de, hangi kötü sıfatları taşımakta oldukları birçok ayetlerle açıklanmıştır. Âli İmran 3 / 57 : وَاللهُ لاَ يُحِبُّ الظَّالِمِينَ "...Allah, zalimleri sevmez.", Maide 5 / 64 : وَاللهُ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ "...Allah bozguncuları sevmez." Bütün bu zıt yaratılışlar, insanların olgunlaşabilmesi için gerekli oluş kanunlarıdır.

YAZAR: Kadir Hatipoglu - Kasım 28 2013 12:40:22 · Adobe Reader Belgesi · Microsoft Word Belgesi · Yazdır
Önceki Vaaz Sonraki Vaaz
Online Bağış
Hediyen Dünyanın En Güzel Hediyesi Olsun
Haftanın Hutbesi
16.02.2024 Dünyayı Barış Ve İtidale Çağırıyoruz
09.02.2024 Hayatı Değerli Kılan Ölçü: İman
02.02.2024 Rabbimiz, Müminleri Yalnız Ve Yardımsız Bırakmaz
26.01.2024 Mülk Sûresinden Mesajlar
19.01.2024 Bizi Güçlü Kılan, Birlik Ve Beraberliğimizdir
12.01.2024 Allah’ın Rahmet Ve İnayetine Sığınmanın Adı: Eûzü-Besmele
Kur'an-ı Kerim Dinle
DİB Kur'an Portalı
Ramazan Pakdil Sureler
Bünyamin Topçuoğlu
Bünyamin T.oğlu Aşirler
İlhan Tok Hatim
Abdussamed Hatim
Abdul Rahman Al Sudais
Ahmed Al Ajmi Hatim
F.Çollak Görüntülü Hatim
İshak Daniş Hatim
5 Hafız OK takipli Hatim
Mehmet Emin Ay Hatim
İsmail Biçer Ok Takipli
İsmail Biçer Aşr-ı Şerifler
114 Sure 114 Hafız
S.Hafızlar Görüntülü
Kur'an International
Tefsir
Cüz Cüz Kur’an Özeti
Her Cüzden Üç Mesaj
Elmalı Tefsiri
Elmalı Meali
Fizilali Kur'an
DİB Kuran Meali
Kur'an-ı Nasıl Anlayalım
Fıkıh
K.İslam Fıkhı
R. Muhtar-İbn-i Abidin
Gurer Ve Dürer
Mülteka El Ebhur
Kuduri Tercümesi
Nûru'l-îzâh Tercümesi
Büyük Şafi Fıkhı
Detaylarıyla Namaz
Hadis
Kütübüs-Sitte
Sahihi Buhari
Riyazüs Salihin
Ellü'lüü vel-Mercan
Hadis El Kitabı
40 Hadis ve izahı
Uydurma Hadisler
Üye Adı
Parola

Şifremi unuttum -
Sayfa oluşturulma süresi: 0.02 saniye 14,845,007 Tekil Ziyaretçi
Copyright © 2012 islamda Hayat
Sitemizdeki Vaaz, Hutbe ve Yazılar kaynak göstermek şartı önceden izin Almadan Ticari Amaçlar Dışında Kullanmak Serbestir.

Tüm Bilgiler Ümmete Vakıftır copyright © 2002 - 2024